9 Mart 2016 Çarşamba

ERMENİSTAN’IN DEMOGRAFİK SORUNLARI





ERMENİSTAN’IN DEMOGRAFİK SORUNLARI



03 MART 2016 
ERMENİSTAN’IN DEMOGRAFİK SORUNLARI
Ermenistan, bağımsızlığını ilan ettikten sonra karşılaştığı siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlarını bugüne kadar çözemedi. Bir diğer tehlike olan demografi sorunu da, tüm ciddiyeti ile halen kendini gösteriyor ve ülkenin gidişatında olumsuz bir eğilim olmaya devam ediyor.
2015 yılının ikinci yarısında Birleşmiş Milletler’in ülkelerin demografik tahminleri ile ilgili hazırladığı raporda 3 milyon 18 bin olan Ermenistan nüfusunun 2030 yılında 2 milyon 992 bin, 2050 yılında 2 milyon 729 bin kişiye kadar azalacağı ve 2100 yılında ise 1 milyon 700 bin kişi olacağı kaydediliyor.[i]
Ermenistan Ulusal İstatistik Servisi’nin Nüfusun Sayımı Şubesi müdürü Karine Kuyumcuyan’ın verdiği bilgiye göre; 2015 yılının ilk yarısında Ermenistan nüfusunun doğal artışı 4 bin 91 kişi olmuştur ki, bu da geçen yılın aynı dönemine göre (4 bin 477) % 8,6 aşağıdır. Aynı dönemde Ermenistan’da 18 bin 719 çocuk doğmuştur. Bu 2014 yılının aynı dönemine kıyasla (19 bin 249) %2,8 oranında azdır. 2015 yılının ilk yarısında 9 bin 563 nikah kaydedildi, bu da 2014 yılının aynı dönemine kıyasla (9 bin 563 nikah) %10,3 oranında azdır.[ii]
Jokhovurd gazetesi, Ulusal İstatistik Servisi’nin 1992-2014 dönemi ile ilgili verdiği bilgilere dayanarak, Ermenistan’ı 1 milyon 500 bin kişinin terk ettiğini bildiriyor.[iii] 1 Ocak 2016 tarihinde Ermenistan nüfusu geçen yılın aynı dönemine göre 12 bin kişi azaldı. Bunun yanı sıra son beş yılda Ermenistan nüfusu 35,9 bin kişi, bağımsızlıktan bugüne kadar ise, 634,7 bin kişi azaldı. Şehir nüfusu (1.907,4) 5,5 bin kişi azaldı. Azalma esasen Erivan, Lori ve Şirak eyaletlerinde gözlenmiştir. Köy nüfusu ise (1,091,2) 6,5 bin kişi azaldı. Genellikle, ölümler % 0,4 oranında artsa da, 2015 yılının sonucuna göre nüfusun doğal artışı 13 bin 980 kişi oldu.[iv]
2016 yılında Ermenistan Nüfusunun değişim katsayısının böyle olacağı tahmin ediliyor:
– Doğum: günde 105 çocuk, saatte 4,37 çocuk,
– Ölüm: günde 69 kişi, saatte 2,87 kişi,
– Göç: günde 31 kişi, saatte 1,28 kişi.
Nüfusun Yaş grubuna göre Bölünmesi:
– 15 yaşın altındaki: 523 bin 200 kişi (erkek-285 bin 125; kadın-243 bin 335),
– 14 yaştan yukarı, 64 yaş altı: 2 milyon 153 bin 966 kişi (erkek-1 milyon 009 bin 236; kadın-1 milyon 144 bin 730),
– 64 yaştan yukarı: 299 bin 75 kişi (erkek-113 bin 288; kadın-185 bin 887).[v]
Yılda yaklaşık 200 bin Ermenistan vatandaşı mevsimlik işler için Rusya’ya gidiyor. Uzun vadeli iş için ülkeyi terk eden Ermenilerin yüzde 70’i yine de Rusya’yı tercih ediyor.[vi]
Ermenistan nüfusunun azalmasında en ciddi nedenler ekonomik ve sosyal sorunların çözümlenmemesi ve Dağlık Karabağ çatışmasının halen devam etmesidir. Ekonomik ve sosyal sorunların çözülmemesi nüfusun azalma eğiliminin devam edeceğini gösteriyor. Ermenistan nüfusunun azalması sorununu Yakın ve Orta Doğu’da yaşanan kriz sonucunda Suriye, Lübnan, Irak ve diğer ülkeleri terk eden Ermenilerin hesabına çözmeye çalışsa da, bu istenilen sonuçları vermiyor. Adı geçen ülkeleri terk eden Ermenilerin ekonomik durumunun iyi olanları Ermenistan’a değil, Avrupa ve ABD’ye göç ediyor. Ermenistan’a gelenlerin çoğunluğu ise oldukça fakir tabakanın temsilcileridir ve aslında Ermenistan hükümeti için ek sosyal ve ekonomik sorunlara neden oluyorlar.
Dr. Hatem CABBARLI
[i] ООН: Население Армении сократится до 1,7 миллиона,http://regnum.ru/news/society/1948057.html, 31 июля 2015.
[ii] За 6 месяцев 2015 года в Армении родилось чуть меньше детей, чем в прошлом году, но количество смертей также снизилось, http://www.panarmenian.net/rus/news/195486/, 31 июля 2015.
[iii] ”Жоховурд”: В действительности, численность населения Армении за последние 13 лет сократилась почти на 1 млн 600 тыс человек, http://www.times.am/?p=151378&l=ru, 16/12/ 2015.
[iv] За год население Армении уменьшилось на 12 000 человек, составив 2 998,6 тысяч,http://www.panarmenian.net/rus/news/204890/, 29 января 2016.
[v] Население Армении 2015, http://countrymeters.info/ru/Armenia.
[vi] Ежегодно около 200 тысяч граждан Армении выезжают в Россию на заработки,www.regnum.ru/news/society/1910113.html, 30.03.2015.
..

7 Mart 2016 Pazartesi

TERÖRİSTLERİN KAHRAMANLAŞTIRILMASI ÇAĞI



TERÖRİSTLERİN KAHRAMANLAŞTIRILMASI ÇAĞI 


Hazel ÇAĞAN ELBİR,


Hazel ÇAĞAN ELBİR
Analist, AVİM



Terörist ve Terör Örgütü olarak bilinen kişi ve gruplar son yıllarda kahraman gibi gösterilmeye ve bu yönde haberler, çağrılar ve anmalar yapılmaya başlanmıştır. 
Uluslararası akademik camiada ün sahibi üniversiteler, dergiler, haber kaynakları terörizmi öven makaleler ve haberler yayınlamaktadırlar. 
Teröristlerin kahramanlaştırılması durumuna son örnek Andranik Ozanyan'ı anma törenleridir.

Bazı haber kaynaklarının doğumunun 151. yılında kendisinden övgüyle bahsetmesi terörü ve teröristi övmek anlamına gelmekte, terörizmi cesaretlendirmektedir. 
Öyle ki, Ozanyan'dan " Ermeni Milli Özgürlük hareketinin anahtar figürü " olarak bahsedilmektedir[1]. Üstelik haksızlığa uğrayıp haklarını savunmak için mücadele verdikleri iddia edilmektedir. Oysa Anadolu'da Osmanlı'nın toprak bütünlüğüne kastedenlere destek vermekten geri durmamalarının haklı bulunacak bir tarafı yoktur. Üstelik Anadolu'da yaşanan trajedinin kurbanları öncelikle Ermeniler değildir;  Ermeni ve Rus çetelerine karşı mücadele veren Müslüman topluluklar da 518.000 civarında kayıp vermiştir.[2]

General Andranik olarak da bilinen Andranik Ozanyan 25 Şubat 1865 yılında Şebinkarahisar’da doğmuştur. Ermeni Çetelerinin ve Ermeni Terörist faaliyetlerinin son derece hızlı ilerlediği dönemde (1898) Sasun'a gelerek ayaklanmanın liderliğini üstlenmiş ve bu ayaklanmanın Osmanlı yönetimince bastırılması sonucunda Batı'nın dikkatini çekmeyi amaçlamıştır. Ozanyan hayatı boyunca dâhil olduğu hiçbir gruba bağlılık duymamıştır, o gruplarda tutunamamıştır. Başat amacının Türk nefretinden kaynaklandığı bilinen bir gerçektir. Bu nefretini en fazla hangi gruba dâhil olarak gerçekleştirebileceğinin çeşitli yollarını aramıştır. Ozanyan’ın Türklere karşı nefret beslediği kanısına sadece Anadolu'daki isyanlara öncülük ettiği için değil, Kafkaslarda ve Balkan Savaşları'nda Balkanlardaki Müslüman azınlıkları da yok etmeye yönelik çete faaliyetlerine katkı sağlaması dolayısıyla da varmak mümkündür. Önce sosyalist Hınçak grubuna dâhil olmuş, burada aradığını bulamamış, Ermeni Devrimci Federasyonu'na - Günümüzün Taşnak Partisi'ne -  Katılmıştır. Taşnak Partisi’nin İttihat ve Terakki ile ittifak kurmasından sonra Taşnaklarla da yollarını ayırmıştır.

4 Haziran 1918 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu, Gürcistan Cumhuriyeti, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti ve Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ile imzalanan Batum Antlaşması ile Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti’nin Batı sınırını tespit etmiştir. 

Anadolu topraklarında hak iddia eden Andranik Ozanyan, bu anlaşma nedeniyle Birinci Ermenistan Cumhuriyeti’nin varlığını reddetmiştir.

Ermenistan Cumhuriyeti’nden bağımsız olarak, bugün Azerbaycan’ın Laçin, Qubadlı ve Zengilan rayonlarının bulunduğu tarihi Türk bölgesi olan Zengezur’u Ermenistan’a dâhil etmek için saldırılar düzenlemiştir.

1919 yılında Ermenistan’dan ayrılan Ozanyan yaşamına bir süre Avrupa ve ABD’de devam ettikten sonra 1927 yılında ölmüştür.

Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye Cumhuriyeti ve Türklere karşı nefret besleyen ve uzun zaman yılmadan saldırılarını sürdüren, Andranik, Çarlık Rusya askeri kuvvetlerinin Anadolu’ya saldırısında Rus birliklerine katılmıştır. Terör geçmişine rağmen, bazı haber kaynakları aracılığıyla Ermenilerin milli kahramanı olarak gösterilmeye çalışılmış, hatta adına pek çok ülkede heykeller diktirilmiştir. Ermenistan, Romanya, Rusya, Arjantin, Bulgaristan, Fransa, ABD – Connecticut’da caddelere, sokaklara Andranik’in adının verildiğinden bahsedilmektedir. Ermeni kültürüne yön verdiğine de değinilmektedir.

Ozanyan’ı ölümsüzleştirme çabaları terörizme övgü teşkil etmekte ve cesaretlendirmekte; hakkını ararken başka hiçbir yol kalmadığında başvurabilecekleri ilahi bir yol olarak özendirilmektedir. Böyle azılı bir teröristin milli bir kahramanmış gibi saygın bir figür olduğu konusunda dünya kamuoyu inandırılmaya çalışılmaktadır.

Son zamanlarda artan terör ve terörist hayranlığına en son örnek, Andranik Ozanyan’ın 151. doğum yılında mezarı başında Erivan Valisi’nin ve Ermeni Apostolik Kilisesi rahipleri tarafından düzenlenen ayinde saygı duruşunda bulunmalarıdır. Törende Ozanyan’ı vatanseverlik sembolü olarak gördüklerini ve anavatanlarının geleceğinden gelecek nesillerinin sorumlu olacağını vurgulamış lardır. Anma töreni sırasında “Sasun-Taron” Vatansever Birliği Başkanı tarafından Andranik Ozanyan’ın büyük bir General olduğu, gelecek nesillerin de anavatan için sorumluluk duygusuyla hareket etmeleri gerektiği hatırlatılmıştır.[3] 1915 olaylarına ilişkin gerçeklerin aydınlatılmasından yana olduğunu dile getiren Ermenistan Devlet yetkililerinin tarihi bir gerçek olan bu terörü özendirme politikalarının önüne geçmesi yerinde olacaktır.



[1] " Today is Andranik Ozanian's 151st Birth Anniversary " 
http://www.armradio.am/en/2016/02/25/today-is-andranik-ozanians-151st-birth-anniversary
[Erişim tarihi: 26.02.2016].

[2] Lütem, Ömer Engin. Ermeni Terörü, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM), Ermeni Araştırmaları Enstitüsü, 2007, Ankara, s. 12.

[3] “Memory Tribute to Zoravar Andranik” 

http://m.mamul.am/hy/post/55844 
[Erişim tarihi: 28.02.2016].


http://www.avim.org.tr/analiz/tr/TERORISTLERIN-KAHRAMANLASTIRILMASI-CAGI-%E2%80%93-Hazel-CAGAN-ELBIR/4363

..

Van'da Ermeni İsyanı (1896-1915)




Van'da Ermeni İsyanı (1896-1915)



Dr. Şenol KANTARCI*
ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 5, Bahar 2002



 
“Van, Müslüman Türk’ün vahşi idare ve boyunduruğundan kurtarılmıştır. Bölge bundan böyle Rus umumi valisi tarafından idare olunacaktır. Van kahramanı Aram bu makama getirildi. Daha şimdiden bir çok Ermeni delikanlılarını toplayarak bir gönüllü birliği teşkil etti. Evlatlarının en iyileri şimdiden silah altındadır. Bu yeni ordu, savaş meydanlarında Ermeni bayrağını ebedi müttefiki olan Rus bayrağının yanında taşıyacaktır...”
Sever Yânin imzalı Roskof’ta çıkan Otro – Yoga adlı Rus gazetesinden. (Mayıs 1915)

Giriş

Van vilayeti XIX. yüzyıl sonu XX. yüzyıl başlarında Ermenilerin Anadolu’daki faaliyetlerinin en açık şekilde görüldüğü yerdir. Buradaki komitelerin çalışmaları Ermeni faaliyetlerini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Zira diğer vilayetlerde gizli kalan Ermeni tertipleri, burada aleni bir şekilde ortaya çıkmıştır.[1]
Bu araştırmada, Van vilayetinde ortaya çıkan Ermeni olayları, tarihsel süreciyle incelenmiştir. Özellikle son otuz beş-kırk yıldır sık aralıklarla Ermeniler tarafından dünya kamuoyuna taşınan iddialarını, Van’da gerçekleşen Ermeni olayları, (Bu olaylarda Ermenilerin oynadıkları rol) çürütür niteliktedir. Bu amaçla, Ermenilerin bölgedeki siyasi faaliyetleri ve bu siyasi faaliyetlerde kullandıkları yöntemler çalışmada anlatmıştır.
Araştırma, her ne kadar Van’da gerçekleşen iki Ermeni isyanını içerse de yoğunluk ikinci Van isyanı üzerinde olmuştur. Çünkü ikinci Van isyanı, niteliği itibariyle Osmanlı Hükümeti tarafından 14 Mayıs 1331 (27 Mayıs 1915) tarihli “Vakti seferde icraat-i hükümete karşı gelenler için cihet-i askeriyece ittihaz olunacak tedâbir hakkında Kanun-ı Muvakkat”[2]ın en önemli sebeplerinden birisini teşkil etmiştir.
İsyan, bu “sevk ve iskân” kararından yaklaşık bir buçuk ay kadar önce 15 Nisan 1915 tarihinde çıkmış, büyümüş ve isyan sırasında Van’daki yönetim zor durumda kalmıştır. Van Valisi Cevdet Bey, Rusların Başkale istikametinde Van’a doğru ilerlediğini ve takriben 15 Mayıs’ta Van’a gireceklerini tahmin ederek 14 Mayıs’tan itibaren Van’dan Bitlis istikametine doğru geri çekilme emrini vermiştir. 15 Mayıs’ta Rus ordusu (Bu ordunun içerisinde Rusya Ermenilerinden oluşan Ermeni gönüllü askerleri) ve Van vilayetindeki yaklaşık 35-40 bin civarındaki Ermeni buluşmuş, şehirde kalan 20 binin üzerinde Türk katledilmiş ve yeni Van valiliğine Aram Manukyan seçilerek kasabalara yeni Ermeni kaymakamlar gönderilmeye başlanmıştır. Oysa “sevk ve iskân kararı” bu tarihten sonra 27 Mayıs 1915 tarihinde savaş içerisinde olan Osmanlı Devleti tarafından bu ve bunun gibi faktörlerin doğal sonucu olarak ortaya çıkmıştır.


VAN’DA ERMENİ HAREKETLERİ

Birinci Van İsyanı (1896)

Van’daki Ermeni hareketlerinin 1914 yılından geriye doğru yaklaşık 60–70 yıllık bir mazisi vardır. 1857 yılında Varrak Manastırı’nda bir basımevi kurulmuş ve burada Ermeni isteklerine ait eserler basılmış, “Vaspurgan”, “Van Kartalı” gibi gazeteler çıkartılarak propaganda yoluyla isyana hazırlık yapılmıştır.[3] 1870 ve 1880 yıllarında ise  “İttihat ve Halas”, “Araratlı” ve “Karahaç” gibi örgütler kurulmuştur.[4] Bu bakımdan genel olarak Ermeni isyan komiteleri Van’da diğer yerlere kıyasla daha organize ve kuvvetli olmuştur.
1872 yılında Van’da kurulan “İttihat ve Halas”, Rus taraftarı bir çizgi yürütmüştür. Böylece Rusya’dan da gördüğü destek ile kuvvetli bir siyasi teşekkül haline gelmiş ve Van merkez olarak etrafındaki Ermenilere sürekli isyan fikirlerini aşılamıştır.[5]
Aynı yıl (1872), Van’da kışkırtma hareketlerini hızlandırmak, Ermenileri Rus ordusu saflarına çekmek ve Osmanlı ordusuna karşı kullanmak için “Kurtuluş Birliği Cemiyeti” kurulmuştur.[6]
1878 yılında yine Van’da “Siyah Haç Cemiyeti”[7] diğer yaygın adıyla “Karahaç”, kurulmuştur. Bu örgüte (Karahaç) verilen ad, üyeleri arasında sır tutmayanları listedeki isimleri üzerine haç işareti çekerek idama mahkum etmelerinden ileri gelmiştir. Adı geçen cemiyete üye olanlar büyük bir mesuliyetin altına girmiş oluyorlardı. Örgütün ileri gelenleri Rusya’dan gelen Ermenilerden oluşmaktaydı. Genel olarak bu örgütleri doktor Navarstyan tanzim etmiştir. Örgütlerin faaliyetleri birkaç yer ve koldan idare olunmuştur. Bunlardan birisi Tiflis’tir. Buradan silah ve cephane tedarik etmek üzere icap eden paralar gönderilmiştir.[8]

Birinci Van İsyanı ile İlgili Van’daki Konsolosların Raporları

Haziran 1896 da başlayan Birinci Van isyanının hazırlığı yukarıda da anlatıldığı üzere, geriye doğru uzunca bir zaman dilimini almıştır.
Van’da ki Ermeni komiteleri buradaki Türkleri yok ederek bölgeyi ele geçirmek için kurulmuş, sürekli dışarı ile irtibatta bulunarak silah tedariki sağlamıştır. İsyan öncesinde Van konsolosu yüzbaşı Clayton tarafından hazırlanan 12 Ekim 1890 tarihli raporda; Rusya Ermenistan’ından Türkiye Ermenilerine silah göndermek için cemiyetler kurulduğu ve silahların dağıtılması için ise ajanlar angaje edildiği yolunda bilgiler elde edildiği yazılmıştır. Clayton, 1890 Kasımında da Ermenilerin isyan hazırlığı içerisinde olduğunu ve Amerikalı bir misyonerden Rusya’dan gelen bu silahların Van’da dağıtıldığını öğrendiğini raporunda ifade etmiştir.[9]
İsyanla ilgili olarak Van’da konsolosluk yapmış olan General Mayewski ise şunları yazmıştır: “1895’te, Van ihtilâlcileri Avrupa’nın ilgisini Ermeni sorunu üzerine yeniden çekmeye çalışıyorlardı. Zengin Ermenilere, ölüm tehdidiyle para yardımı istenen mektuplar gönderiliyordu. Bu süre zarfında Van ihtilal komitesi kararı ile bazı politik cinayetler de işlendi. Bu cinayetlerin en mühimi 6 Ocak 1895 günü, yani Ermenilerin en büyük bayram günü, mukaddes ayini icra için kiliseye gitmekte olan Papaz Bogos’un şahsında işlendi. Zavallı ihtiyar, bazı ihtilalcilerin adi davranışlarına karşı koyduğu için ölüme mahkum edilmişti.
“1895–96 kışında Ermeni gençleri Rus konsolosluğu yakınındaki evlerin geniş odalarında toplanıp müfreze hatta kıta talimleri yapıyor ve bazen heyecana gelerek atış denemelerine girişiyorlardı.
“...Her yerde olduğu gibi, baharla birlikte ihtilal hareketleri de önem kazanmaya başladı. Şehrin yakınlarında öldürülüp vücutları parçalanan insanlardan bahsedilmeye başlandı. İhtilalciler, bu gibi cinayetlere karşı bir takibat yapılmadığını gördükçe, günden güne daha da cesaret kazandılar. Bununla beraber Ermenilerin cüretleri arttığı ölçüde Müslümanların da sabrı azalıyordu.”[10]
1896 Haziranına kadar Ermeniler tarafından bir çok küçük çaplı isyan ve çeşitli olaylar çıkartılmışsa da, yönetim tarafından bunlar engellenmiştir. 2-3 Haziran gecesi gerçekleşen olayı İngiliz Başkonsolosu Williams, raporunda şöyle anlatmıştır:
“2/3 Haziran 1896 tarihi gecesi Van sokaklarında devriye gezen askerlere Ermenilerin ateş açmaları sonucu, devriyenin komutanı olan subayla bir er ağır bir şekilde yaralanmışlardır. Artık Müslümanların dayanma güçleri kalmamıştı. Bunlara maceracı Ermeniler sebep olmuştu. Yapılan bu isyanın kendilerine yararlı olmayacağını birkaç kere söyledim. Böylece bir harekete girişmemelerini tavsiye ettim, hatta rica ettim. Sanıyorum ki, şimdi artık hiçbir umutları kalmamıştır.”[11]
3 Haziran’da başlayan olaylar 4 Haziran’da hız kazanmış ve 6 Haziran 1896 Cuma sabahı erken saatlerde silahlı Ermeniler tarafından isyan şiddetlendirilmiştir.
6 Haziran gününü İngiliz Konsolos Williams, raporunda şöyle anlatmıştır:
“6 Haziran’da Amerikan misyoneri Dr. Regnault ile birlikte asilerin savunduğu iki yeri gördüm. Korunma usulleri beni şaşırttı. Kendileri, İran’dan yardım kuvvetleri gelinceye kadar on gün dayanacaklarını söylediler. Bunlar arasında Amerika, Rus, Bulgar tabiyetinde olanları da vardı. Asilerin toplamı da (600)’e çıkar.” [12]
8 Haziran günü şiddetlenen çarpışmalar, 10 Haziran ile 16 Haziran arasında Ermenilerin vur kaç taktikleriyle veya mazgallardan Türklere açtıkları ateşlerle sürmüştür.
Hükümet, bütün bunlara rağmen sağduyusunu korumaya çalışmış, Ermenilerin teslim olmalarını istemiş ve bunun için Van’da bulunan konsolosluklara müracaat etmiş, Ermeni temsilcilerin, isyancıların, teslim oldukları takdirde Van kalesinde muhafaza edileceklerini söylemiştir. Ayrıca, bunlar hakkında bir karar verilinceye kadar yabancı mümessillerin kontrolünde olmalarını ve afları için tavassutlarını teklif eden Van Valisi Nazım Paşa başta olmak üzere Sadettin Paşa, Şemsettin Paşa ve Van Vali vekili C. Melik imzalı bir beyannameyi konsoloslara iletmişlerdir.  Konuyla ilgili olarak konsoloslar Hükümetin bu ılımlı yaklaşımını uzlaşıcı görmüşler ve bu şartlarda Ermenilerin silahlarını bırakması gereği üzerinde bir karara vararak durumu Ermeni çetecilere bir mektupla bildirmişlerdir.[13]
Sadettin Paşa, 23 Temmuz 1896 tarihli raporunda, konsoloslar tarafından yapılan bu ılımlı teklife rağmen isyancıların silah bırakmadıklarını, tavsiye ve nasihatleri kabul etmediklerini bildirmiştir.[14]
İsyan, 10 Eylül 1896’da tekrar başlamıştır.[15] 14–15 Eylül’de evlere sığınan Ermeni isyancılarla çatışmalar devam etmiştir.
Yaklaşık beş ay süren isyan, Ekim ayı sonlarında büyük oranda bastırılabilmiştir. Ancak tam anlamıyla bitirilmiştir de denilemez, çünkü 1897 yılında da devam etmiştir. Hariciye Nezaretinin 10 Ağustos 1897 tarihli dış temsilciliklere gönderdiği telgrafta:
“...Ayın 7’sinde Ermeni çeteleri Haydıranlı ve Mazkiri aşiretlerine saldırmış ve çok vahşiyane hareketlerde bulunmuşlardır, 116 kadın ve çocuğu öldürmüşlerdir. Takip edilen âsîler İran’a kaçmış olup hudut bölgelerinde gerekli tedbirler alınmıştır.” şeklinde bilgi vermiştir. [16]
Birinci Van isyanında umduklarını bulamayan ve başarısızlığa uğrayan Ermeniler bu defa propaganda yoluyla Şemsi Paşa’nın kendilerine işkence yaptığı yaygarasını yapmaya başlamışlardır.[17]

İkinci Van İsyanı (1915)

Osmanlı Devleti 3 Ağustos 1914’te seferberlik ilan etmiştir. Seferberliğin ilanından yaklaşık 27 gün sonra yani 30 Ağustos 1914 tarihinde Zeytunlu Ermeniler Osmanlı bayrağı altında savaşmayı reddederek kendi subaylarının yönetiminde bir “Zeytun Fedayi Alayı” kurarak resmen isyan etmişlerdir.[18]
Osmanlı Devleti henüz savaşa girmeden önce Rus-Ermeni yakınlaşması hakkında bilgi sahibi olmuştur. Alman Yarbaylarından Guse de Türkiye’deki Ermenilerin, Türkiye aleyhine taşıdıkları zararlı fikirleri, Rusların ilerlemeleri halinde eyleme dönüştürecekleri ve ayaklanacaklarının bilindiğini yazmıştır.[19]Bu amaçla, 19 Temmuz 1914 tarihli Rusların Kafkasya Ermenileri aracılığıyla yapmakta olduğu kışkırtmalara karşı alınacak önlemleri belirten 3. Ordu Komutanlığı emri çıkartılmıştır.[20]
Emirde, Rusların Kafkasya’daki Ermeniler vasıtasıyla Türkiye’de bulunan Ermenileri teşkilatlandırıp Osmanlı Devletinden zaptedecekleri yerleri Ermenilere vererek istiklâllerini temin vaadiyle teşvik ettikleri, daha da ileri giderek bölgede yaşayan köylülerin giymiş oldukları kıyafetleri giyerek Ermenilerin yaşadıkları köylere silah ve cephane soktukları ve hatta Rus Generallerinden Loris Melikof’un oğlunun bu maksatla Van’a gittiği haberi alınmış olduğu ve bunun için gerekli tedbirlerin alınması gereği bildirilmiştir.[21]
6 Eylül 1914’te Başkomutanlık tarafından 3. Ordu Komutanlığına gönderilen mesajda, Van’daki Ermenilerle Rusların haberleştiklerinin istihbar edildiği bildirilmiştir.[22]

Benzer bir telgraf 14 Eylül’de Erzurum Vali Vekili Defterdar Cemal Bey tarafından 3. Ordu Komutanlığına çekilmiştir.[23] Telgrafta: “Rus Hükümetinin Kafkasya’daki Ermenilere görülmedik derecede güvendikleri, onları kendi tarafına çekip Doğu Anadolu’da istedikleri anda isyan çıkartarak iç işlerimize karışmaya çalışacakları...”[24] bildiriyordu.
18 Eylül 1914 tarihli Bitlis Valisi Mustafa Bey’den 3. Ordu Komutanlığına çekilmiş olan şifreli telgrafta: “Seferberlikten sonra bu bölgedeki Ermeniler, komitelerin talimatlarına göre Kafkasya Ermenileriyle birleşerek Rus Ordusunun harekatını kolaylaştırmaya karar vermişlerdir”[25] denilmiştir.
14 Ekim 1914’te Beyazıt Mutasarrıfı’[26]nın Dahiliye Nezaretine gönderdiği mesajda ise 26 Eylül’de Van, Muş, Bitlis ve Kars’da Ermeni gönüllülerinin toplanarak saldırı hazırlıklarında bulunduklarını, hatta içlerinden birkaçının Van’a gittiklerini bildirmiştir.[27]
Kasım ayı içerisinde artık Osmanlı Devleti sıcak bir savaşın içerisindedir.

29 Kasım 1914’te Van’da büyük bir isyan çıkacağının haberini Jandarma Tümen Komutanı Kâzım Bey, yakalanan iki casusun ifadeleriyle Başkomutanlığa bildirmiştir. Telgrafında Kâzım Bey: “Derdest edilen iki casusun ifadesinden bu günlerde Van’da ve vilayet dahilinde kıyam olacağı anlaşılmıştır. Ahvalde bunu gösteriyor.”[28]diyerek eğer böyle bir kıyam olursa müşkül bir vaziyette kalınacağını bildirmiştir.[29] Bir gün sonrasında ise, Van Valisi Cevdet Bey, Rus kuvvetlerinin Kotur’dan Van’a doğru ilerlediklerini, Ermenilerin Van’da herhangi bir olay çıkarmamalarına çalıştığını bildiren telgrafı çekmiştir.[30] Van’dan 2 Aralık tarihinde çekilen diğer bir telgrafta ise, Ermeni erlerden firariler olduğu ve bunların Rusların tarafına geçtiğini haber vermiş 4 Aralık 1914 tarihli Van seyyar Jandarma Tümen Komutanı Kâzım Bey’in bir diğer telgrafında ise düşmanın bölgede ele geçirdiği yerlerde Müslüman ahalinin elindeki silahları alıp Ermenilere verdiği ve Ermenilerden kıtalar oluşturduğu bildirilmiştir.[31]

İkinci Van İsyanı Sırasında Van’ın Nüfusu ,1914

Van’da nüfus Müslümanlar lehindedir. 1914 tarihli Dâhiliye Nezareti’nin yaptırdığı Memâlik-i Osmaniyye’nin 1330 Senesi İstatistiği (Statistique Officel de 1914)’ne göre Van vilayeti ve kazalarındaki nüfus şöyledir:


Vilayet – Kazalar                            Müslüman     Ermeni         
                                                          Nüfusu           Nüfusu              Toplam
Van vilayeti merkez kazası          45.119            33.789                79.736
Ercis kazası                             27.323              8.083                33.406
Şitak (Çatak) kazası                   8.132              4.292                12.717
Adilcevaz kazası                       10.820              4.849                15.669
Gevaş kazası                            18.123            10.520                28.643
Hakkâri sancağı – merkez            21.848              3.461                27.680
Çölemerik kazası                         7.450                 297                  9.004
Mahmudi  kazası                        10.230                528                 12.959
Şemdinan kazası                         9.873                    -                 11.740
Hoşap kazası                              7.691               1.015                 8.706
----------------------------------------------------------------------------
Vilayet Toplamı                         166.609            66.834               242.260












Listede görüldüğü gibi Van merkez ve Hakkâri sancaklarından teşekkül eden Van vilayetinin Hakkâri’deki[32] Müslüman nüfus toplam nüfusun yaklaşık % 70’ini, Ermeni nüfus ise % 30’luk kısmını teşkil etmiştir. Ayrıca Şitak (Çatak) dışında diğer kazalarda ortaya çıkan durum, Müslümanların Van vilayetinin her yerinde Ermenilerin iki veya üç katını oluşturduğudur. Ortaya çıkan bir diğer önemli unsur da göçebe hayatları sebebiyle çok sayıda Türk’ün sayıma katılmamalarıdır. Zira bunlarda hesaba katılırsa Türk nüfusu daha da yükselecektir.[33]
Zaten II. Meşrutiyetle birlikte Doğu Anadolu ve özellikle Van vilayetinden seçilen mebusların temsil nispetine Ermenilerin itiraz etmeleri üzerine vilayette süratle bir nüfus sayımı yapılması için alınan kararı yukarıda tabloda verdiğimiz gerçeği ortaya çıkaracağını anlayan Ermeni komiteleri derhal sabote etmeye kalkmışlardır. Ermenilerin ve yabancı konsoloslukların da yer aldığı yukarıda verilen Resmi istatistik sonuçları, bir çok yabancı kaynaklarca da teyit edilmiştir.[34]

İsyan Öncesi Ermenilerin Van’da İzledikleri Strateji

Henüz isyan başlamadan Van’ın içine doğru çevre köylerde bulunan Ermeniler, kafileler halinde yerleşmeye başlamışlardır. Seferberliğin ilanıyla birlikte askere çağrılan Ermeniler de firar ederek birçoğu Van’a gizlice gelmişlerdir. Bu durum hükümetin de gözünden kaçmamıştır. Vali Cevdet Bey, Ermeni komite reislerine bu göçün nedenini sorduğunda “Köylerde geçim daraldı, akrabalarımızın yanına göç etmeye mecbur kaldık” gibi bahaneler ileri sürerek cevap vermişlerdir.[35]
Ekim ayına kadar Van ve çevresindeki bütün gençler askere gitmişlerdir. Van’da yaşlı, kadın ve çocuklardan başka kimse kalmamıştır. Ekim ayının bu günlerindeki en üzücü haberlerden birisi Harput’ta bulunan kolordunun Erzurum’a doğru hareket ettiğinin duyulması olmuştur. Olaydan birkaç gün önce bu kolorduya bağlı tümenlerden birinin Muş, diğerinin de Elazığ’dan yola çıktığı haber alınmıştır. Kolorduya bağlı Van’da bulunan üçüncü tümenin Van’da kalacağı da pek muhtemel değildi. Çok geçmeden bu tümeninde Van’dan ayrılacağı haberi duyulmuştur. Normalde birlikte hareket etmesi istenen kolorduya bağlı bu üç tümene emir aynı zamanda çıkmış, Muş ve Harput’takilere emir ulaşmasına rağmen, Harput postanesinde ortaya çıkan bir yanlışlık sonucunda emrin Van’daki tümene tebliği yapılamamıştı. Ancak, yanlışlık fark edilir edilmez Van’da bulunan tümen de süratle hazırlıklara başlamıştır. Van’daki Türk halkı bu habere üzülmüş, hatta bu emrin durdurulması için girişimlerde dahi bulunulmuş ancak bir netice alınamamıştır.[36]
Tümen, Van’dan ayrılırken son anda Vali Cevdet Bey’in emriyle yolunu uzatarak Ermenilerin bulunduğu Haç mahallesinden geçmiştir. Ancak, geçiş sırasında mahallede sokaklar tenha, kapılar ve pencereler kapalı olup, gizlice perde aralarından gözetlenmiştir.[37]
Ekim sonuna doğru İngiltere, Fransa ve Rusya savaş ilan edince bu defa Van’da bulunan Rus, İngiliz ve Fransız konsolosları şehirden çıkmak zorunda kalmışlar ve valiye veda ederek Van’dan ayrılmışlardır. Bu defa da Türk halkının tümen ayrılırken göstermiş olduğu coşkunun aynısını Ermeniler şehirden ayrılan konsoloslara karşı göstermişlerdir.[38]
Van’da bulunan tümen gitmişti, fakat tümenin tamamının gittiğini Ermenilere duyurmamak ve şehirde çok sayıda asker olduğu izlenimini vermek için bir takım tedbirlere başvurulmuştu. Örneğin, kışlaların etrafındaki kordon kuvvetlendirilmiştir. Boş koğuşların lamba ve sobaları yakılmış ve fırınlardan eskiden olduğu gibi bol miktarda ekmek alınmaya devam edilmiştir. Borular her zaman ki vakitte divan taburu, karavan ve hazır ol çalmışlardır. Bir bölük asker, sürekli olarak kışla kapılarından girip çıkmaya memur edilmişti.[39] Bütün bunlar, şehirdeki Ermeniler için alınmış tedbirlerdi. Zira edinilen istihbaratta şehirde silahlı 30–40 bin silahlı Ermeni olduğu[40] ve Rusların Van’ı işgalini bekledikleri bilinmekteydi. Bunun için Van’ın çevresinde terörist faaliyetlere başlamışlardı.

İsyan Öncesi Van ve Çevresinde Ermeni Terör Hareketleri

15 Aralık 1914 tarihli Dahiliye Nezaretinden Van Valisine gönderilen telgrafta, Reşadiye ve Karçıkan telgraf hatlarının bazı kısımlarının Ermenilerce tahrip edildiğini ve bunlarla çatışmaya girildiği ve bu konuda bilgi gönderilmesi istenmiştir.[41]
Olaylar bu şekilde cereyan ederken 12 Ocak 1915’te Van’a, İran’da bulunan Türk ordusunun cephanesinin bitmek üzere olduğu ve acil olarak cephane sevkıyatı yapılması gereği bildirilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi, şehirdeki gençler askere gitmiş, ancak yaşlılar, kadınlar ve çocuklar şehirde kalmışlardır. Bunun üzerine cephaneyi İran’da bulunan Türk ordusuna kimin götüreceği sorunu tartışılmış ve sonuçta çok riskli bir karara varılmıştır. Buna göre Van’da mekteplerde bulunan 11–12–13 yaşlarındaki çocukların cephaneyi götürmelerine karar verilmiştir. Bu amaçla gönüllü ailelerden alınan 120 çocuk yanlarında birkaç jandarma ile birlikte sırtlarında bu cephaneyi götürmek için yola çıkmıştır. Şehir halkı, 21 Ocak’ta çocukların cephaneyi orduya yetiştirdiklerini ve geri dönüş için yola çıktıkları haberini almıştır.[42]

Bir Vefa Örneği: Ermeni Doktor’un Türk Çocuklarını Tedavi Etmesi

Çocukların Van’a doğru ilerlemekte olduğu haberinin üzerinden çok geçmeden hava şartları birden bire değişmiş ve kar yağışıyla birlikte fırtına çıkmıştır. Ortaya çıkan duruma şok olan aileler tereddütlü bekleyişlerini sürdürürken diğer taraftan da yoldaki çocuklarından iyi bir haber almak için sürekli olarak hükümet binasına gidip gelmeye başlamışlardır. Ancak, şehre oldukça üzücü bir haber gelmiştir. Habere göre, 40 çocukla 8 jandarma kurtulabilmiş bunlarında büyük çoğunluğunun durumunun ağır olduğu bildirilmiştir. Şakak aşiretinin yaptığı arama çalışmalarında dağlarda ve yollarda donmuş olarak 39 çocuk cesedine rastlanmış ve bu çocuklar şehre getirilmiştir. Diğer yaklaşık 41 çocuğun, iki öğretmenin ve jandarmaların akıbetlerinin ne olduğu ise öğrenilememiştir.[43]
3 Şubatta şehre getirilen çocuklar, hastane niyetiyle kullanılan büyükçe bir eve sevk edilmiş ve burada tedavileri yapılmaya başlanmıştır. Şehirde bunlar olurken Van’ın çeşitli bölgelerinde Ermenilerin ayaklandıklarına, askerlere ve yöre halkına saldırdıklarına dair haberler de yoğunluk kazanmıştır. Bitlis Valisi’nin Dahiliye Nezaretine çekmiş olduğu 21 Şubat 1915 tarihli telgrafında Haksef nahiyesindeki Ermenilerin isyan ettikleri ve çarpışmaların başladığı bildirilmiştir. 6 gün sonra yani 27 Şubat 1915’te ise, Adilcevaz’dan Van’a gelmekte olan 300 kadar Siirt gönüllü askerine Ermenilerin ateş açtıkları ve 8 Türk askerinin öldürüldüğü bildirilmiştir.[44]
Hastane İran cephesinden gelen ağır yaralı askerlerle dolu olduğu için, hastane olarak kullanılan büyükçe bir evde bu çocuklara iki doktor tıbbi yardımda bulunmuştur. Bunlar Dr. Refik Bey ile Dr. Maltızyan’dır. Van halkının teveccüh ve muhabbetini kazanmış olan bu ihtiyar Ermeni doktorun faciayı haber alır almaz vilayete gelerek hizmetini arz etmesi herkesi sevindirmiştir. Ortodoks olduğu için Van’da bulunan Katolik ve Protestan Ermeniler tarafından pek sevilmeyen Dr. Maltızyan, öteden beri hastalarının dini ve milliyetleri ile alakadar olmamış kimin derdi varsa hemen yardıma koşmuştur.[45]
Van’a gelebilen 40 çocuktan, günlerce onları iyileştirmek için uğraş veren her iki doktor, 22’sini kurtarabilmiştir. Gerek Dr. Refik Bey gerekse Dr. Maltızyan birçok geceler uykusuz kalarak bu çocukları iyileştirmeye çalışmışlardır.[46]
Bu arada Van’ın çeşitli köy ve kasabalarında Ermenilerin isyan halinde oldukları haberleri Van’a gelmeye başlamıştır.
Van Jandarma Tümen Komutanlığının 16 Mart tarihli telgrafında, Van Vilayetinin Şitak kazasında Ermenilerin jandarma karakoluna ve erlerine saldırdıkları ve telgraf hatlarını kestikleri bildirilmiştir. Van Valisi, 20 Mart’ta (1915) artık vilayetin her tarafında çarpışmaların olduğunu ve gittikçe şiddetlendiğini bildiren haberi Başkomutanlığa iletmiştir.[47]
Böylece Van isyanı bütün şiddetiyle başlamıştı. Gerçekte isyan, yukarıda da anlatıldığı gibi birkaç ay içerisinde olgunlaşan ve patlak veren bir hadise değildi.

Dr. Maltızyan’ın Öldürülmesi: Vali Cevdet Bey’in Özel Merasimle Defnedilmesini İstemesi

Bu günlerde Van’da cereyan eden önemli bir olay bütün Van halkını üzüntüye boğmuştur. İran’a gidip dönen Türk çocuklarına gösterdiği ilgi ile bütün Vanlıların sevgisini kazanan Dr. Maltızyan 10 Nisan 1915’de,[48] göğsünde “Düşmanlarımıza hizmet edenin akıbeti budur” yazısı olduğu halde asılı olarak bulunmuştur. Vali Cevdet Bey, duruma çok üzülmüş ve Doktorun şeref ve hizmetine layık bir merasimle defnedilmesi için emir vermiştir.[49]
Olay şöyle cereyan etmiştir; gece yarısı evine gelen meçhul bir şahıs kendisini bir hastaya davet etmiştir. Akşamdan doktorun biraz keyifsiz olduğunu gören karısı, bu davetin hiç olmazsa sabaha ertelenmesini istemiş fakat Maltızyan bu saatte aranmasına bakılırsa çağrıldığı hastanın ağır olacağını ve evine kadar gelerek kendisinden yardım dileyen bir adamı boş çevirmenin münasip olmayacağını söyleyerek gitmeye karar vermiştir. Gece, doktorun evine geri dönmeyişinden kendi ev sakinleri –yine hastanın başında bekliyordur diye- şüphe etmemişler, ancak sabahleyin üzücü haberi almışlardır.

Van’da Gittikçe Büyüyen Ermeni Tedhiş Hareketleri

Van’ın bir çok yerinde isyan şiddetini artırarak devam etmiştir. Van Valisi Cevdet Bey’in Dahiliye Nezâreti’ne çekmiş olduğu 23 Mart 1915 tarihli telgrafında, Van’ın çevresinde bulunan bir çok köye Ermenilerin saldırılar düzenlediğini, bu saldırılara önlem olmak için kırk kişilik iki müfreze gönderdiğini, bunlara 70–80 kadar daha milis’in katıldığını ancak yine de yardıma ihtiyaçları olduğu ve gerekli yardımın yapılacağını bildirmiştir.[50]
Mart sonu ve Nisan başlarında Ermeni terör faaliyetlerine karşı Osmanlı hükümeti tedbirleri daha da sıklaştırmaya başlamıştır. Mart ayı sonlarında (31 Mart 1915) Ermeni Patriği Başkomutanlığa çektiği telgrafta, Ermenilere haksız işlem ve muamelede bulunulduğu iddia etmiştir. Patriğin iddialarını yerinde araştıran Başkomutanlık 8 Nisan tarihinde Patriğe şu cevabı vermiştir:
“Bilgi ve yorumlarınız bizdeki belgelere uymamaktadır. Buna karşın yazdığınız olaylar hakkında komutanların dikkatini çektim. Halka daha şefkatle davranmalarını ve adaleti kusursuz uygulamaları hakkındaki hükümet düşüncesini şiddetle korumalarını yeniden istedim.
“Ermenilerin, vatandaşlığına ve Osmanlı Devleti’ne bağlılık ve sadakatine özellikle pek çok inanıyor ve önem veriyorum. Bu esaslı inancımı korumada ısrarlıyım. Ancak kabul edeceğinize inanıyorum ki, yabancı kışkırtmalarına kanan bazı şahıslar, maalesef vardır. Bu gibi şahısların kendi isteklerine ulaşmak için bazı yasadışı eylemlere de başvurdukları anlaşılmıştır. Bunlara karşı hükümetin sert hareketlere girişmesinde Osmanlı vatanının korunması bakımından maalesef zorunluluk vardır... Uyarı ve aydınlatma için sizin çalışmalarınız ve hizmetleriniz daima kıymettardır. Bu gibi hayır ve hizmetlerinizin devamını ve olumlu sonuç almasını güvenle bekliyor ve bu vesileyle saygılar sunuyorum.” [51]
Bu arada Van Valisi Cevdet Bey’in 11 Nisan 1915 tarihli Van’dan çektiği telgraf, durumun vahametini açıkça ortaya koyuyordu. Telgrafta: “ Van’a gizlice 4000 kadar Ermeni çetecinin getirildiği ve bölgedeki Ermenilerin köyleri basmaya, yakıp yıkmaya, kadın, çocuk ve ihtiyarları yersiz yurtsuz bırakmaya başladılar.” şeklinde bilgi vermekteydi.[52]
15 Nisan 1915 günü Van’da başlayan Ermeni isyanını,[53] o günleri yaşayan Emekli Tümgeneral Ahmet Hulki Saral şöyle anlatmıştır:
“Van, Ermenilerin ilk önce ele geçirmek istedikleri bir şehir idi. Bir noktada şansları da kendilerine yardımcı idi. 33. Piyade Tümeni Erzurum’a savaş dolayısıyla gönderilmişti. Van şehrinde bu surette jandarma kuvveti hariç başka askeri kuvvet kalmamıştı. Böylece Ermenilerin şehri işgalleri nispeten daha kolay bir hale gelmişti. Fakat her ihtimale karşı Rus ordularının Türk topraklarına girmeleri ve baharın gelmesini beklemişlerdi. Bu suretle Ruslar ile müşterek hareket edilerek daha başarılı olacaklarına inanmışlardı.
“Uzun senelerden beri silahlanan, tüfek, tabanca ve el bombaları gibi türlü silahlarla donanmış olan Ermeni çeteleri Van’da toplanmışlardı. Köyler de aynı şekilde silahlandırılmış, harekete hazır hale getirilmişlerdi. Ermenileri Aram isminde biri idare ediyordu. Türklerin savunmasını ise Vali Cevdet Bey idare ediyordu...”[54]
İsyanı, Rus General Maslofski şöyle anlatmıştır:
“Van mıntıkasında vaziyet karışık bir hal almıştı. 14 Nisan da Ermeniler Van’da kıyama başlamışlardı, önce küçük jandarma kıtasını katl ve tard etmişlerdi. Bunun üzerine Türkler Kâzım Bey’in 5. Mürettep fırkasını göndermişler İçkale ve şehirdeki Ermenileri muhasara eylemişlerdi. Aynı şekilde Van’daki Ermenilere yardım için general Truhin kumandasında bir birliğin Van’a sevk edilmesi Kolorduya bildirilmişti.” [55]
Erzurum’dan Van’a doğru yola çıkan Rafael de Nogales, genel durumu ve Van isyanını yazmış olduğu hatıratında şöyle anlatmıştır:
“Harp ilânı başladıktan hemen sonra Erzurum meb’usu Pastırmaciyan 3. Ordudaki bütün Ermeni zabitan ve neferleriyle Rus tarafına geçmiş ve Müslüman köyler ahalisini bilârahmü şefkat (merhametsizce) yakmak, katletmek  için Ruslarla birlikte Türk arazisine girmişti. Bu vaziyet üzerine Türk Hükûmeti, henüz ordudan kaçmağa muvaffak olamayan Ermeni neferlerini toplayarak yol inşasında yahut, dağlık yerlerde erzak naklinde kullanmağa mecbur oldu. Bundan başka Ermeni ahalisinin düşman hesabına çalışacaklarından korkuluyordu... ...Van vilâyetindeki Ermenilerin İran’a doğru yürüyen kuvve-i seferiyelerimizin gerisinde isyan çıkarmaları bunun delilidir.” [56]
Buradan 14 Nisan 1915 günü öğleden sonra yola çıkan Nogales, gün boyunca yaptığı yolculuktan sonra dinlenmek için geceyi bir Türk şeyhinin evinde geçirir ve ertesi sabah yoluna devam eder, o günün gecesini ise fakir bir köy olan Zarkat’ta bir jandarma deposunda istirahat ederek geçirir.
“Sabahleyin saat bire doğru başlayan ve bunu bir yaylım ateş gibi takip eden müteaddit mermiler beni uyandırdı. Birkaç mermi yatağımın karşısındaki duvara isabet etmişti. Karakol kumandanını çağırıp dışarıda ne olduğunu sorduğum zaman bana dedi ki, Ermeniler, uzun zamandan beri her gece bu tarzda bize ateş ederler. Jandarma kumandanının bu cevabı, bizim mühim bir vakayi arifesinde bulunduğumuz kanaatini tamamıyla takviye eylemişti.” [57]
“Van Valisinin yanına gidinceye kadar birçok dolaşık yollardan yürüdüm; çünkü, Ermeniler iyi nişan alarak şiddetli ateş ediyorlardı; birkaç mermi yüzüme yakın vızlayarak geçti.
“Ermeniler tabancalarıyla iyi silahlandırılmışlardı; bu tabancalarla kısa mesafelerde iyi netice istihsal ediyorlardı, adeta makinalı tüfek gibi.” [58]
“Buraya geldiğim gün Van Muhasarası başlamıştı. Aram Pş. Maiyetindeki Ermenilerin miktarı Mis Knapp ve Mösyü Ruşduni (Y. A. Rushdouni) tarafından vaki olan neşriyata göre 30.000 ve daha fazla tahmin edilmektedir. Şehri ihata eden surlar ve Aykestan (Aikesdan) yani Bağlar Mahallesi Ermenilerin elinde idi. Biz de kaleye ve şehir civarına hâkim idik, buralarda demir bir çember vüruda getirmiştik; bu çember her gün yaptığımız ilerleme nispetinde darlaşıyordu. Van’ın muhasarası esnasında yapılan muharebeler gibi şiddetli muharebeleri nadiren görmüştüm. Dar bir saha dahilinde bilâ fasılıa çarpışılıyordu. Ekseriya bir tuğla duvar bizi düşmandan ayırıyordu. Hiçbir taraf, Hıristiyan, İslâm birbirinden af talebinde bulunmuyordu...”[59]
“Modern topçu olarak emrimizde birkaç sahra topu vardı; bunlardan iki buçuk batarya mantelli, birkaç düzine, yuvarlak mermi atan, eski toplardan vardı.”[60]
“Van’daki mevcutları 30–40.000 civarında olan Ermenilerin elinde binlerce mavzer tabancasından başka çok miktarda filinta ve tüfekte vardı[61], bunları seneler boyunca satın almışlar ve depolamışlardı. Hatta Ermenilerde, bize çok zaiyat verdiren, el bombası da mebzulen mevcuttu.
“Biz filhakika kaleye sahip idik; fakat topçumuzun şehre karşı istimali hemen hemen mümkün değildi. Her taraftan vaziyet Ermeniler için daha müsaitti; hele sayı olarak üstünlük tamamıyla Ermeniler tarafında idi. Kendileri tarafından da açıklandığına göre Ermenilerin kuvveti yukarıda da zikredildiği gibi 30.000’den fazla idi, tabi buna her gün çeşitli köy ve kasabalardan Van’a akın akın gelenlerin miktarı dahil değildir.[62]
“...Bu sırada Başkale’den birkaç atlı jandarma ve 300 kadar silahlı Kürt geldiler. Bunlar, Ermeni komitası rüesasından Kojuncan tarafından, birçok siperlerden ve Yedikilise manastırından edilen ateşe rağmen Erek Boğazından geçip gelmeğe muvaffak olmuşlardır.”[63]
“(25 Nisan 1915) Cevdet Bey ve ben kalenin burçlarından bu muharebeyi tarassut ederken Ermeniler de şehirde Peterpavles adını taşıyan adını taşıyan başkilisenin kubbesinden mütearrızlar üzerine ateş etmeğe başladılar. Bu mukaddes yeri şimdiye kadar korumuştum; burasının ibadethane olmasından değil, daha ziyade tarihî kıymeti haiz bir tarzı inşaya malik olmasından dolayı korumuştum.
“Binanın harabisine mahsurinin akılsızca hareketi sebep olmuştur; zira Cevdet Bey mermilerin geldiği tarafı tespit eder etmez buranın ateş altına almasını emretti. Fakat kilise çok kuvvetli bir tarzı mimarîde inşa edildiği için birkaç saat ateşimize mukavemet gösterdi; gece olduğu vakit bu kilise de bir harabeye çevrilmişti.
“Ermeniler başkiliseden de tardedildikten sonra, büyük caminin minaresinden bize ateş etmeğe başladılar; bunun üzerine valinin protestosuna rağmen derhal burasını da ateş altına aldırdım; çünkü (bu muharebedir) bu suretle aynı gün içinde Van şehrinin iki muazzam mabedi ortadan kaybolmuşlardı; her iki mabette de kıymetli sütunlar ve abideler vardı, bunlar takriben 9. asırda inşa edilmişlerdi.”[64]
“Bu günlerden birinde, tam olarak hatırlamıyorum (30 Nisan ile 4 Mayıs 1915 arası), Vali, Doktor Ussher’den bir mektup aldı; Doktor bu mektubunda, birkaç danenin (mermi) Van’daki Misyonun oturduğu binalara doğru atıldığından protesto ediyordu; halbuki bu binalar Amerikan bayrağıyla belli edilmişti.
“Cevdet Bey’in, bana Fransızca olarak tercüme ettiği bu mektup çok kaba bir tarzda yazılmıştı. Vali bundan dolayı çok hiddetlenmişti; benim teklifime muhalif olarak tehditkar bir cevap verdi; Şimali Amerika Misyonerleri, Ermenileri Hükümet aleyhine tahrike devam ettikçe ve ihtilalciler bu binalarda toplandıkça büsbütün sistematik bir şekilde bombardımana devam edeceğini bildirdi.
“Bu arada Ermeniler kitle halinde Yedikilise manastırı etrafında toplanmışlardı; geri çekilmemiz halinde toplanan bu Ermeniler, bizim için hakiki tehlike teşkil ederdi. Bu sebeple Erzurum jandarma taburuna, Ermenileri bulundukları yerden dağıtmak vazifesi verildi. Ermeniler böyle bir taarruzu hiç beklemiyorlardı; bu tarihi binayı, binlerce senelik kütüphanesiyle birlikte Türklerin eline düşmemesi için derhal ateşlediler.”
20 Nisan 1915’de Van’daki Osmanlı Bankasını, Duyun-u Umumiye binasını ve Postaneyi yakan Ermeniler, bununla da yetinmemiş ve Müslüman mahallelerini ateşe vermişlerdir.[65] Gittikçe büyüyen isyan hakkında Cevdet Bey aynı gün  (20 Nisan 1915) tarihli şifreli telgrafında, şehirde çarpışmaların bütün şiddetiyle sürdüğünü, çoğu asker olan isyancıların planlı ve organize şekilde hareket ettiklerini bildirmiştir.[66]

Rusların Van’ı İşgali

Van’da cereyan eden şiddetli çarpışmalarda karşılıklı kayıplar verilmiştir. Bir gece yüz kişilik bir Ermeni çetesi kaleye tırmanarak Türk topçularını öldürmüş ve kaledeki topu tahrip etmişlerdir. Ermenilere karşı yapılan taarruzlarda binlerce Türk şehit edilmiştir öyle ki şehirde eli silah tutanların sayısı iki bine düşmüştür.[67]
Rusların Van’a 15 Mayıs’ta girecekleri hesaplanmıştı. Bu yüzden Van’daki Hükümet, göçme imkanı olmayanların emniyetini sağlamak ve Ermeni saldırılarından korumak için ilk etapta Ruslarla görüşmeler yapmış ise de bundan bir sonuç alınamamıştır. Zira Rus ordusu Muradiye üzerinden Van’a doğru ilerlerken Müslümanları kılıçtan geçirmeye, Ermenilerden daha zalim ve insafsız katliamlara başlamışlardı. Bu katliamlardan kaçıp kurtulanlarda Van’a sığınmışlardı.[68]
Bu durum karşısında Vali Cevdet Bey artık yapılacak bir şeyin olmadığı kararına varmış ve 14 Mayıs 1915’te şehirde ki Türklerin boşaltılması işlemlerine başlanması emrini vermişti. [69]
14 Mayıs’ta Van’da göç başlamıştır. Göç kara ve göl yoluyla yapılmıştır. Kara yolu hem zahmetli hem de Ermeni çetecilerin her an baskın yapmaları ihtimali bakımından tehlikeliydi. Bu yoldan ancak kendini savunabilecek kuvvete sahip olanlar gidebilirdi. Göl yoluyla ise Tatvan’a gidilebilirdi. Bunun için gölde bulunan büyük–küçük elli kadar araçtan faydalanılmıştır. Ancak gemicilerin Ermeni olması Hükümeti tedirgin etmiş bu yüzden her gemiye silahlı bekçiler yerleştirilmiştir. Bu gemilerden bazısı Ermeni gemiciler tarafından Tatvan yerine Rus işgali altında bulunan Adilcevaz’a doğru yönlendirilmiş ve burada Rusların himayesinde bulunan Ermeniler tarafından gemide bulunan Türkler katledilmişlerdir.[70]
Türklerin Van’dan ayrılışından sonraki olayları Nogales, şöyle anlatmıştır:
“Kendisi (Cevdet Bey) Van’dan çekildikten sonra Ermenilerin ovaya hakim olduklarını ve bütün Müslüman ihtiyar, kadın ve çocukları servetlerine tamah ederek kestiklerini Vali Bey’den haber almıştık.” [71]

Van’da Yönetimin Ermenilerin Eline Geçmesi

Ermeniler, Van’ın Rus ordusu tarafından işgal edilmesini kendileri için zafer saymışlardır. Dr. Ussher, Rusların gelişiyle birlikte Bitlis istikametine doğru Türk ordusunun çekilişini anlattıktan sonra Van şehrinde Ermenilerin yönetimi tamamen ele geçirdiklerini, Ermenilerin bunu yüzyıllardır beklediklerini ve o bekledikleri günün nihayet geldiğini kitabında büyük bir şevkle anlatmıştır.[72]
Bundan sonra yönetim Van’da Ermenilerin elindedir. Sever Yânin imzalı Roskof’ta çıkan Otro – Yoga adlı Rus gazetesinde:
“...Çanlar daima çalıyordu. Türkler de bu seslerin galibiyet sesleri olduğunu anlayarak fatihlerin dikkatini çekmemek için çabucak, sessizce kaçtılar. Hatta o kadar çabuk gittiler ki, Ermeniler Türklerin bu rezilce kaçışlarını, kayıp olmalarının ertesi günü öğrendiler, Ermeniler artık İkistan’dan çıkarak kaleyi zabt ile sancaklarını diktiler. Sevinç ve neşe içinde iki gün geçti.
“Van, Müslüman Türk’ün vahşi idare ve boyunduruğundan kurtarılmıştır. Bölge bundan böyle Rus umumi valisi tarafından idare olunacaktır. Van kahramanı Aram bu makama getirildi. Daha şimdiden bir çok Ermeni delikanlılarını toplayarak bir gönüllü birliği teşkil etti. Evlatlarının en iyileri şimdiden silah altındadır. Bu yeni ordu, savaş meydanlarında Ermeni bayrağını ebedi müttefiki olan Rus bayrağının yanında taşıyacaktır...” [73] diye yazılmıştır.

Van’da Ermenilerin Türklere Yaptıkları Katliam

Ermeniler Van’da sadece Aram’ın yönetiminde 10.000’in üzerinde Türk kadın, çocuk, ihtiyarı katletmiştir. Van’da aşağıdaki belgelerde de görüldüğü gibi yaklaşık olarak 23.000’in üzerinde Türk erkek, kadın, çocuk katledilmiş ve geride sadece 1.500 Türk hayatta kalmıştır. Bunların da namuslarıyla, şerefleriyle oynanmış, en iğrenç işkencelerle öldürülmüş[74] bir kısmı ise hasta oldukları halde, Van’da görev yapan Amerikalı misyoner Clarence D. Ussher’in de onayladığı üzere bakımsızlıktan ölüme terkedilmiş olmalarıdır.[75] Burada ilginç olabilecek noktalardan birisi de Dr. Ussher’in Türk kayıplarına ait Cevdet Bey’in bir rapor tuttuğunu söylemesidir[76]. Ussher, Cevdet Bey’in tuttuğu bu rapora göre Van’da Ermeniler tarafından 55.000 Türk’ün katledildiğini söylemiştir. Ancak, Ussher, bunu yazarken, aslında 55.000 Türk değil 55.000 Ermeni katledilmiştir değerlendirmesini yapmıştır.[77]  Bu durumda ortaya çok doğal olarak şu sonucu çıkartır. Bu makale yazılırken Dr. Ussher’in hatıratında belirttiği Cevdet Bey tarafından hazırlanan bu rapora rastlanamamıştır. Eldeki belgelerle yukarıda da belirtildiği üzere yaklaşık 23.000 Türk, Ermeniler tarafından katledilmiştir. Sadece Amerikan misyoner merkezinde 8.000 Türk katledilmiştir.[78] Dr. Ussher’in 55.000 Ermeni katledildi sözü yine Ussher tarafından hatıratında çok açık bir şekilde kendi kendini çürütmektedir. Zira Ussher, Van’da 30.000 civarında Ermeni olduğunu hatıratının bir çok yerinde yazmıştır[79]. Bu rakamı Bayan Knapp gibi diğer misyonerler de teyit etmişlerdir. Hatta, 1914 tarihli Dâhiliye Nezareti’nin yaptırdığı Memâlik-i Osmaniyye’nin 1330 Senesi İstatistiği (Statistique Officel de 1914)’de Ermeni nüfusunu 33.789 olarak vermiştir. Yine Nogales, Ermeni mevcudunu 35.000, sonradan gelen silahlı Ermenilerle yaklaşık 40.000 civarında olduğunu hatıratında anlatmıştır. Yani Ussher’in Van’da önce 30.000 Ermeni vardı deyip, 55.000 Ermeni öldürüldü demesi kendisiyle çelişen ve olmayan 25.000 Ermeni’nin nereden çıktı sorusunu karşımıza çıkartır.
Van’da Ermenilerin yapmış olduğu tahribatı ve mezalimi 16 Eylül 1916 tarihli hariciye Nezareti, yabancı misyonlara gönderdiği genelgeyle şöyle açıklamıştır:
“Şamaram mahallesinde 200 kadın ve çocuk sığındıkları evde yakılmışlardır. Mirkos köyü beyaz bayrak çektiği halde tecavüze uğramış, köyün kadınları ve kızları bilinmeyen bir yöne götürülmüşler. Bazı köylerde ise öldürülen çocukların etleri annelerine yedirilmek istenmiştir.
“Aksani ve Hınıs köylerinde 500 kişiye yakın insan Şeyhane köyünde ise 200’e yakın çocuk ve kadın camiye doldurulup diri diri yakılmışlardır.
“Saray civarındaki halk kılıçtan geçirilmiş, sulara atılarak boğulmuş, 10. 000’in üstünde ceset Van Gölü üzerinde sayılmıştır.
“Yine Gevaş, Vastan[80] ve Mukas’ta 3000 kişi katledilmiştir...
“Van’ın içinde camiler, evler, kışlalar, hatta içindeki yaralı ve hastaları ile birlikte hastaneler yakılmıştır. Yakalanan subaylar işkence çektirilerek öldürülmüştür. Bu arada şehirdeki durumu bilmeyen çevre köylerden Van’a gelmek isteyen göçmenlerden 1200 kişi Vastan ve Etkil yolu üzerinde acımadan vahşiyane bir şekilde öldürülmüşlerdir ” [81].


Sadece Aram yönetiminde (Muhtemelen Saray civarındaki halk) 10.000 kişi, Vastan ve Etkil yolu üzerinde 1200, Gevaş, Vastan ve Mukas’ta 3000, Van Şamaram mahallesinde 200 kadın ve çocuk, Aksani ve Hınıs köylerinde 500 ve Amerikan misyoner merkezinde 8000 Müslüman[82] (Takriben 22 900 ‘yirmi iki bin dokuz yüz kişi’)  yakılarak, tecavüz, işkence ve kılıçtan geçirilme gibi şekillerde (Sadece 1915 yılı Nisan ve Mayıs aylarında) Ermeniler tarafından katledilmiştir.
Van’da Ermenilerin Türklere uyguladığı katliamı o günleri yaşayanlardan ve yaşadıklarını 4 Haziran 1916 yılında Van’lı yetkililere anlatan Zeliha Hanım isimli şahsın ifadesi ise şöyledir:
“Şamram mahallesinde bir hânede muhtefî bulunduğumuz gece Ermeniler “korkmayın” diye dellâl çağırdılar. ‘Yalandır, inanmayalım’ diye zevcim Hüseyin Efendiye ve komşularıma söyledimse de ısga’[83] etmediler. Sabahleyin yirmi yaşında Âgah ve on beş yaşlarında Ahmed ile on sekiz yaşlarında Veysi isminde dâmâdımla zevcim kendilerini kurtarmak için dışarıya atıldılar. Nerede itlâf olunduklarını göremedim. Onu müte’âkib “Teslim olunuz!” dediler. Otuz kadar saklanan zükûr ve inâsı dışarı bahçeye çıkardılar. Bunların içinden ebeveynini gâ’ib eden on yaşlarında ve Bilâl isminde bir çocukla, isimlerini bilmediğim aynı esnâda diğer üç çocuğun muvâcehemizde revolverle öldürdüler. Maksâd-ı asılları erkekleri öldürmek, kadınların gençlerini götürmek olduğu ilk hatvede anlaşılıyordu. Bizi oradan Amerika mü’essesesine götürdüler. Erkek çocukları seçmek ve gizlenenleri bulmak için de hizmet nâmıyla istenildiler. Ebeveyni öldürülen bir çocuğun te’mîn-i hayatı zımnında dışarı verildi. Çocuk, mü’essesenin bir tarafına götürüldü. Berây-ı ta’zib arkadan kesilirken bağırtısını işiten Rus zâbitleri nasılsa çocuğu kurtardılar. Mü’essesedeki hastahâneye götürdüler, ne olduğu anlaşılmadı. Bizi oraya götürüken soydular. Nemiz varsa aldılar; hemen uryân denecek bir hâle getirdiler. Mü’essesede tahmînen sekiz bin nüfûs Müslim ahâlî göründü. Bir aralık birer somun ve bir aralık da yahni verdiler. Fakat bunları yiyenlerden kanlı sular akarak iki ay zarfında telef oldular. Yüz elli kadar kalanların mu’ahharan Hacı Ziya Bey’in hânesine götürdüler. Bizim asker geldi, bizi kurtardılar.”[84]
Diyerek, Amerikan misyonunun nasıl kullanıldığını ortaya çıkarmaktadır. Zaten Ermeniler Van’dan çekilirken Dr. Ussher ve diğer Amerikalı misyonerlerin şehri terk etmeleri başka şekilde açıklanamaz.
Van’da gerçekleştirilen katliamlara Ermenilerle birlikte Ruslar da karışmışlardır.[85] Van’a bağlı Zeve, Mollakâsım, Şeyhkara, Şeyhayne, Ayans, Paksi, Zorâbâd ve daha bir çok köyün[86] Müslüman ahalisi göç edemediklerinden hiçbir fert sağ bırakılmaksızın Ermeniler ve Ruslar tarafından katledilmişlerdir. Ermeniler ve Ruslar girdikleri köylerde vahşiyane zulümler yapmışlardır. Kadınları ve çocukları diri diri yakmışlar, ihtiyar ve genç erkeklerin gözlerini oyarak genç kızlara tecavüz etmişlerdir. Örneğin Aşnak nahiyesinde kadın ve kızlardan on beş tanesini ayırarak bir odaya hapsetmişler ve akşamları eğlenirken bu kadınları çırılçıplak soyarak “Haydi namaz kılınız bakalım, nasıl kılıyorsunuz” diyerek alay etmişler ve nihayet tecavüz ederek çeşitli işkencelerle öldürmüşlerdir.[87]
Yine Van’ın Abbasağa Mahallesinden Firdevs isimli bir vatandaşın ifadesine göre, çeşitli işkencelerle Müslüman halkın öldürüldüğü, hamile bir kadının karnını yararak çocuğun çıkarıp kafasını kestikleri, girdikleri evlerdeki insanlara saatlerce işkence yaptıktan sonra öldürdükleri, on beş- on altı yaşlarında erkek bir çocuğu çırılçıplak soyarak cinsel organını kestikleri ve daha sonra doğradıkları, Amerikan misyonuna götürülen kadın ve kızların ırzına geçildiği...[88] anlatılmıştır. Teslim olmak isteyen ahali dahi gerek Ermeniler gerekse Ruslar tarafından[89] çeşitli işkencelerle katledilmişlerdir.[90]
Anlatılan şu olay vahşetin boyutunun ne kadar tiksindirici olduğunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
“...İki İslâm kadınını Ermeniler berâber getirmişlerdi. Bu kadınları ortaya getirdiler. Her ikisi de hamileydi. İki Rus askeriyle iki Ermeni geldi. Kadınların karınlarındaki çocukların oğlan veya kız olduğuna dair iki mecidiye değeri üzerine bahse girdiler. Kadınların karınlarını feci bir sûretde kama ile yardılar, birisinin karnından bir oğlan çocuğu çıktı. Diğerinin karnındaki henüz küçük olduğu için anlaşılmadı ve bunun üzerine uzunca bir süre de münakaşa ettiler...”[91]
Van’da, 1857’de Varrak Manastırı’nda ki basımeviyle örgütlenmeye başlayan Ermeni hareketi, “Vaspurgan”, “Van Kartalı” gibi gazetelerin çıkartılmasıyla bölgedeki Ermeni hareketini teşvik edilmiştir. Çok geçmeden 1870 ve 1880’lerde, “İttihat ve Halas”, “Araratlı” ve “Karahaç” gibi örgütlerle bu siyasi hareket meyvelerini vermeye başlamıştır.
Örgütler ve dış yardımların desteğiyle 1896 da Van’da ilk büyük Ermeni isyanı çıkmıştır. Bu isyanın bastırılmasından sonra bölgedeki Ermeni örgütleri çalışmalarına devam etmişler ve Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşına girdiği sırada ikinci Van isyanını çıkartarak dışarıdan Rus saldırılarıyla karşı karşıya olan hatta sıcak temasta olan Osmanlı Devletini Ermeniler de içeriden vurmaya çalışmışlardır.
Düzenli bir ordu şeklinde silahlarıyla, toplarıyla ve ellerindeki bombalarıyla Van’da resmen Ermeniler, Türklere meydan okumuşlar ve Rus ordusunun Van’a yaklaşması yüzünden Van’dan Türklerin ayrılmasıyla da bunda başarılı olmuşlardır.

 
EKLER
 

VAN’DA ERMENİ MİLLİ MÜDAFA KOMİTESİ’NİN YAYINLADIĞI BİLDİRİ VE HARP TEBLİĞLERİ

1. 10. 23 Nisan 1915 Tarihli Bildiri:

Ermeni Milletine
Vatandaşlar,

Düşmanın vahşi ve kederli çığlıkları arasında yüzlerce, binlerce toplarına, tüfeklerine karşı dört günden beri devam eden kahramanca mücadelemize her zamankinden daha metin ve cesur olarak galip gelmek ümidiyle sürdürmekteyiz. İç oğlundan Ararka’ya, Ararka’dan Haç sokağına ve Hamut Ağanın karşı başına kadar askerlerimiz galip ve cesur kalmışlar ve başlarımızın üstünde kanatlarını açan ölümün korkmadan ta gözlerinin içine bakmışlardır...
Bu sıralarda zaferden zafere yürüyoruz. Bütün ruhlar vatan müdafaasının ateşiyle dolu, bütün bizler ölmeye hazırız.
Ey Ermeni milleti, senin için ölmek, senin yaşaman için ölmek, senin saadetin, senin bağımsızlığın için ölmek!
Ne düşmanın çokluğu, ne bugün yahut yarın mutlaka öleceğimizi bilmek, bizi korkutamaz.
Hayır! Biz ölümü görmek, seyretmek isteriz. İsteriz ki milletlerin bu mücadelelerinde ta doğunun derinliklerinde yüzlerce asırlık bir ağacı olan Ermeni milletinin dahi elinde silah, kışlaların dumanlı harabeleri, düşmanların sayısız cesetleri üstünde olmasını nasıl bildiğini gösterelim!
Ermeni milleti!
Şu başladığımız mücadeleyi ta kanımızın son damlasını harcayıncaya kadar götürmeye mecburuz. Cesaretli olunuz! Ne olursa olsun galip geleceğiz! Kalplerimiz askerimizin kalbindeki cesaret duygularıyla dolsun. Onlar gibi metin olunuz. Onlar gibi her şeye, her engele karşı gelmesini biliniz.
Bu büyük mücadeleyi bütün ağırlığıyla bu kahramanların üzerine bırakmayınız. Herkes kendine düşen vazifeyi yapmalıdır. İhtiyarlar, çocuklar, kızlar, kadınlar da askerlerin yanına gelmeli, onlarla birlikte cesaretle katılmalıdır.
Bu boğuşma yalnız hayat ve yaşamak için değil bir adalet ve hak mücadelesidir. Cesaretli olunuz! Yeni yeni zaferler elde etmek için tek vücut olarak çalışmaya sarılalım!
Düşmanın kan gölü olmuş kışlalarına, şu sayılamayacak zaiyatına bakınız! Askerlerimizin kahramanca dayanmalarına bakınız! Cesaretle ümitle kalbimiz dolu olarak milletin hayat bulması ve bayramını kutlamak için hazırlanınız!
Yaşasın Ermeni askeri, yaşasın Ermeni milleti!”
                                                                   Van – 23 Nisan
                                                             Milli Müdafa Komitesi



Van’daki Ermenilerin Harp Tebliğleri
26 Nisan “Sabah”:
“ 1- Cumartesi günü Hacı Bekir kışlasının önünde bir Türk askeri öldürdük.
2- Dün Arrak önünde iki Türk askeri öldürdük.
3- Vezvez mevzimizde bir Türk öldürdük.
4- Dün bir Türk, Cumartesi günü de Şehbender nöbet yerimizde bir gönüllü Türk katırcısı öldürdük.
5- İçoğlu mevkiinde Hacı Bekir kışlasının önünde bir Türk öldürdük.
6- Kürtler Özgebağ’daki Almanların koyunlarını kaçırdılar, talan ettiler.
7- Bu sabah Kuruyaş tarafından şiddetli tüfek sesleri işitildi. Ermenilerle Türk çeteleri arasında ve Ova’da bir çarpışma olma ihtimali vardır. Düşmanın kaçtığını gördük.
26 Nisan “Öğle”:
1- Şahbağı mevkiinin karşısındaki Hamza’nın evlerini yaktık, içerisinde Türk müfrezesi vardı. Düşmanlar bazı ölüler bırakarak kaçtılar.
2- Dün Tütünciyan mevzimizde bir Türk öldürdük.
3- Dün akşam Ararvetz’in merkezinde üç mevzi daha kazandık. Bir çok Türk öldürdük. Geceleyin de ileri mevzilerini yaktık.
4- Atnakanz köprüsü üzerinde küçük bir çarpışmadan sonra sekiz sandık cephane ele geçirdik.
5- Bugün Şandağ’da bir Türk öldürdük.


27 Nisan:

1- Dün Pasdağ mevzimizde ahaliden bir Türk öldürdük.
2- Şimav – Venyan mevzimizde ahaliden bir Türk öldürdük.
3- Tarman köyünün Ermeni askerleri Drovanz köyüne hücum ettilerse de Türk süvarisi müdafaa için çabucak yetiştiğinden askerimiz geri çekildi. Düşmanın kayıplarını bilmiyoruz. Ancak bir Ermeni öldü ki zavallının kızı Duruvanzer şeyhi tarafından tecavüze uğramıştı. Bir tüfek aldık.
4- Dünkü Kurubaş muharebesinde sekiz Türk askeri öldü, altısı da yaralandı.
5- Hamitağa kışlasının harabeleri arasından altı Türk çetecisinin beşi çıktı.
6- Bu gece bombalar ve lağımlarla Tütünciyan mevzimizin karşısındaki Topal Molla’nın evini havaya uçurmayı başardık. Burası Türklerin en kuvvetli mevzisi idi. İçinde üç tüfek, iki kasatura ve bir takım eşya bulduk.
7- Ortel mevzimizden Perşembe günü üç Türk, Cuma günü bir, Cumartesi günü bir ve Pazar günü bir Türk askeri öldürdük. Nabantyan mevzimizde Pazartesi bir, Perşembe günü bir başka Türk askeri öldürdük, bizim taraftan ise ancak 11 yaşında bir kız çocuğu öldü.
8- Arrak’ta birisi askeri kıta kalemi bize aşağıdaki tebliği yapmıştır:
“Düşman dünkü gün hiçbir faaliyet göstermemiştir. Düşman mevzilerini yıkmak için yapılan teşebbüsler başarı ile sonuçlanmıştır. Lağımı koyduktan sonra yakan kahramana şanlı haç nişanı verilmiştir. Yangın Türkler tarafından bir menzil yeri olarak seçilen kahvehaneye kadar genişledi.”
                                                           Van 28 Nisan
                                                         Asker Komitesi

28 Nisan:
1-Şiruyan mevzimizden dün ahaliden birini öldürdük.
2- Elinde beyaz bayrak olduğu halde İtalya konsolosunun muhaberesini
Valiye götürmek üzere giden kadına Ermeni siperinden çıktıktan sonra Türkler ateş etmişler ve öldürmüşlerdir.
3- Bugün düşman Şahbey mevzimize en az 20 gülle attı ise de her zaman olduğu gibi hasar olmadı. Arkadaşlar Türklerin toplarıyla alay etmeye devam ediyorlar. Hatta aynı mevziden biz bir Türk öldürdük.
4- Şitak Hükûmeti haince arkadaşımız Oseb Çolyan’ı hem davet, hem de haps etti. Komite bu delikanlının serbest bırakılmasını istedi. Hükûmet bunun için üç gün mühlet istemiş iken daha üçüncü gün gelmeden Tağ Ermeni çarşısını jandarmalar abluka ederek ateşe verdiler. Fakat Ermeniler müdafaa ettiler. Bu arada 15 Türk öldü. Ancak bir Ermeni kadınıyla bir çocuk bu savaşın kurbanı oldu. Sevakin köyünde çarpışma olmuş 22 jandarma esir alınmıştır. Esir edilirken ikisi müdafaaya yeltendiklerinden öldürüldüler.
Bu on beş günlük muharebelerde arkadaşlarımız daima muzaffer oldukları gibi dört müslüman köyünü zapt ve 70 adet tüfek ele geçirmişlerdir.
Duruvatz – İki gün önce Duruvatz Türkleri Toprak Kale’deki Türk ihtiyat askerleriyle birlikte Tarman köyünü sarmaya teşebbüs etmişlerse de askerlerimizin yetişmesiyle kaçmışlardır. İçlerinden altısı öldürülmüştür. Ertesi günü Alan köydeki Türkler kaçmışlarıdır. Elimize üç bin koyun geçtiği gibi köy de işgal edilmiştir.

Önemli ihtar:
Askerlikle ilgisi olmayan suçlarının incelenmesi için Milli Müdafaa Komitesi’nin nezareti altında bir adliye komitesinin kurulduğunu bildiririz. Bu komite her gün saat 4 ten 9 a kadar Karabet Şirnanyem’in evinde toplanacağından şikayet ve davaların aynı yerdeki Adliye komitesine yapılması...
           
                                                         Asker Komitesi

19 Nisan – 29 Nisan:
On günden beri alçak bir düşmana karşı milletin kurtuluşu için sürdürdüğümüz mücadele gittikçe daha kahramanca, daha kutsal, daha çok genişlemiş ve sevilmiştir. Düşmanımız bu defa bizi hepten imha etmek ve Ermenistan adını milletler arasından silmek istiyor...
Altı asırdan beri bu vahşi ve zalim hükümetle mücadele ediyoruz. Hak ve medeniyeti ayaklar altına alan, Ermeni göz yaşları ve kanlarıyla ateşlerini gideren katillerle daima mücadele edeceğiz.
Vasporgan Ermenileri, işte on gün oluyor ki bütün metanetimizle, milli ve şahsi bütün varlığımız ve bütün gücümüzle mücadele ediyoruz. Bu mücadele tarihimizde nasipsiz kalmayacak, bu umumi harp içinde de bütün medeni milletleri hayran bırakacaktır. Bütün cihan bir avuç kahramanın hak ve adalet için dövüştüğünü öğrenecektir. Kahramanlarımızın şan ve şerefleri de bize mükafat olarak yetişecektir.
Askerlerimiz, gece faaliyetlerine devam ediyorlar. Bu gece Şen Dağ’daki Türk askerlerinin menzili olan Bökçe Ahmet’in evini yaktık. Arrak’taki haber alma kaleminin verdiği bilgiye göre askerlerimiz geçen gece düşmanın en önemli yerlerinden biri olan Ararvez’i yakmışlardır. Bunu yapan kahramanların yanlarında mükerrer ateşli bir kabinesi bulunan bir askerimiz olduğu halde rahatça mevzisine döndü. Cesaretli gece müfrezemiz dün gece de Salip sokağındaki Havli’nin evini yaktı. Yangın ancak civardaki bir kahvehanede söndürülebildi.
Aynı gece müfrezemiz, şimdiye kadar, düşmanın elinde kalmış olan Saraçyan mevzisini de ele geçirmiştir.
Bu sabah askerimiz, Şiroyan mevziinden bir Türk öldürmüştür. Şahdağ’da bu sabah saat üçte şiddetli bir topçu ve tüfek ateşinden sonra Türkler Şağbey sokağındaki mevzimize ateş açmışlarsa da direnmemiz karşısında çekilmek zorunda kalmışlardır. Topçu ateşi hala devam etmektedir. Göl üzerinde, dün beş gemi görülmüştür. Bunların üçü Devan’a gidiyor. Biri de Van’a geliyordu.(Yukarıda Ekler kısmında verilen bilgiler, Mehmed Hocaoğlu, Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1987, s.615–616; Ermeni Komitelerinin A’mâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi, Haz. H. Erdoğan Cengiz, Ankara, 1983, s. 263 – 270. sayfalarından alınmıştır.)


[1] Ermeni Komitelerinin A’mâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi, Haz. H. Erdoğan Cengiz, Ankara, 1983,  s.255. Ayrıca Van isyanları ile ilgili başlıca eserler için bkz. Clarence D. Ussher, An American Physician in Turkey, Boston and New York, 1917, s.248; James Bryce and Arnold Toynbee, The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire 1915–1916 (ed. Ara Sarafian), New Jersey, 2000, s. 77; Rafael de Nogales, Hilâl Altında Dört Sene ve Buna Ait Bir Cevap, Çev. Kaymakam Hakkı, İstanbul, 1931, s.22 (Bu eserin İngilizcesi için bkz. Rafael de Nogales, Four Years Beneath the Crescent, New York 1926, (English translation by Muna Lee); Hikmet Ilgaz, Şark Yıldızı, C. I.- II., (Yer belirtilmemiş), 1953; General Maslofski, Umumi Harpte Kafkas Cephesinin Tenkidi, Çev. Kaymakam Nazmi, Ankara, 1935; Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul, 1987; Mehmed Hocaoğlu, Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976; Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara, 1988; Ergünöz  Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları 1896-1916, İstanbul, 1994;
[2] Yusuf Hikmet Bayur, , Türk İnkılâbı Tarihi, C. III Kısım 3, Ankara, 1983, s. 40.
[3] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 44.
[4] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 11.
[5] Osman Karabıyık, Türk-Ermeni Münasebetlerinin Dünü-Bugünü, İstanbul, 1984, s. 58.
[6] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 11.
[7] Örgütün kuruluş tarihini Akçora 1878 olarak vermiş, Karabıyık ise 1882 olarak vermiştir (Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 11-12; Karabıyık, Türk-Ermeni ..., s. 58-59).
[8] Karabıyık, Türk-Ermeni ..., s. 58-59.
[9] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 102.
[10] General Mayewski, Statistique des Provinces de Van et de Bitlis, s. 33–39, Naklen, Gürün, Ermeni Dosyası, s.210.
[11] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 108.
[12] Uras, Tarihte Ermeniler ..., s. 500.
[13] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 114-115.
[14] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 115.
[15] Başvekalet Arşivi – Yıldız Evrakı. Kısım: 36, Naklen,  Mehmed Hocaoğlu, Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976, s. 349.
[16] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 117.
[17]Birinci Van İsyanı’yla ilgili daha geniş bilgi için bkz. Akçora, Van ve Çevresinde ..., ; Uras, Tarihte Ermeniler ...,; Hocaoğlu , Tarihte Ermeni Mezalimi ...,; Gürün, Ermeni Dosyası.
[18] Gürün, Ermeni Dosyası , s. 260.
[19]Yarbay Guse, “Büyük Harpte ‘Kafkas’ Cephesi’ndeki Muharebeler (II), Çev.: Yarbay Hakkı- Yay. Haz.: Ömür Barış,  Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, (Ekim 2001), Sa: 57, İstanbul, 2001, s. 51.
[20] Askeri Tarih Belgeleri Dergisi (ATBD) , Sa: 81, Belge: 1804. (Bundan sonraki dipnotlarda Askeri Tarih Belgeleri Dergisi “ATBD” olarak gösterilmiştir).
[21] ATBD, Sa: 81, Belge: 1804.
[22] Gürün, Ermeni Dosyası, s. 262. Ayrıca Bkz. ATBD, Sa: 81, Belge: 1807 (Belgede Tahran Elçisi’nin, Rusların İran ve Kafkasya’daki Ermenilere karşı gösterdiği yakınlık bildirilmiş bu bağlamda silah dağıtıldığı hatta Tebriz Rus Konsolosu’nun Ermenilere Ermenistan vaadinde bulunmuş olduğu haberi verilmiştir. Tahran Elçisi’nin haberinde Mako civarında toplanan Rus kuvvetlerinin sayısı ve Van’daki Ermenilerle Rusların haberleşme içerisinde oldukları da belirtilmiştir).
[23] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s.74.
[24] ATBD, Sa: 81, Belge: 1808.
[25] ATBD, Sa: 83, Belge: 1903.
[26] Mutasarrıf: Bir sancağın en büyük idari amiri.
[27] Gürün, Ermeni Dosyası, s. 263.
[28] ATBD, Sa: 81, Belge: 1812.
[29] ATBD, Sa: 81, Belge: 1812.
[30] Gürün, Ermeni Dosyası, s. 264.
[31] ATBD, Sa: 81, Belge: 1814.
[32] Bahsi geçen dönemde Hakkâri, Van vilayetine bağlı sancaktır.
[33] ATASE, Nu. 1/3 Kls. 523, Dos. 118, F. 5-13 ve Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, nu. 57/19096. Türk ve Ermeni nüfusu dışındakiler de genel toplamda yer aldığından 8.817 kişilik bir toplam farkı bulunmaktadır. Naklen, Azmi Süslü – Gülay Öğün – M. Törehan Serdar, Van, Bitlis, Muş ve Kars’taki Ermeni Katliâmları Gazilerle Mülakat, Ankara, 1994, s.12-13.
[34] Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’e göre 1914-1915’de Van’da 179.380 Müslüman’a karşılık 79.760 gayrimüslim bulunduğunu ifade etmiştir  (Justin McCarthy, Müslümanlar ve Azınlıklar, İstanbul, 1998, s. 83).
[35] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 25.
[36] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 33.
[37] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 41.
[38] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 42.
[39] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 51.
[40] Ussher, An American Physician ..., s.248; Bryce and Toynbee, The Treatment of Armenians ...,  s. 77; Nogales, Hilâl Altında Dört Sene ..., s.22.
[41] Gürün, Ermeni Dosyası, s. 265.
[42] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 82.
[43] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 86-90.
[44] Gürün, Ermeni Dosyası, s. 266.
[45] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 90 – 91.
[46] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 121.
[47] Gürün, Ermeni Dosyası, s. 266.
[48] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 170.
[49] Ilgaz, Şark Yıldızı, C.I., s. 122.
[50] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 169.
[51] ATBD, Sa: 81, Belge: 1824.
[52] ATASE, No: 1/1 Kls. 44, Dos.155. F-22., Naklen, Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 170.
[53] Rus General Maslofski, isyanın 14 Nisan’da çıktığını yazmıştır (Maslofski, Umumi Harpte Kafkas ..., s. 194 – 195).
[54] Ahmet Hulki Saral, Ermeni Meselesi, Ankara, 1970, s. 135-136.
[55] General Maslofski, Umumi Harpte Kafkas ...,  s. 194 – 195.
[56] Nogales, Hilâl Altında ..., s. 4.
[57] Nogales, Hilâl Altında ..., s. 10.
[58] Nogales, Hilâl Altında ..., s. 18.
[59] Nogales, Hilâl Altında ..., s. 19.
[60] Nogales, Hilâl Altında ..., s. 22.
[61]Van’da Ermeniler’in sayıları ve silah donanımları arasında bölgede misyoner olarak görev yapan Amerikalılar arasında bir takım ihtilaflar vardır. Amerikalı misyoner Dr. Ussher, “Van’da 30.000 mevcudunda olan Ermeni’yi sadece 300 tüfekli adam,1000 kadar tabanca ve antika silahlara sahip Ermeni askeri koruyordu.” Demektedir (Ussher, An American Physician ..., s.248). Ancak, Dr. Ussher’in kitabına yazdığı bu sözler ile kitabına koyduğu Ermenilerin asker kıyafetinde siperlerden ateş ederken şeklindeki resimler ve yine Ermenilerin Van’da mermi imalatını görüntüleyen resimleri sözleriyle büyük çelişkiler ortaya koymaktadır. Bölge de görev yapan bir diğer Amerikalı misyoner Bayan Knapp’da Ussher’e yakın verilerde bulunur. Bayan Knapp Van’da 30.000 Ermeni’nin bulunduğunu 1500 silah eğitimine sahip Ermeni’nin olduğunu ancak bunlardan yalnız 300’ünün silaha sahip olduğunu, cephane stokunun fazla olmadığını,  tabancalarının olduğunu, ayrıca kurşun ve fişek yaptıklarını anlatır. Bayan Knapp’a göre Ermeniler, günde 2000 mermi üretmektedir (Bryce and  Toynbee, The Treatment of Armenians ..., s. 77). Rushdouni ise şehirde 30.000 Ermeni olduğu, yaklaşık 13.000’inin genç erkeklerden oluşarak bunların isyan sırasında Ermeni saflarında Türklere karşı askeri görev yaptıkları,  gece-gündüz nöbet tuttukları, hendekler-siperler kazdıkları, yeni duvarlar ve barikatlar yaptıklarını anlatmıştır. Rushdouni, Bayan Knapp’ın 2000 olarak verdiği rakamın aksine, Ermenilerin günde 4000 mermi ürettiklerini, ayrıca bomba atmak için üç tane havan toplarının olduğunu  sözlerine ilave etmiştir (Bryce and  Toynbee, The Treatment of Armenians ..., s. 77).
[62] Nogales, Hilâl Altında ..., s. 23.
[63] Nogales, Hilâl Altında ..., s. 24.
[64] Nogales, Hilâl Altında ..., s. 26.
[65] Kara Schemsi, Turcs et Arméniens devant ı’historie. Nouveaux témoignages russes sur les atrocités arméniennes de 1914 – 1918. Genéve, s. 38–43, 58, 65.
[66] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 175.
[67] Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ..., s. 632.
[68] Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ..., s. 632.
[69] Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ..., s. 632.
[70] Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ..., s. 632.
[71] Nogales, Hilâl Altında Dört Sene ..., s. 39.
[72] Ussher, An American Physician ..., s.288.
[73] Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ..., s. 636.
[74] Akçora, Ermeni İsyanları ..., s. 196.
[75] Ussher, An American Physician ..., s.295-298.
[76] Ussher, An American Physician ..., s. 329.
[77] Ussher, An American Physician ..., s. 329.
[78] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Hâriciye Siyasî Harb-i Umûmî: (HR. SYS. HU), kr.110, dos. 12–2, nr. 56–62.
[79] Ussher, An American Physician ..., s.248.
[80] Vastan’da yapılan katliamın haricinde bir de Vastan ve Etkil yolu üzerinde yapılmıştır.
[81] Hazine-i Evrâk Müdürlüğü K. 110, Dos. 12, No. 8702962, Naklen, Akçora, Ermeni İsyanları ..., s.196 (Ermenilerin Türklere yönelik Van ve çevresinde yapmış oldukları katliamlarla ilgili detaylı bilgi için bkz. Akçora, Van ve Çevresinde ...; Süslü – Öğün –  Serdar, Van, Bitlis, Muş ve Kars’taki Ermeni Katliâmları ...,).
[82] BOA. HR. SYS. HU), kr.110, dos. 12–2, nr. 56–62.
[83] Isga’: (“ga” uzun okunur) 1. Kulak verip söz dinleme. 2. Söylenilen sözü dinleyip kabul etme ve yerine getirme.
[84] BOA. HR. SYS. HU), kr.110, dos. 12–2, nr. 56–62.
[85] BOA. HR. SYS. HU, kr.110, dos. 12-3, nr. 12-14, 16, 18-26, 28-39, 41-44.
[86] BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 92–98.
[87] BOA; HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 101–102.
[88] BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 114–116.
[89] BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 117–123.
[90] Bu katliamlarla ilgili 1915 yılında Van’da olayları yaşayan ve bu vahşetten kurtulanların 1916 tarihli ifadeleri için bkz. BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–4, nr. 110–123; BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 19–33; BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 125–134; BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 66–74, 99–100, 124; BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 135–143.
[91] BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12–2, nr. 75–91, 103-106, 111-113, 163-166.
 ----------------------
* - 
- ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 5, Bahar 2002

http://www.eraren.org/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=302

..