19 Mart 2019 Salı

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 1

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 1




ALDATILAN KİMLİK
Gürbüz MIZRAK


Ermenistan’da bir ilkokul. Türk’e kin ve nefret duygularıyla yetişen Çocuklar


İÇİNDEKİLER 
SUNUŞ .................................................................................... 1 

İSYANCI ERMENİLERİN ÖRGÜTLENMESİ........................................ 9 
ERMENİ İSYANLARI ................................................................. 12 
1908 Öncesi Ayaklanmalar ........................................................ 12 
İkinci Meşrutiyetten Sonra Ayaklanmalar ..................................... 17 
Birinci Dünya Savaşında Ermeni Olayları ..................................... 19 
GEÇİCİ SEVK VE İSKÂN KANUNU (TEHCİR) ................................. 29 
Tehcir Bölgesi ........................................................................ 32 
Tehcire Tabi Tutulanlar ve Geride Kalanlar ............................. ....34 
Tehcir Öncesi Hazırlıklar .......................................................... 37 
Tehcirin Başlatılıp Sonlandırılması ............................................. 39 
Musa Dağı Ermenileri ............................................................... 46 
TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI .. 50 
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ............................................ 68 
Dönüş Kararnamesi ................................................................ 68 
Tehcir Yargılamaları................................................................ 71 
Kurtuluş Savaşında Ermeni İsyanları ......................................... 76 
Malta Yargılamaları ................................................................ 78 
Tehcir Hakkında Yabancılar Tarafından Yürütülen İftira Kampanyaları ... 81 
Uluslararası Hukuk, Tehcir, Soykırım.......................................... 88 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Uluslararası Adalet Divanı, 
Avrupa Adalet Divanı ve Fransa Anayasa Komisyonu Kararları....... 92 
TERÖR ÇETELERİ KANA DOYMUYORLAR ................................... 95 
BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI ............................................. 105 
FELEĞİN İŞİNE BAK ............................................................. 113 
GÜNÜMÜZDE ERMENİ EMELLERİ VE İŞBİRLİKÇİLERİ ................. 116 
Ermeni Emelleri ................................................................... 116 
Ermeni-PKK İlişkileri ............................................................. 119 
NE YAPMALIYIZ ................................................................... 124 
Devlet ve Kamu Kuruluşlarının Yapması Gerekenler ................... 124 
Sivil Toplum Kuruluşlarının Yapması Gerekenler ........................ 131 
EKLER ................................................................................ 135 
Ek-1: TSK Genel Kurmay Başkanlığı arşivinde bulunan 
belgelerde Vilayet ve sancaklara göre 1914 Müslüman, Ermeni 
ve Rum nüfus sayıları ........................................................... 135 
Ek-2: 9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihine kadar 
Anadolu'nun muhtelif bölgelerinden iskân sahalarına nakledilen 
ve yerlerinde bırakılan Ermeni sayısı ....................................... 137 
Ek-3: ABD enformasyon kaynaklarına göre Anadolu'dan muhtelif 
iskân sahalarına gönderilen Ermeni sayısı (İaşe ihtiyaçlarının 
belirlenmesi amacıyla) ......................................................... 139 
Ek-4: 1906-1922 Yılları Arasında Anadolu'da Ve Kafkaslar'da 
Ermeniler Tarafından Katledilen Türklere Ait Tablo ................... 140 
Ek-5: Sayı Tespiti Yapılamayan Olaylar Tablosu ....................... 147 
Ek-6: Önemli Tarihi Olaylar ile İsyancı Ermenilerin Başkaldırı ve 
Terör Eylemleri ..................................................................... 151 
Ek-7: Atatürk ve Recep Çavuş ................................................. 162 
KAYNAKLAR ......................................................................... 164 



MİLLETLERİN BAYRAĞI ÇİĞNENİR Mİ? 

Mustafa Kemal Paşa, Karşıyaka’da İplikçizade Köşkü’nde konaklayacaktı. Girişte kadınlı, erkekli muazzam bir topluluk birikmişti. Onları selamlayarak köşke yöneldiğinde, birden yüzü asıldı. Kaşlarını çattı. Çünkü geçeceği yerde boylu boyunca bir Yunan Bayrağı seriliydi. Karşılayıcılara bunun sebebini sordu. Onlar da, “Yunan Kralı Konstantin’in 1921 yılında İzmir’e geldiğinde bu köşkte ağırlandığını; yere serilen Türk Bayrağını çiğneyerek içeri girdiğini” anlattılar. 

Mustafa Kemal Paşa’nın cevabı kısa ve kesindi: “Yunan Kralı hata etmiş. Çünkü bayrak bir milletin şerefidir. Ben bu hatayı tekrarlamam” diyerek, yerdeki bayrağı kaldırttı. Köşkün bembeyaz mermerlerinde ilerleyerek, içeri girdi. 

İşte size iki kimlik: Bir milletin şeref ve haysiyetini temsil eden bayrağa karşı; Yunan Milletini temsil eden Yunan Kralının tavrı ile Türk Milletini temsil eden Mustafa Kemal Paşa’nın tavrı. Hangisi asaleti, başkalarının kutsallarına saygıyı, yüksek insanlık değerini ve medeniyeti; hangisi ırkçılığı, bağnazlığı, kin, nefret, intikamı ve düşmanlığı temsil ediyor? 

Kapaktaki resme gelince; “Nefret, kin ve intikamı” kimlik yapan Ermenilerin, her yıl Türk Bayrağını yakması, meydanlarda yırtması ve yetişen çocuklarına, resmi törenlerde çiğneterek bu kirli ve hastalıklı kimliği aşılamaya çalışması, insanlık adına utanç verici değil mi? 

Cevabı; “Ben insanım, her millete ve insana saygılıyım, başkasının şeref ve haysiyetini, hak ve hukukunu, kendiminki gibi savunurum” diyenler versin!.. 

SUNUŞ 

Ermeniler ile Türkler arasındaki kapsamlı ilişkiler 1015-1020 yılları arasında Büyük Selçuklu Devleti kumandanı Çağrı Bey'in Doğu Anadolu'ya düzenlediği keşifler sırasında başlamıştır. O dönem Ermeniler, Doğu Roma İmparatorluğu himayesinde yaşamaktaydılar. 1071'deki Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Selçukluların galip gelmesi ve Anadolu'ya yerleşmesinin ardından bir kısım Ermeniler, Doğu Roma himayesinde Kilikya (Adana ve Mersin havalisi) bölgesine yerleşerek, burada bir prenslik kurdular. Haçlılarla sıkı ilişkiler içine girdiler. 

Bu dönemde bilhassa Fransızlardan etkilendiler. Kılık kıyafet ve yaşam tarzlarını Fransızlara benzettiler, hatta bazı Ermeniler Gregoryen mezhebinden Katolikliğe geçtiler. Moğol istilasından sonra ise İlhanlılara bağlanıp, birlikte Memluk Devletine karşı savaştılar. 1375 yılında Memlûk Sultanlığı tarafından prenslikleri yıkıldı. 
Memluklara bağlı Ramazanoğlu Beyliği hâkimiyetinde yaşamaya başladılar. 

Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Ermeniler genellikle Çukurova, Doğu Anadolu ve Kafkasya bölgelerindeki Beyliklerin altında yaşıyorlardı; Kütahya'da ise bir ruhani merkeze sahiptiler. Osmanlı Beyliği, 1324 yılında Bursa'yı başkent 
yapmasının ardından, Kütahya'daki Ermenilerin çoğunluğunu ve Ermeni ruhani merkezlerini Bursa'ya nakletti. İstanbul’un başkent oluşundan sonra da Fatih Sultan Mehmet Bursa'da bulunan 

Ermeni piskoposluğu ve Anadolu'daki bazı Ermenileri, devletin yeni başkenti İstanbul'a getirtti. Samatya'da bulunan Sulumanastır isimli kiliseyi Ermenilere veren Fatih, yayınladığı bir fermanla İstanbul Ermeni Patrikhanesini kurdurttu ve bir patrik tayin etti. Yavuz Sultan Selim döneminde Ramazan Oğlu Beyliğinin Osmanlıya tabi olması ve Çukurova'da Osmanlı hâkimiyetinin kabul edilmesi üzerine Kilikya Ermenileri Osmanlı egemenliğine girmiş oldular. 1514-1516'da Güney Kafkasya ve Doğu Anadolu fethedildi ve buralardaki Ermeniler İstanbul Patrikliğine bağlandı. Ermeniler, zamanla Anadolu'dan gelen göçlerle İstanbul'da büyük bir cemaat oluşturdular. Osmanlı ayrı dinden olanların mahallî teşkilatları na kendi kendini yönetme hakkı tanımış, Yahudi ve Rum gibi Ermeni cemaati de kendi dinî yöneticilerinin idaresinde özgürce yaşamıştır. 

Ermeniler diğer gayrimüslim azınlıklar gibi askere gitmezlerdi. Ticarette, zanaatta ve başta mimari ile Türk Musikisi olmak üzere sanatta büyük başarılar gösterip, toplum içinde ön plana çıktılar. Hayat tarzlarını ve kültürlerini Müslüman Türk toplumununkine yaklaştırdılar. Türk Dili’ni benimsediler. Soyluları ve şehirlileri, 18. asır ortalarına kadar Türkçeden başka dil konuşmazlardı. Kiliselerinde bile İncil'in Türkçesi okunurdu. Osmanlı toplumunda orta sınıfın üstünde bir refah seviyesine ulaştılar. Zamanla devlet bürokrasisinde üst düzey dâhil görevlere getirildiler. Osmanlı idaresinde refah ve huzur içinde yaşayıp, Devletin sâdık tebaası (Millet-i Sâdıka) olup el üstünde tutulurlardı. Öyleyse: 

. Ne oldu da, sadık tebaa, can düşmanına dönüştü? 
. Ne oldu da, azınlıkta oldukları halde, Ermeni Devleti kurma ve kendilerinden olmayan Müslüman çoğunluğu soykırımla yok etme planları yaptılar? 
. Ne oldu da, isyancı Ermeniler, 1914-1922 yılları arasında vatanımızı işgal eden düşman tarafına geçerek kendi devletine ihanet ettiler? 
  Düşmanla bir olup aynı vatanda birlikte yaşadıkları Türklere ve özellikle masum sivil halka toplu katliamlar uyguladılar? Anadolu coğrafyasında 
  1.189.132 ve Trans Kafkasya’da 413.000 olmak üzere toplam  1.692.132 Türk’ü ve Müslüman’ın katlinde rol aldılar? 
. Ne oldu da görevleri başındaki pek çok diplomatımızı katlettiler? 
. Ne oldu da Azerbaycan’da soydaşlarımızı 20. yüzyılın yüz karası kanlı terör, işkence ve aşağılayıcı hareketlerle katlettiler; soydaşlarımızın  evlerini, yurtlarını gasp ettiler. 
. Ne oldu da yalan, yanlış ve iftiralarla Dünya kamuoyuna Milletimizi “katil”, devletimizi “soykırımcı” göstermek için çabalayıp durmaktalar? 
. Ne oldu da Türk Vatanı’nın bir parçasını gasp etmek için rekabete girdikleri PKK ile birden bire can ciğer, kuzu sarması oldular. 

Ne mi oldu? 

Devletimiz zayıf düştüğünde, dönemin emperyalist devletleri sâdık tebaanın hamisi kisvesinde devreye girmeye başladı. Biryandan "Islahat" adı altında Osmanlı devletinin iç işlerine karışırken, diğer yandan da Ermenileri Osmanlı 
yönetimine karşı teşkilatlandırdı lar. Görevlendirdikleri misyonerler, açtıkları kolejler, kullandıkları papaz okulları vasıtalarıyla Ermeni gençlerinin beyinlerini yıkadılar. Onları Türk ve Müslüman düşmanlığı ile şartlanmış fedailere dönüştürüp Ermeni cemaatinin içine propagandist olarak saldılar. Bunların kandırıp kullandığı isyancılar, Ermeni cemaatine millî hisleri kullanarak, tehdit ve şantaj dâhil çeşitli yollarla tahakküm etmeye başladılar. Devletin sâdık tebaasının önemli bir kısmını Türk ve Müslüman düşmanına, eli kanlı katil çetelerine dönüştürüp istilacı emperyalist devletlerin kullanımına sundular. 

İsyancı Ermeniler Doğu Anadolu’daki Erzurum, Trabzon, Sivas, Bitlis, Mamuretülaziz (Elazığ ili ve civarı), Diyarbakır ve Van vilayetlerinin kapladığı alanı “Batı Ermenistan” olarak adlandırdılar. Buralarda azınlıkta olmalarına rağmen bir ermeni devleti kurma çabasına giriştiler. Daha önce emperyalist devletlerin desteklediği isyancıların, Balkanlar’da, Kırım’da ve Kafkaslarda uyguladığı gibi, öldürerek ya da kaçırtarak Türk ve Müslüman ahaliden buraları “temizlemek” istediler. 

Tebaası oldukları devlete ihanet edip Çarlık Rusya’sı, Britanya ve Fransa ile işbirliği yaptılar; bunlarla savaşan Osmanlı Ordularına saldırılar düzenleyip, cephe gerisinde sabotajlar ve ikmal yollarını kesme eylemlerine giriştiler. Tüm bu eylemler sonucu Kafkas cephesinde konuşlanan 3. Ordu’nun, Suriye ve Filistin’i korumakla görevli 4. Ordu’nun ve Irak’ta çarpışan 6. Ordu’nun 
güvenliği tehdit altına girmişti. Düşmanla çarpışan bu üç ordunun ikmal yollarının tıkanması, cephe gerilerindeki bölgelerde kanlı Ermeni saldırılarının yaygınlaşması ve bunların doğurduğu sonuçlar, Osmanlı hükümetini, tedbir olarak, detayları bu yayında verilen “Tehcir” (Sevk-i İskân) kararını almak zorunda bıraktı. Savaş hukukuna göre, düşman saflarında yer alan, düşman sayılır. Bu durumda, Osmanlı Devleti’nin önünde üç yol vardı: birincisi, düşmanla da savaşmak; ikincisi, düşmanı savaş sahasından uzaklaştırmak; üçüncüsü, düşmanın ihanet, bozgunculuk ve katliamlarına seyirci kalmak. İşte Osmanlı Devleti, bunlardan en insanî olanını, savaş sahasından uzaklaştırmayı seçmiştir. “Tehcir” de zaten budur. 

Özet olarak; emperyalist devletler, Ermeni azınlığı yayılma siyasetleri doğrultusunda kullanmak için saldırgan hale getirdiler. 

Söz konusu devletler misyonerlik ve propaganda faaliyetleri ile düşmanlık tohumları ekerek Ermeni ırkçılığını teşvik ettiler, Ermeni militanları yetiştirdiler ve çeteleri silâhlandırdılar. Dünya kamuoyuna, Ermeni çetelerinin her saldırısını masum gösterirken, suçlu olan Türklermiş gibi tanıtmaya çalıştılar. 

Bu yaklaşımlar isyancı Ermenilerin şiddete yönelmelerini teşvik etmiş; hain planların figüranları olarak, patronlarına da dua okutacak derecede yukarıda bir kısmını özetlediğimiz tüm kötülükleri yapmalarını tetiklemiştir. Dolayısıyla Ermenilerin yaptığı kanlı olayların baş sorumluları ve azmettiricileri, bunları 
amaçları için kullanan emperyalist devletlerdir. 

Cumhuriyet döneminde de, Ermeni çetelerinin ve Ermenistan devletinin terör eylemleri, saldırganlığı ve geleceğe yönelik düşmanca emelleri devam etti: 

. Eli kanlı Ermeni çetelerinin mirasçıları, -kullanıcıların düğmeye basmasıyla-, 1973-1984 yıllarında, ASALA cinayetleriyle, 53 sene sonra yeniden saldırılara başladılar. Pek çok diplomatımızı ve vatandaşımızı kalleşçe pusu kurarak 
şehit ettiler. 
. Ermenistan Parlamentosu, 1989’da Türkiye’nin Ermenistan ile mevcut sınırının çizildiği Moskova Anlaşması’nı fesih kararı alarak, Türkiye-Ermenistan sınırını kabul etmediğini, açıkça Türkiye’den toprak talebinde bulunduğunu açıkladı. 
. Ermenistan devleti isyancı ve katliamcı dedelerini aratmadı; 1990’lı yılların başında Azerbaycan topraklarını işgal ederek, Hocalı’da çoluk çocuk, kadın, ihtiyar demeden işkence ve soykırımlar yaptı. 
. Ermeni örgütleri ASALA, ARF ve ANCA, PKK ile görüşmeler yaparak müşterek emelleri doğrultusunda, “Türkiye’den koparmayı kararlaştırdıkları toprakların, Ermeniler ile PKK arasında bölüşülmesi” planlarını yapmaya başladılar. 
. İsyancıların mirasçısı Diyaspora Ermenileri, suçluyu mazlum mazlumu suçlu yerine koyma konusunda oldukça başarılı oldular. Uluslararası toplumu “Türklerin, Ermenilere soykırım uyguladığı” yalanına kolayca inandırdılar. Zira emperyalist patronlar ile onların etki alanındaki uydu devletler zaten bu yalana inanmaya hazırdılar. Bu yalanı; 
. Haçlı zihniyetlerini hortlatarak Müslüman Türk Milletini karalamak, 
. İç politikada Ermeni kökenlilerin oylarını almak için seçim malzemesi yapmak ve 
. Şantaj olarak kullanarak kapalı kapılar ardında Devletimizden ticari ve siyasi tavizler koparmak amaçlarıyla kullandılar. 

Türkleri soykırımla suçlayan kararları parlamentolarında onaylamaya, hatta “soykırım olmamıştır” denmesini suç kabul eden yasaları çıkarmaya başladılar. 

Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bazı akademisyenler, yazarlar ve sanatçılar Ermeni iddialarının savunuculuğuna soyunup, kendi ülkesini ve atalarını soykırım yapmakla suçlamaktadırlar. Üstelik en üst düzeyde bir kısım 
devlet adamlarımız da bu grupların düzenlediği Türklüğü suçlayıcı iftira kampanyalarına destek vermektedirler. Ermeniler ve Ermeni iddialarını destekleyen yabancı ülkeler, “Türk Devleti’nin en üst yöneticileri bile Türklerin soykırım uyguladığını kabul ediyor” demeye başladılar. 

Tüm bunlar, Türkiye aleyhine menfi propaganda yapılmasına fırsat sağlamış, gerçekleri bilmeyen insanlarımızın zihinlerinde tereddütler oluşturmuştur. 

 Vatandaşlık görevlerini samimiyetle yerine getiren ve kanunlarımıza saygılı Ermeni asıllı vatandaşlarımız geçmişte olduğu gibi devletimizin ve insanlarımızın baş tacı olmaya devam edecekler; Milletimiz, bunları geçmişte olduğu gibi birinci sınıf vatandaşlar olarak kucaklamayı sürdürecektir. Yurt dışında yaşayan ve Diyaspora ya rağmen gerçekleri ifade eden Ermeniler bizlerden hep saygı görecekler, geçmişin mirası ortak kültürel değerlerimiz gelecekte de bunlarla iyi ilişkilerimizin sürdürülmesinde aramızda köprü olamaya devam edecektir. 

Netice olarak halkımızın ve namuslu dış dünyanın Ermeni olayları hakkında doğru bilgilendirilmesi, başta entelektüel insanlarımız olmak üzere tüm vatandaşlarımızın müştereken yürütmeleri gereken millî bir görev olmuştur. 

Bu görevi gereği gibi yapmak için de öncelikle doğru bilgi kaynaklarını kamuoyumuza sunmak gerekmektedir. Elinizdeki mütevazı yayın bu amaç için hazırlanmıştır. Ankara, Eylül 2014 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder