25 Ocak 2016 Pazartesi

19 YY DA KAFKASYA DA ERMENİ ÇETELERİ..,





19 YY DA KAFKASYA DA ERMENİ ÇETELERİ..,


Yrd. Doç. Dr. Ahmet TOKSOY*





Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Öğretim Üyesi

Türk milletinin Kafkasya ile ilişkileri milattan önceki tarihlere kadar uzanmaktadır. Prof. Dr. Mustafa Kafalı’ya göre Kafkaslardaki Türk varlığı üç bin yılı geçmektedir[1]. Özellikle milattan sonra Avrupa Hunları ile başlayan Türk hâkimiyeti günümüze kadar devam etti.
Rusya, 1700’lü yıllarda ilk olarak, nüfusunun büyük kısmı Müslüman Türklerden oluşan Kırım’ı işgal ederek Kafkaslara doğru harekâta başladı. Bu harekâtı takiben, kendi sömürge politikaları gereği, bölgenin demografik yapısını değiştirmeye yöneldi. Rusya’nın bu amacını gerçekleştirebilmesi için başlıca iki yönlü politika izlemesi gerekliydi. Birincisi, Kafkasya’dan Türklerin sürülmesi politikasıydı ki, bu sürgün politikası hem barış hem de savaş zamanlarında bütün hızıyla devam ettirildi. Bunun sonucu olarak XIX. yüzyıl boyunca iki milyondan fazla Müslüman-Türk yurdundan sürüldüğü gibi birçoğu da öldürüldü. Bu bölgeden kaçabilenler ise kendilerine en güvenli yer olarak Osmanlı Devleti’ni görerek bu devlete sığındılar. İkincisi ise, Kafkaslara, Hıristiyanların yerleştirilmesi politikasıdır. Bu politikasının gereği olarak bir taraftan Slav Hıristiyanları Kuzey Kafkasya’ya yerleştirilirken, diğer taraftan da Ermeniler Güney Kafkasya’ya davet edildiler[2]. Rusya, Kafkasya’ya indikten sonra, takip ettiği bu plan gereğince, burada bulunan Gürcü ve Ermeni cemaatleriyle ayrı ayrı dostluk ve ticaret antlaşmaları imzaladı. Bu anlaşmalara göre Ruslar, Gürcü ve Ermeni cemaatleriyle ticaret yapmayı ve bu iki topluluğun ileri gelenlerinin çocuklarını da okutmayı kabul ediyordu[3].
Esasen Osmanlı Devleti’nin gerileme alametlerini göstermeye başladığı XVIII. yüz yılda bazı Ermeni liderler de kurtuluş için gözlerini Rus çarlığına çevirdiği sırada Rus Çarı I. Petro’da, gerek Osmanlı Devleti ve gerekse İran’a karşı yaptığı savaşlarda Ermenileri değerli bir müttefik olarak gördü. Özellikle Kafkasları işgal etmek ve bölgenin ezici çoğunluğunu oluşturan Müslüman Türk nüfusunun büyük bir kısmını yok etmeye dayanan bu korkunç planında Ermenileri kullandı[4]. Nihayet 1722’de Rus ordularının İran’ın kuzeyine yönelik giriştiği kapsamlı bir istila harekâtı dolayısıyla Ermeniler büyük bir heyecana kapıldılar. Ancak Ruslar, Türk diplomatik ve askeri tehditleri karşısında bölgeden çekilmek zorunda kaldı. Fakat yine de sadık müttefiki Ermenileri unutmadı. Çar, Ermenileri Rus topraklarında yerleşmeye davet ettiği gibi kendilerine dini ve dünyevi her türlü imtiyaz ve garantileri vermeye hazır olduğunu bildirdi[5].
II. Katerina, 1768’de ordularını Türklere karşı harekete geçirince, Ermenileri Türkler aleyhine kışkırtmaya başladı. Yani kısaca 1768–1774 Türk-Rus Harbi’nde Ermeniler, yeniden II. Katerina tarafından Rusya’nın himayesi altında bir Ermeni Krallığı kurulması ümidiyle cesaretlendirildiler. Rus orduları başkumandanı Prens Potemkim, Rusya’nın kontrolü altında olacak bir Ermeni krallığının hayallerini görmekteydi. Hatta bu teşviklerden cesaret alan Argotyan/Argutiyan adlı Ermeni Piskoposu, Osmanlı toprakları ile İran arasında “Ararat Krallığı” projesini hazırlayarak Petersburg’a takdim etti. Bu proje çariçe hükümeti tarafından da uygun görüldüyse de[6]uygulanamadı (veya uygulanmadı)[7].
Diğer yandan Rusya’nın yayılmacı ve istilacı siyasetinin karşısına Türkler parçalanmış olarak çıktılar. Safevi hanedanlığının çöküşünden sonra Azerbaycan ve İran’da yerleşen Oğuz boylarından birisi olan Afşar/Avşarlar hanedanı hâkimiyetini ilan etti[8]. Afşarların zayıflaması üzerine XVIII. yüz yılda Azerbaycan ve İran’da başka bir Oğuz hanedanı olan Kaçarlar hâkim oldular. Ancak merkezi otoritenin giderek sarsılması bölge için pek de hayırlı olamadı. Çünkü Kaçarların bölgeden çekilmesiyle Azerbaycan’da mahalli Türk beylikleri kuruldu[9]. Fakat bu durum Azerbaycan’ın aleyhine oldu. Zira Türkler hanlıklara ayrılırken güçlerinde de azalma oldu[10].
1783’de himaye usulüyle Gürcistan’ı kendisine bağlayan Rusya, bunun yanı sıra, henüz İran sınırları içerisinde bulunan Eçmidyazin ve Katolik tesirinden uzak kalmış Ermeniler üzerindeki faaliyetlerini yoğunlaştırmaya başladı. Gürcü ve Ermeni cemaatleriyle daha önce yapılan antlaşmaları yenileyen Ruslar, Ermeni ve Gürcüleri Osmanlı Devleti’ne karşı korumayı vaat etti. Bu arada Türkleri de boş bırakmak istemeyen Rusya, Azerbaycan Hanlıkları’na çeşitli hediyeler göndererek kendi tarafına çekmeye çalıştı. Fakat bu politikasında pek başarılı olamadı. Bunu başaramayınca da onları tehdit etmeye başladı. Bunun üzerine harekete geçen Osmanlı idaresi, 1782 ve 1784’de Çıldır Valisi vasıtasıyla Azerbaycan Hanları’na hediye ve nişanlar göndererek morallerini düzeltmeye çalıştıysa da Osmanlı Devleti bu boş faaliyetlerinde başarılı olamadı. Çünkü Osmanlı Devleti’nin pasifliğini gören Azerbaycan Hanlıkları da Rusya tarafına meyletmeye başladılar. Fakat buna rağmen yine de hanlıkların çoğu İstanbul’a bağlılıklarını sürdürdüler[11].
1799 kışında Rus başkenti Petersburg’ta, Ermeni bağımsızlığı için önemli toplantılar yapıldı. Bu toplantıya Ermeniler adına katılan Argutyan ile Hovhannes Lazaryan adına, iki Ermeni okulunun açılmasına karar verildi. Böylece bu okullardan yetişecek Ermeni gençlerinin kurulacak olan Ermeni devletinde görev almaları sağlanacaktı. Yapılan toplantıda, Ermenistan’ın ancak böyle tedbirlerle ve Rusya’nın himayesinde ayakta kalabileceği kararlaştırıldı. Ayrıca Türkiye ve İran’dan alınacak topraklar üzerinde kurulacak bu Ermeni Devletine, Rusya gerekli askeri ve mali yardımı da yapacaktı. Fakat 1791’de Rus Çariçesi’nin ölmesi üzerine Rusya’da çıkan problemlerden dolayı Ermeniler, umduklarını bulamadılarsa da faaliyetlerine ara vermeden devam ettirdiler[12].
Çar orduları generali Sisyanov, 1805’de Çar’a gönderdiği raporda, Karabağ coğrafi bakımdan Anadolu, İran ve Azerbaycan’ın kapısıdır, diyerek Kür-Aras nehirleri arasındaki bölgenin stratejik önemini belirtti. Dolayısıyla Çarlık Rusyası, bu coğrafyaya sahip olabilmek için varını yoğunu harcadı. 1990’lı yıllarda Ruslar, “neden Karabağ sorununda Ermenileri desteklemişlerdir” sorusunun cevabını burada bulabiliriz. Nihayet Rusya, 1804–1805’de Kafkaslarda harekete geçerek Bakü, Nahçivan, Karabağ ve Revan Hanlıkları’nı işgal etti ve sınırlarını Hazar Denizi’nden Karadeniz istikametinde genişletti. Böylece Rus hâkimiyeti, Maveray-ı Kafkas bölgesinde yerleşerek Kuzey Azerbaycan’dan Aras Nehri’ne kadar uzandı[13].
Rusya, Napolyon sorununu hallettikten sonra yeniden Kafkasya’ya dönerek muhtemel bir İran saldırısına karşı Ermenileri ve Gürcüleri himaye edeceğine dair söz verdi ve 1813’de bu fırsatı yakaladı. 1813’de yapılan İran-Rus savaşında Ermenilerin yardımları sayesinde Ruslar, Tebriz’e kadar ilerlediler. Bundan dolayı da Çar I. Aleksandr, Ermenilere özel teşekkür etti[14]. Yapılan savaşta İran Ordusunun mağlup olması üzerine İran Şah’ı Rusya ile anlaşma yoluna giderek 12 Ekim 1813’de Karabağ’ın Gülistan Şehri’nde Rusya ile barış anlaşması imzalandı. Gülistan Anlaşması ile daha önce işgal edilen bütün Azerbaycan hanlıkları Rusya’ya bırakıldı. İran, Doğu Gürcistan ve Dağıstan’daki haklarından tamamen vazgeçti. Buna rağmen yine de Revan ve Nahçivan Hanlıkları İran’ın himayesi altında bağımsızlıklarını koruyabildiler[15]. Gülistan Antlaşması’nın getirdiği düzen, iki rakip gücün Trans-Kafkasya için düellolarının ilk raundunun sonu oldu[16]. XVIII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın başlarında Kafkasya’yı işgal eden Rusya’nın başlıca hedefi Revan Hanlığı’nı ele geçirmekti[17].
Rusya ile İran arasında 1813’de imzalandığını söylediğimiz Gülistan Anlaşması kısa sürdü. Kaçar hanedanından Abbas Mirza, 1826’da Çar I. Aleksandr’ın ölüm haberi üzerine Ruslarla mücadeleye başladı. Mayıs 1826’da Lenkeran, Şamahı ve Nuka’yı ele geçirerek Rusları Şuşa’da kuşatma altına aldı. Böylece bir kez daha ordusunun başında Kuzey Azerbaycan’a girdi. Bu sırada Taliş Han’ın da isyan etmesi üzerine Ruslar oldukça zor durumda kaldılar. Ermeniler, Rusların zor durumda kaldığını anlayınca bu mücadelelerde tekrar Ruslara yardım ettiler. 1827’de General Paskeviç komutasında Rus ordusu Kafkaslarda ilerlemeye başlayınca Eçmiyadzin[18] Katolikosu Nerses Asdarekes/Aşdaragesi, Ermenilere, Ruslarla birlikte savaşmalarını emretti. Hatta kendisi de her taraftan kuvvet toplayarak gönüllü Ermeni alayları kurdu. Bu yardım sayesinde, daha da güçlenen Ruslar, İran’ı mağlup etmeyi başardılar. Bu mağlubiyetle birlikte Revan, Ermeniler tarafından Rus komutanı General Paskeviç/Paskeyeviç’e teslim edildi. 8 Şubat 1828’de imzalanan Türkmençay Antlaşması ile Revan ve Nahçivan’ın Ruslara terk edildiği tasdik edildi. Böylece Rusya, Güney Kafkasya’daki topraklarına Revan’ı da ilave etmiş oldu[19].
Antlaşmaya göre Ruslar, bütün Kuzey Azerbaycan’ı Kür ve Aras Nehirleri arasındaki yerleri, Revan ve Nahçivan dâhil, Mugan Ovası’nın büyük bir kısmını ele geçirdiler. Bunu fırsat bilen Ruslar, Ermeni kilisesinin yardımıyla İran’ın hâkimiyet sahasındaki Güney Azerbaycan’dan kırk bin Ermeni’yi göç ettirerek, Revan Hanlığı topraklarına yerleştirdiler. Böylece Çar I. Nikola, Türkmençay Antlaşması ile ele geçirdiği bölgeleri, “Ermeni İli” olarak ilan etti. Rusya açısından, sınır boyuna yerleştirilen bu nüfus, bölgeye ekonomik yönden bir canlılık getireceği gibi askeri yönden de faydalar sağlayacak ve bir güvenlik koridoru oluşturacaktı. Ayrıca gelecekteki işgalleri için önemli stratejik bir üs olarak da kullanılacaktı[20].
1828’de başlayan Osmanlı-Rus Savaşı (1828–1829), aynı anda Balkan ve Kafkas cephelerinde devam etti. Bu savaşta Rus orduları Doğu Anadolu’da, Ermenilerin de yardımıyla Kars’ı ele geçirerek Erzurum’a kadar ilerledi. Esasen daha savaş başlamadan önce Ruslar, Ermenilere, kendilerine yardım etmeleri şartıyla çeşitli imtiyazlardan başka kendilerine özerklik verileceğini dahi vaat ettiler. Böylece Kars, Ahıska, Beyazıt ve Erzurum gibi kaleleri ele geçiren Rusların bu başarısında Ermenilerin rolü çok büyük oldu[21]. Nihayet savaş, Rusya’nın üstünlüğü ile kapandı. Sonuçta 2/14 Eylül 1829’da Edirne’de imzalanan anlaşmayla Osmanlı Devleti, Rusya ile İran arasında daha önce (10/22 Şubat 1828) imzalanan “Türkmençay Barışı” ile Rusya’ya bırakılan Revan ve Nahçivan Hanlıkları’nın Rusya’ya ait olduğunu tanıdı[22].
Esasen 1828 yılı Revan için önemli bir dönüm noktası oldu. Çünkü Revan bölgesinde yapılanlar, daha sonra Rus işgaline girecek olan Doğu Anadolu’da yapılacak olanların ilk işaretidir. Zira 1828’den önce Revan’ın nüfusunun % 80’i Müslüman Türk’tü. Hatta Ruslar Erzurum’a doğru ilerlerken, yapılan anlaşmaya uyarak onları nümayişle karşılayan ve Ruslara açıkça sempati göstermiş olan yüz bin Ermeni, Erzurum ve Eleşkirt bölgesinden, Rusya’ya geçerek Türk halkının sürgün edildiği Karabağ, Revan, Ahılkelek ve Ahıska bölgelerine yerleştirildiler[23].
Çarlık Hükümeti, işgal ettiği bu bölgelerde daha sonra Ruslaştırma politikası yoluna giderek Ermenilerin Büyük Ermenistan hayallerinin ortaya çıkmasını engellemeye çalıştı. Çünkü Çarlık Rusya’sının ekonomik, politik çıkarları, bağımsız Ermenistan fikirleriyle çakışıyordu. Ancak bağımsız Ermenistan konusunda Rusya’ya yönelen Ermeni politikacılar, Rusya’nın amacının ve Çarlık Hükümeti’nin geleneksel politikasının Ermeni kitlesinin emellerini gerçekleştirmekten ziyade, Ermenilerin yaşadıkları toprakları işgal etmek, esaret ve sömürü altına almaktan ibaret olduğunu anlayamadılar[24].
Rus işgalinden yirmi yıl sonra nihayet Revan, Nahçivan, Gümrü, Yeni-Beyazıt ve Ordubad kazalarından oluşan ve aynı ad altında yeni bir vilayete merkez oldu. 1850’den sonra resmen kurulan Revan vilayetinin başında askeri bir vali bulunduruldu ve aynı zamanda vali muavini ile diğer yüksek Rus memurlarının katılımı ile bir vilayet meclisi oluşturuldu. Bu meclisten başka, yine Rus memurlarından oluşan bir vilayet mahkemesi, mahalli Şeyhül-İslam’ın başkanlığı altında Müslümanlara mahsus bir şer’i meclis kuruldu. 1868’de yapılan yeni taksim ile Revan vilayeti, Revan, Gümrü, Nahçivan, Yeni-Beyazıt, Sürmeli, Daralagez, Eçmiyadzin’den ibaret yedi kazaya ayrıldı[25].
Özellikle Selçuklu fethinden beri Türk hâkimiyeti altında yaşamış olan Ermeniler, tarihlerinin hiçbir döneminde görmedikleri bir özgür ortama kavuştular. Öyle ki, Bizans İmparatorluğu’nun zulmü altında ezildiklerinden dolayı Büyük Türk hakanları Alp Arslan ve Melik-şah’ın saltanat yıllarında vergiden de muaf tutulmuşlardır. Yaşadıkları özgür ortamda Türk ülkesinin her bölgesinde yaşama imkânına sahip olan bu kavim, önce Rusya’nın daha sonra da Avrupa’nın gözdesi durumuna geldiği zaman yıllar yılı hâkimiyetlerinde yaşadıkları insanları, gözlerini kırpmadan öldürmek ve yok etmekten çekinmemişlerdir. Dün olduğu gibi bugünde Kafkaslar dünyanın hâkimiyetini elde tutmak isteyen güçlerin faaliyet sahasıdır. Türkiye Türklüğü ile Azerbaycan Türklüğü yani Oğuzlar, bu pahalı coğrafya üzerinde yaşadıkları müddetçe yaşamları da pahalı olacaktır.
*Bu makaleyi hazırlarken, -hayatının baharında ebedi âleme uğurladım- sevgili eşim Doç. Dr. Nurcan Toksoy’un Revan’da Son Günler, adlı eserinden geniş ölçüde yararlandım. Bu makalemi onun aziz hatırasına ithaf ediyorum.
[1]Kenan Erzurumlu, Mustafa Kafalı, Ankara 2013, s. 75
[2]Justın Mc Carthy, Otoman Archives Yıldız Collection The Armenian Question, İstanbul 1989, s. 74
[3]Mehmet Saray, “Türk-Sovyet Münasebetleri ve Ermeni Meselesi”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu 8–12 Ekim 1984, Ankara 1985, s. 127; Nurcan Toksoy, Revan’da Son Günler, Türk yönetiminden Ermeni Yönetimine, Ankara 2007, s. 23
[4]Salahi R. Sonyel, Türk-Ermeni Çıkmazı Barışma Ümitleri, Çvr. Hasan Ünal, Ankara, s. 21
[5]Sonyel, Türk-Ermeni Çıkmazı Barışma Ümitleri, s. 21; Kemal Beydilli, “1828–29 Osmanlı-Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen Ermeniler”, Belgeler, Türk Tarih Belgeleri Dergisi, XIII/17 (1988), s. 368.
[6]Yusuf Akçura, Osmanlı İmparatorluğunun Dağılma Devri, Ankara 1985, s. 21; Sonyel, Türk-Ermeni Çıkmazı Barışma Ümitleri, s. 22
[7]Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi 1906–1918, I, Ankara 1995, s. 11.
[8]Bu hanedanın Türk milli şuuruna sahip olan hükümdarı Nadir Şah, Osmanlı Devleti ile ilişkiler kurmuş ve iki hanedan arasında kavmi bir akrabalık olduğunu tekrarlamıştır. Bkz. Mustafa Kafalı Makaleler I, Hzl. Semih Yalçın, Süleyman Özbek, Ankara 2005, s. 419
[9]Kurulan bu hanlıklardan birisi de günümüzde bir sorun olarak Türk Dünyasının kanayan yarası olan Karabağ Hanlığıdır. Penah Ali Bey tarafından kurulmuştur.
[10]Mustafa Kafalı Makaleler I, s. 421
[11]Mehmet Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara 1996, s. 20
[12]Nurcan Toksoy, Revan’da Son Günler, Ankara 2007, s. 24
[13]Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara 1990, s. 50, Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri, s. 22–24; Mustafa Kafalı Makaleler I, s. 296
[14]Mehmet Saray, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, İstanbul 2003, s. 27; Mirza Bala Mehmetzade, Milli Azerbaycan Hareketi, yay. Hzl. Ahmet Karaca, Ankara 1991, s. 31
[15] Yavuz Aslan, “Rus İstilasından Sovyet Ermenistan’ına Erivan (Revan) Vilayetinin Demografik Yapısı (1827–1922), Yeni Türkiye, 2001, S: 38, s. 1018; İntikam Beşiroğlu, “19–20. Yüz yıllarda Ermenistan’daki Azeri Türklerinin Göç Ettirilmesi ve Soykırım Gerçekliği”, Avrasya Dosyası, İlkbahar 2001, VII/1, s. 456
[16]Tadeusz Swıetochowsk, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan’ı 1905–1920, Çvr. Nuray Mert, İstanbul 1988, s. 23–24
[17]Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıkları Arasındaki Münasebetlere Dair Arşiv Belgeleri, I, Ankara 1992, s. 17
[18] Üç Kilise, Aras Nehrinin kuzeyinde ve Türkiye sınırına çok yakındır. Ermenilerin dini merkezi olarak kabul edilmiş, Ermeni patriği de burada ikamet etmiştir. Bkz. Edgar Ahmet Caferoğlu, “Azerbaycan Tarihine Umumi Bir Bakış”, Azerbaycan Yurt Bilgisi, Yıl. 1, S. 1, İstanbul 1932, s. 9; David Marshall Lang, Armenia, Cradle of Civilazation, London 1970, s. 158–159
[19]Richard G. Hovannisian, Armenia on The Road to Independance 1918, Los Angeles 1967, s. 8; Vassan Giray Cabağı, Kafkas- Rus Mücadelesi, İstanbul 1967 s. 48; V.V. Barthold, Rusya ve Avrupa’da Oryantalizm, İstanbul 2004; 392; Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 57; Fahir Atabek, Doğu Cephesi (1919–1921), s. 3; Swıetochowsk, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan’ı 1905–1920, s. 23–24; Mehmet Emin Resulzade, “Kafkasya Türkleri”, Azerbaycan, Bakü 1990, S. 12, s. 149; Revan, Rusların eline geçtikten sonra Çar I. Nikola, bu olayı Ermenistan’ın kurtuluşunun ilk adımı olarak ilan etmiş ve olay Eçmiyadzin kilisesi tarafından kutlanmış ve çara Ermenistan’ın kralı unvanı verilmiştir. Nurcan Yavuz, İşgal ve Mezalimde Erzincan, Ankara 1996, s.
177
[20]Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi 1906–1918, C. I, s. 12; B.A. Boryan, Armeniya Mejdunarodnaya Diplomatiya İ SSSR, Cast II, Moskova 1929, s. 217; Saray, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, s. 28; Hovannisian, Armenia on The Road to Independance 1918, s. 8; Arif (Şıhaliyev), Kafkasya Jeopolitiğinde Kafkasya, İran, Türkiye Rekabetleri ve Ermeni Faktörü, s. 16
[21]Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi 1906–1918, C. I, s. 12; Mc Carthy, Otoman Archives Yıldız Collection The Armenian Question, İstanbul 1989, s. 74; Sonyel, Türk-Ermeni Çıkmazı Barışma Ümitleri, s. 25
[22]Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 57; Toksoy, Revan’da Son Günler, s. 29
[23] Toksoy, Revan’da Son Günler, s. 30; Hovannisian, Armenia on The Road to Independance 1918, s. 8; Mc Carthy, Otoman Archives Yıldız Collection, s. 74; Gürün, Ermeni Dosyası, s. 57; Allen, W.E.D., Poul Muratoff, 1828–1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara 1966, s. 42–43; Arif (Şıhaliyev), Kafkasya Jeopolitiğinde Kafkasya, İran, Türkiye Rekabetleri ve Ermeni Faktörü, s. 17; Fahrettin Kırzıoğlu, “Armenya Yukarı-Ellerde 2700 Yıllık Türk Varlığı, Ermenilerin Rus İstilasına Alet Olması ve Mezalimi”, XX. Yıl Armağanı Ermeniler Hakkında Makaleler ve Derlemeler, II, Ankara 1978, s. 58–59
[24]Boryan, Armeniya Mejdunarodnaya Diplomatiya, s. 15; Hüsamettin Yıldırım, Rus-Türk-Ermeni Münasebetleri (1914–1918), Ankara 1990, s. 31
[25] Hovannisian, Armenia on The Road to Independance 1918, s. 10; Mehmetzade Mirza Bala, “Revan”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1954, s. 314

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder