28 Ocak 2016 Perşembe

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 3



 ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA  BÖLÜM 3




Ermeni Kilisesi'nin, mevcudiyetini koruyabilmesi için bir kuvvete, bir devlete ihtiyacı olmustur. Ermeni devleti fikrini doğuran, Ermeni milleti değil, 
Ermeni Kilisesi'dir. Ermeni Kilisesi'nin önemi ve rolü, izah edildigi gibi, esasen bütün Ermeni tarihçiler tarafından da kabul edilen bir husustur. 

Türkiye toprakları üzerinde, Ermenilere siyasi bagımsızlık temini için eskiden beri birçok tesebbüslerde bulunulmus, fakat bu tesebbüsler her defasında basarısızlık ve hüsranla neticelenmistir. Hemen daima Türkiye'yi hedef tutan ve karanlık güçlerin tahrikleri ile yapılan bu teşebbüsler in başında her zaman, Ermeni toplumu üzerinde dini, nüfuz sahibi olan kato - gigosları, patrikleri ve papazları görüyoruz. Toplumları boş bir hayal pesinde kosturan bu sahısların, bu yolda oynadıkları rol çok agırdır. Dini görevleri yanında kendisini milli bir otorite ile de mücehhez kılan Ermeni Gregoryen (Apostolik) Kilisesi, tarihi süreci içinde Ermeni toplumunun hayatında pay sahibi oldugunu ileri sürerek, aktif bir rol oynamış ve oynamaktadır. 

Günümüzde de, Ermeni Kilisesi'nin eski ve atıl bir anlayısla, Anadolu’nun yarısını Ermenistan olarak tasavvura devam ettigi, hatta Türkiye'ye komsu olan ran'dan, Gürcistan'dan ve Azerbaycan'dan da, haritalar üzerinde toprak talebinde bulundugu, Ermenistan düsüncesinin çok geniş oldugu görülmektedir. 9 
Ermeni Kilisesi, Türkiye’ye yönelik hareketlerin yanı sıra, Ermeni Milliyetçiligi fikrinin de filizlendigi yer olmustur.10 Ermeni milliyetçiliginin uyanmasında kiliseye en büyük yardımı basta Rusya olmak üzere büyük güçler saglamıslardır. 

2.3.2. Din Faktörü 

Bilindigi üzere slam'da insan hakları kavramının ilahiligi temel prensiptir. Türkler de, bu dini, Allah'ın buyruklarına itaatkâr ve O'nun yarattıklarına sefkatli ve merhametli olmak, adaletle davranmak seklinde anlamıslardır. 
Türklerle Hıristiyan milletlerin iliskilerinde din faktörü daima ön plana çıkmış ve önemli bir rol oynamıstır. Avrupa'nın Osmanlı mparatorlugu'na karsı, Osmanlı’nın güçlü oldugu döneminde çekingen olmakla birlikte, daima düsmanca davranısının nedeni din faktörü olarak görülmektedir. 11 

9 Binark, Asılsız....s.28. 
10 Agah Oktay Güner, Ermeni Soykırım Yalanında Tetikçiye Suçlama. Azmettiriciye “ Rica ” Politikası, Ankara, Oku-Yorum Yayınları, 2006, s.48. 


Müslüman olmaları sebebiyle, Türklere karsıislenen bu din faktörü Osmanlı mparatorlugu'nda bir Ermeni meselesinin ortaya çıkmasında en büyük rolü üstlenmistir. Rus tahakkümü altında inleyen Polonya Hıristiyanlarının ve 1828 Türkmençay Antlasması ile Dogu Ermenistan'ı alan Rusya'nın, 1829'da yapılan Edirne Antlasması ile Rusya'ya göç eden 40 bin Ermeni’nin, muhtar bir Ermenistan kurma istegini geri çevirmesi ve Ermenilerin Çarlık Rusya'sında çogu defa en tabii haklarına karsı dahi baskı ve zulümler görmesine ses çıkarmayan ve bunların akıbeti ile ilgilenmek geregi duymayan Avrupa devletlerinin, Türkiye'deki gayrimüslimlere olan bu insani baglılıgının baska bir izah tarzı yoktur. 

Dogası geregi Ermeni Kilisesi de bu din faktöründen çok rahat bir sekilde istifade etmistir. Müstakil veya en azından otonom bir Ermenistan vaadi ile kandırılan Ermeni Kilisesi, Kilise’nin nüfuzunun ve otoritesinin daha da gelismesine imkan verecek böyle bir olanagın saglanması için, Osmanlı İmparatorlugu üzerinde oynanan oyunlara rahatlıkla alet olmustur. 12 


2.3.3. Misyoner Faaliyetleri Dünyanın birçok ülkesinde faaliyetlerini çok geniş bir çerçevede sürdürmekte olan misyoner teskilatının kurulusu oldukça eski tarihlere dayanmaktadır. 

Günümüzde Hıristiyanlık dünyasında büyük öneme ve yadsınamaz bir etkiye sahip olan Papalık, 1662 yılında Vatikan'da Misyon Bakanlıgı’nı kurmustur. 
Ülkemiz dünden bugüne açık bir şekilde misyoner faaliyetlerine sahne olmaktadır. 

11 Gürün, Ermeni.... s.55. 
12 Binark, Asılsız.... s.29-30. 


Osmanlı İmparatorlugu'nun son dönemlerinde, misyoner faaliyetlerinin baslıca iki sahaya yogunlastıgını görüyoruz: 13 

1) Misyoner teskilatları, imparatorlugun çesitli bölgelerinde yasayan Ermeni, Bulgar gibi Hıristiyan unsurların çocuklarını, açtıkları okullarda okutmuşlar ve onlara milliyetçilik duyguları asılayarak, Osmanlı Devleti'ne karsı isyanlara tesvik etmişlerdir. Bir taraftan ülke içindeki çesitli unsurların arasına bölücülük tohumları ekerken, öte yandan Batı kamuoyunu, Türkiye'nin aleyhine kıskırtmış, kendi tahrikleriyle kopan isyanları, yapılan mezalimleri Türkler Hıristiyan ahaliyi kesiyor! seklinde propaganda ederek, Batı dünyasını aleyhimize harekete geçirmeye çalısmıslardır. 

2) Türk çocuklarının kültür degerlerinden, tarih suurundan uzak ve dinsiz olarak yetismeleri nedeniyle ortaya çıkacak maneviyat buhranına çare olarak Hıristiyanlıgın takdim edilmesi misyonerlerin bir diger faaliyetlerini teskil etmektedir. Misyonerler bu amaç dogrultusunda ülkemizde açtıkları okullarda egitim gören Türk çocuklarının milli ve manevi degerlerden uzak bir sekilde yetiştirmeye gayret göstermişlerdir. 

Protestanlık propagandası yapan misyonerlerin basarıya ulasması durumunda, Ermenilere dini kanallardan ulasmaya çalısan ngiltere, Türkiye üzerinde himaye hakkı elde edebilecekti. Osmanlı İmparatorlugu'na gelen Protestan misyonerleri Müslümanların ve Musevilerin inançlarını değiştiremeyeceklerini anlamışlar ve bütün enerjilerini diğer Hıristiyan mezheplerinden taraftar cezp etmeye yöneltmişlerdi. Gayretlerine hedef olan  Ermenilerin dini, kültür ve sağlık konularına egilmişler, bu toplumu kendi kiliselerine çekebilmek için ihtisamlı tapınaklar, okullar ve hastaneler açmışlardır. 

Misyonerlerin Ermeni komitelerine maaş da bagladıkları kaydedilmektedir. 

13 Binark, Asılsız.... S 30-32. 


Misyonerler, çalışmalarının zorluğu ve kutsallıgı derecesinde ödüllendirileceklerini bildikleri için, Osmanlı İ mparatorluğu idarecilerini canavar, Müslüman azınlıkları ezilen göstermişlerdir. Batı kamuoyunun merhamet hislerini uydurma hikayelerle kabartarak Batı'dan önce maddi yardımı, daha sonra ise diplomatik destegi elde ettiler. Bu arada, Batılılar misyonerlerin ifadelerini tereddütsüz kabullendigi için kiliselerin himayesi altında Türk düsmanlıgı dogmustu. 

Babıali, Ermeniler arasında zararlı propaganda yapan misyonerleri Türkiye’den ihraç etmeye kalkınca, Büyük Güçlerin protestosu ile karsılasmış 
ve sonuçta bu misyonerlik faaliyetlerine engel olamamıştır. 

Ermeni cemaati üzerindeki propaganda okullarının dışına da tasmıs, psikolojik etkileme yöntemiyle konsoloslar çalışmalar yapıyorlardı. Diplomatik bagajla aranmaksızın Türkiye'ye gizlice sokulan ayrılıkçı fikirlerin vurgulandıgı çesitli gazete, dergi, kitap, kartpostal, harita ve sokak ilanları yurt içinde 
konsoloslar aracılıgıyla dagıtılmaktaydı. 

1896 yılında Amerika'dan 7, ngiltere'den 4 ayrı Kiliseye baglı misyonerler Osmanlı mparatorlugu’na dagılmıstı. Sadece Amerikalı olarak 176 misyoner ve bunların yanında 869 Mahalli yardımcı çalışmaktaydı. Bir misyon bulunan belli baslı Anadolu sehirleri de sunlardı: Bursa, zmir, Merzifon, Kayseri, Sivas, Trabzon, Erzurum, Harput, Bitlis. Van, Mardin, Antep, Maras, Adana, Hacin, Ankara, Yozgat, Amasya, Tokat, Arapkir, Malatya, Palu, Diyarbakır, Urfa, Birecik, Elbistan, Tarsus. 


Kaynaklarda, özetle: 

"Türkiye’ye gelen ilk Protestan misyonerlerin 'British and Foreign Bible Society’ ye mensup olduklarını ve bu teskilatın 1804’te kurulmasından sonra, İzmir’den Anadolu içlerine misyonerler gönderilmeye baslandıgını...." 14  ifade edilmektedir 

Amerikalı misyonerler 1819 itibariyle Osmanlı topraklarına gelmeye baslamıslar ve 1832 yılında stanbul merkezi kurulmustur. Misyonerler asıl faaliyetlerini Dogu Kilisesi üzerinde yogunlastırmıslardır. Misyoner faaliyetleri, Ermenistan isyanlarının zemininin hazırlanmasında görüldügü gibi çok önemli bir rol oynamıstır. Osmanlı topraklarına hümanist nedenlerle geldigi iddia edilen misyonerler, dini faaliyetlerin yansıra kendi devletlerinin politikaları 
dogrultusunda siyasi, sosyal, askeri faaliyetlere de istirak etmislerdir. 15 

2.3.4. Propaganda Faaliyetleri 

Ermeni meselesinin bugünkü boyutuna gelmesinde propaganda faaliyetlerinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Ermenilerin Türk Devleti’ni, milletini pesinen mahkum edip, kanına ve canına kastediş sebebinin, Rus, İngiliz, Fransız ve Amerikan menfaatlerine hizmet eden propaganda faaliyetlerinden 
kaynaklandığı nı söylemek hatalı olmayacaktır. 

Buna karsılık, konu ile olarak A. Powell’ın Vahşet olayları çok büyük ölçüde mübalağa edilmiştir. Son dönemlere ait vahset olaylarının bir kısmı ise hiç vuku bulmamıstır. 
Amerikan Yardım Teskilatının mahalli ( stanbul) basın temsilcilerinden biri, dostlarına açıkça, Amerika'ya sadece Türk aleyhtarı haberler gönderebildigini, 
çünkü para getirenin bu oldugunu söylemistir. 16 

14 Gürün, Ermeni.... s.61. 
15 Tugrul Özcan, II. Abdülhamid Döneminde Orta ve Dogu Karadeniz'de Meydana Gelen Ermeni Olayları, stanbul,Özbay Yayıncılık, 2007, s. 25. 
16 Binark, Asılsız.... s.32 


D. Johnson'un da kitabında; Bu topyekun katliam hikayelerinin çıkarılmasının, nihai hesaplasmadan, Türkiye'nin zararına olarak, ngiliz Hükümeti politikasının 
istikametlendirilmesi sarih hedefi ile oldugunu tekrarda tereddüt etmiyoruz. Bu sebeple yıllarca sıkı ittifak baglarımız bulunan milyonlarca kendi tabamızla aynı dinden olan bir milletin, tamamen uydurma degilse, büyük ölçüde ve utanmadan mübalaga edilmiş delillere istinaden, insanlıga karsı korkunç suçlar islemiş olmakla nasıl suçlandırıldıgını, namuslu bir sekilde göstermeye çalısmaktan dolayı özür dilemeye ihtiyaç yoktur. 17  seklindeki ifadeleri yer almaktadır 

Ermeni meselesi tarihi gerçeklerden ziyade yanlı yayınlarla ve üretilen belgelerle yapılan propagandalarla gündemde tutulmaya çalısılmıstır. Bu tür propaganda faaliyetlerinin birçok örnegi farklı ülkelerde, farklı sekillerde karsımıza çıkmaktadır.  

2.3.5. Çıkar Devletlerinin İzlediği Politikalar 

Ermeni meselesinin ortaya çıkısını hazırlayan sebeplerin basında Rusya, ngiltere, Fransa ve Amerika'nın Osmanlı Devleti'ne ve Ermenilere karsı takip ettikleri siyaset gelmektedir. Bu devletlerin uyguladıkları politikalar ile ilgili bilgilendirme yapmak yol gösterici olacaktır. 

2.3.5.1. Rusya'nın Politikası 

Kendisini güçlü bir devlet konumuna getirmek isteyen Rusya, Çar I. Petro (1682-1725) zamanında Bogazlara hakim olmak istemis, Balkan ülkelerini ele geçirmek veya kendi yönetimi altına almak isteyen Rusya, bu amaç ile Balkan ülkelerinde konsolosluklar kurarak onları Osmanlı Devleti'ne karsı teşkilatlandır mıs, böylece Slav-Ortodoks birliginin ve halkının hamisi rolünü elde etmisti. Fransa ve Rusya, bu politikasını tatbik için 1806'daki  Sırp, 1827'deki Yunan ve 1875-1876'daki Bosna-Hersek ile Bulgar ve Sırp isyanlarının çıkarılmasını saglamış ve bunların yayılmasını körüklemiştir.18 

17 Binark, Asılsız.... s.32 
18 Hüseyin Nazım Pasa, Ermeni Olayları Tarihi I, Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü,Osmanlı Arsivi Daire Baskanlıgı, Yayın No:15,1998, s. XV. 

Rusya'nın bu siyaseti zaman zaman ngiltere ve Fransa'nın menfaatleri ile çatıstıgı için her zaman basarılı olmamış; bunun üzerine Rusya, Osmanlı 
Devleti'ne karsı harekete geçmeden evvel, elde edilecek getiriyi diger devletlerle bölüsme siyasetini uygulamaya koymuştur. 

Akdeniz ve Orta Dogu'da söz sahibi olmayı Anadolu topraklarını parçalamakla gerçeklestirecegine inanan Rusya, bu amaçla Ermenilerin yogun oldugu Erzurum- skenderun hattını ele geçirmeye tesebbüs etmistir. Böylece Rusya'nın, Osmanlı Devleti'ndeki Ermeni kiliseleriyle teması ve Ermeni terör unsurlarını desteklemesi baslamıştır. 

Rusya, 1828 Türkmençay Antlasması'yla Dogu Ermenistan kendisine verilip, ran Ermenileri de bu birlige katılınca, elde ettigi bu yeni güçle Osmanlı Devleti'ne saldırmıstır. 1829 Edirne Antlaşması'yla Rusya'ya göç eden 40.000 Ermeni, muhtar bir Ermenistan kurmak isteyince, Osmanlı topraklarında bu isteklerini gerçeklestirmeleri için hamilik vazifesini yüklenen Rusya, bu defa Ermeni istegini geri çevirmistir. 19 

2.3.5.2. İngiltere'nin Politikası 

Rusya'nın İngiliz çıkarlarını tehdit eder vaziyette güneye inmek istemesi ve güçlü bir Karadeniz devleti olması, ngiltere'nin Osmanlı Devleti'ne ve daha sonra Ermenilere ilgi duymasının önemli bir nedenidir.20 

19 Cemal Anadol, Tarih Boyunca Türk-Ermeni Meselesi, stanbul, Bilge Karınca, 2007, s.390. 
20 Rıdvan Tümenoglu, Osmanlı Devletinde Ermeni Sorunu ve Avrupa Devletlerinin Ermeni Politikaları, 18 Nisan 2006, 

http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=456 



4 CÜ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder