ASILSIZ SOYKIRIM İDDİASI VE ERMENİ TERÖRÜ 2
Bu katliamlar en fazla Doğu Anadolu’da yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Döneminde Ermeni Terörü
I. Dünya Savaşı’ndan sonra da Ermeni katliamları devam etmiştir. 6-13
Şubat 1919’da Erivan da yapılan Batı Ermeni II. Kongresi’nde Talat, Cemal ve
Sait Halim Paşalar ile Dr. Nazım Bahattin Şakir ve Cemil Azmi Beyler gibi
Osmanlı idarecileri gıyabında yargılanıp mahkûm edilmişlerdir ve bulundukları
yerde öldürülmeleri için çalışmalar başlamıştır.
Bugünkü Ermeni terörizminin öncü birimi, 1920’lerde Batı Avrupa’da
yaşayan birçok Osmanlı eski idarecilerine suikastler düzenleyen Nemesis (Eski
Yunan Adalet ve İntikam Tanrıçası) adlı Taşnak alt örgütüdür. (Şehirli, a.g.e., s. 207)
Nemsesin, ilk katlettiği Türk 15 Mart 1921’de Berlin’de bir caddede
yürürken vurularak şehit edilen Osmanlı İçişleri eski bakanı Talat Paşa’dır. (Bu
suikastın faili, Soghomon Tehlirian’dır) 9 ay sonra Aralık 1921’de Osmanlı
dışişleri eski bakanı Sait Halim Paşa, Roma’da bir Ermeni tarafından katledildi.
(Bu suikastın faili, Arshavir Shirakian’dır) Yine eski Türk yetkililerinden
Bahattin Şakır Bey ve Cemal Azmi Bey, 17 Nisan 1922’de Berlin’de
katledildiler. Bundan birkaç ay sonra Cemal Paşa, iki Ermeni tarafından 21
Temmuz 1922’de yaverleri Binbaşı Nusret ve Teğmen Süreyya Bey ile birlikte
Tiflis’te şehit edildiler. (Atila Şehirli, a.g.e., s. 208) Bu olaylar Ermenilerin ilk
kuşak terör faaliyetleri olarak nitelendirilebilir.
Fakat, Ermeni terörünün şiddetlenmeye başladığı yıllar 1970’li yıllar
olmuştur. 1973 yılında ortaya çıkan uluslararası nitelikteki ikinci kuşak Ermeni
terör faaliyetleri, başta ASALA terör örgütü olmak üzere kendini göstermeye
başlamıştır. 1973’te münferit bir olay olarak başlayan Ermeni terör eylemleri
1974’ten sonra Türk diplomatları ve temsilciliklerine yönelik sabotaj, suikast ve
saldırı biçimindeki terör faaliyetlerinin çoğu Ermeni diasporasının etkin olduğu
ülkelerde gerçekleştirildi.
Ermeni terörü Türk dış temsilciliklerine, Türk Hava Yolları bürolarına ve
özellikle diplomatlara yönelmiştir. Ermeni kökenli Kaliforniyalı Geourgen
Yanikian, Los Angeles Türk Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı
Bahadır Demir’i bir otel odasında vurarak şehit etti. Bu cinayetlerden sonra
Ermeni terör örgütleri ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli
Örgütü) (1975’te Lübnan’da kurulmuştur). ve JCAG (Ermeni Soykırımı Adalet
Komandoları) terör eylemlerini başlattı. 1975 Lübnan İç Savaşı ve duyarlı
ortamın etkisi ile Ermeni şiddet eylemleri giderek arttı.
1973 yılı ile 1985 yılları arasında, Türkiye sınırları dışında Ermeni terörü
sonucu toplam 45 kişi katledildi. 21 ülkenin 38 kentinde, 39’u silahlı, 70’i
bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere 110 terör eyleminin çoğunluğu,
diasporanın etkin olduğu Batı ülkelerinde gerçekleşti.
Diasporanın etkin olduğu Paris’te 1975-1983 yılları arasında gerçekleşen
terör eylemlerinde 6’sı Türk olan 14 kişi öldü. 60 kişi yaralandı. 1986 yılına
kadar süren ikinci kuşak Ermeni terör faaliyetleri sonucu toplam 42 Türk
diplomat ile 6 yabancı katledildi. 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de
yaralandı. Katledilenlerden 4 Türk Büyükelçisi, 6 tanesi başkonsolos ya da
konsolostur. Geriye kalanlar Türk diplomat yakınları veya elçilik ya da
konsolosluk mensuplarıdır. Öldürülen yabancı uyruklular ise bunlardan bir
kısmı Türk elçilik ya da konsolosluklarında çalışan memurlardır. (Zafer Özkan,
Tarihsel Akış İçinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi, İst. 2001, ss. 208-209)
Ermeni terörü sadece Türklere yönelmiş de değildir. Ermeni terörünün
başlangıcında ilk yapılan eylemlerden birisi 1975’te Ermenilerin Amerika’ya
göçünü teşvik eden Dünya Kiliseler Birliği’nin Beyrut’taki bir bürosuna yapılan
saldırıdır. ASALA’nın Türkiye’nin dışarıdaki diplomatik temsilcilerine yaptığı
saldırılar, 22 Ekim 1975’te Türkiye’nin Avusturya Büyükelçisi Daniş
Tunalıgil’in Viyana’da öldürülmesi ile başlamıştır. Sadece iki gün sonra, 24
Ekimde Fransa Büyükelçisi İsmail Erez ve şoförü Talip Şener, Paris’te şehit
edildi.
Saldırıyı ASALA üstlendi.
1978 Kasımında, ASALA’ya göre “batılı emperyalist devletler, Siyonizm ve
Türkiye’de ki faşist rejimle” ilişkilerini sürdüren tüm devletlere yönelik bir
deklarasyon yayınlayarak bu hedeflere de saldırmaya başlamıştır. (Yücel Acer,
a.g.e., s. 124) Örneğin ASALA’ya atfedilen 171 saldırıdan 70 tanesi Türkiye’ye
diğerleri başka ülkelere yöneltilmiştir. (Yücel Acar, a.g.e., s. 125) Ermeni terör
eylemlerinin en çok cereyan ettiği ülkeler Fransa, İsviçre, İtalya ve Lübnan’dır.
Yunanistan, Rusya, Portekiz, Kanada, İspanya, İngiltere, Almanya, Danimarka,
Belçika, Avusturya, Hollanda, Avustralya, İran ve Irak gibi ülkelerde de çeşitli
sayıda Ermeni şiddet olayları gerçekleştirilmiştir. 1977-83 arasında Türkiye
sınırları içerisinde 6 Ermeni kökenli şiddet olayı gerçekleşmiştir. Bunlar
arasında 7 Ağustos 1982 tarihinde 9 kişinin öldüğü ve 72 kişinin yaralandığı Esenboğa havaalanına bombalı saldırı da vardır. 1990’lı yıllarda özellikle Atina’da Türk diplomatlara karşı saldırılar devam etmiş, bu eylemlerin çoğunun sorumluluğunu “ 17 Kasım Örgütü ” Üstlenmiştir.
Ermeni Terör Örgütleri ve Ortak Özellikleri
ASALA: “Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Gizli Ermeni Ordusu” veya kısa
adi ile ASALA, 20 Ocak 1975’te, Lübnan’da muhtemelen Bekaa’da
kurulmuştu. (H. Kemal Türközü, Ermeni Terörü, İst., 1985, s. 11) Gizliliğini
en iyi koruyabilen terör örgütlerinden biri olan ASALA’nın kurucu ve lideri
değişik takma adlar kullanan, hatta örgütün üst düzey yöneticilerinin bile ismini
tam bilmediği, Lübnan Ermenilerinden Maksist-Leninist bir teröristtir. (Ercan
Çiftlioğlı, Yedekteki Taşeron ASALA, Ank. 1997, s. 15)
Agop Agopyan, Vahram Vahramia, İran İrmian gibi isimler kullanmıştır. Örgüt merkez komiteye bağlı “komuta grupları” biçiminde örgütlenmektedir. Komuta
merkezleri ise “siyasi ve Askerî merkezler” olmak üzere iki ana bölüme ayrılmakta, siyasi merkezlerde çalışanlar “ülke ve bölge sorumluları” olarak
görevlendirilmektedirler.
ASALA, dünya kamuoyuna Ermeni davasına ne denli ve ne kadar geniş bir
biçimde sahip çıkıldığı mesajını vermek, sahip olunan desteğin boyutlarını
olduğundan büyük göstermek, terör eylemlerini araştıran güvenlik güçlerinin
kafalarını karıştırarak hedef şaşırtmak için değişik adlarla “paravan” terör
örgütleri kurmuştu. Bu paravan örgütlerinin en önde gelenleri 3 Ekim, 9
Haziran, Orly, Ermenistan Gizli Ordusu, Yeni Ermeni Direnişi, Fransa Eylül
örgütüdür. Aslında bu örgütlerin bir başka görevi de ASALA eylemlerini
sıkıştıran ülkelere gözdağı vermekti.
ASALA-MR (Asala İhtilalci Hareketi) Monte Melkonian (Melkonyan)
tarafından 1983 yılında kurulmuştur. (Çitlioğlu, a.g.e, s. 23) ASALA
Türkiye’ye askerî ve ekonomik yardımda bulunan tüm ülkeleri düşman kabul
etmekteydi. ASALA-MR’ın başlıca iki stratejisi vardır: Bunlardan ilki dünya
Ermenilerini seferber etmek, diğeri ise diğer etnik terör örgütleri ve özellikle
ayrılıkçı kürt örgütleri ile Türkiye’ye karşı ittifak yapmaktır. (Çitlioğlu, a.g.e.,
ss. 24-25)
ASALA-MR, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kanadını tamamen
kontrolü altına almış, bu bölgedeki militanları kendi safına çekmiştir.
Melkonyan, 1993’te Dağlık Karabağ’da Azerilerle çarpışırken öldürülmüş ve
Ermenistan Cumhurbaşkanı onu millî kahraman ilan etmiştir. (Tam metin için
Bkz.: http://www.melkonian.org/Quotes.htm ).
JCAG: (Ermeni Soykırım için Ermeni Adalet Komandoları), ASALA ve
Hınçak Partisi’ne rakip olarak Taşnak Partisi ve bunun ABD uzantısı Ermeni
Devrimci Federasyonu tarafından 1975 yılında Beyrut’ta kurulmuştur. Örgüt
Taşnak Partisi’nin Askerî Kanadı olarak faaliyet göstermekte olup, ilk defa 22
Ekim 1975 tarihinde Viyana Büyükelçimiz Daniş Tunalıgil’in öldürülmesi olayı
ile adını dünya kamuoyuna duyurmuştur. (Tam metin için Bkz.:
http://www.melkonian. org/Who%20is.htm) Örgütün amacı bağımsız Büyük
Ermenistan Devleti’ni kurmaktır. (Tam metin için Bkz.: http://www.
turkishforum.com/armenian/terror/cag.html)
ASALA ile Ermeni Adalet Komandoları’nı ayıran en önemli hususlardan
biri JCAG’nin Marksist olmamasıdır. ASALA Sovyetler Birliği ve o günlerde
Sovyetlerin denetimindeki ülkeleri arkasına alırken, JCAG, Sevr Antlaşması’na
imza koymuş bulunan Batılı ülkelere mesajlar göndermekte ve Lozan’da
ortadan kaldırılan Sevr’in canlandırılmasına yönelik destek aramaktadır. (İsmet
Parlak “Etnik kökenli ve Ayrılıkçı Terör Örgütleri” 1. Milletlerarası Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da Güvenlik ve Huzur Sempozyumu, (27, 29 Mart
2000) Elazığ, Fırat Üniv. S. 987) JCAG daha çok Batı oryantasyonludur.
ARA: Fransa’da kurulmuş olup ilk defa 14 Temmuz tarihinde Brüksel
Büyükelçiliğimiz İdari Ateşesi Dursun Aksoy’un öldürülmesi olayını ASALA
ve JCAG ile birlikte üstlenerek adını duyurmuştur. ARA’nın ırkçılığı
savunduğu, ASALA’nın metodlarına ve fikirlerine tamamen karşı olduğu,
Taşnak Partisi-Ermeni soykırım Adalet Komandoları ve ASALA haricindeki
Ermeni Terör Örgüt ve kuruluşları tarafından da desteklendiği, teorik ve pratik
JCAG’nın paralelinde hareket ettiği bilinmektedir. (Tam metin için Bkz.:
http://www.teror.gen.tr/turkce/yurtdisi/diger/asala/sondurum/ara.html).
Ermeni terör örgütlerinin ortak özelliklerine gelince, Ermeni örgütlerinin
amaçlarının ve bu amaçları gerçekleştirmek için izledikleri yol ve yöntemler
tamamen birer ihtilal, isyan ve terör örgütleri olduğu görülür. 1890’larda
Taşnaklar’ın hedefleri:
“Çeteler teşkil etmek, hedef kitleler olan Osmanlı toplumunun maneviyatını
bozmak, Türkleri eldeki bütün imkânları kullanarak öldürmek, yok etmek,
egemenlik haklarından mahrum kılmak, Ermeni azınlık topluluklarını
silahlandırmak, ihtilal, isyan ve terör için hazırlamak, ihtilal komiteleri, katliam
grupları, katliam birlikleri kurmak, Hükûmet kuruluşlarını tahrip edip,
yağmalamak gibi doğrudan terör ve terörün yaygınlaşmasıdır”. (Mehmet
Etemoğlu, Ermeni Terörünün Kısa Tarihi, Diyarbakır: Dicle Üniv. Basımevi,
1987, s. 20).
Bunun gibi Marksist Hınçak Örgütü’nün de programında propaganda, terör
akıncı alayları teşkilatı, genel ihtilal teşkilatı ve isyan olayları kurulması yer
almaktaydı. (Parlak, a.g.e., s. 985) Hınçaklar, Osmanlı topraklarında teşkilatlandıktan
sonra çetecilerle Türkleri öldürüp, bunların öç almak amacıyla
Ermenilere saldırmasını sağlamayı, böylece Rusların Hristiyanlık adına
Anadolu’ya girmelerini temin etmek istiyorlardı. Bunlar bağımsız Ermenistan
Devleti kurulduktan sonra siyasi parti ve grup olarak faaliyetlerine devam
etmelerine karşın, terörü yöntem olarak kullanan örgütlere ilham ve destek
olmaya devam etmişlerdir.
Ermeni terör örgütlerinin kuruluşları dar bir kadro ile gerçekleştirilmekte,
merkez yönetim genellikle bu kadro denetiminde bulunmaktadır.
Bu örgütlerde, merkezî yönetimler ve bunlara bağlı çeşitli organların belirli
bir fiziki alanda veya aynı coğrafyada olması gerekmemektedir. Çeşitli
ülkelerde olabileceği gibi bir ülkenin çeşitli yerlerinde de bulunabilirler.
Örgütlerin gerek açıklanan yapıları, gerekse lider kişileri arasındaki
rekabetler ve çatışmalar sık ve çeşitli bölünmelere neden olmaktadır. Bu
durumdan da yararlanılmakta, bir örgüt, birden fazla kişinin liderliğinde,
ayrılınca sanki ayrı terör örgütleri görüntüsü verilmektedir.
Örgütlerde genelde bütün terör örgütlerinde ve faaliyetlerinde esas olan
gizlilik başka bir ortak özelliği teşkil etmektedir.
Bütün Ermeni terör örgütlerinde, terör psikolojik harekâtın bir parçası, hatta
bir aşamasıdır. Propaganda amacıyla terör uygulanabildiği gibi yalnız terör
yaratmak, korku ve sindirmek içinde terör eylemlerine başvurulmaktadır.
Terörist eylemler, harekete istihdam sağlamak gibi başka bir örgütsel amaca
da hizmet ederler. Bu durum peşinden gelecek adam bulma noktasında örgüt
yöneticilerinin işini kolaylaştırır. (Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni
Meselesi, İst. Belge Yay. 1976, ss. 140-538)
Ermeni terör örgütleri daima bir veya birden fazla devletin açık veya kapalı
desteğine sahiptirler. Bu devletler örgütleri birer araç şeklinde kullandıkları gibi
kendi gizli örgütlerini ve psikolojik hareket kuruluşlarını örtmek için de
kullanmaktadırlar.
Tarihî süreci içerisinde Ermeni terörü üç aşama gösterir. Birincisi terörle
Ermenileri, Ermeni topluluklarını kazanmak veya kendilerine çekmek, bu
suretle Ermeni benliğini sağlamaktır. İkincisi, dünya kamuoyuna gücünü ve
boyutlarını kabul ettirmek, ilgiyi sağlamaktır. Üçüncüsü ise, siyasi gelişmelere
ve uluslararası çıkar çatışmalarına Türkiye ve Türklük hakkında
kullanılabilecek düşmanlık kaynakları hazırlamaktır.
Ermenilerin 19. yüzyılın sonlarında “hürriyetsizliğe, yoksulluğa, haklarından
eksikliğe uğratılmış azınlık” teması 20. yüzyılın sonlarına doğru “soykırıma,
katliamlara uğramış halk-millet” teması tamamen uluslararası ilişkilerde destek
sağlama amacına yöneliktir. İlk fırsatta bu kaynaklar hiç tereddütsüz Türkiye’ye
rakip devletler tarafından, hatta uluslararası teşkilatlar tarafından kullanılacaktır.
Bütün terör örgütlerinin gizli kalan amaçları ve hedefleri uluslararası
çatışmalardan doğacak fırsatların değerlendirilmesidir. Bu ise tarihî sürecine
uygun olarak kendileri dışında gerçekleşmesini bekledikleri bir hedef, hatta
emeldir. (Uras, a.g.e., ss. 188-191)
Bu arada Ermeni terör örgütlerinden ASALA’nın özellikle uluslararası
bağlantıları ve bağlantı kurduğu devletlerin çeşitli beklentileri olduğu
muhakkaktır. Biz burada sadece PKK ile Ermeni bağlantısını ele alacağız.
Ancak buna değinmeden önce ASALA’nın bağlantı kurduğu devletleri ismen
veriyoruz. ASALA’nın Rusya Bağlantısı, ASALA-Filistin ilişkisi, ASALA-İran
İlişkisi, ASALA-Suriye ilişkisi, ASALA-Fransız ilişkisi, ASALA-ABD ve
Avrupa ülkeleri ilişkisi, ASALA-Kıbrıs Rum Kesimi ilişkisi, Türkiye’ye kaşı
ASALA-Yunanistan iş birliği.
ASALA-PKK İş Birliği
ASALA-PKK iş birliğinin temelleri birlikte siyasi ve askerî eğitim
gördükleri Filistin kamplarında başlar. İlk ortak toplantı, 1979’da Lübnan’ın
Sayda kentinde yapılır. ASALA ve PKK ortak bir deklerasyon yayınlarlar. Bu
deklarasyon Kurdistan News and Comment Dergisi’nin 4. sayısında da
yayımlanır. Bu ortak deklerasyonda şunlar ifade edilir. “Türkiye’deki yönetimin
faşist olduğunu, Ermeni ve Kürt halkı adına faşist Türkiye’ye karşı ortak eylem
kararı aldıklarını” açıklamışlardı. Bu bildirinin hemen arkasında, Uluslararası
Af Örgütü Kürt Dayanışma Komitesi, Ermeni Öğrenci Birliği, Ermeni Öğrenci
Organizasyonu, Avrupa Ermeni Öğrenci Birliği, Avrupa Kürt Öğrenci Birliği,
Ermeni Basın ve Haber Örgütü, İngiliz Komünist Partisi gibi Marksist örgütler
ortak bir cephe oluşturarak İngiltere’de, “Türkiye’de Kürtlerin azınlık olduğu ve
Türk Hükûmeti’nin onlara baskı yaptığı” iddialarıyla Türkiye aleyhtarı bir
kampanya başlattılar. (Şükrü Kaya Seferoğlu, Millî Mücadele Yıllarında
Kürt-Türk-Ermeni İlişkileri, İst. 1990, ss. 116-119) 1980 başlarında ise
PKK-ASALA ilişkilerinde yeni bir gelişme olmuş, ASALA ve PKK Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde “Ermeni-Kürt Federe Devleti” kurmak üzere
anlaşmışlardır. (Çitlioğlu, Yedekteki Taşeron ASALA, s. 19)
Terör örgütü PKK, 21-28 Nisan 1980 tarihini “Kızıl Hafta” olarak ilan etmiş
ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak toplantılar
yapmaya başlamıştır. PKK ve ASALA ortak hareketlerinin tepki çekmesi
üzerine ilişkilerin illegal alanda gizli olarak sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu
gelişmeler akabinde 9 Kasım 1980 tarihinde Strazburg Başkonsolosluğumuz’a
19 Kasım 1980 tarihinde ise Roma Türk Havayolları büromuza yönelik olarak
düzenlenen saldırılar, PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa
üstlenilmiştir. Bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği
tarafından “Büyük Ermenistan hayali fikirlerine olan katkılarından dolayı onur
üyeliğine seçilmiştir. 24.09.1981 tarihinde ASALA, “Kürt ve Türk Halklarına
Başvuru” adıyla bir bildiri yayımlayarak PKK’ya olan desteğini bir kez daha
deklare etmiştir. (Seferoğlu, a.g.e., ss. 116-119)
Hatta 8 Nisan 1980 yılında yapılan toplantıda “Türkiye’ye karşı ortak eylem kararları” bir kez daha teyit edilirken, bu toplantıya ikisi kadın 12 PKK ve ASALA temsilcisinin katıldığı toplantıda biri Ermeni, diğeri Kürt iki militan alınan ortak kararları açıklamışlardı.
Toplantıda “Kürtlerle Ermeniler arasında fizyonomik benzerlik olduğunu
belirterek Kürtlere kan kardeşi” ilan edilen ASALA, 24 Eylül 1981’de ise “ Kürt
ve Türk Halklarına Başvuru ” adlı bir bildiri yayınlayan ASALA PKK’ya her
konuda destek vereceğini, aynı etnik kökene sahip (!) Kürtler ve Ermenilerin,
aynı ulustan (Türklerden) gördükleri baskılara ortak eylemlerle cevap
vereceklerini açıklar
1982’li yıllardan ASALA merkezini Atina’ya taşırken, militanları da PKK
safında Kuzey Irak’ta ve Suriye’de eylemlere katılmaktaydı. PKK’nın 1984’te
Şemdinli ve Eruh’ta gerçekleştirdiği ilk kanlı saldırıdan. çok önce 1982
sonlarında sınır jandarma Tugay Komutanlığınca Ankara’ya Genelkurmay’a
verilen bilgilerde Türkiye-Suriye sınırında PKK tarafından “saldırıya yönelik”
kamplar kurulduğu ve bu kamplarda ASALA militanlarının da bulunduğu
açıkça belirtiliyordu. ( Nevzat Bölügiray, Özal Döneminde Bölücü Terör, İst.
1992, s. 17) ASALA’nın bu gizli yardımı, günümüze uzanan bir çizgide sürekli
devam etmiştir. ASALA militanları, Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak, Türkiye-
Ermenistan sınırlarında, hatta Doğu Anadolu’daki PKK eylemlerinde önemli
rol oynayacaklar, hatta lider kadroda yer aldıkları için kanlı katliamlara imza
atarak, Güneydoğu’da masum Kürt ailelerini acımasızca katledecekler, bu da
PKK içinde tartışmalara neden olacaktır.
ASALA-PKK ilişkilerini, PKK’lilerin başta Abdullah Öcalan olmak üzere,
bu ilişkileri ya küçük ya da yok göstermelerinin temel nedeni Kürt halkının
tepkilerinden korkmalarıdır. Nitekim daha 5 Aralık 1981’de Londra da İmperial
College’de toplantı yapan Kürt Öğrenci Derneği (AKSA) ile Ermeni Öğrenciler
Birliği (UASE)’nin toplantısında “Ermeni-Kürt Federe Devleti” tartışılırken,
UASE üyesi Ermeni konuşmacı, Kürtlerin soruna gösterecekleri tepkiyi şöyle
özetleyecektir:
“Biz Van Gölü ve Ağrı Dağı içinde olmayan bir Ermenistan düşünemeyiz.
Aynı şekilde Kürt kardeşlerimiz de içinde Ağrı Dağı ve Van Gölü olmayan bir
Kürdistan düşünemezler. Ancak bir kez ortak amaçlar altında ve ortak mücadele
için birleştiğimiz zaman bunlar fazla önemli sorunlar olmaktan çıkar. Başarıya
ulaştıktan sonra her türlü gelişme mümkündür. Herhangi bir sınır çizilebilir.
Hatta zaferden sonra ortak bir Armeno-Kürdistan dahi doğabilir. Ancak bu gibi
spekülasyonları geleceğe bırakalım. (Çitlioğlu, a.g.e., s.105)
Bu fikirler yıllar sonra PKK lideri terörist Abdullah Öcalan’ın Türk
gazetecilere söylediğinin aynısı idi. Bundan da anlaşılıyor ki Amerikalı
Gazeteci Claire Sterling’in Sayda Konferansı’na dayanarak belirttiği “Doğu
Anadolu’da Ermeni, Güneydoğu Anadolu’da Kürt bölgelerinde oluşacak federe
devlet” düşüncesi (Çitlioğlu, a.g.e., s.105) PKK tarafından hep saklanmaktadır.
Ancak hiçbir zamanda inkârda edilmemektedir.
ABD’li Prof. Dr. Michael Gunter ABD’de yapılan bir seminerde Kürt
Ermeni dayanışması konusunda “… Aynı topraklar üzerinde hâlâ iddia
etmelerine ve Kürtlerin Ermeni jenosidinin gerçek faili oldukları iddialarından
kaynaklanan tarihî düşmanlıklara rağmen, PKK ile ASALA’nın Türkiye
sınırları içinde terör iş birliğinde bulunması çok ilgi çekicidir” dedikten sonra “o
yıllarda, her nedense bunlar birçok Türk aydının gözünden kaçmıştı” demiştir.
(İsmet Giritli, “PKK Ermeni İttifakı”, (“Kürt Türkleri” yazı dizisi) Türkiye,
13 Haziran 1998)
“Kürt-Ermeni dayanışması” konusunda başka bir örnek, Batı Berlin’de
faaliyet gösteren Ermenistan Enformasyon ve Dökümantasyon Merkezi’nin
Karabağ ihtilafı üzerine yayınlanan bir bildiridir. Bu bildiri; Azeriler’in
Karabağ’ın Laçin bölgesinde yaşayan Kürtleri Ermeni halkına karşı tahrik
ettikleri” iddiasını ortaya atan “Kürt halkına bir çağrı” niteliğindeydi. (İsmet
Giritli, a.g.e, gazete, 13 Haziran 1998)
Ermenilerin bugün üzerinde hak iddia ettikleri Anadolu topraklarında
yaşamadıkları ve bu topraklar üzerinde mücadele edemeyecekleri
düşünüldüğünde, bir taşerona başvurmaları gerekliliği kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. Taşeron olarak da öncelikle ayrılıkçı PKK seçilmiştir. ABD ve
Kanada gibi ülkelerde bulunan Ermeni akademisyenler ve bu ülkelerdeki
destekleyicileri PKK ile ilişki kurmak için her yolu denemektedirler. Genellikle
tarihçi olan bu akademisyenler, Van-Diyarbakır hattının Ermeni toprağı
olduğunu ileri sürmekte, buranın kendilerine verilmesi gerektiğini Kürtlere
duyurmaktadırlar. (Emin Gürses, Ayrılıkçı Terörün Anatomisi, IRA-ETAOKK,
İst. Bağlam Yay. 2001, s. 151) Görüldüğü gibi hem Ermeniler hem de
Kürtler aynı topraklar üzerinde hak iddia etmektedirler. Burada asıl sorulması
gereken bu durumda dengeyi kimin sağladığı, arayı hangi üçüncü bir tarafın
bulduğudur.
1992 Ekim ayından itibaren Kuzey Irak’a üstelenen terör örgütü PKK’ya
karşı gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarda örgütün büyük darbeler alması
ve barınma imkânlarını kaybetmesi üzerine bir kısım örgüt mensuplarının İran,
Ermenistan’a geçmeleri ile PKK terör örgütünün Ermenistan’daki aktif
faaliyetleri bozulmuştur.
SONUÇ
Ermeni sorununun ortaya çıkışından bugüne kadar, katliamı ve katletmeyi
meslek edinen Ermeni terörünün amacı; tarihî gerçekleri tamamen görmezlikten
gelerek, sözde Ermeni soykırım iddialarını ve Ermenilerin taleplerini dünya
kamuoyuna duyurmaktır. Ulaşmak istediği son ise “Büyük Ermenistan”
rüyasıdır.
Ermeni sorunu, Osmanlı Devleti’ni parçalayarak çıkarlarına ulaşmayı
amaçlayan ülkelerce ortaya çıkarılmış, bugün ise adları değişmekle birlikte aynı
çıkar çevrelerinin Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için sıcak
tuttukları temelsiz, yapay ve maksatlı bir sorundur.
Osmanlının son döneminde nasıl Ermeniler diğer milletlere mensup insanları
Osmanlının rakibi diğer güçlere dış politikalarının aracı olarak kullanmışsa,
benzerî şekilde günümüzde de “Soykırım İddiaları” meselesi uluslararası
ilişkilerde doğru olup olmadığı, tarihî gerçekliği bir tarafa bırakılmaya
Türkiye’yi sıkıştırmak, zora sokmak isteyen ülkeler ve kesimler için etkili bir
araç hâline gelmiştir.
Osmanlı’nın Ermenilere yönelik iddia edilen kötü muamelelerinin ve sözde
“Ermeni Soykırımı’nın” intikamının alınması ve de bu iddiaların
propagandasının yapılarak yaygın kabulünün sağlanması hedefleri de
güdülmeye başlanmıştır.
Ermeniler Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde toplumun çeşitli
kesimlerinde korku ve dehşet yaratan ve yasal olmayan şiddet eylemleri
gerçekleştirmişler ve birçok masum Türk-Müslüman halkı katletmişler, mal
mülkünü yağmalamışlar ve çok çeşitli zararlar vermişlerdir.
Ermeni terör eylemleri ile ilgili belirtilmesi gereken bir başka önemli özellik,
bu eylemlerin yoğun bir biçimde uluslararası nitelik taşımasıdır. Daha 18.
yüzyılda Taşnaksutyun gibi Ermeni terör grupları Osmanlı sınırları dışında
kurulmuş ve bazı devletlerden önemli yardım almışlar, ama eylemlerini
Osmanlı Devleti sınırları içinde gerçekleştirmişlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki Ermeni terör olaylarını gerçekleştiren
gruplarında dışarıda kurulmuş oldukları ve bazı ülkelerden destek alarak birçok
ülkede ve bu arada Türkiye’de ve çoğu kez de Türk hedeflere yönelik birçok
terör eylemleri gerçekleştirmiş oldukları bilinmektedir.
Ancak yine de, Ermeni terörünün en yoğun olduğu dönemlerde, Ermeni
terörüne karşı uluslararası mücadele belirgin bir biçimde etkisiz kalmıştır.
Kendi topraklarında Türk hedeflere karşı terörist saldırılar gerçekleştirilen batılı
devletler, eylemi gerçekleştiren teröristlere karşı tepkisiz kalmışlar ya da
yargılayıp serbest bırakmışlardır. Bu durumun gerisinde bir kastın olduğu
muhakkaktır.
Büyük Ermenistan rüyasını gerçekleştirmek amacıyla Ermenilerin göç
ettirilmesini soykırım şeklinde istismar eden “Dört T Planı”nı uygulamaya
koymuşlardır. Bu plan, Ermeni iddialarının dünyaya “tanıtılması”nı, Türkiye
tarafından “tanınması”nı, Türkiye’den “tazminat” alınmasını ve nihayet “Batı
Ermenistan” olarak adlandırılan “toprak” parçasını Türkiye’den koparılmasını
amaçlamaktadırlar.
Ermeni örgütleri sözde soykırım iddiası ile, dört kıtada ve dünyanın 19 ayrı
ülkesinde Türk diplomatlarına karşı üst üste kanlı suikastler ve sansasyonel
baskılar düzenledir. Kusursuz cinayetler işledirler ve bu üstün başarıları ile
övündüler. Ermeni örgütleri suikast ustası olduklarını kanıtladılar. Bu konuda
onların üstüne yoktur. Kendilerine Ermeni adı veren bu teröristler on küsur yıl
boyunca yer yuvarlağının dört bucağında kanlı izler bıraktılar. Yer yuvarlağını
da, insanlık haysiyetini de hayasızca lekelediler.
KAYNAKÇA
Acer, Yücel, “Terörizm Kavramı Açısından Ermeni Terörü ve Genel
Nitelikleri” Ermeni Araştırmaları, Ank. EAE. S. 8
Amabaryan, Azat ve Stepanyan, Stepan, Genotsid Armyan, Ermenistan
Cumhuriyeti, Bilimler Akademisi, Gitutyan Yayınevi, Erivan 1995,
Armenotsid.
“Armyane Planiruyut Sobrat Polnıy Paket Doozatelstv Genotsida 1915 v
Osmanskoy Turstii”.
Armyane SŞAza Djonakerri: İntervyu Glav. Ay. Data Kiro Manoyena
İAREGNUM”, Bkz.: http://www.regnum.ru/expnews/305294.html.
ASALA terör örgütü hakkında Bkz.: http://www.ermenisorunu. gen.
tr/tukce/teror/asala.html.
Babacan, Hasan, Ermeni Tehcirini Hazırlayan Faktörler ve Tehcir,
Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri (Der. İdris Bal ve Mustafa Çufalı),
Nobel Yayınları, 1. Baskı, Ağustos 2003.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Yayınları, Ank., 1994.
Bayur, Yusuf Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi, Cilt: II/III, Ank. TTK. Yay.
1991, ss. 40-42.
BOA, DH. ŞFR, No: 54/308 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, 145.
Cabbarlı, Hatem, Sözde Ermeni Soykırım Propagandası ve Türkiye
Ermeni Araştırmaları 2. Türkiye Kongresi Bildirileri, II. Cilt. Ank. EAE.
Yay. 2007. http://www.melkonian. org/Quotes.htm. http://www.teror.
gen.tr/turkce/yurtdisi/diger/asala/sondurum/ara.html.
Çaycı, Abdurrahman, “Türk-Ermeni İlişkilerinde Gerçekler” Türkiye’nin
Sorunları Sempozyumu, Hacettepe Üniv. Atatürk İlk. ve İnk. T. Ens. Ank.
TTK Yay. 1995.
Çiftlioğlu, Ercan, Yedekteki Taşeron ASALA, Ank. 1997.
Demirel, Emin, Kapanmayan Yara Terör, İstanbul. GHMD Yayınları.
1995.
Etemoğlu, Mehmet, Ermeni Terörünün Kısa Tarihi, Diyarbakır: Dicle
Üniv. Basımevi, 1987.
Frantsiya Doljna Skazat Net Çlenstvıs Turtsii v Evrosoyuz”, Bkz.:
http://wwwherkır.am/ryslindex.php?sub=armkid=7105.
Genotsid Armyan, 1915 Gode Priznali Eşe Tri Ştata ŞŞA”, Bkz.: Giritli,
a.g.e, gazete, 13 Haziran 1998.
Giritli, İsmet, “PKK Ermeni İttifakı”, (“Kürt Türkleri” yazı dizisi), Türkiye,
13 Haziran 1998.
Gürses, Emin, Ayrılıkçı Terörün Anatomisi, IRA-ETA-OKK, İst. Bağlam
Yay. 2001.
Kantarcı, Şenol, Amerika Birleşik Devletlerinde Ermeniler ve Ermeni
Lobisi, Aktül Yay. 2004.
Karal, Enver Ziya, Armenians Qustion, Ank. 1975.
Memiş, Ekrem-Köstüklü, Nuri, Yeni ve Yakın Çağda Türk Dünyası,
Konya, Çizgi Yay. 2000.
Oganisyan, Vek Borbı, Münih, Moskova, Fenik Yayınevi, 1991.
Özgüldür, Yavuz-Güler, Ali-Akgül, Suat ve Akgül, Mesut, Her Yönü ile
Ermeni Sorunu, Ank. K. H. O. Yay. 2001.
Özkan, Zafer, Tarihsel Akış İçinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi,
İst. 2001.
Parlak, İsmet, “Etnik kökenli ve Ayrılıkçı Terör Örgütleri” 1. Milletlerarası
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Güvenlik ve Huzur Sempozyumu, (27, 29
Mart 2000) Elazığ, Fırat Ünv.
Sakarya, İhsan, Birinci Dünya Harbi ve Ermenilerin Göç Ettirilmesi,
Ank. Gen. Kur. Basımevi.
Seferoğlu, Şükrü Kaya, Millî Mücadele Yıllarında Kürt-Türk-Ermeni
İlişkileri, İst. 1990.
Sonyel, Salahi Ramandan The Ottoman Armenians, Victims of Great
Power Diplomacy, London, K. Rustem and Brother, 1987.
Süslü, Azmi-Kırzıoğlu, M. Fahrettin-Yinanç, Rafet-Hallaçoğlu, Yusuf, Türk
Tarihinde Ermeniler, Birinci Basım (Kars, Kafkas Ünv. Rektörlüğü Yay.
1995).
Şehirli, Atila, Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri ve Devletin Aldığı
Tedbirler, İst. Bürek Yay. 2000.
-----, “ASALA’nın Ortaya Çıkışı Eylemleri İlişkileri ve Sonu”, Dünden
Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri,, Ankara, 2003.
Uras, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İst. Bel. Yay. 1976.
Volkan, Vamık, Bloodlines, From Ethnic Pride to Ethnic Terrorism, New
York, 1997. http://www.turkishforum.com/armenian/terror/cag.html.
Yaşarbaş, Enver, Ermeni Terörünün Tarihçesi, İst. Petek Yay., 1984.
...