19 Mart 2019 Salı

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 7

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 7





Türk Kafkas İslam Ordusu 
Kaynak: http://www.yusufkisa.com/genel/azerbaycan-osmanliturkiye-iliskileri-gunumuze-kadar-kapsamli/ 

 Kafkas Cephesinde 3. Ordu, Ermeniler ve Gürcülerden Ardahan, Kars, Batum ve Gümrü ile Karakilise civarını aldı. Bu gelişmeler üzerine Ermeniler, Gürcüler ve Azerbaycan Türklerinin Tiflis’te 26 Mayıs 1918’de yaptıkları toplantıdan bu üç unsurun kendi devletlerini kurma kararı çıktı. Ermeni ve Gürcüler toplantı sonrası hemen devletlerini kurduklarını deklere ettiler. 

Bu sıralarda Enver Paşanın talimatıyla Kafkaslar ve Azerbaycan’ın savunulması için Nuri Paşa komutasında Gence’de “Kafkas İslam Ordusu” kurulmuştu. Azerbaycanlı vatanseverler burada toplanıp Azerbaycan Millî Şurası’nı oluşturdular. 28 Mayıs 1918’de de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan ettiler ve Resulzâde Mehmet Emin Bey’i devlet başkanı yaptılar. Bakü, 
Ermeni asıllı komünist Şaumyan’ın yönetimindeki Bolşevikler ve Taşnak Ermenileri ile bir İngiliz birliğinin işgali altındaydı. Bu nedenle ikinci büyük şehir olan Gence, Azerbaycan Cumhuriyetinin geçici olarak başkenti yapıldı. Böylece Güney Kafkaslarda Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan bağımsız devletler haline geldiler. 

Osmanlı Devleti, Batum’da Ermenilerle 31 Mayıs 1918’de Barış ve Dostluk Anlaşması’nı; Gürcüler ile 3 Haziran 1918’de Barış Anlaşması’nı imzaladı. Azerbaycan ile 4 Haziran 1918 tarihinde imzalanan Yardımlaşma ve İşbirliği Anlaşması’nda “Ülkede asayiş ve güvenliği sağlamaya ihtiyaç duyulursa Osmanlı Devleti Azerbaycan Hükümetine silahlı kuvvetleri ile yardımda bulunmayı 
kabul eder” ifadesi yer aldı. 

Osmanlı İmparatorluğu ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasındaki “Barış ve Dostluk Antlaşması”, Osmanlı Devleti’nin Kafkasya’daki Ermeni yurdu üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmaya niyetli olmadığını gösteren önemli bir belgedir. Ermeniler, Birinci Dünya Savaşı’na Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz’in çevrelediği “Büyük Ermenistan” hedefine erişmek ve bu çerçevede Doğu 
Anadolu’yu kolonize etmek üzere girmişlerdi. Bu emellerine ulaşmak için yaptıkları mücadelede ağır bir yenilgiye uğramışlar, her şeye rağmen Osmanlı’dan büyük bir anlayış görerek devletlerini kurabilmişlerdi. 


 http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/0/02/Enver_Pasha_Babas%C4%B1_Ahmet_Bey_Kardeshi_Nuri_Killigil.jpg/300px-Enver_Pasha_Babas%C4%B1_Ahmet_Bey_Kardeshi_Nuri_Killigil.jpg

Enver Paşa, Babası Ahmet Bey, Kardeşi Nuri (Killigil). 
Kaynak: http://azturk.blog.com/2011/08/25/nuri/ 

Bölgeye barış ve huzur gelir gibi oldu. Yeşermeye başlayan Türk-Ermeni dostluğunun ilk tohumlarını atmak üzere Aharonian başkanlığında bir Ermeni heyeti, temaslar yapmak üzere Haziran 1918’de İstanbul’a geldi. Dört aya yakın bir süre İstanbul’da kalan bu heyet, Padişah’ın yanı sıra İttihat ve Terakki yönetiminin önde gelen isimleriyle de görüştü. Aynı günlerde, İstanbul’da çıkan 
Taşnakçı Hayrenik Gazetesi’nde ilginç yazılar göze çarpıyordu: “Ermenistan Cumhuriyeti, kuruluşunu Türkiye’ye borçludur. Daha dün en müthiş düşmanımız olan Çar Hükümeti’nin Ermenileri isyan ettirip, Türkiye’nin hayati menfaatleri zararına bir Ermeni Hükümeti teşkil etmek arzusunda olduğuna yeni Ermeni siyasetçileri dikkat etmelidirler.” Hatta gazete, “Ermenilerin 1 nci 

Dünya Savaşı’nda, İtilâf Devletleri’nin safına geçmekle yanlış ata oynadıkların dan dolayı Ermeni toplumu adına pişmanlığını dile getiriyor ve Ermenilerin, maddî ve manevî ilerlemelerinin daima Türk hâkimiyetinde gerçekleştiğini, Osmanlı öncesi Ermeni tarihinin istikrarsızlık ve iç savaşlarla dolu olduğunu, fakat Türklerle medeniyete, refaha ve hürriyete kavuştuklarını” yazıyordu. 

Ermeni Cumhuriyeti görüntüde bu dostluk rüzgârlarını estirirken, Erivan dâhil Ermeni egemenliği ve hâkimiyetinin olduğu pek çok yerde Türklere karşı yürütülen sindirme, taciz ve kaçırtma eylemleri devam ediyordu. Kuzey Kafkasya’da ve Azerbaycan’da Bolşevik Ruslar ve Çarlık kalıntısı Rus Kazakları ile işbirliği yapan Ermeniler benzer eylemlerini sürdürüyorlardı. 

Bakü’de Bolşevik güçleri “Türkleri şehri terk ettirme ve nüfus yapısını lehlerine döndürme” için hazırladıkları planları uygulamaya koydular. Komünist Ruslar ve Ermeni Taşnaklar’ın Türklere yönelik baskı, şiddet ve tacizleri kısa sürede saldırılara dönüştü, saldırılar Karabağ bölgesine yayıldı. Özellikle Bakü, Şamahı ve Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti Erivan’da Türklere yönelik etnik arındırma harekâtı hız kazanmıştı. 

İngilizler, Azerbaycan’ı kontrol etmek için oluşturulmuş Rus ve Ermeni birliklerine yardım etmek amacıyla Bakü’de 1200 kişilik çok iyi silahlanmış bir kuvvet bulunduruyorlardı. Bakü, İngiliz-Rus-Ermeni ittifakının işgali altındaydı. İşgal ortamından yararlanan Ermeni Taşnaklar, Bakü ve civarında 20 binden fazla Türkü katletmiş, bu olay Azerbaycan’da çok ciddi rahatsızlık doğurmuştu. Resulzâde Mehmet Emin Bey Kafkaslardaki Türk ve Müslüman halka yönelik Ermeni katliamlarının bir an önce durdurulması için Osmanlı Devletinden yardım istedi. Bunun üzerine Şark Orduları Komutanlığı bünyesinde bulunan 5. Kafkas 
Piyade Tümeni’nin, Kafkas İslam Ordusu’na katılması kararlaştırıldı. Tümenin öncü kuvvetleri Gence’ye harekete geçti. 

Yol üzerinde rastlanan ve Bakü petrollerini hedef alan Alman birlikleri zorlanarak Tiflis’e dönmeleri sağlandı, Ermeni çeteleri temizlendi. Tümenin geri kalanı 15 Hazirana kadar Gence’ye ulaştı. 



Şamahı-Acı Dere Türk Şehitliği. Kaynak: Kadir Tosun. 

Bu tarihten itibaren Kafkas İslam Ordusu’nu Türk Kafkas İslam Ordusu olarak isimlendirebiliriz. Gence’de ilk harekât olarak civardaki Ermeniler etkisiz hale getirilip silahsızlandırıldı. Anadolu’dan gelen Mehmetçik ilk şehitlerini bu harekâtta vermiştir. 


Şamahı’da Tenha Mezar. Kaynak: Kadir Tosun. 

Gelişmeler, Bakü’de yönetimi gasp etmiş Bolşevik Rus ve Ermeni Taşnak ittifakının başında bulunan Şaumyan ve ekibini telaşlandırmıştı. Şaumyan durumu Lenin’e bildirdi ve Kızılordu’nun acilen yardıma gelmesini istedi. Osmanlı tarafı ise İngilizlerin İran üzerinden Azerbaycan’a girmesini ve Bakü’yü ele geçirmesini engellemek için teşkilatlandırdığı birliklerini Tebriz, Hoy ve Urumiye gölü civarına sevk etti. Enver Paşa, Şark Orduları Komutanı Halil Paşaya ve Türk Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşaya gönderdiği gizli emirlerde Bakü’nün bir an önce düşmandan temizlenmesini istiyordu. 

Bakü’deki Şaumyan yönetimi Bolşevik Ruslar ve Ermeni Taşnaklardan 30 taburdan oluşan bir Kızılordu birliği kurmuştu. 

Bu askeri birlik Bakü ve çevresinde bulunan petrol ve sanayi tesislerinde çalışan işçi ve Ermeni gönüllülerle takviye edildi. Bu kuvvetler Gence yönünde harekâta başladı. Kızılordu birlikleri geçtiği yerlerde 50 den fazla Türk köyünü yakıp katliamlar yaptı, insanları öldürdü. Yapılan muharebelerde Türk Kafkas İslam Ordusu kuvvetlerine karşı bazı üstünlükler de sağladı, zayiat verdirdi, aldığı Türk esirlere acı ve elem verici işkenceler yaptılar. Sonunda Türk Kafkas İslam Ordusu, Gökçay’da kesin bir zafer kazanarak Kızılordu birliklerini geri püskürttü. Bu muharebelerde düşmandan çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirildi. Savaş bölgesindeki Ermeni ve Ruslar itaat altına alınıp silahsızlandırıldılar. Bozgun halinde kaçan düşman birliklerine taarruz devam ettirilerek savunma hattı oluşturmaları engellendi, Aksu ve Kürdemir kurtarıldı. 

Bakü’ye kadar olan bölge alındıktan sonra Türk Kafkas İslam Ordusu bütün gücünü Bakü’nün kurtarılmasına yöneltti. Bolşevikler, Ermeniler ve İngilizler hatta Osmanlının müttefiki olan Almanlar petrol bakımından zengin olan Bakü’nün Türklerin eline geçmesine karşı idiler. O tarihte Bakü’de silahlı muharip güç olarak 18 bin Ermeni, 1200 İngiliz, 1500 Rus ve bunlara destek sağlayan pek çok Ermeni’yle birlikte 30 bine yaklaşan düşman kuvveti bulunmakta idi. Bakü cephesinde savaşan Türk Kafkas İslam Ordusu ise Anadolu’dan gelen 8 bin Türk askeri ile 7 bin Azerbaycan Türkünden oluşan milis kuvvetine sahipti. 


Osmanlı Ordularının 1918 yılı Kafkaslar Harekâtı 
Kaynak: 
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Ofensiva_turca_de_1918_en_el_Caucaso.png 

Türk Kafkas İslam Ordusu 15 Eylül 1918’de taarruza geçti. Savaşın sonucunu gören İngilizler Bakü’yü terk edip gemilerle Güney Azerbaycan’daki sahil şehri Enzeli istikametine doğru ricat ettiler. Bakü sokaklarında saat 15.00’e kadar devam eden çatışmalarda Ermeni ve Rus birleşik güçlerinin direnişi tamamen kırıldı. Bunlar da yine silahlarını da yanlarına alarak gemilerle kaçıp, Dağıstan’ın 
Derbent şehrinde bulunan Rus Kazağı Biçerakov’un komutası altına girdiler. Bakü yönetimi, Türk komutanları ile temasa geçerek şehri teslim etti. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti başkentini Gence’den Bakü’ye taşıdı. 

Ermenilerin askeri liderlerinden olan Andranik, Birinci Dünya Savaşı boyuca önce Doğu Anadolu’da, sonraları da Kuzey ve Güney Azerbaycan’da vahşice işkencelerle Türkleri katletmiş bir canidir. Emrindeki Ermeni çeteleriyle 22 Haziran 1918 tarihinden itibaren Culfa, Nahcivan ve Ordubad yörelerindeki Türk köylerini basmış, talan etmiş, halkı katletmişti. Türk Ordusunun 20 Temmuz 1918’de Nahcivan’a girmesi üzerine, Andranik kuvvetleri bu sefer de Karabağ taraflarına kaçmış, kaçarken de yolu üzerindeki Ermeni köylerini Karabağ’a göç ettirerek bölgedeki nüfus sayısını Türkler aleyhine çevirmeye çalışmıştı. 

Andranik, Karabağ bölgesindeki Ermenilerden de takviye alarak 700 piyade ve 400 süvariden oluşan ağır silahlar da dâhil teçhizatlı bir kuvvet topladı. 22 Ağustos 1918’den itibaren bölgedeki Türklere karşı saldırılara başladı. Andranik’in elebaşlık ettiği Ermeni çeteleri Türklerin hayvanlarını alıyor, direnenlerini öldürüyor; evlerini, okullarını ve camilerini yakıp yıkıyordu. 
Özellikle ihtiyarlar, kadınlar ve genç kızlar akla gelmez işkencelerle vahşice katlediliyordu. Katliam haberleri üzerine Şuşa’da bir heyet kurulmuş, bu heyet bölgede sükûnetin sağlanması ve Ermeni çetelerinin silahlarını bırakması için 
teşebbüs etmiş fakat sonuç alınamamıştı. Bunun üzerine Türk 

Kafkas İslam Ordusu’nun duruma müdahale etmesi istendi. Aksi durumda Karabağ bölgesinde yaşayan Türkler tamamen katledilmiş olacaktı. Türk Kafkas İslam Ordusu’nun 1. Azerbaycan Tümeni, Şuşa ve Karabağ’a yaptığı harekâtlarla Şuşa’da Ermeni muhasarası altında kalan 20.000 Türkü kurtardı, bölgede Andranik kuvvetlerinin yapacağı katliamları önledi ve Ermeni çetelerini etkisiz hale getirdi. 

Dağıstan Türkleri Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni kurmuşlar,1918 yılının Nisan ayında bir heyet göndererek Enver Paşadan “Türk Ordusunun kendilerini himaye etmesini” istemişlerdi. Ancak, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, kuzeyde Bolşevikler güneyde ise Çar yanlısı Rus Kazağı Biçerakov kuvvetleri arasında sıkışıp kalmıştı. Biçerakov 15 Ağustostan ibaren Derbent’i ve Mohaçkaleyi işgal etmiş, Bakü’den kaçan Ermeni ve Rusların katılımıyla kuvvetlerini de artırmıştı. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürmesi için Dağıstan’ın çeşitli bölgelerini işgal etmiş Bolşevik ve Biçerakov kuvvetlerinden temizlenmesi gerekiyordu. 
Azerbaycan’da bulunan 15. Piyade Tümeni ile Dağıstan’lı milislerden oluşan “Kuzey Kafkasya Ordusu” kuruldu. 15. Piyade Tümeni, 20 Eylül 1918’den İstanbul’a sevk emrini alıncaya kadar geçen sürede Derbent ve Mohaçkaleyi alarak düşmandan temizlemiştir. 

Türk Kafkas İslam Ordusu’nun harekâtı devem ederken İstanbul’a gelen Ermenistan Cumhuriyeti heyeti, 6 Eylül 1918 günü Sultan Vahideddin tarafından kabul edildi. Heyet başkanı Aharonian’ın, 9 Eylül’de, Ermenistan Başbakanı Kaçaznuni’ye çektiği telgrafında; 

“6 Eylül günü, namazdan sonra, Sultan’ın huzuruna kabul edildik. Tahta çıkmasından dolayı tebriklerimizi ilettikten sonra, imparatorluğun devamı ve başarıları için iyi niyetimizi bildirdik. Bağımsız bir Ermenistan kurma düşüncesini ilk olarak Osmanlı Hükûmeti’nin düşündüğünü hatırlattıktan sonra, bunu Ermeni ulusunun hiç unutmayacağını ve Ermeni Hükûmeti’nin her iki ülke arasındaki dostça ilişkinin sürmesi ve güçlenmesi için olanca gücüyle çalışacağını bildirdik.” İfadeleri yer alıyordu. 

Bu arada Eylül 1918’de Berlin’e giden Talât Paşa, Alman müttefiklerine Ermeni Devleti’ni tanımaları için teklifte bulunmuş, ne var ki Gürcistan’ı tanıyan Kayzer Almanya’sından bu hususta olumlu cevap alamamıştı. 

1918’in Eylül ayına doğru giderek gelişmeye başlayan Osmanlı- Ermeni Cumhuriyeti dostluğu, kalıcı olamadı. Ekim 1918’de, Mondros Ateşkesi’nin imzalanıp Osmanlıların silâhlarını bırakmaya başlamasıyla birlikte, Ermeniler kendilerine bir fırsat doğduğunu hissederek, yeniden saldırgan politikalarına döndüler. 

Müttefiklerinin yenilip ateşkes istemesi üzerine Osmanlı Devleti de 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi'ni imzaladı. Mütareke şartlarına göre Osmanlı Devleti'nin savaştan önceki sınırlarına çekilmesi gerekiyordu. Ermenilerin İstanbul’daki temsilcileri dönemin hükümet başkanı Ahmet İzzet Paşayı ziyaret ederek, “Türk Askerlerinin Bakü’de 30 bin Ermeni’yi katlettiğini, Karabağ’da da askeri harekâtın devam ettiğini” iddia ederek, “bölgede daha fazla insan ölmemesini” istediler. Bu ve benzeri şikâyetler ile yeni gelişmeler doğrultusunda Türk Kafkas İslam Ordusu İstanbul’dan aldığı emirle 16 Kasım’da Bakü’yü terk 
etmeye başladı ve 15 Aralık 1918 tarihinde Osmanlı askerlerinin Azerbaycan'dan çekilmesi tamamlandı. 

Daha sonrasında Osmanlı Ordusunun terk ettiği bölgelerde İngiliz generali Bristol’un raporunda da bildirdiği gibi [5] Ermeni tedhiş ve katliamları devam etmiştir. Bu defa, 28 Nisan 1920 tarihinde Bolşevik olarak Bakü’ye giren Pankaratov komutasındaki Ermeniler, birkaç gün içinde şehir halkının yarısından fazlasını, on altı bin Azerbaycan Türkünü acımasızca öldürdüler. Azerbaycan 
Demokratik Cumhuriyeti, Ermeni militanları tarafından desteklenen Bolşevikler tarafından işgal edildi. 

[5] O tarihlerde Kafkasya’da görevli olan İngiliz generali Bristol anılarında bu katliamlar hakkında şunları yazıyor: 
“11 Nisan 1920 tarih ve 00214/738 sayılı raporla Dışişleri Bakanlığına durumu bildirdim. Ermeniler; Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye’de Türkleri vahşice katlediyorlar. Bu tam anlamı ile bir soykırımdır. 

Bunun durdurulması ancak Majestelerinin Hükümetinin uyarısı ile olabilir.” 

[6] Tarihçi A. A. Lalayan, “İstoriçeskie Zapinski” isimli eserinde; “Bu dönemde, Ermeniler tarafından Azerbaycanlıların katledilmesi, etnik temizliğe tabi tutulması önceden planlanmış Kilise-devlet politikasıydı. Bu politika sadece Azerbaycan toprakları ile sınırlı kalmamıştır. Bu yüzden Ermenistan’da Taşnak hükümetinin otuz 

Çarın, 1849 tarihinde çıkardığı ferman ile Özerk Erivan Ermeni Bölgesi’nin kurulmasından itibaren, Kafkaslarda Ermeni hâkimiyetinin bulunduğu bölgelerde sistemli bir şekilde yürütülen katliam, tedhiş ve kaçırtmalar sonucu Türk nüfusu sürekli azaltılıp yok edilmek istenmiştir. Bu etnik temizlik politikaları, dönemin tarihçileri tarafından da sık sık dile getirilmiştir [6]. 
İzlenen etnik aylık (Mayıs 1918-Kasım 1920) iktidarı döneminde, Ermenistan arazisinde yaşayan Azerbaycan Türklerinin yüzde altmışının katledilmesine kimsenin şaşırmaması gerekir” diye yazıyor temizlik politikalarının sonucu, Ermeni hâkimiyetindeki bölgenin nüfus yapısındaki değişmelerden de apaçık görülmektedir. 
Ermenilerin 1897 tarihinde yaptıkları nüfus tespitinde Özerk Erivan Ermeni Bölgesinin toplam nüfus 829.550 ve bunun da 313.178’i Azerbaycan Türkü olarak deklere edilmişti. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin 

. 1926 yılı baskısında Ermenistan’ın toplam nüfusu 1.510.000, bu nüfusun 795.000’i Ermeni, 575.000’i Azerbaycan Türkü ve 140.000 diğer milliyetler; 
. 1960 yılı baskısında Ermenistan’ın toplam nüfusu 1.501.600, bunun 1.301.000’i Ermeni, 107.700’ü Azerbaycan Türkü, geriye kalanı diğer milliyetler ve 
. 1995 yılı baskısında Ermenilerin nüfusunu 2.101.752 ve Azerbaycan Türkünün nüfusunu ise 155.000 olarak verilmiştir. 

2001 yılında Ermenistan’da yayınlanan Ansiklopedia Hırist Armenia isimli ansiklopedide Ermenistan’ın nüfusu 2.969.555, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin sayısı da 5.568’dir. Günümüzde ise Ermenistan’ın nüfusu resmi belgelere göre iki buçuk milyondur ve bunun içerisinde Ermenilerin dışında tek bir fert bile yoktur. 1926 yılında nüfusu 575.000 olan Azerbaycan Türküne ve diğer 140.000’e ne olmuştur? Kafkasya gibi karmaşık bir etnik yapıya sahip olunan bölgede, nüfusunun yüzde yüzü Ermeni olan bir ülke nasıl yaratılmıştır? Bu insanlar, kaybolmaları mümkün olmadığına göre belli ki soykırıma 
uğratılmışlar, zorla sürgüne gönderilmişler ve etnik temizliğe uğratılmışlardır. 


8. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder