17 Ocak 2016 Pazar

ERMENİ İDDİALARI BÖLÜM 1



ERMENİ   İDDİALARI




Küçük  Farklılıklar  bir  yana  bırakıldığında Ermeni  Propaganda  ve  Terör  odaklarının  Türkiye  aleyhine  ileri  sürdükleri iddiaları  başlıca  dokuz  noktada  toplamak  mümkündür;




















  • Doğu  Anadolu  Ermeniler’in  anayurdudur.
  • Türkler, Selçuklular  ve  Osmanlılar  ile   başlayarak,  Ermeni  topraklarını  zorla  almış  ve  işgal  etmişlerdir.
  • Türkler,  Ermeniler’e          tarih  boyunca  zulüm  ve baskı   yapmışlardır.
  • Türkler,  Ermeniler’i 1890’lardan  itibaren  katletmeye   girişmişlerdir.
  • Türkler, Ermeniler’i, 1915’te  planlı   ve  sistemli  bir  soykırıma  tabi  tutmuşlardır.
  • Talat Paşa’nın   soykırımı  emreden  gizli  telgrafı  vardır.
  • Hayatlarını  kaybeden  Ermeniler’in  sayısı 1.500.000’dır.
  • Sevr Antlaşması   hala  geçerlidir.
  • Türkler,  bu  gün de Türkiye’deki  Ermeniler’i  baskı  altında   tutmaktadır.
Kamuran  GÜRÜN:   Ermeni  Dosyası


SELÇUKLULAR’A  KADAR  ERMENİLER

Ermenistan  ismi,  coğrafi  bir  yöreyi  belirtmek  için   çok  eski  devirlerden  beri  kullanıla gelmektedir.Ermeniler ,  tahminen M.Ö.  6.y.y.da Frigyalılar’ın   bir  akrabası  olarak  Balkanlar’a  ve  Anadolu’ya   yerleşmişlerdir.(Sason, Bitlis,  Van, Muş, v.b Doğu  Anadolu  şehirleri)


Buraya  geldikleri  zaman  kendilerine  Hay  veya Hayasdan  adı  veriliyordu.Komşu  kavimler  ise  onların  yaşadıkları  bölgeye “yüksek  yer”  anlamına  gele ARMİNA  diyorlardı.Zamanla  bu  isme  izafeten   bu  kavme  de  Ermeniler  denmeye  başladı.

Ermeniler’in  ırki  kökenleri   hakkında   kendi  kaynakları  dahi  çelişkidedir.Ermeni  dili  ise,  uzmanlara  bakılırsa Asuri,  İbrani, İrani, Med,  Gürcü,  Mingrel,  Nairi, İskit,  Grek, Arap, Türk, Moğol, Latin  ve  Rus   dillerinin  tesirinde  kalmıştır.  Ve  bu  dillerin  karışımından   oluşmuştur.
Tarih  çizgisi  içinde   değerlendirildiğinde  ise   Ermeniler, M.Ö. 521’den  344’e  kadar  Pers Vilayeti’nin,  344’ten   215’e  kadar  Makedonya  İmparatorluğu’nun ,  215’ten  190’a  kadar  Selefkitler’in idaresinde  yaşamışlar; Ermenistan’ın  190’dan  M.S. 220’lere kadar  Roma  İmparatorluğu  ile  Partlar  arasında  sık  sık  yer  değiştirmesinden   sonra  yine   220’lerden  5.y.y.  başına  kadar  Sasaniler’in ,  5.y.y.dan   7.y.y’a   kadar Bizanslılar’ın,  7.y.y’dan  başlayarak  ise   bu  defa  Araplar’ın egemenliğinde  kalmışlardır.10.y.y’da yeniden   Bizans  Vilayetine  bağlanmışlardır.Bu  devletlerin himayesinde ,  hoşnutsuzluk  çıkınca da   hakim  devletler  tarafından   çeşitli  yerlere   sürüldüler.Sasaniler,  İran’ın  içine;Araplar  Suriye  ve  Arabistan’a;  Bizanslılar  da İç Anadolu  ve Balkanlar’a  sürdüler.

Ermeniler’in  10.y.y’da Arap- Bizans baskısından   bunaldığı  bu  yıllarda   bölgeye  Oğuz  Türkleri’nin  gelmeye  başladığını   görüyoruz.Selçuklu  Devleti’nin  kurucusu  ve Orta Çağ  Tarihi’nin   en  büyük  şahsiyetlerinden  biri  olan  Çağrı  Bey’in (990-1060) önderliğinde  yaptığı  Oğuzlar’ın, Orta  Asya’dan  Karahanlı  ve  Gazneli  Türk  Devletleri’nin   arasında  sıkışıp  kalmaları  üzerine kendilerine  yeni  yurtlar  aramaya  başlamıştı.1016  ve 1021  yıllarında 200 Türkmen  atlısı  ile  Maveraünnehr’den  ayrılan Çağrı  Bey, Gazne Devleti’ni  bir  baştan  bir  başa  geçerek Azerbaycan  ve  Doğu  Anadolu’da  keşiflerde  bulunmuştur.Hatta  bu  keşif  seferleri  esnasında Vaspurakan  ve  Ani  Ermeni  Prenslikleri  ile  de  sıcak  temasa  geçen  Çağrı  Bey,  dönüşünde  kardeşi  Tuğrul  Bey’e  bölgenin  zengin  otlaklar  ve yaylalarla   dolu  olduğunu,  Oğuz  halkını  oralar  götürüp  yerleştirmenin  zaruretini  anlatmıştır.

Çağrı  Bey’e  göre  bölgede   herkese  yetecek  kadar   boş  arazi  bulunuyordu .

Esat  Uras’ın  incelediği   Ermeni   kaynaklarına  göre   Ermenistan  denilen  ülke ,  yüzyıllarca  çeşitli   devletlerin  yönetiminde  kalmış  ve hemen  her  zaman   büyük  devletlerin  çarpışma  alanını   teşkil  etmiştir.Burası  özellikle  kuzeyden  inen   istilacıların   geçit  yolu  üzerinde  bulunmuş,  muazzam  akınların ,  güçlerin  uğrağı  olmuştur.Bu  şartlar  altında  Ermenistan  denilen  bölgede   daimi  bir  hükümet ,  bilhassa  milli ,  birleşmiş,  devamlı  ve  güçlü   bir  Ermeni  varlığını   kabul  etmek  imkanı  yoktur.Ermeni  tarihçilerinin  Ermeni  krallıkları  olarak   nitelendirdikleri  Ermeni  derebeylikleri   aslında   bir “süzeren”e  bağlı ”vassal”lar   olarak  yaşamışlar,  yabancı  devletler  arasında   tampon  bölgeler  oluşturmuşlardır.Ermeni   derebeyliklerinin  bir  çoğu  da  bölgeye  hakim  olan  yabancı  devletlerce   kurdurulmuş,  Ermeniler’i  kendi  saflarına  çekmek   ya  da bir  diğer  güce  karşı  kullanmak  isteyen    devletler  kendilerine   yakın  buldukları   Ermeni   ailelerini  bu  beyliklerin  başına   getirmişlerdir.Kilikya  Krallığı’na  gelince,  bu  örgütün   özelliği  incelendiğinde   karşımıza  Bizanslılar’a   güneyde  sınır  bekçiliği  yapan ,  kısa aralıklarla  anarşi  içinde   bir  süre yaşayabilmiş  bir  derebeyliğin  çıkacağı   görülecektir. 
Anadolu’nun  Türkler  tarafından  fethinden  önce Bizans,  Hıristiyan  toplulukları  ağır   vergiler  altında iktisadi  açıdan ezerken,  ayrıca  Ermeniler’i mezhep  farklılıklarından  dolayı askeri  takibata  uğratmış  ve mezheplerini  terke   zorlamıştır.Halka  yüklenen  ağır  vergiler   ve bilhassa Doğu  Hıristiyanlığını  Ortodokslaştırma   siyaseti , Gregoryan  Ermenileri   ile Bizans  arasında yaşanan   sorunun  temelini  oluşturur.Ayrıca  Bizans’ın  Selçuklu  fethinden  önce Ermeniler’in  yoğun  olarak  yaşadığı   Doğu  Anadolu  bölgesini   ilhak  ettiğini  biliyoruz.


Doğu  Anadolu,  Türk  akınlarının   başlamasından  önce  Bizans  tarafından  ilhak  edilmiştir.Bölgede  yaşayan  Ermeniler’in önemli  bir  kısmı  İç  Anadolu  Bölgesi’ne   göçe  zorlanmıştır.Yaşadıkları  bölgeden  ayrılmak  zorunda  kalan  Ermeniler’in  bir  bölümü,  daha  sonra  Çukurova   bölgesine  inmiştir.Böylece  Ermeniler Doğu  ve  Güneydoğu,  İç  Anadolu  ve  Çukurova  bölgeleri  olmak  üzere Anadolu’nun   çeşitli  yerlerine   dağılmışlar.

Tarihte Ermeniler’in Türk idaresine girişleri, onların yaşadıkları bölgelerin  Bizans İmparatorluğu’nun elinden alınması  şeklinde olmuştur.Bizans’ın zulmüne dayanamayan Ermeniler, Alparslan’ın Anadolu kapılarındaki ordusunu  kendileri için bir kurtarıcı olarak  karşılamışlardır.Malazgirt Savaşı ’nda  Bizans ordusunda  çok sayıda Ermeni  bulunuyordu.Bizans , Ermeniler üzerindeki zulmü sebebiyle  bunlardan emin olmadığı için Diyojen, taburların , Ermeniler’den gelebilecek  aleyhte bir  davranıştan korumak için  özel tedbirler almak  zorunda kalmıştı.Harp sırasında Ermeniler, Bizans ordusunu terk ederek “Türkler’e arkadaşça  davrandılar”.Selçuklu Devleti de onlara  bu davranışlarının mükafatı olarak   huzurlu bir hayat temin etti.Selçuklu Sultanı Melikşah’ın çağdaşı  Urfalı Ermeni Tarihçisi Matieus,Selçuklu Türkleri idaresindeki Ermenilerin huzurlu hayatını  şöyle tasvir ediyor:”Melikşah’ın saltanatı Allah’ın lütfuna mahzar oldu.Hakimiyetindeki uzak ülkelere kadar  yayıldı ve Ermeniler’e huzur verdi.Dünyanın hakimi Melikşah , sayısız askerlerden mürekkep ordusu ile  Romalılar’ın memleketlerini  fethe girişti.Kalbi Hıristiyanlığa  şefkatle dolu idi.Geçtiği ülkelerin halkına  bir baba gibi davrandı.Bir çok şehir ve vilayet kendi arzusu ile  onun idaresine girdi.Bütün Ermeni ve Rum beldeleri  onun kanunlarını tanıdı”



Mehmet  SARAY:Ermenistan  Yol  Ayrımında  Kafkas  Araştırmaları  Dergisi  Sayı:2  s:3-7  İstanbul  1996
Mim Kemal  ÖKE:Ermeni  Sorunu   T.T.K.  Yayınları
Şenol KANTARCI:Ermeni  Lobisi:ABD’de Ermeni  Diasporasının   Oluşması  ve  Lobi  Faaliyetleri


ERMENİLER  NİÇİN  TÜRK  İDARESİNİ  KABUL  ETTİLER?

Ermeniler,  Bizans  zamanında  olduğu  gibi  ağır  vergiler  altında  ezilmemiş,  siyasi  maksatlarla   ve  haksız  olarak   sürgüne  gönderilmemiş, dini  yapılarına   zarar  verilmemiş;  inançlarının    gereklerini    istedikleri  gibi   yerine  getirebilmişlerdir. 
Yüzyıllar boyunca Osmanlı idaresi altında yaşamış olan Ermeniler,bu süre içinde toplumun bir parçasını oluşturmuşlar ,  çeşitli devlet görevlerinde bulunmuşlardır.İçlerinden bir çoğu da ticaret, musiki,edebiyat, mimari vs. gibi alanlarda önemli işler başarmışlardır.Sosyal ve iktisadi hayatta kazanmış oldukları bu statü sayesinde, Türkler’le rahatça uyum sağlayarak , en nüfuzlu reaya konumuna sahip olmuşlardır. Öyle ki görev yaptığı yıllarda Ermeniler’in Osmanlı Devleti’ndeki durumunu gözlemleyen Alman Generali Moltke, onlar için şu değerlendirmeyi yapmıştır:”Bu Ermeniler’e hakikatte Hırıstiyan Türkler denilebilir. Rumlar’ın kendi benliklerini korumalarına rağmen ,Ermeniler Türk adetlerini ,hatta dilini benimsemişlerdir.Bir Ermeni kadınını sokakta bir Türk kadınından ayırmak mümkün değildir”.Bu konumları ile Ermeniler’in” Sadık Millet “ olarak vasıflandırıldıkları da bilinmektedir.

Ermeniler’in,bütün bu avantajları elde edebilmeleri ,Osmanlı Devleti’nin kendilerine sonsuz bir himaye ve lütuf göstermesi sayesinde olabilmiştir.Gerçekten de Osmanlı Devleti,  kuruluş döneminden itibaren Ermenileri iyi niyetle himayesine almıştır.Onlar da Osmanlılar’a sığınmış , sadakatten ayrılmayacaklarına dair yemin etmiş bulunduklarından , diğerlerinden ayrı tutulmuşlardır.

Mehmet ERSAN:Türk  Yönetim  Tarzı,  Ermeniler’in  Türk  İdaresini  Kabulü  ve  Kendilerine  Tanınan  Haklar  S:5-10



OSMANLI  İDARESİNDE  ERMENİLER















İlk  Osmanlı  padişahı   Osman Bey,  Ermeniler’in   Bizans  zulmünden   korunmaları  için  Anadolu’da   bir  toplum   olarak   örgütlerine  izin   vermiş  ve Batı  Anadolu’daki ilk  Ermeni  dini  merkezi Kütahya’da  kurulmuştur.Bursa’nın  alınarak  başkent   yapılması  üzerine   bu  dini   merkez Kütahya’dan  Bursa’ya   taşınmış  ve Fatih’in  İstanbul’u  fethinden  sonra  Bursa’daki  dini  lider  Hovakim  1461’de   yeni  payitahta  getirilmiş  ve ferman-ı  hümayunla  burada  bir  Ermeni  Patrikhanesi  kurulmuştur.Osmanlı Devleti’ndeki  “millet  sistemi”  içerisinde  Ermeniler “Gregoryan  Milleti”   olarak  örgütlenmişler  ve dini    liderlerinin  yönetimine   bırakılmışlardır.Doğu  Anadolu  kasaba  ve  köylerinde  yaşayan   Ermeniler, çiftçilikle  uğraşırken,  şehirdekiler de  ticaret,  sarraflık,  kuyumculuk  ve müteahhitlikle  geçiniyorlardı.Osmanlı  Ermeniler’i   bilhassa  Yunan  isyanlarından  sonra  Saray’da,  Hariciye’de  Rumlar’a  verilen  görevler  Ermeniler’e  aktarılmaya  başlamış;  vali,  müfettiş,  elçi  hatta  nazır  olarak   tayin  edilmişlerdir.

Mim Kemal  ÖKE:Ermeni  Sorunu   T.T.K.  Yayınları


OSMANLI  İMPARATORLUĞU’NDA GAYR-I  MÜSLİMLER

Türkler  daha çok  asker,  çiftçi,  kamu  görevlisiyken  Rumlar;  denizci  ve  tüccardı.Ermeniler  ise esnaf,  zanaatkar,  banker,  tüccar   ve  simsardı.   Osmanlılar’ın  dış  ticareti  genellikle Ermeniler  tarafından   yürütülmekte  idi.Bunun  sonucunda  Ermeniler çok  zenginleşmişlerdir.Ayrıca  azınlıkların   askerlik  hizmeti ile  yükümlü  olmamaları  da onların   ticari  alanda   başarı  kazanmalarının   en  büyük  nedenlerinden   birisi  idi.Ermeniler  devletin  bütün  kademelerinde  yer  almışlardı:


Paşa                                           :29
Bakan                                         :22
Mebus                                        :33
Büyükelçi                                   :  7
Diplomat                                    :  1
Üniversite  öğretim  üyesi        :11
Yüksek  rütbeli  subay              :41























Osmanlı  İmparatorluğu’ndaki   gayr-ı  Müslimler,  özellikle   dini,  eğitim  ve  aile  hukukunu  ilgilendiren   doğum,  evlenme,  boşanma,  vasiyet ,  miras  gibi  konularla  ilgili  meselelerini ,  kendi  kurumlarının  sitemi  içinde  çözebilmek  ve  düzenleyebilmek   hakkına  sahiptiler.Böyle  olmakla  beraber,  bunların  kendi  kurumlarına  başvuracakları  pek  çok   konuda  dahi Osmanlı  hukuk  mercii  olan kadı  mahkemelerini   tercih  ettikleri   görülmektedir.Bu  tercihin  en  önemli sebebi,  şüphesiz  kadı  mahkemelerinin   hem uygulamada  hem  de onlar  nazarında daha  güçlü   ve muteber  olmasıdır.Bunun  yanında  gayr-ı  Müslim  unsurlar,  meselelerini  en  yüksek   karar  mercii  olan ’a  da  götürebilmekte  ve hatta  bu  konu  ile   ilgili  Şeyhülislamdan fetva  istem  hakkına   dahi  sahiptiler.



Uluslar arası  Türk-Ermeni İlişkileri  Sempozyumu-Bildiriler.  İstanbul  2001
İlhan ŞAHİN:Klasik  Dönemde  Osmanlı  İmparatorluğu’nda  Gayrı  Müslimler.s:16


2.Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder