4 Ekim 2018 Perşembe

Erzurumda Ermeni İsyanları (1890-1895) BÖLÜM 2

Erzurumda Ermeni İsyanları (1890-1895) BÖLÜM 2



C. 1895 İsyanı

1890 yılında yaptıkları Erzurum ve Kumkapı olaylarından, Ermeni komiteleri Avrupa devletlerini harekete geçirecek bir netice elde edememişlerdi. Ermenistan kurma yolunda ilk adım saydıkları reform projelerini uygulamaya koyduramamışlardı. 1894 yılına kadar Ermenilerin yaşadığı tüm Türkiye topraklarında teşkilatlarını kurup, gerekli militan kadroyu oluşturmada ve silahlanmada önemli bir gelişme sağlayan Ermeni ihtilâl komiteleri, özellikle Hınçak, harekete geçmiştir. Hınçak Komitesi'nin organizesi ile 1894 yılında Sason'da büyük bir Ermeni ayaklanması gerçekleştirilmiştir. Bu ayaklanmada, Hınçak Komitesi başarı kazanmış ve başta İngiltere olmak üzere Fransa ve Rusya, Osmanlı Devleti'ne bir memorandum vererek Ermenilerin yaşadığı yerlerde, taahhüd edilen reformların yapılmasını istediler.48 Osmanlı Yönetimi, Avrupa devletlerini teskin etmek ve gerçekten doğu vilayetlerinde bir reform yapmak için Anadolu Reform Müfettişliği'ni kurmuştur. Avrupa devletlerini böylece harekete geçiren Hınçak Komitesi, 1895 yılında genel bir ayaklanma ile netice almak istemiştir. Temmuz ayında Babıâlî baskınıyla başlatılan olaylar, bütün Türkiye'yi sarmıştır. Şakir Paşa'nın başkanlığında kurulan Anadolu Reform Müfettişliği'nin kurulup Anadolu'da göreve başlaması, Ermeni halk tarafından iyi karşılandı. Vilayetlerde Müfettişi karşılamak için düzenlenen törenlere Ermeni halk da çoşkulu bir şekilde katılmıştır. Ermeni ihtilâl komitecileri ise bu tayinden memnun olmamışlardı. Bunun için teftiş heyetini protosto maksadıyla harekete geçen komiteler, heyetin Vilâyet-i Sitte'ye gelmesinin hemen ardından birçok yerde isyanlar çıkardılar. Reform Heyeti'nin güzergahı olan Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Hınıs, Muş, Bitlis ve daha bir çok yerde yirmiden fazla silahlı isyan çıkarılmış ve çok sayına insan katledilmiştir.49

Erzurum'da Ermeni ihtilalciler, isyan için Eylül ayında son hazırlıklarını yapmışlardı. Taşnaksutyun ve Hınçak komiteleri faaliyetlerini artırmışlar ve Rusya'dan gelen yeni militanlar örgütlere katılıyordu. Komiteciler, Vilayet Meclisi ve İstinaf Mahkemesi üyeliklerinde bulunan iki Ermeni ileri gelenini tehdit ederek görevlerinden istifa etmelerini ve çıkaracakları ayaklanmada kullanacakları silahları satın almak için onlardan para talep etmişlerdir. İngiliz Konsolosu Graves, bu militanların Rusya Ermenisi olduklarını bildirmektedir.50 Hınçak militanları, tehditlere aldırmayıp kendilerini desteklemeyen Ermenileri katletmekten de hiçbir şekilde çekinmemişlerdi. 5 Ekim'de Erzurum'da Avukat Artin Sarkis Efendi ve Tüccar Simon Bozoyan Ağa Hınçak militanları tarafından bıçaklanarak öldürülmüşlerdir. Bu olaydan dolayı bir Rusya Ermenisi tutuklanmıştır. Bu öldürülenler örgüte girmediklerinden ve destek vermediklerinden öldürülmüştür.51 Komiteler, böylece kendilerine destek vermeyen Ermeni halkı önce sindirerek, zorla da olsa destek sağlamak ve dış kamuoyuna da bütün Ermeniler aynı gaye etrafında toplanmışlardır görüntüsü vermek istemişlerdir.

Komiteciler, daha önce Türk yanlılığı ile bilinen Erzurum Ermeni Murahhası Mgr. Ghevant Şişmanyan'ı İstanbul'daki Patrik'in de propagandaları ile elde etmeyi başardılar. İhtilalcilere katılan Şişmanyan, Taşnaksutyun taraftarı idi, fakat Hınçaklara da sempatisi vardı. Doğu Vilayetleri'nin Genel Müfettişi olarak Şakir Paşa Erzurum'a geldiği zaman, Murahhas Şişmanyan, Patrik'in ve Hınçakistler'in O'nun misyonunu tanımama talimatlarına uyarak, Şakir Paşa'yı karşılamaya bile gitmemişti.52 Şişmanyan, bu hareteki ile de artık doğrudan doğruya komitecilerle birlikte hareket ettiğini saklamıyordu. Nitekim Murahhas Şişmanyan, 1895 Erzurum Ermeni isyanının her aşamasında yer alacaktır.

İngiliz Konsolosu Cumberbatch, 17 Ekim'deki raporunda Erzurum ve çevresinde çok kritik bir durumun devam ettiğini ve her tarafta büyük bir heyecanın hüküm sürdüğünü belirtiyordu. Yetkililer ve askeri birlikler, bir Müslüman-Hıristiyan çatışmasını önlemek için canla başla çalışmakta ve gece gündüz ayaktadırlar.53 26 Ekim'de provakasyon için Erzurum'da Ermeniler, Müslüman halka saldırdılar. Bitlis'de Müslümanlar camide namaz kılarken camiye saldırdılar.54 Bu provakasyonda büyük bir olay çıkmamıştır. Ermeni ihtilâl komiteleri, planladıkları eylemi yapmak için Erzurum'a Rusya, İstanbul ve Trabzon'dan militanlar gönderdiler.55 Erzurum'a gelen bu militanlardan bazılarına, yetkililerin dikkatini çekmemesi için, iki-üç bin kuruşluk az bir sermaye ile göstermelik dükkanlar açılıyordu. Böylece bu militanların Erzurum'a geliş maksatlarının ticaret olduğu görüntüsü verilmeye çalışılıyordu.56

Bu hazırlıklardan sonra 1895 yılı Ermeni genel ayaklanma eylemlerinden biri de Erzurum'da plânlanmıştı. Ermeni komitecileri silahlanma, yeterli militan toplama işini tamamladıktan sonra, Erzurum Ermeni Murahhası Şişmanyan ile birlikte plânladıkları Erzurum isyanını, 30 Ekim 1895 Çarşamba günü başlattılar. Komitecilerin plânlarına göre, her bir militan Hükümet Konağı'ndaki odaların kapısının önlerini tutacak ve bir kısmı da Hükümet Konağı'nın odalarının pencerelerinin karşısındaki dükkanların damlarına çıkıp çalışan memurları silahla vuracaktı. Çıkarılacak olayı bastırmaya gelecek askerler için de plan yapılmıştı. Askeri kışlaların yakınındaki Ermeni evlerinin damlarına silahlı adamlar yerleştirilmişti. İsyancılardan biri, odaların kapısını tutacak olanlar daha tam yerlerine varamadan zabıta odasının karşısında iken korkuya kapılarak jandarma binbaşısının üzerine ateş etmiş ise de isabet ettiremeyerek ikinci kurşunla jandarma jurnal eminini şehid etmiştir. Orada bulunan jandarmalar, derhal karşılık vererek ateş eden ve henüz merdivenden çıkmakta olan Ermenileri etkisiz duruma getirmiştir. Silah sesini duyan pencere önlerindeki Ermeniler de Hükümet Konağı'ndan içeri kurşun yağdırmaya başlamışlardı. Diğer taraftan çarşı, pazar ve mahallelerdeki taş binalarda, uygun yerlerdeki dükkanlarda ve evlerin damları üzerine yerleştirilmiş Ermeni militanlar, gelip geçen Müslüman halk üzerine kurşun atmaya başlamışlardır. Kışlaların etrafında yerleşen militanlar da askerler üzerine kurşun atarak onların hareketini engellemeye çalışıyorlardı.

Şehirde büyük bir heyecan ve dehşet havası oluşmuştu. Asker çatışma yerlerine yetişinceye kadar Müslümanlar, Rumlar ve Acemler, canları ve mallarını korumak için Ermenilerle çatışmaya girişmişlerdi.57

Reform Müfettişi Şakir Paşa, Vali ve Komutan'ın üstün gayretleri neticesinde askerler olay yerlerine vakit kaybetmeksizin sevkedilmiştir. Askerlerin de üzerlerine devamlı kurşun atıldığı için olay yerlerine ancak çatışarak ulaşılmıştır. Bu kadar büyük çaplı bir isyan başlatılmasına rağmen askerin serinkanlı ve cansiperane gayretleri neticesinde, olay iki saat zarfında kontrol altına alınmıştır. Askerî birlikler, hemen Konsoloslukları, Ermenilerin oturduğu mahalleleri, diğer gayrimüslimlerin oturduğu mahalleleri, kiliseleri ve azınlık okullarını korumaya almıştır. Fakat Müslüman halkın büyük galeyanı karşısında buralarda Ermenilerin muhafaza edilemeyeceği görülünce Ermeniler, Hükümet Konağı'na, karakollara ve askeri kışlalara alınarak korunmuştur. Olay yakın köylere de sıçramış, bunun üzerine köylere derhal asker ve jandarma suvariler çıkarılarak üç saat zarfında oralardaki çatışmalar da bastırılmıştır.58

Olayda Ermenilerden 264 kişi öldürülmüş ve 169 kişi yaralanmıştır. İki asker ve bir jandarma öldürülmüş ve bir binbaşı, bir yüzbaşı ve diğerleri küçük rütbeli subay ve erlerden oluşan, 41 asker ve jandarma yaralanmıştır. Müslüman halktan 18 kişi öldürülmüş ve 43 kişi yaralanmıştır. Rumlardan iki ve İranlılardan iki kişi öldürülmüştür. Bu olayda toplam 289 kişi öldürülmüş ve 253 kişi de yaralanmıştır.

Olaylar sırasında bazı Ermenilerin dükkanları tahrip edilmiştir. Köylerde halktan bazılarının malları ve hayvanlarından zayi olanlar olmuştur. Kayıp olan eşyaların bulunması için memurlar görevlendirilmiş ve eşyaların büyük çoğunluğu bulunarak sahiplerine teslim edilmiştir. Diğerlerinden bazıları peyderpey aynen ve nakten ödenmiştir.59

Olayları genelleştirerek netice almak niyetinde olan Ermeni komiteciler, aynı anda Erzurum'un çevresinde de isyanları başlatmışlardır. Erzurum isyanıyla aynı gün başlatılan Bayburt olayından başka, Vilâyet'e bağlı Hınıs, Erzincan, Refahiye, Kuruçay, Kemah, Tercan, Pasinler, Kiği ve Eleşkird kazalarında da ayaklanmalar çıkarılmış ve Ermenilerle Müslümanlar arasında kanlı çatışmalara neden olmuştur. Buralardaki çatışmalarda, her iki taraftan çok sayıda insan ölmüş ve yaralanmıştır.

Erzincan'da Müslümanlardan 10 kişi ölmüş ve 107 kişi yaralanmış, Ermenilerden 111 kişi ölmüş ve 157 kişi yaralanmıştır. Refahiye'de Müslümanladan bir kişi ölmüş ve 16 kişi yaralanmış, Ermenilerden 18 kişi ölmüştür. Kuruçay'da Müslümanlardan 2 kişi ölmüş ve 3 kişi yaralanmış ve Ermenilerden 9 kişi ölmüş ve 5 kişi yaralanmıştır. Kemah'da Ermenilerden 4 kişi ölmüş ve 5 kişi yaralanmıştır. Tercan'da Müslümanlardan 25 kişi ölmüş ve 5 kişi yaralanmış, Ermenilerden 140 kişi ölmüş ve 42 kişi yaralanmıştır. Pasinler'de Müslümanlardan bir kişi ölmüş, Ermenilerden 28 kişi ölmüş ve 19 kişi yaralanmıştır. Kiği'de Müslümanlardan 50 kişi ölmüş ve 19 kişi yaralanmış, Ermenilerden 20 kişi ölmüş ve 13 kişi yaralanmıştır. Eleşkird'de Ermenilerden 4 kişi ölmüş ve iki kişi yaralanmıştır.60

Erzurum'un bu kazalarına nisbetle Bayburt'ta daha geniş çaplı ve Ermeni komitelerinin plânları ile çıkarılan isyan, Bayburt merkezde altı-yedi saatte ancak bastırılabilmişken köylerinde çatışmalar bir kaç gün devam etmiştir. Bayburt'ta Müslümanlardan 17 kişi ölmüş ve 22 kişi yaralanmış, Ermenilerden 544 kişi ölmüş ve 72 kişi yaralanmıştır.61

Ermeni ihtilalcileri, Hınıs'ta olay çıkarmak için aylar önce hazırlıklara başlamışlardı. Komiteciler türlü yollarla burada Müslümanları tahrik etmişler, halkın itibar edip saygı duyduğu dini hüviyeti olan kişileri bile öldürmekten çekinmemişlerdir. Şeyh Haydar Efendi, sırf Müslümanları tahrik edip Ermeniler üzerine saldırtmak için Ermeni komiteciler tarafından katledilmiştir. Bu yetmemiş Hamidiye Alayı subaylarından Yüzbaşı Halil Ağa'nın kızı ve gelini ile aşiret mensubu Yusuf Ağa'yı idam etmek

kasdıyla kaçırmışlardır. Ermeni militanların Müslüman köylere saldırıya başlamışlardı.62 Son olarak bölgede dini bir etkisi olan, saygı duyulan ve geniş bir aileye mensup Nakşibendi Şehylerinden Taşkesenli Ahmed Efendi'nin Bitlis'ten Erzurum'a gelirken Hınıs'ta Ermeni komitecileri tarafından yolu kesilip ölümle tehdit edilmesi, Müslüman halkın büyük bir heyecana kapılarak, adeta komitecilerin isteği doğrultusunda Ermeniler üzerine saldırıya geçmesine neden olmuş ve kanlı olaylar meydana gelmiştir. Bu olaylar üzerine Şakir Paşa, derhal Hınıs'a gelerek olayın kasabaya sıçramasına mani olunmuştur. Bu olaylarda Müslümanlardan 50 ve Ermenilerden 32 kişi ölmüş ve elli kişi yaralanmıştır. Ayrıca mal ve hayvanlardan da bir hayli zayiat olmuştur.63

1895 yılında Erzurum ve çevresinde Müslümanlardan 139 kişi ölmüş ve 254 kişi yaralanmış, Ermenilerden 1152 kişi ölmüş ve 494 kişi yaralanmıştır. Ermeni komitecileri, böylece müstakil bir Ermenistan hayali uğruna bir kaç gün içinde sadece Erzurum ve çevresinde 1291 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardı.

Sonuç

Ermeniler arasında ayrılık hareketlerinin başlamasında Türkiye üzerinde emelleri olan emperyalist devletlerin, özellikle Rusya ve İngiltere'nin payı büyüktü. Rusya, Osmanlı savaşlarında Ermenileri içerden bozguncu güç olarak kullanmak için koruyuculuk iddialarıyla ortaya çıkınca, Rusya'nın güneye yayılmasını istemeyen ve önünü kesmek isteyen İngilterede bu koruyuculuğu kaptırmamak için Ermenilerle daha fazla ilgileniyor görüntüsü veriyordu. XIX. yüzyılın son çeyreğinde Ermenilerin meseleleriyle ilgilenme eğilimleri, onları Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçmede cesaretlendirdiği gibi örgütlenerek siyasi mücadeleye geçmede de etken olmuştu. 
1880 yılından itibaren siyasi örgüt kurma eğilimleri başlamış ve bu iş için de kendilerince en müsait yer olarak gördükleri Erzurum'u seçmişlerdir. 1881 yılında Erzurum'da Ermeni Anavatan Koruyucuları örgütü kurulmuş, diğer bölge ve Rusya Ermenileri ile irtibat kurarak bir ihtilâl çıkarmayı amaçlamışlardı. Kısa sürede ortaya çıkarılarak örgüt üyeleri tutuklanmasına raşmen örgüt üyelerinin affedilmeleri için İstanbul Ermeni Patriği ile İngiltere, Rusya ve Fransa sefirleri, Hükümet ve Padişah nezdinde girişimlerde bulunmuşlar ve affettirmişlerdi. Bu durum ihtilalci Ermenilere cesaret vermiş ve Hınçak örgütünün ilk eylem yeri olarak Erzurum'u seçmesinde, buranın coğrafi ve kendileri açısından önemi yanında burada isyana elverişli kişilerin bulunmasının da etkisi vardı.

1890 Erzurum Ermeni isyanında ayak takımı denen komiteciler Ermeni halkı da tehdit ederek dükkanları kapattırmış ve askere silahla ateş ederek öldürmüştü. Ermenilere nisbetle birkaç kat daha fazla olan Müslüman halkın galeyanı karşısında Ermenileri yine askerler korumuştur. Bu olay sonunda da yine aynı devletler devreye girmişler ve yine isyan çıkaran, asker ve halktan insanları öldürenleri affettirmişlerdi. Bu aflar ve müdahaleler, Ermeni ihtilalcileri daha da cesaretlendirerek, 1895 yılında bütün yurtta genel bir ayaklanmaya kalkışmalarına neden olmuştur. Erzurum'da 1895 yılında Ermeni Mürahhası'nın da katılımı ile yine Hınçak örgütünün organizesi sonucunda plânlı bir eylem geçekleştirilmişti. Doğrudan Hükümet Konağı, askeri kışlalar ve Müslüman halk üzerine silahlarla saldırıya geçilmişti. Bu sefer de yine Müslüman halkın 
galeyanından Ermenileri, ihtilalcilerin silahlı saldırısına uğrayan güvenlik kuvvetleri korumuş, hatta Ermenileri ancak Hükümet Konağı, polis karakolları ve askeri kışlalara doldurarak muhafaza etmek mümkün olabilmiştir. Olayları çıkarıp kendi insanını ve Müslümanları öldüren Ermeni ihtilalcileri, Avrupa kamuoyunu etkilemek için de Ermeniler katlediliyor diye propaganda yapmışlardır. Olayların cereyan tarzından anlaşılacağı gibi eğer bir katliam varsa onu, olayları başlatan, hatta kendilerine destek vermek istemeyen Ermeni ileri gelenlerini öldürerek, Müslüman halka saldırıp öldürerek, çatışma ortamı yaratıp Müslümanların Ermenilerin üzerine saldırmasını sağlayan Ermeni ihtilalcileri yapmışlardır. Türk güvenlik kuvvetleri ise kendilerine de silahla saldırılmasına rağmen, İngiliz konsolosunun da övgü ile bahsettiği gibi, her zaman koruyucu olma özelliğini kaybetmemiştir.

DİPNOTLAR

1 Justin McCarthy, Muslims and Minorities The Population of Ottoman Anatolia and The End of The Emprime, New York 1983, s. 1.
2 Recep Şahin, Tarih Boyunca Türk İdarelerinin Ermeni Politikaları, İstanbul 1988, s. 41-43.
3 McCarthy, a.g.e., s. 70.
4 Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara 1988, s. 139-140, Osmanlı kaynaklarındaki, yabancı seyyahların kayıtlarındaki ve Patrikhane kayıtlarındaki nüfus tahminleri verilmiştir.
5 FO, 424/86, Nr. 163, s. 108-109; Belge yayınlanmıştır, Bilâl N. Şimşir, Osmanlı Ermenileri, Ankara 1986, 280.
6  Public Record Office, Turkey, Nr. 16, Erzurum 19 Mart 1869 Kosolos Taylor'dan Clarendon'a; Şimşir, a.g.e., s. 79-89.
7 BOA, Y. A. HUS, 237/62, 17 Temmuz 1890 (5 Temmuz 1306) Erzurum Vali-i Esbâkı'ndan Yıldız Saray-ı Hümâyunu'na şifre.
8 Louise Nalbandian, The Armenian Revolutionary Movement, The Development of Armenian Political Parties through the Nineteenth Century, Berkeley and Los Angeles 1967, s. 85-87.
9 FO, 424/132, Nr. 36, s. 48-49, yayınlayan Bilâl Şimşir, British Documents on Ottoman Armenians, Volume-II (1880-1890), Ankara 1983, s. 398.
10 FO, 424/132, Nr. 143, s. 219, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-II, s. 445.
11 FO; 424/140, Nr. 3, s. 3-4, yayınlayan Şimşir, a.g.e, V.-II, s. 450.
12 FO; 424/140, Nr. 58, s. 48-49, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-II, s. 476; Nalbandian, a.g.e.,s. 88.
13 FO, 424/140, Nr. 1-2, s. 1-2, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-II, s. 446-448; Nalbandian, a.g.e., s. 88.
14 FO, 424/141, Nr. 30, s. 38, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-II, s. 497.
15 Nalbandian, a.g.e., s. 88-89.
16 Geniş bilgi için bkz. Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul 1987, s.432-457.
17 Nalbandian, a.g.e., s. 110.
18 Salahi Ramsdam Sonyel, The Ottoman Armenians, London 1987, s. 112.
19 BOA, Y. A. HUS. 234/33.
20 Sonyel, a.g.e., s. 115.
21 Sonyel, a.g.e., s. 114-115.
22 BOA, Y. A. HUS, 237/62, 1890 Erzurum Ermeni olayı üzerine olaya karışan Ermenilerin verdiği ifade nakledilmiştir. 15 Temmuz 1890 (2 Temmuz 306) Erzurum eski valisinden Yıldız Sarayı'na şifre.
23  Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara 1988, s. 182.
24 BOA, Y. A. HUS, 236/11.
25 BOA, Y. A. HUS, 236/76.
26 Ahmet Hulki Saral, Ermeni Meselesi, Ankara 1970, s. 78.
27 BOA, Y. A. HUS, 236/76.
28 BOA, Y. A. HUS, 236/76.
29 BOA, Y. A. HUS, 236/11.
30 Saral, a.g.e., s. 78.
31 BOA, Y. A. HUS, 236/11. 19 Haziran 1890 (7 Haziran 306) Erzurum Valisi Sami'den Yıdız Sarayı'na.
32  BOA, Y. Mtv, 44/77, Olayda suçlu olarak tutuklanan bir Ermeni bu durumu anlatmıştır. 29 Temmuz 1306 Erzurum Valisi'nden Yıldız Sarayı'na.
33  BOA, YA. HUS, 236/11; 237/62. Belgede bu olayları yapanlar Ermeni öğrenci ve ayak takımı olarak nitelendiriliyor.
34  BOA, Y. A. HUS, 236/11, 8 Hazıran 306 Erzrum Valisi Samih'den Sadaret'e.
35 Turkey, Nr. 1 (1890-91), s. 51-53, No. 66, 20 Hazıran 1890 İngiliz Erzurum Konsolosu'ndan İstanbul Büyük Elçisi Mr. Fane'e, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-II, s. 692-693; BOA, Y. A. HUS, 236/11, 8 Hazıran 306 Erzurum Valisi Samih'den Sadaret'e.
36 BOA, Y. A. HUS, 236/16, 23 Hazıran 1890 (10 Hazıran 306) Erzurum Valisi Samih'den Sadrazam'a.
37  Turkey, Nr. I (1890-91), s. 51-53, No. 66, yayınlayan Şimşir, a.g.e., s. 693.
38  Turkey, aynı belge, Şimşir, a.g.e., s. 693; BOA, YA. Hus, 236/16.
39  BOA, Y. A. HUS, 236/16.
40  BOA, Y. A. HUS, 236/38; Turkey Nr. 1 (1890-91), s. 60, No. 77, yayınlayan Şimşir, a.g.e.,V.-II, s. 703.
41 BOA, Y. A. HUS, 236/16.
42 Turkey Nr. I (1890-91), s. 50-51, No. 62/1, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-II, s. 699-701, 27 Hazıran 1890 Sadrazam'ın, İngiliz Hükümeti'ne sunulmak üzere Londra Sefiri'ne Erzurum olayı ile ilgili gönderdiği rapor.
43 Turkey Nr. I (1890-91), s. 79, No. 106/I, 27 Eylül 1890 Erzurum Mr Clifford Lloyd'dan Sir W. White'e, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-II, s. 716.
44 BOA, Y. A. HUS, 237/49-3.
45  BOA, Y. A. HUS, 237/35, 15 Temmuz 1890 Londra Sefiri'nde Hariciye Nezareti'ne.
46  Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, C. 8 (8 Ocak 1890-18 Eylül 2890) (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Yayını çoğaltılmamıştır), İstanbul 1988, No. 149, s. 464-474.
47 Saral, a.g.e., s. 79.
48 Ali Karaca, "Tehcire Giden Yolda Ermeni Meselesi'ne Bir Çözüm Projesi ve Reform Müfettişliği (1878-1915)", Türk Dünyası Araştırmaları, Ermeni Meselesi Özel Sayısı, Sayı: 131 (Nisan 2001), s. 104; Nalbandian, a.g.e., s. 122.
49 Karaca, a.g.m., s. 120.
50 FO, 424/184, Nr. 90/1, s. 51, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-IV, s. 279.
51 FO, 424/184, Nr. 286/1, s. 175, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-IV, s. 385; Karaca, a.g.m., s.120.
52 FO, 424/184, Nr. 584/1, s. 290, 8 Kasım 1895 Erzurum Cumberbatch'den Mr. Herbert'e.
53  FO, 424/184, Nr. 292/1, s. 180, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-IV, s. 390.
54  FO, 424/184, Nr. 172, s. 115, yayınlayan Şimşir, a.g.e., V.-IV, s. 368-369.
55 FO, 424/184, Nr. 185, s. 119, 28 Ekim 1895 İstanbul Mr. Herbert'ten Salisbury'e.
56 Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, C. I, Ankara 1994, s. 169 veya 236.
57 H. NazımPaşa, a.g.e., C. I, s. 169-170 veya 236-237.
58 BOA, YEE, Defter, Nr: 1129, Erzurum Vilayeti'nden/28, s. 9, 5 T. sânî 311.
59 H. Nazım Paşa, a.g.e., C. I, s. 171 veya 238.
60 H. Nazım Paşa, a.g.e., C. I, s. 171 veya 238.
61 H. Nazım Paşa, a.g.e., C. I, s. 168-169 veya 234-236.
62 H. Nazım Paşa, a.g.e. C. I, s. 172 veya 239.
63  BOA, YEE, Defter, Nr: 1129, Erzurum Vilayeti'nden/28, s. 9-10, 5 T. sânî 311.


https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=283676


****

Erzurumda Ermeni İsyanları (1890-1895) BÖLÜM 1

Erzurumda Ermeni İsyanları (1890-1895)  BÖLÜM 1


Erzurum'da Ermeni İsyanları (1890-1895) 
Yrd. Doç. Dr. Muammer Demirel.,

Bu makalede Anadolu'da hassas bir noktada bulunan Erzurum'da, XIX. yüzyılda Ermeni ihtilâl örgütlerinin çıkarmak istedikleri ve çıkardıkları isyanları inceledik. 
Ermeni ihtilalcileri, Türkiye'de ilk siyasi örgütlerini Erzurum'da kurdukları gibi ilk ayrılıkcı isyanlarını da yine burada çıkarmışlardı. 
Bu bakımdan bu olayların incelenmesini önemli bulduk. Makalede, 1881 yılında Erzurum'da Ermenilerin kurduğu Anavatan Koruyucuları adlı siyası teşekkül, 
1890 ve 1895 yıllarında Osmanlı Devleti'ne yabancı müdahalesini sağlayarak bir Ermenistan oluşturmak maksadıyla, Ermeni ihtilalcileri tarafından çıkarılan iki Ermeni isyanı sebep ve sonuçları ile ele alınmıştır.

Anadolu'nun etnik karakteri, XI. yüzyılda başlayan Türklerin Anadolu'yu fetihleri ile oluşmuştur. Fetih, Ortadoks Hıristiyan nüfusun çoğunluğu ile Müslüman nüfusun yer değiştirmesine sebep olmuş, Türk idarelerindeki yıllar boyunca İslâmlaşma, Anadolu'daki Müslüman nüfusu güçlendirmiştir. 1 Gerek Büyük Selçuklular ve gerek Anadolu Selçukluları devirlerinde gayrimüslimlere ve özellikle Ermenilere adalet ve hoşgörü ile muamele edilmiştır. Osmanlılar devrinde de yönetim anlayışı aynı şekilde devam ettirilmiştir. Ermeniler de asırlarca Türk idarelerinde sadık vatandaşlar olarak yaşamışlardı.2 Ermeniler, çoğunlukla Doğu Anadolu'da bulunmakla birlikte Orta ve Batı Anadolu'ya da yayılmışlardı. Erzurum, Ermeni anayurdu olarak iddia edilen Doğu Anadolu'nun merkezinde idi. Erzurum, Ermeni nüfusun iki bölgesi olan Doğu Anadolu ve Rusya Ermenistanı arasında uzanır. Ermeni milliyetçileri, Erzurum şehrini ileride kurulacağı varsayılan Kafkasya'dan Suriye'ye kadar uzanacak Ermenistan'ın baş şehri olarak hayal ederlerdi. Erzurum bölgesi Rus sınırında yer almakta olduğu için Rusların yayılmacı emelleri doğrultusunda her zaman istila planları içinde yer alıyordu.Bu doğrultuda Ermenilerin beşinci kol faaliyeti içinde yer alacakları ihtimali, Ermenilerin nüfus hareketlerini dikkat çeker yapmıştır. 

Bu nedenle Erzurum'daki Ermeni nüfus, Osmanlı Devleti tarafından daima yakından gözlenmiş ve kayıtları Müslümanlarınkine oranla daha düzenli tutulmuştur.3 
Osmanlı ve yabancı kaynaklara göre Erzurum'da %20 civarında Ermeni nüfus vardır. Abartılı Patrikhane rakamlarına göre bu oran yüzde kırklara kadar çıkmaktadır.4 
Berlin Kongresi'ne sunulan resmi nüfus miktarına göre Erzurum'un toplam 252.811 nüfusunun 197.768'ı (%78.2) Müslüman ve 55.043'u (%21.7) gayrimüslimdir.5 
Bu rakamlarda milliyet ayırımı yapılmamıştır, fakat gayrimüslimlerin büyük çoğunluğunu Ermeniler teşkil eder.

XIX. yüzyıla kadar Ermeniler, Osmanlı yönetiminde sadık vatandaşlar olarak yaşamışlar ve Osmanlı yönetimi de onları hiçbir ayırım gözetmeden güvenlik içinde yaşatmayı ilke edinmiştir. Bu yüzyılda gerek milliyetçilik hareketlerinin gelişmesinden etkilenmeler ve gerekse Osmanlı Devleti'ni hasta adam olarak gören emperyalist devletlerin müdahaleleri, Ermeniler arasında ayrılık tohumlarını ekmişti. Rusya'nın müdahaleleri ise bunların hepsinden daha etkili olmuştur. Rusya'nın Ermenileri kendi tarafına çekmedeki müdahalelerinde, sınır bölgesinde yer almasından ve burada Rus Konsolosu'nun bulunmasından dolayı, en yoğun kışkırtıcı hareketler, Erzurum bölgesinde olmuştur.


1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Rusya, Ermenilere yönelik koruyuculuk iddialarıyla onları Osmanlı Devleti aleyhine yönlendirmiş ve savaşın sonunda da Doğu Anadolu'dan 100.000 Ermeniyi Rusya'ya göçürmüştür. Ermenilerin Rusya'ya meyletmelerinde din adamlarının rolü büyüktü; din adamlarının Rusya'ya sempatilerinde çoğunun dini eğitimini gördüğü yer olan, Ermeni dini merkezlerinden, Eçmiyazin Katalikosluğu'nun Rus sınırları içinde yer almasının payı büyüktür. Eçmiyazinde yetişen bu Ermeni din adamları, Rusya yanlısı propagandayı da hiç çekinmeden yapıyorlardı. Din adamlarının bu düşmanca eğitimi Ermenilerin Osmanlı aleyhtarı bir düşünceye kapılmalarına ve Rus sevgisine yönelmelerine yol açıyordu. Erzurum'un Rus sınırına yakın olmasından dolayı Ermenilerin Rusya'ya gidip gelmeleri, bu sempatinin daha da artmasına sebep olmuştur. Bunların yanında Erzurum Rus Konsolosluğu da boş durmuyordu. Erzurum'daki Rus Konsolosu, Ermeni ilerigelenlerine Rus pasaportu dağıtarak onları elde ediyordu. Bu durumu anlatan İngiltere'nin Erzurum Konsolosu Taylor, "bu vilayet, Ermenilerin sayı, mevkii ve işgal ettikleri yer bakımından en nüfuzlu bir sınıf olmaları dolayısıyla şimdiki durumda, Rusların yararına en uygun ve Devlet (Osmanlı) için en tehlikeli olan bölgedir" diye ifade etmektedir.6

A. Anavatan Koruyucuları Örgütü'nün Kuruluşu

Erzurum'daki Ermeniler arasında siyasi teşkilatlanma, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında yine Rusya'nın müdahaleleriyle başlamıştı. 1890 Erzurum Ermeni isyanında suçlulardan birinin verdiği bilgiye göre, savaştan önce Bulgarların bağımsızlıklarını elde etmeleri için isyan edecekleri ve Doğu Anadolu'da da bir Ermenistan kurdurulacağı Ruslar tarafından, ajanlar vasıtasıyla Ermenilere propaganda edildi. Bunun teminini ise Ermenilerin savaş sırasında isyan etmeleri sağlayacaktır. Bir Ermeni isyanını sağlamak üzere Rusya, iki Bulgar avukatı, ajan olarak Doğu Anadolu'ya göndermiştir. Bunlar Erzurum'a gelmişler ve buradan Van, Diyarbekir ve Hakkari'ye kadar bir teşkilat kurmak için gitmişlerdi. Erzurum Ermenilerinden on altısı, o zaman bir komite olarak organize edilmişler ve Ermeni muhtariyetini sağlamak için çalışmaya başlamışlardı.7

Erzurum'da isyan amaçlı ilk Ermeni örgütü, Anavatan Koruyucuları 1881 yılında kuruldu. Örgüt, 1880 yılında faaliyete geçip fikirlerini yaymaya başlamış, ancak kuruluşunu Mayıs 1881'de yapmıştır. Örgütün adı başlangıçta Yüksek Meclis diye adlandırılmışsa da daha sonra Anavatan Koruyucuları olarak değiştirilmiştir. İhtilalci ve gizli faaliyet gösteren örgüt, Ermeni halkı devlete ve Müslüman halka karşı silanlandırmayı gaye edinmiştir. Örgüt, Dr. Bagrat Navasardian tarafından, Tiflis'deki merkezinden idare edilmiştir. Hükümetin şüphelerini dağıtmak için Anavatan Koruyucuları örgütüne Ziraat Cemiyeti adı da verilmiştir. Örgütün Erzurum'da gizli iki lideri vardı, Khachatur Kerektsian ve Karapet Nishkian. Bu iki liderden başka dört kurucusu, Hakob İshgalatsian, Aleksan Yethelikian, Hovhannes Asturian ve Yerhishe Tursunian idi. Kurucu olmayı kabul etmeyen H. M. Nishkian, örgüt içinde hizmet etmeyi kabul etmiştir. Örgütün tüzük ve nizamnamesi yazılmadı ve üyeler ezberlediler. Örgüt, silah ve cephaneyi satın alarak üyelerine, eğer imkanları varsa ucuz fiyata sattı veya bedava dağıttı. Örgüt, bir merkezsiz olarak, on kişilik gruplar halinde teşkilatlandı ve her grubun bir lideri vardı. Merkez komitenin hiçbir üyesini öteki örgüt üyeleri tanımıyordu. Komite, üyelerinin özel referansı ile üye kaydeden örgüt, hızlı bir şekilde Erzurum şehri ve köylerinde yayılmıştır. Üç ay içinde yüzlerce üye kaydedilmiştir. Piskopos Ormanian'a örgüt hakkında bilgi verildi ve O da durumu İstanbul'da Patrik Nerses Varzhabedian'a bildirdi ve Patriğin tasdiki de alındı.

1881 yılı son baharında Örgüt, Kerertsian'ı örgüt için destek bulmak üzere önce Van'a ve daha sonra Rusya'ya gitmeye görevlendirdi. Keretsian, Van'da Khirimian Hairig ile görüştü ve Rusya'da Mushak Gazetesi editörü Grigor Ardzruni ile kontak kurdu. Karapet Nishkian'ın iki defa Rusya'ya seyahatı neticesinde Rusya Ermenilerinden maddi destek sağlandı. Komiteye Anavatan Koruyucuları yazılı bir amblem yapıldı ve bu amblemde ya bağımsızlık ya ölüm ifadesi yazıldı ve bundan binlerce basılarak dağıtıldı. Bu basılı kopyalardan birinin Türk yetkililerin eline geçmesi üzerine Komite 25 Kasım 1882 tarihinde ortaya çıkarıldı.8

Bu amblem ve ihtilâl ifadeleri içeren bir yemin metni İngiltere'nin Erzurum Konsolosu Everett'in eline Ocak 1882 tarihinde geçmiştir. Başında asker yazan bu yemin metni şöyledir: "Milletimin bağımsızlığı için elimden gelen her şeyi yapacağıma ve gerekli olursa canımı vereceğime en kutsal Ruhlar (Trinity) adına ve kendi şerefim üzerine yemin ederim. En yüksek komiteye bu sözü yerine getirmek için görevimi yapamazsam, bu dünyada hayatıma son vermek zorundayım."9

Bu hareketin içinde yer alan H. M. Nishkian, komitenin 25 Kasım'da Hükümet tarafından ortaya çıkarıldığını kaydederken, Erzurum İngiliz Konsolos Yardımcısı tarafından, Ermeni ihtilâl komitesinin 8 Aralık'ta Hükümet tarafından keşfedildiği, iki liderinin de içinde olduğu yaklaşık kırk mensubunun tutuklandığı, komite ile ilgisi olan 700 kişinin Hükümet tarafından bilindiği ve tutuklamaların devam ettiği bildirilmiştir. 10 Otuz altısı Erzurum şehir merkezinden ve otuz sekizi çevre köylerden olmak üzere toplam yetmiş dört kişi bu olaydan dolayı tutuklanmıştır.11 Mahkemede elli yedi kişi yargılanmış, bunlardan on altısı beraat etmiş, komitenin liderlerinden Khatchatur Kerektsian on beş yıla, biri yedi yıla, dördü altı yıla, otuz biri beş yıla, biri iki yıla mahkum edilmiştir. Biri de kaçmıştır.12

Patrik Nerses ve Piskopos Ormanyan, bu tutuklananların suçsuz olduğu ve affedilmeleri konusunda gerek Osmanlı Hükümeti'ne gerekse Padişah'a müteaddit defalar müracaat etmişlerdi.13 Mahkumların otuz biri 4 Haziran 1884 tarihinde Padişah tarafından affedilerek serbest bırakılmışlardır.14 Komitenin liderlerinden Kerektsian, Hakob İshgalatsian ve Hovhannes Asturian Eylül 1886 tarihinde affedildiler. Böylece bu olaydan suçlu olanların tamamı sebest bırakılmış oldu.

Ermeniler arasında bu tarz olay ilk defa yaşanmış ve ilk defa bu kadar büyük bir grup siyasi bir davadan yargılanmıştı. Erzurum'da kurulan Anavatan Koruyucuları adlı gizli komite adamlarını Rusya'ya göndermiş ve oradaki Ermeni liderlerinden destek almıştı. Komite bir buçuk yıl (Mayıs 1881-Kasım 1882) faaliyetini sürdürmüştü, fakat onun etkisi çok daha fazla sürmüştü. Komite, Ermenilere Osmanlı Devleti'ne karşı organize bir şekilde haraket etme cesareti vermiştir.15

B. 1890 İsyanı

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Erzurum'a gelip Ermenileri ayaklandırmak için Ermeni muhtariyetini gündeme getiren Rus ajanı iki Bulgar avukatın ifsatları sonucunda, böyle bir maksat için bir grup Ermeninin o tarihten sonra gizlice çalışmaları ve ihtilâl maksadıyla kurulan Anavatan Koruyucuları örgütünün faaliyetleri ve onların affedilerek sebest kalmaları, Erzurum'daki Ermeniler arasında ihtilâl hareketine cesaret vermişti.

Rusya, İngiltere ve Fransa'nın yakînen ilgilendiği ve özellikle Rusya'nın müdahil olduğu Erzurum'daki bu hareketler yanında yurt dışında kurulan Hınçak ve Taşnak örgütleri de 1890'lı yıllara gelindiğinde büyük çaplı olaylarla dünya kamuoyunun dikkatini Ermeniler üzerine çekerek, büyük devletlerin müdahaleleriyle muhtar ya da bağımsız bir Ermenistan kurmanın plânlarını yapıyorlardı. Hınçak ve Taşnaksutyun komitesinin tüzük ve siyasi programları tamamen ihtilâl plânları ile dolu idi. 16 Hınçak komitesi 1887 yılında Cenevre'de kurulduktan sonra, Doğu Anadolu'da var olan sosyal Ermeni organizasyonlarını Türk hükümetine karşı propaganda, ajitasyon ve terör eylemciliğine çevirmeyi hedefledi. Propaganda da temel fikir ihtilâl olmak şartı ile Ermeni halk Osmanlı Hükümeti'ne karşı ihtilalci bir ruhla eğitilecekti. Ajitasyon ve terörde halkın isyancı ruhu geliştirilecek ve devlete verilen vergiler reddedilecek ve hükümet karşıtı gösteriler yapılacaktı.17 Hınçak'ın daha sonraki faaliyetlerinde bunları aynen tatbik ettiği görülecektir. Hınçak komitesi aynı adla bir de gazete çıkararak burada ihtilalci fikirler içeren haber, özellikte Türkiye Ermenileri ile ilgili dehşete düşürücü haberler ve makaleler yayınlıyordu. Bunlarla Osmanlı Devleti'nde genel bir Ermeni ayaklanmasını gerçekleştirmeye çalışıyordu.18 Hınçak gazetesinin yanısıra Londra'daki Ermenilerin kurduğu bir cemiyetin çıkardığı gazete de zararlı yayınlara başlamış ve bu kışkırtıcı yazılarla dolu gazetesini Ermeni Patriği'ne postalayarak onun vasıtasıyla Ermenilere ulaştırıyordu. Bu yalan haberlerin Doğu Anadolu'da Ermenileri ifsat edememesi için Osmanlı Hükümeti ilgililere, bu yayınların ve her türlü bozgunculuğun önlenmesi yönünde talimatlar vermiştir. Yurt dışinde çıkarılan Ermeni yayınları yanında Ermeni din adamları da Erzurum bölgesindeki Ermenileri ayaklandırmak üzere tüm güçleri ile çalışmışlardı. Ermeni Patriği Nerses bunların başında geliyordu. Nerses, Erzurum'daki bazı Ermenilere mektuplar göndererek onları isyan yönünde kırkırtmıştır. Nitekim bu mektuplardan bazıları güvenlik kuvvetleri tarafından Erzurum postahanesinde ele geçirilmiştir. Fakat bu mektuplarla ilgili Hükümet, devlet dairelerinde çalışan Ermenileri tedirgin etmemek için bir soruşturma yapmamıştır.19 Paris'de yayınlanan Hayistan Gazetesi de ajitasyonlarda önemli rol oynamıştır. Hınçak ve Hayistan gazeteleri özellikle Doğu Anadolu'da dağıtılıyordu. Bunların ihtilalci fikirlerle Ermenilere yönelik propagandaları, Ermeniler arasında hükümete ve Müslüman halka karşı düşmanlığın oluşmasında ve böylece ayrışmanın başlamasında önemli bir etken olmuştu.20

Hınçak Komitesi, yayın yoluyla yaptığı hareketlerin yanında Türkiye'de örgütlenmeye de girişmiştir. Komite mensubu, Rusya vatandaşı Roupen Khan-Azad, Temmuz 1889 tarihinde İstanbul'a gelerek propagandaya başlamıştır. Khan-Azad, daha sonra Trabzon'a gelerek orada komitenin bir merkezini kurmuş ve oradan ihtilâl birimleri oluşturmaları için Erzurum, Harput, İzmir, Halep ve diğer birçok yere ajanlarını göndermiştir. Komite, 1890'a kadar tüm Türkiye'ye şubelerini açtı. Bu şubeler vasıtasıyla Ermeni gençlerden taraftar toplanıyor ve Ermeni halk, hükümete ve Müslüman halka karşı ajite ediliyordu.21

Avrupa'daki Ermeniler, Hınçak ve Hayistan gazetelerinin ve diğer ihtilalci faaliyetlerin masraflarını karşılamak üzere Avrupa'da iki banka kurmuşlardı. Bu bankalar senelik yüzde dört faizle borç para vererek, oluşturdukları geliri Ermeni Hayistan ve Hınçak gibi gazetelerin neşri için harcıyorlardı. Ermeni ihtilalcileri, Ermenilerin sakin oldukları mahallerde nüfus çoğunluğunun Müslüman olmasından dolayı doğrudan bir ayaklanma ile sonuç alamayacaklarını bildiklerinden karışıklık çıkararak Avrupa devletlerinin müdahalesini sağlamak ve böylece bir netice almak istiyorlardı.22

1890 yılına doğru çıkacak isyanda doğrudan müdahil olmak üzere silahlı Ermeni komitecilerinin Osmanlı doğu sınırından çokça geçmeye başlaması ve güvenlik kuvvetleri ile çatışmaları, Osmanlı yetkililerinin şüphelerini artırıyordu. 16 Mayıs 1889 tarihinde Van Başkale'de güvenlik kuvvetleri ile Kürt kılığında üç silahlı kişi arasında çatışma çıkmış, çatışmada eşkiyadan ölenlerin üzerinden Avrupa'dan Ermeni ihtilalci Portakalyan tarafından gönderilmiş ve propaganda içeren mektupların çıkması şüpheleri doğruluyordu.23 Ermeni ihtilalcilerin faaliyetleri sonucunda, 1890 yılına gelindiğinde Doğu Anadolu'da aniden durum karışmaya başladı. Hınçaklar, bölgede gizli örgütlerini kurmaya çalışıyorlar ve bu arada Avrupa'nın müdahalesini sağlayacak bir olay çıkarmanın bahanelerini arıyorlardı. 1890'a gelindiğinde olay çıkarmaya en müsait durumda olan yer, Erzurum idi. Çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi son savaşta buraya gelen Rus ajanı Bulgar avukatların, birtakım Ermenileri, Ermeni muhtariyeti uğruna teşkilatlandırması, daha sonra Anavatan Koruyucuları komitesinin burada kurulup yüzlerce Ermeniyi gizli örgüte kaydetmesi ihtilâl için kullanılacak bir hayli muhalif Ermeninin oluşmasını sağlamıştı. Üstelik gizli örgüt kurmak ve ihtilâl çıkarmaya teşebbüs etmekten tutuklanan suçluların daha sonra Ermeni patriği ve Avrupa devletlerinin İstanbul temsilcilerinin girişimleri sonucu affedilerek serbest bırakılmaları, Avrupa'nın onların arkasında olduğu görüntüsünü kuvvetlendirdiği için Ermeni ihtilalcileri, daha büyük bir olay çıkarmaya cesaretlendirmiştir.

Ermeni komitelerinin, Erzurum'da büyük bir olay çıkarmaya hazırlandığı ve bunun bahanesini aradığı ve Erzurum hükümet yetkililerinin de Ermenilerin Avrupa'da neşredip bölgeye soktuğu yayınları ele geçirmesi, ayrıca edindiği istihbaratlar vasıtasıyla bu isyan hazırlıklarını öğrendiği bir sırada, Erzurum Ermeni kilisesinin ve onun hemen yanındaki Sanasaryan Ermeni mektebinin bodrumlarında demirhaneler bulunduğu ve bu demirhanelerde silah imal edilip dağıtıldığı Dördüncü Ordu Komutanlığı'na 17 Haziran 1890 (5 Haziran 1306) tarihinde ihbar edilmiştir.24 Osmanlı kayıtlarına göre muhbir meçhul idi.25 Fakat Ermeni çevrelerine göre ihbar, Ermeni katolik papazları tarafından yapılmıştır.26 Gerçekten de bu ihbarı yapanlar hükümet yetkilileri tarafından bilinmemekteydi. Zira İstanbul Ermeni Patriği, Padişah'a müracaat ederek muhbirlerin cezasız kaldığı için ifsadın devam ettiğini belirterek onların cezalandırılmasını istemiştir. Patriğin iddiaları üzerine Padişah'a konu ile ilgili bir arz sunan Sadrazam Kâmil Paşa, muhbirlerin bilinmediğini bildirmiştir.27 Sadrazam'ın Padişah'a doğru olan bilgiyi vereceğinden şüphe olmadığına göre yetkililerin muhbirleri bilmediği açıktır. Bu durumda isyan taraftarı olanlar, katolik papazları suçlarken, gerçekte kendilerinin olay bahanesi için bu ihbarı yapmış olabilecekleri de ihtimal dahilindedir.

Bu ihbar üzerine gizli araştırma yapan güvenlik kuvvetleri, ihbar konusu olan demirhanenin içine dışardan kimsenin girmesine müsaade edilmediğini öğrenince şüpheleri daha da artmıştır. Bu şüpheleri gidermek için kilise ve mektepte 18 Haziran 1890 günü, kilise papazı ve okul müdürünün izin ve nezaretlerinde bir arama yapılmıştır.28 Aramada iki demirhanenin olduğu, içlerinde torna vesair küçük aletler olduğu, fakat bunların öğrencilerin eğitimi için kullanıldığı, herhangi bir şekilde bunlarla silah imal edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.29 Aramada başka türlü bir suç unsuruna da raslanmamıştır. Çünkü aramadan iki saat önce eski dağıtılmış Anavatan Koruyucuları komitesine mensub olan Köpek Bogos adlı Ermeninin haber vermesi üzerine derhal milli tarih kitapları, defterler, şüphe ve merak çekici şeyler ortadan kaldırılmıştır.30 Aramadan önce şüphe ve merak uyandıracak şeylerin kaldırıldığını ifade eden Hınçakist Khan-Azad, bunların neler olduğu hususunda daha ayrıntılı bilgi vermemektedir.

18 Haziran günü arama yapılmış, herhangi bir rahatsızlığa meydan verecek bir durum olmadan şüpheler dağılmış ve konu kapanmıştı. Ertesi gün (19 Haziran) sabahleyin bir takım Ermeniler dükkanlarını kapatmış ve ileri gelen Ermeniler Murahhashanede toplanarak Erzurum Valisi'ne gelmişler ve kendilerinin devlete sadık vatandaşlar oldukları halde haklarında yapılan bu ihbarın onlara iftira olduğunu, bu iftiracıların cezalandırılması ve kendilerinin sadık vatandaşlar olduklarını bildirmek üzere Padişah'a telgraf çekmek istediklerini söylemişlerdir. Vali, böyle bir telgraf çekmekte onları serbest bırakmışsa da kendilerine yapılan nasihatlar sonucunda ikna olarak kilise önündeki kalabalık dağılmış ve dükkanlar da açılmıştır. Ermenilerin bu yoldaki endişeleri de giderilmiştir.31

Ancak komiteciler, Avrupa devletlerini Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçirerek, bağımsız veya muhtar bir Ermenistan kurma yolunda bu fırsatı kaçırmak istemiyorlatdı. Ermeni ileri gelenlerin ikna olmasına karşı ertesi gün 20 Haziran sabahı kilise mezarlığında toplanan Ermeni komiteciler, yedi-sekiz yüz imzalı bir bildiri hazırlamışlardır. Bu bildiride Rus olmak, Rus mezhebine girmek, Rusya veya İran'a gitmek bağımsız veya muhtar olmak istedikleri yazılmıştır.32 Komiteciler, bu kararları alıp isyanı başlatmaya hazırlanırken ticaret yapan Ermenilerin bazıları dükkanlarını açmış ve bazıları da açıyorlardı. Doğruca çarşıya giren komiteciler, Ermenilerin dükkanlarını kapattırmışlardır. Hükümeti protosto etmek için Ermenilere dükkanlarını ve Ermeni okulları kapattıran komiteciler, dükkanını kapatmak istemeyenlerin dükkanlarını yağma etmekle tehdit etmişlerdir.33

Erzurum Valisi Samih Paşa, olayları yatıştıracak tedbirleri kararlaştırmak için aynı gün öğleden sonra saat iki sıralarında devlet erkânı ile bir toplantı yaptı. Toplantıya Ermeni Piskopos ve ondan fazla Ermeni ileri geleni de davet edildi. Piskopos ve arkadaşlarına dükkanların açtırılması yolunda nasihat edilmiş onlar da buna söz verek Vilayet'ten ayrılmışlardı.34 Saat dörtte Piskopos, evine döndü ve evinin önünde büyük bir Ermeni kalabalığın toplandığını gördü. Piskopos, kalabalığı etkilemek için onlara, Vali'nin onların dostu olduğunu ve onların sadakatına inandığını, kendisinin ve Vali'nin gösterinin sona erdirilerek dükkanların açılmasını istediklerini söyledi. Bunun üzerine kalabalık, Piskopos'a karşı düşmanca bağırmaya başladı ve Piskopos'u öyle sıkıştırdılar ki, Piskopos, kendini korumaları için yakındaki Türk askerlerini çağırdı.  Sonra Ermenilerden bir kısmı kilisenin önünde toplandılar. Olay üzerine kilise civarına bir askeri müfreze geldi. Kilisedeki Ermeniler, askerler üzerine silahlarla ateş ettiler.35 Ateşte bir asker şehid edilmiş ve dört asker yaralanmıştır.36 İngiliz konsolosluk raporunda iki askerin şehid edildiği kaydediliyorsa da Erzurum Valisi bir askerin şehid edildiğini Hükümet'e bildirmiştir ki resmi kayıtlar doğrudur.

Askerlerin üzerine ateş edilmesi üzerine Müslüman halk, büyük bir galeyana gelerek saat 5:30 sıralarında, ellerine geçirdikleri sopa, balta ve taşlarla Ermenilerin üzerine saldırdılar. Bu arada kalabalık, İngiliz Konsolosluğu'nun ve aynı cadde üzerindeki Misyonerlerin ve Ermenilerin evlerinin camlarını da kırmıştır. İngiliz Konsolosu'nun Vali'den yardım istemesi üzerine gelen askerler, Konsolosluğu ve bölgeyi korumaya almıştır.37

Bu arada asker üzerine ateş edilip şehid ve yaralamaların meydana gelmesine karşın askerler, ateşe karşılık vermedikleri gibi kızgın Müslüman halkın Ermenilere saldırısı sırasında da canla başla onları korumaya çalışmışlardır. Bu durum, Erzurum Valisi tarafından ifade edildiği gibi İngiliz Konsolosu tarafından da beyan edilmiştir. Müslüman halktan bazı ileri gelenler de kızgın kalabalığı teskin etmeye çalışmıştır. Gece yarısına doğru şehir merkezinde olaylar yatışmış ise de diğer mahallelerden silah sesleri duyulmaya devam etmiştir.38 Ertesi gün Erzurum'da asayiş sağlanmıştır ve artık herhangi bir olay meydana gelmemiştir.39

Yeni olayları önlemek için Erzurum'a Erzincan'dan yeni nizamiye askeri getirildiği gibi, Erzurum şehir merkezine ve yakın köylere gece ve gündüz süvari devriyeler çıkarılmıştır.40

Olayda askerlerin üzerlerine ateş edilmesine rağmen karşılık vermedikleri gibi galeyana gelen Müslüman halka karşı da canla başla Ermeni halkı koruduklarından Erzurum'daki İngiliz, Fransız ve Rus konsolosları büyükelçiliklerine memnuniyetle durumu bildirmişler ve bu durumdan da Erzurum Valisi'ni haberdar etmişlerdir.41

Çıkan çatışmalarda bir askerden başka Müslüman halkdan iki kişi öldürülmüş ve kırk beş kişi sopa ve kılıçlarla yaralanmıştır. Bazı Müslümanların dükkanları yağmalanmıştır.

Ermenilerden sekiz kişi öldürülmüştür. Öldürülen Ermenilerden biri kilisenin içinden açılan silah ateşi ile biri de Ermeni evlerinden açılan silah ateşi ile öldürülmüştür. Geri kalan altı Ermeni bıçak ve sopa darbeleriyle öldürülmüştür. Ermenilerden altmış iki kişi yaralanmıştır. Bu beyanlar sağlık kuruluşlarında tutulan kayıtlara dayanmaktadır. Yaralananlar tamamen tedavi edilmişlerdir.42

Müslüman ve Ermenilerden şüpheliler, derhal yakalanarak mahkemeye sevk edilmişlerdir. Bu arada Erzurum'daki İngiliz, Fransız ve Rus konsolosları, Vilayet nezdinde Ermeniler lehine girişimlerde bulunmaya başladığı gibi İstanbul'daki İngiliz ve Amerikan maslahatgüzarları da Hükümet'e müracaat etmişlerdir. Bu girişimler üzerine olaya karışan yüzlerce kişi ile ilgili, yeni bir olay çıkmaması ve Avrupa kamuoyunda daha fazla bir infialin meydana gelmemesi için yürütülecek tahkikattan vaz geçilmiştir.

Yabancı temsilcilerin ve Patriğin müdahaleleri sonucunda olaydaki ölüm ve yaralamalardan suçlu görülüp yargılanan 28 Ermeni, 22 Eylül tarihinde serbest bırakılmışlardır. Ayrıca davaya bakan savcı da görevinden alınmıştır.43

Erzurum isyanını genelleştirerek bütün Ermenilere yaygınlaştırmak için Ermeni Patriği, komiteciler tarafından istifaya zorlanmıştır.44

Erzurum Ermeni isyanı Avrupa'da önemli ölçüde yankılanmış ve Müslümanlar, Ermenileri katlediyor şeklinde propaganda edilmiştir. Avrupa basınında olay, Ermenilerin ağzından abartılı bir şekilde yer almıştır. İngiltere'de Daily News Gazetesi olaya çokca yer vermiştir. Bunun üzerine İngiliz muhalafet partisi milletvekilleri Hükümet'e soru önergesi vermişlerdir. Hükümet, Meclis'te sorulara cevap olacak şekilde olayı ayrıntılı bir şekilde kendi cephelerinden izah etmiştir.45 Bu durum da İngiltere'nin Ermenilerle ne kadar yakından ilgilendiğini göstermektedir. Olay Rus basınında da yer almıştır. Kimi Rus gazeteleri olayı sadece etraflıca vermekle yetinirken, bazılara abartılı ve kışkırtıcı yorumlarıyla olayı nakletmişlerdi. Kışkırtıcı gazetelerin başında Novoi Vremie gazetesi geliyordu. Gazetede, Rusya'nın olaya kayıtsız kalamayacağını, Rusya'nın bir eyaletinin Ermenilerle meskün olduğunu ve bütün Ermenilerin Rus hükümranlığı altında birleşmesinin ciddi bir ihtimal olduğu vurgulanmıştır.46

Olay, büyük devletler kamuoylarında önemli ölçüde yankılanmasına rağmen ihtilalci Ermeni çevreleri bundan memnun olmamışlardı. Zira onlar, bu olayı çıkarırken bütün Avrupa devletlerinin harekete geçerek kendilerine en azından bir muhtariyet temin edileceğini tasarlamışlardı. Konu ile ilgili hatıralarını nakleden Hınçak Komitesi mensubu, komitenin Trabzon merkezini ve oradan bütün Anadolu'ya komitenin şubelerini açan Khan-Azad, sonuç hakkında şunları anlatmaktadır:

"Biz, o kanaatta idik ki, Erzurum'daki Avrupa devletleri konsolosları derhal olayı müthiş bir şekilde hükümetlerine aksettirecekler ve Ermeni meselesi de bu suretle hemen bir sonuca varmış olacaktı. Fakat bu olmayınca herkesi bir hayret kapladı.

İdare heyetimizde bu meseleyi müzakere ederek şu sonuca vardık: Avrupa büyük devletlerini bu taş gibi ilgisizliklerinden uyarmak için, Padişah'ın başkentinde elçilerin burunlarının dibinde büyük bir gösteri tertip etmeyi (kararlaştırdık)."47

Hınçak Komitesi'nin kendi ağızlarından belirttikleri gayeleri doğrultusunda düzenledikleri kanlı olayda, istediklerini elde edememişlerdi. Fakat onlar için Erzurum isyanı sonraki, daha kanlı olaylara bir başlangıç ve prova niteliğinde olacaktı. Hınçakist Khan-Azad'ın da belirttiği üzere Ermeni komiteleri bundan sonra İstanbul ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde kanlı eylemlerini sürdüreceklerdir. Osmanlı Devleti ve halkı, 1890'lı yıllar boyunca Hınçak ve Taşnaksutyun komitelerinin çıkardığı isyanlarla boğuşacak ve güvenlik kuvvetlerinden, Müslüman ve Ermeni halktan binlerce insan bu olaylarda hayatını kaybedecektir.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

11 Mart 2018 Pazar

TEHCİR KARARI ÜZERİNE AMERİKA KAMUOYUNDA ERMENİ PROPAGANDASI BÖLÜM 2

TEHCİR KARARI ÜZERİNE AMERİKA KAMUOYUNDA ERMENİ PROPAGANDASI  BÖLÜM 2

Diplomatik savaş devam ederken öldürülen Ermenilerin sayısının 800.000’e ulaştığı haberleri yayımlanmaya başladı73. Burada özellikle dikkat 
edilmesi gereken konu öldürüldüğü iddia edilen Ermenilerin sayısıydı. ABD basınındaki haberlere göre öldürülen Ermenilerin sayısı on iki gün içerisinde 
450.000’den 800.000’e çıkmıştı. Yaşandığı iddia edilen vahşetlerden ise Enver Paşa sorumlu tutulmaktaydı. The Bemidji Daily Pioneer gazetesinin aktardığına 
göre; Enver Paşa Kızıl Sultan olarak anılan Abdülhamit’i bile geçerek Abdülhamit’in 30 senede öldürdüğünden daha fazlasını 30 günde öldürmüştü74. 
Vahşet iddiaları ile birlikte Almanya’nın Ermeni sorununa müdahale etmesi konusu halen ABD ve Avrupa gündemini meşgul ediyordu. Alman askeri 
yazar Ernst Von Reventlow eski İngiliz Büyükelçisi James Bryce’ın katliamları durdurmak amacıyla harekete geçmesi için ABD’ne yaptığı başvuruya bir 
makalesinde cevap verdi. Reventlow Türkiye’nin yaptıklarının sadece kendisini ilgilendirdiğini, başkaldırılara karşı yapılanların katliam ya da acımasızlık olarak 
değerlendirilemeyeceğini ifade ediyordu. Ayrıca Almanya’dan Ermenileri korumasının istendiğini ancak Almanya’nın şuanda yapması gereken tek şeyin 
müttefikinin yanında yer almak olduğunu açıklamalarına ekledi75. Almanya’nın Ermeni sorununda kendisine yapılan tekliflere karşılık vermemesi, Almanya’nın 
katliamları gizlediği yönünde yorumların yapılmasına da neden oluyordu76. Almanya’dan beklentiler sonlanmış olmalıydı ki Papa Sultana mektup 
göndererek katliamlarının durmasını istedi77. Resmi olmayan kaynaklardan alınan haberlere göre ise Sultan Ermeni sorununun sonlanması için Papaya söz 
vermişti78. ABD kamuoyu Ermeniler konusunda gösterilen çabalar sonrasında gelinen noktadan memnun değildi ve yapılan diplomatik girişimler tekrar 
değerlendirilmeye başlandı. Ermeni sorunu hakkında Türk yönetiminin verdiği sözleri çiğnediği ve bu durumun ABD ile olan ilişkilerini kopma noktasına kadar 
getirdiği konu edilmekteydi. Bu görüşler yayımlanırken ABD protestolarına cevap vermediği için Türkiye’ye atfen “Daha önemli işlerle çok meşgul” şeklinde 
diplomatik üsluptan uzak ve imalı ifadeler kullanılmaktaydı79.

Osmanlı Ermenilerinin gönüllü birlikleri kurarak Ruslarla birlik oldukları ve Türklere karşı savaştıkları bilinmekteydi. Avrupa ve ABD’nde artan Ermeni propagandası diğer ülkelerdeki Ermenilerin de Türklere karşı harekete geçmelerini sağladı. Diğer ülkelerdeki Ermeniler Osmanlı Ermenilerinin tek 
başlarına kendilerini savunamadıklarını değerlendirerek İngiltere, Mısır, İtalya, Fransa, Amerika ve Balkanlarda gönüllü Ermeni birlikleri oluşturmayı 
planlıyorlardı. Oluşturulacak Ermeni birliklerinin İtilaf devletleri ile birlikte Türklere karşı savaşmaları amaçlanmaktaydı80. Ermeni birlikleri teşkil edilmeye 
çalışılırken Türkler tarafından öldürüldüğü iddia edilen ve doğruluğunun sorgulanması gereken Ermeni ölüm haberleri basına yansımaya devam 
ediyordu. Aynı güne ait üç farklı Amerikan gazetesi öldürüldüğü iddia edilen Ermenilerin sayılarını birbirlerinden farklı olarak kamuoyuna yansıtıyorlardı. 
Medford Mail Tribune İstanbul’daki Ermeni patrikliğinin öldürülen ya da esir edilen Ermeni sayısının 850.000 olduğuna 200.000 Ermeni’nin ise Rusya’ya 
kaçtığına inandığını haber yapıyordu81. The Evening Herald haberinde “Bir milyona yakın Ermeni kesildi” başlığını kullanmıştı82. The Ogden Standard ise 
“Türkler bir milyonun üzerinde Ermeni’yi öldürdü” başlığıyla yaptığı haberde Türkiye’de savaştan önce 1.200.000 Ermeni’nin olduğunu ancak şuan Ermeni 
nüfusunun 200.000’i bulmadığı ifade ediliyordu83. ABD basını birbiri ile uyuşmayan, gerçekleri yansıtmayan ve Ermeni çıkarlarına hizmet eden haberleri kamuoyuna yansıtmaya devam ediyordu.

Katliam haberlerinin dışında ABD basınının yürüttüğü en büyük çalışmalardan biri ise Ermeniler için düzenlenen yardım kampanyalarının kamuoyuna duyurulmasıydı. Missouri Üniveritesi Ermeniler için yardım kampanyası düzenlemekteydi. Kampanyada kış mevsiminin yaklaştığı ve toplanacak yardımlarla Ermenilere giyecek ve yiyecek yardımı yapılacağı duyrulmaktaydı. Üniversite tarafından toplanan yardımlar Ermenilere gönderilmek üzere New York’taki Ermeni komitesine iletilecekti84. Yardım kampanyasına katılım sağlamak için “Kendimizi aynı zor durumun içerisinde düşünelim. Çoğumuz bir dolar arttırabiliriz ve o dolar bir hayatı kurtarmak için çok uzun bir yol gidecek” gibi ifadelerle Amerikalılar arasında vicdani bir sorumluluk yaratılmaya çalışılıyordu 85. Ermenilere yardım toplama faaliyetleri giderek yaygınlaşmıştı. Kadınların Şehir Organizasyonu Ermeniler için 5 Dolar yardım toplanması konusunu gündemine taşımıştı ve karara bağlamak için oylamaya sunmaktaydı 86.

Vahşet haberleri önceleri sadece Ermenileri konu alırken zaman içerisinde Amerikan okullarında da vahşet görüldüğü iddia edilmeye başlamıştı. 
Fırat Amerikan kolejinde dört profesörün öldürüldüğü varsayılmaktaydı. İddialara göre profesörler ölmeden önce işkence görmüşlerdi. Profesörlerin 
saç ve bıyıkları köklerinden söküldükten ve tırnakları kerpetenle çıkarıldıktan sonra öldürüldükleri ifade ediliyordu87. Merzifon’daki Amerikan kolejinde ise 
misyonerler üç günlük çaba sonrasında okuldan götürülen kafileyi takip etmek için izin almışlardı. Kafilede kızlar diğerlerinden ayrılarak güneye sevk edilmişler 
ve Sivas’a vardıklarında bir binaya yerleştirilmişlerdi. Amerikalı iki genç bayan ikna güçlerini ve para kullanarak kızların Merzifon’a geri götürülmelerine izin 
almışlardı88. ABD’nin Fırat kolejine büyük yatırımlar yapmış olduğu, Türklerin koleji boşaltmalarından sonra ABD’nin mali kaybının çok büyük olduğu da 
aktarılan diğer bilgiler arasındaydı89.

ABD kamuoyunda Ermeni konusu tam anlamı ile bir misyonerlik ve sosyal sorumluluk projesi haline gelmişti. Amerikan Misyonerler Birliği Sekreteri 
ve Ermeni Yardım Komisyonu Başkanı James L.Barton ABD hükümetine Ermeni sorunu ile ilgili görüş bildirmişti. Barton bildirisinde katliamlar durur durmaz 
Ermeni köylerini yeniden yapılandırmaya hazır olduklarını ifade ediyordu90. Barton ABD hükümetine bu teklifi sunarken ABD kamuoyunda şahıslar, 
organizasyonlar ve kurumlar Ermenilere yardım toplamak için birbirleri ile yarışır hale gelmişlerdi. Missouri Üniversitesinin devam ettirmekte olduğu 
Ermeni yardım kampanyasının bir benzeri Illinois Üniversitesi tarafından başlatılıyordu91. Federal Kiliseler Konseyi Ermenileri kardeşleri olarak 
nitelerken Ermenilere karşı büyük sempati beslediklerini ifade etmekteydi92. 

Missouri Üniversitesinde ekonomi öğretmenliği yapan Leon Ardzrooni Ermeni sorunu hakkında bir forum düzenlemekte93, üniversitedeki Rum topluluğu ise 
gelirleri Ermeni yardım kampanyasına aktarılacak olan bir eğlence düzenlemeyi planlamaktaydı94. Hıristiyan İşçiler Birliği olağan toplantısında, belirlenecek bir 
kilisede Şükran günü töreni düzenlenmesi ve törende toplanacak yardımların Ermenilere göndermesi kararı alınmıştı95. Ermenilere yardım konusu o kadar 
yayılmıştı ki Waikiki sakinleri Ermenilere yardım için Bayan Westervelt’in bahçesinde dondurma, şeker ve çay satışı yapacaklarını duyuruyorlardı96.

ABD’ndeki Ermeni propagandası hız kesmeksizin devam ederken Osmanlı yönetimi tarafından “25 Kasım 1915’ten itibaren vilayetlere gönderilen 
emirlerle, kış mevsimi dolayısıyla sevkiyatın geçici olarak durdurulduğu bildirilir”97. Osmanlı Devleti sevkiyatları durdurmuş olsa da ABD yönetimin Ermenilere müdahale etmesini amaçlayan propagandalar devam ediyordu. Propagandalar devam etse de ABD yönetimi kendisine Ermeni sorununa müdahaleyi esas alan bir siyaset belirlemedi. Ermenistan ve Suriye’ye Yardım Komitelerinin düzenleyeceği toplantıya destek vermesi için Roosevelt’e davet gönderilmişti. Roosevelt kendisine yapılan davete katılmaz iken toplantıda sunulması için bir mektup gönderdi. Roosevelt mektubunda ABD’nin Ermeni sorununa müdahale etmesini isteyenlerin Belçika ve Meksika’da yaşanan benzer olaylara karşı tepkisiz kaldıklarını ifade ediyordu. Ermeniler ile ilgili görüşlerin savaşın başlaması sonrasında gündeme getirildiğini belirten Roosevelt, Almanya gibi saldırgan ve kendilerine Meksika gibi komşu olmayan Türkiye’nin Ermeni 
sorunu konusunda politik ve gerçek anlamda kınanmasını yeterli buluyordu98. ABD yönetiminin Ermeni sorununa doğrudan müdahale etmeyeceğini ifade 
etmesi ve geçici de olsa Osmanlı Devletinin tehcir uygulamasını durdurduğunu açıklaması Ermeni sorununun ABD kamuoyu gündeminden hızla düşmesine 
neden olmuştu. Türk topraklarında yaşayan Ermenilerin sayısının 2.000.000 olduğunu ve bu nüfusun en az yarısının katledildiğini iddia eden haberler 
basına yansısa da bu haberler ABD kamuoyunda beklenen hareketliliği yaratmadı99. Osmanlı Devleti geçici olarak durdurduğu tehcir uygulamasını 
21 Şubat 1916’da yayınladığı karar ile tamamen uygulamadan kaldırdı ve ABD kamuoyunun Ermeni sorununa olan ilgisi giderek azaldı100. 

Sonuç,

ABD ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan ticaret anlaşması sonrasında ABD’nin Osmanlı Ermenileri ile olan ilişkilerinde artış gözlemlenmişti. 
Aynı dönemde ABD ile Ermeniler arasında kurulan ticaret bağlantıları sayesinde ABD’ne önemli miktarda Ermeni göçü gerçekleşmişti. ABD’ne göç eden ve 
yerleşen Ermeniler, oluşturdukları ekonomik gücün yardımıyla çıkarları doğrultusunda kitleleri harekete geçirebilen etkili bir topluluk halini almışlardı. 
ABD-Ermeni ilişkilerinin başlamasından yaklaşık yüzyıl sonra I. Dünya Savaşı çıkmış ve savaş Osmanlı Devletini de içerisine çekmişti. Yaşanan savaş ortamı 
içerisinde bağımsızlık hayalleri kuran Ermenilerin diğer devletlerle işbirliği yaparak Osmanlı Devletine karşı ayaklanmaları, Osmanlı Devletini tehcir kararını almaya mecbur bırakmıştı. ABD’nde savaşın başlangıcından itibaren Osmanlı Devletine karşı yürütülen Ermeni propagandası ise tehcir kararı sonrasında yoğunluğunu bir kat daha arttırmıştı. Ermeni propagandalarında kullanılan bilgilerin temelini doğrulukları şüpheli olan bireysel raporlar oluşturmaktaydı. Yaşandığı iddia edilen olaylar abartılı ve vahşet unsurları içeren ifadelerle kamuoyuna aktarılmıştı. Ermeni propagandası ile ABD yönetimi siyasi, 
ekonomik ve dini açılardan etki altında bırakılmaya çalışılarak ABD’nin Ermeni sorununa doğrudan müdahalesi hedeflenmişti. Belirli dönemlerde Ermeni 
propagandaları ABD kamuoyunu esir almış olsa da ABD yönetimi kendisinden beklendiği gibi Ermeni sorununa doğrudan müdahaleye yanaşmamıştı. Osmanlı 
Devletinin tehcir uygulamasını sonlandırması ve ABD’nin Ermeni sorununa müdahaleden kaçınması, Ermeni propagandasının etkinliğini kaybederek ABD 
kamuoyu gündeminden düşmesine neden olmuştur. 

DİPNOTLAR;

1 Şenol Kantarcı, Amerika Birleşik Devletlerinde Ermeniler ve Ermeni Lobisi, Lalezar Kitabevi, Ankara, 2007, s.49.
2 Esra Danacıoğlu,“Osmanlı İmparatorluğu’nda Amerikan Board Okulları ve Ermeniler”, ÇTTAD, C.3, S.9-10, 2000, s.135.
3 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yay., İstanbul, 1976, s.608.
4 Hikmet Özdemir, Kemal Çiçek, Ömer Turan, Ramazan Çalık,Yusuf Halaçoğlu,Ermeniler Sürgün ve Göç,TTK Yay., Ankara, 2010, s.58.
5 The Sun, 2 Mayıs 1915, s.3.
6 The Ogden Standard, 5 Mayıs 1915, s.5.
7 The Sun, 8 Mayıs 1915, s.7
8 El Paso Herald, 10 Mayıs 1915, s.1.
9 Eastern Utah Advocate, 7 Mayıs 1915, s.2.
10 Medford Mail Tribune, 7 Mayıs 1915, s.8.
11 Henry Morgenthau,Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, (Çev.Atilla Tuygan), Belge Yay., İstanbul, 2005, s.107. 
12 The Ogden Standard, 12 Mayıs 1915, s.10.
13 Henry Morgenthau, a.g.e., s.107. 
14 Evening Public Ledger, 13 Mayıs 1915, s.2.
15 El Paso Herald, 17 Mayıs 1915, s.3.
16 Kemal Arı, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, ATESE Yay., Ankara, 1997, s.145.
17 New York Tribune, 18 Mayıs 1915, s.4.
18 The Sun, 24 Mayıs 1915, s.2.
19 The Washington Herald, 26 Mayıs 1915, s.7.
20 Evening Public Ledger, 29 Mayıs 1915, s.8.
21 Türk-Ermeni İtilafı Belgeler, TBMM Sanat ve Yayın Kurulu Yay., Ankara, 2007, s.74.
22 The Washington Herald, 6 Haziran 1915, s.1.
23 The Sun, 12 Haziran 1915, s.2.
24 New York Tribune, 28 Haziran 1915, s.2.
25 Honolulu Star Bulletin, 03 Temmuz 1915, s.17.
26 New York Tribune, 12 Temmuz 1915, s.2.
27 Omaha Daily Bee, 13 Temmuz 1915, s.1.
28 Hopskinsville Kentuckian, 15 Temmuz 1915, s.1.
29 Kemal Arı, a.g.e., s.163.
30 The Sun, 23 Temmuz 1915, s.3.
31 Recep Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni Meselesi Kronolojisi(1878-1923), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay., İstanbul, 2001, s.128.
32 Omaha Daily Bee, 27 Temmuz 1915, s.4.
33 The Washington Times, 2 Ağustos 1915, s.10.
34 New York Tribune, 2 Ağustos 1915, s.2.
35 Evening Public Ledger, 2 Ağustos 1915, s.1.
36 Zeytun Ermenileri Hınçak komiteleri ile birlikte hareket ederek itilaf devletlerinin işgallerini kolaylaştırmak için isyanlar çıkartmışlar, askeri birliklere saldırmışlar ve haberleşme hatlarına zarar vermişlerdi. Bkz.: Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniv. yay., Van, 1990, s.71-72. İsyan hareketleri sonrasında  Zeytun Ermenilerinin tehcir uygulamasına tabii tutulmaları ise ABD basınında Türklerin Ermenilere zulmü olarak gösterildi. 
37 The Washington Times, 2 Ağustos 1915, s.1.
38 New York Tribune, 11 Ağustos 1915, s.6.
39 The Intelliger, 12 Ağustos 1915, s.1.
40 Evening Public Ledger, 13 Ağustos 1915, s.1.
41 New York Tribune, 22 Ağustos 1915, s.2.
42 New York Tribune, 22 Ağustos 1915, s.2.
43 The Sun, 2 Ağustos 1915, s.2.
44 New York Tribune, 28 Ağustos 1915, s.6.
45 The Washington Herald, 5 Eylül 1915, s.10.
46 The Washington Herald, 5 Eylül 1915, s.1.
47 New York Tribune, 6 Eylül 1915, s.7.
48 Evening Public Ledger, 9 Eylül 1915, s.6.
49 The Public Ledger, 11 Eylül 1915.
50 The Washington Herald, 12 Eylül 1915, s10.
51 The Washington Times, 14 Eylül 1915, s.9.
52 The Washington Herald, 16 Eylül 1915, s.10.
53 The Sun, 16 Eylül 1915, s.5.
54 The Intelleger, 21 Eylül 1915, s.4.
55 Medford Mail Tribune, 21 Eylül 1915, s.3.
56 Omaha Daily Bee, 21 Eylül 1915, s.2.
57 The Tacoma Times, 22 Eylül 1915, s.8. 
58 The Logan Republican, 23 Eylül 1915, s.3. 
59 New York Tribune, 24 Eylül 1915, s.1.
60 Evening Public Ledger, 23 Eylül 1915, s.12.
61 The Washington Times, 24 Eylül 1915, s.7.
62 The Evening Herald, 24 Eylül 1915, s.1.
63 The Bemidji Daily Pioneer, 25 Eylül 1915, s.1.
64 The Evening World, 24 Eylül 1915, s.2.
65 The Sun, 26 Eylül 1915, s.6.
66 The Evening Herald, 29 Eylül 1915, s.1.
67 The Tacoma Times, 29 Eylül 1915, s.8.
68 The Sun, 1 Ekim 1915, s.3.
69 Evening Public Ledger, 2 Ekim 1915, s.4.
70 El Paso Herald, 4 Ekim 1915, s.1.
71 The Day Book, 2 Ekim 1915.
72 The Intelligencer, 5 Ekim 1915, s.4.
73 Evening Public Ledger, 6 Ekim 1915, s.1.
74 The Bemidji Daily Pioneer, 8 Ekim 1915, s.5.
75 Honolulu Star Bulletin, 11 Ekim 1915, s.9.
76 El Paso Herald, 11 Ekim 1915, s.12.
77 New York Tribune, 11 Ekim 1915, s.2
78 The Day Book, 13 Ekim 1915, s.4.
79 Omaha Daily Bee, 15 Ekim 1915, s.6.
80 El Paso Herald, 19 Ekim 1915, s.2.
81 Medford Mail Tribune, 21 Ekim 1915, s.1.
82 The Evening Herald, 21 Ekim 1915, s.1.
83 The Ogden Standard, 21 Ekim 1915, s.7.
84 University Missourian, 25 Ekim 1915, s.1.
85 University Missourian, 26 Ekim 1915, s.2.
86 University Missourian, 27 Ekim 1915, s.1.
87 The Day Book, 1 Kasım 1915.
88 The Sun, 6 Kasım 1915, s.3.
89 University Missourian, 7 Kasım 1915, s.7.
90 The Washington Times, 11 Kasım 1915, s.4.
91 University Missourian, 14 Kasım 1915, s.5.
92 The Washington Herald, 14 Kasım 1915, s.10. 
93 University Missourian, 15 Kasım 1915, s.3.
94 University Missourian, 15 Kasım 1915, s.1.
95 Bisbee Daily Review, 16 Kasım 1915, s.5.
96 Honolulu Star Bulletin, 26 Kasım 1915, s.1.
97 Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehciri, Babıali Kültür Yay., İstanbul, 2011, s.103.
98 The Washington Times, 1 Aralık 1915, s.13.
99 New York Tribune, 15 Aralık 1915, s.16.
100 Yusuf Halaçoğlu, a.g.e., s.103.

KAYNAKÇA;

Gazeteler;

Arizona Sentinel Yuma Southwest

Bisbee Daily Review

Burlington Weekly Free Press

Clinch Valley News

Corpus Christi Caller and Daily Herald

Dakota County Herald

Durant Weekly News

Eastern Utah Advocate

El Paso Herald

Evening Public Ledger 

Goodwin’s Weekly

Graham Guardian

Honolulu Star-Bulletin

Hopkinsville Kentuckian

Iron County Record

Kentucky Irish American

Keowee Courier

Medford Mail Tribune

Mexico Missouri Message

Monroe City Democrat

New Ulm Review

New-York Tribune

Omaha Daily Bee

Perrysburg Journal

Scott County Kicker

St. Johns Review

Tensas Gazette

The Adair County News

The Alliance Herald

The Anderson Daily Intelligencer

The Appeal

The Beaver Herald

The Bee

The Bemidji Daily Pioneer

The Breckenridge News

The broad Ax

The Caldwell Watchman

The Central Record

The Colfax Chronicle

The Columbus Courier

The Day Book

The De Soto County News

The Democratic Banner

The Evening Herald

The Evening World

The Garden Island

The Hartford Herald

The Hartford Republican

The Intelligencer

The Interior Journal

The Kansas City Sun

The Labor Journal

The Logan Republican

The Madison Journal

The Mahoning Dispatch

The Maui News

The Mt. Sterling Advocate

The North Platte Semi-Weekly Tribune

The Ogden Standard

The Ontario Argus

The Princeton Union

The Public Ledger

The Red Cloud Chief

The Rice Belt Journal

The St. Joseph Observer

The Sun

The Tacoma Times

The Times-Herald

The Tomahawk

The True Democrat

The Tulsa Star

The Washington Herald

The Washington Times

The Watchman and Southron

The Weekly Tribune and The Cape County Herald 

Tombstone Epitaph

University Missourian

Vermont Phoenix

Warren Sheaf

Weekly Journal-Miner

II. Kitap ve Makaleler,

ARI, Kemal, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, ATESE Yay., Ankara, 1997.

BATMAZ, Şakir, “Miliyetçilik, Bağımsızlık, Ermeniler, Osmanlı Devleti ve Amerikan Misyonerleri”, II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar 
Sempozyumu, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C.IV, Erciyes Üniversitesi Yay., Kayseri, 2009.

DANACIOĞLU,Esra,“Osmanlı İmparatorluğu’nda Amerikan Board Okulları ve Ermeniler”,Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.III, S.9-10, 2000.

HALAÇOĞLU, Yusuf , Ermeni Tehciri, Babıali Kültür Yay., İstanbul, 2011., Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1914-1918), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 2001.

İLTER, Erdal, Ermeni Propagandasının Kaynakları, Kamu Hizmetleri Araştırma Vakfı Yay., Ankara, 1994.

KANTARCI, Şenol, Amerika Birleşik Devletlerinde Ermeniler ve Ermeni Lobisi, Lalezar Kitabevi, Ankara, 2007.

KARACAKAYA, Recep, Kaynakçalı Ermeni Meselesi Kronolojisi (1878-1923), T.C.Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi 
Daire Başkanlığı Yay., İstanbul, 2001. 

MORGENTHAU, Henry, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, (Çev.Atilla Tuygan),Belge Yayınları, İstanbul, 2005.

OĞUZ, Mevlüt, Anadolu’nun Fethi Türk Ermeni İlişkileri ve Kilise(1018-1923),Bayrak Yay.,İstanbul, 2004.

ÖZDEMİR, Hikmet, Kemal ÇİÇEK, Ömer TURAN, Ramazan ÇALIK, Yusuf HALAÇOĞLU, Ermeniler Sürgün ve Göç, TTK Yay., Ankara, 2010.

SEVİNÇ, Necdet, Arşiv Belgeleriyle Tehcir Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Bilgeoğuz Yay., İstanbul, 2010.

SÜSLÜ, Azmi, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yay.,Van,1990.

Türk-Ermeni İtilafı Belgeler, TBMM Sanat ve Yayın Kurulu Yay., Ankara, 2007.

URAS, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yay., İstanbul, 1976.


***

TEHCİR KARARI ÜZERİNE AMERİKA KAMUOYUNDA ERMENİ PROPAGANDASI BÖLÜM 1

TEHCİR KARARI ÜZERİNE AMERİKA KAMUOYUNDA ERMENİ PROPAGANDASI  BÖLÜM 1

Mahir KÜÇÜKVATAN*
* Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uzmanı, 
(kucukvatan@gmail.com).



TEHCİR KARARI ÜZERİNE AMERİKA KAMUOYUNDA ERMENİ PROPAGANDASI

Özet;

Ermenilerin I. Dünya Savaşı yıllarında İtilaf devletleri ile işbirliği yapmaları nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu tehcir kararını alır ve Ermenileri cephe gerisini tehlikeye düşürmeyecekleri bölgelere sevk eder. Osmanlı İmparatorluğunun tehcir kararı Ermeni propagandası için büyük bir kaynak haline gelerek ABD kamuoyunun gündemine yerleşir. 
Tehcir uygulaması süresince ABD kamuoyunu meşgul eden Ermeni propagandası, uygulamanın sona ermesiyle giderek önemini yitirir ve ABD kamuoyunun gündeminden çıkar.

Giriş;

Osmanlı İmparatorluğunun çok uluslu yapısı içerisindeki azınlıklar zaman içerisinde büyük devletlerin onun iç işlerine karışabilmesine imkân 
sağlayan unsurlar haline gelmişlerdi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Osmanlı Devleti’ndeki azınlıkları ve azınlıkların bağlı oldukları din ya da mezhepleri 
konu ederek menfaat elde etme yarışına diğer büyük devletlerden geç başlamıştı. ABD geç başladığı bu yarışta kendisine hedef olarak Ermenileri seçmişti. Bu ülkenin misyonerlik faaliyetleriyle nüfuz etmeye çalıştığı gayrimüslim tebaa arasında Ermenilerin en başta yer almasının iki önemli nedeni bulunmaktaydı. ABD ile Osmanlı Devleti arasında 1830 yılında yapılan ticaret anlaşması uyarınca, ABD Osmanlı Devletinde çalışacağı simsarları kendisi seçebilecekti 1. O dönemde Osmanlı ticaretinde Rumların, Yahudilerin ve Ermenilerin konumları değerlendirildiğinde, ABD’nin Osmanlı Devleti içerisindeki Rum ve Yahudi toplumları üzerinde misyonerlik faaliyetleri yürütmesi pek olası değildi. ABD bu değerlendirmelerle Osmanlı Devleti içerisindeki ticari ilişkilerini Ermenileri merkez alarak kurdu. O dönemdeki Osmanlı Ermenilerinin sosyal yapıları değerlendirildiğinde, Ermenilerin diğer azınlıklara kıyasla kendi toplumları içerisindeki eğitim problemini çözememiş oldukları gözlemlen mekteydi. Ermeni toplumunda merkezi ve kontrollü bir eğitim sisteminin mevcut olmamasının dışında, Ermeniler batılı ve laik eğitim tarzına karşı bir arayış içerisindeydiler 2. 

Ticari bağlantılarla temelleri atılan ilişkilere Ermenilerin eğitim konusundaki ihtiyaçları da eklenince, Amerikalı misyonerler kendilerine nüfuz alanı olarak 
Ermenileri seçtiler. 

I. Dünya Savaşı yıllarına gelindiğinde ABD-Ermeni ilişkileri yaklaşık yüzyıllık bir geçmişe sahip olmuştu. Yüzyıllık süreç içerisinde ABD-Ermeni ilişkileri artarak devam ederken Osmanlı tebaası olan pek çok halk batılı devletlerin desteği ile bağımsızlıklarını kazanmıştı. Bağımsızlık fikirlerinin alevlendiği bu yıllarda Osmanlı Devletini de içerisine alan bir savaşın başlaması Ermenilerin zihinlerinde bağımsızlık fikirlerinin güç kazanmasına neden oldu. 
Ermenilerin bağımsızlık fikirleri çıkarlar doğrultusunda büyük devletlerden yoğun destek görüyordu. Savaş sebebiyle Osmanlı Devletinde seferberlik ilan 
edilmişti. Seferberliğin ilanı ile birlikte Ermeniler orduya katıldılar ve silahları ile birlikte firar ederek düşman tarafına geçmeye başladılar3. Rusların planı 
Ermenilerin Osmanlı ordusunun arka saflarını emniyetsiz hale getirerek Rus ilerlemesini kolaylaştırmaları idi. Çanakkale savaşlarının yaşandığı dönemde 
Ermeniler Osmanlı Devletini iki cephe arasında bırakmak ve zayıflatmak için 15 Nisan 1915 tarihinde Van, Çatak ve Bitlis’te ayaklandılar4. 

Ermeniler başlattıkları ayaklanmalarda bölgedeki Türklere karşı katliamlar gerçekleştirirlerken, yaşananların ABD’ndeki yansımaları gerçeklerin tam aksi yönünde oldu.

Tehcir Kararı Öncesinde Ermeni Propagandası Ermenilerin Van’daki isyanları ile birlikte ABD kamuoyu Türkiye’deki Ermenilere karşı ilgisini arttırmış ve basın yayın organlarında sıklıkla Ermenilerden bahsedilmeye başlanmıştı. Ermenilerin isyan hareketlerine haklılık kazandırmak adına Ermenilerin yaşadığı yerlerdeki nüfus oranları gerçekte olduğundan farklı gösterilmekteydi. Diyarbakır, Van, Harput, Elazığ gibi yerlerde nüfusun büyük çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu ve bu bölgelerde Türklerin kendilerini ev sahibi gibi hissetmelerinin yanlış olacağı ifade ediliyordu5. Ayrıca Ermenilerin Van’da başlayan ve çevre illere de yayılan isyanları Türklerin Ermenilere zulmü olarak nitelendiriliyordu. Van bölgesinde Türklerin ve Kürtlerin Ermeni köylerini yıktıkları6, saldırılarda 5.000 ile 10.000 arasındaki Hıristiyan’ın katledildiği ve 850 Ermeni kadınının Kürtler tarafından köle olarak satıldıkları iddia ediliyordu7. Haber kaynakları saldırılarda Türk ve Kürtlerin Van’a 17.000 top atışı yaptıklarını, Ermeni savunmasının zayıfladığını ve Van’da bulunan otuz Amerikalı misyonerin hayatlarının tehlikede oluğunu belirtiyordu8. Çatışmalarla ilgili olarak yapılan haberlerde Ermenilerin 
masum oldukları vurgusu yapılmaktaydı. Bu masumiyet nitelemesine; bir de türlü kötülüklere karşı onların kendilerini savundukları yönünde bir kanı 
eklenmekteydi. Ermenilerin dışında Amerikalı misyonerlerin hayatlarının da tehlikede olduğuna vurgu yapılıyordu. Bunun nedeni ise Ermeni olaylarına ilgi 
göstermeyen kesimlerin duruma olan ilgilerini arttırmaya çalışmaktı. Ayrıca uygulamaya başlanılan karşı propaganda da Türk yönetimi karalanmaya 
başlanmıştı. Mevcut yönetimin II. Abdülhamit rejimini benimseyerek azınlıklar üzerinde baskı uyguladığı iddia ediliyordu9. Osmanlı Devletinin Ermenilere 
uyguladığı iddia edilen baskının sadece Anadolu’da değil İstanbul’da da uygulandığı, Ermeni ileri gelenlerinin tutuklandığı ve hatta bu Ermeniler 
arasında bir meclis üyesinin de bulunduğu haberleri yapılmaktaydı10.

Ermeni sorunu sadece ABD kamuoyunun değil aynı zamanda ABD dışişlerinin de gündemindeydi. ABD’nin İstanbul Büyükelçisi olan Henry Morgenthau gelişmeleri yakından takip ediyordu. Savaş yıllarında birçok devlet Osmanlı Devleti ile olan diplomatik ilişkilerini ABD büyük elçiliği arabuluculuğu ile devam ettirebileceğini değerlendiriyordu. 11. Diğer devletlerin bu yaklaşımı sayesinde ABD büyük elçiliğinin elde etmiş olduğu diplomatik avantaj  büyük elçi Morgenthau’nun önemli bir siyasi güç haline gelmesini sağlamıştı.

Ayrıca elde edilen bu diplomatik arabuluculuk sıfatı; Osmanlı cephesindeki tüm gelişmelere ABD’nin nüfuz etmesine de imkân sağlamaktaydı. ABD uluslararası dengeleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmenin dışında, yaklaşık yüzyıllık misyonerlik ve ticaret ilişkilerinin bulunduğu ABD-Ermeni  ilişkilerinin savaş nedeniyle zedelenmesini istemiyordu. ABD diplomatik fırsatları kullanmaya başladığında Büyükelçi Morgenthau’nun; başta kendi vatandaşları olmak üzere diğer ülke vatandaşları için de endişe duyduğu ifade edildi12. Morgenthau Türkiye’nin ABD ile ilişkilerine dostane bir şekilde devam etmek istiyorsa yabancılara iyi davranmak zorunda olduğuna inanmaktaydı13. ABD’nin Ermeniler üzerindeki ilgisi bir anda ABD’nin savaşa girmeye yaklaştığı 
konusunda düşüncelerin artmasına neden olmuştu ki, ABD yönetimi savaşa girmemeyi konu alan bir karar aldı14.

ABD gündeminde konu sıcaklığını korurken Van’da silahlanan Ermeniler Türk kuvvetlerini meşgul ederek15 16/17 Mayıs gecesi Rusların Van’ı ele geçirmelerine yardımcı oldular16. Ermeniler ile işbirliği içerisinde olan Ruslar bir yandan Doğu Anadolu’ya askeri harekât düzenliyorlar diğer yandan da 
Ermeni çıkarlarına hizmet eden siyasi faaliyetleri yürütmeye devam ediyorlardı. Siyasi faaliyetler kapsamında İstanbul’daki Rus Büyükelçisi ABD yönetimine 
Osmanlı Devletindeki Hıristiyanların durumları hakkında İstanbul yönetimine baskı yapılması yönünde görüş bildirdi17. Artan propagandanın etkisiyle İtilaf 
devletleri bir açıklama yaparak Ermeni olaylarından Osmanlı yönetimini ve yönetimle ilişiği olan herkesi sorumlu tutacaklarını açıkladılar18. Rusların Van’ı 
ele geçirmeleri ve İtilaf devletlerinin destekleri Ermenileri cesaretlendirmiş olmalıdır ki ABD’nde yaşayan bin kadar Ermeni Türklere karşı Rus ordusunda 
savaşmak üzere ABD’nden yola çıkmak için hazırlanmaya başladı19. Artan Ermeni milliyetçiliği ABD kamuoyunda da büyük yankılar yaratmaya başlamıştı. ABD kamuoyuna Türklerin binlerce Ermeni’yi katlettiklerini, Ermeni erkeklerinin Osmanlı ordusunda görev aldıklarını ve bu nedenle geride kalan savunmasız ailelerinin katledildiğini iddia eden haberler yayılmaya başlamıştı. ABD basınına göre yüzyıllardır kültürlerini koruyan Ermeniler doğunun Belçika’sı konumundaydılar ve Ermenilere yapılanların bir bedeli olmalıydı20. 


ABD kamuoyunun Ermeni sorunu ile yoğun olarak ilgilendiği bu dönemde Osmanlı yönetimi cephe gerisinin güvenliğini almak üzere çalışmalar 
yapmaktaydı. Osmanlı Dâhiliyesi Ermenilerin Rusya ile işbirliği yaparak ordu ve halk için tehlike oluştur hale geldiklerini değerlendirerek, Ermenileri 
cephe gerisini tehlikeye atmayacakları yerlere sevk etme kararını aldı. Tehcir kararı 26 Mayıs 1915 tarihinde Dâhiliye Nezaretinden Sadarete gönderildi. 
Sadaret ise Dâhiliye Nezareti tarafından gönderilen kararı 29 Mayıs tarihinde Vükela Meclisine sevk etti. Vükela Meclisinin 30 Mayıs 1915 tarihinde kararı 
onaylaması üzerine Ermeni tehciri resmen uygulamaya konuldu21. Osmanlı Devletinin tehcir kararını alması ve uygulamaya koyması ABD’nde süregelen 
Ermeni propagandası için yeni ve büyük bir kaynak oluşturmuştu. 

Kullanılan propaganda malzemelerinin büyük çoğunluğunu yaşanan ya da yaşandığı iddia edilen olaylarda görgü şahidi olduğu varsayılan kişilerin 
ifadeleri oluşturmaktaydı. Bir Kürt görgü şahidinin ifadelerine göre Muş bölgesinde bir polis şefinin “Savaştayız; Ermeniler Rusların arkadaşı, bu yüzden ne kadar az kalırlarsa o kadar iyi” sözlerini sarf ettiği iddia edilmekteydi ve aktarılan ifadeler ABD basını tarafından ustalıkla kullanıldı. Aynı dönemde İstanbul’daki ABD Büyükelçisi Morgenthau ise ABD hükümetinin Ermenilere yardım etmesi için girişimlerde bulunmaya devam etmekteydi. Morgenhau’ya göre doğuda açlık tehlikeli seviyelere gelmişti ve insanlar kendilerine yardım edilmesi için yalvarmaktaydılar. Ayrıca bölgede Amerikalı misyonerlerinin çalışmalarına devam ettikleri bilgisi de diğer ifadelerin arasına eklenmişti22. Morgenthau’nun Ermenilere yardım yapılmasını istemesinden kısa süre sonra aynı konu bir kez de Amerikan Misyonerler Yönetimi tarafından dile getirildi. Misyonerler Yönetimi bölgeye yardım gönderilmesinin gerekliliğinden bahsederken konuyu sadece Ermeniler olarak ele almadı ve Müslümanların da açlık içerisinde olduklarını vurguladı23. Misyonerler açlığın yanında salgın hastalıkların bölge insanları arasında çok yaygın olduğu ve bölgede kırk bin kişiye bir doktor düştüğü bilgilerini de veriyorlardı24. O dönemde büyük bir tifüs salgını vardı ve hastalık savaş şartları içerisinde kontrolsüz hale gelmekteydi25. 

Tehcir kararının uygulamaya konulması ile birlikte ABD kamuoyundaki Ermeni propagandasında büyük bir artış söz konusu oldu. Ermeniler Osmanlı 
Devletinin cephe gerisini tehlikeye düşürmeyecekleri bölgelere taşınırken bu durum ABD basınına olduğundan farklı yansıyordu. ABD basınına göre; Ermeniler Osmanlı yönetimi içerisinde şimdiye kadar hiç böyle zulme uğramamış lardı. Sistematik olarak evlerinden tahliye edilen Ermenilerin evleri yıkılıyordu. Ermeniler açlık ya da kılıç korkusu altında Konya yakınlarındaki, yukarı Mezopotamya’daki ve Arabistan’daki çöllere ölüme götürülüyorlardı. 
Geri kalan Ermeniler ise Kürtler tarafından soğukkanlılıkla öldürülmekte ya da Türk yönetimi tarafından yargılanmadan asılmaktaydılar26. Sadece Doğu Anadolu’daki Ermeniler değil diğer bölgelerdeki Ermeniler de küçük gruplara ayrılarak uzak bölgelere sevk ediliyorlardı. Son dönemde Çanakkale 
bölgesinden 56.000, Büyükada’dan 10.000 ve İzmit bölgesinden 6000 kişi sevke tabi tutulmuştu27. 

Aynı günlerde Türk karşı harekâtı ile Ruslar ve Ermeniler geri çekilmeye başlamışlardı. Rus geri çekilmesi ABD basınında Türklerin yıkımı olarak 
gösterilirken, bu duruma örnek olarak Başkale veriliyordu. Başkale’nin iyi mağazaların, Avrupa mobilyaları ile döşenmiş iki katlı evlerin bulunduğu güzel 
bir yer olduğundan, ancak şuan Başkale’de bir tek insanın bile yer almadığından bahsediliyordu. İddialara göre Başkale’deki Ermeniler küçük gruplara ayrılarak 
göç ettirilirlerken kadınlar Kürt beylerinin haremleri arasında paylaşılmışlardı28. Türk birliklerinin Van’a yaklaşması sonrasında Ermeniler Rusya’ya doğru 
kaçmaya başlamışlardı29. Basın Türklerin Bitlis ve çevresinden 9.000 Ermeni’yi toplayarak Dicle nehrinin yanına götürdüklerini, budara her bir Ermeni’yi tek 
tek kurşuna dizdiklerini ve ardından kaçmaya çalışan binlerce Ermeni için bu katliamı tekrarladıklarını iddia ediyordu. Haberlerin devamında Türklerin dört 
taburunun Muş bölgesine gönderildiği ve bölgedeki 12.000 Ermeni’nin hepsini öldürmeleri için emir aldıkları yer almaktaydı. Diğer iddialar ise Diyarbakır’da 
var olan tüm Ermenilerin öldürüldüğü yönündeydi30. Birer propaganda malzemesi niteliğinde yayımlanan bu abartılı ifadeler Ermeni çıkarlarına 
tam anlamı ile hizmet etmekteydi. Aynı dönemde Osmanlı yönetimi tehcir uygulaması hakkında kararlar almaktaydı. Osmanlı yönetiminin tehcire tabii 
tutulan Ermenilerin masraflarının devlet tarafından karşılanması, sevk edilen Ermenilerin emniyetlerinin sağlanması ve sevk edilenlere saldıranların şiddetle 
cezalandırılması yönünde aldığı karar, Türkler hakkında ABD basınında yer alan iddiaları çürütür nitelikteydi31. Türkler hakkında karalamalar devam ederken Ermenileri destekleyen ya da haklı gösteren propagandalara da devam edilmekteydi. Van’daki Rus işgali sırasında 1.000 kadar Ermeni Türk kuvvetleri 
ile çarpışmışlardı. 1.000 kişilik Ermeni grubunun sadece 150 kişi kadarı Rusya Ermeni’si idi. Ermeni grubunun geri kalan kısmını ABD’nden gelen iki kişi, Çin’den gelen bir kişi ile Bulgaristan ve Romanya’dan gelen Ermeniler oluşturmaktaydı. Bu Ermeniler arasında New York’ta iyi bir işi olmasına rağmen 
işini bırakarak Ermeni çetelerine katılan bir Ermeni olduğu gibi; Petrograd’da arkeoloji Profesörü olan, Yalta’da Ermenice öğretmenliği yapan ve Beyrut’ta 
Amerikan okulunda eğitim görerek cerrah olan Ermeniler de vardı. Ermenilerin Osmanlı Devletine karşı savaşmak için dünyanın farklı yerlerinden gelmelerinin 
yanı sıra birçoğunun savaş sonrasında ABD’ne yerleşmek istemeleri ise oldukça düşündürücüdür32 .

Tehcir uygulamaları devam ederken katliam haberleri de basında yer alamaya devam ediyordu. İddiaya göre Zeytun’da Ermeniler Osmanlı ordusuna 
katılmayı reddetmişlerdi. Bunun üzerine Türk birlikleri Zeytun’a gönderilmiş ve Türkler ile Ermeniler arasında çatışma çıkmıştı. Çıkan çatışmalarda 300 
Türk askerinin öldürülmesi Türklerin Zeytun’a ezici miktarda yeni askeri birlikler göndermelerine neden olmuştu ve ardından Zeytun Ermenileri sürgün 
edilmişlerdi. Diğer iddialarda Zeytun’un asıl sahipleriymiş gibi nitelendirilen Ermenilerin imparatorluğun uzak köşelerine, çöllere, bataklıklara ve İran 
körfezi bölgesine sürgün edildikleri ifade ediliyordu. Sürgün esnasında yaşlı Ermeni erkekleri askerlerden dayaklar yemiş, çocuklar yol kenarlarına ölüme 
terk edilmişti. Kimi Ermenilerin acılarını dindirmek için çocuklarını su kuyularına attıkları da ifade ediliyordu. Ayrıca Büyükelçi Morgenthau’nun yollarla İstanbul’ daki 70.000 Ermeni’nin Türklerin elinden kaçmasına yardımcı olduğu da aktarılan bilgiler arasındaydı. Ermeniler ya da Amerikalı misyonerler dışında Türk yetkililerin yorum ve görüşlerine basında nadiren yer verilmekteydi. Tehcir uygulaması hakkında yorum yapan bir Türk yetkilisi; Ermenilerin sadece Van’da değil birçok yerde Ruslarla işbirliğinde bulunduklarını, 200.000 kişinin arasından suçlu olanların ayrılmasının mümkün olmadığını ve tehcir uygulamasına bu nedenlerle mecbur kalındığını ifade etmişti 33. Tehcir uygulamalarının kamuoyuna katliam olarak yansıtılmaya devam edildiği dönemde, Rus yetkililer Ermenilerin kendileri ile birlikte savaştıklarını ifade etmekte herhangi bir çekince duymuyorlardı 34. Ermeniler kendilerine yapılan genel dış desteğin yanında ABD’nden özel olarak yardım da istemekteydiler. Bu doğrultuda Ermeni kilisesi Ermenilere karşı işlendiğini iddia ettiği katliamları durdurması için ABD Başkanı Wilson’a bir mektup göndererek çağrıda bulunmuştu 35.

ABD basınında Ermeniler hakkında asılsız birçok haber yer almaya devam ederken 36, garip bir şekilde Osmanlı Devletinin Ermeni olaylarının 
dış basına çıkmasını engellediğini ifade eden haberler de yapılıyordu37. Aynı dönemde New York Tribune editörü Ermeni meselesi hakkında uzun soluklu 
bir yazı yayınladı. Editöre göre; Türklerin kötü yönettiği Ermeniler Avrupalı kardeşleri tarafından hayal kırıklığına uğratılmışlardı. Jön Türkler Ermenileri 
katletme konusunda 300.000 Ermeni’yi öldüren Kızıl Sultan Abdülhamit’i geçmek üzereydiler. Kanlarına Alman virüsü girmiş olan Türkler Ermeni toplumundan tamamen kurtulmak istiyorlardı ve katliamlara sadece Ruslarla savaştıkları yerlerde değil İstanbul ve diğer bölgelerde de devam etmekteydiler. 
Zeytun sürekli olarak Osmanlı Devletine başkaldırmıştı ve bu nedenle tüm nüfusu hayvan sürüleri gibi sürülmüştü. Ermenilerin durumları hakkında 
Morgenthau ABD hükümetini bilgilendirmişti ancak çok fazla sonuç alamamıştı. 

Rusya ve Almanya Polonya’ya özerklik vermek konusunda söz verirken Türkler Ermenileri tamamen yok etmekle tehdit ediyorlardı. Ayrıca editör 
Osmanlı yönetimindeki Enver Paşa ve arkadaşlarını insani duygular ve politik bilgelikten yoksun kişiler olarak niteliyor, katliamcı Hamit’in çocuklarından 
kurtulmanın tam zamanı olduğunu vurguluyordu38. ABD basınının Türkler hakkındaki görüşlerinin kısa bir özeti niteliğindeki yazı Ermeni propagandasının 
ABD’nde ne kadar yoğun bir şekilde yürütüldüğünü gözler önüne seriyordu. Diğer haberlerde Ermenilerin Türkleri Avrupa’dan atmak için İtilaf devletleri 
ile aynı safta savaştıklarından bahsediliyor39, Türk ordusunun ileri harekâtı ile 225.000 Ermeni’nin Kafkaslarda Rus ordusu arkasına sakladığı belirtiliyordu40. 
Ermenilerin bulunduğu cepheye yakın bir yerde Kızıl Haç için görev alan ve Tolstoy’un kızı olan Alexandra ise yaşananlar hakkında “Hayatımda böyle ıstırap 
görmedim” ifadelerini kullanıyordu41. Farklı bir açıdan gözlemlendiğinde ABD basını Ermeniler tarafından sadece kara propaganda amaçlı değil organizasyon 
amaçlı da kullanılıyordu. ABD’ndeki Ermeniler yardım kampanyaları oluşturarak Rusya ve Osmanlı Devletindeki Ermenilere yardım etmeye çalışıyorlardı ve yapılan yardımların yeterli görülmemesi nedeniyle yardımların artması için basın yoluyla çağrılar yapılmaktaydı 42.

 ABD basınının geneli yaşanan olayları Ermeni çıkarları açısından değerlendirirken bazı haberlerde konunun ABD çıkarları açısından da 
değerlendirildiği görülmekteydi. The Sun gazetesi Ermeni sorunu nedeniyle gerginleşen ilişkileri değerlendirerek ABD’nin Osmanlı Devletindeki 
yatırımlarından bahsediyordu. ABD basınında yoğun bir şekilde Ermeni propagandası olmasına rağmen The Sun gazetesinin Ermenilerin “Anarşist 
Hınçak” örgütüne katıldıklarını ve Rus entrikalarıyla Osmanlı Devletine karşı isyan ettiklerini ifade etmesi ABD’nin Osmanlı Devleti topraklarında kendi 
çıkarlarını da değerlendirdiğini ispatlar nitelikteydi43. The Sun gazetesinin haberleri ABD kamuoyunun genelini yansıtmazken, New York Tribune 
gazetesi editörünün yazdıkları ABD kamuoyundaki Ermeni propagandasının aslını temsil ediyordu. Editöre göre; Türkler en vahşi saldırılarını geride 
kalan korumasız kişilere karşı yapıyorlardı. Bebekler parçalara ayrılarak ve kaynar sulara atılarak öldürülüyorlardı. Öldürülen bebekler gümüş tepsiler 
içerisinde aç annelerine geri veriliyordu. Ayrıca Türkler ve Kürtler doğal ürünler ile üretilenleri malları da kullanılmaz hale getirerek Ermenileri gıdasız 
bırakmaktaydılar. Cinayetler dünyadaki ilk Hıristiyanların torunlarına karşı işlenmekteydi. Ermeni krallığı ilk Hıristiyan krallığı idi ve insanlığın beşiği 
durumundaydı. “Kendilerini çevreleyen devletler paganizm karanlığı içerisindeyken İsa’nın hakikatinin ışığı bu tarihi ülkeden yükseliyordu”. Hıristiyanlık haçına sıkıca tutunan Ermeniler Muhammet’in hilali karşısında eğilmeyi “asilce, dirençlice ve meydan okuyarak reddettiler” ifadeleri ise editörün fanatizm derecesindeki Ermeni yandaşlığını yansıtma şekliydi. Ermenileri överken Türkleri karalayan editör yazısının sonunda “Ermenilerin Hıristiyan aleminde hiç mi değeri yok? Ermeniler diğer ülkelerdeki Hıristiyan kardeşlerinin yardımlarını hak etmiyorlar mı?” sözleri ile Amerikalıların vicdanlarını sorguluyordu44.

Türkleri siyaseten yalnız bırakmak için yaşanan olaylara Almanların da katliam gözüyle baktığı yansıtılmaya çalışılıyordu. Bu amaçla basında Türk karşıtı 
Almanların görüşlerine yer verilmekteydi. Alman bir yetkilinin açıklamalarında Türklerin Hıristiyan ırkları yok ettikleri ve ölenlerin tek suçunun Müslüman 
olmamak olduğu iddia ediyordu45. Zaman içerisinde Ermeni propagandası dini ve etnik unsurların dışında ekonomik unsurları da içermeye başlamıştı. ABD’nin 
Tahran Büyükelçisinin ilettiği bilgilere göre Ermenilere ait mallar Türkler tarafından soyulmuştu ve Ermenilerin toplam zararı 250.000 Dolardı46. ABD’deki Ermeni Yardım Fonuna iletilen diğer bir raporda ise Ermenilerin Mezopotamya yabanına doğru sürüldükleri, Kilikya’daki Ermenilerin tamamının göç ettirildiği, Erzurum, Trabzon, Sivas, Harput, Bitlis, Van, Diyarbakır, Samsun ve Urfa’dan 1.500.000 Ermeni’nin gönderildiği iddia edilmekteydi. Raporun devamında sürülen Ermenilerin yalnızca az bir miktarının istenilen noktalara varabildikleri, Ermenilerin haberleşmelerine izin verilmediği ve yollarda her gün en az on kişinin öldüğü belirtiliyordu47. 

ABD’de yaşayan R. Hashishian adındaki Ermeni bir terzinin Tiflis’teki Urchain adındaki Ermeni bir Profesör ile mektuplaştığına dair doğruluğu şüpheli bilgiler basında yayınlanmıştı. Mektuplaşmada ABD’nde terzilik yapan R.Hashishian Tiflis’teki ailesi hakkında meraklanarak ailesine bir mektup göndermişti. R.Hashishian’ın mektubuna Hashishian’ın ailesini tanıyan Profesör Urchain cevap yazmıştı. Profesör mektupta R.Hashishian’ın anne, baba, iki erkek 
kardeş ve bir kız kardeşinin öldürüldüğünü yazmıştı. İddiaya göre Türkler aileye işkence etmişlerdi. Aile bireylerinin mengene ile parmakları parçalanmış, 
dişleri sökülmüştü. Ardından atardamarları parçalanarak sokağa atılmışlar ve orada kan kaybından ölmüşlerdi. Mektupta Hashishian ailesi dışında sokakların 
Türklerden kaçamayacak kadar zayıf olan insanların cesetleri ile dolu olduğu da yazılmıştı48. Ermenilerin varlıkları, yaşadıkları ve tarihleri sürekli abartılı ifadeler içerisinde okurlara sunulan diğer haberler arasındaydı. The Public Ledger gazetesinin ifadelerine göre; Ermenilerin neredeyse tamamı Ermeni kilisesine 
bağlıydı ve Ermeni kilisesi Ermeniler için sadece dini ifade etmiyordu. Onlar için kilise aynı zamanda vatanseverlik, kurtuluş için umut, eğitim ve adalet 
anlamlarını da taşımaktaydı. St.Gregory kilisesi Aya Sofya kilisesinden bile eski bir kiliseydi ve kilise Asya’daki barbarlara karşı Hıristiyanlığın siperi olmuştu49.

Ermeni olayları sadece ABD’ndeki diplomatik çevrelerden destek bulmuyordu. Sağlanan destekler arasında Rockefeller vakfının para yardımı yapması50 ile Papa’nın girişimlerde bulunması da sayılabilirdi51. Ermenilere yardım konusunda yapılan girişimlerden herhalde en sıra dışı olanı Büyükelçi Morgenthau tarafından yapılan teklifte görülmüştü. Morgenthau Ermenilerin kitleler halinde ABD’ne taşınmasını gündeme getiriyordu. Morgenthau’nun teklifinin hemen ardından ABD yönetiminden konu ile ilgili bir açıklama geldi. ABD yönetimi açıklamasında Ermenilerin ABD’ne göçü konusunda büyük bir yanlış anlaşma olduğunu ifade ediyordu. Amerikalı yetkililer büyük kitleler halinde ve bir plan dâhilinde Ermenilerin ABD’ne taşınmasına destek vermeyeceklerini ifade ederlerken, ABD’ne göçün şartlarını da belirtmişlerdi52. Herhangi bir Ermeni’nin göç etmek için ABD’ne gelmesi durumunda diğer göçmenlerin tabii oldukları şartlara tabii olacağı, Ermenilerin yararına mevcut herhangi bir uygulamadan vazgeçilmeyeceği ve bu konuda hükümetin özel bir sorumluluk almayacağı da net bir şekilde ifade edilmişti53. ABD yönetimi Ermenilerin ABD’ne toplu olarak göç etmesini kabul etmese de Morgenthau’nun bu konudaki çabaları sonlanmamıştı. Morgenthau Ermeni göçünün gerçekleşmesi durumunda ABD hükümetinin Ermenilerin Musa’sı olacağını ifade etmekle birlikte, Ermenilerin ABD’nin az gelişmiş batı yakasına göç ettirilebileceklerini savunmaktaydı. Ermenilerin ABD’ne taşınmasının toplamda 5.000.000 Dolara mal olacağını ve 500.000 Ermeni’nin taşınacağı kabul edilirse kişi başı 100 Dolar gibi bir maliyetle taşıma işinin gerçekleştirilebileceğini ortaya koymaktaydı54. Ermeniler konusunda çaba gösteren sadece Amerikalı diplomat ya da misyonerler değildi. İsviçre Protestan kilisesi Ermeni meselesine müdahale etmesi için bir mesaj ile ABD Başkanı Wilson’a istek gönderirken55, İngiltere’nin eski ABD büyükelçisi olan James Bryce da aynı konuda ABD yönetimine ricada bulunuyordu56. Fransızlar ise Musa dağında iki aydır mahsur bırakıldıklarını ifade ettikleri Ermenileri kurtardıklarını ve Fransız kruvazörü ile Port Said yakınındaki geçici bir kampa götürdüklerini açıklıyorlardı57.

Basın ABD’nin tutumunun tarafsız devletleri hareketlendirdiğini ve bu durum karşısında Almanya’nın Ermeniler konusunda Türkiye’yi kontrol etmeye 
yönelebileceği ifade etmekteydi58. Aynı dönemde Morgenthau bir yandan Belçikalılara yapıldığı gibi Ermenilere de yardım yapılmasını istiyor59 diğer 
yandan da Türk yönetiminin kendi askeri politikasına dışarıdan bir müdahaleyi kabul etmeyeceğini ifade ediyordu. Çelişkili açıklamalar yapan Morgenthau 
ABD’nin Ermenilere yardım yapması durumunda ise Türklerin Amerikalı misyonerlerden intikam alacaklarını iddia ediyordu. ABD’nin Türkiye’de 200 
misyoner ile misyoner faaliyetlerine yatırılmış 3.000.000 Dolarının olduğuna vurgu yapan60 Morgenthau yardımların misyoner kuruluşlara gayri resmi 
olarak aktarılmasını teklif ediyordu61. Misyonerler Yönetimi ise ABD yönetimi Ermenilerin ABD’ne taşınmasını kabul etmemiş olmasına rağmen Ermenileri 
taşıma planlarından bahsetmeye devam ediyordu. Misyonerler Yönetimi Ermenilerin taşınması için gerekli parayı sağlamak için Amerikalı hayırseverlerin 
gönüllü olduklarını savunmaktaydı62.

Diğer devletler tarafından Ermeni çıkarlarına yapılan bunca çalışma süresince Ermeniler de kendi çalışmalarına devam ediyorlardı. Ermenistan 
kilisesinin Paris’teki diplomatik temsilcisi olan Nubar Paşa askere gitmemek için para ödeyen Ermenilerin hapse atıldıklarını iddia ediyordu63. Nubar Paşa 
yorumlarında son aylarda Kilikya ve Ermenistan’da inanılmaz şeyler yaşandığını ifade etmekteydi. Aktarılan diğer mektup ve raporlardan elde ettikleri bilgilere 
göre yaklaşık 450.000 Ermeni’nin öldürüldüğünü 600.000 Ermeni’nin ise yerlerinden sürüldüğünü tahmin ediyorlardı. Sürülen Ermeniler bir iki ay 
sürecek yolculuklarına yalınayak devam etmek zorunda bırakılıyorlardı. Türkler Van ve Bitlis’i yağmalamışlar ve halkı kılıçtan geçirmişlerdi. Ermenilerin 
boşalttığı yerlere ise Müslümanlar yerleştirilmekteydi64. Nubar Paşanın aktardıklarına ek olarak ABD basını benzer haberleri kamuoyu ile paylaşmaya 
devam ediyordu. The Sun gazetesinin aktardıklarına göre; Ermenilere hendekler kazdırılmakta ve kazdıkları bu hendekler kendilerine mezar olmaktaydı. Nüfuz 
sahibi Ermeniler sıradan Ermenilere göre daha fazla zulüm görmekteydiler. Hiçbir Ermeni emniyette değildi ve sadece sıranın kendilerine ne zaman 
geleceğini bekliyorlardı. Ermeni propagandası Türk ve Ermeni toplumlarının kıyaslanması şeklinde devam ediyordu. İddialarda Ermenilerin Türklerden 
daha zeki oldukları vurgulanmaktaydı. Eğer 2-3 Ermeni’nin sıradan bir köye iş yapma izni ile bırakılması ve engel olunmaması durumunda Ermenilerin birkaç 
yıl içerisinde köyün tamamını satın alabilecekleri ortaya atılıyordu. Ayrıca yerel Türk makamları ile yalın vatandaşların katliam amaçlarının olmadığından 
ve katliamların sorumlularının Talat ile Enver Paşalar olduklarından bahsediliyordu. Yaşananlar konusunda pasif davranması nedeniyle Almanya 
da sorumluluğa ortak ediliyordu65.

İtalyan elçiliğinin Vatikan’a sunduğu raporda Almanya ya da Avusturya’nın Ermeni sorunu konusunda müttefik olmaları nedeniyle Türkiye’yi durduramayacak ları belirtilirken, ABD yönetiminin Ermeni sorununa müdahale etmesi için Almanya’dan istekte bulunmayı değerlendirdiği haberleri 
yapılıyordu66. ABD’nin Almanya’dan böyle bir istekte bulunması durumuna gerekçe olarak ABD’nin konuya müdahalede bulunmak için yasal dayanağının 
olmaması gösteriliyordu67. ABD yönetimi Ermeni sorunu konusunda herhangi bir sorumluluk altına girmek istemiyordu ancak bu durum Misyonerler 
Yönetiminin çabalarını sonlandırmadı. Amerikan Misyonerler Yönetimi konuyu ABD hükümetinin gündemine taşımaya çalışıyordu. Misyonerler Yönetiminin 
girişiminden sonra yetkililerden konu ile ilgili açıklama geldi. Açıklamada ABD meclisinin Ermeni sorunu ile ilgili raporları incelediği belirtilirken, 
incelemelerde elde edilen bilgilerin duyum ya da bireysel ifadeler oldukları belirtiliyordu. Ayrıca o zamana kadar herhangi bir Amerikan vatandaşının zarar 
görmediği ve böyle bir durumun söz konusu olması halinde ABD yönetiminin doğrudan Almanya ile irtibata geçeceği açıklanmaktaydı. ABD başkanının 
Ermeni konusuna büyük bir yakınlık gösterdiği, konu ile ilgili Türk yönetiminin dikkatinin çekildiği ve Ermeniler konusunda Türk yönetimi ile irtibata geçmek 
için kesinlikle söz verilemeyeceği ABD yönetiminin aktardığı diğer bilgiler arasındaydı68. ABD yönetiminin Ermeniler konusunda tavrını belirttiği her 
açıklamadan sonra farklı kişi ya da kurumlar tarafından ABD yönetiminin Ermenilere yardım etmesini isteyen yeni bir girişimde bulunuluyordu.

Ermeni Ulusal Savunma Birliği başkanı ve Amerika Evanjelik Birliği yöneticisi Haig Y. Yardumian Ermenilerin ABD’ne taşınması konusunda Morgenthau ile bir görüşme yapmıştı. Görüşmede Morgenthau Ermenilerin taşınması için hemen 1.000.000 Dolar ardından ise 4.000.000 Dolar yardımda bulunulabileceğini vaat ediyordu. Morgenthau’nun Ermeni konusundaki bu yaklaşımı sonrasında Yardumian; Morgenthau’nun diplomatik kısıtlar olmasa daha iyi şeyler de yapabileceğini ifade etmişti69. Morgenthau ve diğer Ermeni teşkilatlarının girişimleri ABD yönetimi üzerinde baskı yaratmış olmalıdır ki ABD yönetimi Ermeni sorununda Türk yönetimine karşı tavrını değiştirmeye başladı. ABD yönetimi Türk yönetimine Morgenthau vasıtası ile bir mesaj gönderdi. 
Mesajın içeriği eğer Türk yönetimi Ermenilere karşı olan tavrını değiştirmez ise ABD ile Türkiye arasındaki sıcak ilişkilerin devamlılığı tehlikeye girecekti70. 
Ermeni propagandası ABD yönetiminin kesin tavırlarını dahi değiştirirken sürülen Ermenilerin sayısının da 1.000.000 ulaştığı haberleri yapılmaktaydı71. 
ABD Türk yönetimine Ermeni sorunu konusunda adım atılmaz ise ikili ilişkilerin bozulabileceği uyarısını yapsa da ABD Türkiye’ye karşı doğrudan bir siyaset 
uygulamaktan titizlikle kaçınmaktaydı. ABD Türkiye’deki Ermeni sorununun sadece Almanya tarafından çözümlenebileceğine inanmaktaydı. Görüşler 
Kaiser Wilhelm’in bir sözünün katliamları durdurabileceği yönündeydi ancak Wilhelm’in duruma yaklaşımı ABD’nin beklentisinin tersine olmuştu. Wilhelm 
Türklerin Ermenileri katletmediklerini ve eğer herhangi bir uygulama var ise Ermenilerin vatan hainliği yapmış olduklarından bunu hak etmiş olduklarını 
ifade etmişti72.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***