19 Kasım 2014 Çarşamba

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI & MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ




 BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI  & MİLLİ MÜCADELE 
DÖNEMİNDE TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ


Osmanlıların 1 Kasım 1914'te İngiltere, Fransa ve Rusya'ya karşı savaşa girmesi, Ermeni komitelerince büyük bir fırsat olarak görülmüştür. Gönüllü alaylar kurarak Rus saflarına katılan Ermeniler, Rus işgal kuvvetleriyle birlikte Doğu Anadolu topraklarına girmişlerdir. Ayrıca, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yeni isyanlar çıkartılmış, Osmanlı kuvvetleri arkadan vurulmuş, sivil Türk halkı büyük bir katliama uğratılmıştır. Bu katliam yalnızca Türkleri hedef almamış 
Trabzon civarındaki Rumlar ve Hakkari çevresindeki Museviler de Ermeniler tarafından katledilmişlerdir.

Ermeni Hınçak alayı sekizinci bölük birinci takım kumandaları askerleri ve kızılhaç heyeti.
Hınçak Gönüllü çetelerinden biri olan Hamazas ler


Osmanlı Devleti savaşa girmeden kısa bir süre önce Haziran 1914'te Erzurum'da Taşnaksutyun komitesi toplanmış ve şu kararları almıştır:

"İttihat ve Terakki Hükümeti'nin, Hıristiyan unsurlara ve özellikle Ermenilere karşı eskiden beri takip ettiği iktisadi, sosyal ve idari birbirine zıt politika, baskıyı ve ıslahatı uygulama konusunda gösterdiği aldatıcı hareketleri göz önünde tutan Taşnaksutyun Kongresi, İttihat ve Terakki'ye karşı muhalefet durumunda kalmaya, onun siyasi programını eleştirmeye, kendisine ve teşkilatına karşı şiddetle mücadeleye girişmeye karar vermiştir."

Hınçak Gönüllü çetelerinden biri olan Hamazasp.


Osmanlı seferberlik ilan eder etmez, Marsilya'da yaşayan Türk Ermenileri 5 Ağustos 1914'de bir beyanname yayınlamışlardır. Çeşitli gazetelerde yayınlanan söz konusu beyannameden birkaç cümle şöyledir:

"Rus Ermeniler, Moskova orduları saflarında, kardeşlerimizin cesetleri üzerine yapılan tahkirin intikamını almak için, vazifelerini yapacaklardır. Bize Türk tahakkümündeki Ermenilere gelince, hiçbir Ermeni'nin silahı, ikinci vatanımız olan Fransa'ya ve onun müttefik ve dostlarına çevrilmemelidir.

(...)

Ermeniler, kime karşı olduğunu söylemeden Türkiye sizi silah altına çağırıyor; demiryollarının rayları 300.000 kardeşimizin cesetlerinden geçen II. Wilhelm'in ordularını ezmeye yardımcı olmak için Fransa ve onun müttefiklerinin ordularına gönüllü yazılın..."

Savaş başlayınca Ermenilerin Ruslarla işbirliğine giriştiklerini hemen her kaynakta bulabiliyoruz.

Ermeni Hınçak Gönüllü Alayının ikinci bölüğü "Yeridasaret Hayastan" (Genç Ermenistan) gazetesinden. 20 Temmuz 1915

Bu konuda Philips Price şu ifadeleri kullanmaktadır:

"... Savaş patlak verince bu bölgelerdeki Ermeniler (Doğu vilayetleri kastediliyor) Kafkasya'daki Rus makamları ile gizlice temasa geçtiler ve geliştirilen bir yer altı teşkilatı ile bu Türk vilayetlerinden Rus ordusuna gönüllü sevk edilmeye başlandı..."

Rafael de Nogales şunları yazmaktadır:

"Savaş fiilen başlayınca, Meclis'teki Erzurum Mebusu Garo Pasdermichan (Pastırmaciyan) üçüncü ordudaki hemen bütün Ermeni Subay ve askerlerle öte tarafa Rusya'ya geçti. Kısa bir süre sonra onlarla geri dönerek, köyleri yakmaya, ellerine geçen bütün masum Müslümanları insafsız şekilde kılıçtan geçirmeye başladı. Bu kanlı mezalimin zaruri karşılığı, Osmanlı makamlarının, her halde henüz kaçmayı başaramadıkları için, halen orduda bulunan Ermenileri askerlerle jandarmaları silahtan soyutlayarak, onları yol inşaatında ve malzeme nakliyatında kullanılmak üzere iş taburlarına nakletmesi oldu."

Ermeni Hınçak Gönüllü Alayının ikinci bölüğü "Yeridasaret Hayastan" (Genç Ermenistan) gazetesinden. 20 Temmuz 1915

Clair Price ise şöyle yazmaktadır:

"1908 Anayasası gereğince Enver Hükümetinin askerlik çağına gelmiş Türkler gibi Ermenileri de silah altına çağırmak hakkı vardı, ama, silahlı bir karşı koyma, özellikle Zeytun'da derhal başladı. Doğu hudutları boyunca Ermeniler Rus ordusuna kaçmaya başladılar. Enver Hükümeti geri kalanların sadakatinden şüphe ederek onları iş taburlarına sevk etti."

Osmanlı Hükümeti 3 Ağustos'ta seferberlik ilan etmişti. Zeytun'lu Ermeniler Osmanlı bayrağı altında bulunmayı istemeyerek kendi subaylarının yönetiminde bir Zeytun Fedai Alayı kurarak bölgelerini korumak istemişler, tabiatıyla kabul edilmeyen bu talepleri üzerine 30 Ağustos tarihinde fiilen isyan etmişlerdir. Takip sonunda 60 kadar asi silahları ile yakalanmış ve bir süre sakinlik oluşmuşsa da Aralık ayında, Zeytunlular yeniden mülkiye memurlarına ve jandarmalara saldırmaya başlamışlardır.

1915 Mayıs ayına gelindiğinde, Ruslar Doğu Anadolu'da ilerler, İngiliz ve Fransızlar Çanakkale'yi zorlar ve Güney'de kanal harekatı yapılırken, ülkenin iç durumu budur. Zeytun, Van ve Muş'ta isyan çıkmıştır. Van isyanı, şehrin Rusları tarafından işgaline yol açmıştır. Zeytun ve Muş isyanı devam etmektedir. Ülkenin her tarafı asker kaçakları ile dolu, her taraf çetelerin saldırılarına maruz, eli silah tutan Türklerin askere gitmeleri neticesinde meydan Ermenilere kalmıştır. Devlet bir taraftan savaşırken, bir taraftan da isyanlarla uğraşmaktadır. Osmanlı böyle bir durumda tehcir kararı almak zorunda kalmıştır(1).

Türkiye'deki Ermenilerle ilgili olarak savaş içinde alınan bir karar daha vardır ki, Patrikhane'yi ilgilendirir. 10 Ağustos 1916 tarihli Takvim-i Vekayi'de neşredilen yeni bir nizamname ile, Türkiye'deki Ermeni Kiliselerinin Eçmiyazin (Vagrsabat: Erivan'ın batısında) ile ilgisi tamamen kesilmiş, Sis ve Akdamar Katogikoslukları birleştirilip, Katogikosluğun merkezi Kudüs'e nakledilmiş ve İstanbul Patrikliği de bu Katogikosluğa bağlanmıştır. İstanbul Patriğinin ise ancak mezhepler nezareti ile temas edebileceği hükme bağlanmıştır. Nizamname ayrıca Patrik seçimi ve Patrikhane Meclislerine de yeni bir şekil vermiştir(2).

KAYNAK:

(1) Gürün, Kamuran, Ermeni Dosyası, TTK Basımevi, Ankara 1983, sh. 193-209
(2) Gürün, a.g.e., sh. 229


   MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ TÜRK ERMENİ İLİŞKİLERİ (1919-1922)


Ermeni Hınçak alayı sekizinci bölük birinci takım kumandaları askerleri ve kızılhaç heyeti.

Ermeni Hınçak alayı sekizinci bölük birinci takım kumandaları askerleri ve kızılhaç heyeti. 

Birinci Dünya Savaşı’nda Türk ordusuna karşı, Galip Devletler yanında savaştığını ileri süren Ermeniler, İmparatorluk topraklrının paylaşılmasıyla ilgili olaral Paris’te toplanmış bulunan konferansta sahneye çıktılar ve doğuda Kafkasya’dan Akdeniz’e kadar uzanan ve Anadolu’nun hemen hemen yarısını içine alan, “Büyük Ermenistan” kurma hayallerini savundular. Ermeniler bu emellerini gerçekleştirmek için, Birinci Dünya Harbi sonlarında Erivan bölgesinde kurmuş oldukları Ermenisdtan devleti sınırları içinde ve dışında kalan, özellikle Erivan, Kars ve Nahçıvan bölgelerindeki Türkleri kitle halinde yok etmeye ya da başka yerlere göçe zorladılar. Ermenilerin Türkleri katletmesi olayları, Türk Ordusunun Mondros Mütarekesi hükümlerine göre bölgeden çekilmesi üzerine daha da yoğunlaştı.

Bölgede yaşayan Türk halkı kendilerini Ermenilere karşı korumak için milli şuralar kurdular. Bunlar Artvin, Ahıska bölgelerinde Acara Milli Şura Hükümeti, Kars, Ardahan, Göle bölgesinde Güneybatı Kafkas Cumhuriyeti, Kağızman Milli Şurası, Kulp, Zenginbaşar, Nahçıvan ve Ordubad Milli Şuraları idi.

Anlaşma Devletleri ve özellikle İngiltere, Türkiye’nin doğuda Ruslarla bağlantı kurmalarını engellemek için Dünya Savaşı sonlarına doğru Azerbaycan, Gürcüstan ve Ermenistan’da oluşan bir Kafkas Bloku kurmuşlardı.

Kurulan bu Şura Hükümetlerinin komşuları Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan 9 Nisan 1918’de Rusya’dan ayrılıp Kafkaslar Ötesi Birliği Cumhuriyeti’ni kurdular. Arkasından Gürcistan istiklalini ilan edip Almanların himayesine girince bu Cumhuriyet dağıldı ve üç bağımsız devlete bölündü.

Mondros Mütarekesinden sonra bir generalin komutasında Kars’a gelen İngiliz birliği, başlangıçta Milli Şura’yı kabul etmişti. Fakat 13 Nisan 1919’da Şura’yı basarak dapıttılar ve bölgenin idaresini ellerine aldılar. 29 Nisan 1919’da ise Kars’a Ermeni askerlerini getirerek idareyi Ermenilere devrettiler. Böylece Ermeniler İngilizlerin yardımıyla Türk topraklarına girdiler ve Güneybatı Kafkas ile Nahçıvan Şura Hükümetlerinin bölgelerini işgal ettiler.

Ermeni çeteleri işgal ettikleri bölgelerdeki Türkleeri katletmeye devam ederken silahlı kuvvetleri ile de hudutlarını genişletmek için hazırlıklarını sürdürdüler, İngilizlerden yeteri kadar asker yardımı aldılar, Batı Anadolu’da Yunanlıların Milen Hattından ikinci işgal harekatına başladıkları gün (22 Haziran 1920) Ermeniler de doğudan batıya Oltu Bardız’a doğru taaruza başlamışlardı.

Oltu bölgesinde çok kanlı çarpışmalar oldu ve Kuvayi Milliyenin yaptığı baskınlar sonucunda Ermeni taarruzları kırıldı.

Bardız bölgesinde ise Kuvvayi Milliye, üstün Ermeni kuvvetleri karşısında tutunamayarak geri çekilmek zorunda kaldı. 9uncu Türk Kafkas Tümeninin karşı taarruzları ile bu bölgedeki Ermeniler de bozguna uğratıldı.

Tümeninin karşı taarruzları ile bu bölgedeki Ermeniler de bozguna uğratıldı.

Ermenilerin Türk topraklarının işgalleri sırasında, Gürcülerde İngilizlerin yardımıyla önce Ahıska’yı işgal ettiler. 1920 Şubat ayı içinde ise Şavsat’ı, Ardanuç’u ve Ardahan’ın bir kısmını işgal ettiler. Batum’u da işgal etmek üzere hazırlandıkları sırada bölge halkının İngilizlere müraacatı üzerine işgal edemediler ve Batum civarı İngilizlerin kontrolünde kaldı.

3 Mayıs 1920’de Sovyet Kızılordusunun Gürcistan üzerine yürümesi karşısında Batum’da bulunan İngilizler, Gürcüleri Bolşeviklere karşı direnmeyi teşvik maksadıyla 7 Mayıs 1920’de Artvin’deki kuvvetlerini çekerek burasını Gürcülere teslim ettiler. Ayrıca Gürcistan’ın ekonomik çıkarlarını sağlama bağlamak kaydıyla, daha önce tarafsızlığını ilan ettikleri Batum’u da Gürcistan’a terk ettiler.

Ermenilerin gerek yukarıdaki Türkler aleyhini geliştirdikleri olaylara, gerekse Haziran 1920’den itibaren Oltu bölgesinde başlattıkları taarruz ve işgal hareketlerini TBMM Hükümeti olarak artık bir son vermenin zamanı gelmişti. Ayrıca bu sıralarda siyasi yönden Ruslar ile başlayan ilişkileri geliştirebilmek bakımından, direkt olarak sınırdan bağlantı kurmak ve işgal altındaki Türk topraklarını kurtarılmak zorunlu bir hal almıştı.

Doğu Cephesinde harekata katılabilecek Türk Kuvvetlerinin durumu şöyle idi:

Mondros Ateşkes hükümlerine göre doğudaki Türk kuvvetlerinin, Kafkasya ve İran’ı boşaltıp 1878’den sonraki sınır gerisine çekilmesinden sonra 9 uncu Ordu lağvedilmiş ve yerine 15 nci Kafkas Tümenleri ile 12 nci Piyade Tümeni ve Erzurum Mustahkem Mevkiinden oluşan bu kolordunun Doğu Cephesindeki konuşu şöyleydi:

15 nci Kolordu Karargahı ve Bağlı Birlikleri Erzurum’da; 11 nci Kafkas Tümeni Doğu Beyazıt-Van-Erciş Bölgesinde, 12 nci Piyade Tümeni Horosan doğusunda ; 3 üncü Kafkas Tümeni Trabzon bölgesinde; 9 uncu Kafkas Tümeni Erzurum- Hasankale bölgesinde bulunuyorlardı. Bunların dışında Kuvvayi Milliye ruhu ile teşkil edilen Çoruh Grubu Gürcülere karşı Artvin bölgesinde, 1 nci ve 2 nci Grupları Karadeniz kıyılarını korumak üzere Arhavi ve Rize bölgesinde, Pontus çetelerine karşı mücadele veren 3 ncü Grup Trabzon’da, 4 ncü Grup Gümüşhane’de, Alpaslan Grubu Giresun bölgesinde bulunuyor idi.

Ermeni Kuvvetleri: Birinci Dünya Savaşı sonlarına doğru Türk ordusuna bir çok kez yenilerek parçalanmış olan Ermeni ordusu, İngilizlerin desteği ile yeniden düzenlenmekteydi. 15 nci Kolordu Komutanlığı’nın istihbaratına göre, üç piyade tümeniyle bir süvari tugayı ve kolordu topçusundan oluşan 7 nci Ermeni Kolordusu’nun 15 Mayıs 1919’daki konuşu da şöyleydi:

7 nci Kolordu Karargahı ve bağlıları Erivan’da; bir piyade tümeni Erivan çevresinde diğer bir piyade tümeni Gümrü (Leninakan), bir tümeni de Kars çevresinde bulunuyordu.

Yukarıda açıklanan amaçların gerçekleşti­rilmesi için Kazım Karabekir Paşa komutasın­daki Doğu Cephesi Komutanlığı birlikleri, TBMM'den aldığı yetkiyle 28 Eylül 1920'den iti­baren Sarıkamış-Kars-Gümrü (Leninakan) genel doğrultusunda taarruza başladı. 29 Eylül'­de Sarıkamış, 30 Ekim’de de Kars geri alındı. İleri harekatını sürdüren Türk kuvvetleri, 7 Kasım 1920'de Gümrü’deki son Ermeni direnişi­ni kırarak, doğuda ilk zaferini kazandı.

Ermenilere karşı girişilen bu harekat so­nunda tesbit edilen iki taraf kayıpları şöyleydi:

Türk Kayıpları : Toplam 6 şehit, 21 yaralı­dan ibaretti.

Ermeni Kayıpları : 51'i Kars'ın işgaliyle ilgili harekat ve muharebelerde olmak üzere, toplam 95 ölü, yine Kars'a yapılan harekatta, içlerinde biri bakan olmak üzere bir kısım yük­sek memurlarla birlikte üçü general ve çeşitli rütbede 50 subayla, sayılan 500'ü bulan er esir edilmişti.

Gümrü (Leninkan) Barış Antlaşması (3 Aralık 1920)

TBMM' Hükümeti kuvvetlerinin Doğu Cep­hesinde askeri alanda Ermenilere karşı elde etmiş olduğu zafer üzerine, 28 Kasım 1920'de Gümrü de toplanmış bulunan Türk ve Ermeni delegeleri arasında 2/3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması imzalandı.

17 Kasım 1920'de yenilgiyi kabul ederek mü­tareke istiyen Ermenilerden mütareke şartı olarak biner mermisi ile birlikte 2000 tüfek, 3 batarya seri ateşli dağ topu, koşulu 40 makinalı tüfek alındı.

Bu Antlaşma gereğince doğuda tes­bit edilen sınır sonradan Moskova ve Kars Ant­laşmaları ile de kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin Doğu sınırdır. Bununla Türk toprakları olan Kars İl’i anavatana kavuştuğu gibi Ermeni işgalin­deki Iğdır ve Tuzluca İlçeleri de, Kars İl'i sınır­ları içinde olarak Türkiye'ye bırakılmış oluyor.­

Antlaşma'nın 18 nci Maddesi’ne, göre, bu Antlaşma iki tarafın hükümetlerince onaylana­cak ve suretleri Ankara'da, teati edilecekti. Fakat Antlaşma'nın imzasından bir gün sonra Ermeni Taşnak Hükümeti orta­dan kaldırılmış ve Ermenistan, Kızıl Ordu tara­fından işgal edilmişti. Bu yüzden Gümrü Ant­laşması da onaylanamamıştı. Bunun yerine, ön­ce 16 Mart 1921'de Moskova Antlaşması, daha sonra 13 Ekim 1921'de Türkiye - Sovyet Rusya ve Ermenistan arasında Kars Antlaşma­sı imzalanarak yürürlüğe girmiştir. Kars Ant­laşması hükümleri Moskova Antlaşması hüküm­lerinin aynıdır.

Doğu Cephesi Komutanlığı'nca Ermenilere karşı girişilen harekatın zafere ulaşmasıyla doğuda Ermeniler ile imzalanan Gümrü Antlaş­ması, ANKARA HÜKÜMETİ'nin ilk siyasi anlaşmasıdır. Ermeniler, bu ve diğer anlaşmalarla Sevr Anlaşmasını reddetmişler ve bugünkü Türk-Ermeni sınırını kabul etmişlerdir (*).

(*) Görgülü, İsmet; Ana Hatlarıyla Türk İstiklal Harbi, Kastaş Yayınevi, 2. Baskı 1999, s.53-60


.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder