ASALA – Rusya İlişkisi
ASALA – Suriye ilişkisi
Hınçak Komitesi ,
Taşnaksutyun (Taşnak Komitesi)
ASALA – Rusya İlişkisi
Paul Henze
1945 Haziran’ında Sovyetler Birliği, Türklerin Mihver devletlerine savaş
açmasından sonra, 1925 tarihli “Dostluk ve Saldırmazlık” Antlaşmasını bitirerek
Türkiye’den toprak talebinde bulunmuş ve Türkiye ile yeni bir anlaşma imzalamak için iki şart öne sürmüştür:
Kars ve Ardahan’ın kendilerine verilmesi,
Boğazlar’da Sovyetler Birliği’ne üs sağlanması.
Bu isteklerin hemen ardından da Türkiye’ye karşı büyük bir propaganda ve tahrik kampanyasına girişmişlerdir. Sovyetler Birliği’ndeki Ermeniler için Kars ve
Ardahan’ın ilhakının milli bir dava olduğu görüşünü yayan Sovyet ajanları,
dünyanın her tarafında “Ermeni Komiteleri” kurmaya başlamışlardır. Türkiye’nin
Dışişleri Bakanı olan Feridun Cemal Erkin‘e göre Sovyetler, İstanbul
Başkonsolosluğu vasıtasıyla, Sovyetler Birliği’nin Ermeni kökenli tüm Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarını kabul etmeye hazır olduğunu bildirmiş, fakat
Türkiye’nin manevrasıyla bu çabalar boşa çıkmıştır. Sovyetler Birliği Türkiye’yi
NATO‘dan ayırmak için hassas bir politika izlemeyi tercih etmişti. Sovyetlerin
bu amacına ulaşmak için ASALA’yı vekil/aracı olarak kullandığı birçok Türk
tarafından sezilmişti.
Paul Henze, ABD’de yayınlanan “The Fletcher Forum” adlı derginin Yaz 1985
sayısındaki “Terörizmle Mücadele” adlı makalesinin Ermeni terörizmi bölümünde
şöyle demektedir:
Modern Ermeni terörizmini destekleyenlerin asgari amacı;
Türkleri dünya kamuoyunun şiddetli kınamalarına yol açacak şekilde, Türkiye’de barış içinde yaşayan küçük Ermeni topluluğundan öç almaya ve başka yerlerde yaşayan Ermenilere karşı, akılcı olmayan eylemlerde bulunmaya tahrik etmektir.
Türkiye’nin müttefikleriyle (NATO) olan ilişkilerini gerginleştirmektir.
ASALA’nın en belirgin amacı ise; NATO’nun topraklarından bir parça koparıp
Sovyetler Birliği’ne katmaktır.
Sovyetler Birliği’nin özellikle yumuşama (“detant”) dönemi diye bilinen
1970’lerde büyük terörist eylemlere girişen ajanları vasıtasıyla bölgede ve
Türkiye’de karışıklık yaratmak için her türlü fırsatı kullandığını söylemek de
mümkündür.
Sovyetlerin, Türk terörist örgütlerine sağladığı destek yanında, Ermeni
terörist örgütlerine de yardım etmesi, Türkiye’ye zor anlar yaşatmıştır. Ermeni
örgütlerinin terörist faaliyetleri, Ermenistan’ın kurtulması için verilen
mücadelenin bir parçası olarak tanıtılmıştır. Ermenilerin Türkiye’ye bir terör
kampanyası başlatmak için 60 yıl beklemelerinin sebebi de belki budur.
Sovyet Rusya’nın bu konu ile ilişkisi gayet açıktır. ASALA’nın yaptığı taleplere
dikkat edildiğinde; KLM, Lufthansa ve Türk Hava Yolları’na karşı giriştiği üçlü
saldırıdan sonra yayınladığı bildiride ASALA şöyle demektedir: “Emperyalizm ve
dünyadaki tüm uşakları ve kurumları kahramanlarımızın hedefleri olup, yok
edileceklerini bilmelidirler. Öldürmeye ve yok etmeye devam edeceğiz, çünkü
emperyalizmin anladığı tek dil budur.” Bu ise ASALA’nın Marksist-Leninist
terörist bir örgüt olduğunu ve Rusya ile ilişkisinin bulunduğunu göstermektedir.
Yukarıda nakledilen görüşlere ve bazı bilgilere dayanılarak Sovyetler
Birliği’nin ASALA’yı desteklediğini rahatlıkla iddia etmek mümkündür. Ancak bu
hususta kesin delil elde edilmesi mümkün değildir. Zaten gizli, totaliter bir
hükümet tarafından düzenlenip, yalnızca KGB ve üst Sovyet hiyerarşisi tarafından bilinen, hiçbir iz bırakmayacak şekilde programlanmış bir ilişkinin bundan daha iyi belgelenebilmesi de mümkün değildir.
Bu konuda Paul Henze,
“Çoğunluğu Lübnanlı Ermenilerin oluşturduğu genç grup, Türkiye’den bir parça
toprak koparıp Sovyetlere katmak gibi büyük bir stratejik gayeyi, Sovyetlerin
veya müttefiklerinin teşviki olmadan üstlenebilir mi? Bu Ermeniler öldürücü
profesyonel yeteneklerini tecrübeli profesyoneller tarafından eğitilmeden
geliştirmiş olabilirler mi? Böyle bir eğitim KGB’nin dışında gönüllü olarak
nereden gelebilir? Gerekli para nereden gelebilir?“ demektedir.
ASALA – Suriye ilişkisi
ASALA Terör Örgütünü Konu alan 29 Eylül 1986 tarihli TIME dergisinin kapağı.
Londra’da yayınlanan Ekonomist Dergisi’nin bir yan kuruluşu olan ve yalnız
abonelerine dağıtılan “Foreing Report”da, 19 Ağustos 1982’de yayınlanan bir
yazıda; “ASALA, Ruslar, FKÖ’nün aşırı uçları ve büyük ihtimalle Suriye arasında
çok yakın ilişkiler olduğu yolunda pek çok kanıt su yüzüne çıkmaktadır.”
denilmektedir. Bu bilgilerin şaşırtıcı bir yönünün olmadığı, Suriye’nin, Şam
yakınlarındaki Hamoriah Kampını ve Lübnan’da, kendi kontrolündeki Bekaa vadisini
ASALA’ya lojistik destek ve eğitim kampı olarak vermesinden de anlaşılmaktadır.
Hınçak Komitesi
Georgi Plehanov
Hınçak komitesi; Kafkasyalı Ermenilerden Avedis Nazarbeg (Avetis Nazarbekyan) ile sonradan kendisiyle evlendiği Maro (Marian Vardaniyan) adındaki kadın ve arkadaşları olan Gevorg Gharadjian, Ruben Khan-Azat, Christopher Ohanian, Gabriel Kafian ve Manuel Manuelian tarafından Karl Marks’ın prensipleri esas tutulmak suretiyle, öğrenimlerini Fransa’da yapan ve hepsi Rus Ermeni’si olan öğrencilerce, 1887 yılında Cenevre’de (İsviçre) kurulmuştu. Söz konusu gençler, hem Fransa’da yayımlanan Armenia gazetesinden hem de sosyalist akımdan etkilenmişlerdi.
Kurucuların Rus sosyal demokrasisinin ünlü isimleri Georgi Plehanov ve Vera Zasuliç’le yakın ilişkileri vardı. Ünlü Ermeni komitacı Antranikde önce Hınçak komitesine katılmış, ancak daha sonraları komite yöneticileri ile fikir anlaşmazlığına düşerek Taşnak komitesine geçmiştir.
Hınçak komitesinin başında ve üyeleri arasında birçok Rusyalı Ermeni de
bulunuyordu. Komite merkezi sonradan Londra’ya aktarılmıştır. Faaliyet alanı
olarak Türkiye Ermenistan’ının doğu bölgesi seçilmişti. Bu komitenin esas takip
ettiği siyasi gaye, Türkiye Ermenistanı’nı kurtarmak; burayı Rus ve İran
Ermenistan’ıyla birleştirmek, bu üç Ermenistan’dan bağımsız bir büyük Ermenistan meydana getirmekti.
Hınçak Komitesi’nin siyasi programı; Sosyalist-Marksist ve merkeziyetçiydi ve Hınçak, bu özelliğiyle Türkiye’de kurulan ilk sosyalist partiydi. 1891 yılında Londra’da basılmış olan Hınçak’ın siyasi programında komitenin maksadı şöyle ifade ediliyordu: “…Bu teşekkül, umum Ermenilere uzak gayeye doğru yol açacak, idealin tahakkukuna yarayacak, sosyalizme, bütün beşeriyetin müracaat edeceği sisteme kendilerini ulaştıracaktır.”
Hınçak komitesi, İkinci Enternasyonal’den iki yıl önce kurulmuştu. Komite’nin
amacı uzak ve yakın hedef olmak üzere iki aşamalıdır. Komite programına göre
Ermenistan’ın kuruluşu “Türkiye içindeki” çalışmalara bağlanmıştır. Bundan
dolayı İstanbul komite merkezi sayılmıştır. İstanbul’daki teşkilatlanmayı
sağlamak için Cenevre’den Tiflisli Şimavon, Trabzon’dan Rus tebaası Rupen
Hanazad, Batum’dan H. Megavoryan, İran’dan da S. Danielyan gelmişti. Türkiye
Ermenilerinin kaderi böylece birkaç Rus Ermenisi’nin eline düşmüş oluyordu.
Merkez daha sonra ise Londra’ya taşındı. Ülke içinde geniş çapta örgütlenen
komite, genellikle Rus konsoloslarından büyük destek görmüştür. Ne var ki Çarlık hükümeti, aynı ilgiyi ülkesi içindeki Ermenilere göstermiş değildir.
Patrik Mateos İzmirliyan, 1894 yılında Hınçak Komitesi’nin başkanlığını
üstlenmişti. Bu da Komite-Kilise birleşmesinin ve kilise ile manastırların çete
merkezi ve silah deposu olmalarının somut kanıtıdır. Komite’nin sosyalist
ideolojiyi komitacılık-çetecilik ile uygulama planına geçirmesi iç bunalımlar
yaratmıştır. Hınçak, 1890 yılında Ermeni Komiteleri Federasyonu kuruluş
toplantılarına katılmış ve Taşnaksutyun’a girmişse de bir yıl sonra buradan
ayrılmıştır. Hınçak Komitesi’nin Siyasi Programı’nın III., IV. ve V.
kısımlarında şunlar vurgulanır: “Ermeniliğin en büyük kısmını meydana getiren
Türkiye Ermenileri ve onların yerleşmiş bulundukları yerler, vatanımızın en
geniş toprağı olmasına…
Ermeni ihtilali bugün özel olarak faaliyetini, Ermeni halkın davasını savunmak
ve gerçekleştirmek için yakın amaca göre harcayacaktır.
Şu halde ihtilalin faaliyet alanı Türkiye Ermenistanı olacaktır.
Ermeni halkının ve Ermenistan’ın kaderini, Türk İmparatorluğu’nun kaderinden
ayırmak gerektiğinden, buna göre tarihi bir zorunluluk meydana gelmektedir ki, bu da yakın amacımızın esaslı kısmını ve ilk şartını teşkil eden Ermeni milli
bağımsızlığıdır.
Yakın amaca varmanın tek gayesi, ihtilal yani zor kullanarak Türkiye
Ermenistan’ındaki idari şekli altüst etmek, değiştirmek, genel isyan yoluyla
Türk hükümetine karşı savaş açmaktır.
Bu faaliyetlerin vasıtaları ise şunlardır:
Propaganda:
Basın ve kitap vasıtalarıyla millet arasında, bütün çevrelerde ve özellikle halkın işçi kısmı içinde Hınçak ihtilalci fikirlerini yaymak, onların arasında ihtilal teşkilatı kurmak, isyan alayları düzenlemektir.
Terör:
Türk idarecilerine, hafiyelere, gammazlara, hainlere karşı ceza olarak terör uygulamak. Terör, ihtilal örgütünün savunması için bir vasıta ve halkı müstebitlerin ve alçakların faaliyetine karşı korumak için bir silah olmalıdır.
Akıncı Alayları Teşkilatı:
Hükümet askerlerinin yahut vahşi aşiretlerin saldırılarına karşı koyarak halkı savunmak için daima hazır savaşçı kuvvettir. Genel isyan sırasında da bu alaylar öncü alayları görevini alabilirler.
Genel İhtilal Teşkilatı:
Hepsi birbiriyle tam bir birlik teşkil edecek surette, bağlı olan, düzenli bir bütünlük gösteren, genel ve ortak bir yönde yürüyen ve aynı taktiği takip eden ve bir merkezi heyet tarafından sevk ve idare edilen çok sayıda düzenli gruplardan oluşmuştur.
Herhangi bir devlet tarafından Türkiye’ye karşı savaş açılması, yakın amacın
gerçekleşmesi için, yani genel isyan için en elverişli zaman sayılmalıdır.
Patrik Matyos İzmirliyan
Hınçak komitesi Ermeni halkı ile kader arkadaşı olan Ermenistan’ın diğer
halklarını (Asurîleri ve Kürtleri) kazanmak ve bunların aynı baskı altında
ezilen halklar olması dolayısıyla hürriyetlerini elde etmek noktasında genel
isyan durumunda işbirliği yapmalarını, Osmanlı boyunduruğu altında inleyen diğer Hıristiyan milletlerin ihtilal teşekkülleriyle anlaşarak hareketlerini temin
etmeyi ve Osmanlı hükümetine karşı onlarla birlikte çalışmayı arzuluyordu.
Komitesi’nin en büyük isteği ise, doğudaki bütün küçük milletlerle birlikte
Osmanlı yönetiminden kurtulduktan sonra İsviçre gibi bir genel federasyon
kurmaktır. Hınçak komitesi üyelerini ve Ermenileri galeyana getirmek ve onların
ulusal duygularını kullanmak amacıyla bir marş dahi hazırlanmıştır.
Hınçak komitesi üyeleri 1896 yılından itibaren Türkiye’den uzaklaşmaya
başladılar. Hınçak türdeş bir yapıda değildi. Sosyalist olmayan üyeleri de kabul
ettiği ve geniş bir cephe kurmak istediği için, ideolojik çatışmalardan
kurtulamamıştır. Bir süre sonra komite yöneticileri arasında görüş ayrılıkları
ve anlaşmazlıklar çıkmaya başladı ve parti ikiye bölündü. Bir kısmı Asıl (Sosyal
Demokrat) Hınçaklar, (Nazarbekyan taraftarları), diğer kısmı da Arpiyar
Arpiaryan liderliğinde Reformist (Yeni) Hınçaklar (Veragazmiyal-Yeniden İnşa
Hınçakyan Gusagtzutyun) adı altında birleştiler. Nazerbekyan’ın başını çektiği
sosyalistlerle görüş ayrılığına düşenler 1898’de İskenderiye’de yukarıda adı
geçen ikinci grubu kurdular. Nazarbekyan grubu ise 1896’da ikinci kongreyi
yaptılar. Her iki kısım, bir prensip ve programa göre değil, yöneticilerinin
görüş ve davranışlarına göre hareket ediyorlar, şahsi çıkarlarını ön planda
tutuyor ve bunu savunuyorlardı. Bu durum ise aralarındaki anlaşmazlıkların
mücadeleye dönüşmesine ve birbirlerine karşı eylemler yapmalarına neden oldu.
Mücadeleler 1902 yılında daha çok arttı. Her iki tarafa bağlı birçok komitacı
İngiltere’de, Rusya’da, Mısır’da, Bulgaristan’da, Kafkasya’da ve İran’da sokak
ortasında öldürüldüler. 1895 Zeytun İsyanı’ndan sonra Hınçak’ın şiddet eylemleri önemli ölçüde azaldı. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İTC ile Hınçak komitesi arasında belirgin bir yakınlaşma oldu. Cemiyetin yayın organı konumundaki Tanin gazetesinde 19 Şubat 1910’da neşredilen bir haberde, 1909’da resmi adı Sosyal Demokrat Hınçak Partisi (Sotzyal-Demokrat Hınçakyan Gusagtzutyun) olan örgütün merkez komitesi, “örgütün hükümetçe resmen tanındığını” duyuruyordu. Hınçak ve Ramgavar üyeleri, 1908 ve 1912 seçimlerinde Hürriyet ve İtilaf Partisi listelerinden seçimlere katılmışlardır.
Sosyal Demokrat Hınçak Cemiyeti kurulduktan sonra Osmanlı taşrasında da
teşkilatlanmaya başlamıştır. Bununla birlikte Hınçak komitesinin sabıkalı
geçmişi ve 1909 yılında meydana gelen Ermeni isyanları nedeniyle, vilayetlerde
şubeler kurulması amacıyla yapılan müracaatların Osmanlı merkez ve taşra
idaresince hassasiyetle incelendiği görülür. Nitekim söz konusu cemiyetin, Sivas
ve Karesi (Balıkesir) vilayetlerinde şube açmak için yaptığı başvurular buna
örnek olarak verilebilir. Dâhiliye Nezareti’nin adı geçen vilayetlere verdiği
emirlerde; cemiyetin şube açabileceği belirtilmiş, ancak şube kurulacak
yerlerdeki valilik ve mutasarrıflıklara, cemiyetin asıl nizamnamesi ile
birlikte, şubenin kurulma şekli, toplantı usulü ve çalışmaları hakkında bilgi
vermesi gerektiği de ifade edilmiştir. Şube açılması için Dâhiliye Nezareti’ne
yapılan müracaatlar esnasında, Sosyal Demokrat Hınçakyan Cemiyeti’nin kullandığı mühür de dikkate şayandır. Zira mühürde bulunan figürler arasında ortada bir hançer ve tüfek (ya da kılıç) bulunmaktaydı ki bunlar cemiyetin esas amacının ne olduğu yönünde önemli bir ayrıntıydı. Diğer bir deyişle cemiyetin ihtilaci ve silahlı bir örgüt olduğu adeta beyan edilmişti.
Taşnaksutyun (Taşnak Komitesi)
Taşnaksutyun Bayrağı
Ermeni milliyetçiliğinin temsilcisi ve Ermeni meselesinin en önemli unsuru olan
Taşnaksutyun komitesi, 1890’da Kafkasya’da, Rusya Ermenistanı’nda kuruldu. Rus Ermenileri, Osmanlı coğrafyasındaki Ermenilerle ilgili olayları yakından
izliyorlardı. Hatta bu sıralarda Tiflis’te Ermeniler arasında birtakım gizli
örgütler mevcut bulunuyordu. Söz konusu örgütlerin hemen hepsi özellikle
Kristapor Mikaelyan ve arkadaşları Simon Zavaryan ve Istepan Zoryan’ın
gayretleriyle birleşerek Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliğini meydana
getirdiler. Taşnaksutyun’un kuruluşundaki ilk amacı, Tiflis’te bulunan Genç
Ermenistan’ ı, merkezi Van’da bulunan Ermeni Cemiyeti-Armenakanlar’ ı ve
Hınçak’ı birleştirmek, Türkiye’ye geçen çetelere yardımda bulunmaktı. Komite’nin gayesi, isyanlar çıkarmak ve Türkiye Ermenistanı için siyasi ve iktisadi hürriyeti elde etmekti. Hedef tam bağımsızlıktı. Taşnaksutyun’un elemanlarına emri ise “Türkü, Kürdü her yerde, her türlü şartlar altında vur. Gericileri, sözünden dönenleri, Ermeni hafiyelerini, hainleri öldür. İntikam al” idi.
Taşnak komitesi, Rusya, İran ve Osmanlı içinde güçlü bir şekilde teşkilatlanmış
ve hatta Tebriz’de küçük bir silah fabrikası dahi kurmuştu. Buradan aldıkları
silahları da çetelerine dağıtmışlardır. Bu komite, ihtilalci Ermeni komiteleri
arasında en uzun ömürlüsü ve en önemlisi, Ermenilerin hayatı ile mukadderatını
en çok etkilemiş olan partidir. Komitenin hiç değişmeyen özelliği ise, gerek
Ermeniler arasında ve gerekse bütün dünyada Türk düşmanlığı yaratmak, katliam ve soykırım propagandası yapmak olmuştur. Hatta Taşnak bünyesinde Terör Hazırlık Komitesi dahi kurulmuştur. Komite’nin görevi, yapılacak terör eylemlerini planlamak ve hayata geçirmekti. Devlet yetkililerine karşı silahlı terör eylemlerine girişmek resmi belgelerinde yer alıyordu. Yine Taşnaklar terör
odaklı Fedai hareketlerini ve gruplarını oluşturmuşlardır. Taşnak Komitesi’nin
sembolü, partinin başarıya ulaşması için gerekli olan üç unsurdan meydana
gelmektedir. Kürek, işçileri; kalem, aydınları; hançer (kama) ise savaşçıları ve fedaileri (kin, intikam ve terörü) sembolize ediyordu.
Programları sınıf ve sosyalizm esaslarını ihtiva ediyordu. Kendilerini sosyalist demokrat, sosyalist ihtilalcı, milliyetçi ve adem-i merkeziyetçi olarak ifade ediyorlardı.
Taşnak komitesi, Avrupa’da bulunan Jön Türklerle ilişki kurarak 1902 ve 1907’de Paris’te Prens Sabahattin’in başkanlığında toplanan kongrelere katıldı ve Osmanlı içinde özerklik isteklerini dile getirdi. 1905-1907 arasında örgüt
içinde önemli ayrılıklar oldu. Mihran (Kapriel Keşişyan) adlı bir örgüt
yöneticisi Kafkasya Projesi’ne karşı çıkarak çalışmaların yalnızca Osmanlı
topraklarında yoğunlaştırılmasını istedi. Bunu sol kanatta yer alan Arsen
Amiryan’la (1881-1918) Levon Atapekyan’ın (1875-1918) örgütten ayrılması izledi. Komite 1907 yılında II. Enternasyonal’e üye oldu.
Kristapor Mikaelyan
Taşnak komitesi, Hınçak ile de birleşmek istedi. Hınçak birleşmek için
sosyalizmin esas alınmasını teklif etti. Taşnak ise sosyalizmin sırf insani
anlamda kabulüne boyun eğmekle birlikte, Türkiye Ermenilerinin henüz buna hazır olmadıklarını ve yanlış anlaşılmaktan korktuklarından ötürü Türkiye Ermenileri arasındaki birliğin bozulabileceğini ileri sürdüler. Taşnaksutyun komitesi daha ziyade milliyetçi-sosyalist bir politika izliyordu. Bu müzakerelere rağmen Hınçak, Taşnak ile birleşmedi. Taşnak komitesinin kurulması aşamasında daha çok köylüler, işçiler, küçük esnaf, öğretmenler, birçok üniversiteli, ikinci derece hükümet memurları, sanatkârlar ve doktorlar bulunmuşlardı. Ermeni zenginleri yeni kurulmuş olan Taşnaksutyun’dan daima uzak kalmışlardır.
Taşnaksutyun’un kuruluşundan hemen sonra yayınladığı ilk bildiri şu şekildeydi:
“… Bu yüzden Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği, bütün Ermenilere müracaat ederek onları bir bayrak altında birleşmeye davet ediyor. Türkiye Ermenistan ’ının siyasi ve iktisadi hürriyetini amaç edinmiş olan bu birlik, aslında halkın hükümete karşı başlamış olduğu savaşa girmiş ve vatanın hürriyeti için kanının son damlasını akıtmayı görev edinmiştir. Zenginler, siz de halkın düşmanlara, Kürt beylerine karşı göğüslerini koruyabilmeleri için silah almalarını temin ediniz .
Beklenecek zaman değil… Toplanınız, vatanın kurtarılması işini
kahramanca gerçekleştirelim.”
Üçüncü bildiri ise şöyledir: “…Zaferi, ancak güçlerimizi tek bir bayrak altında
birleştirmek, ordularımızı belirli bir disipline tabi tutmak suretiyle elde
edebiliriz. Bunu vatansever her Ermeni ’den kalbine yazmasını rica ederiz.
Ermenilerin bulunduğu her merkez sürekli olarak hazır bulunsun, fakat genel
harekete geçmek için çağrımızı beklesin. Taşnaksutyun, Türkiye Ermenistanı ’nda genel isyanı çıkaracak ve göreve daveti yapacaktır. Ermeni arkadaşlar, umutla, inançla, sönmez bir aşk ve arzu ile gece gündüz hazırlanınız…”
Taşnaksutyun ilk olarak Türkiye’de örgütlenmeye başladı. Trabzon, İstanbul ve
Van’da merkezler kuruldu. Türkiye’de gerekli yerlerde teşkilatı kurabilmek için
bu kritik bölgelere Hınçak komitesinde olduğu gibi hemen hepsi Kafkasyalı Ermeni olmak üzere önemli komite mensupları gönderildi. Bunlardan suçüstü yakalananlar,
Rus konsolosların müdahaleleriyle Rus hükümetine teslim olunuyor ve tabiî ki
derhal serbest bırakılıyorlardı.
Batı Bürosu, faaliyetlerini özellikle propaganda üzerinde yoğunlaştırmıştı.
Siyasi çevreleri Ermeni sorunu ile uğraştırmak, Avrupalı diplomatlara
görevlerini hatırlatmak, bu sorunu diplomatik çevrelerde gündeme getirmek,
parlamentolarda söz konusu ettirmek, yabancı devletlerin kabine reislerini,
önemli şahsiyetlerini kazanmak, mitingler, konferanslar, edebi gösteriler
tertiplemek bu faaliyetin ana hatlarıydı. Propaganda merkezi başlangıçta
Paris’ti. Burada Pierre Geillard’ın başkanlığı altında Pro-Armenia adlı gazete
çıkarıldı. Bütün Ermeni taraftarları bu gazete etrafında toplanmışlardı. Bir
taraftan da Truşak, Haraç, Alik, Hayrenik ve Razmik gibi komite gazeteleri
Avrupa kamuoyunu hazırlıyorlardı.
Dış ilişkiler noktasında kıyaslandığında Taşnaksutyun, Hınçak’tan daha başarılı
ve beceriklidir. Taşnak, Ermeni olmayanları da üyeliğe almıştır. Kürtler içinde
propagandaya girişmiştir. Kürt çeteleriyle, Makedonya komiteleriyle, Bulgar
santralistleriyle ve Jön Türklerle anlaşmalar yapmışlardır. Ayrıca Taşnak daha
Şarklı, Hınçak ise daha Batılı’dır. Bu durum ideolojilerine de yansımıştır.
Taşnak’ın diğer önemli bir özelliği de; Osmanlı Bankası Saldırısı ve Yıldız
Suikastı ile çağdaş anlamda modern terör yapan, şehir terörizminin ilk
örneklerini uygulayan bir örgüt olmasıdır. Bunların yanında, Taşnak üyeleri 1908 ve 1912 seçimlerinde İttihat ve Terakki’nin listelerinden seçimlere
katılmışlardır.
Taşnaksutyun, I. Dünya Savaşı’nın başladığı aylarda merkezini İstanbul’dan
Erzurum’a taşımış ve burada bir kongre düzenlemişti. Taşnak komitesi, 28 Mayıs 1918 tarihinde kurulan bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti’nin de ilk iktidar
partisi oldu. 29 Kasım 1920’de Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulunca iktidardan uzaklaştırıldı. Üç yıl sonra da Ermenistan’da siyasal çalışmalarda bulunması yasaklandı. Örgüt bunun üzerine çalışmalarını Avrupa ülkeleri ile Lübnan ve ABD’de yürütmeye başladı.
Ermenilerin komiteleri vasıtasıyla yürüttükleri terör faaliyetlerinin bir
değerlendirmesi yapılacak olursa, şu hususlar dikkat çekmektedir:
Olayların başladığı 1890’lı yıllar ile Ermenilerin savaşta yer değiştirdikleri 1915 yılı arasında Ermeniler kadar Türk ve Müslüman’ın da öldüğü
görülmektedir.
Ermeni Patrikhanesi söz konusu olaylar ve isyanlar sırasında komitecilere
yardımda bulunmuştur. Bilhassa seçilmiş genç papazları komitecilerden ayırmak
oldukça güçtür.
Gerek İngiliz ve gerekse Rus konsolosları Ermenilere kucaklarını açmışlardır.
Osmanlı idarecileri komitecileri yakaladığında, konsoloslar Babıâli’ye
başvurarak bu Ermenilerin kendi vatandaşları olduğu için mahkemelerin ve
müteakip cezalarının -suçlu bulundukları takdirde- konsolosluklarda
yapılmasının Kapitülasyonlarca mahfuz yasal hakları olduğunu ifade etmekteydi.
Böylece komiteciler söz konusu konsolosluklarca kurtarılmakta, onların
himayelerinde yurt dışına çıkarılmakta, burada hüviyetleri değiştirilerek
olaylar çıkartmak için yeniden Osmanlı topraklarına sokulmaktaydı.
Sonuç olarak Hınçak ve Taşnak komitelerinin ortak özellikleri ve amaçları şöyle
ifade edilebilir:
Osmanlı topraklarına girerek, kendileri için tehlikeli gördükleri hükümete
bağlı ve hükümete yardım eden her Türk ve Ermeni’yi fark gözetmeksizin
katletmek.
Tedhiş ve katliam yapacak eylem (terör) grupları kurmak.
Böylece büyük devletlerin Osmanlı’ya müdahalesini sağlamak ve Müslüman’ların
kovulacakları veya öldürülecekleri altı Anadolu vilayetinde, bağımsız,
sosyalist bir Ermeni devleti kurmaktı. Vilayât-ı Sitte: Sivas, Erzurum, Harput
(Elazığ), Van, Diyarbakır ve Bitlis’ten oluşmaktadır.
Bu dönemdeki Ermeni terörünün iki temel özelliği vardır. Bunlar; a)
Ayrılıkçılık yani bölücülük, b) Dışa bağımlılıktır.
Yine Ermeni komitelerinin işledikleri cinayet çeşitlerine örnek vermek
gerekirse;
Türklerin ileri gelen ve sevilen isimlerinden bazılarını hunharca öldürmek,
Savunma güçleri olmayan masum kişileri yakalayıp kafataslarını parçalamak,
Halkı kapalı yerlere, camilere, ahırlara kapatıp diri diri yakmak,
Hasta ve yaşlıları çeşitli işkencelerle ve çiğneyerek öldürmek,
Boyunları, kolları ve bacakları parça parça doğramak,
Yollarda çalıştırma teklifleri ile kandırılıp toplanan kişileri süngülerle
delik deşik etmek,
Duvarlara çivilemek, kazıklara oturtmak ve direklere çakmak,
Anaların ve babaların gözleri önünde çocuklarını parçalayıp etlerini kızartıp veya çiğ çiğ yemek,
Gebe kadınların karınlarını yarıp bebeklerini süngüler ile çıkartıp öldürmek,
Kadınların ziynet eşyalarını almak için kol, el ve bileklerini ve parmaklarını kesmek, göbeklerinde ateş söndürmek,
Kadın ve kızlara tecavüzde bulunmak, Diri diri derilerini yüzmek, ihtiyarların sakallarını tutuşturmak, pislik sürmek,Türk askerlerinin kıyafetlerini giyerek Türkleri yanıltıp, onları daha rahat yok etmektir.
http://www.terororgutleri.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder