18 Aralık 2015 Cuma

DAĞLIK KARABAĞ 20 OCAK ( YANİ BAĞIMSIZLIK SONRASI ERMENİ Katliamları )




DAĞLIK  KARABAĞ  20 OCAK ( YANİ BAĞIMSIZLIK SONRASI ERMENİ Katliamları )




Dağlık Karabağ’daki olaylar sonrasında Azerbaycan’da da “Ermeniler Azerbaycan’dan dışarı” sloganlarıyla gösteriler başlamış, Azeriler Bakü ve Sumgayt’taki Ermeni mahallelerini kuşatmışlardır. Olaylar sırasında 32 Ermeni öldürülmüştür. Bu olayların ardından Ermeniler Azerbaycan’ı terk etmeye başlamışlardır. Bütün bu olaylar süresince 279 bin Ermeni Ermenistan’a gitmek üzere Azerbaycan’dan ayrılmış, 44 bini de Rusya’ya gitmiştir. Bu olaylarda Sovyetlerin kışkırtmasının söz konusu olduğu düşünülmektedir. Zira o dönem, Azerbaycan Halk Cephesi’nin kurulduğu ve bağımsız bir Azerbaycan için çalıştığı bir dönemdi. Nitekim Sovyet birlikleri, 20 Ocak 1990’da Ermenileri korumak bahanesiyle tanklarla Bakü’ye girerek 143 kişiyi öldürdü. “20 Ocak Katliamı” ya da “Yanvar Katliamı” olarak anılan olaylar sonrasında Azerbaycan Halk Cephesi liderleri ve bağımsızlık yanlıları tutuklandı.

DAĞLIK KARABAĞ SORUNU


Karabağ sorunu, Azerbaycan ile Ermenistan arasında oldukça uzun bir tarihî geçmişe sahiptir. Halen bir çözüme kavuşturulmayı bekleyen Karabağ sorunu, katliamlar, yerinden edilmeler gibi ciddi insan hakları ihlallerine sebep olmuştur.

Karabağ, Azerbaycan’daki Kür ve Aras ırmakları ile şu anda Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe Gölü arasındaki dağlık bölge ve bu bölgeye bağlı ovalardan oluşmaktadır. Bu bölge, Azerbaycan’ın diğer bölgeleri ile Ermenistan ve İran topraklarını kontrol edebilecek bir noktada bulunması nedeniyle jeopolitik öneme sahiptir. Ancak Karabağ ile Dağlık Karabağ ifadeleri aynı bölge için kullanılmamaktadır. 18.000 km2 yüzölçümüne sahip Karabağ’ın sadece 4392 km2’lik kısmını Dağlık Karabağ oluşturmaktadır. Karabağ; Ağdam, Terter, Yevlah, Füzuli, Beylegan, Kubatlı, Cebrail, Mingeçevir, Ağcabedi, Hocavend, Şuşa, Hankendi, Laçın, Kelbecer, Hanlar, Gorus, Akdere, Berde, Zengezur ve Had-rut rayonlarından oluşurken Dağlık Karabağ; Hankendi merkez olmak üzere Şuşa, Akdere, Hadrut, Hocavend ve Askeran rayonlarından oluşmaktadır.

Uzun bir tarihe sahip olan “Karabağ Sorunu”, 1980’lerin ikinci yarısında SSCB’nin dağılma sürecine girdiği dönemde Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait Karabağ bölgesinin dağlık kısmında yeniden hak iddia etmesiyle ortaya çıkmıştır. Ermenilerin Dağlık Karabağ üzerindeki hak iddiaları burada nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları kabulünden yola çıkmaktadır. Ermenilerin mevcut durum itibariyle Dağlık Karabağ’da çoğunluğu teşkil ettikleri bir gerçektir. 1989 sayımına göre Dağlık Karabağ nüfusunun %75’i Ermenilerden, %25’i Azerilerden oluşmaktadır. Ancak burada Ermeni sayısının artmasının temel nedeni Rusya’nın Kafkaslarda izlediği politikadır. Ayrıca Rusya için Kafkasya politikasında Ermenistan ve genel anlamda Ermenilerin vazgeçilmez oluşu Ermenilerin Dağlık Karabağ tezini güçlendirmektedir.

Diğer taraftan Azerbaycan, Dağlık Karabağ bölgesinin hukuki ve tarihî olarak kendisine ait olduğunu ileri sürmektedir. Aslında bu bir iddiadan öte uluslararası hukuk tarafından da desteklenen bir durumdur. Ancak Azerbaycan bu konuda sadece Türkiye’nin desteğini alırken, Ermeniler Rusya ve İran başta olmak üzere bölge ülkelerinin ve Batı devletlerinin desteğini sağlamış durumdadır. Bu nedenle Ermeniler “Büyük Ermenistan” hayalinin bir parçası olarak gördükleri Dağlık Karabağ’ı bırakmak istememektedirler.


SİVİL VE SİYASAL HAKLAR

Azerbaycan son yıllarda muhalif siyasi gruplara yönelik baskılarla uluslararası insan hakları kuruluşlarının gündemindedir. Seçimlerde yapılan usulsüzlükler, hükümet karşıtı gösteriler sonrası tutuklama ve baskılar, muhalif partilere ve bağımsız medyaya getirilen kısıtlamalar yalnızca gündeme getirilmekle kalmamakta, Batı ülkeleri tarafından durumun değiştirilmesi için Azerbaycan yönetimine uyarı ve baskı yapılmaktadır. Azerbaycan’ın zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının Batı ülkeleri için önemi bilinmektedir. Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın açılmasıyla karşılıklı çıkarlar somut bir projeye dönüşmüştür. Bölgedeki Batı yanlısı muhalif hareketleri zaten destekleyen ABD’nin Azerbaycan muhalefetini desteklememesi için hiçbir sebep yoktur. Zira Aliyev’in yerine gelmesi muhtemel muhalif gruplar da Batı ile ittifakı sürdürecektir. Bu nedenle Batı’nın politize olmuş insan hakları söyleminde Azerbaycan’ın adı son yıllarda sık sık telaffuz edilmektedir. Fakat bu durum Aliyev iktidarının aslında desteklenmesi gerektiği şeklinde de algılanmamalıdır. Aliyev ailesi ve çevresindeki tekelin iktidarın getirilerinden faydalandığı ve yapılan baskıların altında bunu sürdürme arzusunun bulunduğu da ortadadır.

Azerbaycan’da sivil ve siyasal hakların önündeki en büyük yapısal engel, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından, başkanın iktidarının parlamento ve yargı organları aleyhine genişlemesi ve bunların bağımsızlığını engellemesi olarak gösterilmektedir. Haydar Aliyev 10 yıllık iktidarı süresince başkanlığın yetkilerini genişletmiş, parlamentonun yetkileri sınırlamıştır. Başkanlık, iki ayrı bütçeyi, milli bütçeyi ve Devlet Petrol Bütçesi’ni denetiminde bulundurmaktadır ve parlamentonun hükümet harcamaları üzerinde neredeyse hiçbir yetkisi yoktur.

ÇÖZÜME YÖNELİK GİRİŞİMLER

Azerbaycan ve Ermenistan Devlet Başkanları 4–5 Mart 2001’de Paris’te ve 3–7 Nisan 2001’de de Florida’da buluşmuşlar, ancak somut bir anlaşmaya varamamışlardır. Bu toplantılarda, ana çizgileriyle, şu formül üzerinde durulmuştur: Karabağ hukuken Azerbaycan’a bağlı bir bölge olacak, ancak Azerbaycan’ın herhangi bir müdahalesine imkan vermeyecek ölçüde geniş bir otonomiye sahip olacaktır. Ermenistan, Azerbaycan toprakları üzerinden geçecek bir koridor ile Karabağ’a bağlanacaktır. Ermeni işgali altındaki Azeri toprakları Azerbaycan’a geri verilecektir. Nahçıvan, Ermenistan toprakları üzerinden, muhtemelen Mehri bölgesinden geçecek bir koridorla Azerbaycan’a bağlanacaktır.

Ancak bu şartlar ne Azerbaycan ne de Ermenistan tarafından kabul edilmiştir. Azerbaycan, Karabağ’a geniş bir otonomi verilmesine karşı çıkarken Ermenistan, Nahçıvan’ın kendi topraklarından geçen bir koridorla Azerbaycan’a bağlanmasını kabul etmek istememiştir.

Ermeni Parlamentosu’nda temsil edilen siyasi partiler de 28 Nisan 2001 tarihinde Karabağ sorununun çözümü hakkında, özetle şu hususları içeren bir bildiri kabul etmişlerdir:

a. Karabağ Ermenistan ile birleşmeli veya bu bölgenin bağımsız statüsü uluslararası teyit görmelidir.

b. Karabağ idaresi sorunun çözümüne ilişkin nihai görüşmelere katılmalıdır.

c. Ermenistan ile Karabağ arasında yeter genişlikte bir ortak sınır olmalıdır.

d. Karabağ’ın Azerbaycan ile olan sınırı güvenlik altına alınmalıdır.

Aynı bildiride, Ermenistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü aleyhine olacak şekilde bir geçiş hakkı verilemeyeceği (diğer bir deyimle Nahçıvan’ın Ermenistan’dan toprak verilmek suretiyle gerçekleştirilecek bir koridorla Azerbaycan’a bağlanamayacağı), Türkiye’nin Karabağ sorununun çözümünde arabulucu olmasının kabul edilemeyeceği, bu bölgedeki tüm ulaştırma yollarının açılması (Türk-Ermeni sınırının açılması kastedilmektedir) ve bu konuda varılacak anlaşmanın Ermeni siyasi güçleri, Ermenistan ve Karabağ halkları tarafından kabul edilmesi gerektiği gibi hususlar da yer almaktadır.

Barış görüşmeleri sırasında Ermenistan’ın savaş sırasında elde ettiği toprakları geri vermek istememesi ve Azerbaycan ile Nahçıvan arasındaki kurulacak bağlantıyı kabul etmemesi, Karabağ sorunun barışçı yollardan çözümünü zorlaştırmıştır.

2004 yılında liderler söylemlerinde pek barış yanlısı görünmemekle birlikte, Mayıs 2005’te Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan arasında bölgenin statüsünü belirlemeye yönelik görüşmeler başlamıştır. Sürecin başlangıcından beri aracılık yapan AGİT, yine görüşmelerde aracılık yapmaktadır. Bir taraftan görüşmeler sürerken diğer taraftan 1994’teki ateşkes ile belirlenen sınır bölgesinde taraflar arasında münferit çatışmaların meydana gelmesi ve iki tarafın da askerî harcamalarını arttıracakları yönünde sinyaller vermeleri, görüşmelere gölge düşürmektedir.

http://azerbaycan.ihh.org.tr/insan/cozum/cozum.html


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder