SELÇUKLULAR ZAMANINDA ERMENİLER
Tarihte Ermeniler’in Türk idaresine girişleri, onların yaşadıkları bölgelerin Bizans İmparatorluğu’nun elinden alınması şeklinde olmuştur.Bizans’ın zulmüne dayanamayan Ermeniler, Alparslan’ın Anadolu kapılarındaki ordusunu kendileri için bir kurtarıcı olarak karşılamışlardır.Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusunda çok sayıda Ermeni bulunuyordu.Bizans , Ermeniler üzerindeki zulmü sebebiyle bunlardan emin olmadığı için Diyojen, taburların , Ermeniler’den gelebilecek aleyhte bir davranıştan korumak için özel tedbirler almak zorunda kalmıştı.Harp sırasında Ermeniler, Bizans ordusunu terk ederek “Türkler’e arkadaşça davrandılar”.Selçuklu Devleti de onlara bu davranışlarının mükafatı olarak huzurlu bir hayat temin etti.Selçuklu Sultanı Melikşah’ın çağdaşı Urfalı Ermeni Tarihçisi Matieus, Selçuklu Türkleri idaresindeki Ermenilerin huzurlu hayatını şöyle tasvir ediyor:”Melikşah’ın saltanatı Allah’ın lütfuna mahzar oldu.Hakimiyetindeki uzak ülkelere kadar yayıldı ve Ermeniler’e huzur verdi.Dünyanın hakimi Melikşah , sayısız askerlerden mürekkep ordusu ile Romalılar’ın memleketlerini fethe girişti.Kalbi Hıristiyanlığa şefkatle dolu idi.Geçtiği ülkelerin halkına bir baba gibi davrandı.Bir çok şehir ve vilayet kendi arzusu ile onun idaresine girdi.Bütün Ermeni ve Rum beldeleri onun kanunlarını tanıdı”
ERMENİ ZULMÜ
Birinci Dünya Savaşına yakın zamanlara kadar Osmanlı Devleti içinde huzur içinde yaşayan, Türk halkı o cepheden bu cepheye koşup gazi veya şehit olurken, askere bile gitmeyen Ermeni azınlık sanatla ve ticaretle uğraşmış ekonomik yönden zengin bir duruma gelmiş yatırımını yapmış Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan günümüze kadar ülkemizin ekonomisini ellerinde tutmuşlardır. Birinci Dünya Savaşına kadar Ermeniler “Millet-i Sadıka”(devlete bağlı millet) olarak literatürde yerini almıştır.
Ancak Avrupa’lı devletlerin ve Rusya’nın emellerini gerçekleştirmek için bu toplum üzerinde çalışmaları sonucunda onlara bağımsız bir “Ermenistan “ vadederek isyan ettirmeyi I. Dünya Savaşında Rusya’nın yanında yer almayı, kurtuluş savaşında Türk köylerinde katliamlar yaptırmayı başarmışlardır.
Geçen yazımızda 1914 yılına kadar Ermeniler tarafından çıkarılan isyanlardan bahsettik. I. Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin tutum ve davranışları Ermenilerin Sözde “Soykırım” günü kabul ettikleri 24 Nisan 1915 tarihinde Osmanlı hükümeti’nin Ermeni Tehcir Kanunu (Ermenileri Sevk ve İskan kanunu) çıkarmasına sebep 15 Nisan 1915’te Van ve Sivas’ta büyük isyanlar çıkarmaları ve Türk halkını katletmeleri ve sıralayacağımız nedenlerden dolayıdır ki zamanın Osmanlı Hükümeti Savaşın devam ettiği bu ortamda bir azınlığı savaşın dışında tutmak istediğinden 27 Mayıs 1915 tarihli zorunlu göç ettirme “Tehcir Kanunu”nu çıkarmıştır.
Bu konunun çıkmasının nedenleri
-Ermeniler, bölücü ve işgalci emeller taşıyan Avrupalı devletlerin etkisiyle de silahlı isyan, bölücü davranışlar ve terör yaparak devletin işleyişini engellemişlerdir.
-Bu tavırları ile diğer sadık halkı varlığını korumaya zorlamakta, böylece devletin arzu etmediği olaylara sebebiyet vermekteydiler.
-Problemleri ortadan kaldırmak için devletin fedakarca sürdürdüğü uygulama ve reform çalışmalarının olumlu sonuçları görülmekteydi. Buna rağmen Ermeniler uzlaşmaz tavırlarını devam ettirmekteydiler.
-Bu tutumları, sırf bir iç mesele olan bölgenin reformu işinin, bir dış mesele şeklinde devletler arası genel görüşmeler alanına çekilmesine yol açtı.
-Bu yolla, Osmanlı ülkesinin bir kısmında yabancı devletlerin nüfuz ve kontrolleri altında bir idari yapılanma ayrıcalığı kazanmaya yöneldiler.
-Türk Devleti’nin bütün bu yeni yapılandırma ve reformlarının, Avrupalı devletlerin etki ve baskısıyla, Osmanlı ülkesini bölünme ve parçalanmaya doğru çektiği birçok deneme ve üzücü gelişmelerle ortaya çıkmıştı.
-Devletin idari bağımsızlığı ve bütünlüğü, Avrupalı devletlerin baskısıyla yapılacak benzeri reformlardan, devletinin imkanlarının el verdiği ölçüde savunma ve korunmayı zorunlu kılmaktadır.
-Osmanlı Devleti’nin hayati meseleleri arsında önemli bir yer işgal eden bu baş ağrıtan Ermeni Probleminin, kesin bir biçimde ve tamamıyla çözüme kavuşturulması için, reform maksadıyla bir kere daha gerekli düzenlemeler planlanarak yürürlüğe konulmuştur.
-Bütün bunlara rağmen Ermeniler, tehcirden hemen sonra (Nisan 1915’te Rusların doğu sınırından saldırmaları üzerine) amaçları doğrultusunda, savaşa girmiş devletleri aleyhine düşmanlarla fikir ve işbirliği yaparak silahlı isyana kalkmış (15 Nisan 1915 Van ve Sivas isyanları gibi) askeri birliklerimize ve korumasız halka silahla saldırarak, şehir ve kasabalarda katliam, hırsızlık ve yağmalama suçu işlemişlerdir. Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Talat Paşa Meclis-i Vükela’ya (Vekiller Meclisine) sunduğu arz teskeresinde 30 Mayıs 1915’te tehcirin. . . . . . . . . . . . . . . . . . böyle sıralıyordu.
1915 ilkbaharının başlarında, yani Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşına girmesinden altı ay sonra kilise güdümlü Ermeni Çetelerinin Rusya’nın desteğindeki faaliyetleri şöyle sınıflanabilir;
-Ermeni Komiteleri, savaş başlar başlamaz Rus ordusuna katılmayı, onu desteklemeyi, düşman sınırı geçince onlarla birlikte çarpışmayı planlamışlardı
-Seferberlik ilanı üzerine askere gitmeyi reddetmişler, silahlarını alıp dağlara çıkmışlardır.
-Askere gidenler, silah ve cephaneleri de çalarak kaçmışlar, komitecilerin emrindeki çetelere katılmışlardı.
-Doğu Anadolu’nun birçok yerinde gizli komiteler faaliyetlerini arttırmışlar, bomba imalathaneleri kurmuşlar, silah depoları oluşturmuşlardır.
-Silahsız ve korumasız halk üzerine baskınlar yapılmış, günahsız pek çok masum vahşice katledilmiştir.
-Resmi binalara, askerlere, jandarmalara tecavüz ve saldırılar gittikçe şiddetlenmiş, şehit düşen askerlerin sayısı binlerin üzerine çıkmıştı.
-Çeşitli yerlerde isyanlar başlamış, bilhassa doğuya yaklaştıkça isyan bölgeleri daha sıklaşır olmuştu.
-Van’da büyük bir isyan başlatılmış, Rus ordusu ve Ermeniler şehri işgal etmeden önce ve ettikten sonra katliam yapılmış Van halkının büyük bir kısmı öldürülmüştür.
-Bütün bu hareketlerin başında, Osmanlı Meclisi’ne dahi girmiş bulunan Ermeni milletvekillerinin, tanınmış komitecilerinin, papazların, doktor ve avukatların bulunduğu görülmektedir.
Diğer yandan Kafkasya ve Anadolu’da devlete karşı savaşacak “Ermeni Gönüllü Birlikleri” kurulmuştu. Bu amaç için ABD’de kurulan “Milli Mudafa Komisyonu”nun üyeleri arasında Adana eski Piskoposu Muşeg, Ankara eski Piskoposu Papgen, Kütahya Piskoposu Köleseryan, Feriköy, Üsküdar eski vaizi rahip Dirayr da bulunuyordu.
İşte bütün bu nedenlerden dolayıdır ki Ermeniler bulundukları Doğu Anadolu’daki yerlerinden Çukurova, Suriye taraflarına zorunlu göçe tabi tutulmuşlardır. Çünkü Osmanlı Devleti Ermenilerin savaşa bulaşmasını istemiyordu. Göç sırasında da bütün güvencelerin tanımış ve güvenlik tedbirlerini almış ve bu konuda sorumlu devlet anlayışıyla hareket etmiştir.
Bu konuda Türk Devletinin daima başı dik ve alnı açıktır. Bütün arşivlerimizde araştırmaya açıktır.
ERMENİ ZULMU
Bazı ülke parlamento veya Eyalet Meclislerinin ve Avrupa Parlamentosunun yargı organı olmadıkları ve hiç bir yetkileri de bulunmadığı halde Osmanlı Vatandaşı Ermenilere karşı 1915 yılında soykırım suçu işlendiği yönünde aldıkların hiç bir hukuki yönü olmayıp siyasi niteliklidir.
Bu durumda ortaya “siyasi anlamda soykırım” kavramı çıkarılmıştır.
Geçen hafta Kanada parlamentosu ve Kaliforniya Valisi Arnold Şuvanzaneger, Ermenilerin Türkler tarafından soykırıma tabi tutulduğunu parlamentosunda kabul ettirdi. Bu düşüncelerin ardında ülkelerinde yaşayan Ermenilere hoş görünmek onlara hak vererek güya açlarını bir ölçüde dindirmek Türkiye’ye baskı yapmak ülkemizi Avrupa Birliğine tam üyelikten uzaklaştırmak dahil, çok farklı amaçları vardır. Ayrıca bu şekilde düşünenlerin birçoğu da söylediklerine gerçekten inanmamaktadır.
Şimdi Ermenilerin yaptıkları katliamların bir kısmını sadece 1915-1921 yılında gerçekleştirdikleri zulmü belgeleriyle aşağıya çıkarıyorum. Katliamı, soykırımı kim yapmış yorumu size bırakıyorum.
TARİH YER KATLEDİLEN TÜRKLER
21 Şubat 1914 Kars, Ardahan 30.000 ölü
8 Mayıs 1916 Pasinler 2.000 ölü
9 Mayıs 1916 Bitlis 40.000 ölü
8 Mayıs 1916 Bitlis 10.000 ölü
22 Mayıs 1916 Van 15.000 ölü
22 Mayıs 1916 Van 8.000 ölü
22 Mayıs 1916 Van (hoşab) 80.000 ölü
22 Mayıs 1916 Van(ergel,afyon) 15.000 ölü
11 Mayıs 1916 Van ve Köyleri 44.233 ölü
11 Mayıs 1916 Malazgirt 20.000 ölü
Haziran1916 Edremit Vastan 15.000 ölü
Nisan 1915 Muradiye 10.000 ölü
1915 Van 20.000 ölü
Mayıs 1915 Van 20.0000 ölü
25 Mayıs 1916 Bayezit 14.000 ölü
1915 Muş 800 ölü
1915 Van civarı 5.200 ölü
6 Haziran1916 Şafak 1.150 ölü
Temmuz 1919 Sarıkamış 803 ölü
Ağustos1919 Köyler 2.502 ölü
2 Şubat 1920 Şuregel 1.350 ölü
22 Mart 1920 Zaruşat 2.000 ölü
5 Mayıs 1920 Kars 1.774 ölü
2 Temmuz 1920 Zengibasar 1.500 ölü
1 Şubat 1920 Zaruşat 2.150 ölü
15 Ekim 1920 Bayburt 1.387 ölü
17 Ekim 1920 Pasinler 9.287 ölü
18 Ekim 1920 Tortum 3.700 ölü
19 Ekim 1920 Erzurum 8.439 ölü
26 Ekim 1920 Kars Civarı 10.693 ölü
28 Ekim 1920 Aşkale 889 ölü
4 Aralık 1920 Sarıkamış 1.975 ölü
7 Aralık 1920 Kars, Digor 14.620 ölü
14 Aralık 1920 Sarıkamış 5.337 ölü
1920 Kars 3.945 ölü
1920 Nahcivan 64.408 ölü
29 Kasım 1920 Zaruşavt 1.026 ölü
1920 Nahcivan 5.307 ölü
1921 Karakilise 6.000 ölü
21 Kasım 1921 Erzurum 1.215 ölü
1918 Hınıs 870 ölü
1921 Bayburt 580 ölü
1921 Arpaçay 148 ölü
Biz burada yoğun ölümlerin olduğu bölgeleri sayabildik. Oysa beş altı yıllık kısa bir dönemde baskın yoluyla, işkence ile, kadın çocuklara saldırı sonucunda; top saldırısı ile, yakılarak öldürülenler. Ağaca bağlanarak boğularak öldürülenler, suda boğularak, süngü ve balta ile, idam, kurşuna dizilerek, trenden atılarak, gözleri oyularak, kuyulara atılarak, boğazlanarak öldürülenlerin Sayısı 518.105 Sayısını bulmaktadır.
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder