6 Kasım 2014 Perşembe

ERMENİ KİLİSELERİ VE TERÖR BÖLÜM -3





ERMENİ  KİLİSELERİ  VE  TERÖR BÖLÜM -3


Nerses Varjabedyan'ın 1884'te ölümünden sonra 1885'te, yerine Erzurum Piskoposu Harutyun Vehabedyan (1885-1888) Patrik seçildi. Vehabedyan, Mıgırdiç Hırimyan ve Nerses Varjabedyan'ın takip ettikleri politikayı tasvip etmemiş ve Türkiye Ermenilerinin durumunun ıslâhı için Avrupa'dan umut ve medet beklemenin faydasızlığına inanmış idi. Bu sırada, eski Patrik Hırimyan ve arkadaşları programlarına ve bozgunculuklarına devam ediyorlardı. Diğer taraftan, Ermeni piskoposları da kendilerine verilen programa (talimata) uygun olarak Doğu Anadolu vilâyetlerinde, faaliyette bulunuyorlar ve Avrupa'nın müdahalesini sağlamak için, ne yapmak mümkün ise hepsine başvurmaktan çekinmiyorlardı. Harutyun Vehabedyan, yurt dışında olduğu kadar vilâyetlerde de yavaş yavaş ve gizli olarak yapılan hazırlıklardan haberdar idi. Bu arada, Kudüs Ermeni Patriklik Makamı, Patrik Yesayi Karabedyan (1864-1885)'ın ölümü ile boşalmıştı. Bu hadise ve ileride meydana gelebilecek bazı sıkıntıları ve güçlükleri sezen Harutyun Vehabedyan, Kudüs Patriği olmak için İstanbul Patrikliği'ni terk etmeye karar verdi. Nihayet, kendisi, Bâb-ı Âlî'nin istemeyerek onayı ile Kudüs Patriklik Makamı'na getirildi.

Üç yıl patriklikte kalan Harutyun Vehabedyan'ın döneminde, Ermeni isyan komiteleri teşkilâtlarını genişletmişler, Avrupa ve Amerika'da şubeler açmışlardı. Artık Ermeni milliyetçiliği, başka bir ifade ile muhtariyet isteyen ihtilâlci hareket, kilisenin yanında, Ermeni İhtilâlci Partileri'ne geçiyordu. Belli bir etkinlik kazanmış, Avrupa'daki öncülerin modeline göre örgütlenmiş, kendi yayın organına sahip ilk Ermeni siyasî partisi "Armenagan", 1895 yılında Van'da kuruldu. 1887'de ise Ermeniler, Cenevre'de ilk Marksist partilerini kurdular. Bunlar, daha sonra 1890'da "Hınçak İhtilâlci Partisi" adım alacaklardır.

Harutyun Vehabedyan'dan sonra yerine, tarafsız bir papaz olarak bilinen İzmit Manastarı Başrahibi Horen Aşıkyan (1888-1894) geçti. Bunun zamanında da, vilâyetlerde çıkan âdi olaylar, oradaki piskoposlar tarafından büyütülüyor, bunlara istenilen şekil verilerek Avrupa'ya "Türk zulüm ve işkencesi" (!) şeklinde aksettirilerek, müdahale edilmesi isteniyordu. Diğer taraftan, Rusya'da Çar'ın, ülkesindeki radikalizmi yok etmek için uyguladığı baskılar sonucu dağılan Ermenileri birleştirmek amacı ile 1890 yılında Tiflis'te "Ermeni İhtilâlci Federasyonu" (Taşnak) kuruldu. Artık isyanlar, hiç de rastlantısal olmayan bir kronoloji ile birbirini izleyecek idi. 28 Haziran 1890 tarihinde, Erzurum'da kanlı bir isyan çıkartıldı. Bu isyanda binlerce Müslüman kanı akıtıldı. Bunu, 15 Temmuz 1890 tarihinde Kumkapı Nümayişi, Merzifon, Kayseri ve Yozgat isyanları takip etti. Komiteciler, istedikleri faaliyeti göstermiyor kanaati ile Patrik Horen Aşıkyan'a suikast tertip ettiler. Patrik sadece yaralandı ve bu hadise üzerine istifa etti.

Horen Aşıkyan'in yerine, Mısır'ın eski Ermeni Patriği Mateos İzmirliyan (1894-1896), İstanbul Ermeni Patrikliği'ne seçildi. İzmirliyan'ın Patrik seçilmesi, Hınçaklar'ı sevindirmisti.O, komitelere bağlı ve üye olan memurları da hizmetine aldı. Kendisi, sadece ihtilâl ve isyan fikrini yaymakla kalmıyor hükümetin yaptığı bütün işleri en ağır bir dille eleştiriyor, İngiliz Büyükelçiliğine ve Londra gazetelerine raporlar gönderiyordu.

Mateos İzmirliyan'ın döneminde Ermeni bağımsızlığı için yapılan isyanlar, hemen her vilâyette süratle yayıldı. Bu isyanlar, II. Abdülhamid'in dirayeti sayesinde kısa zamanda bastırılmıştı. İngiliz politikasının ilham ettiği ümitlerin boşa çıktığı gören ve acı bir şekilde hayal kırıklığına uğrayan Ermeniler, artık Mateos İzmirliyan'dan bıkmışlardı. Ayrıca, daha Patrik seçildiği günden itibara onun uzlaşmaz tavrını tasvip etmeyen Ermeni aristokratları ve Bâb-ı Âlî hizmetindeki yüksek seviyeli memurlar ona istifa etmesini tavsiye ediyorlardı. İngiltere Büyükelçisi Philip Currie de ondan desteğini çekmiş idi. Hatta, Ayan Meclisi üyesi Ermen Abraham Kara Kehya Paşa da, ona, kendisinin artık kendi halkına faydalı olamayacağını ve bu sebeple Patriklik Makamı'nda oturmaya devam edemeyeceğini söylemişti. Bütün bu olumsuzluklar Mateos İzmirliyan'ın istifasına sebep oldu. İstifa eden İzmirliyan, 1896 Eylül'ünde Kudüs'e gitti Ancak, II. Meşrûtiyet'in ilânından sonra İstanbul'a dönebilen İzmirliyan, ikinci defa olarak Patrik (1908-1909) ilân edilecektir.

Patrik Mateos İzmirliyan'ın istifasından sonra Bursa Piskoposu Mgr.Bartolomeos, Patrik vekili olarak tayin edildi. Bâb-ı Âlî, İzmirliyan'ın Patrikliği zamanında mevcut bulunan sivil ve dinî meclislerin yerine, din adamlarından ve 8 lâik üyeden müteşekkil bir Karma Meclis'i geçici olarak görevlendirdi. Az sonra, 26 Ağustos 1896 tarihinde İstanbul'da Taşnak Partisi'nin düzenlediği "Osmanlı Bankası Baskını" vuku buldu. Artin Dadyan Paşa'nın başkanlığında toplanan Karma Meclis ise bu sırada, Malakya Ormanyan'ı İstanbul Ermeni Patriği (1896-1908) olarak seçti. Patrik Ormanyan, Apdülhamid'in tahta çıkışının 25. yıldönümü münasebeti ile, Kumkapı Kilisesi'nde "Allah'a Şükür Ayini" yaptı, ayrıca, Ermeniler'in Osmanlı İmparatorluğu'na bağlılık sebeplerini açıklayan konuşumasının ardından, Padişah'ın iyiliği için dualar okundu. Osmanlı Hükümeti de Ermenilere daha fazla güven vermeye ve onların sadakatini yeniden kazanmaya koyuldu. Padişahın çıkardığı bir af sonunda da, sürgün edilmiş veya hapsedilmiş bütün Ermeniler serbest bırakıldı.

Ermeni din adamları ise bu dönemde de yıkıcı faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Uğranılan hayal kırıklığı ve ümitsizlik Ermenileri yeni maceralara itecek ve yeni hayaller peşine düşürecektir. Nitekim,Adana bölgesi Piskoposu Paul Terziyan, Maraş ve Adana bölgelerini içine alan küçük hayalî bir Ermenistan Devleti'nin kurulması çalışmalarını başlatacaktır. O, Fransız Hariciye Nazırına yazdığı 6 Temmuz 1898 tarihli gizli mektubunda, Osmanlı Hükûmeri'ni şikâyet ederek Fransa'nın himayesinde küçük bir Ermeni Devleti'nin kurulmasını öngörüyordu. Ancak, bu teklif II. Abdülhamid tarafından öğrenilmiş ve kesinlikle reddedilmiştir.

1899 yılında ise Minaz Çeraz ile çeşitli yerlerden seçilmiş olan heyetler, Lahey Barış Konferansı'na müracaat ederek Ermenistan'ın bağımsızlığı yolunda bir muhtıra vermişlerdi.

Patrikhane tarafından yönlendirilen Ermeni komiteleri de, 1905 yılında Paris'te yaptıkları bir kongrede, Kilikya (Adana, Maraş ve havalisi)'da bir Ermeni Devleti kurulmasına karar vermişlerdi. Aslında bu karar yine, haç ve kılıcın ittifakı idi. 

Meşrûtiyet'in İlânı, Kilise-Taşnak-Hınçak İşbirliği, Piskopos Muşeg 

23/24 Temmuz 1908 tarihinde II.Mesrûtiyet'in ilânından sonra, ihtilâlci ve politik mahiyete sahip olan Ermeni komiteleri, Meşrûtiyet'e bağlılıklarını ve onun korunmasına çalışacaklarını ilân etmişlerdi. Komiteler, yayınladıkları programlarında da, ihtilâlci görünümlerinden uzaklaştıklarını özellikle beyan ediyorlar ve Osmanlı Devleti'nin yükselmesi için çalışacaklarını vurguluyorlardı. Ancak, komiteler az sonra yavaş yavaş eski faaliyetlerine geçeceklerdi. Komitelerin muhtelif gazetelerinde Meşrûtiyet'in ilk günlerinde Berlin Antlaşması'nın 61. Madde'sinden vazgeçildiği ilân edilmişken, yine eski iddialar üzerine yazılar çıkarmaya başlamıştı. Eski hatıraların ihya edildiği, Ermeni bayraklarının, Ermeni ihtilâl ve isyan telkin eden eserlerin, marşların, millî şiirlerin, millî piyeslerin ortaya çıktığı görülüyordu. Silâh ithalâtına büyük önem veren komiteler, en ufak köylere kadar şubelerini genişletip üyelerinin silâhlanmasına büyük gayretleri ile çalışıyorlardı.
Patrikhane ise bütün varlığı ile tam bir komiteci yatağı olmuştu. Öğretmenler ve vilâyetlerdeki piskoposlar, uzun bir tetkikten sonra, genç ve müfrit papazlardan seçiliyor ve bunlar komiteler hesabına çalışıyorlardı. Komiteciler, Ermenilerin bulunduğu yerlerde hakimiyet ve üstünlük sağlamak için piskoposlukları elde etmeye gayret sarfediyorlardı. Başka bir ifade ile Ermeni Kilisesi, Meşrûtiyet sonrasında da terörün içindeki yerini alıyordu.

Bitlis Rus Konsolosu tarafından İstanbul'daki Rus Büyükelçisi'ne gönderilen 3 Aralık 1910 tarihli ve 602 numaralı rapor, kilise ile Taşnak mensupları arasındaki ilişkiyi bütün açıklığı ile gösterir mahiyettedir. Taşnak Komitesi'nin Bitlis ve Muş'daki faaliyetlerinden bahsedilmekte olan Rapor'da:

"Muş'un köylerinde, sözde okullar için para toplayan Ermeni İhtilâlcisi Karnik, Taşnak Komitesi'ne girmeden önce bir papaz idi. Asıl adı, Dacad Vartabed'dir. Sonra ruhanî kisveyi bırakarak Taşnak Komitesi'ne girmiştir. Bundan sonra, diğer Ermeni ihtilâlcileri gibi, o da bir takma ad bulmuştur... Şimdi, Karmen adı ile tanınmaktadır.

Ermeni cemaati ve ruhanî idareleri tarafından temin edilen okullara Taşnak mensupları, müfettiş sıfatı ile gitmektedirler. Taşnak Komitesi üyelerinin, Ermenilerin ruhanî işlerine, geçen yıl içerisinde ve bu yılın başlarında katılmaları önemli bir dereceye çıkmıştır.

Taşnaklar'ın Muş'taki ruhanî işlere müdahaleleri daha fazla hissedilmekte ve buradaki ruhanî memurları kendi arzularına göre zorlamaktadırlar.

Taşnaklar'ın, Muş'un dinî işlerine müdahaleleri, Ermeni din adamlarının vilâyetin diğer bölgelerine gitmeleri hâlinde de kendini göstermektedir. Bir müddet önce, Muş piskoposu Nerses Karahanyan Bitlis'e geldiği zaman, Karmen ondan ayrılmayarak ona refakat etmiştir. Piskopos nereye giderse, Karmen de mutlaka onunla beraber bulunmuştur.

Ermeni ruhanîleri ile Taşnak üyelerinin münasebetleri, siyasî ve diğer konularda tamamen uygunluk arz etmektedir."

Nitekim, 1909 yılında İstanbul'daki "31 Mart Olayı"nın akabinde, devletin geçici olarak hükümetsiz kalması Ermenilere aradıkları fırsatı vermişti. İşte Adana'da Ermeni Piskoposu Muşeg'in teşvikleri ile 14 Nisan 1909 tarihinde meydana gelen Ermeni isyanı, Avrupa devletlerinin dikkatlerim çekerek müdahalelerini sağlamak ve Adana, Maraş, Mersin ve İskenderun'da Hınçaklar'ın da yardımları ile bir Ermeni Devleti kurmak amacı ile yapılıyordu. 13 gün süren Adana olaylarında 20.000'e yakın Türk ve Ermeni ölmüş, Piskopos Muşeg ise ihtilâlin daha ikinci günü İskenderiye'ye kaçmış idi.

Aynı tarihlerde, 29 Mayıs 1909'da, İstanbul Ermeni Patriği Mateos İzmirliyan, 1907 Ekim ayında ölen Eçmiyazin Katogigosu Mıgırdiç Hırimyan'ın yerine Katogigosluk Makamı'na geçmek için İstanbul'dan hareket ediyordu. Yerine Patrik olarak Yegişe Turyan (1909-1911) getirildi. Az sonra da, Patriklik Makamı'na Hovannes Arşaruni (1912-1913) seçilecektir. Piskopos Muşeg'in 1909'da hazırladığı Adana İsyanı'ndan 1913 yılına kadar geçen dört yıllık devre, başta Ermeni kilisesi olmak üzere, komitecilerin, siyasî görüşmeler, meclislere seçilmeler, yabancı elçiler ve hükümet ileri gelenleri ile yaptıkları temaslar ve komite toplantıları; isyan bayrağı altına daha çok komiteci toplamak, zaman kazanmak ve yıpranmış Ermeni ihtilâlciliğini bütün ruhu ile yeniden canlandırmak amacını taşıyordu.

Osmanlı Devleti'nin seferberlik ilân ettiği günlerde (21 Temmuz 1914), Eçmiyazin Katogigosu V. Kevork (1912-1930), Rusya'nın Kafkasya Umumî Valisi Voronçov-Daşkov'a yaptığı riyakârlık ve dalkavuklukla dolu yazılı müracaatında, Ermenilerin himayesini istiyor, buna karşılık Ruslar ile birlikte Osmanlı Devleti'ne karşı savaşacaklarını taahhüd ediyordu. Yine aynı gün, Voronçov-Daşkov, Tiflis'deki Ermeni Millî Konseyi üyeleri, bu arada şehrin Belediye Başkanı Hadisyan ile görüşüyor ve ona, eğer Türkler'in altı doğu vilâyeti Ermenilerin yardımı ile ele geçirilirse, burada Ermeni muhtariyetinin tanınacağını ilân ediyordu. V.Kevork, ayrıca, Katogigosluğun resmî gazetesi olan "Araraf'ta, bütün Ermenilere hitaben bir beyânname yayınlayarak (Ağustos 1914), isyan çığırtkanlığı yapıyordu.

1915 yılı ilkbaharının başlarında, yani Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesinden altı ay sonra, kilise güdümlü Ermeni çetelerinin Rusya'nın desteğindeki faaliyetleri şöyle özetlenebilir:

1. Ermeni komiteleri, savaş başlar başlamaz Rus ordusuna katılmayı, onu desteklemeyi, düşman sınırı geçince onlarla birlikte çarpışmayı planlamışlardı,

2. Seferberlik ilânı üzerine askere gitmeyi reddetmişler, silâhlarını alıp dağlara çıkmışlardı,

3. Askere gidenler, silâh ve cephaneleri de çalarak kaçmşlar, komitecilerin emrindeki çetelere katılmışlardı,

4. Doğu Anadolu'nun birçok yerinde gizli komiteler faaliyetlerini arttırmışlar, bomba imalâthaneleri kurmuşlar, silâh depoları teşkil etmişlerdi,

5. Silâhsız ve müdafaasız İslâm ahali üzerine baskınlar yapılmış, günahsız pek çok masum vahşice katledilmişti,

6. Resmî binalara, askerlere, jandarmalara tecavüz ve saldırılar gittikçe şiddetlenmiş, şehit düşen askerlerin sayısı binlerin üzerine çıkmıştı,

7. Çeşitli yerlerde isyanlar başlamış, bilhassa doğuya yaklaştıkça isyan bölgeleri daha sıklaşır olmuştu,

8. Van'da büyük bir isyan başlatılmış, Rus ordusu ve Ermeniler şehri işgal etmeden önce ve ettikten sonra katliam yapılmış, Van ahalisinin büyük bir kısmı öldürülmüştür,

9. Bütün bu hareketlerin başında, Osmanlı Meclisi'ne dahi girmiş bulunan Ermeni milletvekillerinin, tanınmış komitecilerin, papazların, doktor ve avukatların bulunduğu görülmüştür.

Diğer taraftan, Kafkasya ve Doğu Anadolu'da devlete karşı savaşacak"Ermeni Gönüllü Birlikleri" teşkil edilmişti. Bu amaç için Amerika Birleşik Devletleri'nde kurulan "Millî Müdafaa Komisyonu"nun üyeleri arasında, Adana eski Piskoposu Muşeg, Ankara eski Piskoposu Papgen, Kütahya Piskoposu Papgen Köleseryan, Feriköy ve Üsküdar eski vaizi rahip Dirayr da bulunuyordu. Komisyonu teşkil eden üyeler, Türkiye'de yıllarca piskoposluk yapmış olan ruhanî liderlerdi. 

"Ermeni Katogigosluk ve Patrikliği Nizâmnâmesi"(1916) ile 1918 Nizâmnâmesi'nin İlânı 

Ermeni Patrikhanesi'nin ülkeyi parçalama yolundaki faaliyetleri, Patrikhane'ye 1863 yılında devletçe, "Ermeni Milleti Nizâmnâmesi" ile verilen hakların tadil edilmesini gerektirmiştir. 10 Ağustos 1916 tarihinde yürürlüğe giren yeni "Ermeni Katogigosluk ve Patrikliği Nizâmnâmesi" ile biri sırf ruhanî ve üstün durumda Katogigosluk, diğeri yarı ruhanî, yarı siyasî ve idarî Patriklik iki makam yerine, bu ikisinin de yetkilerini toplayan tek bir makam, Katogigosluk-Patriklik Makamı ortaya çıkmıştır. Osmanlı ülkesinde bulunan iki Katogigosluk (Sis ve Akdamar) ve iki Patriklik (İstanbul ve Kudüs) kalkmış, yerlerine tek makam olan Katogigosluk-Patriklik Makamı geçmiş ve onun yeri de devletin siyasî merkezi İstanbul değil, Hristiyanlığın dinî merkezi Kudüs olmuştur. Patrikhane meclislerinde de değişiklik yapılmış, 140 kişilik Genel Meclis (Millî Meclis-i Umumî) kaldırılmış, yerine 12 kişilik Dinî Meclis (Meclis-i Ruhanî) ile Karma Meclis kurulmuştur. Osmanlı Devleti, bu yeni nizâmnâme ile Eçmiyazin Katogigosluğu'nun ve Rusya'nın Osmanlı Ermenileri ile ilişkilerini kesmeyi amaçlamıştır. Böylece,Osmanlı Ermenileri Rusya'nın manevî koruyuculuğundan kurtuluyorlardı. Kudüs Katogigosluğu'nun görev sahası ise bütün Osmanlı İmparatorluğu'nu kapsıyordu Böylece, yeni nizâmnâme Ermenilere bir ümit olarak gösteriliyor, "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az." diye ders verilmek isteniyordu. Yusuf Hikmet Bayur, Ermeni cemaatının 1863 yılından beri, bu yeni nizâmnâme gibi bir nizâmnâme ile yönetilmiş olsa idi, dışarıdan gelen kışkırtmaların daha az tesirli olacağını ve 1915 olaylarının çıkmayacağını ileri sürmektedir.



DEVAM  EDECEK...

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder