18 Eylül 2019 Çarşamba

KÜLTÜRLER ARASI İLETİŞİM ENGELLERİ _ 1991

KÜLTÜRLER  ARASI İLETİŞİM ENGELLERİ _ 1991  


KÜLTÜRLER ARASI İLETİŞİM ENGELLERİ: 1991’DEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE -ERMENISTAN İLİŞKİLERİ ÖRNEĞİ 


Melek Sarı GÜVEN 
Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, 
Bartın, TÜRKİYE 
Email: meleksari1@yahoo.com 


Özet 

Kültürler arası iletişim kavramı temel olarak kültür ve iletişim kelimelerinin içeriğinden oluşur ve en az iki bileşene ihtiyaç duyar. 
Çünkü iletişim karşılıklılık gerektirir. Kültür tanımının ise çok farklı kullanımları vardır ve bu çalışmada toplumların davranışsal, dilsel ve düşünsel 
normları çerçevesinde kullanılacaktır. Dünya üzerinde çok sayıda kültür olduğu düşünülürse her kültürün birbiriyle iletişime geçmesi için de kültürlerin 
birbiriyle temas içerisinde olması gerekir. Özellikle de iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki ilerleme; dünya nüfusunun artması; küreselleşme;  
turizm ve ticaret; göç hareketleri ve ülkeler arası eğitim programları hareketliliği kültürlerarası iletişim koşullarını yoğunlaştırmıştır. 

Bu çalışmada, farklı kültürel geçmişleri olan iki komşu ülkenin, Türkiye ve Ermenistan’ın, kültürlerarası iletişim engellerinin ne olduğu konusuna 
odaklanılacaktır. Her iki ülkenin maddi ve manevi kültürel varlıklarından hareketle ortak noktalar ve farklılıklar belirlenerek iletişim durumlarının 
seviyesi ortaya konulacaktır. İki ülkenin iletişimini engelleyen unsurlar tek tek ele alınarak çözüm önerilerinde bulunulacaktır.  

İletişimsel boyutu ortaya koyan noktalardan hareketle Türkiye-Ermenistan iletişimi yorumlanacaktır. Dilsel iletişim, sözsüz iletişim, sosyokültürel 
ve stratejik yeterlikler olarak ele alınacak olan iki ülke iletişimi bu destek noktaları üzerinden incelenecektir. Dilsel iletişimin ardından toplumların 
tarihsel, coğrafi, ekonomik, sosyokültürel ve stratejik yapılarının aynılık ve farklılıkları önemlidir. İki ayrı etnik grubun yüzyıllarca aynı topraklarda 
oluşturmuş oldukları maddi ve manevi ortak öğeler bulunmakla birlikte 1991 yılı itibariyle iki komşu ülke boyutunda bir iletişim süreci başlamıştır.  

Buradan hareketle Türkiye ve Ermenistan’ın iletişim düzeyi hakkında bir yargıya varılarak kültürler arası iletişim engellerinin neler olduğu ve nasıl 
en aza indirgenebileceği tartışılacak ve bu konuda önerilerde bulunulacaktır.  


Giriş 

  Kültürlerarası iletişim kavramı, hem kültüre ait hem de iletişime ait tüm bileşenleri kapsamaktadır. Ayrı iki terim olan kültür ve iletişim kavramları günümüzde ortak anlamlar yüklenerek, kültür temelli iletişim çalışmalarının yürütülmesinde rol almaktadır. Türkiye ve Ermenistan gibi ortak kültürü olup da iletişimi olmayan iki komşu ülke için de kültürlerarası iletişim çalışmalarından yararlanılarak iletişimin kurulması amaçlanmaktadır. Bunun için öncelikle kültürlerarası iletişim kavramının tanımı yapılarak bu çalışma için sınırları belirlenmeli; sonra bu kavram, Türkiye-Ermenistan örneklemi üzerinden ele alınarak iki ülke iletişiminin öncesi ve bugünkü durumu değerlendirilmelidir.  Kültürlerarası iletişim, iki ayrı insan grubunun manevi ve maddi kültürel öğeleri yardımıyla temasa geçmesi, birbirini algılaması, anlamaya çalışması, kabul etmesi, saygı göstermesi ve birlikte yeni manevi ve maddi değerler üretmesine imkân sağlayan disiplinler arası bilimsel faaliyetler bütünüdür. Bir grubun sahip olduğu dil, din, ahlak yapısı, değerleri, adet ve geleneklerini kapsayan manevi kültür öğeleriyle; teknolojik varlığı, üretim araçları, sanat ve ekonomik-sosyal altyapısını oluşturan maddi kültürel öğeleri bu faaliyetler bütünü içerisinde yer almaktadır. İnsan davranışlarını dil ve inancın yönlendirdiği düşünülürse manevi öğelerin maddi öğelerden daha kuvvetli bir şekilde iletişimde etkili olduğu söylenebilir. Bu sebeple, iletişim engelleri ele alınırken öncelikli iletişim alanları göz önünde bulundurularak, onların sekteye uğradığı durumlarda iletişimin hangi yönde ilerlediğine bakmak yerinde olacaktır. Kültürlerarası iletişim kavramı, insanların uyguladığı etkinlik olarak eski olmakla birlikte akademik bir disiplin olarak henüz yeni bir disiplindir. Bu disipline tarihsel olarak bakacak olursak, kültürlerarası iletişim kavramını ilk kez kullanan kişi Amerikalı antropolog Edward T. Hall olmuştur. Hall’ın 1959’da yayınladığı Sessiz Dil isimli kitabı alanın kurucu belgesi niteliğindedir. Hall için kültürlerarası iletişim paradigmasının ana unsurları sözsüz iletişim, bilgi alışverişi, kültürel farklılıkların kabulü ve eğitimdir. Kültürlerarası iletişim kavramının Üniversitelerde ve diğer kuruluşlarda öğretimi ve eğitimi ABD’de 1970’li yıllarda Avrupa’da ise 1980’li yıllarda ortaya çıkmıştır1. Kartarı’ya göre kültürlerarası iletişimin amacı, “farklı kültürlerden insanlar arasında gerçekleşen iletişimi anlamak ve açıklamak, iletişim süreçleri ile ilgili tahminlerde bulunmak” tır2. İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, küreselleşme nin ekonomi alanındaki gelişimi, kültürel çeşitliliğin artış içinde olması ve nüfusun artması kültürlerarası iletişim alanında gelişmelere yol açmaktadır3. Hall, kültürlerarası iletişim kavramını bir disiplin olarak inceleyen ilk araştırmacı olmaktan başka bu alanın kavramsal ve kuramsal çerçevesini oluşturan farklı çalışmalarla da alana katkıda bulunmuştur. Ona göre, farklı kültürlerin üyeleri iletişim kurmak ve bir etkileşimde bulunmak için birbirleri hakkında yüksek derecede bilgiye sahip olmasalar da olur. Önemli olan en gerekli bilgilerin bilinmesidir4. Bu durumda, Türkiye-Ermenistan kültürlerarası iletişimi için bilinmesi gereken karşılıklı bilgi mevcuttur. Yüzyıllardır aynı coğrafyada yaşamış, ortak kültürel değerlerin ve ortak bir geçmişin sahibi olan iki ülke için iletişimi başlatmak ve doğru bir şekilde yürütmek için gerekli altyapı hazırdır. Bu halde neden iki komşu ülke arasında bir iletişim başlatılmamış veya başlatılamamıştır. 

Bu durumda kültürlerarası iletişim engellerinin olduğu düşünülebilir. 
Bu engeller geçmişten gelen ve günümüze kadar devam eden iletişim engelleridir. Kültürlerarası iletişim çalışmaları, toplumsal ilişkilerin gelişmesiyle birlikte insanların diğer insanlar hakkında ne düşündüklerini, onları nasıl etkilediklerini ve onlarla nasıl ilişki kurduklarını incelemek maksadıyla önemli hale gelmiştir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte, uluslararası ilişkilerde ve ülkelerin komşuluk ilişkilerinde bireyin rolü önemli bir hal almıştır. Siyasi iktidarların kendi devamlılıkları için kişilerin beklentilerini bilmek istemeleri sebebiyle kamuoyunun fikir ve görüşleri alınmaya başlanmış, bu sebeple birçok stratejik araştırma merkezi, vakıf, kurum ve kuruluşlar kurulmuştur. Bu kuruluşlar ülkeler arası iletişimi farklı yöntemlerle ölçerek politika üretme ve geliştirme süreçlerinde yardımcı olmuşlardır5. Kültürlerarası iletişim çalışmalarının son derece önemli hale geldiği günümüzde, Türkiye-Ermenistan iletişim engelleri üzerine yapılacak olan bu çalışma, sınırlı iletişime sahip iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi adına olumlu bir katkıyı hedeflemektedir. Türkiye ve Ermenistan tarihi süreçte yüzyıllarca aynı topraklarda yaşamıştır. Bu zaman süresince aynı ve farklı kültürel değerler oluşturmuşlardır. İki ülke arasındaki kültürel benzeşmenin yüzyıllardır süregeldiği görülmektedir. Türkiye-Ermenistan arasındaki kültürel benzerlikler maddi ve manevi değerlerden oluşmaktadır. Bunlar kılık kıyafet, kullanılan araç gereç, yeme içme, halk oyunları ve halk müziği gibi maddi unsurlardır. Kültürel farklılıkları ise, daha çok dil, din, hayat görüşü gibi manevi değerler oluşturmaktadır. Dolayısıyla kültürel ayrışmaya neden olan ve iletişim için önemli olan dil, din ve dünya görüşü farklılığı engel teşkil etmektedir. Bunların yanı sıra, iki toplumun farklı toplumsal hafızalara sahip olması da iletişim kanallarını engelleyen nedenlerden birisidir. Dil, din, dünya görüşü ve toplumsal hafızanın farklı olması iletişimi olumsuz yönde etkilemektedir. Kültürlerarası iletişim engelleri bağlamında en büyük engel dil yeterliğidir. Dil, iletişimin ilk ve en önemli katmanıdır6. Bununla ilgili olarak 2006 yılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Tavsiye ’sinde şöyle bir ifade yer almaktadır: “…yabancı dilde iletişim kurmak anlama yeteneği, vurgulama ve yorumlama yeteneği, düşünceler, hisler, fikirler, gerçekleri içerir… sosyal ve kültürel statüye göre, o anki ihtiyaçlara göre değişir… yabancı dille iletişim hüner ve karşıdaki kültürü anlamayı da gerektirir…”7. Türkiye-Ermenistan iletişimi ele alındığında da en büyük iletişim engelinin dil olduğu görülür. Ermenice, Hint-Avrupa dil ailesine ait, MS. V. Yüzyılda Mesrop Maştods adlı  bir din adamı tarafından geliştirilmiş bir alfabeye sahip bir dildir. Türkiye’de Ermenice bilen kişi sayısı da Ermenistan’da Türkçe bilen sayısı da oldukça azdır. Mevcut sayı her iki ülkenin birbirleriyle iletişim kurabilmesi için yeterli bir sayı değildir. Oysa Chandler’e göre, farklı konuşan toplumlar farklı düşünmektedir8. Hem farklı konuşan hem de birbirinin dilini bilmeyen iki komşu ülke Türkiye ve Ermenistan için kültürlerarası iletişimde en büyük engel dil konusudur. İki kültür arasında ne kadar çok farklılık varsa kültürlerarası iletişim engelleri de o kadar çoktur. İki kültür arasındaki dil engelinden sonraki engel sözsüz iletişim engelidir. Bazı araştırmacılar sessiz iletişim ibarelerinin her toplum için aynı olduğunu düşünse de 9Türkiye ve Ermenistan için bu durum geçerli değildir. 

Her iki toplum için de jestler, mimikler, işaret dili farklıdır.                                

Üçüncü iletişim engeli ise sterotipler ve ön yargılardır. Sterotipler negatif ya da pozitif olabilirken; önyargılar her zaman için olumsuzdur. Her ikisi de bir bireyin kendi kültüründen temellenen ve etkilenen durumlardır10. Diğer iletişim engelleri ise endişe ve ırkçılıktır. Bazı kültürler, yeni bir kültürün farklılığı karşısında endişeye kapılır. Irkçılık ise kültürlerarası yanlış anlaşılmaları tetikleyen ciddi bir iletişim engelidir 11. Bu kültürel tarihe sahip olan Türkler ve Ermeniler, önce Selçuklu daha sonra Osmanlı Devletleri içerisinde birlikte uzun süre yaşamışlardır. 19. Yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti bünyesindeki etnik grupların Osmanlı’dan ayrılma ve kendi devletlerini kurma girişimlerine Ermeniler de dâhil olmuşlardır. Ermeni milliyetçiliğinin doğması ve gelişmesiyle birlikte bir Ermeni Devleti’nin kurulması fikri 20. Yüzyıl başlarında Ermeniler için ulaşılmaya çalışılan bir hedeftir. Ermeniler bu hedeflerine, 1917 yılında Rus Devleti’nin bölgede etkinliğinin azalmasının ardından, 1918 yılında merkezi Erivan olan Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ile ulaşmışlardır. Ancak bu devlet 2,5 yıl sonra, Aralık 1920’de, Ermeni Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adıyla Sovyetler Birliği’ne katılmıştır. Bu tarihten 1991 yılına kadar olan dönemde Türkiye-Ermenistan ilişkileri Sovyetler Birliği aracılığıyla kurulmuştur. Ermenistan’ın bağımsızlığını tekrar kazanması 1991 yılında gerçekleşmiştir. 

Genel Değerlendirme ve Sonuç Genel olarak değerlendirdiğimizde, Türk-Ermeni ilişkilerini 5 dönemde inceleyebiliriz. 1Başlangıcından 1890’lı yıllara kadar olan dönem; 2- 1890’lı yıllardan 1915 yılına kadar olan dönem; 3- 1915-1920 yılları arasındaki dönem; 4-1920-1990’lı yıllar arasındaki dönem; 5- 1991-2014 yılları arasındaki dönem.  Ermenistan’ın 1991 yılında bağımsızlığını kazanmasından bu yana Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişki tesisi için uygun koşullar oluşmamıştır. İkili ilişkilerin başlatılması için Türkiye, Nisan 2005’te Ermenistan’a Ortak Tarih Komisyonu kurulmasını önermiş ancak bu girişim bir sonuç vermemiştir. 2007 yılında ise Ermenistan’la sorunlarımızın ortadan kaldırılması ve ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla İsviçre’nin arabuluculuğuyla yeni bir süreç başlamıştır. Bunun sonucunda 10 Ekim 2009 tarihinde “Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü” ile “İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü” imzalanmıştır. Bu protokoller ikili ilişkilerin normalleşmesi için atılmış önemli bir adımdır. Türkiye hükümeti, protokolleri imzalandıktan sonra TBMM’ye göndermiştir. Ancak Ermenistan hükümeti, 22 Nisan 2010 tarihinde protokolleri dondurduğunu açıklamıştır. Bu durumda; ortak sınırın açılması, çalışma gruplarının oluşturulması ve alt komisyonların çalışmaya başlaması sekteye uğramıştır. Dolayısıyla, “sıfır sorun politikası” çerçevesinde komşuluk ilişkilerini yeniden yapılandırma hedefinde olan Türkiye bu hedefine henüz ulaşamamıştır. 23 Nisan 2014 tarihine gelindiğinde Türkiye, Başbakanlıktan yapılan yazılı bir basın açıklaması ile 1915 olaylarına ilişkin bir taziye mesajı yayınlamıştır. 8 ayrı dilde yayınlanan bu mesaj, Ermeni kimliğini anlama ve iletişim kurma noktalarından hareketle yazılmış bir mesajdır. Hükümetin ikili ilişkilerle ilgili geldiği son noktanın bu olduğu bir durumda iki ülke arasındaki karşılıklı algının belirlenmesi de bir kat daha önem içermektedir. Çünkü iletişimin başlayabilmesi için iki milletin birbirini nasıl algıladığı ve doğru algılaması için nasıl bir çaba gerektiği konuları önemlidir. Farklı kültürden insanların birbirlerini anlamalarını sağlamak ve iletişim kurmalarına vesile olmak için kültürel uyum gerekmektedir. Bunu sağlayabilmek için de bu kültürlerin birbirini nasıl                                                           
algıladığını bilmek lazımdır12. İki kültür arasındaki algıyı bildikten sonra, kültürlerin birbirleriyle iletişimi için alınacak tedbirler ortaya çıkar. Kültürlerarası iletişim engeli olarak anılan iki husus -dil ve sözsüz iletişim- çözülebilir iletişim engellerinden sayılmaktadır. Dil engeli, bir başka dil iletişime sokularak ortadan kaldırılabilir. Türkiye-Ermenistan için İngilizce veya Rusça iki kültürün birbirini anlamakta kullanabileceği alternatif dil olabilir. Bunun bir örneği, 25 Ocak 2015 tarihli Ermenistan ziyaretimiz esnasında yaşanmıştır13. Diğer bir engel olan sözsüz iletişim için de jestler, hediyeler, göz kontağı, benzer giysiler giymek ve dokunmak önemli bir engel kaldırma yöntemidir. Bununla birlikte önyargılar, algısal farklılıklar, yanlış anlamalar, olumsuz sterotipler, kültürel şoklar ve ırkçı davranışlar da dil ve inanç sistemine saygı ile çözülebilecek iletişim engelleri arasındadır. Kültürlerarası iletişim engellerini aşmak için kullanılacak iki önemli anahtar; dil ve inanç sistemine saygıdır. Farklı kültürlerden insanların birbirlerini anlamalarını ve birlikte yaşamalarını kolaylaştırmaları için kültürel uyumu yakalamaları gerekir14. 

Yukarıda sayılan kriterlere ek olarak iş seyahatleri, proje gezileri, öğrenci değişim programları, bilim ve turizm gezileri, eğitim gibi unsurların uygulanması 
da ülkelerin karşılıklı olarak birbirlerinin kültürlerine saygı duymalarına, birbirlerini anlamaya çalışmalarına, kişilerarası iletişimi doğru yönetmelerine ve 
belirsizlikler karşısında olumlu bir tavır almasına neden olur. 
Bu durumda karşılıklı iletişim engellerinin ortadan kaldırılması için önemeli bir adım atılmış olur. 

KAYNAKLAR   

Belaskova, L. 2011. Communication Misunderstandings and their Impact on Dealing Between Multicultural Companies, Bachelor Thesis, 
Tomas Bata University in Zlin Faculty of Humanities, s.40. 

Jandt, F. 2010. An Introduction to Intercultural Communication:identities in a global community. Los Angeles: Sage Publications. 

Chandler, D. 1994. The Sapir-Whorf Hypothesis. Aberystwyth University. EUR-Lex  2006, 394/14.   

Gibson, J.W. , Hanna, M.S.1992. Introduction to Human Communication, WCB. Hall, E.T.  1976. How Cultures Collide. Psychology Today 10. 

Kartarı, A. 2001. Farklılıklarla Yaşamak: Kültürlerarası İletişim. Ankara: Ürün. 

Leeds-Hurwitz, W. 1990, “Notes in the History of Intercultural Communication: 
The Foreign Service Institute and the Mandate for Intercultural Training.”, Quarterly Journal of Speech, 76 (3). 

Uygur, N. 1996, Kültür Kuramı, Yapı Kredi Yayınları.  


DİPNOTLAR;
        
1 Hall, E.T.  1976. How Cultures Collide. Psychology Today 10, s.66-74. 
2 Kartarı, A. 2001. Farklılıklarla Yaşamak: Kültürlerarası İletişim. Ankara: Ürün, s.12-13.  
3 A.g.e. s. 8. 
4 Leeds-Hurwitz, W. 1990, “Notes in the History of Intercultural Communication: The Foreign Service Institute and the Mandate for Intercultural Training.”, Quarterly Journal of Speech, 76 (3), s.269. 
5 Gibson, J.W.,Hanna, M.S.1992. Introduction to Human Communication, WCB. 
6 Uygur, N. 1996, Kültür Kuramı, Yapı Kredi Yayınları, s.15. 
7 EUR-Lex  2006, 394/14.  
8 Chandler, D. 1994. The Sapir-Whorf Hypothesis. Aberystwyth University.  
9 Jandt, F. 2010. An Introduction to Intercultural Communication:identities in a global community. Los Angeles: Sage Publications, s.112. 
10 A.g.e. s. 86-90. 
11 A.g.e. s. 82.
12 Bu konuda yapılmış iki anket çalışması vardır. 
1-Komşu Ülke Elitleri Türkiye’nin Dış Politikasını Nasıl Algılıyor? adlı bu çalışma, Doç. Dr. Savaş Genç ve ekibi tarafından Fatih Üniversitesi tarafından 
desteklenmiş olan bir Bilimsel Araştırma Projesidir. Bu proje için yapılan anket çalışmasında sorular, sokaktaki insan’dan ziyade karar alma sürecine 
doğrudan ya da dolaylı olarak etki etme potansiyeline sahip olduğu düşünülen ve elit diye tanımlanan eğitim seviyesi, ekonomik ve sosyal statüsü 
yüksek kimselere uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’nin 2002 yılı itibariyle komşularıyla olan ilişkilerinde daha barışçıl, uluslararası 
politikada daha aktif bir politika izlediği ortaya çıkmaktadır. Bölgesel aktör denildiğinde Türkiye’nin ilk sırayı aldığı bölge Balkanlar olmakla birlikte, 
Kafkaslarda Türkiye Rusya’dan sonra ikinci sırayı almaktadır. Ermenistan için ilk sırada Rusya vardır. Türkiye’nin Ortadoğu rejimleri için bir model olup 
olmadığı sorusuna ise sadece Ermenistan “hayır” demiştir. Bu çalışma Türkiye’ye kara sınırı olan Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, 
Irak ve Suriye olmak üzere yedi ülkede gerçekleştirilmiştir. Bu sonuçlardan Ermenistan’ın Türkiye’nin dış politika algısıyla ilgili söyleyebileceklerimiz; 
Türkiye’nin aktif bir politika izlediğini düşünme oranın en düşük olduğu ülke Ermenistan’dır. Türk dış politikasının daha barışçıl yönde ilerlediğine inanma 
oranının en düşük olduğu ülke yine Ermenistan’dır. Ermenistan, Türkiye’yi en iyi komşu sıralamasında en son sırada görmüş; savaş çıktığında sığınılacak 
ülke olarak %10 oranında oylamış; Türkiye’yi Ortadoğu ülkeleri için bir model olarak görmemiştir.  

2- Türkiye ve Ermenistan: Kalıpları Kırmak, Sınırları Açmak adlı bu çalışma, 14 Nisan 2009 tarihli, 199 no’lu Avrupa Raporudur. International Crisis Group 
adlı sivil toplum kuruluşu tarafından yürütülmüş olan bu çalışma, araştırma ve anket verilerine dayanmayan, daha önce yapılmış olan araştırma verilerinin 
bir araya getirildiği bir durum tespit raporu niteliğindedir. Bu raporda, güncel bir soruna katkı ya da yeni bir çözüm önerisi sunmak yerine daha önceki 
öneriler tekrarlanmıştır. Bu öneriler; sınırları açmak, Dağlık Karabağ sorununu çözmek, Ani harabelerini korumak adına çaba göstermek ve kapsamlı 
araştırmalar yapmak şeklinde sıralanmıştır. Bunlara ek olarak kısa vadede gerçekleşmesi zor olan önerilerde de bulunulmuştur. 
   Ermenistan’a “…mevcut süreç karşısında Türkiye kamuoyunun tahrik olmasına neden olabilecek soykırımın tanınmasına ilişkin açıklamalar ve uluslararası 
eylemlerden kaçınmalı” şeklinde bir öneride bulunmuştur. Raporun 9. sayfasında yer alan bir açıklama bu çalışmanın amacını ve hedefini tanımlar niteliktedir.
   “Kriz grubu, Osmanlı veya soykırım çalışmaları üzerine uzman değildir ve amacı, ortaya kesin bir tarih anlatısı koymak değildir. 
Bundan ziyade Kriz Grubu’nun amacı, çok sayıdaki anlatı ve tartışmalara dair farklı kesimlerin argümanlarını bir araya getirmek, bunları güncel siyasi 
bağlama oturtmak ve Türkiye-Ermenistan ilişkileriyle bağlantılarını ortaya koymaktır”. Yukarıda belirtilen amaç çerçevesinde farklı tartışmalara değinilmiş 
ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusu siyasi bir temele oturtulmaya çalışılmıştır. Ancak kullanılan bilgi kaynaklarının bir demece (sayfa 1, dipnot 1), 
bir mülakata (s.1, dipnot2), bir tv programı anketine (sayfa 24, dipnot 199) dayandırılması ve bu kaynaklar üzerinden genellemelere gidilmesi 
çalışmanın bilimsel güvenirliği ve geçerliliği için bir sorun oluşturmuştur. 

13 25.01.2015-02.02.2015 tarihli Ermenistan-Erivan ziyareti esnasında CRRC Armenia’da yapılmış olan çalışma toplantısında Ermenice konuşma ile netlik 
kazanmayan konuşmalar İngilizce destekle yürütülmüştür. Bu da ikinci bir dilin iletişimi kurmak ve korumak anlamında desteği olduğunu göstermektedir. 
14 Belaskova, l. 2011. Communication Misunderstandings 
and their Impact on Dealing Between Multicultural Companies, Bachelor Thesis, Tomas Bata University in Zlin Faculty of Humanities, s.40.  
     

***