28 Ocak 2016 Perşembe

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 2





 ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA  BÖLÜM 2





Tüm dünya kamuoyunda mazlum millet rolünü oynayan Ermeniler bu sayede diasporada birlik halinde durmuslar ve güçlü konumda 
oldukları ülkelerde Türk düsmanlıgı yaparak uluslararası düzeyde Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturmuşlar dır. 



1960'lı yıllardan sonra Ermeni’ler terörü bir yöntem olarak benimsemisler ve belirledikleri Türk hedeflere yönelik saldırılara baslamıslardır. 
Bunlardan 1974-1985 döneminde sahneye çıkan ASALA terör örgütü Ermenilerin davasını savundugunu iddia ederek ortaya çıkmıs, 
Türkiye'ye yönelik siddet ve terör eylemlerine basvurmuş ve Türkiye'yi sosyal, kültürel ve siyasal anlamda oldukça büyük zorluklara sürüklemistir. 

Yukarıda özetle bahsedilen Ermeni meselesi ve Ermeni terörü ile ilgili detaylı bilgiler ve analizler bu çalısmanın 2. bölümünde sunulmustur. 

Belirtilen dönemde basta ASALA olmak üzere Ermeni terör örgütleri Türkiye aleyhine çalısan diger terör örgütleri ile isbirligine baslamış ve 
bunlardan PKK ile sıkı isbirligi yapmıstır. ASALA'nın öncelikli hedefi, ilk asamada 1915 yılında yasanan tehcirinin intikamını almak, daha sonra da 

Türkiye'nin dogusundaki bazı illeri kapsayacak bir Ermeni devleti kurarak Büyük Ermenistan hayalini gerçeklestirmekti. PKK'nın amacı ise bagımsız bir 

Kürt devletinin kurulmasıydı. Kurulusları ve amaçları farklı gibi gözükse de bu iki terör örgütü birbirinin devamı niteligindedir ve böl-parçala-yönet 

stratejisiyle Türkiye'yi zayıflatmak isteyen devletler tarafından bu iki örgütün desteklendigi degerlendirilmektedir. 

Bir bütün olarak bakıldıgında ASALA’nın veya genel olarak Ermeni terörünün amacı; tarihi gerçekleri tamamıyla göz ardı ederek, sözde Ermeni 
soykırımı iddialarını ve Ermenilerin taleplerini dünya kamuoyuna duyurmak ve nihai olarak ta, " Büyük Ermenistan " rüyasını gerçeklestirmektir. Büyük 

Ermenistan rüyasını gerçeklestirebilmek için, Ermenilerin zorunlu olarak göç ettirilmesini soykırım seklinde istismar eden " 4T Planı " Ermeniler ve 

destekçileri tarafından uygulamaya koyulmustur. Bu plan, Ermeni iddialarının dünyaya " Tanıtılması ”nı, Türkiye tarafından " Tanınması "nı, Türkiye'den 

" Tazminat " alınmasını ve nihayet " Batı Ermenistan " olarak adlandırılan " Toprak " parçasının Türkiye'den koparılmasını amaçlamaktadır. 

Bu çalısmanın ana konusunu olusturan ASALA terör örgütü; kurulusundan baslanarak tarihte son bulmasına kadar, hedefleri, baglantıları, 
iliskileri ve eylemleri gibi farklı yönleriyle 3. bölümde ele alınmıstır. 

ASALA terörü ve Ermeni meselesine birlikte bakıldıgında, ASALA’nın yaptıgı eylemlerle sözde Ermeni soykırımının gündemde kalmasına neden 
olması ve Ermeniler arasındaki bilincin ve milliyetçilik duygularının canlı tutulması ve siddetlendirilmesi açılarından, Ermeni meselesinde önemli bir 
role sahip oldugu görülmektedir. Önemli bir husus oldugu degerlendirilen ASALA’nın Ermeni meselesindeki bu tür etkilerine 4. bölümde yer 
verilmistir. 

Ülkemizde ASALA’nın etkisizlestirilmesine yönelik çalısmaların ancak 1980'den sonra baslamıstır. 1980 ortalarında Ermeni terörünün etkisiz hale 
geldigi, getirildigi görülmektedir. ASALA’nın etkisizlesmesi noktasında iki farklı görüş bulunmaktadır: 

(1) ASALA’nın dünya kamuoyundaki destegini kaybetmesi ve örgüt içindeki farklı görüsler nedeniyle bölünmeler. 
(2) Türkiye’nin yapmış oldugu gizli operasyonlar. ASALA dönemi sona ermesine ragmen, Ermenilerin “ Sözde soykırım iddiaları ” sürekli bir sekilde devam 
etmistir. 

Bunun bir yansıması olarak, son dönemde sviçre’de, Kanada’da, Fransa’da ve son olarak da ABD’de “ Sözde Ermeni soykırımı ” ile ilgili çesitli düzeylerde kararlar alınmıstır. 
ASALA baglantılı silahlı Ermeni terör eylemleri günümüzde etkisiz hale getirilmiş olmakla birlikte, Ermeni’lerin faaliyetleri uluslararası düzeyde siyasi bir boyut kazanmış 
ve ülkelerin aldıkları bu tür kararlar Türkiye’yi baskıya ve kıskaca almaya baslamıstır. Bu asamada, ASALA’ya yönelik Türkiye’nin izledigi politikalar, yaptıkları ve yapması 
gerekenler önem kazanmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin ASALA’ya yönelik izledigi politikalarla ilgili bu hususlara 5. bölümde yer verilmistir. 


Ermeni terör örgütü ASALA üzerine hazırlanan bu çalısma ile günümüzde halen önemli bir gündem olusturan Ermeni meselesinin ve sözde 
Ermeni soykırımı iddialarının tetikleyicisi görevini yapmış olan ve Türkiye tarihinin bir dönemine damgasını vuran ASALA’nın; örgütsel yapısı, 

özellikleri, baglantıları, eylemleri ve Ermeni meselesine katkıları göz önüne alınarak incelenmesi esas olarak amaçlanmıstır 

ASALA’nın farklı açılardan incelenmesi bakımından ve ayrıca sadece kanlı eylem yapan ve intikam pesinde kosan bir örgütten ziyade hem dünya 
kamuoyunda hem de Ermeniler arasında Ermeni iddialarının canlı tutulması asamasında ASALA’nın oynadıgı rolün gösterilmesi açısından, bu çalısmanın 

önem arz ettigi düsünülmektedir. 

Çalısmanın gerçeklestirilmesi asamasında temel olarak, literatürden elde edilen bilgilerin güncel gelismeler ve bakış açılarıyla harmanlaması, 
analiz edilmesi ve yorumlanması yöntem olarak benimsenmistir. Ayrıca, farklı bir bakış açısı getirilmesi amacıyla da Milletvekili Emekli Büyükelçi 

Sayın İnal BATU ve ayrıca Doç. Dr. Sayın Hasan OKTAY ile ASALA ve Ermeni meselesi üzerine röportajlar yapılmıstır (EK-1 ve EK-2). 

ASALA ile ilgili olarak, ASALA’nın nasıl ortaya çıktıgının ve terör eylemlerini yapanlar gibi ASALA ile ilgili diger birçok hususun net olarak 
bilinememesi nedenleriyle somut bilgilere ve belgelere dayalı bir inceleme yapılması mümkün olamamıs, bu nedenle birçok noktada çıkarımlar 

yapılması gerekmistir. 


BÖLÜM II 

ERMENİ MESELESİ ve ERMENİ TERÖRÜ 


2.1. Giriş 

ASALA terörünün sonraki bölümlerde daha iyi analiz edilebilmesine uygun bir altyapı hazırlayabilmek için Ermeni meselesinin ve Ermeni terörünün 
okuyucuya anlatılması bu bölümde amaçlanmıstır. 

Ermeni meselesi ve Ermeni terörü varlık nedenlerini birbirlerinden almaktadırlar. Ermeni terörü, Ermeni meselesinin sürdürülebilmesi ve canlı 
tutulması için hayat bulmus, Ermeni meselesi de terör ile gündemde kalmayı basarmıstır. Bu nedenle bu iki kavramı beraberce incelemek konunun 

anlasılması açısından yararlı olacaktır. 

Ermeni meselesinin tarih sahnesine çıkısı 1877-1878 olarak isaretlenmiş olmakla birlikte, bu bölümde Ermenilerin ilk rahatsızlıkların basladıgı 19. 
yüzyılın baslarından günümüze kadar olan dönemde Ermeni meselesi ele alınarak; Ermeni meselesinin ortaya çıkış süreci, sebepleri ve etkili olan faktörler, 
Ermeni hareketlerinin gelisimi, Ermeni terör örgütleri, terörün gelisim süreci ve gösterdigi özellikler ele alınacak ve Ermeni meselesinin genel bir degerlendirme si 

yapılacaktır 

2.2. Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkısı 

Osmanlı Devleti’nin tarihte var oldugu 650 yıl boyunca Müslüman olan ve olmayan tüm halkını ayırt etmeksizin adalet içerisinde 
yönettigi bütün dünya ilim çevrelerince kabul edilmektedir. 


19. yüzyılda ekonomik ve sanayi reformlarını tamamlayan Avrupa devletleri ve Rusya, olusturdukları endüstriyel yasamın ham maddelerini 
karsılamak için yeni bir isgal ve sömürge hareketini baslatmıslardı. Asya'da, Afrika'da çesitli ülkeleri isgal eden bu Avrupalı emperyalist sömürgeci 

devletler, 19. yüzyılla birlikte gözlerini Osmanlı ülkesine çevirmisler, Osmanlı Türkiye'sini parçalamak ve kendilerine sömürge bölgesi yaratmak için asırlar 

boyu Türklerle sulh ve refah içinde yasayan Müslüman olmayan kesimlerden, özellikle Ermenilerden yararlanmaya çalısmıslardır. 

Sadık millet olarak adlandırılan Ermenilerin, “emperyalist güçlerin tahriklerine kapılarak Türkiye aleyhinde hareket etmeye baslamalarının” ve 
“Türkiye aleyhtarı faaliyetleri, diger gayrimüslim halklara göre kanlı bir mücadele sekline dönüstürmesinin” nedenlerini su önemli gelismelerde 
aramak daha yol gösterici olacaktır: 1 

1) Fransız ihtilali özellikle baskalarının yönetiminde olan halkların akıllarına hürriyet ve esitlik fikrini sokmuş ve milliyetçi akımları 
dogurmustur. Osmanlı Devleti'nin karsılastıgı sorunları çözümlemekte gösterdigi basarısızlıklar, yaptıgı reformların beklentileri karsılamaması, bu 

büyük devleti adım adım yıkılmaya dogru götürdügü görülmeye baslanmış ve bu durumu degerlendirmek isteyen, Osmanlı Devleti'ni parçalamak ve 

nüfuz bölgelerine almak için bu devletin idaresi altında yasayan gayrimüslim halkları bazen gizlice, bazen de açıkça isyana tesvik etmeye 

kalkısmıslardır. Rusya, ngiltere, ihtilalin merkezi Fransa basta olmak üzere, sömürgeleri olan Hollanda, Portekiz ve spanya gibi devletlerin 
hakimiyetleri altında yasayan toplumlara ve milletlere degil de, Osmanlı idaresinde yasayan halklar arasında bu ayrılıkçı milliyetçilik hareketlerinin 
propagandasının yapılması üzerinde özellikle düsünülmesi gereken bir husustur. 

Türk devletinin ve insanın güvenini ve dostlugunu kazanan Ermeniler, Fransız ihtilalinden sonra baslayan milliyetçilik hareketlerinden az da olsa etkilenmişler dir. 

1 Mehmet Saray, Ermenistan ve Türk Ermeni liskileri, Genisletilmiş 2.bs.,Ankara, 2005. 

Osmanlı Devleti'ni parçalamak isteyen Avrupa devletlerinin kıskırtmaları ile bazı Ermeni aydınları Türkiye aleyhtarı bir tutum içine girmistir. 

2) Kendileri gibi Osmanlı yönetiminde kalıp da yüzyıllar boyu ticari rekabet ettikleri Rumların, Rusya ile Avrupa devletlerinin Türkiye'ye 
baskıları sonucu 1820'lerin sonlarında Yunanistan Devleti’ni kurmaları, Ermenilere hem hırs kazandırmış ve hem de bir emsal teskil etmistir. 

Bu paralelde Ermeniler de Avrupa’nın büyük devletlerine, özellikle Rusya, İngiltere ve Fransa'ya bagımsızlıklarını elde etmede yardımcı olmaları için 

müracaat etmeye baslamıslardır. Açtıgı misyoner okulları kanalıyla Amerika'nın da devreye girmesiyle Ermeniler, kendilerine yeterli sayıda destekçi bulmustur. 

3) Osmanlı Devleti'nin vatandasları arasında ayrım yapmaması, özellikle gayrimüslim halkların dini kültürel ve ekonomik konularda istedikleri 
gibi hareket etmelerine izin vermesi, 1839 Tanzimat, 1856 Islahat Fermanları ile vatandasları arasında hukuken de tam bir esitlik saglaması, dış 
kuvvetlerin gayrimüslimler lehine müdahale etmesine ortam hazırlamıstır. Bununla yetinmeyen Osmanlı Devleti, 29 Mart 1863'te bu 
halkın egitim, kültür, din ve cemaat islerini kendilerine bırakılması hususunda tanıdıgı hakları içeren "Ermeni Milleti Nizamnamesi"ni yayımlamıstır. 
Osmanlı Devleti, tanıdıgı bu özgürlük ve haklara herhangi bir sınırlama getirmediginden, Ermenilere ve diger gayrimüslimlere yardım etmek isteyenler rahatlıkla 
istediklerini yapabilmislerdir. 

Osmanlı Devleti'nin büyük bir hosgörü ve insancıl düsüncelerle kurulmasına izin verdigi Ermeni Patrikliginin, Avrupa Kiliselerinin kıskırtmaları sonucu Ermeni halkını 
yanlış yönlendirmesi ile Ermeniler, Osmanlı aleyhtarı faaliyetlere baslamıstır. 

4) 1839'lardan itibaren ABD ile Avrupa devletlerinin açtıgı misyoner okullarının ve bu okullarda okuyan Ermeni ögrencilerinin sayısının çoklugu; 
bu okullardan yetisen Ermeni gençleri, kendilerine ögretildigi gibi, bagımsızlık mücadelesi yapan Ermenilerin potansiyel destekçileri haline 
getirmistir. Ayrıca Ermeni zenginleri, hem Türkiye'de hem de Avrupa ülkelerinde, özellikle de Fransa ve talya'da özel okullar açarak, Ermeni 
halkının önderligini yapabilecek sahsiyetler yetistirmeye ortam hazırlamıslardı. 

Avrupa Devletleri ile Amerikan yetkililerinin Osmanlı Türkiye’sinde açtıkları misyoner okullarında Ermeni gençlerini okutmaları ve onlara Türkiye aleyhtarı fikirler aşılamaları Ermenileri bağımsızlık için arayışa yöneltmiştir.

5) Bütün yabancı gözlemcilerin de hemfikir oldugu gibi, Osmanlı Devleti'nin gayrimüslimlere, özellikle Ermenilere, dini ve milli konularda tanıdıgı özgürlüklere bir sınır ve kontrol getirmemesi yabancılar tarafından rahatlıkla istismar edilmesini sağlamıştır.

Fatih Sultan Mehmet'in emri ile kurulan Ermeni Patrikligi, maalesef Ermenileri bir araya getirmede basarılı olamamıs, bunun üzerine Devlet Katolikler ve Protestanlar için de ayrı ayrı kiliseler kurmak mecburiyetinde kalmıştır.  
Serbest bir ortam yakalayan Ermeni Kiliseleri ve din adamları 

bilhassa 19. yüzyılın basından itibaren yabancı kiliselerin yardım ve tesvikleri ile Türkiye ve Türkler aleyhinde faaliyette bulunmaya baslamıslar 

ve Türkiye aleyhtarı eleman yetistiren birer okul haline dönüsmüstür. 

6) Basta Ruslar olmak üzere, ngilizler ile Fransızlar emperyalist emelleri dogrultusunda Ermenileri bir masa gibi kullanmıslar, Amerikan 
misyonerleri de bunlara destek çıkmıslardır. Ayrıca, Balkan halklarından Sırplar ve Bulgarların komitecilik hareketleri ile bagımsızlık mücadelesi 
yapmaları Ermenileri de etkilemistir.2 

2 Hasan Kundakçı, Emperyalizmin Kullandıgı Ermeniler, Ankara, Türkiye Gaziler Vakfı Yayınları No:4, 2001, s.23. 


Balkan Hıristiyanlarını, Osmanlı hakimiyetinden kurtarma misyonunu yüklendigini iddia eden Rusya 1877-1878 savasında Osmanlı Devleti'ni 
yenince, Bulgaristan'ın yanı sıra Ermenilerin bagımsızlıgı konusunda da taleplerde bulunmaya baslamıstır. Rusya, daha önce kendi kontrolünde 
olusturdugu Ermenistan topraklarına Dogu Anadolu'yu da katarak, güneye inme siyasetinde kendisine bir yasal devlet olusturmak istiyordu. Öte 
yandan, ngiltere, Rusya'nın daha da güneye inerek Hindistan sömürgesini tehdit etmesini istemediginden, bölgede kendi hakimiyetinde bir Ermeni 

devleti kurmayı veya Dogu Anadolu'da ıslahat yaptırarak kendi nüfuzunda bir Ermeni bölgesinin olusması yönünde isteklerde bulunmaya baslamıstı. 

Bu sayılan 6 ana faktör Ermenilerin, Türkler ve Türkiye aleyhinde harekete geçmelerine sebep olmustur. Ermenilerin, daha medeni yöntemler 
seçme sansları varken, Türkiye'yi yıkmak isteyen emperyalist devletlerle isbirligine girmeleri son derece üzücü ve düsündürücüdür. 

2.3. Ermeni Meselesinde Etkili Olan Faktörler 

Ermeniler, 19. yüzyılın baslarından itibaren ngiltere, Rusya gibi devletlerin kıskırtmalarıyla ayrılıkçı hareketlere girismislerdir. Esasında 
sosyo-ekonomik sebeplere dayanmayan Ermeni meselesi, bu devletlerin Osmanlı İmparatorlugu üzerindeki emellerine ulasmaları için ortaya atılmış 

ve desteklenmistir. Fransız htilali'nden sonra milliyetçilik olaylarının artmasıyla birlikte bunu Osmanlı'ya karsı koz olarak uygulamak isteyen Rusya ve İngiltere 


Osmanlı 
bünyesinde ki Ermenileri kışkırtarak teşkilatlandırmış lar ve ülke içinde çeşitli isyanlar çıkmasına sebep olmuşlardır.3 


Bagımsız Ermeni Devleti'nin kurulmasının benimsenmesi ve Ermeni meselesinin ortaya çıkısı 1877-1878 Osmanlı Rus Savası sonrası Ayastefanos Antlasmasıyla 
baslamaktadır.4 


3 İsmet Binark, Asılsız Ermeni ddiaları ve Ermenilerin Türklere Yaptıkları Mezalim, Ankara, ATO Yayını, 1995, s.27-32. 

Bu olayları hazırlayan sebepler arasında Ermeni kilisesi, din faktörü, misyoner faaliyetleri ve propaganda faaliyetleri, Rusya, İngiltere, Fransa ve Amerika'nın
   

Osmanlı 

Devleti' ne ve Ermenilere karsı takip ettikleri siyaset çok etkili olmuştur. 
Ayrıca, Ermeni tehcirinin Ermeni meselesinin ortaya ilk çıkısında bir rolü bulunmamakla birlikte, daha sonraları çok sıkça kullanılan önemli bir dayanak noktası olmuştur. 
Bu unsurlar sırasıyla incelenecek olursa; 



2.3.1. Ermeni Kilisesi 

Ermenilere siyasi bagımsızlık saglanabilmesi amacıyla Türkiye toprakları üzerinde eskiden beri birçok tesebbüslerde bulunulmustur. 

Türkiye'yi hedef alan ve karanlık güçlerin tahrikleri ile yapılan bu hareketlerin basında Ermeni toplumu üzerinde dini nüfuz sahibi olan Ermeni kilisesi görülmektedir. 

Kiliseye mensup bazı sahısların asagıdaki ifadeleri incelendiginde, söz konusu sahısların bu yolda oynadıkları rolün önemi ve agırlıgı kendiliginden ortaya çıkmaktadır: 
Ermeni tarihçi Hrand Pasdermadjian (Pastırmacıyan), Kilise için: 
"Ermeni Kilisesi, Ermeni milletinin kilise tarafından can verilen ruhunun yeniden dünyaya gelmek için yasadıgı vücuttur." 5 tespitini yapmıştır. 

4 Münir Süreyya, Ermeni Meselesinin Siyasi Tarihçesi (1877-1914), Ankara, Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü,Osmanlı Arsivi Daire Baskanlıgı, Yayın No:53, 2001, s.7. 

5 Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, stanbul, Remzi Kitabevi, 2006, s.49. 


Bir başka Ermeni tarihçisi Dickran Boyaciyan da: 



“Ne kadar sümullü olursa olsun, Ermeni kilisesini aynı derecede ele almayan herhangi bir Ermeni tarihi, Ermenilerin gerçek hayatını ortaya koymayı basaramaz Ermeni kilisesi ile Ermeni milleti o derece iç içedir ki, birisi olmadan digerini düsünmek mümkün degildir.” 6 demektedir. Ermeni Patrigi M. Ormanyan'a göre Ermeni kilisesi: " Kayıp ülkenin (Ermenistan) görünen ruhu" dur. Yine bir Ermeni tarihçisi olan Louise Nalbandian, bu konuda şunları
ifade eder:

    

“Bu nasyonalist çabada en büyük rol bazı müstesna liderler ve belli baslı manastırları vasıtasıyla hem; dini, hem entelektüel bir kuvvet olarak çalısan, Ermeni Kilisesi tarafından oynanmıştır.” 7 

Bir Osmanlı vatandaşı olan Ermeni Piskoposu Gevand Turyan, Ermeni Kilisesi ve ruhanilerinin, Ermeni meselesi ve Ermeni komitelerinin Anadolu’da 
masum Türk halkına yaptığı mezalimde oynadıkları rolü su satırlarla açıklamaktadır: 

Dini cemaatler, uzun zamandan beri, Ermeni İhtilal Partileri' nin ihtilal ocakları olmuş ve en şeytani programlar buralarda hazırlanmıştır. Dini 
merkezler, silah depoları ve komplo ocakları olmuştur... Dini liderler, söz ve yazı ile kendilerine güvenmiş olan halkı isyana teşvik ediyorlardı. 
Artık vaazlarda yüce sözler ve incil’in doktrini zikredilmiyordu. Sadakat ve doğruluk yerine isyan, insanlık yerine kin ve intikam; ahlak yerine 
alçaklık ve rezillik vaaz ediliyordu... Dini liderler, komiteler, tarafından organize edilmiş bayramlara, toplantılara, törenlere başkanlık ediyorlardı.8 

6 Gürün, Ermeni.... s.50. 
7 Binark, Asılsız....s.27. 
8 Binark, Asılsız....s.28. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder