6 Kasım 2014 Perşembe

ERMENİ KİLİSELERİ VE TERÖR BÖLÜM -4






ERMENİ  KİLİSELERİ  VE  TERÖR BÖLÜM -4


Tanin Gazetesi ise 11 Ağustos 1916 tarihli nüshasında, hükümetin Patrikhane ile ilgili o sıradaki görüşünü belirterek, âdeta devlet içinde devlet sayılan "Millî Meclis-i Umumî" ile Patrikleri ve rahipleri Ermeni Komiteleri'ne yardımcı olmakla suçlamaktadır. Anılan nüshada özetle şöyle denilmektedir:

"Patrikhane'ye, bu meclisi kurma hakkı verildiği günden itibaren (1863), Ermeni meclisi siyasî bir kuruluş hâlini almış, Ermeni partileri kurulmaya başlamış, propagandalar yapılmış, sokaklarda dövüşler, mecliste gürültüler olmuş, dinî işler bir tarafa bırakılarak, siyasî programlar ile uğraşılmaya başlanılmıştır. Bu Ermeni partileri mükemmel ihtilâl programları yapmışlar, kimi İngilizlere kimi Ruslar'a taraftar olmuş, kimi başlı başına bağımsızlık hülyalarına kapılmışlardır. Patrikler, makamlarında durabilmek için bu partiler ile uzlaşmaya mecbur olmuşlar, patrikhane meclisleri de dinî görevlerini bırakıp siyaset ile uğraşmak zorunda kalmışlardır... Dünyanın hiçbir tarafında böyle bir meclis bulunamaz... Patrikhane, patriklerin değil, dışarda her türlü yıkıcılığı yapabilen politikacıların eline düşmüş bulunuyordu. Bu suretle, birtakım yıkıcılar, bir yandan rahipleri yıkıcılık yapacak adamlardan seçtirmişler, diğer taraftan da bu rahipler vasıtası ile yıkıcılığa ve örgütlenmeye devam etmişlerdir."

Osmanlı imparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkacak ve İtilâf Devletleri ile 30 Ekim 1918 tarihinde yaptığı Mondros Mütârekesi hükümlerine göre toprakları işgal edilecekti. Artık vatanın kurtuluşu ve yeni bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması safhası başlayacaktı.

Ermenilerin hukukî durumları hakkında üçüncü bir düzenleme ise Mondros Mütârekesi'nden sonra, 11 Kasım 1918 tarihinde kurulan Tevfik Paşa Hükümeti tarafından yapılmıştır. İttihat ve Terakki Hükûmeti'nin gerçekleştirdiği 1916 yılındaki düzenlemeye tepki olarak, altı madde hâlinde 18 Kasım 1918 tarihinde yayınlanan ve "27 Ramazan (1) 279/18 Mart 1863 Tarihli Ermeni Katogigos ve Patrikliği Nizâmnâmesi'nin İlgası Hakkında Nizâmnâme (Lâyiha)" adını taşıyan yen nizâmnâme ile 1916 Nizâmnâmesi yürürlükten kaldırılmış, böylece Ermeniler tekrar 1863 Nizâmnâmesi'nin hükümlerine tâbi olmuşlardır. Böylece, 1916 Nizâmnâmesi ile zararlı çalışmaları zapt ü rapt altına alınmış olan Patrikhane, 1863 Nizâmnâmesi'nin tekrardan yürürlüğe konması ile eski faaliyetlerine başlayacaktır. 

Patrik Zaven Efendinin Çalışmaları 

Mondros Mütarekesi, Ermenistan kurulması ortamı için önemli bir adım idi. 1918 Nizâmnâmesi hükümlerine uygun olarak 6 Aralık 1918 tarihinde İstanbul'a gelen Ermeni Patriği Zaven Efendi, bağımsız bir Ermenistan kurulması için bir teşkilât kurmuş, silâh, mermi ve para yardımlarını toplayarak maddî yönden noksanlarını tamamlamaya çalışıyor, Rum Patrikhanesi'nden de geniş ölçüde destek alıyordu.
Yoğun bir propaganda ve siyasî faaliyet içinde bulunan Ermeniler, bir Ermenistan kurulması yolundaki isteklerinin müttefiklerince (İngiltere-Fransa) kabul göreceğini düşünüyorlardı. Bu sebeple, Türkiye Ermenilerinin temsilcisi olduğu sıfatı ile Bogos Nubar Paşa, 30 Kasım 1918 tarihinde İtilâf Devletleri'ne başvurarak, bağımsız bir Ermenistan'ın kurulmasını ve bu bağımsızlığın İtilâf Devletleri ile Cemiyet-i Akvam'ın himayesi altına konulmasını istemişti. Diğer taraftan, aynı meselenin gerçekleşmesi hususunda çalışmalarda bulunmak üzere Patrik Zaven Efendi de, 12 Şubat 1919 tarihinde İstanbul'dan Paris'e ve oradan da Londra'ya hareket etti. Bogos Nubar Paşa ile de görüşerek onu bazı hususlarda aydınlatan Zaven Efendi, bir taraftan da Lord Cecil, Lord Curzon ve yardımcısı Lord Harding ile görüştü, Fransız Chambon ve Yunan Başbakanı Venizelos ile müzakerelerde bulundu. Ermeniler'in minnettarlığını arzetmek üzere İngiltere Kralı V. George'u da ziyaret etti. Londra'dan Paris'e dönüşünde ise Fransa Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile görüşen Zaven Efendi, sonuçtan çok emin görünüyordu. Ancak Ermeniler isteklerinde, demokgrafik, etnik, politik, ekonomik ve diğer bakımlardan haklı olup olmadıklarını düşünmüyorlardı.

Ermeniler, Mondros Mütârekesi'nden sonra diplomatik faaliyetlerde bulunmak ve propagandaya girişmek üzere Paris'e üç ayrı heyet göndermişlerdi. Bunlar, Bogos Nubar Paşa'nın başkanlığındaki "Avrupa Millî Ermeni Delegasyonu", "Ermenistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Avedis Aharonyan'ın başkanlığındaki "Ermeni Cumhuriyeti Delegasyonu" ve Kilikya (Sis) Ermeni Katogigosu Paul Terziyan'ın başkanlığında kurulmuş bir din adamları (ruhanî) Delegasyonu idi. Bogos Nubar Paşa ve Avedis Aharonyan, 26 Şubat 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı'nın "Onlar Şûrası"na verdikleri muhtıra ile Kafkasya'dan Akdeniz'e ve Karadeniz'den Suriye Çölü'ne kadar uzanan bir Ermeni Devleti'nin kurulmasını teklif etmişlerdi. Ancak özellikle, İngiltere ve Fransa arasındaki bölgeye hakimiyet mücadelesi, konunun bir müddet daha sürümcemede kalmasına sebep olacaktır. 

Ermeni Kilisesi Hakkındaki Yorumlar ve Düşünceler
Gevond Turyan'ın Düşünceleri 

Ermeni Kilisesi'nin, Ermenilerin ruhu olduğunu, çeşitli yazarların ifadeleri ile daha önce belirtmiştik. Ermeni Piskoposu Gevond Turyan'ın haftalık bir Ermeni dergisi olan Dadjar'da yayınladığı makaleleri daha sonra, bir kitapta toplanmış ve 1917 yılında İstanbul'da basılmıştır. Bu kitapta yer alan bilgiler, Ermeni Kilisesi'nin bir itirafnâmesi niteliğinde olup, Ermeni Komiteleri'nin, Patrikhane'nin ve Ermeni Cemiyetleri'nin gerçek yüzlerini ortaya koymaktadır. Gevond Turyan, Ermeni Kilisesi ve ruhanîlerinin Osmanlı Devleti'nin yıkılmasındaki rollerini şöyle açıklamaktadır:

"Dinî cemaatlar, uzun zamandan beri, Ermeni İhtilâl Partileri'nin inkılâp ocakları olmuş ve en şeytanî programlar buralardan hazırlanmıştır. Dinî merkezler, silâh depoları ve komplo ocakları olmuştur... Dinî liderler, söz ve yazı ile, kendilerine güvenmiş olan halkı isyana teşvik ediyorlardı. Artık vaazlarda yüce sözler ve İncil'in doktrini zikredilmiyordu. Sadakat ve doğruluk yerine isyan; insanlık yerine kin ve intikam; ahlâk yerine alçaklık ve rezillik vaazediliyordu... Dinî liderler, komiteler tarafından organize edilmiş bayramlara, toplantılara, törenlere başkanlık ediyorlardı."

"Ne Ermeniler'in en yüksek dinî lideri Eçmiyazin Katogigosu, ne Ermenilerin kaderini omuzladığını iddia eden en yüksek Kilise yetkilileri, ne bu ihtilâl partilerinin yetkili şefleri, ne diğer Ermeniler, Türkiye dışında, bizim, diğer hiçbir otoritenin hâkimiyeti altında varlığımızı korumaya muktedir olmadığımız ne açıklayabildiler, ne de kavrayabildiler."

"Ermeniler, 600 yıldan beri, başka hiçbir millet tebaasının ne gördüğü, ne tanıdığı geniş bir sosyal ve dinî hürriyetten istifade ederek Türkiye'nin toprağında Türkler ile yanyana yaşadılar... Komiteler, gerçekleri inkâr etmişler ve en itibarlı tebaa olarak, şanla, şerefle yaşama imkânı bağışlayan bu ülke üzerinde, kin, nefret ve ayrılık tohumlan ekmişlerdir."

Ermeni tarihçileri ve yazarları, Gevond Turyan'ın bu kitabını kasıtlı olarak kullanmazlar, görmezlikten gelirler. Bu gerçekçi Ermeni din adamı savaş sonrasında, soydaşlarının yarattığı ortamdan huzursuz olmuş ve 1922 yalında Amerika'ya göç etmiş, ancak buradaki Taşnak basınında birçok defalar eleştirilmiştir. Nihayet, 24 Aralık 1933 tarihinde New York'daki Ermeni Kilisesi'ne bir ayini idare etmek için geldiğinde, Taşnak teröristleri tarafından asılsız davaya ihanet ettiği gerekçesi ile bıçaklanarak öldürülmüştür. 

XX. Yüzyıl Sonlarında Anti-Türk Propagandası ve Kilisenin Teröre Desteği 

1919-1921 yıllarında Fransız ve İngiliz kuvvetleri ile birlikte Maraş, Urfa ve Antep'te Müslüman ahaliye, akla ve hayale gelmeyen baskı ve zulüm uygulayan Ermenilerin büyük bir bölümü, Ankara Antlaşması'nı müteakip, Fransızlar tarafından Lübnan'a taşınmışlardı. Böylece Lübnan, Orta-Doğu'da geniş bir Ermeni nüfusuna vatan olmuştu. 1970-1985 yılları arasında, Lübnan'da Türkiye'ye karşı Ermeni terör örgütlerinin yeniden kurulduğu görülmektedir. Bu örgütler arasında,ASALA (Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu), ASALA-RM (ASALA-İhtilâlci Hareketi), JCAG (Ermeni soy kırımı Adalet Komandoları) ve ARA (Ermeni İhtilâlci Ordusu)'yı sayabiliriz.Bu yıllar arasında, Türk ve yabancı kişi ve kuruluşlarına yöneltilen çok sayıda eylem, anılan terör örgütlerince üstlenildi. Ayrıca, Eçmiyazin (Ermenistan) ve Antilyas (Lübnan) Katogigosları da sözde davalarına destek sağlamak için büyük devletler ile temaslarda bulunmuşlardır.

Bazı Ermenilerin, Türkiye aleyhtarı çalışmalarını 1985 yılından sonra terör ortamından, yoğun bir propaganda ortamına kaydırdıkları görülmektedir. Onlar, bu propagandalarında, Osmanlı Devleti'nin son yüzyılından miras kalan dinî ve etnik problemleri, kasıtlı bir şekilde günümüz Türkiye'sinin politikalarına sokmak gayreti içinde bulunmaktadırlar.

1987 yılında ABD'ye giden Eçmiyazin Katogigosu I. Vasgen, çeşitli eyaletlerde düzenlenen ayinler ve toplantılar sırasında hitap ettiği Ermeni asıllı Amerikalılara, "vatana dönüş" temasını işlemiştir. New York, San Francisco ve Los Angeles'e uğradıktan sonra Kanada'ya geçen I. Vasgen, yaptığı konuşmalarında, Avrupa Parlamentosu'nun (asılsız) soy kırımı kabul etmesinden sonra, ikinci aşamada Birleşmiş Milletler'in de aynı konuda karar alması gerektiğini, soy kırımın tanınmasının, Hristiyan bilincinin ve Hristivan adaletinin temel bir konusu olduğunu, bir gün Ağrı Dağı'nın etrafında yeniden bir araya gelineceği temalarını da işleyerek, Ermeni propagandasındaki dinî motife ağırlık vermiştir. I. Vasgen, dinî otoritesini, Sovyetler Birliği'nin Ermenilik siyasetine uygun olarak ustalıkla kullanan bir Ermeni Katogigosu olarak temayüz etmiştir.

XX. yüzyılın propaganda tarihi yazıldığında, herhalde en etkili kampanya olarak, Ermenilerin Türklere karşı açtıkları propaganda savaşı gösterilecektir. Teröristlerin arkasında, çeşitli Ermeni kuruluşları ile bazı Ermeni kiliselerinin bulunduğu artık bilinmektedir. Asılsız Ermeni Meselesi, Türkiye'yi tedirgin etmek yanında, dünyadaki Ermeni millî bilincini ve kileseye bağlılığı dinç tutmak için devamlı gündeme getirilmektedir. Nitekim, Kuzey Amerika'daki ve Batı Avrupa'daki Ermeni kiliseleri, 20 yıl önce tenhalaşmış ve yoksullaşmış oldukları hâlde, şimdi tıklım tıklımdır. İnanılmayacak kadar etkindir. Muazzam fonlara kavuşmuşlardır. Bu sebepledir ki, Türkiye dışındaki Ermeni kiliseleri, dine, ahlâka ve insanlığa aykırı olarak, hiçbir zaman Ermeni terörizmim tel'in etmemişlerdir.

Meselâ, ABD'de Boston yakınlarındaki Water-town'da yaşayan Ermeni papazı Vartan Hartunyan, Ermeni terörü diye bir şeyin varlığını kabul etmemektedir. Bu papaz için var olan tek şey, yalnızca Ermenilere yöneltilen sözde terördür.

28 Ocak 1982 tarihinde Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan'ı şehit eden ve yargılanarak mahkûm olan Lübnan asıllı Hampig Sasunyan için 21 Kasım 1983 tarihinde California Montebello'daki "Kutsal Haç Ermeni Resul Kilisesi"nde bir "Hampig Gecesi" düzenlendi ve günün anlamını belirtmek için yapılan dinî töreni "Batı Ermeni Resul Kilisesi" Başpiskoposu Yeprem Tabakyan yönetti. Terörist katil Hampig Sasunyan'a verilen bu manevî destek, Ermeni kilisesinden kaynaklanıyordu Ve işin en ilginç ve kaygı verici tarafı da toplantının dinî bir kuruluşta düzenlenmesi ve ABD'nin ileri gelen bir dinî lideri tarafından yönetilmesi idi.

"Ermeni Kutsal Haçı'nın Marifetleri" bununla kalmayacaktı. Nitekim, Lizbon'daki Türk Büyükelçiliğini 27 Temmuz 1983 tarihinde basan ve baskın sırasında ölen beş Ermeni teröristi için de, 12 Ocak 1984 tarihinde, Washington D.C.'nin mahallesi olan Chevy Chase'deki Surp Haç Kilisesi'nde; 21 Ocak 1984 tarihinde Illionis, Glenview Ermeni Azizler Resul Kilisesi'nde; 22 Ocak 1984 tarihinde Rhode Island'daki St. Vartanantz Kilisesi'nde ve 29 Ocak 1984 tarihinde New Jersey Ridgefield'deki St.Vartanantz Kilisesi'nde "Lizbon Beşlisi" için ayinler düzenlendi. Bu ayinler, Taşnak Partisi tarafından himaye edilmiştir.

Yakın tarihte, 26 Aralık 1994 tarihinde de, Dağlık Karabağ'da Azeri Türklerine karşı çarpışırken ölen Ermeni kuvvetleri komutanı, ASALA-RM (ASALA-İhtilâlci Hareketi)'nin lideri terörist Monte Melkonyan'ın ölümünün birinci yıldönümünde, California, Pasadena'daki St. Gregory Ermeni Kilisesi'nde bir anma töreni düzenlendi. Törene başkanlık eden Başpiskopos Vahe Hovsepyan, Malkonyan'ın sözde kahramanlığından övgü ile bahsetti. Törene, başta Ermeni kilisesi, Ermeni partileri temsilcileri, Ermeni akademisyenler ve Ermeni basını katılmıştı. Şaşırtıcı bir durum. Katil bir terörist, kilisenin riyasetinde bir Ermeni kahramanı hâline getirilmişti.

Ermeni siyasî isteklerinin temelinde yatan sözde "Ermeni Anavatanı"nı kurtarmak amacı ile, Türkiye dışındaki Ermeni Kilisesi ve onun desteğindeki Ermeni partileri, aşağıdaki doğrultuda bir anti-Türk politika sürdürmektedirler.

1. Ermeni kilisesi ve siyasî partileri, yaptıkları Türk ve Kürt katliamına ait tarihî gerçekleri inkâr etmektedirler.

2. Ermeni Kilisesi ve siyasî partileri, Türklerin Ermenilere soy kırım yaptıkları iddiasını kabul ettirmeye çalışmaktadırlar.

3. Ermeni kilisesinin desteğinde terör örgütleri kuran Ermeni siyasî partileri, Birinci Dünya Savaşı yıllarında olduğu gibi yıkıcı faaliyetlerini sürdürmektedirler.

4. Bu konuda, kilise kaynaklarını seferber eden Ermeni partileri, terörizm, rüşvet ve diğer yıkıcı metodları ile sözde "Ermeni Davası" (Hai Tahd)'na destek vermeyen diğer milletlere mensup siyaset adamlarını, hükümet yetkililerim, insan hakları uzmanlarını ve tarihçileri susturmaya gayret etmektedirler.

5. Ermeni kilisesi ve siyasî partileri, bugün Türkiye'de kendi davalarına hizmet edecek misyon kurmak için çaba sarfetmektedirler.

Türkiye dışındaki Ermeni ruhanîleri ve parti liderleri, yukarıda belirtilen yollardan istifade ile, milletlerarası diplomatik camianın, asılsız "Ermeni Meselesi"ni gündemde tutmak için çalışmaktadırlar. 

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder