25 Ocak 2016 Pazartesi

Ermeni Soykırımının 100. Yıldönümü Ulusal Bildirisi Üzerine Bir Değerlendirilme





Ermeni Soykırımının 100. Yıldönümü Ulusal Bildirisi Üzerine Bir Değerlendirilme






(01.11.2015)
 

Dr. Hatem Cabbarlı
Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı

Ermeni diaspora teşkilatları 1965 yılına kadar ABD ve Avrupa’da sözde Ermeni soykırımı propagandasını tek başına üstlenerek geniş yelpazede faaliyet göstermiştir. Ermenistan Cumhuriyeti 1965’de bu süreçte yer almış, bağımsızlığını ilan ettikten sonra uluslararası alanda Ermeni soykırım propagandasının eşgüdümlüğünü üstlenmiştir.

Ermenistan ve diaspora teşkilatları geleneksel olarak Avrupa ve ABD’de sözde Ermeni soykırımının tanınması için faaliyet gösterseler de, Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Latin Amerika, Orta Doğu, Güney Doğu Asya ülkeleri ve eski Sovyet coğrafyasında propaganda faaliyetlerini genişletmişler.

Sözde Ermeni soykırımının 100. yılında Ermenistan ve Ermeni diaspora teşkilatları bu konudaki faaliyetlerini değerlendirilmiş, yeni eylem planı hazırlamış ve uygulamaya koymuşlar. Bu eylem planı ve propaganda çalışmaları 2011’de Ermenistan Hükümeti’nin ‘Soykırımın 100. Yıl Etkinlikleri Koordinasyonu Devlet Komisyonu’ adlı kurumun kurulmasıyla ivme kazanmıştır. Komisyon’un Başkanı Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’dır. Dışişleri Bakanlığı, Ermeni Apostol Kilisesi, Diaspora Bakanlığı, Ermenistan ve diaspora teşkilatları komisyonda temsilci bulundurmaktadır.

Komisyon’un 27 Mayıs 2014 yılında yapılan 4. toplantısında Ermeni soykırımının 100. Yılında düzenlenecek etkinlikler planını ve bu etkinliklerde kullanılacak slogan ve logo kabul edilmiştir.
Soykırımın 100. Yılı Etkinlikleri Koordinasyonu Devlet Komisyonu, 29 Ocak 2015’te toplantı yapmış ve bu toplantıda ‘Ermeni Soykırımının 100. Yıldönümü Ulusal Bildirisi’ adlı belge kabul edilmiştir.[1]

100. Yıl anma etkinliklerini düzenleyen resmi komisyonun aldığı karar uyarınca, Bildiri belgesinin aslı Ermeni Soykırımı Müze ve Enstitüsüne teslim edildi. Ermenistan Devlet Başkanı aynı zamanda belgenin bir kopyasının Birleşmiş Milletler (BM) Teşkilatı Genel Sekreterliği’ne yollanacağını, diğer bir örneğinin ise Ermenistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi’ne teslim edileceğini bildirdi.

Bildiri, devletin resmi protokollerine uygun olarak Ermenistan bayrakları ile süslenmiş soykırım anıtında, silahlı kuvvetlerinin muhafız bölüğü onur kıtasının da hazır bulunduğu, yurt dışından gelen misafirlerin önünde okundu.

Daha önceki törenlerle kıyaslanınca, Bildiri’nin hazırlanması ve okunmasının sözde Ermeni soykırımının 100. Yılı dolayısıyla daha önemli olduğu vurgulanmaktadır.  Ermenistan resmi daireleri ve basınında Bildiri’nin Ermenistan halkının ortak iradesini ortaya koyduğu, aynı zamanda  ‘Ermenistan’ın ve Ermenistan halkının, soykırımın önlenmesi ve soykırıma maruz kalan halkların haklarının iadesi ve tarihi adaletin yerine getirilmesi yönünde uluslararası mücadelenin devam etmesi konusunda var olan talepleri’ olduğu iddia edilmektedir.

Bildiri’yi önemli kılan nedenlerden biri, Bildiri’nin müsebbibinin Ermenistan Cumhuriyeti devleti olmasıdır. Bu itibarla Bildiri, Ermenistan Cumhuriyeti’ni bağlar niteliktedir. Diğer bir deyişle, Bildiri’nin sorumluluğu Ermenistan Cumhuriyeti’ne aittir. Bildiri’nin muhatapları uluslararası camia ve Türkiye Cumhuriyeti olduğu için, buna mukabil, Ermenistan Cumhuriyeti de bu Bildiri nedeniyle uluslararası camia ve Türkiye Cumhuriyeti’nin muhatabı konumundadır. Bu durum, Bildiri’yi siyasi öneme sahip belge niteliğine getirmektedir ve Bildiri’nin içeriği bu siyasal önemi artırmaktadır. Bildiri’nin ikinci önemli nedeni ise Ermenistan’ın 2015 yılı ve sonrasında takip edeceği “Soykırım Siyasetinin” taslağı niteliğinde olmasıdır.[2]

Bildiri’nin Siyasi ve Hukuki Yapısı

Bildiri içerik olarak dört ana noktaya temas ermektedir ve dört bölümden oluşmaktadır:

Birinci bölümde sözde Ermeni soykırımının uluslararası alanda kınanması ve tanınması yönünde diaspora ve Ermenistan’ın 100 yıllık propaganda ve mücadele süreci vurgulanarak hukuki temel ön plana çıkarılmaktadır. Bildiri’de Ermenistan Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Bildirisi ve Ermenistan Cumhuriyeti Anayasası’na atıfta bulunmakla beraber uluslararası hukuk bağlamında da bir takım önemli noktalara; BM Genel Kurulu’nun 11 Aralık 1946 tarihli ve 96 (I) sayılı kararına, 9 Aralık 1948 yılında Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne, BM’nin 10 Aralık 1948 yılında kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne, 16 Aralık 1966 tarihli Sivil ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Antlaşma’ya, 26 Kasım 1968 Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlara Zaman Aşımı Uygulanmamasına İlişkin Konvansiyon’a ve insan haklarıyla ilgili birçok uluslararası akitlere değinilmiştir.

Bildiri bir bakıma Ermeni diaspora kurumlarının ve Ermenistan’ın bu güne kadar konuyla ilgili uluslararası alanda yaptıklarının ve bundan sonra yapacaklarının bütünüdür. Büyük bir ihtimalle Ermeni diaspora kurumları ve Ermenistan sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bundan sonraki faaliyetlerinde bu Bildiri’ye dayanacak ve eylem planlarını bu Bildiri’de belirtilen uluslararası hukuk belgelerine göre hazırlayıp uygulayacaklar.

Bildiri’de, 1915’de İtilaf Devletleri’nin 24 Mayıs’ta Ermenilere karşı işlenmiş ağır suçun tarih sayfalarında ilk kez ‘İnsanlığa ve medeniyete karşı suç’ olarak görülmesi ve Osmanlı devlet adamlarının sorumluluklarını üstlenmesi gerektiği vurgulanmış, 10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması ve 22 Kasım 1920 ABD Başkanı Wilson’un Tahkim Kararı öne çıkarılmıştır. Sevr Antlaşması ve Wilson’un Tahkim Kararı’nın metinde yer alması, Ermenistan’ın Türkiye’den tazminat ve toprak talebinin olmadığı iddiasını çürütmektedir. Zira bu talepler gündemde olmasaydı, Bildiri’de hiç bir hukuki dayanağı olmayan Sevr Antlaşması ve Wilson’un Tahkim Kararı’na atıfta bulunulmazdı.

Bildiri’nin ikinci bölümünde sözde soykırıma maruz kalan 1,5 milyon Ermeni anılmakta, ‘İnsanlığa karşı işlenmiş korkunç bir katliam olarak Ermeni Soykırımı’nı tanıyan veya kınayan devletlere, sivil toplum kuruluşlarına dini kurumlara şükran sunulmaktadır. Sözde Ermeni Soykırımını tanıyan veya kınayan devletlere teşekkür edildikten sonra bunu yapmayan diğer devletlerin de aynısını yapmaları beklenmektedir. Yani, sözde Ermeni Soykırımının tanıtılması yönünde Ermeni diaspora kurumları ve Ermenistan tarafından propaganda çalışmaları 100. Yıl etkinliklerinden sonra da devam edecektir.

Üçüncü bölümde bundan sonra siyasi taleplerin neler olacağı ifade edilmiştir. Bu bölümde uluslararası alanda sözde Ermeni soykırımını kınama, çağrı ve siyasi tasarıları kabul edilmesinin önemi vurgulanmakla beraber, tarihi olayın kınanması, tasarıların kabul edilmesinin yeterli olmayacağı bildirilmiştir. Bildiri’nin 6. maddesinde ise sözde ‘Ermeni soykırımının uluslararası düzeyde tanınmasına ulaşılması ve soykırım sonuçlarının giderilmesi meselesinde kapsamlı hukuki taleplerin dosyası hazırlamakta, bunu bireysel, toplumsal ve ulusal hak ve meşru menfaatlerinin restorasyon sürecinin başlangıcı’ olarak gösterilmektedir. ‘Kapsamlı hukuki taleplerin dosyası hazırlamakta’ ifadesi ise orta ve uzun vadede Ermenistan’ın tazminat ve toprak talebinin gündeme geleceğini göstermektedir.[3] Bu ifadeler, hukuk tarihinde Ermeni diasporası ve Ermenistan’ın bu güne kadar görülmeyen bir işlem uygulamaya koyacaklarını, hiç bir uluslararası mahkeme kararı olmadan, yani suç ispatlanmadan tazminat ve toprak talebini gündeme getirerek, uluslararası alanda destek arayacaklarını kanıtlamaktadır.

7. maddede ise, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin, Ermenistan Cumhuriyeti’ne uyguladığı yasadışı ablukayı, uluslararası alanda Ermeni karşıtı tutumunu ve devletlerarası ilişkilerinin normalleşmesinde önkoşullar öne sürmesini, Ermeni soykırımının, Büyük Felaketin (Medz Yeğern) bugüne dek cezasız kalmasının bir sonucu[4] olduğu kaydedilmektedir. Bildiri’de ana metnin sadece geçmişe dönük değil, geleceğe yönelik olmasına özel önem verilmiştir.

Ermeni diasporası ve Ermenistan her fırsatta Türkiye’nin Ermenistan’a ekonomik müeyyide uyguladığını bildirmektedir. Her şeyden önce bu gerçek değildir, iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulmadığı için sınırlar kapalıdır. Ermenistan bağımsızlığını ilan ettikten sonra Türkiye’ye yönelik yapıcı politika izlememiş, iki ülke arasındaki sınırları tanımamıştır. Böyle bir durumda Türkiye’nin ekonomik müeyyide uyguladığı iddiası hiç de ahlaki değildir. Burada bir diğer mesele de devletlerin her hangi bir konuda ciddi anlaşmazlık yaşadıkları takdirde birinin diğerine veya karşılıklı olarak birbirilerine ekonomik müeyyide uygulaması örneğidir. Nitekim Rusya Kırım konusunda ve Ukrayna krizinde ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) ulusal çıkarlarını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini direkt olarak tehdit etmese de, ABD ve AB bu ülkeye karşı yaklaşık bir yıldır ekonomik ve siyasi müeyyide uygulamaktadır. ABD sadece Rusya’ya değil, aynı zamanda İran, Kuzey Kore ve diğer devletlere de aynı nedenlerden dolayı ekonomik ve siyasi müeyyideler uyguluyor. İlginç olan, ABD ve AB ülkelerinin Ermenistan’ın Türkiye’ye yönelik Sözde Ermeni Soykırımı propagandasına devam ettiği, toprak bütünlüğü tanımamasına rağmen Türkiye’den Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve sınırları açmasını talep etmektedir.

Bu bölümde dikkat edilmesi gereken bir nokta da, Bildiri’de temel vurgunun sözde Ermeni soykırımının tanınması ve kınanması değil, aksine genel olarak insanlığa karşı işlenen benzer suçların engellenmesi üzerinde olduğudur. Bu zaman Ermenilerin asılsız iddiaları millet ve bireylerin acısı ve felaketi olarak değil, uluslararası alanda insanlığın acısı ve felaketi olduğu ön plana çıkarılmakta ve Türkiye’nin yeniden böyle bir soykırım yapacağı tehdidinin var olduğu öne sürülmektedir.

Dördüncü bölümde ise son 100 yıldır devam eden sözde Ermeni soykırımı propagandanın bundan sonra da yeni temeller üzerinde devam edeceği vurgulanmıştır. Burada gelecek nesillere güçlü bir vatan, özgür ve demokrat Ermenistan Cumhuriyeti, sözde Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığının tanınması, tüm dünyaya dağılmış Ermenilerin birleşmesi, yüz yıllık kutsal hedeflerinin gerçekleştirilmesi, Bildiri’ye daha strateji anlam kazandırılması çağrısı vardır.

Bildiri hukuki bakımdan Ermenistan’ı bağlar, Türkiye için hiçbir sorumluluk yüklemese de, uluslararası alanda Türkiye’yi zor duruma düşürebilir. Türkiye Hükümeti Bildiri’de adı geçen uluslararası hukuk belgelerine isnat ederek ciddi ve devamlılık arz eden karşı eylem planı hazırlayarak uygulamaya koyarsa, uluslararası alanda Ermenistan ve Ermeni diaspora kuruluşlarının asılsız propagandalarını ve iddialarını gayet rahatlıkla çürütebilir.


[1] В Ереване оглашена Всеармянская декларация к 100-летней годовщине Геноцида армян www.regnum.ru/­news/polit/1889852.html, 29.01.2015.
[2]TurgutKeremTuncel, ‘Ermeni Soykırımı’nın 100.Yıl Dönümü Hakkında Pan-Ermeni  Deklarasyonu’na Dair Bir Yorum,http://www.avim.org.tr/analiz/tr/ERMENI-SOYKIRIMI%E2%80%99NIN-100--YIL-DONUMU-HAKKI­NDA-PAN-ERMENI-DEKLARASYONU%E2%80%99NA--DAIR-BIR-YORUM/3974, 01.04.2015.
[3] Ermeni Soykırımının 100. Yıldönümü Ermeni Ulusal Bildirisi.http://armeniangenocide100.org/files/uploads/­2015/02/declaration-tr.pdf 9 Nisan 2015.
[4] Ermeni Soykırımının 100. Yıldönümü Ermeni Ulusal Bildirisi.


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder