Ermeni soykırımı Tanıma ve tazminatlar
Ermenistan'dan bakış Soykırıma dair Ermenistan'da
adalet talepleri
Lilit Gasparyan
Ermenistan editörü
2015 yılında, tüm Dünya
Ermenileri, gerek Ermenistan’da gerekse diaspora’da çeşitli gösteriler
eşliğinde Ermeni soykırımının 100. Yılını anmaya hazırlanıyorlar. Genellikle
Ermeni toplumunda, soykırımı anmak
tazminatla özellikle de toprak talebiyle ilişkilendirilmiştir. Çeşitli
parlamentolar tarafından Ermeni soykırımının tanınmasına yol açan kararname ve
yasalarda tazminat konusundan bahsedilmemesi Ermenilerin Türkiye’den soykırımın
tanınmasından öte bir talebi olmadığı yönünde yanlış bir izlenim oluşturmuştur
ki bu tamamen yanlış bir izlenimdir.
Tazminat talebi farklı dönem ve
farklı çevrelere göre değişik tanımlamalarla ifade edilmiştir, “tarihsel
adaletin tesisi”, “talepkarlık”, “sonuçların giderilmesi” gibi.
1920-30 yıllarında 24 Nisan günü
özellikle diaspora’da tüm kiliselerde yas ayinleriyle anılırdı. Ermenistan’ın
Sovyetler Birliğine katıldığı ilk senelerde de 24 Nisan günü kiliselerde
anılırdı, ancak ilerde 1965 yılına değin, Büyük Felaketin kurbanları anma günü,
akraba ve yakınları anma günüymüşçesine sadece aile içinde anılır olmuştu.
Türkiye’den tazminat, özellikle de toprak talebi temelde siyasi örgütler
tarafından uluslararası konferanslarda, siyasi çevrelere sunulan başvurularda
dile getiriliyordu.
1945 yılında 2. Dünya Savaşı
bitiminde, diasporada işlevlerini sürdüren Ermeni siyasi parti ve örgütleri yeni
kurulmuş olan Birleşmiş Milletler örgütüyle birlikte çeşitli kongrelere de
başvurarak Ermenilerin Türkiye’deki topraklarının iadesi konusunda yardım talep
ettiler. Geri alınmak istenen bu toprakların sınırları 1920 yılının Kasım
ayında dönemin ABD başkanı Woodrow Willson’ın yargısal kararıyla belirlenmişti.
1946 yılında Ermenistan Dış
işleri bakanlığı, “Türkiye tarafından Ermeni topraklarının zapt edilmesi”
başlığıyla “410 N. özel öneme haiz” dosyayı hazırlar. Bu dosyada Sovyetler
Birliğinin Türkiye’den hangi gerekçelerle toprak talebinde bulunması dair çok
sayıda kanıt bulunmaktaydı.
Soğuk savaşın ilk yıllarında
Ermenilerin bu talepleri bir nebze de olsa azaldı ancak asla son bulmadı. Batı
dünyasında yaşayan Ermeniler için Sovyet Birliği üyesi bir devlet olan S.S. Ermenistan Cumhuriyeti’nin topraklarına
katmak için NATO üyesi bir devlet olan Türkiye’den toprak talep ettiklerini
söylemek siyasi olarak kolay değildi. BM tarafından 1948 yılında kabul edilen
Birleşmiş MilletlerSoykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması
Sözleşmesi’nin babası Raphael Lemkin’in soykırım olarak ilan ettiği Ermeni
soykırımı suçlularının cezalandırılması konusunda konuşmak çok daha kolaydı
tabii tazminat talebini de göz ardı etmeden.
1965 yılının 24 Nisanında Büyük
Felaketin 50. yıldönümünde Sovyet Ermenistan Cumhuriyetinde Ermeni Soykırımı
kurbanlarını anma günü etkinliği ilk kez devlet düzeyinde gerçekleşti.
Erivan’da binlerce kişinin katıldığı gösterilerde “Topraklarımız, bizim topraklarımız”
yazılı geniş pankartlar kullanıldı.
Aynı yıl, BM’de Ermeni
Soykırımının uluslararası düzeyde tanınması sorunu yeniden gündeme gelmiş ve
Uruguay’da yasal olarak tanınmıştı. Türkiye’de ise eşzamanlı olarak inkâr
siyaseti güç kazanmıştı.
1973 yılından itibaren BM alt
komisyonlarından birinde başlayan Ermeni soykırımının spesifik olarak
tanınmasına yönelik çalışmalar nihayet neticeye ulaştı ve hazırlanan rapor 1985
yılında kabul edildi.
Bu süreçte temel olarak
soykırımın ispatı üzerinde konuşulmaktaydı. Türkiye’nin soykırımı tanıması
talebi ise, örneğin 1987 yılında Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleşen
konferansta olduğu gibi, bugünkü Türkiye’nin, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu
döneminde yaşadığı trajediden sorumlu tutulamayacağı söylenmekteydi. Ve “ Bu
tarihi olayın, soykırım olarak tanınması nedeniyle Türkiye’ye ne siyasi ne
hukuki ne de maddi talepler sunulamaz” diye vurgulanmaktaydı. Bu ikaz bugünkü
Türkiye’den bu yönde taleplerin daima olageldiğinin ve Avrupa Parlamentosunun
bu taleplere engel teşkil ettiğinin ispatı niteliğindedir.
Bu genel atmosfer içinde Sovyet
Ermenistan Parlamentosu 1989 yılının 23 Eylül günü “16 Mart 1921 Rus-Türk
antlaşmasını(Moskova Anlaşması Ç.N.) siyasi ve hukuki değerlendirme komisyonu”
kurmuştu. Bu komisyon 16 Mart 1921 Rus-Türk antlaşmasını ve bunun tekrarı
niteliğindeki Ermenistan’a zorla kabul ettirilen Kars Antlaşmasını yasa dışı
ilan etmek üzere bir plan hazırlayacaktı.
(Türkiye bugün geçerli saydığı sınırları hukuki temelini Kars
Antlaşmasına dayandırmaktadır.)
23 Ağustos 1990, Ermenistan’ın
bağımsızlık ilanı, Sovyet Ermenistan Parlamentosu, “ Ermeni halkının kaderi,
tüm Ermenilerin arzularının gerçekleşmesi ve tarihsel adaletin yeniden tesisi
konusunda sorumluluğunun bilincinde olarak,” Demektedir. […] “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 yılında
Osmanlı Türkiye’sinde ve Batı Ermenistan’da uygulanan Ermeni soykırımının
uluslararası tanınırlılığı konusunda yardımcı olmak için etkin rol
üstlenecektir” Burada Ermenistan Cumhuriyeti Anayasasına göre “Ermeni Devletinin
temel ilkeleri ve uluslararası gayeleri tespit edilmiştir”
24 Nisan 1998 yılında Ermenistan
Cumhuriyeti başkanı Robert Koçaryan, Ermeni halkına hitaben yaptığı konuşmada “
Biz geçmişin kölesi olmak istemiyoruz, ancak bundan kurtuluşun tek çaresi
geçmişin tüm dünya tarafından doğru olarak takdir edilmesidir. Soykırımın
tanınması yönünde talebimiz bölgede rahatlamaya ve barışın tesisine
yarayacaktır. O halde bugün başlıca sorunumuz tüm Ermenileri ve insani yardım
örgütlerini bir araya getirerek, tarihi adaletin zaferini gerçekleştirmek ve
ülkemizin huzur içinde gelişmesini, güçlenmesini sağlamaktır” demektedir. 20
Nisan 2005 yılında Koçaryan, “ Ermeni halkı soykırım nedeniyle göçer bir hale
düşüp tüm dünyaya dağıldı. Ermeni Felaketinin uluslararası yargıya gitmesi ve
tarihsel adaletin yeniden tesisinin zorunluluğu büyük bir siyasete kurban
edildi.
2007 yılında kurulan, Ermenistan
Cumhuriyeti milli güvenlik, strateji servisi şöyle demektedir, “Ermeni
soykırımının genelde ve Türkiye özelinde tanınırlılığını ve mahkûmiyetinin
talepçisi olarak Ermenistan bunu, sadece tarihsel adaletin tesisi değil bölgede
karşılıklı güven ortamının oluşması ve ilerde benzer cürümlerin engellenmesi
bağlamında değerlendirmektedir”.
24 Nisan 2008 yılında yaptığı konuşmada yeni
başkan Serj Sarkisyan, “ Tüm dünya Ermenilerinin anayurdu olan Ermenistan,
tarihsel adaletin yeniden tesisi konusunda çabalarını kat be kat arttırarak
devam etmelidir” der. Bir sene sonra aynı gün “ Ermeni soykırımının
uluslararası tanınırlılığı ve mahkûmiyeti, Ermeni halkı ve Ermenistan
Cumhuriyeti için tarihsel adaletin yeniden tesisi sorunudur” demektedir.
14 Aralık 2010 yılında
uluslararası “Soykırım suçu, engellenmesi, kınanması ve sonuçları″ başlıklı
uluslararası konferanta Ermenistan Cumhuriyeti Devlet Başkanı, “Eminiz ki
tanımaktan affa, adaletten barışa uzanan yolun, hoşgörü ve birlikte yaşamak
fikrinin alternatifleri yoktur” demiştir.
Serj Sarkisyan “Bu konferans,
soykırımın hukuki sonuçlarna yönelik kesin bir yaklaşım sergilemek için
önemlidir ve ileriye dönük konseptlerin geliştirilmesi bağlamında da oldukça
yararlı olacaktır.” Diye konuşmasını bitirmiştir.
“Jarankutyun” (Miras) Partisi
genel başkanı ve Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk dış işleri bakanı Raffi
Hovhannisyan da Ermeni soykırımı ve bunda Türkiye’nin sorumluluğu konusunda
muhtelif zamanlarda konuşmalar yapmıştır. 2013 yılında, Ermenistan Cumhuriyeti Devlet Başkanlığına
adaylığını koyan Hovhannisyan, seçim öncesi konuşmalarında, “ Ermeni soykırımı ve
Ermeni halkının anayurdundan koparılmasının yüzüncü yılında, 24 Nisan 2015
günü, Türkiye Cumhuriyetinin kendinde siyasi cesaret ve ahlaki gücü hissedip
Türk- Ermeni ilişkilerinde var olan uçurumu yok etmeye çalışması, bu bağlamda,
insanlığa karşı işlenen bu benzersiz suçun tanınması ve barışın sağlanması,
gerçeğin kabulü ve tazminat temeline dayanan ilişkilerin normalleşmesi yönünde
bir yol izlemesi çok yerinde olacaktır.” Demişti.
24 Nisan 2013 günü eski dış işleri bakanı,
bugün “Parkavac Hayastan” (Müreffeh Ermenistan)Partisi danışma üyesi Vartan
Oskanyan şöyle yazmıştı; “Soykırımın tanınması gerekliliğini göz ardı etmeden
başlıca hedefimizi bunun sonuçları üzerine yöneltmemizin tam zamanıdır, hatta
geç bile kalınmıştır. Bu maddi, manevi ve entelektüel zararlarımız karşılığında
hak taleplerimize sahip çıktığımızı gösterir.”
Aynı gün, Ermeni Apostolik
Kilisesi’nin her iki Katolikosu yan yana gelip ortak bir bildiriyle
Türkiye’den;
“1- Ermeni halkının ve hem
ulusal hem de insani haklarının tecavüzüne karşılık tüm zararlarının tanzimini
2- Ermeni halkının kilise,
manastır ve kiliseye ait diğer mülklerinin, ruhani, kültürel değerlerin derhal
iadesini.” talep ettiler.
27 Mayıs 2014 tarihinde
Erivan’da, Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılını anma etkinliklerini düzenleyen
komisyonun dördüncü oturumu Ermenistan Cumhuriyeti devlet başkanı Serj
Sarkisyan’ın başkanlığında gerçekleşti. Başkan konuşmasında “Ermeni
Soykırımıyla ilgili hukuki belgelerin düzenlenmesi Ermeni hukukçular tarafından
ve kişisel, toplumsal ve ulusal sorunlar çerçevesinde ele alınmaktadır.”
“Kimse, Büyük Felaketin Yüzüncü yılının davamızın son noktası olduğuna dair
umut beslemesin. Bu sadece yasımızı tutmak, manen gücümüzü arttırmak ve adalete
ulaşmanın kendine has bir safhasıdır. Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılında yeni
amaçlar ve önümüzde tüm dünya Ermenilerini bir araya getiren bir programla çok
daha güçlü bir devlet ve diasporaya sahip olacak projelerle ortaya çıkacaktır.
Yüzüncü yılda biz tarihi bir dönemi toparlayacak ve adaletin yeniden tesisi
adına yeni bir aşamanın başlangıcını ilan edeceğiz” dedi.
19 Eylül 2014’de Ermeni Soykırımı tazminat
araştırma grubunun son raporu yayınlandı. “Ermeni soykırımına yönelik adil
çözüm-tazminat” başlıklı rapor aşağıdaki önerileri sunmaktadır.
1-Ceza
“Ermeni soykırımının asıl
suçluları artık hayatta değiller, yargılanamazlar, dolayısıyla bu maddeyi
uygulamak mümkün değil”
2-Tanımak, af, eğitim ve anma
“Türk hükümeti ve suç birliği
içinde olan sivil toplum kuruluşları, soykırımı resmen tanımalı ve af
dilemeliler”
3- Ermenistan’a ve Ermenilere
destek
“Uzun vadeli iyi yaşam
koşullarının sağlanması amacıyla Türk devleti siyasi veya farklı konularda
Ermenistan’a ve tüm dünya Ermenilerine destek olmalıdır”
4- Türkiye’nin normalleşmesi
İnkâr politikasının tamamen
sonlandırılması ve Türkiye’de yaşayan Ermenilerle diğer uluslara saygı
ortamının oluşturulması gerekir. Bunun dışında Türk devleti tüm kültür ve
eğitim kurumlarından Ermeni karşıtı söylemleri ve soykırımın ideolojik ve
pratik izlerini tamamen silmelidir. Örneğin Türk ceza kanununun 301. Maddesi.
5- Mülklerin iadesi ve mülk
kaybı, ölüm ve zulmün telafisi.
70 milyar $-105milyar $ arası
değer belirlenmiştir.
Araştırma grubu, başkan Woodrow
Willson’ın yargısal kararıyla belirlenmiş alanın siyasi değişimini(transfer) en
doğru şekil olarak düşünmekle birlikte alternatif arayışını da sürdürmektedir.
20 Eylül 2014 tarihinde, 5.
Ermenistan-Diaspora Forumu kapanış oturumunda devlet başkanı Serj Sarkisyan
700den fazla katılımcıya yönelik konuşmasında “Sizlerden çoğu, Ermeni
Soykırımı’nın 100. Yılı anma etkinliklerini düzenleyecek komisyonlara üyedir.
Hepinizin amacı adaletin yeniden tesisi ve karanlığa karşı, insanlıktan nefret
eden ideolojilere karşı insani düşüncenin zaferidir”
Aynı forumun dört temel
konusundan biri “Ermeni Soykırımı’nın uluslararası tanınırlılığı, yargılanması
ve sonuçlarının telafisi” süreciyle ilgiliydi. 40’a yakın katılımcının konuşma
yaptığı toplantıda çoğunun önerisi, 100. Yılın temel amacının Ermenilere haklarının
iadesi, adalet ve tazminat talebi olmasıydı. Ermenistan Cumhuriyeti Ulusal
Meclisi, dış ilişkiler daimi komisyonu başkanı Artak Zakaryan, Büyük Felaketin
tanınması son hedef değildir, çünkü aynı zamanda Ermeni halkı da bu davada
talepkâr taraf olacaktır diyordu.
Bu forumdan birkaç gün sonra, 24
Eylül’de başkan Serj Sarkisyan, BM Genel Asamblesi’nde yaptığı konuşmada
“Tarihte benzeri görülmemiş, tüm bir halkın ölümü ve anayurt topraklarından
sürülmesi amacıyla yapılan katliam tüm dünya Ermenileri için onulmaz bir yara
olarak kalmaya devam ediyor ”. Daha önce çeşitli yerlerde bu konuya değinmesine
rağmen, Ermenistan devlet başkanı ilk kez BM kürsüsünde “Toprakların Kaybı”ndan
söz ediyordu.
“Adalet”, “Tarihsel Adaletin
Tesisi”, “Ermeni Soykırımının sonuçlarının giderilmesi”, “Tazminat”,bunlar
Ermeni Soykırımı sorununun çözümü mevzubahis olduğunda Ermenilerin sıkça
kullandığı ifadeler olmuştur. 100. Yıl
sanki bu ifadelerin uluslararası platformda özellikle de Türk toplumu
tarafından işitilir olmasına olanak verir gibidir.
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder