20 Ocak 2016 Çarşamba

ERMENİ İDDİALARI BÖLÜM 5



ERMENİ İDDİALARI BÖLÜM 5





SONUÇLAR  VE  TESPİTLER  

1- Ermenilerin 35 yıldır sürekli dünya kamuoyu gündemine getirerek benimsetmeye çalıştığı Ermeni soy kırımı yazılmış binlerce esere rağmen ispatlanamamıştır. Ermenilerin tehcirinin de baş sorumlusu emperyalist Batılı devletlerdir.
 2- Osmanlı hükümetinin soy kırımı yaptığını ispatlayan belgeler Alman, Rus. İngiliz. Fransız. İtalyan, ABD. Ermenistan ve Osmanlı arşivlerinde bulunamamıştır. Aksine arşivlerde Ermenilerin Türkleri öldürmelerine dair binlerce belge bulunmaktadır. Sadece Ermeniler tarafından 1914-1919 tarihlerinde 363.141; 1919-1921 tarihleri arasında 154.964 Osmanlı vatandaşı öldürüldüğü belgelerle sabittir. Sebeplerden sonuca gidilecekse önce dünya savaşı ve sonrası Osmanlı vatandaşlarının ölümleri, daha sonra ise Ermeni ölümleri gündeme alınmalıdır''.
 3- Birinci Dünya Savaşı’da bir Türk-Ermeni "mukatelesi" yaşandığı kabul edilebilir. Bunlar iki millet içinde yaşanması arzu edilmeyen olaylardır. Mukatelenin baş sorumlusu ise emperyalist oyunlarına kanarak, bağımsızlık peşinde koşan Ermenilerin olduğu açıktır. Türkler ve Ermeniler karşılıklı ölümlerinin ve acılarının hesabını öncelikle Rusya, İngiltere, Fransa vb. emperyalist devletlerden sormalıdır. 
 4- Fransa'da Ermeni soykırımı yasası çıkarken sessiz kalan Almanya Osmanlı hükümetinin tehcir kararını almasında etkili olmuştur.
 5- Tehcir sırasında Osmanlı hükümeti elinden geleni yapmış, suistimalde bulunanlar cezalandırılmıştır.
 6- Tehcir kararı Ermenilerin potansiyel suçlu olarak görülmesinden değil, fiilen isyan etmeleri ve düşmanla işbirliğinden  dolayı alınmıştır,
 7- Bu kararın alınmasının asıl sebebi Ermenileri piyon olarak kullanan İngiltere, Rusya. Fransa’dır. Birinci Dünya Savaşı'nı  da çıkaran Osmanlı Devleti değildir. Eğer savaş sonrası o bölgelerde Ermeniler hâlâ büyük oranda yaşıyor olsalardı: önceden plânladıkları Osmanlı topraklarında bir Ermenistan oluşturmaları işten bile değildi. Nitekim bu konunun 10 Ağustos 1920 tarihli Sevres Antlaşması'nda da önümüze konduğu unutulmamalıdır.
 8- 1915-1923 yıllarında yaşananlar siyasî konu değil, tarihi bir konudur. Bu tarihi konu hakkında karan siyasîler değil, tarafsız ilmî araştırmalar vermelidir.
 9- Tehcirden dönen Ermenilerin hemen hepsi mal ve mülklerini geri almışlardır.
 10- "Ermeni soy kırımı" sadece Osmanlı Devleti'ni değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni de ilgilendirir. Tarihin beğendiğiniz bölümlerini alıp, problemli bölümlerini yok sayamazsınız. Zaten Ermeniler de   1915-1923 yıllarını hedef yaparak Türkiye Cumhuriyeti önderlerini de suçlamaktadırlar. 
 11- Atatürk'ün Ermeni soy kırımım kabul ettiği temelsiz bir yalandır. Tam aksine Atatürk soy kırımı "uydurma" olarak nitelendirmektedir. 
 12- Ermenistan Devlet Başkanı Koçeryan Fransa'da kabul edilen "Soy Kırımı Yasasını" siyasî bir karar olarak kabul etmek gerektiğini söylemektedir. Bizim devlet adamlarımız da ne yazık ki aynı "siyasî" lafını ifade ederek adeta Koçeryan'a destek vermektedirler. Bu tutum tarihte yaşanmışlıkların veya ölümlerin kabulü olarak yanlış anlaşılabilir. Olay, tarihî bir olaydır. Öncelikle tarihçiler gerçekleri yaşananları belgeleriyle ortaya koymalı ve bu konuda herkesi tatmin edici bir neticeye varmalıdır, 
 13- Ermeni soy kırımı yasalarının amacı Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak ilk plânda Ermenistan'la ilişkiye zorlamaktır. Daha sonra tanınma, tazminat, toprak istekleri masaya getirilecektir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi kısa dönemde pek mümkün ve yararlı görülmemelidir. 
 14- Ermeniler ve Ermenistan dün olduğu gibi, bugün de batılı büyük devletlerin kendi menfaatlerine göre kullandıkları bir dosyadır. 
 15- Ermeni militanların 1973-1984 arasında 34 Türkiye Cumhuriyeti diplomatını öldürdüğü unutulmamalıdır . 
 16- Tehcir veya göç ettirme politikasının olağanüstü durumlarda dünyanın birçok yerinde yer yer uygulandığı bilinmektedir. İkinci Dünya Savaşı'nda ABD vatandaşı 250.000 Japon'un toplama kamplarında savaş sonuna kadar tutulmaları buna yakın tarihten bir örnektir. 
 17- Ermeniler için "soy kırımı" kimlik ve benlik oluşturmanın asimile olmamanın en kolay ve güçlü yoludur. Bu husus adeta Ermenistan dışındaki Ermenilerin varlık amacı halindedir. 
 18- Ermeniler bu konuyu bütün dünyaya anlattıkları gibi kendi gençlerine de ilkokuldan itibaren öğretmektedirler. Mukabeleten  nerede olurlarsa olsunlar öncelikle Türk vatandaşlarına Ermeni konusunda gerçekler öğretilmelidir. 
 19- Ermeni iddiaları 1915-1923 yıllarında ne kadar Ermeni öldüğü temeline dayanmaktadır. Bu konuda bütün ilgili devletlerin arşivlerinde gerekli araştırmalar yapılmalı, konu bütün boyutlarıyla ortaya konmalıdır. Bütün ilgili devlet arşivleri açılmalıdır.
 20- Ermeni tehcirinin bütün boyutları hakkında daha ciddî, sansürsüz, objektif araştırmalar yapacak imkân ve ortam sağlanmalıdır. Her şeyi güvenilir belgelerden tekrar kontrolle yeni araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ermeni sorunu ders kitaplarımızda bütün açıklığıyla yer almalıdır. 
 21- Ermeniler kendileri ile ilgili birçok drama, roman, hikâye, piyes, belgesel, film, afiş, fotoğraf ve benzeri yayınladı ve yayınlattı. Ancak Ermenilerin Türklere karşı işledikleri cinayetlere dair bilimsel yayınlar dışında fazla bir şey yapılmadığı söylenebilir. Hatta konunun tamamen Türk milletinin hafızasından silindiği, dolayısıyla kollektif hafızanın ve edebiyatın meydana getirilemediği iddia edilebilir. Bu konularda tarihçilerin çalışmaları yanında yazarlar, edebiyatçılar, senaristler ve yapımcılar özendirilmelidir. 
 22- Tehcirin uygulandığı dönemde Osmanlı Anadolu'sunun doğuda Ruslar, Çanakkale'de İngiliz ve Fransızlar tarafından iki ateş arasında bulunduğu unutulmamalıdır. 
 23- Ermeniler’le ilgili ortaya atılan rakamların bolluğu, çeşitliliği ve zamanla artması konunun propaganda amacıyla tarihî boyutundan saptırıldığını en açık göstergesidir. Bu rakamlar güvenilir verilere dayanmadıkça gelişi güzel kullanılmamalıdır 
 24- Ermeniler tarihi çarpıtarak, enformasyon kirlenmesi sağlayıp, kamuoyunu yanlış bilgilendirerek tarihi istedikleri şekilde inşa etmek istemektedirler. Bu tarihî ve istatistiki bilgilerin siyasal amaçlarla kullanılmasından öteye geçmez. Ermeni sorunu, her türlü spekülatif bilginin dışında yeniden, ilmî soğukkanlılıkla saldırı-savunma mantığı dışında ele alınmalıdır. Bu konu problematik tarafları öncelikli olmak üzere, gerçek ve güvenilir belgeleriyle ortaya konmalıdır. Bu yapıldığı takdirde tarih yeniden inşa edilmeden, yaşanmışın ortaya konması mümkün olabilir. 
 25- Tarihimizin iyisiyle kötüsüyle bize ait olduğu kabullenilerek bunları saklayan arşivlerimiz dikkatle korunmalı ve araştırmacılara açılmalıdır. Bu ve benzeri konularda üniversitelerimiz bünyesinde araştırma enstitüleri kurulmalı ve çalışmalar devamlı olmalıdır. Geçmişimizi sağlıklı öğrenelim, tartışalım, öğretelim ve böylece geleceğe sağlam bakalım. 
 1915  yılında savaşa  girmeyi  reddeden   ve  İngiltere'den  ayrı   bir  devlet  kurmak  isteyen ,  Almanlar'la  işbirliği  yaptığına  inandığı  İrlandalılar'ın  üzerine  asker  göndermiş  ve  İrlandalılar'ın  Sinn Feinn   örgütünü  ve   militanlarını  ortadan  kaldırmıştır.Amerika'ya  büyük   İrlanda  göçü bu  tarihlerde  başlamıştır.Ruslar   pogromlarla   sürekli   katlettikleri   Yahudiler'i  I.Dünya  Savaşı'nın  içinde Almanlar'a  karşı   Galiçya  cephesinde  iyi  savaşmadıkları   için   katliamlara  uğratmışlardır. 


Süleyman BEYOĞLU:1915  Tehciri  ve  Soykırım  İddiaları  S.:176-189 
Hasan KÖNİ-Günümüzde Ermeni Sorunu Ve Çözüm Yolları  S:442


KATLİAMLAR 

Yıl:1895.  Yer:Sivas

    Fransız bayrağı  çekilmiş  olan yer Fransız  konsolos hanesidir. Ermeniler’in katledileceği  üzerine Başkonsolos Carlier  ve  eşi,  harekete  geçmişler  ve Sivas’taki  Ermeniler’i  aileleri ile birlikte evlerine almışlardır. Konsolos  ve eşi, omuzlarında  tüfek  evin  üst  penceresinde   nöbet  tutmaktadırlar. 

Beklemektedirler.Türkler  gelecek  ve Ermeniler’i  kendilerinden  almak istedikleri  zaman,  evet  işte   o  zaman   onlar  insanlık  uğruna çarpışacaklardır.
   Ama  boşuna  beklemişlerdir  günlerce.Ne  gelen  vardır,  ne  de kendilerinden Ermeniler’i  isteyen Konsolos  Monsieur  Carlier  elde  silah  nöbet  tutarken   kulağının dibinden   bir  kurşunun  vınlayarak   geçtiğini  hissederek   yıldırım gibi  geriye  döner.Karşısında  bir  Ermeni’yi  görür.Elindeki  mavzerin   namlusundan   daha  dumanlar  çıkmaktadır.Ve  şöyle  haykırır:
- Nankör  mahluk. İblis  ruhlu  hain.Bu  mudur  senin   minnet  borcunu  ödeme  şeklin? Bu  mudur  senin  insanlığın?
 Uzun  boylu,  yakışıklı,  sakal  ve  bıyıkları  kırlaşmış  adam  bu  sözleri,  sinirden  titreyerek ,  ayakkabılarını  öpmeye  çalışan  yalvarıp  yakaran   bir  başka  adama  söylüyor.

 Sonra  ilave  ediyordu:

-Nasıl  yaptın  bu  işi...Söyle  neden  bana  kıymak   istedin?  Cevap  versene  be  adam!

Ve  istediği  cevap  hemen  gelir:

-Beni  affediniz,  diye  inler  ayaklarına  kapanmış  Ermeni. Evet  sizi   öldürmek  istedim,  çünkü   sizi  öldürdüğüm  takdirde   Avrupalılar  “ Ermeniler’i  evine  almış   olan  konsolosu   Türkler  katlettiler ”  diye feryada  başlayacaklar  ve  dünyayı  ayağa  kaldıracaklardı.  Davamıza  hizmetti  bu. Konsolos  şaşkınlık  içinde  yere çöker.

Yukarıdaki  anıyı Başkonsolosun  eşi  Bayan  Carlier  daha   sonra  yazdığı   anışlarında anlatmaktadır. 

    Van’da  Ermeniler’in  yapmış  olduğu  tahribatı  ve   mezalimi 16  Eylül 1919  tarihli Hariciye  Vekaleti  yabancı  misyonlar   gönderdiği  genelgede  şöyle  açıklamaktadır:

“Şamran  Mahallesi’nde 200  kadın  ve  çocuk  sığındıkları  evde yakılmışlardır.Mirkos  Köyü  beyaz bayrak  çektiği  halde  tecavüze  uğramış, köyün  kadınları  ve  kızları  bilinmeyen  bir  yöne  götürülmüşlerdir.Bazı köylerde  ise  öldürülen   çocukların  etleri  annelerine  yedirilmek  istenmiştir.”
“Aksani  ve Hınıs  Köylerinde 500  kişiye  yakın  insan,  Şeyhane Köyünde  ise 200’e  yakın  çocuk  ve kadın  camiye doldurulup  diri  diri  yakılmışlardır”
Saray  civarındaki  halk  kılıçtan  geçirilmiş,  sulara  atılarak  boğulmuş, 10.000’in  üzerinde  ceset Van  Gölü  üzerinde  sayılmıştır.”

Van’ın  içinde  camiler,  evler,  kışlalar hatta  içindeki   yaralı  ve  hastaları  ile birlikte  hastaneler  yakılmıştır. Yakalanan  subaylar  işkence  çektirilerek öldürülmüşlerdir. Bu  arada  şehirdeki  durumu  bilmeyen  çevre  köylerden Van’a  gelmek  isteyen  göçmenlerden 1200  kişi Vatsan  ve Etkil  yolu  üzerinde acımadan   vahşiyane  bir  şekilde  öldürülmüşlerdir.

    Ermeniler  ve Ruslar,  girdikleri  köylerde  vahşiyane  zulümler  yapmışlardır. Kadınları  ve  çocukları   diri  diri  yakmışlar,  ihtiyar  ve  genç  erkeklerin   gözlerini  oyarak   genç  kızlara  tecavüz  etmişlerdir. Örneğin  Aşnak Nahiyesi’nde  kadın  ve  kızlardan  onbeş  tanesini  ayırarak   bir  odaya hapsetmişler  ve akşamları  eğlenirken  bu  kadınları çırılçıplak  soyarak “Haydi namaz  kılınız  bakalım,  nasıl  kılıyorsunuz?”  diyerek  alay  etmişler  ve  nihayet çeşitli  işkencelerle  öldürmüşlerdir.

Yine  Van’ın  Abbasağa Mahallesi’nden  Firdevs  isimli  bir  vatandaşın  ifadesine göre,  çeşitli  işkencelerle  Müslüman  halkın  öldürüldüğü,  hamile  bir  kadının karnını  yararak  çocuğunu  çıkarıp  kafasını  kestikleri,  girdikleri  evlerdeki insanlara  saatlerce  işkence yaptıktan  sonra  öldürdükleri,  onbeş-onaltı yaşlarında  erkek  bir  çocuğu  çırılçıplak  soyarak   cinsel  organını  kestikleri, daha  sonra  da  doğradıkları,  Amerikan  misyonuna  götürülen  kadın  ve kızların  ırzlarına   geçildiği  anlatılmıştır.Teslim  olmak  isteyen  ahali  dahi gerek  Ermeniler  gerekse  Ruslar  tarafından   çeşitli  işkencelerle katledilmişlerdir.

   Anlatılan  şu  olay  vahşetin   boyutunun  ne  kadar   tiksindirici  olduğunu   göstermesi    bakımından  oldukça  önemlidir.”İki  İslam  kadınını  Ermeniler beraber  getirmişlerdi.Bu  kadınları  ortaya  getirdiler.Her  ikisi  de  hamileydi.iki Rus  askeriyle  iki  Ermeni  geldi.Kadınların  karınlarındaki  çocukların  oğlan veya  kız  olduğuna  dair  iki  mecidiye  değeri   üzerine  bahse girdiler. Kadınların  karınlarını   feci  bir  surette  kama  ile  yardılar,  birinin  karnından bir oğlan çıktı. Diğerinin  karnındaki  henüz   küçük  olduğu  için  cinsiyeti   anlaşılamadı  ve bunun  üzerine   bir  süre  de  münakaşa  ettiler.” 

Van’ın  Zeve Köyü’nden Kıymet Başıbüyük:

“Ermeni  komitacıları  hamile  kadınların  karnını  süngü  ile  yırtıp  çıkardıkları   çocukları  yine   süngülerinin  ucunda   oynatıyorlardı.Kadın  ve  kızların kollarındaki  altın-  bilezikleri  almak  için  çok  kolay  bir  usul bulmuşlardı. Hemen  kasaturayı  atıp  kolu  tamamen  kesiyorlar,  ondan   sonra  da  bilezik veya  yüzük  gibi   ziynet  eşyalarını  alıyorlardı” 25  Nisan 1918  tarihinde Kars’ın  Doğu’sundaki Subatan  Köyü’nde  büyük  küçük 750  Türk’ü balta  ve bıçakla  öldürdükten  sonra  yakarak  şehit  ettiler.
   29 Nisan 1918 Gümrü’den 500  araba  ile Ahılkelek’e  nakledilmekte  olan 3.000  kadar  kadın,  ihtiyar,  çocuk  ve erkek  yolda  öldürülmüşlerdir Türk  Ordusu Erzurum’a  girdiği  zaman  şehir  içinde 2127  şehit  erkek  cesedi defn  edilmiştir.Ayrıca Kars  kapısı  dışında  250 ceset  bulunmuştur. Cesetler üzerinde , süngü,  balta  ve mermi  yarası,  ciğerleri   çıkarılmış,  göğüslerine kazık  çakılmış cesetlere rastlanmıştır.
   
Rus orduları çekilirken, Ermeniler ordumuzdan  kaçarken bir  köyde  ocağa kazanı koyup su kaynatan bir anayı  yakalamışlar,  karnını yararak kesmişler, çocuğunu kazana  atmışlar.Ocağa “Gelin!, Türkler, karnınız açtır.Size yemek hazırladık” diye bağırmışlar.
Yine bir yerde insanları kol, but, kelle, gövde  parça parça edip  her birini bir çiviye takmışlar;  üzerlerine” okkası on paraya “  yazmışlardır.
Ne  yazıktır  ki,  bu  katliamları   yüzyıllardır  içimizde barındırdığımız  nankör Ermeniler  yapmışlardır. 


İlhan BARDAKÇI:İmparatorluğa  Veda  s:408-409 
Şenol KANTARCI: Ararat”  Filmi  Senaryosundaki  Tarihsel  Olayların İncelenmesi
Ş.Nezihi AYKUT:Arşiv  Belgelerine  göre Ermeniler’in  Anadolu’da yaptıkları   katliamlar (1914-1922)



..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder