ERMENİ İDDİALARI BÖLÜM 5
SONUÇLAR VE TESPİTLER
1- Ermenilerin 35 yıldır sürekli dünya kamuoyu gündemine getirerek benimsetmeye çalıştığı Ermeni soy kırımı yazılmış binlerce esere rağmen ispatlanamamıştır. Ermenilerin tehcirinin de baş sorumlusu emperyalist Batılı devletlerdir.
2- Osmanlı hükümetinin soy kırımı yaptığını ispatlayan belgeler Alman, Rus. İngiliz. Fransız. İtalyan, ABD. Ermenistan ve Osmanlı arşivlerinde bulunamamıştır. Aksine arşivlerde Ermenilerin Türkleri öldürmelerine dair binlerce belge bulunmaktadır. Sadece Ermeniler tarafından 1914-1919 tarihlerinde 363.141; 1919-1921 tarihleri arasında 154.964 Osmanlı vatandaşı öldürüldüğü belgelerle sabittir. Sebeplerden sonuca gidilecekse önce dünya savaşı ve sonrası Osmanlı vatandaşlarının ölümleri, daha sonra ise Ermeni ölümleri gündeme alınmalıdır''.
3- Birinci Dünya Savaşı’da bir Türk-Ermeni "mukatelesi" yaşandığı kabul edilebilir. Bunlar iki millet içinde yaşanması arzu edilmeyen olaylardır. Mukatelenin baş sorumlusu ise emperyalist oyunlarına kanarak, bağımsızlık peşinde koşan Ermenilerin olduğu açıktır. Türkler ve Ermeniler karşılıklı ölümlerinin ve acılarının hesabını öncelikle Rusya, İngiltere, Fransa vb. emperyalist devletlerden sormalıdır.
4- Fransa'da Ermeni soykırımı yasası çıkarken sessiz kalan Almanya Osmanlı hükümetinin tehcir kararını almasında etkili olmuştur.
5- Tehcir sırasında Osmanlı hükümeti elinden geleni yapmış, suistimalde bulunanlar cezalandırılmıştır.
6- Tehcir kararı Ermenilerin potansiyel suçlu olarak görülmesinden değil, fiilen isyan etmeleri ve düşmanla işbirliğinden dolayı alınmıştır,
7- Bu kararın alınmasının asıl sebebi Ermenileri piyon olarak kullanan İngiltere, Rusya. Fransa’dır. Birinci Dünya Savaşı'nı da çıkaran Osmanlı Devleti değildir. Eğer savaş sonrası o bölgelerde Ermeniler hâlâ büyük oranda yaşıyor olsalardı: önceden plânladıkları Osmanlı topraklarında bir Ermenistan oluşturmaları işten bile değildi. Nitekim bu konunun 10 Ağustos 1920 tarihli Sevres Antlaşması'nda da önümüze konduğu unutulmamalıdır.
8- 1915-1923 yıllarında yaşananlar siyasî konu değil, tarihi bir konudur. Bu tarihi konu hakkında karan siyasîler değil, tarafsız ilmî araştırmalar vermelidir.
9- Tehcirden dönen Ermenilerin hemen hepsi mal ve mülklerini geri almışlardır.
10- "Ermeni soy kırımı" sadece Osmanlı Devleti'ni değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni de ilgilendirir. Tarihin beğendiğiniz bölümlerini alıp, problemli bölümlerini yok sayamazsınız. Zaten Ermeniler de 1915-1923 yıllarını hedef yaparak Türkiye Cumhuriyeti önderlerini de suçlamaktadırlar.
11- Atatürk'ün Ermeni soy kırımım kabul ettiği temelsiz bir yalandır. Tam aksine Atatürk soy kırımı "uydurma" olarak nitelendirmektedir.
12- Ermenistan Devlet Başkanı Koçeryan Fransa'da kabul edilen "Soy Kırımı Yasasını" siyasî bir karar olarak kabul etmek gerektiğini söylemektedir. Bizim devlet adamlarımız da ne yazık ki aynı "siyasî" lafını ifade ederek adeta Koçeryan'a destek vermektedirler. Bu tutum tarihte yaşanmışlıkların veya ölümlerin kabulü olarak yanlış anlaşılabilir. Olay, tarihî bir olaydır. Öncelikle tarihçiler gerçekleri yaşananları belgeleriyle ortaya koymalı ve bu konuda herkesi tatmin edici bir neticeye varmalıdır,
13- Ermeni soy kırımı yasalarının amacı Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak ilk plânda Ermenistan'la ilişkiye zorlamaktır. Daha sonra tanınma, tazminat, toprak istekleri masaya getirilecektir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi kısa dönemde pek mümkün ve yararlı görülmemelidir.
14- Ermeniler ve Ermenistan dün olduğu gibi, bugün de batılı büyük devletlerin kendi menfaatlerine göre kullandıkları bir dosyadır.
15- Ermeni militanların 1973-1984 arasında 34 Türkiye Cumhuriyeti diplomatını öldürdüğü unutulmamalıdır .
16- Tehcir veya göç ettirme politikasının olağanüstü durumlarda dünyanın birçok yerinde yer yer uygulandığı bilinmektedir. İkinci Dünya Savaşı'nda ABD vatandaşı 250.000 Japon'un toplama kamplarında savaş sonuna kadar tutulmaları buna yakın tarihten bir örnektir.
17- Ermeniler için "soy kırımı" kimlik ve benlik oluşturmanın asimile olmamanın en kolay ve güçlü yoludur. Bu husus adeta Ermenistan dışındaki Ermenilerin varlık amacı halindedir.
18- Ermeniler bu konuyu bütün dünyaya anlattıkları gibi kendi gençlerine de ilkokuldan itibaren öğretmektedirler. Mukabeleten nerede olurlarsa olsunlar öncelikle Türk vatandaşlarına Ermeni konusunda gerçekler öğretilmelidir.
19- Ermeni iddiaları 1915-1923 yıllarında ne kadar Ermeni öldüğü temeline dayanmaktadır. Bu konuda bütün ilgili devletlerin arşivlerinde gerekli araştırmalar yapılmalı, konu bütün boyutlarıyla ortaya konmalıdır. Bütün ilgili devlet arşivleri açılmalıdır.
20- Ermeni tehcirinin bütün boyutları hakkında daha ciddî, sansürsüz, objektif araştırmalar yapacak imkân ve ortam sağlanmalıdır. Her şeyi güvenilir belgelerden tekrar kontrolle yeni araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ermeni sorunu ders kitaplarımızda bütün açıklığıyla yer almalıdır.
21- Ermeniler kendileri ile ilgili birçok drama, roman, hikâye, piyes, belgesel, film, afiş, fotoğraf ve benzeri yayınladı ve yayınlattı. Ancak Ermenilerin Türklere karşı işledikleri cinayetlere dair bilimsel yayınlar dışında fazla bir şey yapılmadığı söylenebilir. Hatta konunun tamamen Türk milletinin hafızasından silindiği, dolayısıyla kollektif hafızanın ve edebiyatın meydana getirilemediği iddia edilebilir. Bu konularda tarihçilerin çalışmaları yanında yazarlar, edebiyatçılar, senaristler ve yapımcılar özendirilmelidir.
22- Tehcirin uygulandığı dönemde Osmanlı Anadolu'sunun doğuda Ruslar, Çanakkale'de İngiliz ve Fransızlar tarafından iki ateş arasında bulunduğu unutulmamalıdır.
23- Ermeniler’le ilgili ortaya atılan rakamların bolluğu, çeşitliliği ve zamanla artması konunun propaganda amacıyla tarihî boyutundan saptırıldığını en açık göstergesidir. Bu rakamlar güvenilir verilere dayanmadıkça gelişi güzel kullanılmamalıdır
24- Ermeniler tarihi çarpıtarak, enformasyon kirlenmesi sağlayıp, kamuoyunu yanlış bilgilendirerek tarihi istedikleri şekilde inşa etmek istemektedirler. Bu tarihî ve istatistiki bilgilerin siyasal amaçlarla kullanılmasından öteye geçmez. Ermeni sorunu, her türlü spekülatif bilginin dışında yeniden, ilmî soğukkanlılıkla saldırı-savunma mantığı dışında ele alınmalıdır. Bu konu problematik tarafları öncelikli olmak üzere, gerçek ve güvenilir belgeleriyle ortaya konmalıdır. Bu yapıldığı takdirde tarih yeniden inşa edilmeden, yaşanmışın ortaya konması mümkün olabilir.
25- Tarihimizin iyisiyle kötüsüyle bize ait olduğu kabullenilerek bunları saklayan arşivlerimiz dikkatle korunmalı ve araştırmacılara açılmalıdır. Bu ve benzeri konularda üniversitelerimiz bünyesinde araştırma enstitüleri kurulmalı ve çalışmalar devamlı olmalıdır. Geçmişimizi sağlıklı öğrenelim, tartışalım, öğretelim ve böylece geleceğe sağlam bakalım.
1915 yılında savaşa girmeyi reddeden ve İngiltere'den ayrı bir devlet kurmak isteyen , Almanlar'la işbirliği yaptığına inandığı İrlandalılar'ın üzerine asker göndermiş ve İrlandalılar'ın Sinn Feinn örgütünü ve militanlarını ortadan kaldırmıştır.Amerika'ya büyük İrlanda göçü bu tarihlerde başlamıştır.Ruslar pogromlarla sürekli katlettikleri Yahudiler'i I.Dünya Savaşı'nın içinde Almanlar'a karşı Galiçya cephesinde iyi savaşmadıkları için katliamlara uğratmışlardır.
Süleyman BEYOĞLU:1915 Tehciri ve Soykırım İddiaları S.:176-189
Hasan KÖNİ-Günümüzde Ermeni Sorunu Ve Çözüm Yolları S:442
KATLİAMLAR
Yıl:1895. Yer:Sivas
Fransız bayrağı çekilmiş olan yer Fransız konsolos hanesidir. Ermeniler’in katledileceği üzerine Başkonsolos Carlier ve eşi, harekete geçmişler ve Sivas’taki Ermeniler’i aileleri ile birlikte evlerine almışlardır. Konsolos ve eşi, omuzlarında tüfek evin üst penceresinde nöbet tutmaktadırlar.
Beklemektedirler.Türkler gelecek ve Ermeniler’i kendilerinden almak istedikleri zaman, evet işte o zaman onlar insanlık uğruna çarpışacaklardır.
Ama boşuna beklemişlerdir günlerce.Ne gelen vardır, ne de kendilerinden Ermeniler’i isteyen Konsolos Monsieur Carlier elde silah nöbet tutarken kulağının dibinden bir kurşunun vınlayarak geçtiğini hissederek yıldırım gibi geriye döner.Karşısında bir Ermeni’yi görür.Elindeki mavzerin namlusundan daha dumanlar çıkmaktadır.Ve şöyle haykırır:
- Nankör mahluk. İblis ruhlu hain.Bu mudur senin minnet borcunu ödeme şeklin? Bu mudur senin insanlığın?
Uzun boylu, yakışıklı, sakal ve bıyıkları kırlaşmış adam bu sözleri, sinirden titreyerek , ayakkabılarını öpmeye çalışan yalvarıp yakaran bir başka adama söylüyor.
Sonra ilave ediyordu:
-Nasıl yaptın bu işi...Söyle neden bana kıymak istedin? Cevap versene be adam!
Ve istediği cevap hemen gelir:
-Beni affediniz, diye inler ayaklarına kapanmış Ermeni. Evet sizi öldürmek istedim, çünkü sizi öldürdüğüm takdirde Avrupalılar “ Ermeniler’i evine almış olan konsolosu Türkler katlettiler ” diye feryada başlayacaklar ve dünyayı ayağa kaldıracaklardı. Davamıza hizmetti bu. Konsolos şaşkınlık içinde yere çöker.
Yukarıdaki anıyı Başkonsolosun eşi Bayan Carlier daha sonra yazdığı anışlarında anlatmaktadır.
Van’da Ermeniler’in yapmış olduğu tahribatı ve mezalimi 16 Eylül 1919 tarihli Hariciye Vekaleti yabancı misyonlar gönderdiği genelgede şöyle açıklamaktadır:
“Şamran Mahallesi’nde 200 kadın ve çocuk sığındıkları evde yakılmışlardır.Mirkos Köyü beyaz bayrak çektiği halde tecavüze uğramış, köyün kadınları ve kızları bilinmeyen bir yöne götürülmüşlerdir.Bazı köylerde ise öldürülen çocukların etleri annelerine yedirilmek istenmiştir.”
“Aksani ve Hınıs Köylerinde 500 kişiye yakın insan, Şeyhane Köyünde ise 200’e yakın çocuk ve kadın camiye doldurulup diri diri yakılmışlardır”
Saray civarındaki halk kılıçtan geçirilmiş, sulara atılarak boğulmuş, 10.000’in üzerinde ceset Van Gölü üzerinde sayılmıştır.”
Van’ın içinde camiler, evler, kışlalar hatta içindeki yaralı ve hastaları ile birlikte hastaneler yakılmıştır. Yakalanan subaylar işkence çektirilerek öldürülmüşlerdir. Bu arada şehirdeki durumu bilmeyen çevre köylerden Van’a gelmek isteyen göçmenlerden 1200 kişi Vatsan ve Etkil yolu üzerinde acımadan vahşiyane bir şekilde öldürülmüşlerdir.
Ermeniler ve Ruslar, girdikleri köylerde vahşiyane zulümler yapmışlardır. Kadınları ve çocukları diri diri yakmışlar, ihtiyar ve genç erkeklerin gözlerini oyarak genç kızlara tecavüz etmişlerdir. Örneğin Aşnak Nahiyesi’nde kadın ve kızlardan onbeş tanesini ayırarak bir odaya hapsetmişler ve akşamları eğlenirken bu kadınları çırılçıplak soyarak “Haydi namaz kılınız bakalım, nasıl kılıyorsunuz?” diyerek alay etmişler ve nihayet çeşitli işkencelerle öldürmüşlerdir.
Yine Van’ın Abbasağa Mahallesi’nden Firdevs isimli bir vatandaşın ifadesine göre, çeşitli işkencelerle Müslüman halkın öldürüldüğü, hamile bir kadının karnını yararak çocuğunu çıkarıp kafasını kestikleri, girdikleri evlerdeki insanlara saatlerce işkence yaptıktan sonra öldürdükleri, onbeş-onaltı yaşlarında erkek bir çocuğu çırılçıplak soyarak cinsel organını kestikleri, daha sonra da doğradıkları, Amerikan misyonuna götürülen kadın ve kızların ırzlarına geçildiği anlatılmıştır.Teslim olmak isteyen ahali dahi gerek Ermeniler gerekse Ruslar tarafından çeşitli işkencelerle katledilmişlerdir.
Anlatılan şu olay vahşetin boyutunun ne kadar tiksindirici olduğunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir.”İki İslam kadınını Ermeniler beraber getirmişlerdi.Bu kadınları ortaya getirdiler.Her ikisi de hamileydi.iki Rus askeriyle iki Ermeni geldi.Kadınların karınlarındaki çocukların oğlan veya kız olduğuna dair iki mecidiye değeri üzerine bahse girdiler. Kadınların karınlarını feci bir surette kama ile yardılar, birinin karnından bir oğlan çıktı. Diğerinin karnındaki henüz küçük olduğu için cinsiyeti anlaşılamadı ve bunun üzerine bir süre de münakaşa ettiler.”
Van’ın Zeve Köyü’nden Kıymet Başıbüyük:
“Ermeni komitacıları hamile kadınların karnını süngü ile yırtıp çıkardıkları çocukları yine süngülerinin ucunda oynatıyorlardı.Kadın ve kızların kollarındaki altın- bilezikleri almak için çok kolay bir usul bulmuşlardı. Hemen kasaturayı atıp kolu tamamen kesiyorlar, ondan sonra da bilezik veya yüzük gibi ziynet eşyalarını alıyorlardı” 25 Nisan 1918 tarihinde Kars’ın Doğu’sundaki Subatan Köyü’nde büyük küçük 750 Türk’ü balta ve bıçakla öldürdükten sonra yakarak şehit ettiler.
29 Nisan 1918 Gümrü’den 500 araba ile Ahılkelek’e nakledilmekte olan 3.000 kadar kadın, ihtiyar, çocuk ve erkek yolda öldürülmüşlerdir Türk Ordusu Erzurum’a girdiği zaman şehir içinde 2127 şehit erkek cesedi defn edilmiştir.Ayrıca Kars kapısı dışında 250 ceset bulunmuştur. Cesetler üzerinde , süngü, balta ve mermi yarası, ciğerleri çıkarılmış, göğüslerine kazık çakılmış cesetlere rastlanmıştır.
Rus orduları çekilirken, Ermeniler ordumuzdan kaçarken bir köyde ocağa kazanı koyup su kaynatan bir anayı yakalamışlar, karnını yararak kesmişler, çocuğunu kazana atmışlar.Ocağa “Gelin!, Türkler, karnınız açtır.Size yemek hazırladık” diye bağırmışlar.
Yine bir yerde insanları kol, but, kelle, gövde parça parça edip her birini bir çiviye takmışlar; üzerlerine” okkası on paraya “ yazmışlardır.
Ne yazıktır ki, bu katliamları yüzyıllardır içimizde barındırdığımız nankör Ermeniler yapmışlardır.
İlhan BARDAKÇI:İmparatorluğa Veda s:408-409
Şenol KANTARCI: Ararat” Filmi Senaryosundaki Tarihsel Olayların İncelenmesi
Ş.Nezihi AYKUT:Arşiv Belgelerine göre Ermeniler’in Anadolu’da yaptıkları katliamlar (1914-1922)
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder