28 Şubat 2018 Çarşamba

FAHREDDİN PAŞA VE ERMENİ MESELESİ, BÖLÜM 2

FAHREDDİN PAŞA VE ERMENİ MESELESİ, 
BÖLÜM 2



Musa Dağ Vakası ve Fahreddin Paşa’nın Raporu


Samandağ’ın Çıralı sahilleri ve arka planda Musa Dağ

Musa Dağ, Hatay’a bağlı Samandağ (Süveydiye) İlçesi’nden geçen Asi Nehri’nin 
Akdeniz’e karıştığı Amanos Dağları eteklerinde bin metre yüksekliğinde büyük 
sivri kayalık ve çalılarla kaplı bir dağdır. Bu dağın dünya çapında meşhur 
olması, Ermenilerin burada yaptıkları isyanı anlatan ve daha sonra sinemaya da 
aktarılan, Franz Werfel’in “Musa Dağ’da Kırk Gün” adlı romanı ile olmuştur. 
Yanlış olarak bir tarih kitabı veya belgesel olarak algılanan roman ve film, 
Batı’da Türk aleyhtarı bir kamuoyunun oluşmasında hayli tesirli olmuştur. Bu 
roman ve film projesi daha o yıllarda Almanya, Türkiye ve ABD açısından bazı 
siyasî ve diplomatik gelişmelere sebep olmuştur. Biz burada 1933’te 
yayınlanmasından itibaren dünya kamuoyunu Türkler aleyhine etkileyen romanın dayandığı Musa Dağ Ermeni hâdiselerine kısaca temas edeceğiz.Birinci Dünya Savaşının başlamasından sonra İskenderun ve Halep bölgesini işgal imkânı arayan başta Fransa olmak üzere itilâf Devletleri İskenderun şehrini altı defa denizden bombalamakla kalmayarak Doğu Akdeniz’i de denizden abluka altına almışlardı. 

Yapmak istedikleri çıkarmayı kolaylaştırmak için bölgenin Hıristiyan halkını 
ayaklandırmaya çalışıyorlardı. Yine bir Ermeni araştırmacı tarafından yapılan 
çalışmaya göre 14 Eylül 1915 tarihine kadar Fransız savaş gemileri tarafından 
Port Said’e getirilen Musa Dağlılar 4.088 kişidir. Bu bilgilere rağmen hâlâ Musa 
Dağ Ermenilerinin devlet tarafından planlı yok edildiği propagandasını yapmanın 
ne kadar büyük bir yanlış olduğu ortaya çıkmaktadır. Aynı gazetenin iddiasına 
göre Musa Dağ’da Osmanlı güvenlik kuvvetlerine direnen 5.000 kişiden 951’i 
ölmüştü. Bu rakamın da gerçeği yansıtmadığı rakamların tutarsızlığından 
anlaşılmaktadır. Mavi Kitap’ta ise Musa Dağı Ermenilerinin sayısı hakkında 4.058 ilâ 4.200 arasında çelişkili rakamlar verilmektedir. 21 Ekim 1915 tarihinde Egyptian Gazetesi bu haberi direnişçilerden aldığı bilgiye dayanarak şöyle vermektedir: “Tepe eteğindeki köylerimizi savunmanın imkânsız olduğunu düşünerek alabildiğimiz kadar yiyecek ve malzeme ile üç saat mesafedeki Musa Dağ’m Damlacık denilen tepelerine çekildik. Altı Ermeni köyü olarak toplam 5.000 kişi idik. Hayatta kalanlar, 4 yaşının altındaki bebek ve çoeuklar 413, 4-14 yaş arası kızlar 505,4-14 yaş arası oğlanlar 606,14 yaş üstü kadınlar 1.449, 14 yaş ve üzeri erkekler 1.076 olmak üzere toplam 4.049 kişidir”.

Amerika’da çıkan Outlook gazetesinin 1 Aralık 1915 tarihli sayısında Zeytun ve 
Musa Dağ isyanları اbilgi veren ?apaz Dikran Andreasyan ise Musa Dağ isyanımn 
1915 yılı baharında OsmanlI Devleti’nin 6.000 kadar askerini kasabanın yakının daki kışlalara yerleştirmesi ve Ermeni manastırının boşaltılmasını istemeyen Ermenilerin asker- lere direnmesiyle başladığım iddia etmektedir. Bu  ifadeler, Ermenilerin isyan çıkarmak için suni sebepler aradıklarını göstermektedir.

Papaz Dikran ın daha sonra anlattıkları da bu tespiti doğrulamaktadır. Çünkü 
İskenderun gibi düşman askerle- rinin çıkarma yapması ihtimali bulunan bir 
yerdeki kışlaya hükümetin asker yerleştirmesi çok normal bir harekettir. Bölgede Osmanlı vatandaşı olarak yaşayan Ermenilerin kendi güvenliklerini sağlamaya da yönelik bu teşebbüsten aslında memnunluk duymaları gerekirdi. Papaz Dikran, bu direnişten sonra hükümetin 13 Temmuz 1915 tarihinde


Bazı Ermeni ve Halep Amerikan konsolosluk kaynakları şehirde Ermenilerle 
Müslümanlar arasında çatışmaların olmamasını Fahreddin Paşanın dirayet ve 
gayretine bağlamıştı Askeri Yargıtay Divanı Üyeleri toplu halde (1933). 

Ön sıra, soldan sağa: 

1- Korgeneral Mustafa Muğlalı, 
2- Korgeneral Ali Fuat Erden, 
4- Orgeneral Fahrettin Altay, 
5- Mareşal Fevzi Çakmak, 
7- Orgeneral Ali Sait Akbaytugan, 
8- Korgeneral Fahrettin Türkkan, 
9- Korgeneral Salih Omurtak, 
10- Korgeneral Öner Halis Bıyıktay. 

Orta sıra, soldan sağa: 

3- Yüzbaşı Tevab Tarzi, 
5- Tümgeneral Şükrü Kanatlı, 
6- Korgeneral Cemil Cahit Toydemir, 
9- Korgeneral izzettin Çalışlar, 
10- Korgeneral Sabit Noyan, 
11- Albay Fehmi Türesel, 
12- Yüzbaşı Talat. 

Arka sıra, Soldan Sağa: 

1- Yüzbaşı Ali Uras, 
6- Yüzbaşı Cemal Tural, 
7- Yarbay Feyzullah Barshan, 
8- Binbaşı Arif… (Mareşal’in emir subayı), 
10- Binbaşı Şefik Erensu, 
13- Tümgeneral Zeki Doğan, 
15- Albay Şefik Çakmak.

İtilâf Devletlerinin İskenderun kıyılarına bir çıkarma yapacağı sözleri etrafa 
yayılınca Samandağ bucağına bağlı yedi Ermeni köyü halkı hükümete olan vergi 
borçlarını ödememişler, Osmanlı Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı için gereken 
yardımı yapmamışlar ve isyan etmişlerdir tehcir kararı aldığını ve bu karara uymak istemeyen altı Ermeni köyünün direnmek üzere Musa Dağ’a çıktıklarım belirtmektedir. Samandağ Ermenilerinin isyanlarında, itilâf Devletleri’nin Çanakkale’de başarılı olacağı ümidi de etkili olmuştur.




Antep’te Ermeni mülteciler, yardım komitesince hazırlanan çadırlarda, 1909

 İsyan eden Ermeniler yanlarına uzun süre yetecek yiyecek, içecek ve hayvan sürülerini de almışlardı. Musa Dağ’ın Damlacık mevkiine çıkan 5.000 kadar Ermeni siperler kazarak ve dağa çıkan önemli geçitleri tutarak muhkem bir savunma hattı kurmuşlardı. Ermenilerin ellerinde 120 adet son model tüfek, av tüfekleri, filinta tüfekler ve süvari tüfekleri bulunuyordu. 21 Temmuz’da Ermeniler ile Türk kuvvetleri arasında çatışmalar başladı. Bu çatışmalarda sayıca güvenlik kuvvetlerinden çok olan Ermeniler 200‘den fazla askeri şehit ettiler. Kırk gün kadar devam eden direnişlerinden sonra Ermeniler, yiyecek ve cephanelerinin azalması üzerine Halep’teki Amerikan Konsolosu Mr. Jakson’a ve İskenderun kıyılarında bulunan Ingiliz, Fransız, Rus ve Italyan savaş gemilerine haber göndererek onlardan Hıristiyanlık adına kendilerini 
Kıbrıs a götürmelerini, bu mümkün olmazsa yeterli silah ve cephane 
göndermelerini istediler.


Hasankale’de Ermeniler tarafından yaralanan Türkler

Alacakları silahlarla Türklerle savaşmaya devam ederek itilâf Devletleri’ne 
yardımcı olacaklarını da Eylemekten geri kalmadılar (2 Eylül .)واوا 
Papaz Dikran Andreasyan, dirençlerinin elli üçüncü günü Türk güvenlik kuvvetlerinin çatışmayı keserek Ermenilere teslim çağrısı yaptıkları bir sırada Guicheıı (Go$ın) adlı bir Fransız savaş gemisinin yardımıyla Jeanne D’arc (Jandark), Desaix kruvazörü, dört Fransız ve bir de İngiliz kruvazö- rü ile 14 Eylül 1915 tarihinde Port Said Limanı’na rahat bir şekilde nakledildiklerini anlatmaktadır. Bu kadar çok Ermeni’nin Kıbrıs’a gönderilmesi kabul edilmeyince Fransız muhripleriyle İskenderiye’ye nakline karar verildi. Musa Dağ Ermenileri $üveyş Kanalı’nın Asya tarafında fazaret toplama kampına yerleştirildiler. 4. Ordu Kuman- dam ve Bahriye n؛n’n،zaN Kudüs’ten Başkumandanlık Vekâleti’ne gönderdiği 14 Eylül 1915 tarihli şifreli yazıda bu hâdise şöyle anlatılmaktadır: “Musa Dag’da direnen Süveydiye Ermenileri büyük ihti- maile aldıkları davet üzerine Viktor Hugo, Hanri Fastersin, Lui ve isimleri anlaşılamayan diğer üç Fransız harp gemisin- de toplanmışlar. Asilere karşı 41. Fırka’nın 1.ci alayı ile bir cebel takımı sevk edilmiştir. Viktor Hugo ve Dördüncü Hanri,


Fransızarın Osmanlı’ya karşı silahlandırdığı Doğu Lejyonu

Fahreddin Paşa, devlete isyan ederek asayişi bozan ve masum insanları katleden Ermenilerin isyanlarını bastırması sebebiyle haksız yere Ermeni düşmanı olarak suçlanmakla kalmamış, Ermeni Komita Merkezi tarafından kara listeye alınarak öldürülmesine karar verilmişti

Fransızlar. Musa Dağından götürdükleri ve silahlandırdıkları 4000 kadar 
Ermeni’yi Türklere karşı kullanmak amacıyla 15 Kasım 1916‘da Doğu Lejyonunu (bu birliğin adı 1918’de Ermeni Lejyonu oldu) kurma kararı aldı. Bu lejyonun 
kurulmasında büyük payı olan Fransız Albav Bremond kendi Dışişleri Bakanlıgı’na verdiği raporda; “Musa Dağı’ndan getirdiğimiz Ermeniler için size daha önce de yazmıştım. Bunların kamp masraflarını -ayda 30.000 Frank’ın üzerinde- savaş sonunda nasıl olsa Ingiltere’ye ödemek zorundayız. Hiçbir teşebbüste bulunmazsak, üstelik parasını cebimizden ödeyerek, bu Ermenilerin 
İngilizleşmelerine, Amerikanlaşmalarına veya Ermenileşmelerine imkân vermiş 
olacağız. Bunun için de, şimdiye kadar olan davranışlarımızdan derhal vazgeçip 
tam bir geriye dönüş yapmamız lâzımdır. Bugün süratle davranırsak bu Ermeniler her istediğimizi yapacaklardır. Bunun gemileri Kabaklı (Mevaklı) civarındaki kıtaların ordugâhını da bombardıman ederek asker ve ahaliden 8 şehîd, 2 yaralı ve 20 hayvanın telef olmasına sebep olmuştur. 30 Ağustos 1331 (12 Eylül 1915) gecesi âsilerin saklandıkları Damlat’a gelen müfreze hiçbir âsiye 
rastlayamamıştır. Bunların gece yarısı düşman gemilerine gittikleri 
anlaşılmıştır.”

“Fransız filosuna karşı ordugâhın gizlenmesine ehemmiyet vermeyerek boş yere 
kayıp verdirenlerle, Ermenilerin kaçmasına sebep olanları şiddetli cezalandırmak 
için Fahreddin Paşa, Bahriye Nâzırı’nın emri üzerine derhal oraya gitti. Bundan 
sonra İskenderun ve Antakya’daki Ermenilerin tehciri hızlandırıldı.”

Fahreddin Paşa, Birinci Dünya Savası sırasında ortaya çıkan bu hadiseleri ve 
kendi ilgisini, yukarıda adı geçen romanın yayınlanmasından sonra şöyle 
anlatmaktadır: “Birinci Dünya Harbi sırasında İtilâf Devletleri’nin İskenderun 
kıyılarına bir çıkarma yapacağı sözleri etrafa yayılınca Samandağ bucağına bağlı 
yedi Ermeni köyü halkı hükümete olan vergi borçlarını ödememişler, Osmanlı 
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı için gereken yardımı yapmamışlar ve isyan etmişler dir. Bu isyanın hemen bastırılması için askeri kuvvetlere ihtiyaç duyulmuş, bunun üzerine bir jandarma alayı bölgeye gönderilmiştir. Daha sonra da 
4. Ordu Kumandanlığı tarafından bu bölgelerde yaşayan Ermenilerin başka yerlere göç ettirilmesi Başkumandanlığa tavsiye edilmiştir. Başkumandanlıktan alınan yetkiye göre âsilere göç için yedi günlük bir süre verilmiş, fakat âsiler bu 
sürenin sonunda göç etmeyerek Musa Dağ’a çıkmışlardır. Bunun üzerine hükümet, emirlere uymaları için âsilere memurlar göndermişse de Ermeniler bunları dinlememiş ve silahla karşı koymuşlardır. Başka bir çıkar yol bulamayan bölge kumandanı Albay Galip jandarma alayıyla Musa Dag’a inen yollan kontrol altına aldırmış ve bizzat kendisi Musa Dagı’na çıkarak son bir defa daha isyancılarla konuşmak istemişse de, dağ üzerinde hiç bir kimsenin kalmadığını görmüştür. Yapılan incelemede, Ermenilerin denize doğru inen bir yamaçtan Akdeniz’e indikleri anlaşılmıştır, izleri takip ederek deniz kıyısına kadar inen Albay Galip, burada 20-30 kadar hayvan ölüsüyle karşılaşmıştır. Yapılan araştırmada İskenderun kıyılarını gözetleyen bir Fransız harp gemisinin Musa Dağı’ndan verilen işaret üzerine kıyıya bir sandal göndererek buradaki Ermeni çete başlarını ve diğer isyancıları gemiye taşıdıkları anlaşılmıştır. 
Bu konu Fransız hükümetinden sorularak, doğruluğu öğrenilebilir. 
Daha temini için de başlarına bir Fransız subayını kumandan tayin etmemiz ve bu subayı da doğruca Paris’e bağlamamız gereklidir. Böyleee elimizin altında 
güvenebileceğimiz bir güç bulunacaktır. Unutmayalım ki aksi bir davranış ile bu 
؛relinemrEkaybedeceğiz ve üstelik bunlardan faydalanacak olan Ingiltere’ye de 
para ödeyeceğiz.” (Erdal Ilter, Türkiye’de Sosyalist Ermeniler ve Silahlanma 
Faaliyetleri (1890-1923), İstanbul 1995, .100-101).



Ermeni Lejyonu, her biri 200 kişi olan altı bölükten kurul- du. 160 Suriyeli 
gönüllüden de bir bölük teşkil edildi. Bu bir- liklerin en iyileri OsmanlI 
ordusunda asker olan Ermeniler ve Musa Dağı ؛relinemrEidi. Bu lejyondaki 
Ermeniler Kıbrıs’ta Magosa’nın Bogaztepe Ermeni Lejyoner askerî kampında 
eğitildiler. Ermenilerden oluşturulan üç taburluk bu lejyon kuvveti 1919 ve 
sonrası Fransa adına Antep, Maraş, Adana ve Urfa bölgesinde Türk istiklâl 
Mücadelesine karşı savaşmıştır.sonra Musa Dağı’nda yapılan araştırmalarda, 
hiçbir insan cesedine rastlanmadığı gibi, yaralı veya hasta bir kimse de 
bulunamamıştır. Bu bakımdan Yahudi asıllı Werfel tarafından yazılan ve bütün 
dillere çevrilerek dağıtılan bu kitabın konusunun tamamen hayalî ve uydurma 
olduğu, Türkler aleyhinde kamuoyunu yanıltmak için bir propaganda niteliği 
taşıdığı sonucuna varılmıştır.” Görüldüğü gibi, bir Türk askeri olarak Fahreddin 
Paşa, bölgesi Suriye’de, Adana, Urfa, Zeytun (Süleymanlı) ve Haçin (Saimbeyli) Ermeni isyanlarının bastırılmasında önemli bir rol oynamıştır. Yaptığı başarılı çalışmalardan dolayı Fahreddin Paşa Başkumandanlık Vekâleti tarafından 27 Eylül 1915’de muharebe gümüş madalyası ile taltif edilmiştir. Devlete isyan ederek asayişi bozan ve masum insanları katleden Ermenilerin isyanlarını bastırmış olması dolayısıyla İngiliz casusu Lawrence ve Fransız subayı Bremond tarafından haksız yere Ermeni düşmanı olarak suçlanmıştır. Ermeniler hakkında sadece vatanperver ve vazifeşinas bir Osmanlı subayı olarak hizmet eden Fahreddin Paşa yalnız suçlanmakla kalmamış, Ermeni Komita Merkezi tarafından kara listeye alınarak öldürülmesine karar verilmiştir. Ancak Ermeniler bu kararlarını uygulama imkânı bulamamışlardır.


Çarpıtılan Tarihî Gerçekler

Fahreddirı Paşanın sorumluluk sahasında meydana gelen Ermeni isyanlarında İtilaf Devletleri ve misyonerlerin önemli rolü olmuştur. Ermeniler hem bölgedeki 
misyonerler, hem de İtilaf Devletleri tarafından kışkırtılmış ve silahlandırılmıştı

VESİKA 1 Ermenilerin başka bölgelere yerleştirme yaşaya nedenleri hakkında 
Hariciye Hukuk Müşaviri Mehmed Münir Bey’in 1335 (1917) tarihli raporu. BOA. HR. HU, Kr.173/5 

VESİKA 2- Tehcir sırasında Ermenilere fenalıkta bulunanlar hakkında 
tahkikat (Tehcir sırasında Ermenilere fenalıkta bulunduğu bildirilen kişi ve 
memurlar hakkında tahkikat yapılması ve yapılan tahkikatın neticesinin 
bildirilmesi yolunda Dahiliye Nezareti’nden Kayseri Mutasarrıflığıma şifre 
telgraf.) 16 Ca. 1337 (17 Şubat 1919) BOA. DH. ŞFR, nr 96/214 

VESİKA 3- Zeytun, Demirkapu ve Pllümür köylerinde Ermeni askerleri tarafından yapılan yağma ve mezâlim. 

VESİKA 4- Erzurum köylerinde Ermenilerce katledilen Islâm nüfusu ile yakılan köy ve haneleri gösteren cetvel

Fahreddin Paşanın içinde bulunduğu hâdiseler incelendiğinde, tehcir uygulaması 
dışında bulunan Güneydoğu ve Çukurova Ermenilerinin Osmanlı Devletine isyan 
etmek amacıyla uzun bir süredir hazırlık içinde oldukları anlaşılmaktadır. 
Devlet görevlileri Ermeni isyanlarım yatıştırmak için elinden geleni yapmıştır. 
Fakat bütün bu iyi niyetlere Ermeni direnişçiler tarafından ateşle karşılık 
verilmiştir. Bununla da kalınmayarak isyanların bastırılması, Türklerin 
Ermenileri katli seklinde duyurulmuştur. Fahreddin Paşa’nın sorumluluk sahasında meydana gelen Ermeni isyanlarında itilaf Devletleri ve misyonerlerin önemli rolü olmuştur. Ermeniler hem bölgedeki misyonerler, hem de İtilaf Devletleri tarafından kışkırtılmış ve silahlandırılmıştır. Ermenilerin direnme imkânı kalmadığında ise Musa Dağ’da olduğu gibi Hıristiyan kardeşlik ve menfaatleri adına direnişçiler itilaf Devletleri tarafından kurtarılmışlardır. Musa Dağ’da Ermeniler çok az kayıp vermelerine rağmen isyan eden herkesin öldürüldüğünü öne sürecek kadar gerçek dışı açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu hadiselerin ortak özelliği, mecburî göç sahası dışında olmalarına rağmen Ermenilerin isyan etmiş olmasıdır. Dolayısıyla bu isyanların tehcir edilme korkusuyla meydana geldiği iddia edilemez. 

Hatta bu bölge diğer yerlerden tehcir edilen Ermenilerin iskân mıntıkası olarak seçilmişti. 

Bu isyanlar hakkında batılı konsolos, görevli ve misyonerlerin verdiği bilgilerin çoğu taraflı, çelişkili ve yanlıştır. 

Urfa isyanında Alman Misyoner Kunzler, Fahreddin Paşa’yı sebepsiz yere Ermenileri öldürtmekle suçlarken, bazı Ermeni ve Halep Amerikan konsolosluk kaynaklarının Antep’te barış ve huzurun onun sayesinde sağlandığını belirtmesi bu tezada güzel bir örnektir. Bu çalışmada tekrar görülmüştür ki tarih; onu yaşayanın veya gerçeğin değil, yazanın, hatırlayanın, anlatanın, yansıtanın, canlı tutanın ve sahip çıkanın arzu ettiği tarzda şekillenmektedir. Türk-Ermeni ilişkilerindeki kırılmada yaşananların sonuçlarından çok sebeplerini anlamaya yönelik çabalar öğretici ve yararlı olacaktır. Bütün bu vakalar olduğu şekliyle ve tarafların hepsinin ifadesiyle incelendiğinde gerçeğe yakın bir resmin ortaya çıkması; düşmanlık ve nefreti sürdürme yerine birbirini anlama, analiz ve sentez etme gibi yararlı bir yola dönüştürülebilir. Son söz olarak görevini titizlikle 
yapmaktan başka bir maksadı olmayan Fahreddin Paşa’yı Ermeni kasabı ve vatanım korumaktan başka bir gaye gütmeyen milletimizi soykırımla suçlamak büyük bir haksızlık, yanlışlık ve gerçeği saptırmadır.


Osmanlı’ya İsyan eden Ermeni çetelerinin elebaşlarından biri

Kaynaklar: 

BOA, Dâhiliye ؛terâzeN Şifre Kalemi, nr. 54-A/220; İrâde, Taltifat 21 
Zilkade 1333/36; Naci Kâşif Kıcıman, Medine Müdafaası, İstanbul 1971;  

Feridun Kandemir  Peygamberimiz Gölgesinde Son Türkler Medine Müdafaası, İstanbul 1974; 
Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa, 111, İstanbul 1972; 

İsmet Görgülü, On ¥ıllık Harbin Kadrosu, Ankara ؛3991 
Cemal Paşa. Hatıralar, Haz. Behçet Cemal, İstanbul 1977; 
Birinci Dünya H arbi’nde Türk Harbi IV.Cilt 1. Kısım: Sina-Filistin Cephesi, Genel Kurmay Basımevi, Ankara 1979; 
Mekki Şebike, El-Arab ve’s-Siyasetü’l-Britaniyye Fi’l-HarbiT-Alemiyye El-ûlâ, Beyrut (Lübnan) 1971; 
Ihsan Sabis, Harb H atıralarım , 1, Ankara 1943, s. 171; 
Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, A nkara 1950; 
Mehmet Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul 1976; Kâmurân Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara 1983; Cevdet Küçük, ıl ؟a mr O Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı, (1878-1897), İstanbul 1984; Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-1 Ihtilâliyesi, Haz. Cengiz Erdoğan Ankara 1984; Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, A nkara 1990; Kemal Çiçek, Ermenilerin Zorunlu Göçü (1915-1917), A nkara 2005; Talat Paşa’nın Anıları, Haz. Alpay K abalalı. İstanbul 1994; Arnold ]. Toynbee, James Bryee, OsmanlI im paratorluğum da Ermeni- lere Yönelik Muamele 1915-1916,11, Çev. Atilla Tuygan-Jülidereli؟nemriğeD İstanbul 2006; Ergünöz Akçora, “Talat Paşanın 1915 Urfa isyanı Hakkmdaki R aporu”, ^ !. Türk Tarih Kongresi (Eylüll990), Ankara 1994, s. 1785; Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faali- yetleri (1914-1918), I, Ankara 2005; Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, sayı 81 (Aralık 1982), nr. 1820, nr. 1823, ٨٢. 1824, nr. 1836, ٨٢. 1837, nr. 1840, nr. 1841, 1842 ,٢١؛. nr. 1843, nr. 2020; sayı 83 (Mart 1983), nr. 1922; sayı 85 (Ekim 1985), nr. 2017, nr. 2020; sayı 86 (Nisan 1987 ), nr. 2048, nr. 2053, nr. 2057, nr. 2058; H ansT ukas Keiser, şımnalak Barış Doğu ؟dnirelteyaliy Misyonerlik Etnik Kimlik ve Devlet 1839-1938, Çev. Atilla Dirim, İstanbul 2005; a.g.mlf., “Bir Misyoner Hastanesinin Çevresindeki Küçük Dünya: Urfa, 1897- 1922”, Falih Rıfkı (Atay), “Hicaz’daki Son Türk”, Büyük Mecmua, Sayı 1 (6 M art 1919), s. 4; Yenigün, 30 Teşrin-i Sani 1918; Halil Aytekin Kıbrıs’ta M onarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyoner Kampı, Ankara 2000; 
Edmond ,dnom؛؛rB ! e Hedjaz Dans Ea Guerre Mondiale, Paris 1931; Thomas E،lwards Lawrence, Seven Pillarş of The Wisdom, London 1983, Türkçe tere.: Bilgeliğin Yedi Direği: Bir Casusun Anıları, Çev. Yusuf Kaplan, İstanbul 1991; Kâz™ Karabekir, ¡stiklal Harbimiz, İstanbul 1988; Erich Feigle, “Franz Werfel And The Forty Days Of M usa Dagh: A Bestseller Serves As A Fake Bıble”, Ermeni A raştırm aları Dergisi, Sayı 4 (Şubat 2001), s. 155- 156, 243-254; Guenter Lewy, TheA rm enian Massacres in Ottoman Turkey, Salt !ake City 2005; Sedat Laçiner-Şenol Kantarcı, A rarat Sanatsal Ermem Propagandası, Ankara 2002.


2016-07-07 
Kursistemin Başkanı

https://haber.kursistem.com/fahreddin-pasa-ve-ermeni-meselesi.html


***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder