17 Aralık 2015 Perşembe

ASILSIZ SOYKIRIM İDDİASI VE ERMENİ TERÖRÜ 2





ASILSIZ SOYKIRIM İDDİASI VE ERMENİ TERÖRÜ                                                          2



Bu katliamlar en fazla Doğu Anadolu’da yapılmıştır. 
Türkiye Cumhuriyeti Döneminde Ermeni Terörü 

I. Dünya Savaşı’ndan sonra da Ermeni katliamları devam etmiştir. 6-13 
Şubat 1919’da Erivan da yapılan Batı Ermeni II. Kongresi’nde Talat, Cemal ve 
Sait Halim Paşalar ile Dr. Nazım Bahattin Şakir ve Cemil Azmi Beyler gibi 
Osmanlı idarecileri gıyabında yargılanıp mahkûm edilmişlerdir ve bulundukları 
yerde öldürülmeleri için çalışmalar başlamıştır. 
Bugünkü Ermeni terörizminin öncü birimi, 1920’lerde Batı Avrupa’da 
yaşayan birçok Osmanlı eski idarecilerine suikastler düzenleyen Nemesis (Eski 
Yunan Adalet ve İntikam Tanrıçası) adlı Taşnak alt örgütüdür. (Şehirli, a.g.e., s. 207) 

Nemsesin, ilk katlettiği Türk 15 Mart 1921’de Berlin’de bir caddede 
yürürken vurularak şehit edilen Osmanlı İçişleri eski bakanı Talat Paşa’dır. (Bu 
suikastın faili, Soghomon Tehlirian’dır) 9 ay sonra Aralık 1921’de Osmanlı 
dışişleri eski bakanı Sait Halim Paşa, Roma’da bir Ermeni tarafından katledildi. 
(Bu suikastın faili, Arshavir Shirakian’dır) Yine eski Türk yetkililerinden 
Bahattin Şakır Bey ve Cemal Azmi Bey, 17 Nisan 1922’de Berlin’de 
katledildiler. Bundan birkaç ay sonra Cemal Paşa, iki Ermeni tarafından 21 
Temmuz 1922’de yaverleri Binbaşı Nusret ve Teğmen Süreyya Bey ile birlikte 
Tiflis’te şehit edildiler. (Atila Şehirli, a.g.e., s. 208) Bu olaylar Ermenilerin ilk 
kuşak terör faaliyetleri olarak nitelendirilebilir. 

Fakat, Ermeni terörünün şiddetlenmeye başladığı yıllar 1970’li yıllar 
olmuştur. 1973 yılında ortaya çıkan uluslararası nitelikteki ikinci kuşak Ermeni 
terör faaliyetleri, başta ASALA terör örgütü olmak üzere kendini göstermeye 
başlamıştır. 1973’te münferit bir olay olarak başlayan Ermeni terör eylemleri 
1974’ten sonra Türk diplomatları ve temsilciliklerine yönelik sabotaj, suikast ve 
saldırı biçimindeki terör faaliyetlerinin çoğu Ermeni diasporasının etkin olduğu 
ülkelerde gerçekleştirildi. 

Ermeni terörü Türk dış temsilciliklerine, Türk Hava Yolları bürolarına ve 
özellikle diplomatlara yönelmiştir. Ermeni kökenli Kaliforniyalı Geourgen 
Yanikian, Los Angeles Türk Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı 
Bahadır Demir’i bir otel odasında vurarak şehit etti. Bu cinayetlerden sonra 
Ermeni terör örgütleri ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli 
Örgütü) (1975’te Lübnan’da kurulmuştur). ve JCAG (Ermeni Soykırımı Adalet 
Komandoları) terör eylemlerini başlattı. 1975 Lübnan İç Savaşı ve duyarlı 
ortamın etkisi ile Ermeni şiddet eylemleri giderek arttı. 

1973 yılı ile 1985 yılları arasında, Türkiye sınırları dışında Ermeni terörü 
sonucu toplam 45 kişi katledildi. 21 ülkenin 38 kentinde, 39’u silahlı, 70’i 
bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere 110 terör eyleminin çoğunluğu, 
diasporanın etkin olduğu Batı ülkelerinde gerçekleşti. 

Diasporanın etkin olduğu Paris’te 1975-1983 yılları arasında gerçekleşen 
terör eylemlerinde 6’sı Türk olan 14 kişi öldü. 60 kişi yaralandı. 1986 yılına 
kadar süren ikinci kuşak Ermeni terör faaliyetleri sonucu toplam 42 Türk 
diplomat ile 6 yabancı katledildi. 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de 
yaralandı. Katledilenlerden 4 Türk Büyükelçisi, 6 tanesi başkonsolos ya da 
konsolostur. Geriye kalanlar Türk diplomat yakınları veya elçilik ya da 
konsolosluk mensuplarıdır. Öldürülen yabancı uyruklular ise bunlardan bir 
kısmı Türk elçilik ya da konsolosluklarında çalışan memurlardır. (Zafer Özkan, 
Tarihsel Akış İçinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi, İst. 2001, ss. 208-209) 

Ermeni terörü sadece Türklere yönelmiş de değildir. Ermeni terörünün 
başlangıcında ilk yapılan eylemlerden birisi 1975’te Ermenilerin Amerika’ya 
göçünü teşvik eden Dünya Kiliseler Birliği’nin Beyrut’taki bir bürosuna yapılan 
saldırıdır. ASALA’nın Türkiye’nin dışarıdaki diplomatik temsilcilerine yaptığı 
saldırılar, 22 Ekim 1975’te Türkiye’nin Avusturya Büyükelçisi Daniş 
Tunalıgil’in Viyana’da öldürülmesi ile başlamıştır. Sadece iki gün sonra, 24 
Ekimde Fransa Büyükelçisi İsmail Erez ve şoförü Talip Şener, Paris’te şehit 
edildi. 

Saldırıyı ASALA üstlendi. 

1978 Kasımında, ASALA’ya göre “batılı emperyalist devletler, Siyonizm ve 
Türkiye’de ki faşist rejimle” ilişkilerini sürdüren tüm devletlere yönelik bir 
deklarasyon yayınlayarak bu hedeflere de saldırmaya başlamıştır. (Yücel Acer, 
a.g.e., s. 124) Örneğin ASALA’ya atfedilen 171 saldırıdan 70 tanesi Türkiye’ye 
diğerleri başka ülkelere yöneltilmiştir. (Yücel Acar, a.g.e., s. 125) Ermeni terör 
eylemlerinin en çok cereyan ettiği ülkeler Fransa, İsviçre, İtalya ve Lübnan’dır. 
Yunanistan, Rusya, Portekiz, Kanada, İspanya, İngiltere, Almanya, Danimarka, 
Belçika, Avusturya, Hollanda, Avustralya, İran ve Irak gibi ülkelerde de çeşitli 
sayıda Ermeni şiddet olayları gerçekleştirilmiştir. 1977-83 arasında Türkiye 
sınırları içerisinde 6 Ermeni kökenli şiddet olayı gerçekleşmiştir. Bunlar 
arasında 7 Ağustos 1982 tarihinde 9 kişinin öldüğü ve 72 kişinin yaralandığı Esenboğa havaalanına bombalı saldırı da vardır. 1990’lı yıllarda özellikle Atina’da Türk diplomatlara karşı saldırılar devam etmiş, bu eylemlerin çoğunun sorumluluğunu “ 17 Kasım Örgütü ” Üstlenmiştir. 


Ermeni Terör Örgütleri ve Ortak Özellikleri 

ASALA: “Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Gizli Ermeni Ordusu” veya kısa 
adi ile ASALA, 20 Ocak 1975’te, Lübnan’da muhtemelen Bekaa’da 
kurulmuştu. (H. Kemal Türközü, Ermeni Terörü, İst., 1985, s. 11) Gizliliğini 
en iyi koruyabilen terör örgütlerinden biri olan ASALA’nın kurucu ve lideri 
değişik takma adlar kullanan, hatta örgütün üst düzey yöneticilerinin bile ismini 
tam bilmediği, Lübnan Ermenilerinden Maksist-Leninist bir teröristtir. (Ercan 
Çiftlioğlı, Yedekteki Taşeron ASALA, Ank. 1997, s. 15) 
Agop Agopyan, Vahram Vahramia, İran İrmian gibi isimler kullanmıştır. Örgüt merkez komiteye bağlı “komuta grupları” biçiminde örgütlenmektedir. Komuta 
merkezleri ise “siyasi ve Askerî merkezler” olmak üzere iki ana bölüme  ayrılmakta, siyasi merkezlerde çalışanlar “ülke ve bölge sorumluları” olarak 
görevlendirilmektedirler. 

ASALA, dünya kamuoyuna Ermeni davasına ne denli ve ne kadar geniş bir 
biçimde sahip çıkıldığı mesajını vermek, sahip olunan desteğin boyutlarını 
olduğundan büyük göstermek, terör eylemlerini araştıran güvenlik güçlerinin 
kafalarını karıştırarak hedef şaşırtmak için değişik adlarla “paravan” terör 
örgütleri kurmuştu. Bu paravan örgütlerinin en önde gelenleri 3 Ekim, 9 
Haziran, Orly, Ermenistan Gizli Ordusu, Yeni Ermeni Direnişi, Fransa Eylül 
örgütüdür. Aslında bu örgütlerin bir başka görevi de ASALA eylemlerini 
sıkıştıran ülkelere gözdağı vermekti. 

ASALA-MR (Asala İhtilalci Hareketi) Monte Melkonian (Melkonyan
tarafından 1983 yılında kurulmuştur. (Çitlioğlu, a.g.e, s. 23) ASALA 
Türkiye’ye askerî ve ekonomik yardımda bulunan tüm ülkeleri düşman kabul 
etmekteydi. ASALA-MR’ın başlıca iki stratejisi vardır: Bunlardan ilki dünya 
Ermenilerini seferber etmek, diğeri ise diğer etnik terör örgütleri ve özellikle 
ayrılıkçı kürt örgütleri ile Türkiye’ye karşı ittifak yapmaktır. (Çitlioğlu, a.g.e., 
ss. 24-25) 
ASALA-MR, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kanadını tamamen 
kontrolü altına almış, bu bölgedeki militanları kendi safına çekmiştir. 
Melkonyan, 1993’te Dağlık Karabağ’da Azerilerle çarpışırken öldürülmüş ve 
Ermenistan Cumhurbaşkanı onu millî kahraman ilan etmiştir. (Tam metin için 
Bkz.: http://www.melkonian.org/Quotes.htm ). 

JCAG: (Ermeni Soykırım için Ermeni Adalet Komandoları), ASALA ve 
Hınçak Partisi’ne rakip olarak Taşnak Partisi ve bunun ABD uzantısı Ermeni 
Devrimci Federasyonu tarafından 1975 yılında Beyrut’ta kurulmuştur. Örgüt 
Taşnak Partisi’nin Askerî Kanadı olarak faaliyet göstermekte olup, ilk defa 22 
Ekim 1975 tarihinde Viyana Büyükelçimiz Daniş Tunalıgil’in öldürülmesi olayı 
ile adını dünya kamuoyuna duyurmuştur. (Tam metin için Bkz.: 
http://www.melkonian. org/Who%20is.htm) Örgütün amacı bağımsız Büyük 
Ermenistan Devleti’ni kurmaktır. (Tam metin için Bkz.: http://www. 
turkishforum.com/armenian/terror/cag.html) 


ASALA ile Ermeni Adalet Komandoları’nı ayıran en önemli hususlardan 
biri JCAG’nin Marksist olmamasıdır. ASALA Sovyetler Birliği ve o günlerde 
Sovyetlerin denetimindeki ülkeleri arkasına alırken, JCAG, Sevr Antlaşması’na 
imza koymuş bulunan Batılı ülkelere mesajlar göndermekte ve Lozan’da 
ortadan kaldırılan Sevr’in canlandırılmasına yönelik destek aramaktadır. (İsmet 
Parlak “Etnik kökenli ve Ayrılıkçı Terör Örgütleri” 1. Milletlerarası Doğu ve 
Güneydoğu Anadolu’da Güvenlik ve Huzur Sempozyumu, (27, 29 Mart 
2000) Elazığ, Fırat Üniv. S. 987) JCAG daha çok Batı oryantasyonludur. 

ARA: Fransa’da kurulmuş olup ilk defa 14 Temmuz tarihinde Brüksel 
Büyükelçiliğimiz İdari Ateşesi Dursun Aksoy’un öldürülmesi olayını ASALA 
ve JCAG ile birlikte üstlenerek adını duyurmuştur. ARA’nın ırkçılığı 
savunduğu, ASALA’nın metodlarına ve fikirlerine tamamen karşı olduğu, 
Taşnak Partisi-Ermeni soykırım Adalet Komandoları ve ASALA haricindeki 
Ermeni Terör Örgüt ve kuruluşları tarafından da desteklendiği, teorik ve pratik 
JCAG’nın paralelinde hareket ettiği bilinmektedir. (Tam metin için Bkz.:
http://www.teror.gen.tr/turkce/yurtdisi/diger/asala/sondurum/ara.html). 

Ermeni terör örgütlerinin ortak özelliklerine gelince, Ermeni örgütlerinin 
amaçlarının ve bu amaçları gerçekleştirmek için izledikleri yol ve yöntemler 
tamamen birer ihtilal, isyan ve terör örgütleri olduğu görülür. 1890’larda 
Taşnaklar’ın hedefleri: 

“Çeteler teşkil etmek, hedef kitleler olan Osmanlı toplumunun maneviyatını 
bozmak, Türkleri eldeki bütün imkânları kullanarak öldürmek, yok etmek, 
egemenlik haklarından mahrum kılmak, Ermeni azınlık topluluklarını 
silahlandırmak, ihtilal, isyan ve terör için hazırlamak, ihtilal komiteleri, katliam 
grupları, katliam birlikleri kurmak, Hükûmet kuruluşlarını tahrip edip, 
yağmalamak gibi doğrudan terör ve terörün yaygınlaşmasıdır”. (Mehmet 
Etemoğlu, Ermeni Terörünün Kısa Tarihi, Diyarbakır: Dicle Üniv. Basımevi, 
1987, s. 20). 

Bunun gibi Marksist Hınçak Örgütü’nün de programında propaganda, terör 
akıncı alayları teşkilatı, genel ihtilal teşkilatı ve isyan olayları kurulması yer 
almaktaydı. (Parlak, a.g.e., s. 985) Hınçaklar, Osmanlı topraklarında teşkilatlandıktan 
sonra çetecilerle Türkleri öldürüp, bunların öç almak amacıyla 
Ermenilere saldırmasını sağlamayı, böylece Rusların Hristiyanlık adına 
Anadolu’ya girmelerini temin etmek istiyorlardı. Bunlar bağımsız Ermenistan 
Devleti kurulduktan sonra siyasi parti ve grup olarak faaliyetlerine devam 
etmelerine karşın, terörü yöntem olarak kullanan örgütlere ilham ve destek 
olmaya devam etmişlerdir. 

Ermeni terör örgütlerinin kuruluşları dar bir kadro ile gerçekleştirilmekte, 
merkez yönetim genellikle bu kadro denetiminde bulunmaktadır. 
Bu örgütlerde, merkezî yönetimler ve bunlara bağlı çeşitli organların belirli 
bir fiziki alanda veya aynı coğrafyada olması gerekmemektedir. Çeşitli 
ülkelerde olabileceği gibi bir ülkenin çeşitli yerlerinde de bulunabilirler. 

Örgütlerin gerek açıklanan yapıları, gerekse lider kişileri arasındaki 
rekabetler ve çatışmalar sık ve çeşitli bölünmelere neden olmaktadır. Bu 
durumdan da yararlanılmakta, bir örgüt, birden fazla kişinin liderliğinde, 
ayrılınca sanki ayrı terör örgütleri görüntüsü verilmektedir. 

Örgütlerde genelde bütün terör örgütlerinde ve faaliyetlerinde esas olan 
gizlilik başka bir ortak özelliği teşkil etmektedir. 

Bütün Ermeni terör örgütlerinde, terör psikolojik harekâtın bir parçası, hatta 
bir aşamasıdır. Propaganda amacıyla terör uygulanabildiği gibi yalnız terör 
yaratmak, korku ve sindirmek içinde terör eylemlerine başvurulmaktadır. 

Terörist eylemler, harekete istihdam sağlamak gibi başka bir örgütsel amaca 
da hizmet ederler. Bu durum peşinden gelecek adam bulma noktasında örgüt 
yöneticilerinin işini kolaylaştırır. (Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni 
Meselesi, İst. Belge Yay. 1976, ss. 140-538) 

Ermeni terör örgütleri daima bir veya birden fazla devletin açık veya kapalı 
desteğine sahiptirler. Bu devletler örgütleri birer araç şeklinde kullandıkları gibi 
kendi gizli örgütlerini ve psikolojik hareket kuruluşlarını örtmek için de 
kullanmaktadırlar. 

Tarihî süreci içerisinde Ermeni terörü üç aşama gösterir. Birincisi terörle 
Ermenileri, Ermeni topluluklarını kazanmak veya kendilerine çekmek, bu 
suretle Ermeni benliğini sağlamaktır. İkincisi, dünya kamuoyuna gücünü ve 
boyutlarını kabul ettirmek, ilgiyi sağlamaktır. Üçüncüsü ise, siyasi gelişmelere 
ve uluslararası çıkar çatışmalarına Türkiye ve Türklük hakkında 
kullanılabilecek düşmanlık kaynakları hazırlamaktır. 

Ermenilerin 19. yüzyılın sonlarında “hürriyetsizliğe, yoksulluğa, haklarından 
eksikliğe uğratılmış azınlık” teması 20. yüzyılın sonlarına doğru “soykırıma, 
katliamlara uğramış halk-millet” teması tamamen uluslararası ilişkilerde destek 
sağlama amacına yöneliktir. İlk fırsatta bu kaynaklar hiç tereddütsüz Türkiye’ye 
rakip devletler tarafından, hatta uluslararası teşkilatlar tarafından kullanılacaktır. 
Bütün terör örgütlerinin gizli kalan amaçları ve hedefleri uluslararası 
çatışmalardan doğacak fırsatların değerlendirilmesidir. Bu ise tarihî sürecine 
uygun olarak kendileri dışında gerçekleşmesini bekledikleri bir hedef, hatta 
emeldir. (Uras, a.g.e., ss. 188-191) 

Bu arada Ermeni terör örgütlerinden ASALA’nın özellikle uluslararası 
bağlantıları ve bağlantı kurduğu devletlerin çeşitli beklentileri olduğu 
muhakkaktır. Biz burada sadece PKK ile Ermeni bağlantısını ele alacağız. 
Ancak buna değinmeden önce ASALA’nın bağlantı kurduğu devletleri ismen 
veriyoruz. ASALA’nın Rusya Bağlantısı, ASALA-Filistin ilişkisi, ASALA-İran 
İlişkisi, ASALA-Suriye ilişkisi, ASALA-Fransız ilişkisi, ASALA-ABD ve 
Avrupa ülkeleri ilişkisi, ASALA-Kıbrıs Rum Kesimi ilişkisi, Türkiye’ye kaşı 
ASALA-Yunanistan iş birliği. 

ASALA-PKK İş Birliği 

ASALA-PKK iş birliğinin temelleri birlikte siyasi ve askerî eğitim 
gördükleri Filistin kamplarında başlar. İlk ortak toplantı, 1979’da Lübnan’ın 
Sayda kentinde yapılır. ASALA ve PKK ortak bir deklerasyon yayınlarlar. Bu 
deklarasyon Kurdistan News and Comment Dergisi’nin 4. sayısında da 
yayımlanır. Bu ortak deklerasyonda şunlar ifade edilir. “Türkiye’deki yönetimin 
faşist olduğunu, Ermeni ve Kürt halkı adına faşist Türkiye’ye karşı ortak eylem 
kararı aldıklarını” açıklamışlardı. Bu bildirinin hemen arkasında, Uluslararası 
Af Örgütü Kürt Dayanışma Komitesi, Ermeni Öğrenci Birliği, Ermeni Öğrenci 
Organizasyonu, Avrupa Ermeni Öğrenci Birliği, Avrupa Kürt Öğrenci Birliği, 
Ermeni Basın ve Haber Örgütü, İngiliz Komünist Partisi gibi Marksist örgütler 
ortak bir cephe oluşturarak İngiltere’de, “Türkiye’de Kürtlerin azınlık olduğu ve 
Türk Hükûmeti’nin onlara baskı yaptığı” iddialarıyla Türkiye aleyhtarı bir 
kampanya başlattılar. (Şükrü Kaya Seferoğlu, Millî Mücadele Yıllarında 
Kürt-Türk-Ermeni İlişkileri, İst. 1990, ss. 116-119) 1980 başlarında ise 
PKK-ASALA ilişkilerinde yeni bir gelişme olmuş, ASALA ve PKK Doğu ve 
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde “Ermeni-Kürt Federe Devleti” kurmak üzere 
anlaşmışlardır. (Çitlioğlu, Yedekteki Taşeron ASALA, s. 19) 

Terör örgütü PKK, 21-28 Nisan 1980 tarihini “Kızıl Hafta” olarak ilan etmiş 
ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak toplantılar 
yapmaya başlamıştır. PKK ve ASALA ortak hareketlerinin tepki çekmesi 
üzerine ilişkilerin illegal alanda gizli olarak sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu 
gelişmeler akabinde 9 Kasım 1980 tarihinde Strazburg Başkonsolosluğumuz’a 
19 Kasım 1980 tarihinde ise Roma Türk Havayolları büromuza yönelik olarak 
düzenlenen saldırılar, PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa 
üstlenilmiştir. Bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği 
tarafından “Büyük Ermenistan hayali fikirlerine olan katkılarından dolayı onur 
üyeliğine seçilmiştir. 24.09.1981 tarihinde ASALA, “Kürt ve Türk Halklarına 
Başvuru” adıyla bir bildiri yayımlayarak PKK’ya olan desteğini bir kez daha 
deklare etmiştir. (Seferoğlu, a.g.e., ss. 116-119) 

Hatta 8 Nisan 1980 yılında yapılan toplantıda “Türkiye’ye karşı ortak eylem kararları” bir kez daha teyit edilirken, bu toplantıya ikisi kadın 12 PKK ve ASALA temsilcisinin katıldığı toplantıda biri Ermeni, diğeri Kürt iki militan alınan ortak kararları açıklamışlardı. 

Toplantıda “Kürtlerle Ermeniler arasında fizyonomik benzerlik olduğunu 
belirterek Kürtlere kan kardeşi” ilan edilen ASALA, 24 Eylül 1981’de ise “ Kürt 
ve Türk Halklarına Başvuru ” adlı bir bildiri yayınlayan ASALA PKK’ya her 
konuda destek vereceğini, aynı etnik kökene sahip (!) Kürtler ve Ermenilerin, 
aynı ulustan (Türklerden) gördükleri baskılara ortak eylemlerle cevap 
vereceklerini açıklar 

1982’li yıllardan ASALA merkezini Atina’ya taşırken, militanları da PKK 
safında Kuzey Irak’ta ve Suriye’de eylemlere katılmaktaydı. PKK’nın 1984’te 
Şemdinli ve Eruh’ta gerçekleştirdiği ilk kanlı saldırıdan. çok önce 1982 
sonlarında sınır jandarma Tugay Komutanlığınca Ankara’ya Genelkurmay’a 
verilen bilgilerde Türkiye-Suriye sınırında PKK tarafından “saldırıya yönelik” 
kamplar kurulduğu ve bu kamplarda ASALA militanlarının da bulunduğu 
açıkça belirtiliyordu. ( Nevzat Bölügiray, Özal Döneminde Bölücü Terör, İst. 
1992, s. 17) ASALA’nın bu gizli yardımı, günümüze uzanan bir çizgide sürekli 
devam etmiştir. ASALA militanları, Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak, Türkiye-
Ermenistan sınırlarında, hatta Doğu Anadolu’daki PKK eylemlerinde önemli 
rol oynayacaklar, hatta lider kadroda yer aldıkları için kanlı katliamlara imza 
atarak, Güneydoğu’da masum Kürt ailelerini acımasızca katledecekler, bu da 
PKK içinde tartışmalara neden olacaktır. 

ASALA-PKK ilişkilerini, PKK’lilerin başta Abdullah Öcalan olmak üzere, 
bu ilişkileri ya küçük ya da yok göstermelerinin temel nedeni Kürt halkının 
tepkilerinden korkmalarıdır. Nitekim daha 5 Aralık 1981’de Londra da İmperial 
College’de toplantı yapan Kürt Öğrenci Derneği (AKSA) ile Ermeni Öğrenciler 
Birliği (UASE)’nin toplantısında “Ermeni-Kürt Federe Devleti” tartışılırken, 
UASE üyesi Ermeni konuşmacı, Kürtlerin soruna gösterecekleri tepkiyi şöyle 
özetleyecektir: 

“Biz Van Gölü ve Ağrı Dağı içinde olmayan bir Ermenistan düşünemeyiz. 
Aynı şekilde Kürt kardeşlerimiz de içinde Ağrı Dağı ve Van Gölü olmayan bir 
Kürdistan düşünemezler. Ancak bir kez ortak amaçlar altında ve ortak mücadele 
için birleştiğimiz zaman bunlar fazla önemli sorunlar olmaktan çıkar. Başarıya 
ulaştıktan sonra her türlü gelişme mümkündür. Herhangi bir sınır çizilebilir. 
Hatta zaferden sonra ortak bir Armeno-Kürdistan dahi doğabilir. Ancak bu gibi 
spekülasyonları geleceğe bırakalım. (Çitlioğlu, a.g.e., s.105) 

Bu fikirler yıllar sonra PKK lideri terörist Abdullah Öcalan’ın Türk 
gazetecilere söylediğinin aynısı idi. Bundan da anlaşılıyor ki Amerikalı 
Gazeteci Claire Sterling’in Sayda Konferansı’na dayanarak belirttiği “Doğu 
Anadolu’da Ermeni, Güneydoğu Anadolu’da Kürt bölgelerinde oluşacak federe 
devlet” düşüncesi (Çitlioğlu, a.g.e., s.105) PKK tarafından hep saklanmaktadır. 
Ancak hiçbir zamanda inkârda edilmemektedir. 

ABD’li Prof. Dr. Michael Gunter ABD’de yapılan bir seminerde Kürt 
Ermeni dayanışması konusunda “… Aynı topraklar üzerinde hâlâ iddia 
etmelerine ve Kürtlerin Ermeni jenosidinin gerçek faili oldukları iddialarından 
kaynaklanan tarihî düşmanlıklara rağmen, PKK ile ASALA’nın Türkiye 
sınırları içinde terör iş birliğinde bulunması çok ilgi çekicidir” dedikten sonra “o 
yıllarda, her nedense bunlar birçok Türk aydının gözünden kaçmıştı” demiştir. 
(İsmet Giritli, “PKK Ermeni İttifakı”, (“Kürt Türkleri” yazı dizisi) Türkiye, 
13 Haziran 1998) 

“Kürt-Ermeni dayanışması” konusunda başka bir örnek, Batı Berlin’de 
faaliyet gösteren Ermenistan Enformasyon ve Dökümantasyon Merkezi’nin 
Karabağ ihtilafı üzerine yayınlanan bir bildiridir. Bu bildiri; Azeriler’in 
Karabağ’ın Laçin bölgesinde yaşayan Kürtleri Ermeni halkına karşı tahrik 
ettikleri” iddiasını ortaya atan “Kürt halkına bir çağrı” niteliğindeydi. (İsmet 
Giritli, a.g.e, gazete, 13 Haziran 1998) 

Ermenilerin bugün üzerinde hak iddia ettikleri Anadolu topraklarında 
yaşamadıkları ve bu topraklar üzerinde mücadele edemeyecekleri 
düşünüldüğünde, bir taşerona başvurmaları gerekliliği kendiliğinden ortaya 
çıkmaktadır. Taşeron olarak da öncelikle ayrılıkçı PKK seçilmiştir. ABD ve 
Kanada gibi ülkelerde bulunan Ermeni akademisyenler ve bu ülkelerdeki 
destekleyicileri PKK ile ilişki kurmak için her yolu denemektedirler. Genellikle 
tarihçi olan bu akademisyenler, Van-Diyarbakır hattının Ermeni toprağı 
olduğunu ileri sürmekte, buranın kendilerine verilmesi gerektiğini Kürtlere 
duyurmaktadırlar. (Emin Gürses, Ayrılıkçı Terörün Anatomisi, IRA-ETAOKK, 
İst. Bağlam Yay. 2001, s. 151) Görüldüğü gibi hem Ermeniler hem de 
Kürtler aynı topraklar üzerinde hak iddia etmektedirler. Burada asıl sorulması 
gereken bu durumda dengeyi kimin sağladığı, arayı hangi üçüncü bir tarafın 
bulduğudur. 

1992 Ekim ayından itibaren Kuzey Irak’a üstelenen terör örgütü PKK’ya 
karşı gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarda örgütün büyük darbeler alması 
ve barınma imkânlarını kaybetmesi üzerine bir kısım örgüt mensuplarının İran, 
Ermenistan’a geçmeleri ile PKK terör örgütünün Ermenistan’daki aktif 
faaliyetleri bozulmuştur. 

SONUÇ 

Ermeni sorununun ortaya çıkışından bugüne kadar, katliamı ve katletmeyi 
meslek edinen Ermeni terörünün amacı; tarihî gerçekleri tamamen görmezlikten 
gelerek, sözde Ermeni soykırım iddialarını ve Ermenilerin taleplerini dünya 
kamuoyuna duyurmaktır. Ulaşmak istediği son ise “Büyük Ermenistan” 
rüyasıdır. 

Ermeni sorunu, Osmanlı Devleti’ni parçalayarak çıkarlarına ulaşmayı 
amaçlayan ülkelerce ortaya çıkarılmış, bugün ise adları değişmekle birlikte aynı 
çıkar çevrelerinin Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için sıcak 
tuttukları temelsiz, yapay ve maksatlı bir sorundur. 

Osmanlının son döneminde nasıl Ermeniler diğer milletlere mensup insanları 
Osmanlının rakibi diğer güçlere dış politikalarının aracı olarak kullanmışsa, 
benzerî şekilde günümüzde de “Soykırım İddiaları” meselesi uluslararası 
ilişkilerde doğru olup olmadığı, tarihî gerçekliği bir tarafa bırakılmaya 
Türkiye’yi sıkıştırmak, zora sokmak isteyen ülkeler ve kesimler için etkili bir 
araç hâline gelmiştir. 

Osmanlı’nın Ermenilere yönelik iddia edilen kötü muamelelerinin ve sözde 
“Ermeni Soykırımı’nın” intikamının alınması ve de bu iddiaların 
propagandasının yapılarak yaygın kabulünün sağlanması hedefleri de 
güdülmeye başlanmıştır. 

Ermeniler Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde toplumun çeşitli 
kesimlerinde korku ve dehşet yaratan ve yasal olmayan şiddet eylemleri 
gerçekleştirmişler ve birçok masum Türk-Müslüman halkı katletmişler, mal 
mülkünü yağmalamışlar ve çok çeşitli zararlar vermişlerdir. 

Ermeni terör eylemleri ile ilgili belirtilmesi gereken bir başka önemli özellik, 
bu eylemlerin yoğun bir biçimde uluslararası nitelik taşımasıdır. Daha 18. 
yüzyılda Taşnaksutyun gibi Ermeni terör grupları Osmanlı sınırları dışında 
kurulmuş ve bazı devletlerden önemli yardım almışlar, ama eylemlerini 
Osmanlı Devleti sınırları içinde gerçekleştirmişlerdir. 

Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki Ermeni terör olaylarını gerçekleştiren 
gruplarında dışarıda kurulmuş oldukları ve bazı ülkelerden destek alarak birçok 
ülkede ve bu arada Türkiye’de ve çoğu kez de Türk hedeflere yönelik birçok 
terör eylemleri gerçekleştirmiş oldukları bilinmektedir. 

Ancak yine de, Ermeni terörünün en yoğun olduğu dönemlerde, Ermeni 
terörüne karşı uluslararası mücadele belirgin bir biçimde etkisiz kalmıştır. 
Kendi topraklarında Türk hedeflere karşı terörist saldırılar gerçekleştirilen batılı 
devletler, eylemi gerçekleştiren teröristlere karşı tepkisiz kalmışlar ya da 
yargılayıp serbest bırakmışlardır. Bu durumun gerisinde bir kastın olduğu 
muhakkaktır. 

Büyük Ermenistan rüyasını gerçekleştirmek amacıyla Ermenilerin göç 
ettirilmesini soykırım şeklinde istismar eden “Dört T Planı”nı uygulamaya 
koymuşlardır. Bu plan, Ermeni iddialarının dünyaya “tanıtılması”nı, Türkiye 
tarafından “tanınması”nı, Türkiye’den “tazminat” alınmasını ve nihayet “Batı 
Ermenistan” olarak adlandırılan “toprak” parçasını Türkiye’den koparılmasını 
amaçlamaktadırlar. 

Ermeni örgütleri sözde soykırım iddiası ile, dört kıtada ve dünyanın 19 ayrı 
ülkesinde Türk diplomatlarına karşı üst üste kanlı suikastler ve sansasyonel 
baskılar düzenledir. Kusursuz cinayetler işledirler ve bu üstün başarıları ile 
övündüler. Ermeni örgütleri suikast ustası olduklarını kanıtladılar. Bu konuda 
onların üstüne yoktur. Kendilerine Ermeni adı veren bu teröristler on küsur yıl 
boyunca yer yuvarlağının dört bucağında kanlı izler bıraktılar. Yer yuvarlağını 
da, insanlık haysiyetini de hayasızca lekelediler. 

KAYNAKÇA 

Acer, Yücel, “Terörizm Kavramı Açısından Ermeni Terörü ve Genel 
Nitelikleri” Ermeni Araştırmaları, Ank. EAE. S. 8 

Amabaryan, Azat ve Stepanyan, Stepan, Genotsid Armyan, Ermenistan 
Cumhuriyeti, Bilimler Akademisi, Gitutyan Yayınevi, Erivan 1995, 
Armenotsid. 

“Armyane Planiruyut Sobrat Polnıy Paket Doozatelstv Genotsida 1915 v 
Osmanskoy Turstii”. 

Armyane SŞAza Djonakerri: İntervyu Glav. Ay. Data Kiro Manoyena 
İAREGNUM”, Bkz.: http://www.regnum.ru/expnews/305294.html. 

ASALA terör örgütü hakkında Bkz.: http://www.ermenisorunu. gen. 
tr/tukce/teror/asala.html. 

Babacan, Hasan, Ermeni Tehcirini Hazırlayan Faktörler ve Tehcir, 
Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri (Der. İdris Bal ve Mustafa Çufalı), 
Nobel Yayınları, 1. Baskı, Ağustos 2003. 

Başbakanlık Devlet Arşivleri Yayınları, Ank., 1994. 

Bayur, Yusuf Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi, Cilt: II/III, Ank. TTK. Yay. 
1991, ss. 40-42. 

BOA, DH. ŞFR, No: 54/308 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, 145. 

Cabbarlı, Hatem, Sözde Ermeni Soykırım Propagandası ve Türkiye 
Ermeni Araştırmaları 2. Türkiye Kongresi Bildirileri, II. Cilt. Ank. EAE. 
Yay. 2007. http://www.melkonian. org/Quotes.htm. http://www.teror. 
gen.tr/turkce/yurtdisi/diger/asala/sondurum/ara.html. 

Çaycı, Abdurrahman, “Türk-Ermeni İlişkilerinde Gerçekler” Türkiye’nin 
Sorunları Sempozyumu, Hacettepe Üniv. Atatürk İlk. ve İnk. T. Ens. Ank. 
TTK Yay. 1995. 

Çiftlioğlu, Ercan, Yedekteki Taşeron ASALA, Ank. 1997. 

Demirel, Emin, Kapanmayan Yara Terör, İstanbul. GHMD Yayınları. 
1995. 

Etemoğlu, Mehmet, Ermeni Terörünün Kısa Tarihi, Diyarbakır: Dicle 
Üniv. Basımevi, 1987. 

Frantsiya Doljna Skazat Net Çlenstvıs Turtsii v Evrosoyuz”, Bkz.: 
http://wwwherkır.am/ryslindex.php?sub=armkid=7105. 

Genotsid Armyan, 1915 Gode Priznali Eşe Tri Ştata ŞŞA”, Bkz.: Giritli, 
a.g.e, gazete, 13 Haziran 1998. 

Giritli, İsmet, “PKK Ermeni İttifakı”, (“Kürt Türkleri” yazı dizisi), Türkiye, 
13 Haziran 1998. 

Gürses, Emin, Ayrılıkçı Terörün Anatomisi, IRA-ETA-OKK, İst. Bağlam 
Yay. 2001. 

Kantarcı, Şenol, Amerika Birleşik Devletlerinde Ermeniler ve Ermeni 
Lobisi, Aktül Yay. 2004. 

Karal, Enver Ziya, Armenians Qustion, Ank. 1975. 

Memiş, Ekrem-Köstüklü, Nuri, Yeni ve Yakın Çağda Türk Dünyası, 
Konya, Çizgi Yay. 2000. 

Oganisyan, Vek Borbı, Münih, Moskova, Fenik Yayınevi, 1991. 

Özgüldür, Yavuz-Güler, Ali-Akgül, Suat ve Akgül, Mesut, Her Yönü ile 
Ermeni Sorunu, Ank. K. H. O. Yay. 2001. 

Özkan, Zafer, Tarihsel Akış İçinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi, 
İst. 2001. 

Parlak, İsmet, “Etnik kökenli ve Ayrılıkçı Terör Örgütleri” 1. Milletlerarası 
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Güvenlik ve Huzur Sempozyumu, (27, 29 
Mart 2000) Elazığ, Fırat Ünv. 

Sakarya, İhsan, Birinci Dünya Harbi ve Ermenilerin Göç Ettirilmesi, 
Ank. Gen. Kur. Basımevi. 

Seferoğlu, Şükrü Kaya, Millî Mücadele Yıllarında Kürt-Türk-Ermeni 
İlişkileri, İst. 1990. 

Sonyel, Salahi Ramandan The Ottoman Armenians, Victims of Great 
Power Diplomacy, London, K. Rustem and Brother, 1987. 

Süslü, Azmi-Kırzıoğlu, M. Fahrettin-Yinanç, Rafet-Hallaçoğlu, Yusuf, Türk 
Tarihinde Ermeniler, Birinci Basım (Kars, Kafkas Ünv. Rektörlüğü Yay. 
1995). 

Şehirli, Atila, Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri ve Devletin Aldığı 
Tedbirler, İst. Bürek Yay. 2000. 

-----, “ASALA’nın Ortaya Çıkışı Eylemleri İlişkileri ve Sonu”, Dünden 
Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri,, Ankara, 2003. 

Uras, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İst. Bel. Yay. 1976. 

Volkan, Vamık, Bloodlines, From Ethnic Pride to Ethnic Terrorism, New 
York, 1997. http://www.turkishforum.com/armenian/terror/cag.html. 

Yaşarbaş, Enver, Ermeni Terörünün Tarihçesi, İst. Petek Yay., 1984. 

...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder