26 Nisan 2015 Pazar

İSTANBUL ERMENİ PATRİKHANESİNİN BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİNE YÖNELİŞİ 1850 - 1896 BÖLÜM 1




İSTANBUL ERMENİ PATRİKHANESİNİN BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİNE YÖNELİŞİ

1850 - 1896  BÖLÜM 1 




DAVUT KILIÇ

Rusya'nın Doğu Anadolu Siyasetinde Eçmiyazin Kilisesinin Rolü (1828-1915)

Yrd. Doç. Dr. Davut KILIÇ*
ERMENİ ARAŞTIRMALARI, 
Sayı 2, Haziran-Temmuz-Ağustos 2001
 
Çarlık Rusya, sıcak denizlere inme düşüncesinde kendisine engel olarak gördüğü Osmanlı Devleti’ni yıkabilmek için uzun yıllar plânlı politikalar üretmiştir. Bu plânlardan biri de; Kafkaslar ve Doğu Anadolu üzerinden İskenderun Körfezi’ne inmektir. Bunun için Rusya, bölgede yaşayan İran ve Osmanlı Ermenilerini emperyalist çıkarları doğrultusunda yönlendirme gayretine girmiştir.

Daha XVIII. yüzyılda Rus Çarı I. Petro, Doğu ticaretinden faydalanmak için Ermenilerden istifade etmeyi düşünmüş ve onları Rus topraklarına davet ederek kendilerine dinî ve dünyevî her türlü imtiyazı vermeye hazır olduğunu bildirmiştir[1] . Ermeniler’in Rusya’ya bağlanması ve oradan destek umması, Ruslar’ın Kafkasya bölgesine gerçekleştirdikleri ilk seferlerden başlayarak yeşermiş ve giderek artmıştır. Bu durum da Rusya’nın, Kafkasya ve Doğu Anadolu’ya yönelik faaliyetlerinde gerek siyasal, gerek askeri strateji belirlemesinde etkili olmuştur[2] . 20 Haziran 1804’te İran’la yapılan ilk savaştan sonra İran Şahı’nın bölgedeki otoritesi zayıflamış ve Rusya Eçmiyazin’le komşu olmuştur. Ermeniler bu tarihten itibaren aralarında ırk ve mezhep farkı olmasına rağmen Hıristiyan Rusya’ya karşı olan ilgilerini saklamamışlardır[3] .

Rusya, Kafkasya’da yürüttüğü müstemlekeci siyasetin gereği olarak Bizans döneminden bu tarafa, tarihi Azerbaycan topraklarında dağınık halde bulunan Ermeni ahalinin ve Ermenilerce kutsal sayılan Eçmiyazin Kilisesinin[4] bulunduğu toprakların, Erivan Hanlığının[5] hakimiyetinden çıkarılarak (% 73.8’nin Müslüman olduğu), “Ermenistan Vilayetine” çevrilmesini hedefledi[6] . Rus İncil Cemiyeti, 1815’te Petersburg’da 15 bin Ermenice İncil bastırdı. Bununla yetinmeyen cemiyet daha sonra Osmanlı Ermenilerinin çoğunun Türkçe konuştuğunu dikkate alarak[7] 1822’de Türkçe İncil bastırıp Ermenilere dağıttı[8]. Yine aynı yıl Rus hükümetinin Eçmiyazin Kilisesine gösterdiği yakın ilgiyi bahane eden Katoğikos Ephraim (Efraim), bölgede cereyan eden Osmanlı-İran savaşında Rusya’nın korumasına sığınarak barış imzalanana kadar Çar’ın güvencesi altında kaldı[9] . Bu ilgiden memnun olan Rusya, hedefine ulaşmak için Kafkasya ve diğer doğu bölgelerinde yaşayan Ermenilere karşı faaliyetlerini yoğunlaştırdı[10].

İran Ermenileri’nin Rusya’nın korumasına girme istekleri, XIX. yüzyılın ilk döneminde bölgeye yayılma arzusunda olan Rus ordusunu harekete geçirdi.[11] Aras vadisi boyunca ilerleyen Rus kuvvetleri Ermeni toplumu için mukaddes olan Eçmiyazin şehrini de içerisine alan Erivan bölgesini işgal etti.[12] 5 Mart 1828 yılında Rusya ile İran arasında Türkmençay Antlaşması imzalandı. O zamana kadar İran’ın elinde olan Eçmiyazin Kilisesinin de bulunduğu topraklar Rusya’nın hakimiyetine geçti. Tıpkı Gürcistan ve Kırım hadisesinde olduğu gibi İşgal edilen bölgeler önce Rusya’nın himayesinde ‘bağımsız’  bir Ermenistan olarak ilan edildi. Kısa bir zaman sonra da Rusya tarafından ilhak olundu. Çar I. Nikola, 21 Mart 1828’deki Emirnamesiyle ‘Ermeni eyaletleri’ olarak vaftiz edilen yeni toprakları İmparatorluğuna dahil etmeyi kararlaştırarak, unvanlarına ‘Ermenistan Kralı’ sıfatını da ekledi[13].

Rus - İran savaşında İran Ermenileri İran’a karşı, Rus ordusu saflarında savaştıkları gibi Rus askerlerine öncülük de ettiler. Böylece, Rus ordusu Urmiye ve Erdebil’i ele geçirdi. Rusya ile İran arasında Türkmençay antlaşmasının imzalanmasıyla bölgede yaşayan Ermeniler bir sene içerisinde mal ve mülklerini satarak Erivan bölgesine nakledilecekti. Böylece Rusya, Erivan Hanlığı’nı Ermenistan Vilayeti’ne çevirme projesini de hayata geçirmiş oldu. Yapılan tehcir sonunda gönüllü veya zorla 40 bin Ermeni, antlaşmanın on beşinci maddesi gereği, göç etmek zorunda bırakıldı[14]. Göç eden Ermeniler, Rus hükümeti tarafından Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı Erivan bölgesine yerleştirildi. Çar I. Nikola bu davranışıyla tarihi coğrafyaya müdahale ederek, bölgedeki demografik yapıyı Hıristiyanlar lehine bozma gayretine girdi. Bu gelişmeler sonucunda, Osmanlı tebaası olan Gregoryen Ermeniler üzerindeki Rusya’nın tesir ve yönlendirme kabiliyeti de iyice arttı. Böylece doğu ve batı Türklüğünün irtibatı kesilecek ve sunî bir Ermenistan oluşacaktı[15]. İşte bütün bunlar Ermeni kiliseleri içerisinde en yüce ruhani makam olarak tanınan Eçmiyazin’in Rus sınırlarına katılarak Rusya’nın emir ve kontrolü altına girmesiyle başlamış oldu.

Ruslar, Kafkasya’yı ele geçirdikten sonra Ermeni toplumu ile olan münasebetlerini de en üst seviyeye çıkarttılar. Buna Ermeni toplumunun içinde bulunduğu coğrafya da müsaitti. Çünkü aralarında mezhep (inanç) ve ırk farkı olmasına rağmen Rusya’dan başka yakınlaşacakları bir Hıristiyan devlet yoktu. Bu durum başta Eçmiyazin Kilisesi olmak üzere Ermeni maceracılar tarafından da hoş karşılandı. Ermeni gençlerinin bir çoğuna Rusya’daki üniversitelerde okuma hakkı tınındı. Bu üniversitelerde yetişen gençlerden bazıları da İmparatorluğun seçkin ve askeri tabakası içerisinde yerini aldı[16].

Ruslar, Petersburg’daki İmparatorluk İlimler Akademisinde ‘Ermeni tarihi ve edebiyatı’ üzerine metin ve tercümeler yayınlamaya başladı. Daha da önemlisi Ruslar ‘Pan – Slavizm’ propagandasıyla Osmanlı Devletini içten vurmayı hedefledikleri gibi, Anadolu cephesinde de Hıristiyanlık propagandası ile ordularına Ermeniler’i, yardımcı kuvvet olarak kullanmak istiyordu[17]. Başlangıçta Ruslar’ın bundan maksadı kurdukları Ermenistan’ı iki İslam devletine, Osmanlı ve İran’a karşı tampon bölge olarak kullanmaktı. Fakat bu iki İslam devletinin bir türlü toparlanamadığını gören Rusya, eğittiği Ermeni gençlerin bir kısmını Osmanlı Devletine karşı kullanmak üzere Rus ordusunda istihdam etti. Bir kısmını da teşkilatlandırarak Osmanlı Ermenileri’ni ayaklandırmak için Doğu Anadolu’ya gönderdi [18].

Rusya, Doğu Anadolu’daki emperyalist emellerini gerçekleştirmek için Osmanlı Devletiyle savaş durumuna geldi. 1828 yılında Rus güçleri Paskeviç[19] kumandasında Erzurum’a doğru ilerlemeye başladı. Yol boyunca Ermeniler Rus ordusunu sevinç gösterileriyle karşıladılar[20]. Kars ve Çıldır’daki Ermeniler, Osmanlı-Rus harbinin patlak vermesiyle Rusya’nın yanında yer almakta tereddüt etmediler. Hatta Ruslar Kars’ta ele geçirdikleri silahları bunlara dağıttığı gibi bir kısmını da Rus ordusuna asker olarak dahil etti.[21]

Osmanlı - Rus Savaşı neticesinde yapılan (1829) Edirne Antlaşması’yla Doğu Anadolu’nun bir kısmı Ruslar’ın eline geçti. Bu durum Rus ordusundaki Ermeniler’le, Osmanlı Ermenileri arasındaki ilişkileri daha da hızlandırdı. Böylece Ermeni toplumu ile Ruslar arasında hem dinî hem de siyasi münasebetler başlamış oldu.[22] Savaş sonunda Rus ordusu ile birlikte hareket eden Kars ve Erzurum bölgesindeki pek çok Ermeni yaptıklarına karşılık olarak, Müslümanlar’ın misillemesinden ve Osmanlı Devleti’nin yargılamasından korktukları için bölgeden Ahıska’ya göç etti.[23] Çar Nikola, İran’la yaptığı antlaşmada olduğu gibi Osmanlı Devleti’yle yaptığı antlaşmada da, Rusya’ya göç etmek isteyen Ermeni ve diğer Hıristiyanlar’a tam serbestlik verilmesini ilk şart olarak ileri sürdü. Böylece 1830 tarihinde Rusya’ya ümit edilenden daha fazla Ermeni göç etti.[24]

Ruslar 1830’larda Osmanlı topraklarından çekilirken de aynı şeyi yaparak, beraberinde götürdükleri Ermeni göçmenleri Revan vilayetine ve Ahıska bölgesine yerleştirdiler. Böylece Rus Hükümeti, Azerbaycan ve Anadolu Türklüğü arasına örmüş olduğu duvarı sağlamlaştırdı. Ermeni göçmenlerinin çocukları ve gençleri Rus okullarına ve Harbiyesine alınarak, Ruslar’a bağlanıp hizmet etmeleri hedeflendi.[25] Bu da Rus Hükümeti’nin Osmanlı Ermenileri üzerindeki politikasını kolaylaştırdı. Zaman içerisinde Rus politikasıyla uyum sağlayan Ermeniler’e, ‘Rus yanlısı Ermeniler’ de denildi.[26]

Çarlık Rusya, hakimiyeti altına aldığı Ermeni toplumunun inançlarını 1836’da resmen tanıyarak, Eçmiyazin Katoğikosları’nı daha kolay yönlendirebilmek için Pologenia adı verilen kanun çıkardı.[27] Bütün bu faaliyetlerle Rusya, Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeniler için Eçmiyazin’i cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyordu. Çar böylece Ermeni toplumunun, Katoğikosunu serbest olarak seçmesine müsaade etmiş oluyordu. Ancak bu seçim, Eçmiyazin’de bulunan sinod (meclis) tarafından yapılacak, dışarıdaki Gregoryen Ermeniler de temsilciler vasıtasıyla seçime iştirak edeceklerdi. Sonuçta seçilen iki Katoğikostan birini Çar onaylayacaktı. Böylelikle Rus hükümeti, Gregoryen Ermeniler’i himayesi altına alarak, bir anlamda İngiltere ve Amerika’nın Doğu Anadolu’daki faaliyetlerini engellemeyi amaçlamaktaydı.[28] Bir de açıklanan emirnamede, Çar hükümeti tarafından Sinod’a ‘Çinovnik – Prokuror’ unvanı ile bir memur konuldu. Bu hükümet memurunun onayı eklenmeden, Katoğikos ve Sinod hiçbir iş yapamayacaktı.[29] Yapılan seçim sonucunun Çar’ın tasdikine sunulması, onu kendine taraftar bildiği bir kimseyi seçme hakkına sahip kılıyordu. Rus Hükümeti iç politikasında Ermeniler’i bu şekilde oyalarken, dikkatlerini de dışarıya yöneltmeyi ihmal etmiyordu. Rusya, Osmanlı Ermenileri’ne, sefiri vasıtasıyla Rus Ortodoks Kilisesi ile birleşmelerini arzu ve tavsiye eden bir beyanname yayınladı.[30] Ermeniler’e öteden beri Ortodoks mezhebine girmeleri halinde himayeye mazhar olacaklarını telkin ediyordu.[31] Bundan da maksat, Osmanlı topraklarında bulunan Ermeniler’i, Eçmiyazin Kilisesi eliyle nüfuzu altına almaktı. Ama, çalışmaların kısa zamanda hedefine ulaşmadığını gören Rusya, esas gayesini açığa vurmakta gecikmedi.[32]

Rusların esas maksadı Ermeniler’e bağımsızlığını kazandırmak değil, aksine kendi sınırları içerisindekilerini Ortodokslaştırmak, Osmanlı Ermenileri’ni de Babıali’ye karşı kendi menfaatlerini temin edecek tarzda kullanmaktan ibaretti. İstanbul’da ve Doğu Anadolu’da hep bu amaç doğrultusunda çalışıyorlardı. Bu süreç içerisinde Osmanlı Devleti’nin bazı memurlarını da parayla elde etmişlerdi [33] .

Ermeni toplumundaki eğitim görmüş olanların neden Rus yanlısı duygular taşıdıklarını Konsolos Taylor, Kont Clarendon’a gönderdiği 19 Mart 1869 tarihli raporunda şöyle izah eder. “...arkalarında büyük devletler bulunan, Protestan, Katolik misyonerler, Osmanlı ülkesinde bütün eylemlerini ve din değiştirme faaliyetlerini yasal yollardan yaptılar. Ancak mezhebî manada kendilerini destekleyecek güç olmadığından Gregoryen Ermeniler bu işleri kendi mezheplerinden yaşlı kimseler ya da muhtekir meclis üyeleriyle yürütmek zorunda kaldılar. Katolik ve Protestan Ermenilere bakarak bunlar da zorunlu olarak başka bir devletin himayesini sağlamak için harekete geçtiler. Doğu Anadolu’da Osmanlı Ermenilerinin bir çoğunda Rus Pasaportu vardı. Olabildiğince gizlilikle sağlanan bu belgeler, herkesçe bilinmekte ve geniş ölçüde dağıtılmaktaydı. Rusya’nın, Osmanlı Gregoryen Ermenilerine gösterdiği ilgi ve Eçmiyazin’in Rus topraklarında olması, bu ruhani makamın Rus politikasını desteklemesi, Eçmiyazin yanlısı Ermenileri Ruslara yaklaştırdı[34] .”

Ruslar Osmanlı Devleti aleyhine, Osmanlı Ermenileri üzerindeki bilinçlendirme faaliyetlerini Eçmiyazin Kilisesi aracılığı ile yürütme planlarının artık sonuçlarını alıyordu. Çünkü Eçmiyazin Katoğikosluğu’nun Rus Çarlarıyla olan yakın ilişkileri ve bu merkezin Osmanlı himayesi altında yaşayan din adamları üzerindeki etkisi, Rusya’yı Osmanlı Ermenilerinin başına kendi davasına sadık papazları yerleştirme noktasına getirdi[35]. Bu papazlar, Rus Çarlarının istek ve arzuları doğrultusunda hareket ediyorlardı[36]. Bunun için Rusya’nın takip ettiği ve büyük bir titizlikle üzerinde durduğu şark siyaseti, Osmanlı Devletinin zayıflamasında ve dağılmasında en çok tesir icra eden sebeplerden biri olacaktır[37]. Özellikle Çarlık Rusya, Osmanlı Devletindeki iç huzursuzluğu artırmak gayesiyle Rus yanlısı Ermenileri, Eçmiyazin vasıtasıyla kullanmaya devam etti. Ruslar bu konuda o kadar ileri gittiler ki, Üç Kilisede (Eçmiyazin) Gregoryen Ermeni papazına, Ermenileri Osmanlı hükümetine karşı ayaklandırması önerisinde bulundular. Fakat söz konusu Papaz, bu fikri kabul etmeyince boğularak öldürüldü ve bu arada Ermeni manastırı da yakılarak kıymetli eşyaları yağmalandı[38].

Rusya, Eçmiyazin Kilisesi’nin içerideki nüfuzunu yok denecek bir seviyede tutmakla beraber, dışarıdaki nüfuzunun güçlenerek devam etmesinde menfaat görüyordu[39]. Bu arada Birinci Meşrutiyetin İlânından (1876) Osmanlı Ermenilerinin memnun olmaları[40] , Rusya’nın, Ermenilere yönelik faaliyetlerini artırmasına sebep olacaktır[41] . Bunda da en önemli araç yine Eçmiyazin’dir.

Rusya, Doğu Anadolu ile Dicle ve Fırat havzası hakkındaki düşüncelerini gerçekleştirmek için[42] 1828-1829 savaşında olduğu gibi yine aynı şekilde 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında da bölgede yaşayan Rus yanlısı Ermenilere, silah, araç, gereç desteği vererek donattı[43]. Böylece Rus ordusu bölgede kendisine yerli işbirlikçileri vasıtasıyla lojistik destek sağlamış oldu. Bu savaşta Rus ordusundaki Ermeni subay ve yöneticilerin öncülüğünde başarıldı.[44]

Rus Çarları tarafından Eçmiyazin Kilisesine seçilen Katoğikosların, Rusya’nın Osmanlı topraklarında yürüttüğü emperyalist politikaların hayata geçirilmesinde azınsanmayacak derecede rolleri olmuştur[45]. Çarlık Rusya’nın bu başarısı, 3 Mart 1878 günü imzalanan Ayastefanos Antlaşmasına Osmanlı Ermenileriyle ilgili bir madde konmasıyla daha da pekişti. Bu madde ile Ermeni ve Ermenistan adları ilk kez bir uluslararası antlaşmaya girmiş oldu[46]. Aynı zamanda bu madde ile Osmanlı hükümeti için yeni bir yükümlülük, Rusya için de yeni bir ahdi hak doğdu[47]. O zamana kadar Osmanlı Devleti ile problemi olmayan İstanbul Ermeni Patrikhanesi ve bir kısım Ermeniler bilhassa Rusya’nın tahriklerine kapılarak, Ermeni ideallerini gerçekleştirmek üzere harekete geçti[48].

Eçmiyazin Kilisesi vasıtasıyla Osmanlı Ermenilerini kontrol eden Rusya’nın hedefi, planın ikinci ayağı olan Doğu Anadolu’dan Basra’ya veya Çukurova’ya doğru uzanan ve kendi kontrolünde kalacak bir Ermenistan oluşturmaktı. Rusya, Ermenileri kışkırtarak sıcak denizlere açılma imkanı ararken, bu durumu sezen İngilizlerin müdahalesi ile olayların seyri değiştirdi[49]. Bu arada Rus ajanları, Babıali ve çevresinde Rus askeri çekilir çekilmez müslümanların Ermenileri yok edeceği propagandasını yaymaktaydılar. Bu ve benzeri propagandaların tesirinde kalan Rus yanlısı Ermeniler telaşa düştüler[50]. Doğu Anadolu’da asıl büyük Ermeni göçü bu savaştan sonra oldu. Rus yanlısı Ermeniler yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını düşünerek, Rus askeri çekilirken yüz bin kadar Ermeni de Erivan ovasına gitti[51]. Çünkü bunlar işgal sırasında boş durmamış Müslüman ahaliye eziyet etmişlerdi. Bu himaye ve yönlendirme gerçekte din kisvesi altında emperyalist maksatlarla yapılmaktaydı[52]. Anadolu’daki Ermenilerin dinî kimliklerini ve yeni oluşmakta bulunan milli hislerini Rusya kendi amaçları için durmaksızın sömürüyordu[53].

Rus Çarı II. Aleksandr, 1881 martında bir nihilist tarafından öldürülünce Rusya’nın Doğu Anadolu Politikasındaki değişiklikleri daha da belirgin hale geldi. Zira bu devlet söz konusu tarihten itibaren dışarıda her türlü bağımsızlık hareketlerine karşı koyan, içeride ise Ruslaştırma siyaseti güden bir politika izlemeye başladı. Dolayısıyla Rusya, Osmanlı Ermenileri lehine ıslahât yapılması konusu ile ilgilenmekten adeta vazgeçti[54]. O yüzden 1883 yılından itibaren kendi hakimiyeti altındaki Ermenilere karşı tutumu da sertleşti. Öyle ki, kendi tâbiiyetindeki Ermenilerin, daha önceki dönemlerde olduğu gibi Osmanlı Ermenileri ile ilişkilerini bile iyi gözle bakmaz oldu[55] ve sonuçta 1885 yılında bu cemaate ait bütün dinî okulları kapattı[56].

Ermeni meselesinde İngiltere’nin insiyatifi ele geçirmesi ve diğer taraftan Balkanlarda yeni ortaya çıkan Romanya ile Bulgaristan’ın izlediği politikalar, Rusya’yı hayal kırıklığına uğrattı. Bütün bu gelişmeler Rusya’nın, Ermeni toplumu üzerindeki siyasetinde mühim bir değişiklik yapmasına neden oldu. Aynı hatayı Doğu Anadolu’da da tekrar edip günün birinde o taraftan da yolunu kesecek bir Ermenistan oluşumunu tehlikeli görmeye başladı[57]. Rus Hariciye Nazırı Prens Lobanow  “biz Garptaki hatamızı Şark da tekrar etmeyeceğimiz için bir Ermeni Bulgaristan’ı istemeyiz” dedi. Yani, milliyeti Slav ve mezhebi Ortodoks olan Bulgaristan Prensliği Rusya’ya bu kadar küstahça karşı koymaya cesaret ettiğine göre Slav ve Ortodoks olmayan bir Ermeni hükümetini, Rusya’nın itaati ve buyruğu altında tutmak elbette daha zor olacaktı. Rusların en büyük hedeflerinden biri de Ermeni Kilisesini, dilini ve kültürünü değiştirmekti. Bu dönem Çarlık Rusya’nın, Kafkasya’yı Ruslaştırma siyasetinin en şiddetli dönemi idi. Güney Kafkasya’da, Anadolu’dan daha fazla Ermeni vardı[58].

Rusya’nın Doğu Anadolu politikasını bu dönemde açıkça; ‘Rus hududunda Ermenisiz Ermenistan’ şeklinde ifade edilmekteydi[59]. Bu manada Rusya, Ermenilere hiç bir zaman büyük bir teveccüh göstermedi[60]. Hatta son dönem Kafkas hudutlarına iltica etmiş olan Osmanlı tebaası Ermenilerin hareketlerini kontrol altında bulundurmayı Osmanlı hükümetine gizlice vaat bile etti[61].

Rusya’ya göç 1901 yılına kadar devam etti. Fakat Ruslar merkez olarak seçtikleri Eçmiyazin Kilisesi ve civarını nüfus bakımından yeterince Hıristiyanlaştırdıkları için gelen Ermenilere “ya Rus tabiiyetine geçersiniz ya da Rus topraklarını terk edersiniz” diyerek baskı yapmaları üzerine pek çok Ermeni tekrar Osmanlı topraklarına geri dönmek zorunda kaldı[62]. Çünkü daha önce ifade ettiğimiz gibi Rusya tarafından hayata geçirilen proje neticesinde bölgede demografik yapı Ermenilerin lehine değişmeye başlamıştı. 1823 nüfus sayımına göre Karabag ahalisinin % 8.4 Ermeni iken bu durum 1832’de % 34.8’e, 1897’de yapılan sayıma göre ise % 53’e çıkmıştır[63]. Eçmiyazin Kilisesi etrafında Ermeni nüfusun yoğunlaşması o güne kadar Müslümanların yaşadığı coğrafyanın Hıristiyanlaşmasına neden olmuştur. Planın bundan sonraki ayağında ise Rusya, Osmanlı topraklarında kalan Ermenilerin vasıtasıyla Doğu Anadolu’yu ele geçirme gayretine girecektir.

İstanbul Rus sefirinin, “Politiche Corresqondig” de çıkan bir beyanatında; Rusların Ermenilere olan sempatilerine rağmen Ermeni meselesine müdahale etmek ve bu suretle Rusya’nın gelecekteki politik hareketini sekteye uğratmak niyetinde olmadığını ifade etti[64]. Osmanlı Devletinin içte ve dışta devamlı problemli olması, ordusunun donanım itibarıyla eksik olması, Rus siyasetinin ana hatlarını oluşturmaktaydı[65].

Rusya’nın Doğu Anadolu bölgesindeki çıkarları, Osmanlı Ermenilerinin tam veya yarı bağımsız siyasi bir varlık olarak görülmelerine asla razı olmayan bir politika izlemek zorunda bıraktı[66]. Bundan bir müddet sonra Rostof’a gelerek Rus İmparatoru ve İmparatoriçesini ziyaret için müracaat eden Eçmiyazin Katoğikosuna, Ermeni meselesi sonuçlanıncaya kadar kabul edilmeyeceği bildirildi[67].

İç politikada Çarlık rejiminin yumuşaması üzerine, daha önce el koyduğu Eçmiyazin Kilisesinin mallarını 1903 yılında iade etmeyi kararlaştırdı[68]. Bu kararla yumuşayan Ermeni-Rus ilişkileri Trablusgarp’ın işgali ve Balkan Savaşı’nın Osmanlı Devletini çok sarstığı bir dönemde yeniden hareketlendi. Başta Katoğikos olmak üzere Patrikhane ve etrafında oluşan Rus yanlısı Ermeniler tarafından, Rusya’nın müdahalesiyle doğu illerinde ıslahat meselesi de bu dönemde tekrar ortaya çıkarıldı[69].

Öte yandan Rusya’yı en çok tedirgin eden, Balkan savaşlarında Osmanlıyı bozguna uğratan küçük Hıristiyan devletlerinin saldırısından cesaret bulacak ihtilalci Ermeni örgütlerinin, Doğu Anadolu’da benzeri bir harekete geçmeleriydi. Böyle bir isyan yalnız Anadolu topraklarıyla sınırlı kalmayacak, Kafkasya’daki Ermeniler de olaya karışacaklardı. Bu da Rusya’nın gerçek amacını engelleyecekti. İşte bu şartlar altında Rusya, politikası gereği Ermeni isteklerine sahip çıkma bahanesiyle Doğu Anadolu’da ağırlığını sürdürecek bir formül geliştirmişti. Bu formülün adı da; Berlin Antlaşmasında yer alan Anadolu’daki Ermeniler için yapılması gereken reformlardı[70]. Böylece Kafkasya’daki ihtilalci Ermenilerin dikkati Doğu Anadolu’ya çekilerek Osmanlı Ermenilerine yönlendirilmiş olacaktı. Diğer taraftan Rusya, söz konusu dönemde Osmanlı Ermenileri arasında gelişen milliyetçilik fikirlerinin kendi Ermenilerine de yansımasını önlemek için, faaliyetlerini Eçmiyazin Kilisesinin ruhani tesirini Ermeni toplumu üzerinde kuvvetlendirme yönünde yapmıştır[71].

Rusya yaklaşık iki yüzyıldır sürdürdüğü Eçmiyazin Kilisesini kendi hedefleri doğrultusunda başarıyla yönlendirme siyasetini kısa bir aradan sonra yeniden başlattı. Bu dönemde Eçmiyazin Katoğikosu Sürenyan, verilen emirlere, uymakta ve bu işe alet olmakta gayet uygundu. Petersburg’a yaptığı ziyarette daha cemaatinin dinî problemleri için hiçbir şey yapmadan Ermenilerin siyasi hürriyetleri konusunda çalışmış ve kendilerini tamamıyla hükümdarın eline bırakmıştı. Yakın Doğu siyasetinin şartları başkaydı. Rusya’yı yine Osmanlı Ermenilerini himayesine almaya sürüklüyordu[72].

İleri tarihlerde Osmanlı topraklarında çıkacak olan silahlı ayaklanma hareketlerinin büyük bir çoğunluğu yapılan düzenlemeye göre, Rusya Ermenistan’ından yani Eçmiyazin’den idare edilecekti[73]. Bu cümleden olarak Rusya, Ermeni meselesinin kendi emperyalist emelleri doğrultusunda çözümlenebilmesi için Eçmiyazin Kilisesini, 1912 yılı yazında Osmanlı Ermenileri arasında zemin hazırlamakla görevlendirdi[74].

I. Dünya Savaşı arifesinde Avrupa kamu oyunu, Ermeni meselesi lehinde bir Rus müdahalesi için seferber etmek gereği ortaya çıkınca, Çar hükümetinin sadık birer elamanı olan Eçmiyazin Kilisesinin yöneticileri çok yararlı birer araç haline geldi[75]. 16 Nisan 1914’te Eçmiyazin Katoğikos’u, Türk-Rus sözleşmesinden dolayı kendisine bilgi veren Sazanof’a yazdığı teşekkür mektubunda; Ermeni toplumunun Rusya’ya bağlılığını, Ermenilerin yeniden tarih sahnesine dönmesini sağlayan sevgili hükümdarı II. Nikola’ya ve onun yöneticilerine övgü dolu sözlerle taltifte bulunması[76] ve yine Katoğikos’un I. Dünya Savaşının başlamasından hemen sonra 5 Ağustos’ta Kafkasya Genel Valisine gönderdiği bir mektupta; Rusya’nın bu tarihi fırsatı kaçırmamasını hatırlatarak, altı doğu vilâyetinin özerk Ermenistan statüsünde Çarlığa bağlanmasını rica ediyordu[77]. Ermeni toplumu, Rusların bu hareketini kendi hesaplarına yapılmış bir teşebbüs zannediyorlardı ve Çarlık siyasetinin kör bir aleti olduklarının farkında değillerdi[78].


http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=DergiIcerik&IcerikNo=210

..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder