30 Ocak 2016 Cumartesi

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 11



ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 11





BÖLÜM V 

TÜRKİ YE’N İN ASALA’YA YÖNELİ K POLİ Tİ KALARI 

5.1. Giriş 
ASALA imzalı kanlı terör eylemleri 1974-1985 dönemine damgası vurmuş ve tüm dünyada oldugu gibi Türkiye’de de yankı bulmustur. ASALA’nın 10 yılı askın bir dönemde etkili olması Türkiye’nin nasıl bir politika izledigini ve baglantılı olarak da izlemesi gerektigini akla getirmektedir. 

Asagıda ilk olarak bu konuda yapılanlar ile yapılması gerekenler birlikte ele alınmakta, daha sonra Ermeni terör olaylarının sona erdirilmesinde Türkiye’nin izledigi politika incelenmekte ve son olarak Ermeni terör olayları karsısında Türk kamuoyunun tepkileri analiz edilmektedir. 

5.2. ASALA Terörü ve Ermeni ddialarına Karsı T.C. Devleti Politikalarının Analizi 

Bilindigi üzere, Ermeni soykırımı iddiaları ve ASALA terörü ülkemizin gündemini uzun süreden beri mesgul etmekte ve zaman zaman sıkıntılı dönemler yasanmasına sebep olmaktadır. 

ASALA’nın etkin oldugu dönemde, birçok vatandasımız hayatını kaybetmis, bu eylemlerin gerçeklestirildigi sıralarda gündeme gelen ve halen sıcak tutulmakta olan Ermeni soykırımı iddialarına karsı Türkiye köseye sıkıstırılmaya çalısılmıstır. Bugün birçok ülkenin parlamentolarında sözde Ermeni soykırımın tanınması yönünde veya Ermeni soykırımının inkarını suç sayan kararlar alınmaktadır. Ayrıca, bazı devletler ise bu tür kararların çıkarılmasını bir koz olarak kullanarak, Türkiye üzerinde baskı kurmakta ve Türkiye üzerinden çıkarlarını daha kolay bir sekilde saglamayı hedeflemektedir. 

Yukarıda bahsedilen tüm noktalarda, Türkiye’nin izlemesi gereken politikaların önemi ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, T.C. Devleti’nin, ASALA terörü ve ASALA ile gündeme gelen sözde Ermeni soykırımı iddialarına karsı geçmiş dönemlerde ve mevcut durumda yapması gerektigi düsünülen hareketlerin ve aksiyonların bu asamada degerlendirilmesinin fayda saglayacagı düsünülmektedir. 1 

• T.C. Devleti, 1974-1985 yılları arasında ASALA terörüne hedef olan dış temsilci ve diplomatlarına karsı girisilen saldırılar karsısında, resmi kınama açıklamaları yapmak yerine daha aktif bir tutum içinde bulunmalıydı. Yapılan katliamların dünya kamuoyuna çarpıcı bir sekilde anlatılması, eylemlerin gerçeklestigi ülkelere eldeki tüm kozlar kullanılarak faillerin bulunmasına ve cezalandırılması na yönelik baskı uygulanması gibi. 

• Osmanlı arsivlerinin büyük bölümünün açılması 1985 itibariyle gerçeklesmistir. 1985'de arsivlerin açılmasından sonra gerçek belgeler objektif bir biçimde arastırılmış ve bu sayede dünyaya olayın dogrusu geç de olsa anlatılabilmistir. 1985'de ASALA terörünün sonlanmaya basladıgı göz önüne alındıgında, en  azından 1975'den itibaren arsivler açılabilirdi.2 

•  "Ermeni Soykırımı" iddiaları art niyetli olsun veya olmasın ortaya atıldıgı yıllardan itibaren Türkiye tarafından cevaplandırılmalıydı. 

1 İdris Bal, Mustafa Çufalı, Dünden Bugüne Türk Ermeni liskileri, Ankara, Lalezar 
Kitabevi,2006, s.677-678. 
2 Hüseyin Çelik, Türkiye’nin Ermeni Sorunu. Yüzleşme-Çözüm. BDS Yayınları, s.123. 


• Türk arastırmacıları gecikmiş olmakla birlikte konuyu ele alan yayınlarda bulunmuslardır. Bu kez de bilimsel yayınlar " Savunma " Ağırlıklı olmamalıydı. 

•  Asılsız " Soykırım " iddialarına cevap verirken, bilimsel yayınlarda " Tehcir " sırasında ölen veya öldürülen Ermenilerin durumlarına da deginilmeliydi. 

•  Türkiye'de konu ile ilgili yapılan bilimsel çalısmalar maalesef "Orly davası" (1983-85) sonrasında yavaslamıstır. ASALA ile canlılık bulan soykırım iddialarının günümüzde de siyasi arenada devam ettigi göz önüne alındıgında, bilimsel tabanlı çalısmaların artarak devam etmesi gerekmektedir. Türkiye " Konuyu tarihçiler tartıssın " tezini savunduguna göre konuya emek veren tarihçilerin çalısmaları kolaylastırılmalı, tesvik edilmeli maddi her türlü destek 
saglanmalıdır. 

•  T.C. Devleti'nin yöneticileri takip ettikleri “çekingen, pasif ve bekle/gör" dış 
politika anlayısını terk etmeli, Türk'ün ve Türkiye'nin menfaatleri konusunda pasif kalmaya rıza göstermemelidir. Türkiye proaktif bir politika izlemelidir. 

•  Ermenilerin 4 Planı gerçeklestirmek istedikleri göz önüne alındıgında, bu amaç dogrultusunda atılacak adımlar mutlaka engellemelidir. 


5.3. ASALA’nın Etkisini Kaybetmesi 


ASALA, günümüzde hem resmi olarak hem de fiilen mevcut olmayan bir terör örgütüdür. ASALA 1985 itibariyle etkisini çok net olmayan nedenlerden dolayı yitirmistir. 

ASALA’nın ortadan kalkması ile ilgili 2 farklı görüş bulunmaktadır. 

Bunlardan birincisi, ASALA’nın eylemlerindeki hedefleri Türklerin dısına 
genisleterek diger ülke vatandaslarını da katletmesi örgüte olan dış 
destegin azalmasına, hatta tepkilere neden olmus, ayrıca örgüt içerisindeki görüş ayrılıkları örgütte bölünmelere yol açmış ve böylelikle ASALA terörünün sonu gelmistir. 

Diger bir görüş ise Türkiye’nin izledigi politika ile ilgili olabilecek Türkiye'nin ASALA'ya yönelik olarak gizli eylemler3 gerçeklestirdigi iddialarıdır. Bu iddiaların resmi olarak dillendirilmesi ve delillendirilmesi mümkün olmadıgından, burada somut ifadeler kullanılması olanaklar dahilinde degildir. 1982 itibariyle yurtdısın da Ermeni teröristlere yönelik birçok sıralı eylemin gerçeklestirilmesi ve faillerinin tespit edilememesi bu görüsü destekler nitelikte görülmektedir. 

Ayrıca, yukarıda bahsedilen her 2 etkenin birlikte islemesi ve birinin digerini tetiklemesi sonucu ASALA’nın sonunun geldigini de düsünmek çok yanıltıcı olmayacaktır. Uluslararası destekten yoksun kalan ASALA’ya yönelik olarak gerçeklestirilen eylemlerin daha sonuç verici oldugu düsünülmektedir. 

1982 itibariyle ASALA’ya yönelik olarak gerçeklesen söz konusu etkili 
eylemlerle ilgili detaylar asagıda sunulmustur. 

3 Aydogan Vatandas, ASALA Operasyonları. Aslında Ne Oldu, stanbul, Alfa Yayınları, 2005, s.207. 


5.3.1. ASALA'ya Türkiye'nin Gizli Eylemler Yaptıgı İddiaları 

Esenboga Havaalanına Ermeni teröristlerce düzenlenen 7 Agustos 1982'deki kanlı baskından üç hafta sonra, 27 Agustos 1982'de Türkiye'nin Kanada Askeri Atasesi Kıdemli Hava Kurmay Albay Atilla Altıkat, JCAG militanlarınca hunharca katledilince, Günaydın gazetesi ilk defa "vurucu Türk timlerinin Ermeni teröristlere karsı eylem emri aldıklarını" 4 açıklar ( Agustos 1982 ). Daha da önemlisi Devlet Baskanı Orgeneral Kenan Evren önemli gelismelerin isaretini veren su açıklamayı yapar: "…Türk Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti'ne açılmış bir savaş olarak gördügü bu cinayetleri sona erdirmek için gerekli bütün önlemleri almakta kararlıdır. Bu baglamda, gücümüzü gerekli gördügümüz yerlerde ve gereken zamanlarda kullanmamız dogal karsılanmalıdır…"5 “ Bunca kanın hesabı tarihe miras bırakılmayacak ” 6 

Evren'in bu demeçlerini resmi agızlardan yapılan Ermeni terör örgütlerine 
yönelik " Türk diplomatlarını katleden teröristlerin, bundan böyle dünyanın 
hiçbir ülkesinde güven içinde olamayacakları " 7 açıklamaları izler. 

Bu açıklamaları izleyen günlerde Paris bir dizi bombalama eylemleri ile sarsılır. Bir hafta içinde Ermenilere ait üç yer bombalanır. Paris'in merkezinde, Champs Elysees civarındaki St. John Ermeni kilisesine konulan dördüncü bomba patlamasından yalnızca dört dakika önce, bomba imha ekiplerince zararsız hale getirilir. Marsilya'da, 1915 Ermeni katliamı anısına yaptırılan ve açılısını, Marsilya Belediye Baskanı'nın yaptıgı anıt, töreninin üzerinden 10 saat bile geçmeden havaya uçurulur. ASALA'dan ayrılarak Monte Melkonyan ile birlikte ASALA-RM'yi kuran Ara Toranyan'ın arabası bombalanır, Toranyan sans eseri yaralı olarak kurtulur. Bu gelismeleri, 

4 Bal, Dünden...s.674. 
5 Ercan Çitlioglu, Yedekteki Taseron ASALA, Ankara, Ümit Yayıncılık,1997, s.89. 
6 Vatandas, ASALA ... s. 9. 
7 Bal, Dünden...s.673. 

Belçika, Yunanistan ve sviçre'de bazı ASALA militanlarının kendi aralarındaki iç çatısmalarda vurularak öldürüldükleri haberleri izler. 

Avrupa ülkelerinde anlatılan olaylar yasanırken, yine Günaydın gazetesinde; "beş kisilik bir vurucu timin Türkiye'den Lübnan'a gönderildigi" haberi yayınlanır. Bu haberin arkasından, Ermeni terör örgütü arasındaki iç çatısma her nedense Lübnan'a sıçrar ve çok sayıda ASALA militanının bu çatısmalarda öldügü haberi yabancı basında yer alır. Ancak Türkiye hiçbir zaman ASALA'ya karsı mücadeleyi resmen üstlenmez. 

Hatta 27 Temmuz 1983'de BBC Televizyonu News Night (Gece Haberleri) programına konuk olan devrin Dısisleri Bakanı lter Türkmen, "Türk gizli servisinin, Batı Avrupa ülkelerine gönderdigi timlerle teröristleri tesirsiz kılmak için eylem yaptıgı dogru mu?" sorusuna "Hayır, biz resmi terörü reddediyoruz ve bu tür eyleme basvurmuş degiliz" 8 cevabını verir. Ancak bu açıklamanın üzerinden çok uzun bir zaman geçmeden, daha önce yaralı kurtulan Ara Toranyan'ın (ASALA-RM) yine bir iç çatısmada öldürüldügü basında yer alır. Olayların 
gelisimine göre gizli bir el Ermeni terörüne bulasmıs, militanları izlemekte ve teker teker yok etmektedir. ASALA militanları artık hiçbir ülkede güven içinde 
degillerdir. Son olarak ASALA lideri Agopyan da Atina'da bir trende öldürülmüstür (28 Nisan 1988). Atina'da trende bulunan cesedin ardından 
artık Agopyan'ın adı da hiçbir eylemde duyulmamıstır. 9 

Günümüz Türkiye'sinde ASALA'ya yönelik operasyonların basarı derecesi yaygın bir biçimde tartısılmaktadır. Hatta, bu eylemlerin gerçeklestiricilerinin ‘Susurluk Kazası’ sonrasında ‘çete’ oldugu iddia edilen Abdullah Çatlı ve arkadasları oldugu yaygın bir kanaat haline gelmistir. 


8 Bal, Dünden...s.674. 
9 Bal, Dünden...s.674. 


ASALA’ya yönelik düzenlenen operasyonlarla ilgili olarak Can Dündar tarafından 3 Kasım 1999 yılında yazılan “ Çatlı degil M T Çökertti ” baslıklı, bazı kısımları asagıda sunulan köse yazısı yukarıda da deginilen bazı noktalara ısık tutar niteliktedir:10 

Oral Çelik, TBMM Susurluk Komisyonu'nda verdigi ifadede; "ASALA'yı biz ortadan kaldırdık. Çatlı liderimizdi. 4 kisiydik. 5'inci ben vardım' diyen, hangi makamsa gelsin, desin ki, 'Ben de vardım". demistir. Bu meydan okuma karsısında, ASALA operasyonunun "gerçek mimarları" isyan etmis, yeminlerine sadık kalarak yıllardır suskun kalanlar, ilk kez bazı dosyaların kapagını açma ihtiyacı duymuslardır. 

ASALA, kanlı eylemlerini yogunlastırıp, 15 Temmuz 1983'de Orly katliamıyla Türk vatandaslarının yanı sıra diger ülke vatandaslarını da katledince kendi ölüm fermanını da imzalamış ve hem kendi içinde bölünme yasayarak, hem de üzerindeki Avrupalı koruma kalkanının kaldırılmasıyla yok olma sürecine girmistir. 

Bu süreç yasanırken T.C. devletinin katkısının ne oldugu hep tartısma 
konusu yapılmıstır. Kamuoyu açısından bakıldıgında, ASALA ile mücadelede 
sadece Abdullah Çatlı ve arkadaslarının görev aldıgı izlenimi hakim  bulunmaktadır. Devletin bu arada neler yaptıgıisin daha az bilinen bir 
boyutunu olusturmakta dır. 

Bazı kaynaklara göre, devletin zirvesinde bu konu ilk kez 12 Eylül 1980 öncesi bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısında gündeme getirilmistir. Bazı devlet yetkilileri, hızla tırmanan ASALA terörü karsısında öfkeyle "Biz de onları öldürelim" deyince, bu öneriye dönemin M T Müstesarı Korg. Hamza Gürgüç karsı çıkmıstır. 
Hamza Gürgüç, M T'in yurtdısında silah kullanmasının mümkün olmadıgını,  böyle bir egitimi de bulunmadıgını belirtip " Böyle bir sey devlet olmaya yakışmaz. Üstelik diplomatlarımıza yapılan suikastları da artırabilir ” demiş ve " Öldür Emrini verecek makamlar, bu makam ne olursa olsun günün birinde açıklanacaklardır" uyarısında bulunmustur. 

10 http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=477#this 


Ancak 12 Eylül'den sonra ASALA kaynaklı saldırılar artarak devam 
edince devlet bir seyler yapmaya karar vermiş ve korkunç bir ASALA eylemi 
sayesinde bekledigi fırsatı yakalamıstır. Kanlı Esenboga katliamında sağ 
olarak ele geçirilen Levon Ekmekçiyan, Devlet Baskanı Kenan Evren'in damadı ve Kösk'ün güvenlik danısmanı olan istihbaratçı Erkan Gürvit tarafından sorgulanmıs, Ekmekçiyan, hayatı karsılıgı bazı isimler ve adresler vermeye ikna edilmistir. 

Bu dönemde, Korg. Hamza Gürgüç'ten farklı bakış açısına sahip MİT 
Kontrespiyonaj Dairesinden emekli olmuş olan Hiram Abas Ankara'ya gelmiş 
ve ASALA'nın temizlenmesi amacıyla yurtdısında eylemler düzenlenmesi için 
yapılacak operasyonlarda gönüllü olmustur. 

Yapılan planlamaya göre, operasyonları Kösk finanse edecek, ancak Hiram Abas Kösk'ün kadrosunda görünmeyecekti. Dış temsilciler lojistik konusunda destek olacaktı. Hiram Abas'ın ekibi 5 kisiden olusmaktaydı. Bazıları asker kökenli olan ekibin üyeleri iyi lisan biliyor ve çok iyi silah kullanıyorlardı. Hazır olduklarında kendilerine “yakalandıkları takdirde birbirleriyle ve devletle herhangi bir iliskiyi asla kabul etmeyeceklerine” dair bir belge imzalatıldı. slerin ters gitme olasılıgına karsılık olarak, tim mensuplarının sol koltuk altlarına bir ameliyatla 3 küçük siyanür içeren hap yerlestirildi. Kriz anında ameliyatlı yer, tırnakla açılacak ve haplar alınıp intihar edilecekti. Yemin böyleydi. 

Ekmekçiyan tarafından Erkan Gürvit’e isimleri verilen sahıslar, Lübnan'da yasamaktaydı. O dönemde, srail, Lübnan'ı isgal etmiş ve FKÖ gerillalarıyla birlikte ASALA militanlarının üslerine de baskınlar düzenlemisti. 

Ayrıca, MOSSAD, bir jest yaparak M T'i bu baskınlara davet etmisti. 5 kisilik 
tim vakit kaybetmeksizin Bekaa'ya geçmis, bazı belgelere ulasmış ve 
Ekmekçiyan tarafından isimleri verilen kisiler, belirli adreslere çekilerek imha 
edilmisti. 

ORLY baskınının ardından basta Fransa olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri ASALA’yı korumacı tavrını terk edince, Avrupa Türk istihbaratçılar için rahat operasyon yapılabilir bir alan haline dönüsmüstü. 

Avrupa'ya geçen timler, Paris ve Atina'da çok önemli faaliyetlere imza 
atmıslardır. Bunlardan bazıları; Hiram Abas'ın St. Jeanne de Chantal Ermeni 
kilisesinin avlusuna bırakıp patlamaya 15 dakika kala bizzat ihbar ettigi 
bombalar, Paris'te Pont de L'alama köprüsünün sahanlıgında çapraz atese 
tutularak öldürülen ASALA militanı, timin bir hatası sonucu Pire-Atina seferini 
yapan banliyö treninin bir vagonunda, kovaladıkları hedefle teke tek kalan ve 
kanlı bir bogusa giren " Yakup Cemil " kod adlı tim üyesi... 

Can Dündar’ın yukarıda verdigi bilgilere ek olarak, Ercan Çitlioglu’nun 
ASALA’ya yönelik olarak gerçeklestirilen operasyonlarla ve konuyla ilgili 
olarak T.C. Devleti’nin izledigi politikalarla ilgili verdigi bilgiler ve 
degerlendirme ler de oldukça önem arz etmektedir: 

ASALA’nın ortadan kaldırılma sürecinde, devletin ciddi rolü olmustur. 
Elbette bu tür operasyonlar hiçbir sekilde kamuoyuyla paylasılacak 
operasyonlar degildir. Ama mesela Iraklı Türkmenler bu operasyonlarda 
yer almıslardır. 
Çünkü onlar bir baska ülkenin yurttasları, Türkmen kardeslerimiz Irak 
vatandası. Dolayısıyla onların bir eylemde aktif rol almaları ve 
yakalanmaları halinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bu isin içinde devlet olarak 
oldugunu kanıtlayacak hiçbir sey yoktur. Türkmen kardeslerimiz bu 
operasyonlarda kullanılmıslardır ve görevlerinde basarılı da olmuslardır.11 

11 Vatandas, ASALA... s.220. 


Özetle, bu operasyonların ardından ASALA etkinligini geniş ölçüde yitirmis, bir takım söylentiler dısında bu operasyonlarla Türk Gizli Servisi arasında dogrudan bir iliskinin kanıtları ortaya konamamıstır. Yalnızca bu durum bile önemli bir basarı göstergesidir. 
ASALA’nın eylemlerine karsılık olarak T.C. Devleti’nin izledigi politikalar 
ve aldıgı önlemlerle ilgili bir soruya karsılık olarak E. Çitlioglu Londra Büyükelçiligi’nde Basın Müsaviri olarak görev yaptıgı sırada Türkiye’nin 
Londra Turizm Ofisine 1979’da yapılan bombalı saldırı sonrasında basına 
açıklama yaparken karsılastıgı bir olayı su sekilde aktarmaktadır. 
Ben BBC ve ITN gibi televizyonların kameralarıyla orada karsı karsıya 
kaldım. BBC muhabirinin bana sordugu ilk soru suydu: “1915’te Osmanlılar tarafından veya Türkler tarafından Ermenilere uygulanan soykırım konusunda ne düsünüyorsunuz?” 

Ben Ermeni soykırımı konusunu ilk defa bombalanmış ve paramparça olmuş 
Türk turizm ofisinin önünde bir ngiliz televizyon muhabirinin agzından duydum. Düsününüz ki; ben bir devlet görevlisiyim, Londra gibi önemli bir merkezde basın müsaviriyim ve elçiligin sözcülügünü ifa ediyorum. Ermeni soykırımı konusunda en ufak bir bilgim yok, bu göreve gidene kadar da böyle bir egitimden geçirilip, 'böyle bir iddia, böyle sorun vardır Türkiye'nin karsısında, dolayısıyla sizin de buna karsı aksi yönde tezler ileri sürüp karsı bir tez olusturmanız gerekir’ tarzında hiç kimseden bir tek kelime dahi duymadan atandım Londra'ya. 

Bu sadece benim basıma gelen ya da benim yasadıgım bir olay degildir. 
O dönemde yurtdısına tayin olan hem Dısisleri Bakanlıgı mensupları 
hem Basbakanlık ve diger Bakanlık mensupları bu konuda en ufak bir 
egitimden geçmeden gitmislerdi. Yani bunu sunu açıklamak için 
söylüyorum. 1978 yılına gelinceye kadar Türkiye'nin bu konuda antitez 
üretmeye yönelik bir politikası yoktu. 

Zamanla ASALA terör eylemleri tırmanmaya basladı. Onun üzerine 
devlet bir çalısma yapma, belgelere girip, arsivle re girip antitezler 
olusturma veya antitez demeyelim de gerçekleri gün ısıgına çıkarma 
tarzında bir yöntemi izlemeye karar verdi. Bu olayların baslangıcından 
herhalde bir 50-60 yıl sonra yaptı bunu ve bu maalesef Ermenilere 
kendi tezlerinin dünya kamuoyunda yerlesmesi ve yaygınlasması için 
çok büyük bir zaman kazandırdı. Bizim olayı geriden takip etmemizin 
temel nedenlerinden bir tanesi budur. 

Burada hemen sunu da eklemek istiyorum, bu olaydan veya olaylardan 
sonra acaba bize Ankara'dan 'bu konuda sunları söyleyebilirsiniz veya 
su kaynaklara basvurabilirsiniz’ tarzında bir talimat geldi mi diye merak 
ederseniz, hayır gelmedi. Ben bana sorulan bu soruyu 
yanıtlayamamanın acısını içinde hissettigim için kisisel imkânlarımla bu 
konuyu arastırmayı tercih ettim. Ve 20-25 yıldır da hâlâ bu konuyu 
arastırmaya ediyorum. 

Ama arzu ederdim ki böyle bir olaydan sonra bu konuyu arastırma 
ihtiyacı hissetmeyeyim de devlet beni bu göreve gerekli tüm donanıma 
sahip kılarak göndermiş olsaydı. Çok kıymetli zaman yitirmemiş olurduk. 12 

12.Cİ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder