28 Ocak 2016 Perşembe

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 1



 ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA  BÖLÜM 1




ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA 
Zeynep KARAŞ 

T.C.  ATILIM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ 



TEZ DANIŞMANI ; DOÇ.DR. İDRİS BAL 
ANKARA, 2007 
(Fotokopi ile Çogaltılabilir) 


ÖNSÖZ 


Bu çalısmada, esas olarak günümüz bakış açısı ve bilgileriyle kanlı terörist örgüt ASALA incelenmektedir. ASALA, Ermeni teröründen ve meselesinden ayrı tutulamayacagı için, genel olarak Ermeni terörü ve sözde Ermeni soykırımı iddiaları da gözden geçirilmektedir. 

Çalısmanın hazırlanması için, kapsamlı literatür taraması, sonuç çıkarma ve yorumlar yapma temel metodoloji olarak benimsenmistir. 

Bu çerçevede, ilk olarak, tarihi bir perspektifle Ermeni sorunu, sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve Ermeni terörü göz önüne alınmıstır. Daha sonra, ana konu olan ASALA, örgütün amaçları, örgütsel yapısı, diger örgütlerle ve ülkelerle baglantıları ve terörist faaliyetleri açısından incelenmektedir. Bir sonraki bölüm, ASALA’nın Ermeni meselesine katkısını sorgulamakta ve çalısma, Türkiye’nin ASALA’ya yönelik politikalarının analizi ile son bulmaktadır. 

ABSTRACT 

In this work, primarily the bloody terrorist organization ASALA is studied with today’s perspective and available knowledge. Since the ASALA cannot be kept separated from Armenian terrorism and problem, the Armenian terrorism and so-called Armenian massacre allegations are also overviewed, in general. 

For the preparation of the work, comprehensive scan of current literature sources, making deductions and comments were adopted as the main methodology. 

In this framework, first of all the Armenian problem, massacre allegations and Armenian terrorism are considered from a historical point of view. Then, the main topic the ASALA is examined in terms of their objectives, organizational structure, their contacts with other organizations/countries and terrorist activities. Next section questions the ASALA’s contributions to the Armenian problem. The work is finalized with the analysis of Turkey’s politics regarding ASALA. 


ASALA, Türkiye Cumhuriyeti yakın tarihindeki yerini siddet, cinayet, katliam benzeri kelimelerin tanımladıgı olaylarla almış bir Ermeni terör örgütüdür. ASALA, etkin oldugu 1975-1985 döneminde, 4T olarak bilinen planın hedeflerine ulasmak için Türkiye’ye yönelik olarak yurtiçi ve yurtdısında siddet içeren birçok eylem gerçeklestirmistir. 4T planı, Ermeni soykırım iddialarının dünyaya " Tanıtılması ”nı, Türkiye tarafından "Ttanınması"nı, Türkiye'den " Tazminat " ve " Batı Ermenistan" olarak adlandırılan " Toprak " parçasının alınmasını hedeflemekte ve genel Ermeni terörünün motiflerini olusturmaktadır. 

Bu tez çalısmasında, Ermeni terörü ile özdeslesmiş olan ASALA, farklı yönleriyle incelenmeye çalısılmıstır. ASALA’yı daha iyi analiz edebilmek amacıyla, Ermeni meselesi ve Ermeni terörü de tarihsel süreci içerisinde analiz edilmistir. 
Bu tez çalısmasının gerçeklestirilmesi sırasında yardımlarını esirgemeyen ve yönlendirmeleri ile önemli katkılar saglayan Tez Danısmanım Doç. Dr. Sayın İdris Bal’a, anlayşlarından ve manevi desteklerinden dolayı da aileme sonsuz tesekkür ederim. 


BÖLÜM I 
GİRİŞ 


Osmanlı Devletini asırlar boyunca hükümdar kılan ve onu çagdaş devletler arasında seçkin bir konuma getiren en önemli husus; Türk ve Müslüman olmayan ırk ve topluluklara, onların örf, adet ve inançlarına baskı yapmadan, asimilasyona basvurmadan adil bir sekilde bu toplulukları idare etmesinden kaynaklanmaktadır. 

Türk İslam devlet geleneginin en önemli unsurlarından biri olan adalet ve hosgörü sayesinde, Osmanlı Devleti tarihte hiçbir devlete nasip olmayacak bir sekilde, halkını barıs, refah ve adalet içerisinde yasatmıstır. 

Tarih boyunca Osmanlı dönemleri incelendiginde, her dönemde Osmanlının adil ve hosgörülü idaresini görmek mümkündür. Türk devlet gelenegi öteden beri hep dürüst ve adil bir dogrultuda olmustur. 

Türkler hakimiyetleri altındaki topluluk ve azınlıkları farklı görmemis, insancıl, dürüst ve adaletli davranmıs, koruyucu olmuş ve hiçbir zaman sömürgecilik politikasına basvurmamıstır. 

Türklerin farklı dinlere ve diger milliyetlere gösterdigi binlerce yıllık anlayıs, tartısmaya mahal bırakmayan bir tarih gerçegidir. Osmanlı, bu müsamahayı adeta sistemlestirmistir. Aksi durumda, bugün pek çok ülkenin din ve dil cografyası süphesiz bambaska bir görünümde olurdu. 

Türk var oldugu dönem boyunca, bulundugu her yerde kurtarıcı, adalet dagıtıcı, medeniyet kurucu ve hürriyet getirici bir misyon üstlenmistir. 

Öte yandan, Ermeniler, tarih boyunca baska devletlerin egemenligi altında yasamıslar ve baglı oldukları devletlerin hizmetinde bulunmuslardır. 

Erivan, Gökçegöl, Nahcıvan, Rumiye gölü kuzeyi ve Mako bölgesine, yukarı memleket anlamına gelen Armenia, bu yörelerde yasayan halka ise Ermeni denildigi çesitli kaynaklarda ifade edilmektedir. 


Ermenilerin, tarih boyunca, Pers, Makedon, Selefkit, Roma, Part, Sasani, Bizans, Arap ve Türklerin hakimiyeti altında yasadıkları bilinmektedir. 
Ermeni derebeyliklerinin bir çogu, bölgeye hakim olan ve Ermenileri kendi yanlarına alarak çıkarları dogrultusunda kullanmak isteyen devletler tarafından kurdurulmustur. 

Ermeni’lerin kökenleri ile ilgili olarak kesin bilgiler bulunmamaktadır. Bir kısım Ermeni tarihçiler, M.Ö. 6. yüzyılda kuzey Suriye ve Kilikya bölgesinde yasayan Hititlerden olduklarını, diger bir grup Ermeni tarihçiler ise Nuh'un ogullarından Hayk'a dayandıklarını iddia etmektedir. Bunun yanında, Ermenistan olarak adlandırılan cografyada yerlesen ve bugün Ermeni diye bilinen toplumun, söz konusu bölgenin kesin olarak neresinde yasadıkları, sayıları bilinmemektedir. 

Ermeni tarihçileri dahi, kökenleri hakkında bir fikir birliginden uzak görüntü sergilemektedirler. Tarihleri boyunca bir millet ve bagımsız bir devlet olamayan bu toplumun, herhangi bir bölgeye " Vatanımızdır " demeleri ancak sübjektif bir görüsün ürünü olabilir. 

Selçuklu Türkleri, Ermenileri Bizans'ın zulmünden kurtarmıs, Fatih döneminde ise, Ermenilere din ve vicdan hürriyeti en üst seviyede tanınmıstır. Ermeni Patrikligi Ermeni cemaatinin dini ve sosyal faaliyetlerini özgürce sürdürebilmeleri için kurulmustur. Ayrıca, Ermeniler dini vecibelerini tam bir özgürlük içinde yerine getirmisler ve kendi din adamlarını da yine kendilerinin tayin etmelerine Osmanlı yönetimi izin vermistir. 

Anadolu’nun Türk idaresine girmesinden sonra Ermeniler, kendi dillerini de tam bir serbestlikle konusmaya devam etmisler, Osmanlı idaresi, diger cemaatlere uyguladıgı politikayı onlara da uygulayarak Ermenice’yi ve Ermeni adlarının kullanılmasını serbest bırakmıstır. 

Türk matbaasının kurulmasından 160 yıl kadar önce Venedik’te matbaacılık egitimi görmüş olan Sivaslı Apkar adındaki bir papaza 1567’de İstanbul’da bir Ermeni matbaası açması için izin verilmistir1. 

Daha sonra, ayrıca, İzmir (1759), Van (1859), Muş (1869), Sivas (1871) gibi sehirlerde de yeni Ermeni matbaaları faaliyete geçmiş ve 1908 yılına gelindiginde bütün ülkede Ermeni matbaası sayısı 38 olmuştur. 1910 yılında İstanbul’da Ermenice 5 gazete ve 7 dergi çıkarılmaktaydı. Tüm bunlar ve asagıda belirtilecek hususlar, Ermeni’lere tanınan özgürlügün ve hosgörünün sınırlarının ne kadar geniş oldugunu göstermektedir. 

Osmanlı yönetiminde Ermeniler, elde ettikleri özgürlük ve bazı imtiyazlar sayesinde çok rahat bir yasam sürmüslerdir. Askerlikten ve kısmen de vergiden muaf tutulan Ermeniler, ticaret, zanaat ve tarım ile idari mekanizmalarda önemli görevlere yükselme fırsatını da elde etmislerdir. 
Devletin degisik kademelerinde görev yapma imkanı bulan Ermeniler, Osmanlı devletince kendilerine tanınan bu hosgörüye karsılık verdikleri hizmetten dolayı "millet-i sadıka" olarak adlandırılmıslardır.2 

19. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlıların bir Ermeni meselesi olmadıgı gibi, Ermeni halkının da yönetimle çözüm bulamadıkları bir sorun ortaya çıkmamıstır. 

Siyasi tarih terminolojisinde yer almış olan 'Sark Meselesi' tabiri, Osmanlı Devleti'nin Batılı devletler tarafından parçalanmaya çalısılmasını ifade etmektedir: 

Sark Meselesi'nin içinde bulundugumuz yüzyılın siyasi tarih anlayısı içinde en geniş muhtevalı bir tarifinde: ‘Avrupa büyük devletlerinin, Osmanlı İmparatorlugu'nu iktisadi ve siyasi nüfuzu altına almak veya sebepler ihdas ederek parçalamak ve Osmanlı idaresinde yasayan muhtelif milletlerin istiklallerini temin etmek istemelerinden dogan tarihi meselelerin..’ tamamıdır denilmektedir. Osmanlı Devleti'nin siyasi çöküsünün hızlandıgı bir dönemde, Batı'nın Osmanlı Devleti üzerindeki hesapları bakımından suni olarak ortaya çıkarılan Ermeni meselesi, bilinmelidir ki, Avrupa'nın ekonomik, fikri, siyasi, dini ve kültürel menfaatlerinden kaynaklanmıstır.3 

1 http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/kronoloji/index.html 
2 Recep Karacakaya, Ermenilere Yönelik Ermeni Suikastleri, stanbul, 47 Numara Yayıncılık, 2006, s.11. 
3 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Ankara, Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü,1995, s.18. 


Tarih boyunca oldugu gibi günümüzde de Ermeni toplumu üzerinden hem siyasi hem de ekonomik çıkar saglamaya çalısan ülkeler bulunmaktadır. 
Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye'yi sözde soykırımla suçlayan anıtlar dikilmekte, bazı ülkelerde sözde soykırımı tanımaya yönelik kararlar 
parlamento gündemlerine getirilmekte, hatta kimi ülke parlamentolarında kabul dahi edilmektedir. 

Ermeni sorununun ve terörünün tarihsel gelisiminin irdelenmesi sonucu ortaya çıkan bulgular analiz edildiginde; Ermeni sorununun Osmanlı'nın politikalarından ve yaptıklarında degil, 1789 Fransız htilali süreciyle ortaya çıkan milliyetçilik akımlarının Osmanlı mparatorlugu'nda yansımaları ile baslamıstır. Bu durum, Osmanlı yönetimindeki azınlıkların bagımsızlık istemelerine ve bunun için mücadele etmelerine neden olmustur. 

Sanayilesmiş Batılı ülkeler, sömürgecilik yarısına girmisler, gelecek dönem içinde önem arz edecek kaynakların elde edilmesi ve paylasımı için Osmanlı İmparatorlugunu kendilerine hedef seçmisler ve bu amaca paralel olarak da Osmanlı himayesindeki Hıristiyan toplulukları Osmanlı'yı parçalama 
emelleri için masa olarak kullanmıslardır. Söz konusu güçler, bu amaç dogrultusunda dogu illerinde kurulacak "Büyük Ermenistan" literatürdeki 
tanımıyla “Integral Armenia" sözünü Ermenilere vermislerdir. Günümüzde de varlıgını sürdüren Ermeni taleplerinin temelini dönemin büyük devletlerinin bu 
vaadi olusturmaktadır.4 

Büyük Ermenistan hayaliyle Ermenilerin 1870 itibariyle geniş çaplı isyanlar çıkarması nedeniyle, Birinci Dünya Savası sırasında zorunlu göçe ( Tehcire) tabi tutulmuslardır. 
Tehcir sırasında yasanan kayıpların tüm dünya kamuoyuna bilinçli olarak yanlış aksettirilmesi ve bunun intikamının alınacagının sıklıkla gündeme getirilmesi, örgütlü Ermeni terörünün olusumunun hazırlayıcısı olmustur. Burada yapılmak istenen; bir Ermeni bilincinin ve sahip olamadıkları ortak millet suurunun yaratılmaya çalısılmasıdır. 

4 Salim Çöhçe, Büyük Ermenistan'ı Kurma Projesi, 
http://www.ottomanfiles.com/turkce/makaleler/makale24.html 


2 Cİ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder