19 Mart 2019 Salı

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 6

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 6


Musa Dağı Ermenileri 

Bazı Ermeniler tehcir uygulamalarına karşı isyan etmişlerdir. Bunlardan, Antakya’nın Samandağ’ı ilçesinde, Asi nehrinin denize döküldüğü noktanın kuzeyindeki köylerde yaşayanların hikâyesi ilginçtir. Ermeni Diyaspora sermayesinin, Dünya kamuoyunu Türkler aleyhine kışkırtmak için yayınlattığı kitaplar ve vizyona koydurttuğu filmlere başlık olan “Musa Dağı” bu yörededir. Adı geçen dağ 1555 metre yüksekliğinde, kayalıklar ve çalılıklarla kaplı, batısından denizle çevrili, Suriye ve Lübnan’a giden yolun kavşağındadır. Musa Dağı Ermenileri -yörelerinin konumunun sağladığı avantajlardan da yararlanarak - silah ticareti (kaçakçılığı) yapmakta, Fransızlar ve isyancı Arap liderleri ile ilişki içinde bulunmaktaydılar. 

Fransızlar; Birinci Dünya Harbi'nde Hatay ve Halep vilayetlerinin Akdeniz'e en önemli giriş ve çıkış kapısı olarak gördükleri İskenderun ve Samandağ bölgelerine önem vermişler, bu bölgelere çıkarma harekâtı yapma imkânlarını araştırmışlardır. 
Bu amaçla İskenderun Şehrini 6 defa bombalamışlar, bölgenin Hıristiyan halkını ayaklandırarak Osmanlı hükümetini güç durumda bırakmak istemişlerdir. 

Fransızların çıkarma planını ve Musa Dağı’ndaki altı Ermeni köyü ile ilişkilerini bilen Osmanlı Hükümeti, bu köyler için göç ettirme kararı aldı. Göçe hazırlık için yedi gün süre verildi. Bu karara uyan bir kısım Ermeni, planlandığı gibi Türk muhafızların eşliğinde önce Antakya’ya, oradan da iskân yerlerine ulaştırıldılar. 

Bölgelerine Fransız ve İngilizlerin çıkarma yapacağına inandırılmış isyancı Ermeniler ise göç kararına karşı çıktılar. Bunlar; önemli miktarda silah, yiyecek ve malzemeyi Musa Dağı’nın tepesindeki kayalık bölgeye taşıdılar. Siper kazarak ve kayaları yuvarlayarak barikatlar kurup, keskin nişancılarını bu barikatlara yerleştirdiler. Göç kararını uygulatmak için bölgeye gönderilen jandarmayla 
silahlı mücadeleye başladılar. Daha sonra da Fransız ve İngiliz gemileri tarafından Kıbrıs’a kaçırılıp oradan da Mısır’ın Port-Sait Liman şehrine götürüldüler. 
Buradaki İngiliz askeri tesislerine yerleştirildiler. 

İngilizler sığınmacı Ermeniler için yaptıkları barınma masrafından kurtulmak istiyorlar, Fransızlar da bunları Adana-İskenderun bölgesinde Osmanlıya karşı çete savaşlarında kullanmayı planlıyorlardı. Aralarında yapılan uzun tartışmalardan sonra, Musa Dağı Ermenilerinin yeniden Kıbrıs’a getirilmeleri kararlaştırıldı. Yunanistan’ın Larnaka konsolosu da; “Osmanlı Devleti’nin dağılmak üzere olduğu, Kilikya’da bir Ermeni devleti kurulacağı, Kıbrıs’ta bulunan Ermenilerin Kilikya’ya gönderileceği” söylenerek ikna edildi, hatta konsolostan yardım vaadi alındı. 

Musa Dağı Ermenilerinin yerleştirileceği yer için Kıbrıs’ın Gazimagusa ilçesinin kuzeyinde bulunan stratejik Monargo bölgesi seçildi. Burada oluşturulan kampa Musa Dağı Ermenileri iskân edildiler. Fransızlar, içlerinden asker olarak kullanılabilecek 500 ve işçi olarak yararlanacakları 100 kadar Ermeni’yi “Monargo (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı”na aldılar. 

Bu kampta eğitim gören Ermeniler; Fransızlar ve İngilizler tarafından Çukurova, Antep, Maraş ve Urfa’nın işgalinde; basım yayın işlerinde, Ermeni çetelerine silah temininde, casusluk faaliyetlerinde ve Kıbrıs’taki Türk esir kampının kontrolünde 
kullanılmışlardır. Kampın kapatılmasından sonra bir kısım Ermeni, İngiliz askeri yetkililerin sağladığı kolaylıklardan yararlanarak Yunan Ordusuna ve daha sonra da İzmir’in işgaline katılmışlardır. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Musa Dağı Ermenilerinden bazıları, Fransızlar tarafından işgal edilen bölge içinde kalan köylerine geri döndüler. Hatay’ın 1939’da Türkiye’ye katılmasıyla bu Ermenilerin suçluluk duygusu taşıyan önemli bir kısmı bölgeyi terk etti. Geriye Musa Dağının eteklerindeki Vakıflı köyünde yaşayan Ermeniler kaldı. 

TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI 

Kafkaslarda Ermeni katliamları, Rusya İmparatorluğu ile Kaçar Hanedanlığı arasında 1828 yılında imzalanan Türkmençay Anlaşması[4] sonrası olan gelişmeler ile başlar. Bu anlaşma sonrası Ruslar, Türk topraklarına kalıcı olarak yerleşme ve yayılma amaçlarını gerçekleştirmek için Ermenileri kullanmayı planlamış, bu gayeyle kışkırtmış, onlara vatan ve devlet vaat etmişlerdir. 
Takip eden yıllarda ve Çar Nikolay’ın 9 Haziran 1849 tarihinde Erivan özerk bölgesini ilanı sonrasında, Türkiye’den ve İran’dan getirilen Ermeni’ler Erivan’a yerleştirilmeye başlanmıştır. İran’daki Rusya elçisi Griboyadev raporlarında “1829-1830 tarihleri arasında Erivan bölgesine İran’dan kırk bin, Türkiye’den seksen dört bin Ermeni getirilerek yerleştirildi”ğini yazarak bunu teyit etmiştir. Bu dönemde Ruslar, yerli halk olan Azerbaycan Türklerini sürgüne gönderiyorlar, onların topraklarını Ermenilere veriyorlardı. Oysa Erivan Guberniyası (bölgesi) 15. yüzyılın başlarından 1828 yılına kadar Türk hanlar tarafından yönetilmişti 
ve tamamen bir Türk toprağıydı. Ermeni göçlerine kadar bölgede halkın büyük çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. 

[4] Türkmençay Anlaşması, Rusya İmparatorluğu ile İran (Kaçar Hanedanlığı) arasında 21 Şubat 1828 tarihinde imzalanmış bir barış anlaşmasıdır. İran'ın yenilgisiyle sonuçlanan 1826-1828 Rus-İran Savaşı'ndan sonra imzalanmış olan bu anlaşma uyarınca Revan Hanlığı, Nahçıvan Hanlığı ve Talış Hanlığı Rusya'ya verilmiş, Aras Nehri'nin bu iki devlet arasındaki sınırı oluşturmasına karar 
verilmiştir. Gülistan Anlaşması'yla birlikte İran'ın imzaladığı en kötü anlaşmalardan bir olarak kabul edilmektedir. 

Birinci Dünya Savaşında Ruslar, 1916 ve 1917 yıllarında yapılan muharebeler sonunda Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını işgal etmişlerdi. Savaş devam ederken 1917 yılında Ermeniler Güney Kafkasya’daki Türk topraklarına saldırı başlatmışlar, yüzlerce Azerbaycan köyünü yakıp yıkmışlardı. Taşnak saldırganlarından bir birliğin komutanı olan A. Emiryan; “Sadece Erivan 
Guberniyasında Taşnaklar tarafından iki yüz Azerbaycan köyü yakılıp yıkılmıştır” diye yazıyordu. Bu bölgedeki katliamları kendi gözleri ile görmüş ve gören subaylarından bilgi almış olan Amiral Bristol, günlüğüne şunları yazmıştı: “Ben, General Dro ile birlikte çalışmış kendi subaylarımın verdiği bilgilere dayanarak... korumasız köyler önceden bombalanır, sonra zapt edilir, kaçamamış köy sakinleri vahşice öldürülür, köy yağmalanır, bütün mal ve para götürülür, sonra ise yakılırdı. Bütün bunlar Müslümansız (Türksüz) bir Ermenistan için sistemli olarak yapılırdı”. 

Rus Çarlığı 1917 İhtilali ile devrilince, idareyi ele geçiren Bolşevikler savaştan çekilme kararı aldılar. 3.3.1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması gereğince de işgal ettikleri yerlerden çekilmeye başladılar. Ermeniler, Rusların boşalttığı bölgeler ile Azerbaycan ve Dağıstan gibi Türk coğrafyalarında avantajlı konuma geçmişlerdi. Bu bölgelerdeki Bolşevikler ve Çarlık Rusya’sı kalıntısı Rus kazakları ile işbirliği yaparak, savaş sonrası oluşan kargaşa ortamından da yararlanarak Türk katliamını başlattılar. Kafkasya’daki tüm Türk topraklarını ele geçirmeye kararlı olan Ermeniler, savaştan kaçan Rus askerlerinin de desteği ile 31 Mart 1918 günü Bakü’ye girdiler. On iki bin Azerbaycan Türkünü iki gün içinde katlettiler. Azerbaycan Türklerine ait gazete binalarını, kültür kurumlarını yakıp yıktılar. Camileri ve kutsal mekânları top ateşine tuttular. 

Arşiv belgelerine göre sadece Bakü’de on iki bin; Haçmaz, Kuba, Hacıqabul ve Saylan’da sekiz bin kişiyi, silahsız ve savunmasız yirmi bin Azerbaycan Türkünü katlettiler. 

Olumsuz gelişmeler karşısında Enver Paşa, Azerbaycan ve Dağıstan halkını Ermeni çeteleri ve Rus zulmünden kurtarmak, bölgeyi bu unsurlardan temizlemek için kardeşi Nuri Paşa’yı görevlendirmiş, Nuri Paşa Gence’ye kadar giderek 25.5.1918 tarihinde karargâhını orada kurmuştur. Kafkas İslâm Ordusu adıyla Osmanlı askerleri ile Azerbaycan ve Dağıstan gönüllülerinden oluşan bir ordu ile Azerbaycan ve Dağıstan’ı işgalden kurtarma harekâtını başlattı. Aşağıda o dönemde bölgenin genel durumu ve Kafkas İslam Ordusu’nun yaptığı harekâtlar özetlenmiştir. 

Rusya’da Bolşevik İhtilalı ve Çar’ın görevden çekilmesinden sonra Doğu Anadolu ve İran’da yaşayan Ermeniler, başta Bakü şehri olmak üzere Azerbaycan ve Güney Kafkasların değişik bölgelerine göç etmeye başladılar. Bolşevikler iktidara gelince, Lenin Ermeni asıllı Şaumyan’ı Kafkaslar Fevkalade Komiseri olarak geniş yetkilerle Bakü’ye gönderdi. Şaumyan’a; 

. Güney Kafkaslarda bağımsızlık hareketlerini önleme, 
. Bölgede Komünist Sovyet rejimini tesis etme, 
. Rus ordusu işgali altındaki Doğu Anadolu topraklarında Sovyet Rusya’nın himayesinde bir Ermeni Devleti kurmaya ilişkin çalışmalarda bulunma görev ve yetkilerini vermişti. 

Bolşevikler ve Ermeniler, Abşeron Yarımadası’ndaki zengin petrol yataklarını ele geçirmek için Türkleri bölgeden uzaklaştırmak istiyorlardı. Şaumyan yönetimi Türkiye ve Avrupa cephelerinden dönen Ermeni asıllı Rus askerlerini Bakü’de topluyor, Bakü ve çevresindeki Ermenileri silahaltına çağırıyordu. Bu durum Kafkaslarda yaşayan Türkler arasında infiale yol açmış, göçmen Ermeniler ile bölgenin yerlisi olan Türkler arasında sürtüşmeler başlamıştı. 

Rus Çarlığını devirip idareyi ele geçiren Bolşevikler, Musul’da bulunan 6. Ordu ile 1 Ocak 1918’de mütareke imzalayıp ordularını geri çekmeye başlamış, arkasından da 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Anlaşmasını imzalamışlardı. Bu anlaşma hükümlerine göre; 

. Rus askeri Doğu Anadolu’yu 6-8 hafta içinde terk edecek, 
. Ermeni çeteleri silahsızlandırılacak, 
. Ruslar Ardahan, Kars ve Batum’u derhal boşaltacak; bu bölgenin geleceğine yerli halk ile komşu devletler karar verecekti. 

Rus kuvvetleri geri çekildikçe, boşalttığı yerleri Ermeni Taşnak kuvvetleri dolduruyordu. Bunlar Rus ordusunun geride bıraktığı ağır ve hafif silahlara, nakliye araçlarına, işe yarayacak hayvan ve her türlü eşyaya el koymaktaydılar. Türkler ise ancak Gence civarında durdurabildikleri trenlerdeki piyadelerin silahlarını alabilmekteydiler. Kafkas cephesinden geri çekilen Rus askeri 
birliklerinin yerini alan Ermeni kuvvetleri 36 piyade taburu ve geri teşkilatları ile 50 bin kişilik bir askeri güce ulaşmıştı. 

Türk askeri Doğu Anadolu’da 26 Mart 1918’e kadar yürüttüğü askeri harekâtla Ermeni ve Rum çetelerinin tedhiş ve katliam yaptıkları Kelkit, Erzincan, Bayburt, Tercan, Trabzon, Malazgirt, Hınıs, Erzurum, Köprüköy, Tortum ve Oltu’yu kurtardı; 8 Nisanda Van’a girdi. Van’da Rus ve Ermeniler korkunç katliamlar yapmışlar, şehri harabeye çevirmişlerdi. Türk ordusunun ileri harekâtında Ermeniler firar ederken, geçtikleri Türk köylerinin tamamını yakıp yıkmışlardı. 

Rusların çekilmesinden sonra İngilizler, Ermenilerin hamiliğini üstlenmiş ve bunları teşkilatlandırmaya başlamıştı. Petrol bakımından zengin olan Bakü’ye hâkim olmayı planlayan Almanlar, Türkleri kendileri için rakip görüyor, Gürcülerle ilgileniyorlardı. Brest-Litovsk Anlaşması sonrası Ermeniler Ardahan ve Karsı işgal etmiş, Şaumyan sayesinde Bakü’de duruma hâkim olmuşlardı. Ermeni çeteleri yörelerinde katliamlara devam ediyorlardı. 

Batum’u Gürcüler almıştı. 

7. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder