23 Ocak 2021 Cumartesi

Ermenistan-Rusya: Eyalet-Merkez İlişkileri

Ermenistan-Rusya:  Eyalet-Merkez İlişkileri 


Ermenistan, Rusya, Eyalet-Merkez İlişkileri, Dr. Hatem Cebbarlı , Vladimir Putin, Azerbaycan, Dağlık Karabağ, Levon Ter-Petrosyan, 
Karen Demirciyan, Andranik Markaryan,




Dr. Hatem Cebbarlı 
AVRASYA GÜVENLİK VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ (ATSAM) BAŞKANI 

Son yıllarda Ermenistan-Rusya ilişkilerinde ciddi gerilimin yaşandığı hissediliyor. 
Bu gerilim özellikle de Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in 13 Ağustos 2013 tarihinde Azerbaycan gezisinden ve hükümetler arasında ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda birkaç anlaşmanın imzalanmasından sonra daha çok ilgi çekiyor. 

Ermenistan, bağımsızlığını ilan etmesinden bugüne kadar ekonomik, siyasi, güvenlik ve askeri alanlarda “yumurtaların hepsini aynı sepete” koyarak, Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Bu siyaset bağımsızlığını yeni ilan etmiş ve komşu devletlere karşı revizyonist siyaset yürüten (İran hariç) Ermenistan için bir anlamda perspektif vaat ediyordu. 

< Ermenistan, bağımsızlığını ilan etmesinden bugüne kadar ekonomik, siyasi, güvenlik ve askeri alanlarda “yumurtaların hepsini aynı sepete” koyarak, Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. >

Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan’a 1990’lı yılların sonlarına kadar Rusya’nın siyasi ve askeri desteği hava ve su gibi gerekiyordu. 
Mayıs 1994 tarihinde Azerbaycan ve Ermenistan arasında ateşkes anlaşmasının imzalanmasından sonra Azerbaycan’ın tüm hoş niyetlerine rağmen, Ermenistan Dağlık Karabağ çatışmasının nihai barış anlaşması temelinde çözülmesi yönünde olumlu adım atmadı. 
Ermenistan Dağlık Karabağ’ı kendine birleştirmenin hukuken imkânsız olduğunu anladıktan sonra çatışmanın çözümünü uzatarak, uluslararası düzeyde Dağlık Karabağ’ın “bağımsızlığının” tanınması yönünde politika yürütmeye başladı. Ama bugüne kadar bu yönde ciddi sonuç elde etmediği bilinmektedir. 

Ermenistan 1994 senesinden sonra Dağlık Karabağ çatışmasının çözülmesi yönünde pragmatik adımlar atsaydı, Rusya’dan bağımlılığı zayıflar, bölgede gerçekleştirilen önemli uluslararası projelerde yer alarak, ekonomik ve sosyal sorunlarını önemli ölçüde halledebilirdi. 

Son günlerde Ermenistan Hükümetinin Rusya’nın denetimindeki stratejik sanayi kurumlarını millileştireceğine ilişkin haberler verilmektedir. 
Ermenistan-Rusya ilişkileri konusunda biraz bilgisi olan herkes böyle bir millileştirmenin mümkün olmayacağını biliyor. Ermenistan Hükümetinin böyle bir karar alması mümkün değildir ve bu mesele son zamanlarda Rusya’nın Ermenistan’a Avrasya Birliği ve Gümrük Birliği’ne üye olması için baskılarını artırdığı bir zamanda kasıtlı olarak gündeme getirilmiştir. 

Ermenistan ciddi bir ikilem karşısındadır. Zira son yıllarda Ermenistan kuzey ve batı yönünde siyasi manevralar yaparak, her iki tarafla ilişkilerini düzene sokmaya ve onların lojistik ve finans potansiyelinden faydalanmaya çalışıyor. 

Elbette kuzey ve batı Ermenistan’ın rock müziği sedaları altında “göbek dansı” yapmaya çalıştığını görüyor. 

24 Temmuz tarihinde Ermenistan ve Avrupa Birliği “Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Bölgesi Hakkında” anlaşmanın metni üzerinde mutabakata vardı. 
Tarafların bu anlaşmayı imzalaması Ermenistan için belirli perspektifler vaat ediyor. 
Ama Rusya Ermenistan’ın bu anlaşmayı imzalamasına itiraz ederek, onu Avrasya Birliği ve Gümrük Birliği’nde görmek istiyor ve baskılar yapıyor. 
Ermenistan Hükümetinin Rusya’nın kontrolündeki stratejik sanayi kurumlarını millileştirmeye ekonomik ve siyasi gücü yeter mi? 
Bu soruya cevap vermek için Ermenistan ekonomisinin gelişim dinamiğine kısaca göz atalım. 
Ermenistan’ın eski Başbakanı Hrant Baqratyan Dünya Bankası’nın Ermenistan’la ilgili raporundan alıntı yaparak, son beş yılda ekonominin feci çöküş aşamasında olduğunu belirtiyor; 2008-2012 yıllarında GSMH 11.662 milyon dolar seviyesine geriledi. 
Bu yıllarda Azerbaycan’ın GSMH’sının hacmi 67.197 milyon dolara (%37,5 artış) kadar yükseldi. Kişi başına düşen GSMH verilerine göre, Ermenistan bölgede sonuncudur. 1993 yılından bu güne kadar Ermenistan’ın bu göstergeleri değişmedi. 

Göç ciddi bir sorun olarak kalıyor. Ermenistan’la kıyasta Gürcistan’da her bin kişiye düşen göçmen sayısı Ermenistan’dan 4 kat daha azdır. 

Azerbaycan ve Türkiye’de olumlu göç eğilimi yaşanıyor. 2013 senesinin birinci yarısında Ermenistan’ı 123 bin kişi terk etmiştir; 

< Son yıllarda Ermenistan kuzey ve batı yönünde siyasi manevralar yaparak, her iki tarafla ilişkilerini düzene sokmaya ve onların lojistik ve finans potansiyelinden fayd alanmaya çalışıyor. >
 
Ermenistan’ın dış borcu beş milyar dolara yaklaşıyor; Sanayi tesislerinin çoğunluğu uluslararası piyasaya sürülecek kadar kaliteli üretim yapma yeteneğinde değildir ve neredeyse hepsinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır; Ermenistan’ın dış ticaret hacmi Mayıs 2013 tarihine kadar 444 milyon dolar olmuştur ve bu 2012 senesinin benzeri istatistiklerine kıyasta % 9 azdır; Rusya halen Ermenistan’ın dış ticaretinde birinci sıradadır; Rusya’nın denetimindeki stratejik sanayi tesisleri tam gücüyle çalışmıyor ya da kasıtlı olarak çalıştırılmıyor. 

Siyasi nedenler ise şunlardır: 

-Rusya’nın Ermenistan’da 102 askeri üssü vardır; 
-Askeri ve güvenlik açısından Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığı devam ediyor; 
-Rusya’da bir milyona yakın Ermeni göçmen var ve Ermenistan Rusya’nın denetimindeki stratejik sanayi kurumlarını millileştirirse, Rusya birkaç yüz bin göçmeni Ermenistan’a geri gönderirse, bu Ermenistan ekonomisi için faciayla sonuçlanır; 
-Ermenistan Hükümetinde Rusya taraftarı güçler etkindir ve millileştirmeye imkân vermezler; 
-Enerji (petrol ve Metsamor Nükleer Santrali’nin çalışması için zenginleştirilmiş uranyum) açısından Ermenistan tamamen Rusya’dan bağımlı durumdadır. 
Böyle bir ortamda Ermenistan Rusya’ya karşı hangi baskı mekanizmalarını kullanarak, onun denetimindeki stratejik sanayi kurumlarını millileştirebilir? 

Bunu yapmaya teşebbüs eden hükümetin iktidarda kalma şansı sıfıra eşittir. 

Levon Ter-Petrosyan’ın istifaya zorlanması, Ermenistan parlamentosuna karşı düzenlenmiş saldırıda Karen Demirciyan’ın öldürülmesi ve Başbakan Andranik Markaryan’ın şüpheli ölümü buna örnek olarak gösterilebilir. 

***

22 Ocak 2021 Cuma

RUSYA’DA TÜRK OLMAK…

RUSYA’DA TÜRK OLMAK…




Roza KURBAN
22 Ocak 2021


Rusların 1552 yılında Kazan Hanlığı’nı işgali ile başlayan süreç bugün de devam etmektedir. Rusya’da Türk olmak Rusların aşağılamalarına, zulmüne, hakaretine maruz kalmak, ana dili, millî tarihi öğrenememek, gelenek ve görenekleri yaşatamamak, kendi öz vatanında söz sahibi olamamak, soruşturulmak, yargılanmak, hapsedilmek demektir. Rusya’da Türk olmak bir suç unsurudur. Türklere her alanda potansiyel “suçlu” gözüyle bakılmakta ve ona göre muamele yapılmaktadır.

Yazıyı kaleme almamın nedeni son bir haftada Türklere yapılan haksızlıkları dile getirmek içindir. “Rusya, Ruslarındır!” sözünü kanıtlar nitelikte yaşanan olaylar son derece ağır ve düşündürücüdür. Ruslar kirli işlerinin büyük çoğunluğunu kendi elleri ile değil de satılmış hainleri elleriyle yaptırmaktadır. Bunun en bariz örneği 15 Ocak 2021 tarihinde Tataristan Savcılığı’nın, Tatar İçtimai Merkezini “aşırılık” suçlaması ile Tataristan Yüksek Mahkemesi’ne başvurması ve kapatılmasını istemesidir.

1990’lı yıllarda kurulan Tatar İçtimai Merkezi o yıllardan bugünlere gelen ve başkaları sus pus otururken Tatar okullarını, ana dilde eğitimi, ana dil eğitimini dile getirip farkındalık yaratmak için çeşitli etkinlikler düzenleyen, bu konuda yerel ve uluslararası mahkemelere başvuran, protesto gösterileri tertip eden, Kazan Tatarları için önemli günleri hatırlatıp millete seslenen yegâne sivil toplum kuruluşudur. Tatar İçtimai Merkezi’nin kapatılması Kazan Tatarlarının sesinin ve nefesinin kesilmesi, yok edilmesi demektir. Tataristan Savcılığı’nın şikâyeti ise “çocuğunu” kendi elleriyle boğmaktan başka bir şey değildir.

Başvurunun yukarıdan gelen emir üzerine yapılmış olduğundan bir şüphe yoktur. Önünde Tataristan tamlaması olan savcılık 18 Ocak 2021 tarihinde Tataristan’da “cumhurbaşkanı” ibaresinin kullanılmasının doğru olmadığı kararına varmıştır. Zaten bu çoktan beklenen bir durumdu, ancak Rusya Anayasası’nda yapılan değişiklik sonrası Tataristan Anayasası’nda yapılacak olan değişikliklerde “cumhurbaşkanı” ibaresi muhafaza edileceği belirtilmişti. Görünen o ki, Tataristan savcılığı Tatarlar ile ilgili her şeyi bitirmekte ve yasaklamakta kararlı. Burada bilinmesi gereken durum, yarın öbür gün savcılığın önündeki Tataristan ibaresi de kalmayacaktır.



Azat Miftahov

Kazan Tatar gençlerine yönelik “suçlamalar” da hız kesmeden devam etmektedir.  Kazan Tatar milliyetçisi, yazar rahmetli Fenzaman Battal’ın (1939–2015) torunu olmaktan başka bir suçu olmayan Moskova Devlet Üniversitesi Matematik Bölümü yüksek lisans öğrencisi Azat Miftahov 2 yıldır Rus zindanında yatmaktaydı. 1 Şubat 2019 tarihinde Moskova’da bomba hazırlamak suçuyla tutuklanan Miftahov’un delil yetersizliğinden dolayı bu suçu düşürülmüş, ancak bu sefer 2017 yılında “Birlik Rusya Partisi” ofisine yapılan saldırıya katılmakla suçlanmıştır. Uluslararası insan hakları merkezi “Memorial” Azat Miftahov’u siyasi suçlu olarak tanımıştır. Miftahov’a dünyanın dört bir yanından destek gelmiştir. “Amerika Matematik Cemiyeti” adil yargılama talebinde bulunmuş, Fransa’daki matematik âlimleri adaletsizce suçlamalara karşı çıkmıştır.

Krasnoyarski bölgesinin Kanski şehrindeki lise 9 sınıf öğrencileri Azat Miftahov’u savundukları için “terörist eylem” yaptıkları gerekçesiyle tutuklanmıştır. Siyasi tutuklu matematikçi Azat Miftahov hapishane şartlarında dahi çalışmalarını sürdürmüştür. Aralık ayı başında afXiv.org sayfasında onun “Modulus of continuity for a martingale sequence” başlıklı makalesi yayımlanmıştır.

23 Aralık 2020 tarihinde yapılan duruşmaya medya mensupları ve Azat Miftahov’u desteklemek için gelenler salona alınmamıştır. Destekçiler mahkeme önünde “Azat Miftahov’a – Özgürlük”, “Rusya’nın Geleceği Hapishanede Yatıyor” yazılı pankartlar açmışlar. Pankart açanlar polis tarafından gözaltına alınmıştır. Azat Miftahov’un son duruşması 18 Ocak 2021 tarihinde yapılmıştır. Miftahov’u desteklemek için gelenler ve gazeteciler mahkeme salonuna alınmamıştır. Destekçilerin video çekip konuşmalarına tahammül edemeyen Rus polisleri bazı katılımcıları gözaltına almıştır. Azat Miftahov 6 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve böylece en verimli döneminde Rus zindanında çürümeye mahkûm edilmiştir. Alınan karar sonrası Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE) Azat Miftahov’a verilen cezayı “endişe verici” olarak nitelendirmiştir.


Ramil Şemsetdinov

Diğer Tatar genci Ramil Şemsetdinov 25 Ekim 2019 tarihinde Baykal ötesindeki Gornıy şehrindeki askeri bölükte nöbet değişimi sırasında 8 kişiyi vurmuştur. Askerde aşağılama, hakaret, taciz ve tecavüze maruz kalan Şemsetdinov komutanlarına şikâyette bulunsa da sözleri dikkate alınmamıştır. Psikolojik olarak etkilenen Ramil son çare olarak silaha başvurmuştur. Ramil duruşmada “vaziyet beni bu duruma getirdi”, demiştir. Davayı inceleyen bilirkişi Şemsetdinov’a “neden başkalarını öldürmek yerine kendin intihar etmedin?” sorusunu yöneltmiştir. 21 Ocak 2021 tarihindeki duruşmada Ramil Şemsetdinov davasında karar çıkmıştır. Karara göre, Şemsetdinov 24 yıl 6 ay ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmıştır. Burada düşünülmesi gereken nokta şu ki, Ramil Şemsetdinov’u bu duruma getirenler ve onun şikâyetini dikkate almayan komutanlardan neden hesap sorulmadı? Tüm suçu gencecik bir askerin üzerine yıkıp onu hapse atmak bu kadar kolay mı? Zaten askerde Rus olmayan milletlere zulüm uygulandığı gerçeği vardır. Ancak bu gerçeği kimsenin dile getirmemesi, yapanların suçlarının örtbas edilmesi başlı başına bir cinayettir.

Rusya’da Türklerin dirisine de ölüsüne de yer yoktur. 20 Ocak 2021 tarihinde Sankt-Petersburg şehir savcılığı, 2008 yılında Petersburg Devlet Üniversitesi’nin bahçesine dikilen ünlü tarihçi Ordinaryüs Prof. Dr. Zeki Velidi’nin büstünün Rusya ceza kanundaki aşırılıkla mücadele yasasını ihlal ettiği gerekçesiyle kaldırılmasını istemiştir. Savcılığın bu talebine insanın aklı hayali ermiyor. Bunun tek bir yanıtı vardır, Ruslar Türk asıllı tarihçiye tahammül edememişlerdir. Başkurt Türk’ü olan Zeki Velidi Togan dünya çapında tanınan bir tarihçi, bilim insanıdır. Bundan Rusların Türklerin dirisinden de, ölüsünden de korktuğu sonucuna varmak mümkündür.

Son bir haftada Rusya’da Türklere yapılan bildiğimiz haksızlıklar bunlardır. Ya bilmediklerimiz? Rusların Rus olmayan milletleri yok etme siyaseti bugün de hız kesmeden devam etmektedir. Rusya’da Türklere zulüm uygulanmaktadır. Yapılan bu haksızlıkları, zulmü dünyaya duyurmak boynumuzun borcudur. Zulüm karşısında sessiz kalmak suça ortak olmak demektir. Bu suça ortak olmak istemiyorum. Rus zulmü son bulsun!!!

***

1918- KIŞI RUSLAR ÇEKİLİRKEN ERMENİLER NE YAPIYORDU

 1918- KIŞI RUSLAR ÇEKİLİRKEN ERMENİLER NE YAPIYORDU



14 Haziran 2013
Dr. M. Galip BAYSAN


Doğu Anadolu’da yaşayan Türklere karşı uygulanan  sistematik soykırımın planlayıcı ve icracıları dokümanlara kaydedilmiştir ve bellidir. Antranik, Tero, Heço, Muradyan, Torkom, Arşak, Sebuh, Dro (Dasdomat Kanayan) Mardiros, Canbulat ve Armen Garo. Bu son kişi Erzurumlu zengin bir ailenin çocuğu idi. Onun Osmanlı Parlamentosu’nun eski bir üyesi olduğunu ve savaşın başında topladığı gönüllülerle Ruslara katılarak kendi öz vatanına ihanet ettiğini biliyoruz. Dr. Zaveryef de 3 Mart 1918’den sona Erzurum’da söz konusu edilen soykırımların yapılmasının organizatörü, Muradyan Şarki Karahisar’dan başlamak üzere hemen bütün soykırımlarda aktif rol almış bir militandır. Erzincan ve Erzurum bölgelerinde ki soykırım emrini o vermiştir ve çeteleri köylere sırf bu amaçla göndermiştir. Antranik binlerce Türk’ün ölümünden birinci derecede sorumlu (tam bir “kasap”) tır. (Maalesef duruma ve yaptıklarına pek vakıf olmayan veya vakıf olup da bundan gizli bir zevk duyan) Ermeni Diasporası ve batılılar onu bir “milli kahraman” olarak kabul edeceklerdir.(1)

Harp Tarihi kayıtlarına geçmiş Erzurum ve Deveboynu Müstahkem Mevki Kumandan Vekili, Harp Esiri Twerdo Khlebof’un Antranik’le ilgili anıları şöyledir:
“17 Şubat’ta Antranik Erzurum’a geldi. Bununla beraber, istila bölgesi komiseri muavini Doktor Zaveryef de beraberdi. Ermeni meseleleriyle hiç meşgul olmadığımız için, Antranik’in Osmanlı Hükümeti’nce idama mahkûm edilmiş bir cani addedildiğinden haberdar değildik. Bunların hepsini, 7 Mart’ta Osmanlı Ordusu kumandanıyla konuştuğum zaman öğrendim. Antranik Rus Tümgenerali üniformasıyla geldi. Dördüncü rütbeden Sen Viladimir ve ikinci rütbeden Sen Jorj Salibi (haçı) nişanlarını da taşıyordu… Maiyetinde kendi kurmay başkanı olan bir Rus kurmay albayı Zinkeviç de vardı… Antranik gelince Albay Morel yerine Merkez Komutanlığı’nı üzerine aldı. Antranik’in geldiği gün sorumluluk bölgesinin içinde bulunan Tepeköy’ünde bütün ahalinin kadın, erkek, çoluk çocuk tümüyle Ermeniler tarafından katledildiğini o mıntıkada bir subayın vasıtasıyla öğrendim. 

İlk karşılaşmamızda bunu ona söyledim.” (2)

Suçluların Divan-ı Harbe verilmesi gerekiyordu. “Divan-ı Harb üyeleri” Ermenilerden korktuklarından hiçbir Ermeni’yi mahkûm edemedi. “Hiç bir zaman bir Ermeni’nin diğer bir Ermeni’yi cezalandıramayacağını “ Türkler ısrarla söylerlerdi. Rus atasözünde “karga, karganın gözünü oymaz” derler ki doğru olduğunu gözlerimizle gördük. (Türk ordusu yaklaşınca) eli silah tutabilen Ermeniler, firar etmekte olan ailelerinin muhafazası bahanesiyle hep beraber firar ettiler.” (3)
      Kazım Karabekir Paşanın Erzurum’u kurtarmak için 5000 kişilik kuvvetiyle saldırıyı başlattığı 11 Mart (1918)’de Erzurum eteklerine kadar gelindi, ertesi sabah başlayan saldırılarla Erzurum Ermenilerden kurtarıldı ancak sadece o gece (11/12 Mart gecesi) Ermenilerin 3000’den fazla Müslüman kestikleri Rus subaylarından öğrenildi.(4)

Ermeni tarafında olaylar ilginç bir gelişme gösteriyordu, Ermenilerin zulüm ve katliamları olanca şiddeti ile devam ediyordu. Buna karşılık ilerleyen Türk Ordusu’na karşı bin bir zorlukla cepheye gönderilen Ermeniler kaçıyor ve cepheye gidecek bir Ermeni çıkmıyor, Antranik’in gayretleri hiç bir sonuç vermiyordu. Sonunda iyice kızan Antranik:

“Ermeni reisleri Erzurum’u savunmak için on-onbeşbin adam gönderdiler. Kendileri de arkada saklandılar, bu suretle hem Ermenistan’ı ve hem de Ermeni milletini mahvettiler. Eldeki birkaç bin Ermeni’den hiç biri cepheye gitmek istemiyor. Allah reislerinin hepsinin belasını versin.” diye bağırmıştı. (5)

    Erzurum’da Rus ikinci Topçu alayı Binbaşısı Khlebof “ Ne şehirde ve ne de siperlerde yaralı, ya da ölü bir tek Ermeni görülmedi. Bu hal kendilerinin askerlik ve savunma kuvvetini gösteriyor” demiştir. (6)

Türk ordusu 23 Mart’ta eski sınıra dayandı, daha sonra da Brest-Litovsk Antlaşması esaslarını uygulamak için 5 Nisan’da Sarıkamış, 25 Nisan’da Kars’ı aldı. 29 Nisan’da Arpaçay’dan geçen 1877–1878 savaşı öncesi hududa vardı ve Türk toprakları Ermeni çetelerinden temizlenmiş oldu.(7)  Ancak 30 Ekim 1918 ‘Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine ordu yeniden 1.Cihan Savaşı öncesi hudutlara çekildi. Böylece önce Ermenilerden kurtarılan bölge yeniden ve bu sefer Ruslar yerine İngilizlerin baskısıyla Ermenilerin eline geçirildi.  Bölgesel kıyımlar bu sefer İngilizlerin himayesinde yeniden başlatıldı.

 Dr. M. Galip BAYSAN

DİPNOTLAR:

(1) Armenians in The Late Otoman Period, s.149-150 (Enver Konukçu, Massacres of the Turks and Mass Graves; Book Edited by Türkkaya Ataöv, The Council of Culture, Arts and Publication, Ankara-2001)
(2) Kazım Karabekir:1917-1920 Arasında Erzincandan Erivana  Ermeni Mezalimi, s.263-264 (Emre Yayınları, İstanbul-2000)
(3) Aynı Eser, s.261–263.
(4) İsmet Parmaksızoğlu: Ermeni Komitelerinin İhtilal Hareketleri ve Besledikleri Emeller s.162 (Ankara–1981)
(5) Khlebof: Erzurum 2. Topçu Alayı Savaş Broşürü, 12 Mart 1918 (E. Uras, a.g.e, s.641).
(8) Aynı Eser, s.641.
(7) Ahmet Refik Altınay, Kafkas Yollarında, s.8–9 (Kültür Bakanlığı, Ankara–1981

***