6 Kasım 2014 Perşembe

OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA ERMENİ NÜFUSU..,

OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA  ERMENİ  NÜFUSU..,


*Prof.Dr. Süleyman BEYOĞLU
*Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi

Giriş

Milliyetçiliğin ortaya çıkışından itibaren, nüfus yoğunluğu özellikle stratejik ve siyasi kavramlarda önem kazanmıştır. Bu öneme paralel olarak nüfus sayımları ve istatistiklerinin siyasi, ekonomik ve sosyal ihtiyaç ve iddiaları destekleme, üstünlük, ayrıcalık, bağımsızlık elde etmenin bir yolu olarak kullanıldığı söylenebilir. Aslında nüfus yoğunluğunun çağlar boyunca önemli bir güç olduğu bilinmekteydi. İlk çağlarda kalabalık ailelerin diğer küçük aileleri içine alması ve bunun sonucunda büyük kabilelerin küçük kabileleri kapsaması devlet olgusunun ortaya çıkmasında nüfusun ne kadar etkili olduğunun göstergesiydi. Yine bu dönemlerde ve arkasından gelecek olan Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ boyunca nüfus, devletlerin siyasî ve askerî gücünde etkin bir faktördü. Diğer taraftan ekonomik olarak da nüfus, belirlenmesi gereken bir nedendir. Özellikle Orta Çağ ve Yeni Çağ'da devletin ekonomisini, toprakların büyüklüğü ve bu arazilerin işlenebilmesi için iş gücü - tabii ki bu da nüfus demektir - oluşturmaktaydı. Zaten bir devletin ekonomisinin büyüklüğü topraklarının genişliğiyle doğru orantılıdır. Ne kadar toprağı varsa, devlet o kadar zengindir. Bu durumda büyüklüğü kadar halktan vergi toplaması anlamına gelir. Bu çağlardaki devletlerin ekonomisi vergiye dayanmaktadır. Bu devirdeki devletlerin topraklarının, günümüzdeki devletlere göre, büyük olmasının nedeninde bu temel etken yatmaktadır. Bu çağlarda devletler arasında amansız mücadelelerin ve savaşların yoğun olmasının nedeni, bu zenginliği yakalama arzusundan kaynaklanmaktadır. Fransız ihtilali sonrasında, imparatorluklar içerisinde yaşayan farklı etnik öğelere dayanan toplumların ulus olarak ortaya çıkmasında nüfus yoğunluğu şüphesiz gerekli bir öğedir. Öyle ki bu toplumlarda, çoğunluk ve azınlık tanımı yapılmasını büyük ölçüde nüfus belirlemektedir. Ayrıca yukarıda da yinelediğimiz gibi nüfus yoğunluğunun, bir toplum için önemli işlevleri vardır. Nüfus istatistikleri bazı devletlerin siyasî emellerini gerçekleştirme ve bir coğrafyaya egemen olma aracı olarak da XVIII. yy.'dan itibaren sıkça gündeme gelmiştir.

Osmanlı Devletinde Ermeni Nüfusu 

Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde, "etnik" bakımdan, sayıları yirmi ikiyi bulan gayrimüslim unsur bulunmaktaydı. Osmanlı Devleti, fethettiği yerlerde asayişi sağladıktan sonra en başta bölgenin nüfus ve arazi incelemesini yapardı.Osmanlı Devleti, Müslümanların nüfusunu askerlik bakımından; Hristiyan tebaanın da vergi (cizye) durumundan dolayı öğrenmek istemiştir. Müslüman nüfusunu fazla göstermek, kendi kendini aldatmak; Hristiyan nüfusunu az göstermek ise almak istediği verginin bir kısmından vazgeçmek anlamına gelmektedir ki, her iki durumda devlet açısından uygun değildir. Bu değerlendirmeler nihayetinde Osmanlı Devletinin, nüfusuna ilişkin tutmuş olduğu istatistiklerde güvenilir ve tarafsızlık içerisinde bulunduğu söylenebilir. Bu incelemeler Klâsik Dönemde tapu-tahrir defterleri, daha sonraki yüzyıllarda temetrüat adıyla anılırdı. Zaman zaman mahallî olarak yapılmış olan sayımların yanısıra Osmanlı Devleti'nde ilk genel nüfus sayımı ve arazi incelemesi II. Mahmut zamanında 1830'da yapılmıştır. Müslüman ve Hristiyan nüfus olarak yapılan bu sayım, Osmanlı Devleti'nin ilk genel sayımı olduğu için önemlidir. Bu sayımda Hristiyan nüfus cemaatlere ayrılmadan verilmişti. 1830 sayımına göre Osmanlı Anadolu ve Rumeli'sinde 4.000.000 civarında erkek nüfus mevcuttu. Bu 4.000.000 erkek nüfusun 2.100.000'u Müslüman, 400.000'i Hristiyan olmak üzere 2.500.000'u Anadolu da; 800.000'i Hristiyan, 500.000'i Müslüman bir kısmı da Yahudi ve Kıpti olmak üzere 1.500.000'ini Rumeli'de yer almıştır.

Ermenilerin yaşadığı bölgeler, XIV. ve XV. yüzyıllarda Osmanlı yönetimine girmişti. Osmanlı yönetimi, Bursa'nın başkent olmasından sonra (1326) Ermenilerin ayrı bir cemaat şeklinde teşkilatlanmalarına izin vermiş, önceleri Kütahya'da bulunan Ruhani merkezlerini Bursa'ya naklettirmiştir. İstanbul'un fethinden sonra ise 1461 vılrnda Fatih Sultan Mehmet Han, Ermenilerin Bursa'daki merkezlerini İstanbul'a taşımalarına izin verdi. İstanbul'daki ruhanî merkezleri ise Samatya'daki Sulumanastır kilisesi olarak belirlendi. Ruhanî merkezlerinin İstanbul'a taşınmasıyla birlikte Anadolu'nun birçok şehrinde bulunan Ermeniler İstanbul'a göç etmeye başlamışlardır. Anadolu şehirlerinde kalanlar ise kale bekçiliği gibi görevlere getirildiler. Farklı kültürel toplulukların bulunduğu Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde Ermenilerin devlet idaresinde önemli bir ayrıcalığı vardı. Kısacası Osmanlılar, Ermenileri diğer Hristiyan tebaadan ayrı bir konumda tutmuştur. Tanzimat'ın ilânından sonra Ermenilerin üst düzey devlet görevlerine de getirildikleri görülmüştür. Mesela, Balkan Savaşları sırasında Gabriel Norodankyan Efendi Osmanlı Dışişleri bakanıydı. Bunun yanında XIX. yüzyılda birçok Ermeni devlet görevinde bulunmaktaydı. Osmanlı, bu hizmetlerinden dolayı Ermenilere, Millet-i Sadıka tabirini kullanmıştır. Büyük kısmı Gregoryen olan Ermenilerin bir kısmı da Katolik ve Protestan mezheplerine bağlıydılar. Birçoğu şehir merkezlerinde yaşıyor ve ticaret, kuyumculuk ve mimarlıkla uğraşıyorlardı.

XIX. yüzyılın ortalarına doğru Rusya, Amerika ve Avrupalı Devletler Ermenilerle ilgilenmeye başladılar. Bu ilgilenmenin ana nedenini ise daha önce de açıkladığımız gibi hammadde ve pazar isteğinin dışa vurumu olan emperyalist emeller oluşturmaktadır. İlk önce onları kendi mezheplerine çekmeye çalışmışlardır. Bunun için Anadolu'nun çeşitli yerlerinde çeşitli okullar açarak faaliyete başlayıp Ermenileri Türkler aleyhine kışkırttılar. Avrupalılara göre Osmanlı tebaası olup Hristiyan olan bütün toplumlar kendi devletlerini kurmuşlar, sadece Ermeniler kalmıştı. Ermeniler 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Rus saflarında Türklere karşı savaştılar. Ayastefanos Antlaşması sırasında İstanbul'daki Ermeni patriği Ruslara başvurarak antlaşmaya kendileri lehinde maddeler konulmasını istedi. Ayrıca, Berlin Antlaşmasında Ermeniler lehinde ıslahat yapılması konusunda bir madde konuldu. Bundan sonra Osmanlı sınırları içerisinde Ermeni olaylarının arttığı gözlenmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında Amerika başkanı VYilson'un kendi adıyla ilân ettiği VVilson Prensiplerindeki 12. maddede; "Osmanlı Derleti'nin Türk halkının çoğunlukta olduğu yerlerde Türklerin kesin hâkimiyetlerinin tanınması" öngörülüyor, diğer taraftan imparatorluk içerisindeki diğer etnik öğelere de kendi devletlerini kurabilmek için olanak sağlanıyordu. Bunun sonucunda Doğu Anadolu' da Ermenilerle meskûn olan altı vilâyet (Erzurum, Vatı, Bitlis, Sivas, Diyarbekir, Ma'mûratüleziz/Harput ) hassas bir durum oluştu. Ermeniler bahsettiğimiz vilâyetlerde nüfus üstünlüğünü elde etmek amacıyla Müslümanları katletmeye başladılar. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti, 1915 yılında, ordunun ve bölge halkının güvenliği için bazı Ermenileri ülkenin güvenli bölgelerine sevk etti. Göç sırasında bazı Ermeniler salgın hastalıklardan, göç kervanına yapılan hırsızlık saldırıları neticeside ölmüşlerdir. Bu durum ise Avrupa devletlerinde Amerika'da ve Ermeni toplulukları tarafından soy kırım yapılıyor şeklinde propagandaya dönüşmüştür. Wilson Prensiplerinde olduğu gibi savaş sonrasında da demografik yapı sürekli incelenmiş, Avrupa ve Amerika'dan bu durumu tahkik etmek amaçıyla çeşitli heyetler gelmiştir. Nitekim bu incelemelerde Türklerin Ermenileri soy kırıma tâbi tuttuklarına dair hiçbir ipucuna rastlanılmadı. Ancak batı destekli Ermeni propagandası asılsız olmasına rağmen bütün dünyayı Türklerin milyonlarca Ermeniyi katlettiğine inandırdı. Bunun sonucunda ise günümüzde de Osmanlı Devleti'ndeki Ermeni nüfüsunun tekrar incelenmesi gereksinimi doğmuştur.Hiçbir gerçekle bağdaşmayan Ermeni soy kırımını iddia eden tezler genelde demografik yapının şişirilmesinden ibaret olup hiçbir arşivsel belgeye dayanmayan uydurma sayılardan oluşmuştur. Bunun için demografik yapının iyi belirlenmesinin önemi daha da artmıştır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Osmanlı'nın II. Mahmut zamanından önceki nüfusuyla ilişkin bilgiler tapu tahrir defterlerinden ibaretti. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu defterleri özellikleri vergi ödeyecek ve muaf olan bireylen sayılarının yazıldığı bir çeşit tutanaktır. Bundan yola çıkarak herhangi bir yüzyılda istediğimiz bir topluluğun nüfusunu, tam net olmamakla birlikte gerçeğe yakın bir tahminle saptamak mümkündü Aşağıda XVI. yüzyılda özellikle çeşitli Anadolu şehir ve kasabalarında köyleriyle birlikte Müslüman ve gayrimüslim, Ermenilerin nüfusu gösterilmiştir.

Şehirler Müslüman Hristiyan Ermeni
Adana 8.690 - 501
Adıyaman 6.312 - 369
Amasya 7.775 1.810 -
Arapkir 6.912 1.092 602
Ayaş 4.074 - 230
Koşmur 4.550 - -
Avntab (Antep) 18.126 - 236
Kulb 2.097 1.655 180
Berendi 3.442 - -
Ladik 23.986 1.463 -
Besni 2.223 - 181
Mardin 46.083 12.837 8.888
Birecik 13.708 2.160 925
Merzifon 6.414 - 863
Cüngüş 2.523 141 593
Muş 6.134 - 2.281
Çemişkezek 8.851 1.803 6.520
Nusaybin 8.601 602 806
Çermik 3.124 - 586
Ruha (Urfa) 16.671 - 1.542
Dırahlu 4.352 - -
Sağman 7.023 6.555 3.132
D.bekir (Amid) 101.176 19.177 3.226
Sarıcam 15.152 - -
Dündarlı 10.199 - -
Savur 23.093 2.986 89
Ergani 4.933 - 1.972
Sincar 5.892 - -
Erzincan 2.069 - 839
Sis 19.618 1.951 1075
Gilimgad 3.460 - -
Sivas 11.651 13.663 -
Gümüşhane 5.027 - -
Siverek 9.768 - 680
Hacılu 4.158 - -
Tarsus 26.875 - 135
Harput 8.209 4.638 2.650
Tokat 7.078 4.628 -
Kafurnu 6.877 896 258
Tozanlu 3.190 789 -
Karaisalu 2.785 - 716
Ulaş 11.590 - -
Kayseri 27.711 6.746 2.463
Yıldız 3.158 29 -
Kazabat 15.254 2.014 321
Yüregir 12.050 - -
Kınık 7.869 - -
Kiğı 4.587 1.733 1.779
Kosun 15.850 - -

Toplam: 580.950 89.168 44.638


Yukarıdaki tabloda kaydedilen Müslüman, Hristiyan Ermeni nüfus içerisindeki Müslüman Türk nüfus %8l.10, Hristiyan nüfus %12.45, Ermeni nüfus %6.23'tür. Görüldüğü gibi XVI. yüzyılda Ermeni nüfusu Osmanlı demografik yapısında küçük bir alanı oluşturmaktadır.

1896-1897 yıllarına ait olduğu tahmin edilen Başbakanlık Arşivi'nde bulunan bir belgede Anadolu ve Rumeli'deki Ermeni nüfusları ile ilgili olarak tutulmuş kayıtlar vardır. Bu belgeye göre Ermeni topluluğunu 530.132 erkek, 450.404 kadın nüfusu olmak üzere toplam 970.536 kişi oluşturmaktadır. Yine aynı belgede birkaç vilâyet için henüz tahririnin yapılmadığının kaydı da bildirilmiştir. Buna göre verilen nüfus miktarının biraz artacağı doğaldır. Vital Cuinet'nin aynı tarihlerde verdiği rakamlar da bunlara çok yakındır:

  Müslümanlar Ermeniler Toplam Nüfus
Ermenilerin yoğun bulunduğu vilâyetlerde 3.635.086 810.285 4.445.371
İstanbul ve diğer vilâyetlerde 4.426.525 283.064 4.709.589
Suriye Filistin ve Adalarda 4.068.646 59.018 4.127.664

Toplam 12.130.257 1.152.367 13.282.624

Diğer tarafta Stanford J. Shaw ise 1890 yılında Osmanlı Devleti'nde 12.585.950 Müslümana karşılık 1.139.053 Ermeni; 1897'de 14.111.945 Müslüman'a karşılık 1.162.853 Ermeni; 1906'da 15.518.478 Müslümana karşılık 1.140.563 Ermeni ve 1914 yılında da 15.044.846 Müslümana karşılık 1.229.007 Ermeni nüfusu olduğunu belirtmektedir.

Ermeni nüfusuna ilişkin diğer kayıtları da patrikhane istatistiklerinden öğrenmekteyiz. İddia edildiğine göre Ermeni patrikhanesinin sağladığı istatistikler, kilise görevlilerinin tuttuğu vaftiz ve ölüm kayıtlarına dayanmaktaymış. Kayıtların doğruluk payı olarak da Ermenilerin kendi dinsel inançları gereğince vaftiz etmeye getirilmelerinin gerektiği, kilisede evlendikleri ve dinsel bir cenaze töreni ile gömüldükleri gösteriliyordu. Ayrıca Patrikhane'nin, dinsel bağımlılığa dayanan bir verginin yükümlülerini belirlemek için kullanılan kayıtlar tutmakta bulunduğu da ifade ediliyordu. Ancak patrikhane istatistiklerinde verilen rakamlar bu dönemle ilgili diğer belgelerle uyuşmamaktadır. Bunun sonucunda doğal olarak acaba bunlar nasıl hazırlandı sorularının akla gelmesine yol açmaktadır. Alışılagelmiş biçimde, gerçekten yapılmış bir nüfus sayımının ya da sayı çıkarımının sonucunu gösteren istatistikler, en yakın 100.000'e yuvarlanmaksızın tam sayı verir. Patrikhane istatistikleri ise (sayıları yuvarlak biçimde verdiği için), kaç vaftiz yapıldığını vaftiz kayıtlarına bakarak çıkarılmış istatitikler biçiminde değil de, sanki "Doğu illerinde acaba yaklaşık olarak kaç Ermeni var dersiniz?" sorusuna verilen bir yanıt biçimindedir. Bu durum ise kaydın art niyetli olarak yapıldığını göstermektedir.Ayrıca verilen istatistikler, belge yayınlarının bir parçası biçiminde değil, yalnızca Ermeni bağımsızlığını desteklemek amacıyla kullanılmıştır. Bu incelemelere dayanarak Ermeni kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı şüphesizdir.

Diğer taraftan unutulmaması gereken bir durum daha vardır ki bu da Ermeni nüfusunun eğer azaldıysa neden azaldı sorusuna verilecek yanıtı ortaya çıkarmaktadır. Ermenilerin nüfusları, 1827-18281 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşları sırasında Rus birliklerine ve I. Dünya Savaşı'nda da yine başta Rusya olmak üzere Fransız ve İngiliz birliklerine katılması sebebiyle nüfuslarında önemli azalmalar olmuştur. Bu durum batılı araştırmacılar tarafından da teyit edilmiştir. 1829'da Rus ordusu Erzurum'dan çekilirken 40.000 civarındaki Ermeni'nin de onlarla birlikte Güney Kafkasya'ya, aynı sekilde 1878-1890 arasında 120.000 civarındaki Ermeni'nin de Güney Kafkasya'ya göç ettiği belirtilmiştir. Ayrıca yabancı tüccarlara daha çok imtiyaz tanıyan 1838 ticaret anlaşmasıyla da birçok Ermeninin; Rus , İngiliz ve Fransız vatandaşlığına geçtiği ve birçoğunun da bu ülkelere yerleşmek maksadıyla Osmanlı topraklarını terk ettiği bilinmektedir. Ne var ki bütün bu nüfus azalmaları bile Ermeniler tarafında katliam olarak açıklanmıştır.

I. Dünya Savaşı öncesindeki Ermeni nüfusumu miktarı konusunda, yine devletin kendisinin yaptığı güvenilir ve tarafsız bir usulle hazırladığı belgeler bulunmaktadır. Bu devir Osmanlı nüfusu hak kında en sahih bilgileri, dahiliye nezaretine bağlı Sicil-i Nüfus-u İdare-i Umumiyesi Müdüriyeti tarafından 1318 ve 1320 tarihli nüfus nizamnamesi gereği her vilâyet, kaza ve köyde, gayrimüslimlerin de yer aldığı komisyonlar tarafından yapılmış ve 1905'te başlayıp 1914'te tamamlanmış olan nüfus istatistiğini vermektedir. Bu istatistik Milli Kongre tarafından 1919 yılında bütün dünyaya duyurabilmek amacıyla Fransızca olarak yayınlanmıştır.

1914 Resmi İstatistiği

Vilâyetler Müslümanlar Ermeniler

Edirne 360.411 19.773
Adana 341.903 52.650
Antalya 235.762 630
Ankara 877.285 51.556
Halep 576.320 20.142
Aydın 1.249.067 20.142
Bitlis 309.999 20.142
Bolu 399.281 2.970
Bursa 474.114 60.119
Kayseri 184.292 50.174
İstanbul 560.434 82.880
Çanakkale 149.903 2.474
Diyarbakır 492.101 65.850
Canik 265.950 27.319
Erzurum 633.297 134.377
Eskişehir 140.678 8.592
İzmit 226.859 55.852
İçel 102.034 341
Karahisar 277.359 7.439
Karasi 359.804 8.653
Kastamonu 737.302 8.959
Harput 446.379 79.971
Kütahya 303.348 4.548
Maraş 152.645 32.322
Menteşe 188.916 12
Niğde 227.100 4.936
Urfa 149.384 16.718
Sivas 939.735 147.099
Trabzon 921.128 68.899
Çatalca 20.048 842
Van 179.380 67.792
Zor 65.770 232

Toplam Nüfuslar : 13.339.000 1.234.671


Sonuç 

Birçok batılı araştırmacı yukarıda belirttiğimiz Ermeni nüfusuna yakın rakamlar vermektedirler. Stanford J. Shaw Ermeni nüfusunu 1.229.007 olarak verirken, H. Lynch 1.324.246, L. De Constenson 1.400.000 ve H. Paster Madijian 1.700.000 olarak vermektedir.

Bu istatistikler göz önünde bulundurulduğunda Birinci Dünya Savaşı öncesi Osmanlı Devleti'ndeki Ermeni nüfusunun en çok 1.300.000 olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yukarıda da bahsettiğimiz gibi hiçbir bilimsel mantık bulunmayan Ermeni Patrikhanesinin verdiği istatistikleri abartı ve propaganda mahiyetinde olduğunu belgeler niteliktedir. Ermeni yazarlar ve patrikhane kayıtları Ermenilerin nüfusunu 5 milyona kadar çıkarmışlardır. Bunun yanında Justin McCarthy, Patrikhanenin doğruluğuna ilişkin karışıklık olduğunu bilâkis belirtmiştir.

I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nihayetinde, önceleri 1.234.671 olan Ermeni nüfusundan sadece 70.000 kadarı Türkiye Cumhuriyeti'nde kalmış bulunuyordu. Bu rakamdan birçoğu sığınmacı olarak Kafkasya'ya, Amerika'ya ve Avrupa'ya gitmişlerdir.

Ermeni nüfusunun dış dünyaya tamamen açılımı sonrasında ise konu yeni bir boyuta taşınmıştır. Ermeniler, yerleştikleri ülkelerin parlamentosunu etki altına alarak -ve bunda Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun çalışmaları yoğundur- kararlar verilmesini sağlamaktadırlar.

Bütün bu demografik istatistikleri değerlendirdiğimizde bazı iddialarda yer aldığı gibi Doğu Anadolu için Batı Ermenistan teriminin kullanılmasının gerçekle örtüşmediği görülmektedir. Ermeniler, Osmanlı vilâyetlerinin her yerinde bulunmalarına rağmen hiçbir yerde çoğunlukta olmamıştır. Dolayısıyla Ermeni metropolü olabilecek bir Ermeni şehri hiçbir zaman olmamıştır. Konunun siyasî emeller konjonktüründe geliştirildiği ve amacın Doğu Anadolu illerimizi de içine alacak büyük bir Ermeni devletinin kurulmak istenmesi olduğu unutulmamalıdır. 
..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder