28 Ocak 2016 Perşembe

Fransız "İnkâr Yasası"nın Düşündürdükleri




Fransız "İnkâr Yasası"nın Düşündürdükleri 


Prof. Dr. Esat ARSLAN













Ermeni Soykırım ve İnkâr Yasaları Sarkozy’nin Seçim Kampanyası ile Açıklanabilir mi?

Fransız Ulusal Meclisi tarafından 2001 yılında kabul edilen “Ermeni Soykırımı” yasası ile 22 Aralık 2011 tarihinde birinci aşaması tamamlanan 22 Şubat 2011 tarihinde Fransız Senatosu’nda oylanacak oylanmak sûretiyle yasalaşacak olan “Ermeni Soykırım İnkâr Yasa Tasarısı”nın Türk milletinin tüm fertlerini hedef aldığı ortadadır. Başka bir ifâdeyle Fransa, “Ermeni Soykırım” yasasıyla Ermeni soykırım iddialarını resmen kabul etmekle kalmayıp, Türk milletinin tüm fertlerini “katil” olduğuna hükmetmiştir. 22 Aralık 2011 tarihinde Fransa Parlamentosu’nun üst Ulusal Meclisi’nce alınan kararla da, “Türkler katil değildir” denilmesi suç olarak sayılmıştır. Yasa tasarısı, Ermenilere soykırım yapıldığı yalanını inkâr edenlere bir yıla kadar hapis ve 45 bin Euro’ya kadar para cezasını öngörmüştür.

19 Aralık 2011 günü yasa tasarısının 22 Aralık 2011 tarihinde Fransız Ulusal Meclisi’nde gündeme alınması, 19’a karşı 106 oyla kabul edilmiş olmasına karşın, bu durum nedense Türk medyasında fazlaca yer almamıştır. 22 Aralık 2011 tarihinde yapılan ve 577 kişilik Fransız Ulusal Meclisi’nden sâdece 55 üyenin katıldığı ve demokrasi adına yüz kızartıcı bir işlemle yapılan oylama sonucunda, 38 üyenin “kabul oyu” vermesiyle onaylanan yasa tasarısından sonra ise medya konuya birkaç gün ilgi göstermiş ama daha her zamanki gibi bu önemli mesele unutulmuştur. Ermeni iddialarını yıllardır Fransız Ulusal Meclisi’nde kovalayan Fransız milletvekili Deveciyan’ın önderlik ettiği 2001 “Soykırım Yasası” da aynı şekilde bir gece yarısı baskınıyla ve bir oldubitti ile gerçekleştirilmişti. Fakat o tarihte de bir kaç göstermelik tepkiden sonra konu unutulmuş ve Türkiye-Fransa ilişkileri güllük gülistanlık şekilde devam etmişti. Bütün bunlardan sonra anlaşılan odur ki, Fransızlar 1915 olaylarını baz alıp, “Ermeni Soykırımı ve Soykırımın İnkârı” konusunda tartışmaya mahal bırakmayacak bir biçimde görüşlerini net olarak ortaya koymuşlardır.

Bütün bunlardan sonra, Fransız Ulusal Meclisi tarafından kabul edilen sözde “ Ermeni Soykırım ve İnkâr Yasaları ”, Sarkozy’nin seçim kampanyasının bir gereği olarak açıklanabilir mi? Bunlar 2015’e giden yol için atılan adımlar ya da büyük resmin küçük parçaları olarak değerlendirilemez mi? 2001 yılında kabul edilen Ermeni Soykırım Yasası’nın üzerinden 10 yıl geçmesinden sonra, Sarkozy’nin Nisan 2012 seçimleri öncesi bir nevi seçim kampanyasını startını Erivan’dan vermesi, bu kadar kısır bir dış politika söylemi ile açıklanılabilir mi? Fransız Ulusal Meclisi’nde, “Fransa’nın tanıdığı soykırımları inkâr eden kişilere ceza verilmesini” öngören yasa tasarısının görüşülmesi, Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan’ın Ermeni teröristlerce Paris’te şehit edilmesinin 32. yıldönümü olan 22 Aralık 2011 tarihine denk getirilmiştir. Bu durum Türkiye’de açık seçik Fransız makamlarının sorumsuz ve saygısız davranışının, duyarsızlığının ve umursamazlığının bir göstergesi olarak algılanmıştır.1 Ayrıca, Türkiye’yi, Suriye politikası ve Malatya Kürecik’te “Füze Kalkanı Radarı” kurulmasına müsaade etmesi sebebiyle eleştiren İran’ın Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın Erivan’a yaptığı resmî ziyaretin Fransa Ulusal Meclisi’nin “inkâr” yasasını görüşüp kabul ettiği güne tesadüf etmesi de Türkiye’nin doğrudan hedef aldığının bir başka göstergesidir.

Bu makale kapsamında Fransa’nın “ Ermeni Soykırım ve İnkâr Yasaları ” ile ortaya koyduğu eylemsel açılımların Türkiye’nin dış dünyadaki hamleleriyle doğrudan ilintili olduğu ortaya konulacak, bu bağlamda Fransa’nın “Türkiye’nin yalnızlaştırılması” genel politikasına ilişkin çıkarımlarda bulunulmaya çalışılacaktır.


Günü Kurtarmak mı? Planlı Çalışmak mı?

Türkiye ile Ermenistan arasındaki, “ 1915 Olayları ”nın başını çektiği, ihtilaflar, devletlerin ardıllık ilkesi nedeniyle geçmişten günümüze intikal etmiş konulardır. Bu sorunlar akşamdan sabaha çözümlenecek kadar karmaşık ve sâdece uluslararası ya da halkla ilişkiler disiplininin konusu edilmeyecek kadar çok boyutlu olduğundan, ulusal güç unsurlarının tamamını kapsayan çoklu bir strateji esasına göre hareket edilmelidir. Fakat böylesine bir planlamaya, Türkiye’den çok, bu ihtilafla bütünleşmiş Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.




..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder