6 Kasım 2014 Perşembe

ERMENİ KİLİSELERİ VE TERÖR BÖLÜM -2



ERMENİ  KİLİSELERİ  VE  TERÖR BÖLÜM -2 


Ermenilere, buna benzer bir örgütlenme imkânı da, Çarlık Rusya'da 11 Mart 1836 tarihinde çıkarılan "Pologenia Kanunu" ile tanınmıştır. Ancak, buradaki Ermeni teşkilâtlanması, Osmanlı İmparatorluğu içindeki teşkilâta nazaran, daha ziyade Çar'ın bir kuklası durumuna sokulmuştu.

Böylece, Tanzimat ve Islahat reformları ile bütün gayrimüslim tebaaya tanınan hak ve imtiyazlardan yararlanan Ermeniler, bu nizâmnâme ile bir çeşit anayasa haklarına sahip olmuş, bağımsız bir cemaat muamelesi görmeye başlamışlardı. Bu geniş imtiyazlardan faydalanan Ermeniler, teşkilâtlandılar, okullar açtılar, gazete ve dergi çıkardılar. Ermenilerin siyasî ve içtimaî varlıkları üzerinde yeni bir devir açan "Ermeni Milleti Nizâmnâme-si"nden yararlanan Patrikhane, adı geçen Nizâmnâmenin verdiği serbestlik ile muhtariyet için uğraşmaya hız vermişti.

Özet olarak, XIX. yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlı Devleti'nin bir "Ermeni Meselesi" olmadığı gibi, Ermeni tebaasının da Türk yöneticileri ile halledemedikleri bir mesele mevcut değildi. 

Ermeni Kilisesi ve Ruhanileri'nin Bağımsızlık Yolundaki Çalışmaları 

"Ermeni Milleti Nizâmnâmesi"nin 1863 yılında ilânından sonra Patrikler, daha çok millî ve siyasî cephelerde çalışmaya başlamışlardı. Başka bir ifade ile, "Diplomat Katogigos" ve "Diplomat Patrik" dönemi başlıyordu. Ermeniler, devlet tarafından kendilerine verilen haklara dayanarak, imparatorluk içinde bir "Ruhanî Liderler Ağı" kurma faaliyetine girişeceklerdir. Bu nizâmnâme, Ermenilera muhtariyet için bir adım telâkki olunmuş, Lübnan olayları dolayısı ile vuku bulan Avrupa müdahalesi genişler ise bu müdahalenin kendileri için de faydalı olacağı ümitleri uyanmış idi. Osmanlı İmparatorluğu'nda bağımsız Ermenistan için başlatılan isyanlar (1780-1862 yılları arasında) netice vermemişti. Öyle ise sözde Ermenistan için gayret gerekiyordu. 

Üçlü Çete:Mıgırdiç Hırimyan, Nerses Varjabedyan ve Mateos İzmirliyan 

Osmanlı İmparatorluğu içinde muhtar bir Ermenistan kurulması düşüncesinin şampiyonu Patrik Mıgırdiç Hırimyan (1869-1873)'dır. 1820'de Van'da doğan Mıgırdiç Hırimyan, 1S54 yılında 34 yaşında iken, Akdamar Kiiisesi'ne Vartabed olmuş böylece kiliseye intisab etmiştir. 1858'de Van'da Varak Manastırı'nda kurduğu matbaada Ermeni bağımsızlığını güden "Van Kartalı", 1863'te Muş'ta St.Garabed Manastırı'nda da "Muş Kartalı" adi gazeteleri neşretmeye başlamıştır. Vaizleri ile dikkati çekmiş olan Hırimyan, 1869 yılında İstanbul'da Ermeni Patriği seçilmiştir. Onun Patrik seçilmesi, uyanmakta olan Ermeni millî menfaatlanın zirveye tırmanması sonucunu doğuracaktır.

Patrik Hırimyan, göreve başlar başlamaz iki esas üzerine çalışmaya başlamıştı:

a. "Ermeni Milleti Nizâmnâmesi"ni tekrar tetkik ve vilâyetlerin arzusuna ve ihtiyaçlarına göre tâdil ettirmek,

b. İstanbul Ermeniliğinin, meclisin ve hükûmetin gözlerini Ermenistan'a çevirmek.

Hırimyan, Ermeni Millî Meclisinde yaptığı bir konuşmasında, "Ben Ermenistan'ın acı çeken bir temsilcisiyim. Benden öncekilerin derman aramak için hükümete ne şekilde başvurduklarını biliyorum. Fakat ben daha etkili, acı bir müdahalede bulunacağım." demişti.

Hırimyan'ın, Ermenileri macera peşinde sürüklemek yolundaki politikasını beğenmeyen ve geleceklerini Türkiye'ye bağlı kalmakta gören banket sarraf ve hükümet memurları ona cephe almışlardı; Nihayet Patrik olarak takip ettiği amacı elde edemeyen Hırimyan, 1873 Ağustos'unda istifa etti.

Yerine geçen Patrik Nerses Varjabedyan (1874-1884)'ın da Hırimyan'ın izinden yürüdüğü görülmektedir. 1876'da II.Abdülhamid tahta geçmiş ve Meşrûtiyet ilân edilmişti. Nerses Varjabedyan, Bulgar Meselesi'ni halletmek için toplanan İstanbul Konferansı (12 Aralık 1876-20 Ocak 1877) sırasında İngiliz Büyükelçisi Henry Elliot'a, eski Patrik Hırimyan tarafından tertip edilmiş olan Osmanlı Ermenileri hakkında yapılan sözde baskıları gösteren bir rapor vermiş, fakat konferansın konusu sebebi ile bu teşebbüsten bir netice alınamamış idi.

Hırimyan zamanında başlayan Patrikhane'nin şikâyet raporları ve müracaatları, Rumeli Hristiyanları meselesinden sonra en şiddetli bir safhaya girecektir. Patrikhane'nin Babıâli'ye ve Avrupa devletlerine verdiği mezâlim raporları, şikâyetnameler tetkik olunduğunda, bunların çoğunun vilâyetlerde meydana gelen basit zabıta olaylarından başka birşey olmadıkları görülür. Patrikhane, bir taraftan sistemli olarak en basit olayı, abartarak hükümete duyururken, diğer taraftan da bunları, siyasî önemli olaylar şekline sokarak Avrupa devletleri temsilcilerine vermekte idi.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savası'ndan önce Ermeniler için iki yol görünüyordu:

a. Osmanlı Devleti'ne ve Türklere sadık kalmak,

b. İmparatorluk içindeki diğer Hristiyan toplumların hareketlerim takip ederek çalışmak ve Avrupa devletlerinin müdahalesini sağlamak.

Rusya'nın Balkanlar'da "Pan-Slavizm"i sağlamak amacı ve Osmanlı Devleti'nde Hristiyanlara zulüm yapılıyor bahanesi ile 24 Nisan 1877 tarihinde Osmanlılar aleyhine Balkanlar ve Kafkaslar'da başlatmış olduğu savaş, hızla gelişerek Çarlık ordularının Ayastefanos (Yeşilköy) önlerine gelmeleri ile son bulmuştur.

I. Meşrutiyet Meclisinde,Rusya'nın savaş açtığına dair tebliğ 25 Nisan 1877 tarihinde okunduğu zaman, mecliste büyük bir heyecan meydana gelmiş, Halep'ten Ermeni milletvekili Manon Efendi, "Biz Ermeni ve Hristiyan olduğumuz münasebeti ile ilân ederim ki, Rusya'nın himayesine muhtaç değiliz. Rusya'nın öne sürdüğü himayeyi kat'iyyen kabul etmeyiz ve ona muhtaç da değiliz. Biz hiçbir zaman Müslüman arkadaşlarımızdan ayrılmadık ve ayrılmayacağız." diyordu.

Patrik Nerses ise İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury'e yolladığı 13 Nisan 1878 tarihli bir mektubunda: "Ermeniler ile Türklerin bir arada yaşamaları artık imkânsızdır. Eşitliği, adaleti ve vicdan özgürlüğünü ancak bir Hristiyan yönetimi sağlayabilir. Müslüman yönetiminin yerini Hristiyan yönetim almalıdır. Ermenistan (Doğu Anadolu) ve Kilikya, Hristiyan yönetimin kurulması gereken yerler arasındadır... Türkiye Ermenileri işte bunu istiyorlar... Yani, Türkiye Ermenistanı'nda, Lübnan'da olduğu gibi, güvence altına alınmış bir Hristiyan yönetim istiyorlar." diyordu.

Patrik Nerses, 17 Mart 1878 günü de, İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi Layard'ı ziyaret ederek, "Bir yıl önce Osmanlı idaresinden şikâyetimiz yoktu, ancak Rus zaferi şimdi durumu değiştirdi, doğuda bağımsız bir Ermenistan istiyoruz. Eğer siz yardım edemezseniz bunu gerçekleştirmek için Rusya'ya müracaat ederiz." demiş, elçi Ermenistan'dan nereyi kasdettiğini sorunca, "Van, Sivas, Diyarbakır ve Kilikya" diye cevap vermişti. Elçinin Evet ama bu yerlerin hiçbirinde çoğunlukta değilsiniz." demesi üzerine de, "Bunu biliyoruz, ama şimdi Rusya, Doğu'da topraklar kazanıyor, Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki güç dengesi değişti. Biz de geleceğimizi düşünmeliyiz." diye Ermenilerin amacını açıklamış idi.


Hâlbuki savaşın ilk günlerinde, Patrik Nerses, Padişah'a bağlı bir Osmanlı yurtseveri olduğunu açıklamıştı. Savaşın son günlerinde, Varjabedyan'ın başkanlığında toplanan Ermeni Meclisi, Rus Çarı'na başvurmayı kararlaştırdı. Çar'a gönderdikleri bir muhtırada, Doğu Anadolu'da Fırat nehrine kadar olan bölgelerin Türkler'e geri verilmeyip, Rusya'ya ilhak edilmesini, bu olmadığı takdirde, Bulgaristan'a ve "Bulgar milleti"ne verilecek imtiyazların, "Ermeni milleti"ne de verilmesini, işgal edilen toprakların boşaltılması hâlinde ise maddî bir teminât alınmasını ve ıslâhatın tatbik ve tamamlanmasına kadar Rus işgalinin devam etmesini istiyorlardı.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Plevne'nin düşmesinden ve Ruslara İstanbul yolunun açılmasından sonra Osmanlıların barış istemeleri üzerine 31 Ocak 1878 tarihinde Edirne'de yapılan mütareke ile sona ermiş, barış şartları ise Ayastefanos (Yeşilköy)'ta tespit edilmiştir. Mütâreke görüşmelerinin Edirne'de başlaması üzerine buraya da bir heyet gönderen Nerses Varjabedyan, bu iş için Edirne Başpiskoposu Kevork Vartabed Rusçukliyan ile Türk murahhas heyetinde görevli Stefan Aslanva Paşa ve Hovannes Nuryan Efendiyi görevlendirmişti. Rus murahhas heyetinde bulunan eski İstanbul elçisi İgnatiyef, Ermeni heyetine, Bulgarlara verilen hakların kendilerine verilemeyeceğini, fakat gelecekte Ermenilere bağımsızlık verileceği gün için hazır bulunmalarını bildirdi. Ermeni heyeti, bütün gayretlerine rağmen Edirne Mütârekesi'nde bir netice alamamış, Ermeniler ile ilgili bir hüküm elde edememişti.

Nihayet, Ayastefanos'da devam eden barış görüşmeleri sırasında bizzat Nerses Varjabedyan ve bazı Ermeni ileri gelenleri, Rus murahhas heyeti başkanı, Çar'ın kardeşi Grandük Nikola ile görüşerek, antlaşmaya Ermeniler ile ilgili bir madde koydurmaya muvaffak oldular. 3 Mart 1878 tarihinde Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan ve gayet ağır hükümler taşıyan Ayastefanos Antlaşması'nın 16. Madde'sinde geçen "Ermenistan" tâbiri ile böyle bir memleketin varlığı da Osmanlı Devleti'ne kabul ettirilmiş oluyordu. Ancak bu antlaşma yürürlüğe girmeyecekti. Çünkü Rusya, Orta Doğu'daki devletlerarası dengeyi bozmuş, bu durum da Osmanlı İmparatorluğu'nün toprak bütünlüğünü koruma politikasını takip eden İngiltere'nin hoşuna gitmemiş idi.

Ayastefanos Antlaşması'nın Berlin'de tâdil edileceği haberini alan Patrik Varjabedyan, harekete geçerek, toplanacak olan kongreye katılacak bütün devletler nezdinde yoğun bir faaliyette bulunmaya başlamıştı. Bu amaç doğrultusunda Beşiktaş Başpiskoposu Horen Nar Bey, Rusya (St.Petersburg)'ya giderek, Çar II. Aleksandr tarafından kabul edildi. Horen Nar Bey, Çar'dan, Osmanlı Ermenilerini himaye etmeye devam etmesini ve Berlin Kongresi'nde davalarını savunmasını rica etmişti. Eski Patrik Hırimyan'ın başkanlığında bir heyet de Avrupa başkentlerini (Roma, Viyana, Paris, Londra) dolaşarak siyaset adamlarını Ermeni Davası (Hai Tahd)'na kazanmak için propagandaya çıkmıştı. Bu heyetin elinde, Ermeni isteklerini belirten ve Türkiye'de Ermenistan kurulması için hazırlanan 7 maddeden müteşekkil bir proje bulunuyordu.

Patrik Nerses Varjabedyan da, bir taraftan Mançester Ermeni Komitesi Başkanı Karekin Papazyan'a gönderdiği bir mektupta, siyasetlerinin Rusya'ya minnettar kalarak, İngiltere'den ümit ve onun sayesinde hedefleri olan maddî ve manevî refaha ulaşmak olduğunu belirtiyor, diğer taraftan 30 Haziran'da İstanbul'da İngiliz Büyükelçisi Layard'ı tekrar ziyaret ederek projelerini Kongre'ye vermiş olduklarını ifade ederek, İngiltere'nin bu projeyi desteklemesini istiyordu.

Patrik Nerses ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermeniler'in nüfusları hakkında da büyük devletlere, tahrif edilmiş rakamlara ulaşan kilise istatistikleri göndermiş idi.

Neticede sun'î Mesele, Ayastefanos Antlaşması'nın 16. Madde'si fazla değişikliğe uğramadan 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Muahedesi'nin 61. Madde'si olarak kabul edildi. Böyle ce,"Ermeni Meselesi", büyük devletlerin nezaretinde olmak üzere Osmanlı Devleti'nde yapılacak bir "Islahat Meselesi" hâlinde tespit edilmiş olunuyordu. 61. Madde, Ermenilere umdukları bağımsızla veya Lübnan benzeri muhtariyeti sağlamamış, ıslahat (reform) vaadinden başka bir şey getirmemiş idi. Ermeniler bu durumdan memnun kalmamışlardı. Bu sebeple az sonra, Ermeniler amaçlarm ulaşmak için Kilise'nin riyasetinde isyan çıkarmak ve kan dökmek sureti ile Avrupa ve Rusya'nın müdahalesini isteyeceklerdir.

Berlin Kongresi'ne eski Patrik Hırimyan ile talikte çevirmen-sekreter olarak katılmış olan Nuryaz Çeraz, 1879 yılında yayınladığı bir broşürde, Berlin Kongresi'nden elde edilenler ile Ermeniler'in umutsuzluğa düşmelerine gerek olmadığım vurguluyor ve onlara şöyle hitap ediyordu: "Berlin Kongresi ... ilerde kuracağımız millî binanın (Ermeni Devleti'nin) temellerini de attı... Avrupa elimize silâhları verdi; paslanmadan önce bu silâhları kullanmalıyız... Berlin Kongresi ile bir altın madeni elde ettik, bu maden ocağını çalıştırmak ve altını çıkarmak bize düşer." Görüldüğü gibi broşürde, Ermeniler'e silâhlı eylem tavsiye edilerek, arkalarında Avrupa devletlerinin bulunduğu belirtiliyordu.

Patrik Nerses Varjabedyan, meselenin ihtilâl ve isyan ile halledilmesi gerektiğine inanmış ve bunu hazırlamak için de Patrikhane'de "Islahat Komisyonu" adı ile bir komisyon kurmuş idi. Bu komisyon tarafından, 1879 yılı ortalarında Piskoposluklara gönderilen genelge, bir cümle ile Ermenileri isyana davet ediyordu. Bu genelgede, vilâyetlerdi Ermeni din adamlarına aşağıdaki hususlara riayet etmeleri isteniyordu.

1. Ermenistan Meselesi'nin yaşatılabilmesi içi Gregoryen, Protestan, Katolik ve diğer mezheplerden olan Ermeniler, bu konuda birlik hâlinde tutulmalıdır.

2. Okullardaki çocukların fikirleri Ermenistan Meselesi ile doldurulmalıdır. Okulu olmayan ve öğretmen tutmaya gücü yetmeyen köylerde hiç değilse papazlar, erkek ve kız çocuklarına imza atmasını öğretmelidirler. Ayrıca, şehirlerde ve köylerde; okuma-yazma bilmeyen büyüklere de yazı yazma-yi öğretsinler. Hiç olmazsa imzalarını atabilsinler. Zira bu, ileride lâzım olacaktır,

3. Vilâyetlerdeki Ermeni meclisleri ve başkanları, yabancı konsoloslar ile sık sık görüşüp buluşmalıdırlar. Ermenilerin dertleri konsoloslara açıkça bildirilmeli ve konsoloslar ile tam ve yakın bir ilişki kurulmalıdır,

4. Avrupa,bütün Ermenilerin haklarını gözetir ve arka olur.Avrupa'nın medeni devletleri buna hazırdır.Hristivan Ermeniler'in dertlerini duymak ve onlara derman bulmak, Berlin Kongresi'nin 61. Madde'si gereğidir. Şimdiden biz bu durumu konsoloslara ispat etmeye çalışarak, Ermenilerin becerikli, namuslu, bilgiye susamışlığını göstererek, ıslahat ve emniyeti arzuladığımızı kabul ettirmeliyiz,

5. Her nerede olursa olsun, karşınıza çıkan Avrupalı yolcular, güler yüzle karşılanıp ağırlanmalı, Ermenilerin misafirperverliği gösterilmelidir. Onlara eski Ermenilik hikâyeleri anlatılarak, Ermeni Davası (Hai Tahd)'na yardımcı olmaları sağlanmalıdır.

6. Bu hususlar, kilise cemiyetlerine, papazlara ve kilise cemaatına duyurulmalı ve telkin edilmelidir,

7. Osmanlı Devleti, sizin Avrupalı yolcular ile kuracağınız samimî ilişkilere engel olamayacaktır. Eğer bunun için zulüm ve işkenceye uğranılırsa, mahallî hükümete ve en yakın konsolosa durum bildirilmeli, Patrikhane'ye de olup bitenler bütün ayrıntıları ile yazılmalıdır.

Bu sıralarda, İstanbul'da Ermeni Patrik vekili olan Başpiskopos Mateos İzmirliyan da boş durmuyor, piskoposluklara mektuplar yağdırıyordu. Bu mektuplar tetkik edildiğinde, Patrikhane'nin ihanet içinde bulunduğu, takip edilen hareket tarzının, hükümeti çıkmak, yabancı müdahalesini sağlamak ve neticede muhtariyet elde etmek olduğu görülmektedir.

Sivas vilâyeti, Ermeniler'in üzerinde hak iddia ettikleri "Alti Vilâyet"(Vilâyât-ı Sitte)'den birisi idi. Başka bir ifade ile kurulması tasarlanan "Ermenistanın en batıdaki toprakları demekti. Bu sebeple, Ermeni iddiaları bakımından ayrı bir önem taşımakta idi. Patrikhane'nin devlet aleyhindeki çalışmalarının Dahiliye Nazırlığı'na rapor edildiği 1881 ve 1882 yıllarına ait şifreli yazılarında, Sivas valisi Hakkı Paşa aşağıdaki hususlara dikkati çekmektedir:

1. Patrikhane piskoposlara, ihtilâl ve isyan hazırlıklarını gösteren genelgeler göndermeye başlamıştır,

2. Patrikhane, aklı başında, yaşlı, ihtilâl ve isyanın Ermeniler için çıkar yol olmadığını, Ermeni milletinin bundan zarar göreceğini kavrayan ve Patrikhanenin emirlerine uymayan piskoposlar ile papazları işlerinden atarak (bunların bazılarını öldürtmüştür.), yerlerine genç ve ihtilâlci piskopos ve papazları tayin etmiştir,

3. Patrikhane, gönderdiği gizli genelgeler ile devletin işi olan nüfus sayımına girişerek, Avrupa devletlerine "Altı Vilâyet'te çoğunlukta olduklarını gösterme yolunda çalışmalara başlamıştır,

4. Patrikhane, çeşitli adlar altında (Kıtlıktaki Ermenilere Yardım, Kudüs-ü Şerif Borçlarının Ödenmesi, vb.), Ermenilerden vergiler alarak, Avrupa basınında Ermeniler lehine ve Türkler aleyhine geniş ölçüde propagandaya girişmiştir. Bunun için âdi cinayet olaylarını Ermenilerin katli gibi göstermeye çalışmaktadır. Gerçekle ilgisi olmayan cinayet haberleri çıkarıyor. Kısaca, olayları tersyüz ederek yalan ve iftiraya dayalı bir kampanya başlatmıştır,

5. Patrikhane'nin Ermenilerden "yardım" adı altında topladığı yüzbinlerce lirası (altını) bulunuyordu. Bu paranın bir bölümü ile Rusya'dan Doğu Anadolu'nun her tarafına sızdırılan silâhlı çeteler, yerli fedailer ile birlikte terör hareketlerini başlattılar,

6. Papazlar, iki üç yıldan beri, Ermeni okullarındaki küçük çocuklara varıncaya kadar, bütün Ermenilerin zihinlerini zehirleyerek, hükümet emirlerine saygıyı ve itaati kökünden yıkmışlardır,

7. Patrikhane, komitelerin kurulmasına öncülük ettiği gibi paraca da büyük yardımlar yapmaktadır. Komitelerin, Patrikhane'nin idaresinde ve yönetiminde olduğunu belirtmekte yarar vardır.

DEVAM EDECEK..

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder