18 Ocak 2015 Pazar

1915 Yılı Tehcir (Zorunlu Göç) Olayını Hazırlayan Nedenler 1



1915 Yılı Tehcir (Zorunlu Göç) Olayını Hazırlayan Nedenler  1








Birinci Dünya Savaşı Öncesi Genel Durum [Dizi Yazı, 1. Bölüm]
 
Dr. M. Galip BAYSAN
İZMİR, 
24 Mart 2008 Pazartesi

Edirne'nin Enver Bey ve arkadaşları tarafından 22 Temmuz 1913'te geri alınması üzerine, yapılan bütün baskılara rağmen geri çekilmeyebileceği bu durumda ne düşündüğü? Fransız Dışişleri Bakanı Delkase tarafından sorulduğunda, Rus Dışişleri Bakanı Sazanof'un karşılık olarak; "Bu olanaksızdır; ilk defa olarak bir Hıristiyan ülkenin, İslam boyunduruğu altına yeniden düşmesini onaylamış oluruz." Cevabını verir. Bu cevap zannederiz ki pek çok gizli soruyu açığa çıkaracaktır. Bu ihtimalin gerçekleşmesi üzerine Ruslar, Doğu Anadolu'daki Hıristiyan toplumu için ıslahat konusunda harekete geçer ve 1914 Şubatında da bildiğimiz müfettişler olayını sonuçlandırırlar.

Yukarıdaki iki Dışişleri Bakanı'nın konuşmasında bir hususu her aklı başında insan sormalıdır. Daha bir-iki ay öncesine kadar, 600 yıldır bir Türk şehri olan Edirne nasıl bir mantıkla "Hıristiyan" toprağı kabul edilebiliyordu? Günümüzde Avrupa ve batılı ülkelerin Ermeni Diyasporasını ve Kıbrıs meselesinde bütün güçleri ile Yunanlıları desteklemesinin nedenleri farklı olabilir mi?

Ermeni meselesi ve zorunlu göç olayı ile ilgili olarak 1914–1915 yılı dönemine ait yayınlanan bütün eserlerde bu konu Ermeni yazarları ve bazı batılı yazarlara göre Türk hükümetinin uygulamaya koyduğu ve çok önceden planlanmış olan soykırım'ın başlamasıyla birlikte bölgede yaşayan Ermeniler çeteler kurup isyankâr davranışlara başlamak mecburiyetinde kalmışlardır denir. Türk tezini savunan yazarlarsa; "Ermenilerin 1880'lerden beri Batılı büyük devletleri arkalarına alarak yaptıkları hazırlıklar sonucu savaşı bahane ederek kendi anavatanlarına ihanet edip düşmanla işbirliği yapmaya başlamaları, devleti "zorunlu göç gibi bir yasal savunma tedbiri almak mecburiyetinde bırakılmıştır" görüşünü savunmaktadırlar.

Ermeni tarihçisi Richard E. Hovannassian, bağımsızlık yolunda Ermenistan–1918 (Armenia on the road to Independence–1918) adlı kitabında bu konuya şu sözlerle temas ediyor:

"Birçok yazar Ermenilerin Van şehrinde gösterdiği direnç"in Türkiye'nin İran'ı istilasında bir kilit faktör olduğunu ve İttihatçı liderleri, Ermenileri yok etmek için harekete geçirdiğini iddia etmektedirler. Hemen hemen bütün Osmanlı Ermenilerini soykırıma uğratan veya göç etmesine neden olan uygulamanın sorumluluğunun kime ait olduğu sorusu bir polemiğe neden olmuştur. (Olaylar sırasında meydana gelen) korkunç sahneler, şiddet ve ölümleri tasvir eden yüzlerce kitap, makale ve belgeler yayınlanmıştır. İngiliz Bryce ve Toynbee, Fransız Pinon, Alman Lepsius, Amerikalı Morgenthau ve Gibbons gibi pek çok yazar soykırımların önceden planlanmış olduğunu ve zalimce uygulandığını, ısrarla vurgulamaktadırlar. Onlar, İttihatçıların bu Ermeni karşıtı tedbirlerin daha savaş başlamadan önce iyice düşünülerek kararlaştırıldığını ve gerçekleştirildiği inancı ile Osmanlı hükümet temsilcilerinin resmi yayınlarını ve gerekçelerini yalanlamaktadırlar.(1)

Bir başka batılı yazar Ulrich Trumpener'de Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu 1914–1918 (Germany and the Ottoman Empire 1914–1918) adlı yapıtında (s.202–203) benzer bir görüşe yer vermektedir.

"Birçok yazarın iddialarının aksine, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermenilerin yıkıcı ve casusluk faaliyetlerinde bulundukları ve askerden kaçarak Ruslara katıldığına dair güçlü deliller mevcuttur. Diğer taraftan vurgulanması gereken bir başka husus, Osmanlı Ermenilerinin büyük çoğunluluğunun devlete açıkça sadakatsizlikte bulunmadıkları ve Türk yazarlarının Kafkasya da Türk cephesi gerisindeki Ermenilerin bol miktarda kargaşalığa sebep oldukları iddiaları da yanlıştır. Savaşın başında bölgede görevlendirilmiş olan bazı Alman subaylarına göre 1915 Nisan ayına kadar Ermeni bölgesi oldukça sakindi"(2) (Yazar bu görüşünü Rahip Lepsius'un kitabından alıntı yaparak, Nisan 1915'e kadar Erzurum'da tahkimat komutanı görevinde bulunan bir generalin (Gen. Posseldt) ifadesine dayandırmaktadır.) Bazı yazarlarda Ulrich Trampener'in bu eserini ve bu cümlesini referans göstererek aynı iddiayı tekrarlayacaklardır. (Bakınız, David Fromkin Barışa Son Veren Barış, Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı? 1914–1922, s. 205. (A Peace To End All Peace–1989)(3)

Kanaatimizce 1915–1918 hatta 1920 Aralık başına kadar, Anadolu'nun doğusu ve Kafkasya'nın güneyinde meydana gelecek bütün olayların nedeni; savaşın başında tarafların tutum ve davranışları, önceden veya gelişmeler karşısında aldıkları kararlardır. Bu dönem içinde bölgede 100–300.000 kadar Ermeni, 2-2,5 milyon kadar Türk ve Müslüman yok edilmiştir. Kayıplar her iki taraf içinde dev boyutlardadır ve bu nedenle ilkel düşmanlık duygularının dışında, sadece insani duygulara dayanan ve ön yargılardan uzak bir dikkat ve incelemeye yer vermenin bir insanlık borcu olduğuna inanıyoruz.

Yazarlar ne söylerse söylesin bu konuda daha sonra belgesel olarak açığa çıkan gerçekler şunlardır:

1913'te Köstence'de toplanan Hınçak komitesinin yedinci kongresi, açıktan açığa Türkiye'ye karşı düşmanlığa başlanmasına karar verdi. Esasen 1908 yılından beri komiteler, özellikle Taşnaksutyun Cemiyeti illerde teşkilatlanmasını büyük bir çaba göstererek tamamlamış, komitecilerin sayısı arttırılmış, silah depoları kurulmuş ve saldırgan bir vaziyet almışlardı.(4) Anadolu'da yaygın bir halde bulunan Ermeni kiliseleri, yabancı kolejler ve mezarlıklar silah ve teçhizat deposu ve birer üs olarak kullanılmaya hazırdılar. Büyük devletler bir Ermenistan kurmayı başaramazlarsa bu işi Ermenilerin kendileri başaracaktı. Esasen Trablusgarp ve Balkan Savaşları Osmanlıların ne kadar güçsüz bir durumda olduklarını ortaya çıkarmıştı. Hemen her zaman olduğu gibi bir çatışma halinde bütün batı devletlerinin Ermenilerin yanında olacağından emindiler.

Nisan 1913'te (Birinci Balkan Savaşı ile ilgili barış görüşmelerinin devam ettiği bir dönemde) Ermeniler İngiltere'ye müracaat ederek Antalya ve İskenderun'a bir çıkartma yapılarak Kilikya'nın işgal edilmesini ve Berlin Kongre esaslarını uygulatmak için İstanbul ve Boğazlar bölgesinin uluslararası bir kontrole alınmasını talep ettiler. Aynı günlerde (1913 Mart'ının üçüncü haftasında) İskenderun'daki İngiliz konsolosu, Pirgus adlı bir Yunan gemisiyle 200 kadar silahlı Ermeni ihtilalcisinin gizli olarak Dörtyol'da karaya çıkarıldığını rapor etmişti. Bu rapor "Duke of Edinburgh" adlı muharebe gemisinin komutanı albay M. Kemp tarafından doğrulandı. Komutan ayrıca Ermeni ihtilal komitesi elemanlarının Adana, Zeytun, Dörtyol ve diğer Ermeni merkezlerinde mevcut olduğunu ve bu birliklerin görevinin Türk Hükümeti'ni zor durumda bırakmak için Suriye sahillerinde olaylar çıkarmak amacıyla görevlendirilmiş olabileceğini ilave etti.(5)

Yunan-Ermeni ajitasyon ve entrikalarının Rusya ve İngiltere tarafından da desteklenmesi sonucu Anadolu'da durum öyle kritik bir hal almıştı ki, Nisan ayında İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nda Osmanlı İmparatorluğu'nun Asya topraklarının, Avrupa toprakları gibi bölünmesinin kaçınılmaz olduğu beklentisi içine girdi. Bu durum Osmanlı Devleti'ni harekete geçmeye zorladı ve hükümet Londra'daki Türk elçisi Tevfik Paşa'ya talimat vererek Asya Türkiye'sinde uygulanacak bir reform planını İngiltere hükümetine sunması ve bu konuda destek beklendiğinin bildirilmesi istendi. Bu teklif Rusya'nın şiddetli itirazı ile karşılaştı. (6)

İngiltere'nin Van konsolosu Jan Smith, Van'daki Taşnak Partisinin 1913 yılı boyunca devamlı silahlandığını tespit etmiş, 10 Ocak 1914'te İngiliz elçisi Louis Mallet'e gönderdiği bir raporda şu görüşleri bildirmiştir:

"Ermenilerin kırsal kesimlerde silahlarını açıkça taşıdıklarını gördüm. Bu insanlar birçok değişik silah ve bunların çalışma sistemleri hakkında geniş bilgiye sahiptiler. Van içinde, Ermenilerin Kürtlerden daha iyi silahlandıkları söylenebilir. Hükümetin her köye dağıttığı eski martinilere ilave olarak pek çok modern silahlar elde etmişler."(7)

Aynı şahsın görüşlerinde; 1914'ün ilk aylarında Van'daki Ermenilerin durumuna temas ediliyor, "Onların olumlu görüşlere sahip olduğu il nüfusunun 2/5'i kadar oldukları halde sahip oldukları eğitim ve ekonomik üstünlük sayesinde, büyük devletlerin desteği ile, bölgedeki Müslümanları yönetebilme kapasitesinde olduklarına inandıklarını belirtiyordu."(8)

Büyük savaşın başlamasından önce Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilerin dört büyük partisi mevcuttu. Hıncak, Taşnaksudyun, Viragazmian Hıncak ve Ramgavar. Hıncak ve Taşnaklar: İhtilalci, milliyetçi sosyalist bir yapıdaydılar, amaçlarına ulaşmada terör ve şiddet kullanma konusunda bazı küçük farklılıklar vardı. Amaçları, Ermeniler için başlangıçta bölgesel ve yarı bağımsızlık ise de nihai olarak tam bağımsızlığı hayal etmekteydiler. Dışişleri Bakanlığı elemanlarından R.Mc. Donell'in raporuna göre Taşnaklar Rusya'dan temin ettikleri silah ve cephaneyi Kafkasya ve İran üzerinden Türkiye'ye sokuyorlardı. Olayları kışkırtmak ve abartmak için ve kendilerine katılmayan zengin Ermenileri katletme dâhil, her türlü anarşik hareketler için planlı hareketlere başladılar.(9)

Avrupa Devletlerinin ağır baskısı sonunda Altı il için kabul edilen karar gereği, iki Genel Müfettişin Mayıs ayında Türkiye'ye gelişi Ermeniler arasında büyük bir sevinç yarattı ve nihayet beklenen, özlenen günlerin gelmekte olduğuna inanıldı.(10) Bu günlerde Osmanlı toprakları sadece siyasi yönden değil ekonomik yönden de, parsellenmiş gibiydi.

Bazı tarihçi ve yazarlar Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'na yanlış tarafta girdiği veya girmemesi gerektiğine sık sık temas ederler. Bir dilek veya temenni olarak bu görüşe katılmamak mümkün değildir. Ancak; acaba Osmanlı Devleti'nin bu konuda hiç şansı oldu mu? Veya ona hiç şans verildi mi? Bu konu üzerinde nedense pek durulmamaktadır.

1914 Haziran'ında Erzurum'da Taşnaksutyun kongresi toplandı. Bu kongre iki hafta sürdü, genel dünya durumu gözden geçirildi. Bu kongrede muhtemel bir savaşta Osmanlı Devleti'ne karşı uygulanacak politika görüşüldü. Taşnaksutyun İttihat ve Terakkiye karşı şiddetle mücadele etme kararı verdi.(11) Fransa, Amerika ve Rusya'da bulunan Ermeni toplulukları da çıkacak bir savaşta itilaf devletlerinin saflarında yer almak ve savaşın sonunda kendi paylarını istemek için hazırlıklara başladılar.
DİPNOTLAR:

(1) Richard G. Hovanasian, Armenia On the road to İndependence – 1918, s.48–49 (University of California, USA. –1967).

(2) Ulrich Trumpener, Germany and the Ottoman Empire 1914–1918, p.202–203 (Princeton University press–1968).

(3) Aynı Eser, s.203, Dip not.9.

(4) Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s.278 (Belge Yayınları, İstanbul- 1987).

(5) Salahi Ramsdan Sonyel, The Otoman Armenians, Victims of Great Power Diplomacy, s. 283 (London–1987)

(6) Aynı Eser, s.283.

(7) Salahi R.Sonyel, The Great War and The Tragedy of Anatolia, Türk Tarih Kurumu, Ankara –2000, s.76.

(8) Aynı Eser, s.76.

(9) Aynı Eser, s.77.

(10) Aynı Eser, s.80

(11) E.Uras, s.79




..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder