1 Ocak 2016 Cuma

ERMENİ SOYKIRIMININ İÇ YÜZÜ.., BÖLÜM 3




    ERMENİ SOYKIRIMININ İÇ YÜZÜ.., BÖLÜM 3


Devlet İstatistik Enstitüsü' nün karşılığı sayılabilecek çağdaş resmi dairenin ilk "genel müdürü" Nuri Bey'den sonra bu işlerin başına geçen Fethi Franco adlı bir Musevi, ikincisi de 1897-1903 yılları arasında görev yapan Mıkırtıç Şınabyan adlı Osmanlı vatandaşı bir Ermeni' ydi. Ondan sonra da 1908' e kadar bir Amerikalı.
1893 tarihli nüfus sayımına göre, Osmanlı topraklarındaki Ermeni nüfus 1.001.465, bir sonraki 1906 sayımına göre de 1.120.748' dir.

O dönemlerin devletleri arasında bu çeşİt nüfus bilgilerine sıra gelince, en güvenilir rakamlar Osmanlı Devleti'ninkidir. Çünkü Osmanlı'da " Müslim " ve " Gayrimüslim " ayırımı, birçok bakımdan, özellikle de askerlik ve vergi bağışıklıkları açısından büyük önem taşır 23•

"1915 olaylarında 1.5 milyon Ermeni öldürüldü" abartısına karşı en sağlam ve somut kanıtlar da bunlardır. Diğer bir örnek; 1917 tarihli İngiliz Yıllığı Ermeniler' in nüfusunu 1 milyon 56 bin, Ermeni Patriği Ormanyan 1 milyon 579 bin,
bir diğer Patrik Nerses Varjabedyan ise 1 milyon 150 bin olarak veriyor.
1914 nüfus istatistiği ise Ermeni nüfusunu 1 milyon 221 bin 850 olarak gösteriyor 24.
Bazen vergi vermemek için nüfusu az gösteren, bazen de siyasi mülahazalar la çoğaltan Ermeni Patrikhanesi, kayıtlarına dayanarak altı vilayette 1.018.000, bütün Osmanlı topraklarında ise 2.560.000 Ermeni bulunduğunu ifade etmektedir ki, bu, o dönemde bütün dünyadaki Ermeni nüfusuna yakındır.

Hem Osmanlı, hem de batılı kaynaklarla konuya yaklaşan Stanford
J. Shaw, 1890 yılında Osmanlı Devleti'nde 12.585.950 Müs1üman'a
karşılık 1.139.053 Ermeni; 1897'de 14.111.945 Müs1üman'a karşılık 1.162.853 Ermeni; 1906'da 15.518.478 Müslüman'a karşılık 1.140.563 


23. Hürriyet gazetesi, 22 Ekim 2000.
24. Hürriyet gazetesi, 16 Ekim 2000.



Ermeni ve 1914 yılında da 15.044.846 Müslüman'a karşılık 1.229.007 Ermeni nüfusu olduğunu belirtmektedir 25•
Görüldüğü üzere XIX yüzyıl sonlarıyla XX yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti'ndeki Ermeni nüfusu 1.000.000 ile 1.300.000 arasında değişmektedir. Zaten gerek yerli, gerek yabancı araştırmacıların belgeler ışığında vardıkları sonuç, bu dönemde Osmanlı Ermeni nüfusunun en çok 1.300.000 olabileceği şeklindedir 26•

Türk hükümetinin Ermenilere karşı münasebetinin keskin bir hal almasını sebepleri Cemal Paşa'nın 1923 yılında Tiflis'te yayınlanmış kayıtlarında geniş bir şekilde açıklanmıştır. O yazıyordu:
"Rusya Türkiye'den orada yaşayan Ermeniler için bağımsızlık talep ettikleri zaman Kafkasya' da ki Ermeniler Çarizmin esareti altında işkence çekiyorlardı. Abdülhamit'in Doğu Anadolu'ya demir yolu çekmeyeceği hakkında rızasını aldığı zaman Rusya 1896 yılı isyanından sonra Kafkasya'ya giden Ermenilerin geri dönmesine izin vermeyeceğine dair söz verdi.

Rus ordusu Diyarbakır'a, Erzurum'a Erzincan'a yaklaştıkça Ermenilerin vahşiliğinden kurtulmaya çalışan Müslüman Türkler Halep'e, Adana'ya, Konya'ya, Sivas'a vb. yerlere kaçıyorlardı. On binlerce Müslüman vahşicesine katledildi."
Cemal Paşa yazıyordu: "Diyelim ki, Türkiye hükümeti Doğu Anadolu'dan 1,5 milyon Ermeni'yi sürgüne gönderdi ve onların 600 bin'i yolda öldürüldü,_ açlıktan ve hastalıktan helak oldular. O zaman Ruslar Trabzon, Van, Bitlis vilayetlerine saldırdıkları zaman 1,5 milyondan fazla Kürt ve Türk Ermeniler tarafından vahşicesine öldürüldü, neden kimse ilgilenmedi? Eğer Türkleri Ermenileri öldürmekle suçluyorlarsa, o zaman bu kadar Kürt ve Türk'ü öldüren
Ermeniler neden sorumluluk taşımıyorlar? Meğer Kürtler ve Türkler insan sayılmıyorlar mı? Bütün bu katliamlar Rusya'nın tahriki ile yapıldı. Ruslar Osmanlıların servetlerini ele geçirmek ve bin yıllık tarihe sahip kudretli bir halkın hakkını yemek istiyorlardı. 

25. Süslü, Azmi, Ermeniler ve 1915 Telıcir Olayı, 5.19.
26. A.g.e., 5.22; Bu konuda diğer karşılaştırmalar için bkz. Cevdet Küçük. "XIX.
Asıl'da Anadoluda Ermeni Nüfusu", 5.75-95; i. Selahattin, "Ermeni Sorununun Rakamlarla Gerçeği", 5.375-415.


Yalnız onlar iki halkı birbirine düşman ederek, kan denizinde boğdular.
Türklere şöyle diyorlardı ki, kendinizi kurtarmak için Ermenilerin hepsini öldürün. Bir diğer taraftan da Ermenilere, Türkleri öldürürseniz, sayıca çoğunluk kazanırsınız. 600.000 Ermeni ve 1.500.000 Kürt ve Türk bu aptal siyasetin kurbanı öldu.27.
" Deutche Allgemeine Zeitung " Gazetesinin 1921 yılına ait koleksiyonlarında
şöyle bir yazı vardır: "Ermenilerden çok bahsediliyor, buna mukabil şiddetli kışta ölen üstün sayıdaki Türklerden hiç bahsedilmiyor; Yine baştan beri Ermenilerin Türklere yaptığı zulümler den de, katliamlardan da pek az bahsediliyor. Mesela, çok defa bir köyün bütün Türk halkının gözleri Ermeniler tarafından çıkarılmıştı.
15 Nisan 1915'te Türk esirlerinin nakli için kullanılan vagonlar istasyonlar da günlerce "unutulmuştu". Bir süre sonra açılınca Türk askerlerinin cesetleriyle dolu olduğu görüldü. Böyle düşmanlara karşı Türklerin "mazlum kuzu" olmaları beklenemezdi" 28. 1915 yılı olaylarına ve tarihte "Ermeni Tehciri" adı ile anılan, kendilerinin savaş alanı dışına çıkarılmaları olayına Ermenilerin kendileri sebep oldular. "Teheir Kanunu" (27 Mayıs 1915), Ermeniler tarafından iddia edildiği gibi Türk hükümetinin kendilerine eza-cefa çektirrnek istediğinden değil, sivil halkını ve Osmanlı ordusunu Ermeni çetelerine karşı korumak amacı ile hazırlanmış bir kanun idi.
Avrupalılar tehcir olayını, kendi usullerince yapılan bir katliam olduğunu
sanırlar. Çünkü genosit, batı kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Halbuki, tehlikeli durumlarda ve gerektiğinde Osmanlı uygulaması katliamı değil, sürgünü tercih etmiştir. Aslında sürgün, Osmanlılar tarafından bir "İskan veKolonizasyon Metodu" olarak kullanılmıştır.
1915 yılında Doğu Anadolu'da, Osmanlı Devleti'ne düşmanca davranan ve Rus ordusuna katılan Ermeniler' e karşı uygulanan politika da sürgün olmuştur. Tarihi boyunca azınlıklarla ilişkilerini çağdaş devletlerden üstün bir seviyede gerçekleştiren Osmanlı Devleti'nin, XX. yüzyılda devlet yönetimince katliama
başvurabileceğini düşünmek son derece zordur. Ermeniler" yapıldığı iddia edilen soykınm konusu, Ermeni propaganda kampanyasının hiç değişmeyen temasıdır. 

27. Kaynak için bkz; Aydıııhk gazetesi, 8 Kasım 1990.

28. Deliorman, Altan, Türklere Karşı Ermeni Komiteciliği, s.167.


Gerçekte neler olmuştu? Bu dönemde meydana gelen olaylar Ermeni tarihçileri tarafından inanılmaz sis perdesi ile kaplanmıştır 29•

İşte "Ermeni Genositi"nin (?) kısaca tarihçesi. Propaganda ve yabancı ülkelerin çıkar hesaplarına dayanan sözde Ermeni Meselesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıfladığı ve parçalanmasının gündeme geldiği dönemde ortaya çıkarılmış, propaganda ve psikolojik etkinliğe sahip örgütlerin çabaları ile dünya
kamuoyuna mal edilmek istenmiştir. Sözde Mesele, Batılı ülkeler tarafından, doğrudan doğruya "Şark Meselesi" (Doğu Sorunu)'nin bir parçası olarak ele alınmıştır 30• 
Günümüzde de dünyanın birçok ülkesinde, özellikle Amerika'da ve Avrupa'daki Ermeni bilim adamları ile kuruluşları ve bazı ülkelerin yönetimleri tarafından bu
mesele gündeme getirilerek Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilerin korkunç bir haksızlığa uğramış oldukları yolunda tutarsız iddialar ileri sürülmektedir. Halbuki Türkiye'ye karşı yapılan suçlamalar tarihi gerçeklerin çarpıtılmasından başka bir şey değildir.
Amaçları 1915 yılında Osmanlı yönetiminin Ermeni soykınmı için gizli katliam talimatı verdiğini, dolaylı yollardan kanıtlamak. Oysa soykınm kanıtı dolaylı olamaz. Sorunu sonuçta karşılıklı ölü sayısı çözeceğinden, soykınm olmadığını
gösteren demografik bilgilerden kaçıyorlar. Ermeni nüfusunu Ermeni propaganda rakamlarından alıp, ölüm rakamlarını abartıyorlar, Müslüman ölümlerini ise küçümsüyorlar. Ermeni tarihçilerinin gerçekleri tahrif ederek Ermeni kayıplarını
abartılı bir şekilde fazla gösterme çabasına girmeleri ve dünya kamuoyu önünde kendilerini "masum kuzular "mış gibi göstermeye çalışmaları üzerine, öldürülen Müslümanlarla ilgili araştırmalar da yapılmıştır. Bunlardan Amerikalı bilim adamı, Türk-Ermeni münasebetleri tarihçisi Justin Mc Carthy'nin bu konuda yaptığı araştırmaları kayda değerdir:


29. İlter, Erdal, Ermeni Kilisesi ve Terör, s.62.
30. Bayram. Kodaman, "Ermeni Meselesi'nin Doğuş Sebepleri", s.240-249; Erdal,ilter, Ermeni Meselesinin Perspektifi ve s.2I-29.



"Anadolu'daki Ermeni varlığını anlamak isteyen, Ermeni felaketinin savaş esnasında i. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele'de ortaya çıktığını hatırlamalıdır. .. İstatistikler, çoğunluğunun Türk olduğu 2,5 milyon Müslüman da öldüğünü ifade etmektedir. Ermenilerle de meskun olan 6 vilayetten 1 milyondan fazla Müslüman ölmüştür. Bu Müslümanlar da Ermenilerinkinden daha iyi olmayan korkunç ölümleri tattılar.

Bu rakamlar bize Anadolu insanının nasıl öldüğünü beIirmektedir. Vesikalar da ölüm sebepleri olarak sivil savaş, Türklerle Ermenilerin zorla göç ettirilmeleri, iç savaş, hastalık ve özellikle açlık sıralanmıştır. Anadolu'daki ölümler, sadece savaş zamanındaki askerlerin ölümleri değil, ayrıca erkekler, kadınlar ve çocukların ölümleri olmuştur" 31.
Şayet Osmanlı Devleti, bazı Ermeni tarihçilerin iddia ettiği gibi Ermenileri bir soykırıma tabi tutup köklerini kazımak isteseydi, savaş halini bahane ederek bunu rahatlıkla yapabilirdi. Ancak yapıIabileceğin en ehvenini seçerek kendi sınırları içinde Ermenileri göçe tabi tutmuş ve ülke dışına bile sürmemiştir. Ermeni tarihçilerinin rakamlar konusundaki tutumu da, hayalleri veya propagandayı bırakıp ilmi olanları aramak olmalıdır. Zaten Amerika'daki Ermeni Profesör Hovannisyan da 1982 yılında Münih'te yapılmış olan "Dünya
Ermenileri'nin Problemleri Kongresi" nde bu gerçeği şöyle dile getirmiştir:
"Ermeni soykırımı ispatlanamamıştır. Soykırım hukuken geçersizdir
ve zaten zaman aşımına da uğramıştır" 32.
Madalyonun öteki yüzü çevrilerek incelendiğinde ise gerek Anadolu, gerekse Kafkaslarda Ermeniler tarafından öldürülen Türklerin sayısının Ermenilerinkinden kat kat üstünde olduğu ortaya çıkmaktadır.

31. Süslü, Azmi, a.g.e., 5.144.
32. Zafer Özkan, Ermeni Tehciri, 5.174; Süslü, Azmi, a.g.e., 5.142.

Asılsız iddialarıyla hareket eden Ermeniler bu tutum ve davranışlarıyla
nereye kadar gidebilecekler?
Bugün Türkiye'nin yanı başındaki Ermenistan'ın devlet politikası
"Türk düşmanlığı" üzerine kurulu. Ermenistan'ın "Bağımsızlık
Bildirgesi" Türkiye ve Azerbaycan'ı hedef alan, toprak talebinde
bulunan ifadelerle dolu. Aynı ifadeler Ermeni Anayasası'nın giriş
bölümünde de var.
Ermenistan'ın durumu malum. Türk denizinde sadece küçücük
bir damla. Geleceği Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri 'yle iyi
geçinmesine bağlı. Her zaman alevlenen tartışmalardan en fazla zarar
görecek olan Ermenistan. Üstelik, ortaya attıkları iddiaların hiçbir
dayanağı yok. Bu tartışmalardan Türkiye ve Ermenistan çıkar
sağlamıyar. Ama herhalde Rusya son derece memnun, İran zevkten
ellerini ovuşturmakta. Yunanistan'ın üzüldüğünü de kimse iddia
edemez. Batılı pek çok ülkenin durumu da farksız.
Ermenistan tıpkı tarihte olduğu gibi baltayı kendi ayağına vuruyar.
Türklere karşı takındığı düşmanca tutumla kendi kendisini sıkıntıya
sokuyor. Tarihten ders alıp, onun bunun "maşası" olmanın
kendine hiç bir menfaat sağlamadığını hala anlayabilmiş değiL.
Tarihte başına olmadık felaketler gelen, halkı katledilen Türkiye,
"Geçmişi bırakalım, geleceğe bakalım", diyor. Ermeniler ise her
defasında tekrarlıyar:
Türkiye Ermenilerden özür dilemelidir. Hayır, Türk Milleti'nin
geçmişinde "özür dileyecek" hiç bir ayıbı yok. Eğer, "özür dileyip,
dilernemeyi" tartışacaksak, bundan en fazla Ermeniler zararlı çıkarlar.
Türkleri arkadan vurdukları, bu halkı katlettikleri, hala bu ülkeye
karşı düşmanlık besledikleri için Türk halkı ve devletinden özür
dilernesi gereken onlar. Peki, diyelim ki, Türklerin Ermenileri katlettikleri
için onlardan özür dilerneleri lazım. O zaman, 1905 yılında,
1918 yılında, özellikle Bakü'de ve Azerbaycan'ın diğer bölgelerinde
Ermeniler tarafından katledilen Azeri Türklerinden, dahası Karabağ
savaşında, 1990 kanlı Ocak katliamı ve i992 Hocalı katliamında
şehit edilen Azerbaycan halkından kim özür dileyecek? 

Madem İnsan haklan ve demokrasinin mevcut olduğu bir çağda yaşıyorsak,
bu bölgede olup bitenlere de göz yumulmamalıdır. Peki, ne yapmalıyız?
Biz sadece kendimiz konuşup, kendimiz dinliyoruz. Birlikte
el ele verebilmeli, bu tür konularda birleşmeliyiz. Gerçekleri yansıtan
eserler yazıımalı, çeşitli yabancı dillere tercüme edilerek dünya
dillerinde yayınlanmalı, gerçekleri yansıtan belgeleri, sergileri, fotostenderi,
tamtmakta reklam işlerinden yararlanılmalı. Göründüğü
gibi gerçekler son derece kritik ve dumanlıdır. Bir kere bilmemiz lazım
ki, bizim yapmalı olduğumuz bir işi başkası gelip bizim yerimize
yapamaz ve yapmayacak. Eğer biz bu cihetlere muvaffak olamazsak,
tarihin bu ağır imtihanından çıkmamız bir hayli zorlaşacaktır.


4 CÜ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder