24 Aralık 2014 Çarşamba

ASALA DEVAMI YAN ÖRGÜTLER.., NAR (New Armenian Resistance), ASALA-MR (Revolutionary Movement)



ASALA DEVAMI YAN ÖRGÜTLER..,
NAR (New Armenian Resistance)  
ASALA-MR (Revolutionary Movement) 


NAR (New Armenian Resistance)   




Barouyr Ayrikyan

Diğer Ermeni terör örgütlerine yönelik göreceli olsa da bilgilere ulaşılmasına rağmen NAR (New Armenian Resistance- Yeni Ermeni Direnişi) Yeni Ermeni Direnişi örgütüne ait bilgiler neredeyse sınırlı gibidir. Yapılan çalışmalara göre bazı uzmanlar söz konusu örgütün bağımsız olduğunu ifade ederken, bazıları ASALA veya JCAG-ARA ile ittifak içinde olduğunu belirtmektedir. İlan ettikleri duyuru ve bültenlerin ışığında en çok kabul edilen görüş ise Yeni Ermeni Direnişi 
örgütünün, ASALA tarafından Sovyet hedeflerine yönelik saldırılarda kullanıldığı hususudur. Bu örgüt Sovyet temsilciliklerinin yanında İngiliz ve İsrail turizm 
ofislerine yönelik de saldırılarda bulunmuştur.

Yeni Ermeni Direnişi örgütünün adı ilk olarak 1977 yılında Moskova metrosunda meydana gelen patlamayla duyuldu. Bu eylemle ilgili olarak ise üç kişi 1979 
yılında asılarak idam edildi. 1977 ile en son saldırı üstlendiği 1982 yılı arasında NAR, onun üzerinde eylem yapmıştır. 1970’lerdeki Sovyet Ermenistanı ile 
Ermeni diasporasının dünyadaki özellikle Fransa’daki çalışmaları yakından incelendiğinde, bunlar NAR’ın geçmişi, kimliği, yapısı ve ilişkilerine ışık 
tutmaktadır. NAR’la ilgili olarak elde edilen sonuçlara bakıldığında, diğer Ermeni örgütlerinden farklı olduğu görülmektedir. Şöyle ki; NAR bir terör grubu 
olarak ASALA’dan bağımsızdı. ASALA’nın Sovyet hedeflerine karşı kullandığı bir örgüt ismi değildi. NAR’a bağlı elemanlar zamanla ASALA’ya katılmışlardır.

Ermenilerin, Sovyetler Birliğine muhalif olmaları enteresan değildir. 
Zira Ermeniler kurdukları Ermenistan’ın Sovyetler tarafından yıkıldığına 
inanıyorlardı. Onların Türkiye ile anlaşma yapması, bağımsız Ermenistan cumhuriyetini sonlandırdığı için bu muhalefeti arttırıyordu. 
Hatta bağımsızlıktan altı ay sonra bile Taşnak partisi bağımsızlık bildirilerini ilan etmişti. Ermenilerin Sovyetlere düşmanlığını en net şekilde gösteren olay ise 
Sovyet Ermenistanı’nı destekleyen Ermeni Başpiskoposu’nun öldürülmesi olayıdır. Sovyetlere karşı olan bu düşmanlık 1930, 1940 ve 1950’lerde de sürdü. Söz konusu hınç Ermenistan’ın bağımsızlığını gerçekleştirmek için Birleşik Ulusal Parti’nin kurulduğu 1966 yılında doruğa ulaştı. Parti, zamanla, diğer milliyetçi 
hareketlerle, anti Rus ve anti Sovyet unsurlarla da ilişkiye geçti. Kuruluşundan itibaren Sovyetler, partiye karşı muhalif bir duruş sergiledi. Örneğin 1969 
yılında, partinin bir yıldır başkanlığını yapan 20 yaşındaki lideri Barouyr Ayrikyan tutuklandı ve Sovyetlerin kötü namlı hapishanelerinden (kamp) birine 
gönderildi.

Birleşik Ulusal Parti’nin (BUP) Siyasi Programı

Partinin ilk hedefi tarihi Ermeni topraklarında Ermenistan’ın bağımsızlığını tekrar sağlamaktı. Bu ise Sovyet Ermenistanı ile Türkiye’nin elinde bulunan 
toprakların birleştirilmesi ile mümkün olacaktı. Parti, bu niyetini dünyada dağınık halde bulunan bütün Ermeni diasporasına anlatacak ve onlarla irtibat 
kuracaktı. Sovyetleri alarm durumuna geçiren olay ise, partinin Sovyet Ermenistanı’nın kendi kendini yönetme hakkının Sovyet Anayasa’sında da olmak 
kaydıyla tanınmasıydı. Parti ayrıca BM’ye, kurulacak Ermenistan Cumhuriyeti’nin sınırlarının güvenliğinin sağlaması hususunda da çağrıda bulunmuştu. Partinin 
söz konusu isteklerini duyan Sovyet hükümetinin ne şekilde davranacağını tahmin etmek zor olmasa gerektir. Sovyet istihbarat örgütü KGB’nin çalışmaları 
sonucunda 1967 ile 1975 yılları arasında elliden fazla parti elemanı yakalanıp tutuklandı. Bütün bunlar, benzer zaman aralıkları içinde, aynı ASALA’nın 
Filistin Hareketi içinde ortaya çıktığı gibi, NAR’ın da meydana çıkmasına zemin hazırlayan etkenlerdi.


Birleşik Ulusal Parti’nin Çalışmaları

Sovyetler Birliği içindeki bilinen en önemli olay, 8 Ocak 1977 tarihli, ölü ve yaralı sayısının yaklaşık olarak 35 kişi olduğu ve faillerinin tam olarak 
bilinemediği Moskova metrosu patlamasıdır. Görgü tanıklarından birisi 3 tane patlamanın olduğunu belirtmiştir. Fransız haber ajansını arayan birisi ise 
patlamada “plastik” malzeme kullanıldığını söylemiştir. Diğer kaynaklar, özellikle “ilgili kişiler” patlamaya, KGB’nin sebep olduğu tutuklamaların, 
özellikle de Helsinki İnsan Hakları İzleme Grubu elemanlarının tutuklamasının neden olduğunu not etmişlerdi. Söz konusu bombalama hadisesi büyük ihtimalle Sovyet Ermeni vatandaşlarının işiydi. Zira 30 Ocak 1979 tarihli Sovyet Haber Ajansı Tass’ın duyurduğu üç kişinin idam edildiğine dair haber bunu teyit 
ediyordu. İdam edilenlerden birisi olan Stepan Zadikyan hem devlet muhalifi hem de BUP’nin bir üyesiydi. İdam edilen diğer iki kişinin adları, Hagop İstepanyan ve Zaven Bağdassaryan’dı. Mayıs 1980’de V. Suratikyan, M. Suratikyan ve A. Muradyan isminde üç kişi daha metro patlaması nedeniyle tutuklandı. Bütün bu tutuklamalar hem ülke içindeki rejim muhaliflerine hem de BUP’ne verilen bir gözdağıydı. Parti, Sovyetlere karşı içinde “din (din ve vicdan özgürlüğü)”, “bilgi paylaşımı (sansürün kalkması)” ve “topraklarının yeniden birleşimi (Karabağ’la birleşme)” de dâhil olmak üzere 14 maddelik bir duyuruda bulundu. 
Parti’nin bu taleplerine Sovyetlerin cevabı ise, yeniden başlayan tutuklamalar, mahkemeler ve toplama kampları şeklinde belirdi.


NAR (New Armenian Resistance-Yeni Ermeni Direnişi) Örgütünün Saldırıları



Yılmaz Çolpan

NAR’ın yaptığı ilk eylem, 14 Mayıs 1977 tarihli Paris’teki Türk turizm bürosunun bombalanması olayıydı. Bu hadise Moskova metrosu olayından 9 hafta sonra meydan geldi. “Gençlik Hareketi Grubu” da saldırıyı üstlenmişti. 3 Ocak 1978 tarihinde ise Brüksel Büyükelçiliği Maliye Ataşesi’nin evinin mektup kutusuna bırakılmış halde bulunan patlayıcı madde imha edildi. Aynı gün Londra’daki Türk Bankası’na atılan bomba patlamadı. 11 aylık aradan sonra 6 Aralık 1978 tarihinde Cenevre’deki Türk Başkonsolosluğu önünde bomba patladı. Konsolosluk binasında ağır hasara yol açan bombanın çantaya yerleştirildiği ve patlamanın şiddetli olması için güçlendirildiği anlaşılmıştı. 1 yıl sonra 9 Aralık 1979 tarihinde bu sefer Roma’da İngiliz ve İsrail Hava Yolları büroları bombalandı. 22 Aralık 1979 tarihinde ise hem Yılmaz Çolpan’ın öldürülmesi olayını (JCAG-ARA’da üstlendi) hem Amsterdam’daki THY ofisinin
bombalanmasını üstlendi. NAR’ın saldırıları bu şekilde devam etti. En son olarak 24 Nisan 1982 tarihinde hem Dortmund hem de Köln’de Türk kuruluşlarına yönelik saldırılarda bulundu ve bir daha NAR eylemi görülmedi. Son saldırılarda kullandığı ad ise “Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Yeni Ermeni Direnişi Örgütü” olarak değişmişti.


Örgütün Siyasi Programı

Parti’nin siyasi programı ile ilgili olarak 30 Ocak 1980 tarihinde duyurduğu bir ilana bakmak gerekir. Söz konusu duyuru, 1977 Moskova metrosu nedeniyle idam edilen 3 Ermeni’nin asıldığı tarihten tam bir yıl sonrasına denk gelmekteydi. 

İlanda özellikle vurgulanan hususlar ise “Ne NATO, ne Varşova Paktı – Ulusal bağımsızlık, ulusal egemenlik ve toprakların tek bir ülke halinde birleştiği, 
bağımsız ve sosyalist Ermenistan” dı.NAR’ın ilan ettiği duyuru ise şöyleydi:

“Ermeni halkının ana düşmanı – unutmayacağız – ırkçı Türkiye ’dir… Ama biz Sovyet Ermenistan’ındaki vatanseverlere karşı uygulanan Anti Ermeni şiddet ve 
baskıyı da göz ardı etmeyeceğiz… Şu bir gerçek ki Sovyetler Birliği’nin gelişmeci ulusal özgürlükleri desteklemesine rağmen, kendi içindeki hareketleri 
engellemesi bizi caydırmayacak. Sovyetler kendi sınırları içindeki unsurlara ana demokratik özgürlükler ve insan hakları hususunda saygı duymamaktadır… 
Ermenistan hususuna gelince, Sovyetler Birliği’nin “sosyalist” tavrı sadece lafta kalmaktadır. Gerçekte ise sömürgecidir. “Sovyet halklarının kardeşliği ” 
ifadesi sadece bir maskedir… Bu söz (üzerimizdeki) Sovyet boyunduruğunu gizlemektedir ve bize acı vermektedir… Ermenistan gerginliklerin olduğu bir 
bölgedir. Burada Amerikan emperyalizmi ile Sovyet sosyal-emperyalizminin mücadelesi vardır. Birleşik, bağımsız ve sosyalist Ermenistan’ın kuruluşunun bu 
iki devletin anlaşmasına bağlı olduğunu düşünmek aldatıcıdır… 

Ulusal birlikteliği sağlamanın yolu kesinlikle Ermenistan toprakları üzerindeki işgalci güçlere karşı mücadele etmekten, devrimci savaş ile onların uşaklarının buradan kovulmasından ve doğu ile batı Ermenistan’ın ittifakından geçmektedir.‘”

Bildiriden de anlaşılacağı üzere NAR, Sovyet Ermenilerine yönelik uygulanan Sovyet baskısına odaklanmakta, kendisini UNP’nin onun Sovyetler içindeki 
eylemlerinin yanına koymaktadır.


Örgütün Bulunduğu Yerler



Sergei Parajanov

Birkaç faktör göz önüne alındığında NAR’ın merkezinin Fransa’da olduğu anlaşılmaktadır. Öncelikle UNP Sovyetler içindeki bütün muhaliflerle iletişime 
geçmekteydi. Bunların ötesinde UNP, Sovyetler dışındaki Ermenilerle de görüşmeye başladı ki, bunlar ilk olarak Batı Avrupa’daki Fransız Ermenileriydi. 
Hatırlanacağı üzere 1920’lerden itibaren Taşnak Partisi de dünyada ve dolayısıyla Batı Avrupa’da Sovyet düşmanı olarak hareket etmekteydi. Ayrıca 
Fransız Ermenileri Sovyetlerden gelen bilgilere daha çabuk ulaşmaktaydılar. Örneğin, 1973 yılındaki Cannes Film Festivali’nde Marsilya’daki Ermeniler, 
Ukraynalı film yapımcısı Sergei Paradjanov’un tutuklanmasını protesto etmişlerdi. Yine Marsilya’daki Sovyet konsolosluğu önünde de eylemde 
bulunmuşlardı. Söz konusu kişi, kilise merkezli geleneksel Ermeni toplumunun, Sovyetlerin almış olduğu sert önlemlerden dolayı tehdit altında olduğunu 
gösteren “Nar Rengi” filminin yapımcısıydı. Ermeni Davası Koruma Komitesi söz konusu filmin gösterimini sağlamak için Paris, Lyon ve Marsilya’da çalışmalarda 
bulunmuştu. Merkezi Fransa’da olması hasebiyle NAR’ın saldırılarının yönlendirildiği yer de burasıydı. Fransa’nın yanında, buraya yakın olması 
nedeniyle, Londra Amsterdam, Belçika, İsviçre ve İtalya gibi yerlerde de saldırılarda bulunulmuştu.

NAR’ın tercih ettiği silahlar da, aynı ASALA’da olduğu gibi patlayıcı malzemeleriydi. Sadece bir olayda roket kullanmayı tercih etmişler ama o da 
başarısız olmuştu. Dikkat edildiğinde NAR’ın kullandığı malzemelerin de patlamadığı görülecektir. ASALA ile NAR’ın eylem biçimlerindeki benzerliğe bir 
örnek de şudur: 6 Aralık 1979 tarihli Cenevre olayında kullanılan malzeme ile ASALA’nın sebep olduğu Orly Baskını’nda kullanılan patlayıcıların özellikleri 
aynıydı. Her ikisinde de patlamanın etkisini arttırmak için gaz silindirleri kullanılmıştı. NAR’ın saldırılarında dikkat çeken bir diğer özellik ise, 
patlayıcı malzemeleri genellikle geceleri yerleştirmeleriydi. NAR’ın saldırıları dikkatle incelendiğinde ASALA ile benzerlikler taşıdığı anlaşılmaktadır. NAR’ın 
üstlendiği 6 olayda, ASALA gibi genellikle hava yolları ve turizm bürolarına yönelik saldırıldığı görülmektedir. 6 Aralık 1978 Cenevre ve 19 Nisan 1980 
Marsilya saldırılarında ise konsoloslukları hedef almışlardı. 2 Şubat 1980 tarihli Paris olayında ise Sovyetler’in Danışma Bürosuna saldırmışlardır. Dikkat 
edildiğinde NAR’ın, genellikle kolay hedeflere saldırmaya niyetlendiği, halka açık ve güvenliğin az olduğu yerleri seçtiği görülmektedir.


SONUÇ

Netice itibariyle, NAR’ın ilk saldırısı 8 Ocak 1978 tarihinde meydana gelen Moskova metrosundaki patlamaydı. Bu olay, UNP partisine mensup, Sovyetler 
Birliği muhalifi Sovyet Ermenilerince gerçekleştirilmişti. Saldırıda bulunanlar ne NAR elemanı ne de ASALA üyesiydiler. Bu eylemden sonra ise Sovyetler 
dışındaki Ermenilerle özellikle de Fransız Ermenileriyle iletişime geçildi ve irtibat güçlendirildi. NAR’ın 1977 yılında ASALA ile muhtemelen örgütsel bir 
bağlantısı yoktu. Hatırlanacağı üzere, ASALA lideri Hagopyan 1976’da Filistin örgütleri arasında meydana gelen bir çatışmada yaralanmış ve tedavi amacıyla 
Beyrut’tan ayrılmış ve 1977 yılında dönene kadar Lübnan dışında bulunmuştu. Dolayısıyla söz konusu yıllarda örgüt göreceli olarak durgun bir zamandaydı. 
Ayrıca, 1978 yıllarındaki NAR eylemlerine bakıldığında ASALA’dan bağımsız hareket ettikleri görülecektir. Bu yıllarda Sovyet Ermenilerine yönelik 
tutuklamalar ve idamlar söz konusuydu. Yine devlet muhalifi olan kişilerin açlık grevi yaptıkları biliniyordu. Keza 2 Şubat tarihli Sovyet hedeflerine yönelik 
saldırılarda da örgütün ASALA ile yakın ilişkisi yoktu. Bu tarihten sonra ise NAR adına yapılan bir saldırı görünmemiştir. Zira artık ASALA ile birlikte 
hareket etmeye başlamışlardı ve ASALA’nın ismini kullanıyorlardı. Bundan sonra özellikle Sovyet hedeflerine karşı yapılan saldırılarda ASALA kendi adı yerine 
NAR’ı kullanmaya başladı. Esasında söz konusu yıllarda NAR varlığını sürdürüyordu. Ancak ASALA bünyesinde hareket ediyordu, ta ki ASALA’nın ikiye 
bölündüğü tarihe kadar. NAR’ın eylemleri Nisan 1980’e kadar sürdü. Daha sonra Nisan 1982’ye kadar ismi duyulmadı. Yine hatırlanacağı üzere 1980 yılında 
Fransız Ermenileri de ASALA ile birlikte çalışmaya başlamışlardı. Patlayıcı uzmanı Pierre Gülümyan da Mayıs 1980’den sonra örgüte katılmıştı.

****


ASALA-MR (Revolutionary Movement) 



Monte Melkonian

ASALA’nın liderlerinden Agop Agopyan, 1983 ’den sonra örgüt için­deki etkisini kaybetmeye başlamıştı. Agopyan, 1983 yılında Paris’ e gele­rek kendine destek 
aramaya başladı. Orly Katliamı’ndan sonra 22 temmuz 1983’de yapılan Kamuzyan başkanlığın­daki kongrede, bölünmeler ayyuka çıkmıştı. Bu arada, Agopyan, örgüt içinde diktatörlüğünü ilan ederek “hainlikle” suçladığı bazı militanları kurşuna dizdirtti. Örgüt içindeki bu katliamlardan kurtulan ve gerçek ismi Georgui Dimitri olan Monte Melkonyan ile Karsik Havaryan 1983 yılında ASALA-MR (ASALA Revolutionary Movement -İhtilalci Hareketi) kurduklarını açıkladılar. Bu grupça yayınlanan bildirilerde Agop Agopyan faşist gangsterlikle suçlanmıştır. 

Melkonyan ilk olarak Fransa Hükümeti ile bozulan ilişkilerini düzeltmeyi amaçlamıştır. ASALA Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardımda bulunan tüm ülkeleri düşman kabul etmekteydi.

ASALA-MR’nin başlıca 2 stratejisi bulunmaktadır: Bunlardan birincisi dünya Ermenilerini seferber etmek; diğeri ise diğer etnik terör örgütleri ve özellikle 
ayrılıkçı Kürt örgütleri ile Türkiye’ye karşı ittifak yapmaktır.



ASALA-MR; “Artık kalemim silahımdır romantik fikrini yüksek sesle terk etmenin zamanı gelmiştir. Kalem kalemdir, silah ise silahtır. Diasporada gereğinden fazla entelektüel vardır. Bizim ihtiyacımız olan dövüşçüler, askerler ve fedailerdir.” sözü ile terörü amaç edindiğini açıkça ortaya koymuştur.

ASALA-MR, stratejik açıdan uzun vadeli halk savaşımını benimsemiş, savaşı mümkün olduğu halde Türk solcuları, Kürtler, Kıbrıslılar ve diğerleri gibi ilerici 
güçlerle gerçekleştirmeyi hedeflemiştir.

Eylemlerini Türkiye’de yapacağı düşünülürken ASALA-MR, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kanadını tamamen kontrolü altına almış, bu bölgedeki militanları kendi 
tarafına çekmeyi başarmıştır. Melkonyan, 1993’te Dağlık Karabağ’da Azerilerle çarpışırken öldürülmüş ve Ermenistan Cumhurbaşkanı onu milli kahraman ilan 
etmiştir. 

Örgüt 1985’ten sonra etkinliğini büyük ölçüde kaybetmiştir.


http://www.terororgutleri.com

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder