Cemal Paşa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cemal Paşa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ocak 2016 Cuma

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 6





ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA  BÖLÜM 6



2.7. Ermeni Terör Olayları 

Osmanlı Devleti’nin son döneminde ayrılıkçı ve silahlı Ermeni milliyetçileri ayaklanmıslar, ancak basarısızlıgaugramıslardır. 
Basarısızlıgı hazmedemeyen ve tatmin edilmemiş duygular ile hareket eden bu gruplar intikam amacıyla, tehciri bahane ederek büyük bir operasyon baslatmıstır. Nemesis ” adı verilen ve Tasnaklar’ın içinde yer alan bu harekat, tehcirin intikamını alacaktır.57 " Nemesis " örgütünün ilk kurbanı, 15 Mart 1921'de Berlin'de bir caddede yürürken Soghomon Tehlirian adlı bir Ermeni tarafından vurularak öldürülen eski İçisleri Bakanı Talat Pasa olmustur. 
6 Aralık 1921’de eski Osmanlı Dısisleri Bakanı Sait Halim Pasa Roma'da Arshavir Shirakian adlı bir Ermeni tarafından katledilmis, dört ay sonra da Shirakian, Aram Yerganian adlı bir suç ortagı ile beraber eski Jön Türk yetkililerinden Bahattin Sakir Bey ve Cemal Azmi Bey’e suikast düzenlemislerdir. 
Bundan birkaç ay sonra Cemal Pasa iki Ermeni tarafından 21 Temmuz 1922'de yaverleri olan Binbası Nusret ve Tegmen Süreyya Bey ile birlikte Tiflis'te öldürülmüstür. Suikastlar maalesef devam etmistir. 

Cumhuriyet devrinde Ermeni komiteciler iki defa Atatürk'e suikast yapma cüretini göstermislerdir. Önce, 1925 Nisan ayında Yunanistan'daki Ermeni komitelerinden Manok Manokyan Selanik'ten hareketle stanbul'a gelmis, diger iki isbirlikçisi de skenderun ve Adana yoluyla kendisiyle Ankara'da bulusmak üzere sözlesmislerdi. Ancak, Türk güvenlik kuvvetlerinin yerinde müdahalesi ile Manokyan yakalanmış ve cezası 5 Mayıs 1925'de infaz edilmistir. 

14 Eylül 1927'de Mercan Altunyan adlı terörist ve yarım düzine arkadası daha Dolmabahçe'de Atatürk'e ulasamadan Yıldız Gazinosu'nda Türk güvenlik kuvvetleri tarafından yakalanmıslardır. İngiliz elçisine göre, suikastı perde arkasından Türkiye'nin batı ile giderek artan yakın iliskilerinden kaygılanan Moskova düzenlemistir. 

27 Ocak 1973'de, kisisel intikam alma isteginin bir sonucu olarak, ailesini Türkiye'de kaybetmiş olan 78 yasındaki Ermeni asıllı bir Kaliforniyalı 
Geourgen Yanikian, kendilerine iki müstesna tablo hediye etmek bahanesiyle bir otel odasına çagırdıgı Los Angeles Türk Baskonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir'i vurarak öldürmüstür. İste bu çifte cinayetin, Ermenistan'ın Kurtulusu için Ermeni Gizli Ordusu (ASALA) ve  Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları (JCAG)’ nın yeni bir terör dönemini baslatmasına sebep oldugu kabul edilmektedir. 

57 Sedat Laçiner, Ermeni ddiaları ve Terör, 
http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=78 


Marksist kökenli olan bu örgütün amacı, Sosyalist Büyük Ermenistan'ı kurmak, Türkiye'nin sözde Ermeni soykırımını tanımasını saglamak ve Ermeni sorununu dünya kamuoyuna duyurmaktı. Ermeni soykırımı iddiaları ve siddethareketleri nin yankıları ile bir Ermenilik bilincini uyandırmaya çalısmıslardır. 

1975 Lübnan iç savası ve bir ölçüde Türkiye'de olusan duyarlı ortamın etkisiyle, Ermeni toplumunda siddet egilimi güçlenmis, özellikle yıkıcı ve bölücü mihrakların Ermeni yer altı faaliyetlerini tahrik etmeleri sonucunda siddet eylemleri baslamış ve 1985'lere kadar maalesef artan bir hızla devam etmistir. 

2.8. Sonuç 

Türklerin hakim oldugu cografya içerisinde yüzyıllar boyunca huzur ve refah içinde yasamış olan Ermeniler, özellikle Osmanlı Devleti'nde önemli görevlere getirilmisler ve oldukça zengin bir kesimi olusturmuslardır. 1877-1878 

Osmanlı-Rus savaslarında Osmanlıların yenilmesiyle, 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos ve 13 Temmuz 1878 tarihinde Berlin Antlasmaları imzalanınca Ermenilerin tutumları degismistir. Bu anlasmalardan sonra Rusya'nın ve bazı Avrupa devletlerinin kıskırtmasıyla Ermeniler süratle örgütlenerek, bagımsız bir Ermenistan Devleti kurmaya yönelmislerdir. 

Rusya, Kafkasya'da yüzyıllardan beri devam eden ulusal politikası geregi, Türkiye ile Kafkasya'daki Azerbaycan'ın arasına tampon görevini yürütecek bir Ermeni Devleti yerlestirerek, baglantılarını koparmak istemistir. Çarlık Rusyası, Osmanlı ile olan çatısmalarının bir parçası olarak, Balkanlardaki uluslara yönelik politikasını Ermenilere de uygulamıstır. Bu gelisme 19. yüzyılın ilk yansında Rusya'da yasayan Ermeni toplumunun merkezi olan Eçmiyazin Kilisesi aracılıgıyla yürütülmüstür. Birinci Dünya Savası'nda, Ruslarla isbirligi yapan ve isyan çıkaran Ermeniler 1915 yılında Tehcir Kanunu ile zorunlu göçe tabi tutulmuslardır. Ermeniler tehcir sırasında 

1.5 milyon Ermeni'nin öldürüldügünü iddia etmisler ve o günden sonra her yıl sözde Ermeni soykırımı adı altında Türkiye aleyhinde faaliyetlerde  bulunmuslar dır. Büyük Ermenistan'ı meydana getirme rüyasındaki Ermeniler, bu bahaneyle Türkiye'den tazminat, soykırımı kabul ve toprak talep etmektedirler. Ermenistan Bagımsızlık Bildirgesinde, Ermenistan Cumhuriyeti Ermeni Soykırımının uluslar arası alanda tanınması için gösterilen çabaların desteklenecegi yer almakta dır. Ermeni meselesi baslangıcından beri siyasi bir kampanya çerçevesinde cereyan etmis, Ermeni sorununa yönelik sahte bir tarih kurmak için siyasi amaçlarla siyasi belgeler (Tasnak Gazetesinde çıkan makaleler, İngiliz propaganda ofisinin ürettigi belgeler) olusturulmustur. Bunların tarihte belge olarak kabul edilmesi mümkün degildir ve sözde soykırımın bu tür temellere oturtulmaya çalısılması Ermenilerin ve destekçilerinin yukarıda bahsedilen kampanyasının önemli bir parçası olarak degerlendirilmektedir.58 

Kendisine özgü karakteristikleri bulunan Ermeni terörü, II. Abdülhamid'e yapılan basarısız suikast ile baslamıs, 1920’lerde çesitli kanlı saldırılarla sürmüş ve ASALA’nın etkili oldugu 1974-1985 döneminde en siddetli günlerini yasatmıstır. Bir döneme damgasını vuran terör örgütü ASALA asagıda farklı yönleriyle incelenecektir. 


58 Justin McCarthy, Ermeni Sorunu Gerçegi Konferansı, Ankara, TBMM Yayınları, 24 Mart 2005, s.23. 





BÖLÜM III 


ASALA TERÖR ÖRGÜTÜ 


3.1. Giriş 


Ermeni terör örgütlerinin amaçlarının ve bu amaçları gerçeklestirmek için izledikleri yol ve yöntemlerin tarih süreci içerisinde ve 1973-1985 yeni Ermeni terörü döneminde incelenmesi sonucunda, tamamının birer isyan ve terör örgütü oldugu görülmektedir. Bu örgütlerden en önemlisi, Türkiye’ye karsı birçok kanlı eylemi gerçeklestiren ve Ermeni meselesinin diri tutulmasında ve Ermeni milliyetçiliginin hararetlendirilmesinde kilit bir role sahip olan ASALA’dır. 

Bu nedenle, Türkiye tarihinde önemli bir yer kaplayan ASALA terör örgütünün kurulusu, amaç ve hedefleri, stratejisi, örgüt yapısı, eylemleri, diger örgüt ve ülkelerle iliskileri ve nasıl etkisiz hale getirildigi bu bölümde incelenmeye çalısılmıstır. 

3.2. ASALA'nın Kurulusu 

"Ermenistan'ın Kurtulusu çin Ermeni Gizli Ordusu" ASALA (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia, Ermenice: Hayastani Azatagrut'yan Hay Gaghtni Banak 1), Uluslararası Terör Hareketi'nin bir parçası olduklarını kabul eden, bu mücadelenin de ancak silahlı olarak gerçeklesecegini ilan etmiş olan bir kurulustur. "ASALA", 20 Ocak 1975'te, Lübnan'da, muhtemelen Bekaa'da kurulmustur. 2 

1 http://tr.wikipedia.org/wiki/ASALA 
2 dris Bal, Mustafa Çufalı, Dünden Bugüne Türk Ermeni liskileri, Ankara, Lalezar Kitabevi, 2006, s.695. 


ASALA terör örgütü amaçlarını, isgal altında oldugunu iddia ettikleri Ermeni topraklarını kurtarmak; birlesik demokratik ve sosyalist bir Ermenistan 
kurmak; topraklarına döndüklerinde, Ermeni halkına en azından kendi kararını belirleme hakkının tanımasını saglamak ve “sözde katliam”ın tarihi 
bir gerçek olarak Türkiye tarafından kabulünü temin ettirerek, Türkiye'yi bu sebeple tazminat ödemeye mahkum etmek olarak bildirilerinde açıklamıstır. 

ASALA sol görüslü bir örgüttü ve Ermeni sorununa Marksist bir bakış açısından yaklasmaktaydı. ASALA'nın kurulusunu, Lübnan olaylarına baglayan, Lübnan'daki Filistin Kurtulusu örgütlerinin faaliyetleri içerisinde gören, onlardan esinlenerek ortaya çıktıgını savunan görüsler oldugu gibi, birkaç Ermeni'nin bir araya gelerek kurdukları yeni bir terör örgütü oldugu ve bu örgütün kısa zamanda dönemin en çarpıcı, en etkin terör olaylarını meydana getirdigini iddia edenler de bulunmaktadır. Bütün bunlar, ASALA'nın kurulusunu tam olarak açıklamaktan uzaktırlar. ASALA'nın bir örgüt olarak ortaya çıkması sartları bilinmeden ve doldurmuş oldugu bosluk yeterince açıklıga kavusturulmadan mevcut tereddütler daha uzun zaman devam edecektir. 

ASALA kuruldugu dönemde George Habbas'ın FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, 1967’de kurulmuş Marksist nitelikli bir örgüt)’si ve FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü)'den geniş ölçüde lojistik destek ve egitim almıstır.3 

Lübnan'daki otorite boslugu, ASALA'nın yasama geçmesi açısından önemlidir. Habbas'a baglı Filistinli gerillaların, El-Fetih ve Suriye istihbarat denetimindeki El-Saika gerillalarıyla birlikte 1970'li yıllarda Kırım'daki Simferepol Rus Askeri Akademisi'nde egitildikleri, teorik egitimlerinin ise KGB ve Sovyet askeri istihbarat örgütü GRU tarafından FKÖ Moskova temsilcisi Hikmet Abu Zaid gözetiminde verildigi hatırlanıldıgında, ASALA'ya kuruluş asamasında Moskova -Sam üzerinden Habbaş aracılıgıyla verilen destegin önemi daha iyi anlasılacaktır. 4, 5 

3 http://www.sabah.com.tr/ozel/arafat206/dosya_211.html 


Ermenilere göre, organize Ermeni terörist kampanyası ilk olarak 1975 yılında baslatılmıstır. Arapça çıkan Al-Majallah gazetesinde yer alan bir röportajda ASALA temsilcilerinden biri, örgütünün giristigi ilk eylemin, "1975 yılında Dünya Kiliseler Birligi'nin Ermenileri Amerika'ya göç etmeye tesvik eden Beyrut'taki bir bürosuna yapıldıgını" söylemistir. 1980'de Beyrut'ta yayınlanan bildiride ASALA'nın " Ermenistan'ı kurtarmak " ugruna giristigi devrimci hareketin 5. yılını kutladıgı belirtilmektedir. 

Bu örgütün ilk terörist kampanyası 22 Ekim 1975'te Viyana'da Türkiye'nin Avusturya Büyükelçisi Daniş Tunalıgil'in öldürülmesi ile baslamaktadır. 24 Ekim 1975'te Türkiye'nin Paris Büyükelçisi smail Erez ve makam soförü Talip Sener öldürülür. Saldırıyı ASALA üstlenir. 

3.3. ASALA’nın Amaçları ve Hedefleri 

Ermeni örgütlerinin genelinde mevcut olan 1915'te meydana gelen " Tehcir " olayının " Soykırım " olarak algılanması ve bunun intikamının alınması fikri ASALA'da da bulunmaktadır. Ayrıca, bu sözde "soykırım" iddiasının uluslararası kamuoyunda kabul görmesi için siddet ve terör eylemleri ile konuyu sürekli gündemde tutmayı amaçlamıslardır. 6 

ASALA, 1981 yılı sonunda açıkladıgı "siyasi programıyla" amaçlarını ve hedeflerini dünya kamuoyuna yayınlamıstır. Buna göre, ASALA'nın amacı: 
"Demokratik, sosyalist ve devrimci bir hükümetin önderliginde birlesmiş bir Ermenistan'ın kurulmasıdır." Burada tanımlanan hükümetin neresi oldugu da açıkça anlasılmaktadır. 

4 Ercan Çitlioglu, Yedekteki Taseron ASALA, Ankara, Ümit Yayıncılık,1997, s.15. 
5 http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=331 
6 Bal, Dünden,...s.692. 


Sovyetler Birligi ve sosyalist devletlerden her türlü yardım istenilmekte ve "Sovyet Ermenistan’ı halkın uzun savası için bir üs olarak" kabul edilmektedir. Siyasi programda düsmanlar, iki grupta toplanmaktadır. Bunlardan birincisine "yerel gericiler" denilmektedir ki, bunlar ASALA karsısında yer alan veya yanında bulunmayan Ermenilerdir. Tasnak da bu grupta yer almaktadır. kinci düsman grup ise, "uluslararası emperyalizmin destekledigi Türk emperyalizmi" olarak gösterilmektedir. 

ASALA, "Ermeni topraklarının" kurtarılması için temel yolun, devrimci siddet eylemlerinden geçtigini kabul ve ilan etmektedir. Programına göre; ASALA, üstün sınıfların hegemonyasını reddedenleri destekleyecek ve uluslararası devrimci hareket içinde koalisyonlar kurup güçlenmesine çalısılacaktır. Bunun için siddet ve terör vazgeçilmez yöntemdir.7 

3.4. ASALA’nın Örgüt Yapısı 

Gizlilik ilkesine çok önem veren terör örgütlerinden biri olan ASALA'nın kurucu ve lideri, "Agop Agopyan" olarak tanınmasına ragmen, gerçek adını örgütün üst düzey yöneticilerinin bile tam bilmedigi, "Vahram Vahramian", "Mihran Mihrian", "ran rmian" gibi takma adlar kullanan; yandaslarınca "Mücahit" olarak da çagrılan (yardımcısı Mellonian tarafından bile gerçek adı bilinmeyen) muhtemelen Lübnan Ermenilerinden olan bir teröristtir. Örgütün yapısı, geleneksel Ermeni terör örgütleri modeline uygundur. Lübnan Merkez Komitesi, örgütün üst yönetimini üstlenmistir. 8 Örgüt, merkez komiteye baglı "komuta grupları" biçiminde örgütlenmektedir. Komuta merkezleri ise "siyasi ve askeri merkezler" olmak üzere iki ana bölüme ayrılmakta, siyasi merkezlerde çalısanlar "ülke ve bölge sorumluları" olarak görevlendirilmektedirler. 

7 Ali Güler ve Suat Akgül, Sorun Olan Ermeniler, Ankara, Berikan Yayımcılık, 2003, s.361. 
8 http://az.wikipedia.org/wiki/ASALA 


Bölgeler komuta bölümlerine ayrılmakta, her bölümün önderi bölge sorumlusu na, bölge sorumlusu da piramidin en üst noktasında bulunan ülke sorumlusuna, ülke sorumlusu ise dogrudan "merkez komite"ye baglı çalısmaktadır. Siyasi merkezlerde çalısanların, ASALA'nın örgütsel yapılanması içinde askeri; merkez ve askeri kanatla dogrudan iliskisi bulunmamaktadır. Askeri merkezler de yine komuta gruplarına bölünmüsler ve dogrudan merkez komiteye baglı hücreler biçiminde örgütlenmislerdir. 

Hücreler genellikle iki veya dört kisiden olusmaktadır. Hücreler, merkez komitenin bilgi ve istegi dogrultusun da bir ülkeye sızmakta; siyasi merkezlerle, merkez komitenin bilgi ve istegi dogrultusunda iliski kurabilmektedirler. Bazen, aynı ülkeye birbirinden habersiz ve aynı eylem yapmak üzere birden fazla hücre de sevk edilebilmekte; ancak siyasi merkez eylemler konusunda önceden bilgilendirilmemektedir. Siyasi merkezler, propaganda çalısmalarında açık ve kapalı olmak üzere iki ayrı yol izlemekte; açık uygulamalarda siyasi merkez, kanuni sınırları içinde ve genellikle ögrencileri kullanarak, dergi, brosür, gazeteler yayınlamakta, toplantı, konferans, seminer ve yürüyüsler düzenlemektedirler. Ayrıca siyasi merkezler, kendi bulundukları ülkelerde, ideolojik yakınlıgı olan örgütlerle açık veya kapalı ortak bir platform olusturma; bulundukları ülkede kamuoyu olusturmada yararlı olabilecek kisilerle (gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, tarihçiler, ögretim üyeleri, milletvekilleri), meslek kurulusu temsilcileri, sendikacılar vb. ile birlik çalısması yapmaktadırlar. Siyasi merkezin bir baska görevi ise önemli eylem ve çalısmaları yapabilmek için mali finans kaynakları bulmaktır. 

Askeri cenah, merkez komitenin belirledigi eylemleri gerçeklestirmek için, ya eylemden hemen önce eylemin yapılacagı ülkeye gitmekte ya da yeterli ve güvenli saklanma ve barınma yerleri varsa, daha önceden o ülkede eyleme hazır beklemektedirler. Fransa ve Yunanistan bu tür güvenilir ülkelerin basında gelmektedir. Buralarda örgüte ait daimi hücre evleri bulunmaktadır. Buralarda yapılacak eylemlerde, eylemin önderleri genellikle örgüt merkezinden gelmektedir. Barınma ve saklanma imkanı olmayan ülkelerde ise, vurucu timler, eylemi yaparak hemen geri dönmektedirler.9 

7 Cİ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR




.

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 5





 ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA  BÖLÜM 5




Bu örgüt 15 Temmuz 1890'da Kumkapı Olaylarını, Agustos 1894'te Sason İsyanını, 30 Eylül 1895'te Bab-ı Ali Yürüyüsünü, 24 Ekim 1895'te Zeytun İsyanını baslatmış ve yürütmüstür.41, 42 Bu örgüt 1980'lere gelindiginde Lübnan'da Hfant Samuel liderliginde Eçmiyazin Katogikos Kilisesinin militan papazlarıyla isbirligi yaparak, Ermeni davasının takibini, düsmanlıgın dogrudan Türkiye'ye yönelmesini ve her türlü siyasi girisimin bu örgütten beklenilmesini saglamak amacına yönelmistir. Katliamları da KGB'nin sekiz Ermeni asıllı ajanı planlayıp organize etmislerdir. Örgütün daha militan kolu ise Rusya'nın yönetecegi Musul, İskenderun, Trabzon, Baku dörtgeninde bir Ermenistan kurulmasını amaçlamıstır. 

Tasnak Komitesi Hınçakların faaliyetlerinden memnun olmayan ve onlarla fikir ayrılıgına düsen bir kısım Ermeni tarafından 1890 yılında kurulmustur. Bu komite daha sonra kurulacak olan Tasnaksutyun'un (Ermeni htilal Komiteleri Birligi) çekirdegini olusturmustur. 

Tasnaksutyun'un gayesi isyan vasıtalarıyla Osmanlı topraklarındaki Ermeniler için siyasi ve iktisadi hürriyet elde etmek seklinde ifade edilse de asıl amaçları bagımsızlıktır. Örgütün ilk çalısmaları Ermenileri silahlandırmak, gerilla egitimi vererek teröristleri egitmek olmustur. Günümüze kadar faaliyetlerini sürdüren Tasnaklar Lübnan'da örgütlenmiş olup temel hedefleri, Türk topraklarında bir Ermeni devleti kurmaktır. 

Ramgavar Partisi 1921’de savaş sonrası kosullarda Mısır’da kurulmuş bir diger Ermeni terör örgütüdür. Örgüt Sovyet Ermenistan’ında yasayan Ermenilerin kosullarının düzeltilmesini istemektedir. Ramgavarlar, merkezi Massachusetts olmak üzere " Ermeni Demokratik Liberal Parti " adı altında örgütlenmislerdir.43 

Ermeni terörünün yeni bir boyut kazanması 1905'de Yıldız Hamidiye Camii önünde II. Abdülhamid hedef seçilerek yapılan basarısız suikastle baslamıstır 
ve bundan sonra Türk devlet adamları ve ileri gelenlerine karsı suikast girisimleri, Ermeni terörünün etkili bir vasıtası haline gelmistir. 

41 Nazım Pasa, Ermeni ... s. 61, 146, 191. 

42 İsmet Binark, Ermenilerin Türklere Yaptıkları Mezalim ve Soykırımının Arsiv Belgeleri, Ankara, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Yayın No:92, 2001, s.12. 

43 Gaston Gaillard ve digerleri. Farklı Yönleriyle Ermeni Sorunu, stanbul, Nergiz Yayınları, 2005,s.228-229. 


1920'lerde, Batı Avrupa'da sürgünde yasayan birçok eski Osmanlı yetkilisine suikast düzenleyen " Nemesis " (Eski Yunan adalet ve intikam tanrıçası) adlı Tasnak alt örgütü bugünkü Ermeni terörizminin ilk öncüsüdür. Bu örgüt ASALA'ya kadar uzanan vahset yolunun kilometre taslarının 
ilklerinden biridir. 

6-13 Subat 1919'da Erivan'da toplanan " Batı Ermenileri II. Kongresi ”'nde 
Talat, Cemal, Said Halim Pasalar ile Dr. Nazım, Bahattin Sakir, Cemal Azmi 
Beyler gibi idareciler gıyabında halk mahkemesinde idamlarına karar verilmis, bulundukları yerde vurulmaları için militan timler görevlendirilmistir. 
İsviçre merkezli, Paris ve stanbul'da subeleri bulunan bir Ermeni komitesinin 
Yunanlılarla isbirligi yaparak Türk ileri gelenlerine suikastlar tertip etmek 
(ttihatçılar, bazı mülki ve askeri erkan ile Mustafa Kemal Pasa'ya) üzere 
teskilatlandıgı Türk istihbaratı tarafından 15 Haziran 1921'de belirlenmistir. 

2.4.2. Ermenilerin Sosyal ve Kültürel Bilinçlenme Dönemi 

Bu terör olaylarından sonra 1965'e kadar, bazı önemsiz hareketler dısında çesitli siyasi nedenlerin de etkisiyle Türkiye'ye karsı saldırgan Ermeni hareketlerin bir tırmanma içinde oldugunu görmekteyiz. 1960'lı yıllara gelindiginde sözde "Ermeni Soykırımı" yeniden gündeme getirilmis, bir yandan Ermeni terör çeteleri olusturularak bunlara hedefler gösterilmis, diger yandan medya yoluyla yogun propaganda ile dünya kamuoyu Yahudi Soykırımı'na benzer bir Ermeni katliamının gerçeklestigine inandırılmaya çalısılmıstır. 

1965'de ise basta Fransa, ABD, Yunanistan ve Lübnan olmak üzere 
birçok batılı ülkede, sözde Ermeni soykırımının 50. yıldönümü (24 Nisan 


1965), bilinçli organizasyon, çok yönlü ortaya çıkan çalısmalarla Türkiye 
aleyhine yıkıcı bir propaganda kampanyası yaratmıstır. Ermenilerin, 
iddialarını kitle iletisim araçları ve basın yoluyla dünya kamuoyuna duyurmak için giristikleri bu tür propaganda faaliyetleri 1973 yılına kadar devam etmistir. Ancak bu propagandanın getirdigi "doyumsuzluk" ve perde arkasındaki "bazı devletlerin destegi", Ermeniler içindeki bazı unsurları siddet egilimi asamasına getirmistir. Bu noktada, bu dönem sonrası ortaya çıkan Ermeni terör örgütlerini incelemek faydalı olacaktır. 

2.5. Ermeni Terör Örgütleri 

Ermeni terörü kurulan örgütler vasıtasıyla amacına ulasmayı hedef edinmistir. Örnegin, Bolsevik ihtilalinden sonra Tasnaklar bugünkü " Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti " bölgesinde iktidarı ele geçirerek "Ermeni Cumhuriyetini" kurmuslar ve siyasi girisimlere baslamıslardır. Ancak bu siyasi dönem, Tasnaklar'ın terör faaliyetlerini bitirmesi sonucunu dogurmamıs, hatta 1972 yılında Tasnaklar tarafından kurulan JCAG ( Ermeni Soykırımı İçin Ermeni Adalet Komandoları), Türkiye'nin dış temsilciliklerine yönelik terör eylemlerine baslamıstır. Benzer sekilde Marksist Hınçak Örgütü de 1973 -1985 yeni Ermeni terör döneminin baş aktörü olan ASALA'nın kurulusunu tesvik etmis, desteklemistir. 44 Bahsedilenlere ek olarak, ASALAMR (ASALA -İhtilalci Hareketi), ARA, NAR, NUPA, AHHRMG, VEDO (Fransız kökenli), GEGE (Beyrut kökenli), Ermeni Yeraltı Ordusu, Yeni Ermeni Uyanısı isimli örgütlerde Ermeni terörünün diger temsilcileri olmuslardır. Bu çalısmanın ana konusu ASALA sonraki bölümde geniş olarak inceleneceginden asagıda, ilk olarak JCAG, ASALA-MR, ARA ve NAR terör örgütleriyle ilgili olarak bilgiler verilecektir. 

44 Komiteler ve Terör Örgütleri, http://www.kultur.gov.tr 


2.5.1 JCAG 


JCAG (Justice Commandos Against Armenian Genocide -Ermeni Soykırımı çin Ermeni Adalet Komandoları), ASALA ve Hınçak Partisi'ne rakip olarak Tasnak Partisi ve bunun ABD uzantısı Ermeni Devrimci Federasyonu tarafından 1975 yılında Beyrut'ta kurulmustur. Kurucuları Nemesis üyeleri olup, Tasnak’tırlar ve üyelerinin çogunlugu ırkçıdır. Örgüt Tasnak Partisi'nin Askeri Kanadı olarak faaliyet göstermiş olup, ilk defa 22 Ekim 1975 tarihinde Viyana Büyükelçimiz Daniş Tunalıgil'in öldürülmesi olayı ile adını dünya kamuoyuna duyurmustur. Örgütün amacı, bagımsız Büyük Ermenistan Devleti'ni kurmaktı. 45 

ASALA ile JCAG’ı ayıran en önemli hususlardan biri, JCAG'nin Marksist olmaması dır. ASALA, Sovyetler Birligi ve o günlerde Sovyetlerin denetimindeki ülkeleri arkasına alırken, JCAG, Sevr Antlasması'na imza koymuş bulunan Batılı ülkelere mesajlar göndermekte ve Lozan'da ortadan kaldırılan Sevr'in canlandırılmasına yönelik destek aramaktadır. JCAG daha çok batı oryantasyonlu bir örgüttür. 

JCAG’ın kurulması ve teröre basvurması ASALA’nın terör yoluyla sagladıgı basarıya bir tür cevap sayılabilir. ASALA terör eylemleriyle sesini duyurdukça, 
Tasnaklar Ermeniler arasındaki etkilerini kaybetme korkusuna kapılarak bir nevi rekabet sonucunda terörü bir yol olarak seçmislerdir. Bu nedenle de ASALA tarafından taklitçilik ile suçlanmıslardır.46 

45 İdris Bal, Mustafa Çufalı, Dünden Bugüne Türk Ermeni liskileri, Ankara, Lalezar Kitabevi,2006,s. 695-696. 

46 Senol Kantarcı, Sedat Laçiner ve digerleri, Ermeni Sorunu El Kitabı, Ankara, Ankara Ün. Basımevi, 2003, s.111. 


2.5.2. ASALA-MR 

ASALA-MR (ASALA Revolutionary Movement -İhtilalci Hareketi) Monte Melkonian (Melkonyan) tarafından 1983 yılında kurulmustur. Melkonyan ilk olarak Fransa Hükümeti ile bozulan iliskilerini düzeltmeyi amaçlamıstır. ASALA Türkiye'ye askeri ve ekonomik yardımda bulunan tüm ülkeleri düsman kabul etmekteydi.47 

ASALA-MR'nin baslıca 2 stratejisi bulunmaktadır: 
Bunlardan birincisi dünya Ermenilerini Seferber etmek; digeri ise diger etnik terör örgütleri ve özellikle ayrılıkçı Kürt örgütleri ile Türkiye'ye karsı ittifak yapmaktır. 

ASALA-MR; "Artık kalemim silahımdır romantik fikrini yüksek sesle terk etmenin zamanı gelmistir. Kalem kalemdir, silah ise silahtır. Diasporada geregin den fazla entelektüel vardır. Bizim ihtiyacımız olan dövüsçüler, askerler ve fedailerdir." sözü ile terörü amaç edindigini açıkça ortaya koymustur. 

ASALA-MR, stratejik açıdan uzun vadeli halk savasımını benimsemis, savası mümkün oldugu halde Türk solcuları, Kürtler, Kıbrıslılar ve digerleri gibi ilerici güçlerle gerçeklestirmeyi hedeflemistir.48 

Eylemlerini Türkiye'de yapacagı düsünülürken ASALA-MR, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kanadını tamamen kontrolü altına almıs, bu bölgedeki militanları kendi tarafına çekmeyi basarmıstır. Melkonyan, 1993'te Daglık Karabag'da Azerilerle çarpısırken öldürülmüş ve Ermenistan Cumhurbaskanı onu milli kahraman ilan etmistir. Örgüt 1985'ten sonra etkinligini büyük ölçüde kaybetmistir. 49 

47 Bal, Dünden...s.695. 

48 Aydogan Vatandas, ASALA Operasyonları. Aslında Ne Oldu, stanbul, Alfa Yayınları, 2005, s. 335. 

49 http://www.melkonian.org/Whois.htm 



2.5.3. ARA 

ARA (Armenian Revolutionary Army -Ermeni htilalci Ordusu/Komandoları) örgütü, Fransa'da kurulmuş olup ilk defa 14 Temmuz tarihinde Brüksel Büyükelçiligimiz dari Atasesi Dursun Aksoy'un öldürülmesi olayını ASALA ve JCAG ile birlikte üstlenerek adını duyurmustur.50 

ARA'nın ırkçılıgı savundugu, ASALA'nın metotlarına ve fikirlerine tamamen karsı oldugu, Tasnak Partisi-Ermeni Soykırım Adalet Komandoları ve ASALA haricindeki Ermeni Terör örgüt ve kurulusları tarafından da desteklendigi, teorik ve pratik olarak JCAG'nin paralelinde hareket ettigi bilinmektedir.51 

2.5.4. NAR 

NAR (New Armenian Resistance -Yeni Ermeni Direnisi) isimli örgüt adını ilk defa 14 Mayıs 1977’deki Paris’teki bombalama eylemiyle duyurmuş ve 1980’e kadar 7 saldırının sorumlulugunu üstelenmistir. 52, 53 

2.6. Ermeni Terör Örgütlerinin Karakteristik Özellikleri 

Ermeni terör örgütlerinin kendisine özgü dikkat çekici özellikleri bulunmaktadır. Ermeni terörünün anlasılması açısından bu hususların incelenmesi dikkat çekici görülmektedir. 54, 55, 56 

50 Bal, Dünden...s.696. 

51 Komiteler ve Terör Örgütleri, ARA, http://www.kultur.gov.tr 

52 Sedat Laçiner, Türkler ve Ermeniler. Bir Uluslararası liskiler Çalısması, Ankara, USAK Yayınları, 2005, s.324. 

53 http://www.tkb.org/Incident.jsp?incID=1965 

54 Kantarcı, Ermeni....s.111-112. 



Ermeni terör örgütlerinin " Olaganüstü etkinligi, örgütlülügü ve boyutları" dikkat çekici bir özelliktir. Bu örgüt New York, Los Angeles, Santa Barbara, Madrid, Sidney, Paris gibi sehirlerde büyük bir gizlilik içinde operasyonlarını yürütebilmistir. Bir sviçre otelinde bir bomba sans eseri patlayıncaya kadar 
ASALA'nın birkaç yıl hiçbir elemanının kimligi tespit edilememistir. Örgütün karargahının Beyrut'ta oldugu sanılmakta ama yeri tam olarak bilinmemektedir. Örgütün yayın organı Armenia’nın adresi bulunmamaktadır. 

Beyrut'taki otellere resmi bir dagıtıcı olmadan verilmektedir. Aniden ortaya çıkmasına ragmen Ermeni terörizmi profesyonel bir sekilde desteklendigi ve 
tesvik edildigine dair tüm belirtileri göstermektedir. 

Basını ve diger medyayı oldukça profesyonel bir biçimde kullanarak, Ermeni ve Batı toplumunda etkili kurumlarla yapılan isbirligi sonucunda cinayetler haklı nedenlere dayalı birer öç alma eylemi olarak gösterebilme, mesruiyet kazanma özelliklerine sahiptirler. Eylemi gerçeklestiren örgüt mensupları, birer kahraman olarak sunuldugundan özellikle genç Ermenilerin geniş destegini alabilmislerdir. Medyayı yönlendirme konusunda, tek taraflı bilgilendirme yaptıklarından dolayı basarı saglamıslar, Ermeni görüsleri ciddi bir alternatif ile karsılasmadıgından medyada tekel olusturmuslardır. 

Ermeni terör örgütleri, büyük badirelerden kurtulma ve toparlanma kabiliyetine de sahiptir. 1982 yılında İsrail, Lübnan'ı isgal ettiginde ASALA karargahını bularak imha etmistir. Fakat bu olay bile, ASALA'nın saldırılarına devam etmesine engel olamamış ve akabinde ASALA, Ankara Esenboga Havaalanı'na öldürücü bir saldırı düzenlemistir. 

Ermeni terör örgütlerinin, kendilerine bazı durumlarda dezavantaj yaratan, dısa bagımlılıkları bulunmaktadır. Dısa bagımlılık; bir yandan güçlerine güç katarken bir yandan da diger güçlerin çıkarlarına göre eylemlerinin sekillenme zorunda kalmasına neden olmaktadır. 


55 Bal, Dünden...s.675-676. 

56 Zafer Özkan, Tarihsel Akısı çerisinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi, İstanbul, Kendi Yayını, 2001, s.177-183. 


Ermeni teröristler birkaç degisik isim altında saldırı düzenlemektedir. Bunların en önemlileri Marksist ASALA ve muhafazakar JCAG'dır. 

Bunların arasındaki iliskiyi ayırt etmek kolay degildir. 

Ermeni terör örgütleri dar bir kadro ile kurularak, merkezi yönetim bu kadro tarafından kontrol altında tutulmaktadır. Merkezi yönetimince planlanan 
eylemler, uzmanlasmış özel timler tarafından uygulamaya konulmakta ve bu timler gerektiginde çok degisik örgüt isimleriyle kamuoyuna yansıtılarak 
Ermeni terör örgütlerinin sayısının çok oldugu görüntüsü verilemeye çalısılmaktadır. 

Örgütlerin merkezi yönetimlerinin ve organlarının belirlenen belirli bir fiziki alanda veya aynı cografyada bulunması gerekmemekte, çesitli ülkelerde 
olabilecegi gibi, bir ülkenin çesitli yerlerinde de bulunabilmektedirler. Bütün Ermeni terör örgütlerinde çok sıkı ve disiplinli bir merkez hakimiyeti esas 
kabul edilmektedir. 

Örgütlerin gerek açıklanan yapıları, gerekse lider kisileri arasındaki rekabetler ve çatısmalar sık ve çesitli bölünmelere neden olmaktadır. Bu durumdan da yararlanılmakta, bir örgüt, birden fazla kisinin liderliginde, ayrılınca sanki ayrı terör örgütleri görüntüsü verilmektedir. 

Bütün terör örgütlerinde ve faaliyetlerinde görülen diger bir ortak özellik, gizliliktir. Ancak, merkezin gücünün gösterilmesi veya eylemin daha yaygın ve etkin propaganda aracı olarak kullanılması için özellikle alt grup veya özel tim eylemlerinde gizlilik terk edilmekte, eylemler ilan edilmekte, eylem gerçeklestikten sonra da kabullenilmektedir. 


Ermeni terör örgütlerinde, terör, psikolojik harekâtın bir parçası, hatta bir asamasıdır. Propaganda amacıyla veya yalnız terör yaratmak, korku ve 
sindirme saglamak için de terör eylemlerine basvurulmaktadır. 

Ermeni terör örgütleri daima bir veya birden fazla devletin açık veya kapalı destegine sahip olmuslardır. Bu devletleri hem bir araç olarak hem de 
faaliyetlerinde kamufle amacıyla kullanmıslardır. 

Türk ve Türkiye düsmanlıgı bütün Ermeni terör örgütleri için bir var olma ve devamlılık nedeni olmustur. Ayrıca, Ermeni terör örgütlerinin Türklere yönelik gerçeklestirdikleri suikastler, sözde soykırıma karsı bir misilleme olarak kabul edilmiş ve bu nedenle Türkleri öldürme hakkına sahip olduklarını iddia etmislerdir. 

Tarih süreci içerisinde Ermeni terörü üç asama göstermektedir: 

1) Terörle Ermenileri, Ermeni topluluklarını kazanmak veya kendilerine çekmek, bu suretle Ermeni birligini saglamak, 

2) Dünya kamuoyuna gücünü ve boyutlarını kabul ettirmek, ilgiyi saglamak, 

3) Siyasi gelismelere ve uluslararası çıkar çatısmalarına Türkiye ve Türklük hakkında kullanılabilecek düsmanlık kaynakları hazırlamaktır. 

6 BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR.


.

16 Ocak 2015 Cuma

1909 ADANA-ERMENİ OLAYLARINA BİR TANIK 3





1909 ADANA-ERMENİ OLAYLARINA BİR TANIK 3


İsmail Görkem’in, değerlendirdiği beş varyantla birlikte yaptığı muhteva ve mekân tespiti şöyle: 

“Metinler, İslahiye (A[li] Y[ıldız]), Kadirli (A[hmet] Ko[caman]) ve Osmaniye’den (A [= İsmail Görkem derlemesi]) derlenmiştir. Diğerlerinden ise 
(M[ehmet] Boz[doğan], F[atma] Ü[nal], A[hmet] Ş[ükrü] E[sen] 1[= Anadolu Ağıtları]), derlendikleri yerler ile derleme bilgileri mevcut değildir. 

Ağıdın hikâyesi kaynaklarda farklı şekillerdedir: H. 1311 (M. 1893)’de, Bahçe’de Ermeniler ayaklanınca, yerli ahali, Müftü Efendi’nin önderliğinde bunlara karşı çıkar. Osmanlı Hükümeti, bu çatışmalara katılanları astırır. Asılan Müftü için anası ağıt yakar (M[ehmet] Boz[doğan]). Sultan Reşad tahta çıktığı sıralarda, Çukurova’da Ermeniler devlete karşı ayaklanırlar. Bahçe Müftüsü: “Ermeniler’in kanı da, malı da helaldir” şeklinde fetva verdiği için, hükümet tarafından 
Dörtyol’da astırılır. Anası, bunlar için ağıt yakar (A[hmet] Ko[caman]). Müftü, aynı hadise sebebiyle, Erzin (=Yeşilkent)’de asılır (F[atma] Ü[nal], A 
[= İsmail Görkem derlemesi]). İki kardeş, Osmanlı Hükümeti tarafından Adana’da astırılır; henüz bunlar darağacında sallanırlarken, İstanbul’dan affedildiklerine dair emir gelir. Anaları bunlara ağıt söyler (A[li] Y[ıldız]). Diğer kaynaklarda (M[ehmet] Boz[doğan], A[hmet] Ş[ükrü] E[sen] 1[= Anadolu Ağıtları]) ağıtın hikâyesi verilmemiştir. 

Her ne kadar 1892-1893 yıllarında da Ermeni olayları (Kars, Merzifon, Kayseri, Yozgat vd.) söz konusuysa da (bkz. Belgelerle Ermeni Sorunu, 1983: 90, 99), 
bir müftünün idam edildiği olaylar, Sultan Reşat değil, Sultan II. Abdülhamit zamanına tekabül etmektedir. Bahriye 

Nazırı ve 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa, Hatırat (1996: 363)’ında 1909 tarihli Adana Ermeni olaylarından söz ederken “İdam olunan Müslümanlar arasında Adana’nın en eski ve en zengin ailelerine mensup gençler bulunduğu gibi, Bahçe kazası müftüsü de vardı. 
Bu müftünün o havali Türkleri nezdinde pek büyük bir nüfuzu vardı”demektedir. 

Kaynaklarda ağıtın adı, “Müftü’ye Ağıt” ((M[ehmet] Boz[doğan], A[li] Y[ıldız]), “Kibaroğullarının Ağıdı” (A[hmet] Ş[ükrü] E[sen] 1[: Anadolu Ağıtları]) ve “Müftü’nün Ağıdı” (yakar (A[hmet] Ko[caman], A [= İsmail Görkem derlemesi]) başlıklarıyla verilmiştir. 
Bir kaynakta ise (F[atma] Ü[nal]), ağıtın adı kaydedilmemiştir.” (Görkem 1990: 478) 

2. YENİ METİNLER 

Burada adı geçen Kibaroğulları’ndan olduğunu belirten Adanalı bir öğrencimizden (Celalettin Savaş), annesi Bahar Savaş’ın (53) kaydettiği üç ağıt-destan metni elde edilmiştir. Henüz yayınlanmadığını düşündüğümüz ve “Kibarlar’ın Destanı” başlığını taşıyan iki, başlıksız bir adet ağıt-destan metnini aşağıda veriyoruz: 


2.1. Kibarların Destanı [I]** 

(Kaynak kişi: Adana’nın Yemişli köyünden Petrolcü Nadim (Uğurlu) Ağanın annesi. Şimdi hayatta olmayabilir. 
Yaklaşık 25 sene evvel söylendi ve değiştirilmeden yazıldı.) 

1. 
Neydi Kibar’ın suçu 
Yandı Adana’nın içi 
Beşini birden astılar 
Sallanıyor eli kıçı 
2. 
Musluğa camız düzdürür 
Sarrafa lira bozdu[rur] 
Kibar beyim avdan geldi 
Çiftçibaşı at gezdirir 
3. 
Odamızda altın tabak 
Beşiğe beledim bebek 
Adana’ya üç kız geldi 
Üçünün de başı kabak 
4. 
Beş tanesin getirdiler 
Yan yanına yatırdılar 
Kör olasıca hükümet 
Gavur keyfi yetirdiler 
5. 
Abdülkadirim ağlıyor 
Anası kara bağlıyor 
Kör olasıca hükümet 
Kendirlerini yağlıyor 
6. 
Oğlum oğlunu getirdi 
Oğlum aklını yitirdi 
Kör olasıca hükümet 
Gavur keyfini yetirdi 
7. 
Konağın yeşil boyalı 
Gömlek giyerdi oyalı 
Beyim ekmek yemez oldu 
Asılma lafın duyalı 
8. 
Başucunda dut ağacı 
Kul olayım dallarına 
Gadan alayım babam 
Bak oğluyun hallarına 
9. 
Abdioğlu yazıları 
Ceylan kovar tazıları 
Nasıl kıydın astın bunu 
Daha küçük kuzuları 


2.2. Kibarların Destanı [II] 


1. 
Gömlek diktirdim oyalı 
Konakları hep boyalı 
Bizim beyler ekmek yemez 
Asılacağın duyalı 
2. 
Adana’dan aldım fener 
Ağamın köşkünde yanar 
Abdioğlu yazısında 
Oniki sabanı döner 
3. 
Adana’dan aldım şeker 
Ağacığım beni yakar 
Abdioğlu yazısında 
Üç yüz yerli beş yüz bekar (Üç yüz yerli, beş yüz bekar, ırgat oluyor.) 

Kaynak kişi: Adana’nın İncirlik Köyü’nden Hüsnü Karslı’nın annesi (85 _ 90 yaşlarında). 


2.3. Başlıksız [III] 

1. 
Evimizde nar ağacı 
Biri tatlı biri acı 
Kınamayın komşularım 
Yenilmiyor iki bacı 
2. 
Bacısının adı emiş 
Saçına takmamış gümüş 
Gavurumuş gavur vali 
İp takında asın demiş 
3. 
Evlerin önü dutlu 
Çardağın üstü otlu 
Kınamayın komşularım 
Memedimden Halil datlı. 


Kaynak kişi: Adana’nın İncirlik Köyü’nden Hüsnü Karslı’nın annesi (85 _90 yaşlarında). 
Kaynak kişi, bu ağıtın Adana’nın Buruk Köyü’nden biri için söylendiğini söylemiştir. 
Derleyici Bahar Savaş, bu ağıt için “Kibarlarla ilgili olup olmadığı şüpheli” ihtiyat kaydını koymuştur. 

3. KİBAROĞULLARININ AĞITI HANGİ TARİHİ OLAYA DAYANIYOR? 


Bahar Savaş’ın tarafımıza bizzat ulaştırdığı “popüler” bir yayında (Büyük Türkiye Ansiklopedisi) Yılmaz Öztuna, bu ağıtın konusunu teşkil eden olaylarla ilgili olarak “Ermeniler’in Adana Patırdısı (14 Nisan 1909)” başlığı altında şu bilgileri verir: 

“Adana bölgesinin Ermeni piskoposu Muşeg, Büyük Devletler’in dikkatini çekmek ve Türkiye’den bir Ermenistan devleti koparabilmek için, aylarca hazırlanmış, binlerce Ermeni’yi silahlandırmıştı. Piskopos, isyan emrini, Türk imparatorluğunun en nazik anında, İstanbul’da 31 ihtilalinin koptuğunun ertesi günü, 14 nisan 1909’da verdi. 

Adana, Tarsus ve çevresindeki bütün Ermeniler ayaklanarak, zayıf buldukları Türk evlerine dalıp, ırza, mala ve cana saldırmaya başladılar. 
16-19 ve 25 nisan günlerinde 4 gün 4 gece, Adana ve çevresi altüst oldu. Ermeniler, beşikteki Türk çocuklarını bile öldürüyor, hazırlıksız olan asker ve polis, karşı koymuyordu. İsyana, bizzat Türk halkı karşı koydu. Nefsini savundu ve Ermeniler’e, yıllarca bir daha baş kaldırmak için cesaretlerini kıran bir ders verdi. 4 ihtilal gününde Ermeniler 1.850 Türk’ü, fakat Türkler, tam 17.000 Ermeni’yi öldürdüler. Piskopos Muşeg, Mısır’a kaçtı. 

Ermeniler durumu Avrupa basınına Türkler’in artık Avrupa’da nakarat haline gelmiş zulüm ve barbarlığı şeklinde aksettirdiler. […] Ermeniler, Avrupa ve Amerika basınında mazlum olarak ilan edildi. Sultan Hamid’i devirdikleri için Avrupa basınında alkışlanan İttihadçılar, telaşa düştüler. 

Avrupa’ya şirin görünmek için, meşru müdafaa halinde olan Türkler’i rastgele asıp kestiler. Bu sırada Adana valisi olan zat, İttihadçılar’ın en tecrübeli ve akıllılarından biri bulunan meşhur Cemal Paşa idi. O zaman Kurmay Albay Cemal Bey olan bu zat, hatıralarında […] hayrete şayan sözleri söylemektedir.” (Öztuna 1978: 227) 

Burada anlatılan olaylar, ana hatlarıyla Cemal Paşa’nın anılarına uygunluk göstermektedir (bkz. ayrıca Belgelerle Ermeni Sorunu 1883: 128 vd.). Ayrıca o, şayet Ermenilerin sayıca üstün olmaları halinde, durumun Türkler aleyhine döneceğinden, tarafların gösterdiği temayüllerin yekdiğerinden farklı olmadığından söz etmektedir. 

Öztuna yukarıda Cemal Paşa hak kında kısmen eksik ve yanlış bilgi vermektedir, çünkü 1909 olayları esnasında Adana valisi (kendi ifadesiyle) Cevat Bey’dir (başka bir kaynak ise ismi Cevdet Bey olarak verir; Belgelerle Ermeni Sorunu 1983: 132). Cemal Paşa’nın, Öztuna tarafından hayrete şayan diye nitelenen sözleri ise, yabancı yazarların Türkiye aleyhine yayınları üzerine söylendiği anlaşılmaktadır. Öztuna’nın belirtilen yerde alıntıladığı Cemal Paşa sözlerinin tamamı şöyledir: 

“Mandelstamm kitabının 205. Sayfasında Adana katliamından mesul olan Müslümanlar’ın en ehemmiyetsizlerinden yalnız dokuz kişinin idam olunduğunu, Türkler hakkındaki garezkar neşriyatıyla meşhur olan Adosidis ismindeki bir Rum’un eserine atfen iddia ediyorsa da, gerek Adosidis ve gerek Mandelstamm yalan söylüyorlar. Adana’ya gelişimden dört ay sonra yalnız Adana şehrinde Divan-ı Harb-i Örfi mahkumlarından otuz Müslümanı idam ettirdiğim gibi ondan iki ay sonra da Erzin kasabasında on yedi Müslümanı idam ettirdim. Bunlarla 
beraber yalnız bir Ermeni idam olunmuştur. İdam olunan Müslümanlar arasında Adana’nın en eski ve en zengin ailelerine mensup gençler bulunduğu gibi, Bahçe kazası müftüsü de vardı. Bu müftünün o havali Türkleri nezdinde pek büyük bir nüfuzu vardı” (Cemal Paşa 1996: 363) 

Bahar Savaş, yukarıda metni verilen ağıtların işte burada zikredilen “Adana’nın en eski ve zengin ailelerine mensup gençler” üzerine, keza “Müftü’ye Ağıd”ın da Bahçe müftüsüyle ilgili yakıldığını, belirtmektedir (adı geçen ağıt ve ilgili diğer örnekler için bkz. Başgöz 2005) 



4. ANILARDA 1909 ADANA ERMENİ OLAYLARI*** 

1909 yılında gerçekleşen bu olaylara bir başka açıdan yaklaşmayı mümkün kılan bir anı kitabından söz etmek istiyoruz. 
Kitap, 1915 yılı Ermeni Tehciri’nde Afyon/ Aziziye’den yola çıkarılıp, Sultandağı, Akşehir, Konya, Adana üzerinden Suriye topraklarında bulunan Zor yakınlarındaki Gatma’ya gönderilen bir Ermeni tüccar ailesi ile kızının anılarını içermektedir. Veron Dumehjian adındaki bu kızın anılarını, 1924’de yaptığı evliliğinin 7. yılında doğan oğlu David Kherdian yayıma hazırlamış. 1909 Adana olayları sırasında 2 yaşında olduğunu belirten Veron, 1915’te 8 yaşında iken yaşadıklarını, yolculuk sırasında duyduklarını anlatıyor. 

Veron Dumehjian, anılarının başında şimdiye dek birlikte yaşadıkları Türklerle ilgili şu görüşlere yer verir: 

“Dost olduğumuz Türkler olmasına karşın, genel olarak Türklerin dostumuz olmadığını hep biliyordum. Şimdi ise birden bire bize düşman yüzlerini  göstermeye başlıyorlardı. Biz Hıristiyan, onlarsa Müslümandı. Fakat bizi ayıran sadece din değildi; dilimiz, ırkımız ve geleneklerimiz de farklıydı. 
Aynı topraklar üzerinde yaşıyorduk, ama toprağa sahip olma hakkını yeni fark ediyordum. Toprağın şimdiki sahibi, vatan toprağı dediğimiz yerin sahibi Türkiye idi. (Kherdian 1986: 32)* 

Kherdian daha sonra, büyükannesinin Ermenilerle Türkler arasında sürtüşmeler olduğunu daha önceden sadece ima ettiğini, ama artık açıkça sadece büyükannesinin değil, mahalledeki herkesin ayrıca yeni sürtüşmelerin olacağından bahsettiğini anlatıyor. Burada aslında üstü kapalı biçimde 1915 ve genel olarak Türk-Ermeni ilişkileri hakkında yorum yapılırken, 1909 olaylarıyla ilgili olarak dikkati çeken bir husus var. 
“Katliam” denilen olayların, ne zaman olacağını bir öngörüyle bilebiliyor 

Ermeniler. Bu, sözde “katliam” öngörüsünün, yapılacak Ermeni isyanlarıyla bağlantılı olduğu bilgisini mi ele veriyor acaba (bkz. Kherdian 1986: 40)? Nitekim 

Cemal Paşa, Hatırat’ında, “1909 senesi başlarında Adana’da herkesin ağzında dolaşan şayialar, yakında Ermeniler’in ihtilal ederek Türkler’i mahvedeceklerine […] dairdi. Türkler bu şayialara o kadar inanmışlardı ki, hatta eşraftan bazılarının ailelerini emin yerlere göndermeğe kalktıkları bile olmuştu” (Cemal Paşa: 360) diyor. Dolayısıyla, söylentiler her iki tarafta da aynı yöne işaret etmekte ve Ermenilerce planlanan birtakım kalkışmalar hakkında ipucu vermektedir. 

M. Kemal Öke, Anadolu’yu gezip, gördüklerini kağıda döken İngiliz subay Mark Sykes’in, konumuzu oluşturan 1909 Adana olaylarından çok önce, 1904 tarihli Dar-ül İslam (A Record of Journey Through the Ten of the Asiatic Provinces of Turkey, Londra) adlı kitabında, Ermeni komitecilerinin sürgit faaliyetlerine temas ederek, Ermeni patırtılarının ‘utanç verici serserilik’ olarak nitelediğini belirtir (bkz. Öke 1991: 93): 

“Avrupa güçlerinin bu ajan provokatörleri koruduğundan şikâyet eden Sykes, ‘halbuki bunlar hak ettikleri gibi asılsalardı olaylar bir an önce kapanırdı’ diyerek ermeni Sorunu üzerindeki görüşünü özetlemektedir. Ayrıca Sykes, Türklerin bu konuda haksız olmadıklarına da işaretle, ülke dört bir yanından düşmanla tehdit edilirken, Osmanlı Hükümeti’nin içte bir ihtilali hoş karşılamayacaklarını 
kaydetmektedir. Kaldı ki, Ermeni komitecileri her isyana kalkıştıklarında mezalim yapmaktadırlar.” (Öke 1991: 93) 

Aynı tespit yeni kaynaklarda da vardır. Almanya’da Fischer Verlag gibi saygın bir yayınevi tarafından çıkarılan bir dünya tarihi ansiklopedisinde o dönemin genelde azınlık, özelde Ermeni sorunu üzerine şu değerlendirmeler yapılır: 

“Balkanlarda bağımsızlığını kazanan milletlerin yanında henüz imparatorluk içinde bulunan Hıristiyan azınlıklar kendi paylarını terör hareketleriyle istemek yolunu seçtiler. Bunlardan Bulgar, Yunan, Sırp ve Ermeni gizli örgütleri başta geliyordu. Amaçları ve yöntemleri hep aynıydı: Osmanlıyı yeni haklar için zorlamak, hükümeti engellemek ve zayıflatmak, Avrupa’nın müdahalesini gerekli kılacak baskıcı tedbirler alması için kışkırtmak. 
Siyaset adamları ve vergi tahsildarları öldürüldü, açık meydanlara bombalar yerleştirildi, masum Müslümanlar katledildi, köyler yakılıp yıkıldı. Huzur içinde yaşamak isteyen çaresiz Hıristiyan köyler de terörden nasibini aldı; yardım ve yataklığa zorlandı. 
1896’da bir Ermeni komitesi, şayet istekleri kabul edilmezse, Osmanlı Bankası’nı havaya uçurmakla tehdit ediyordu. 1905’te başka bir Ermeni 
grup, cuma namazından sonra camiden ayrılan Abdül Hamid’e bombalı suikast gerçekleştirdi. Bu tür eylemler sebebiyle 
çeşitli azınlıklar arasındaki gerilimler gittikçe arttı, öyle ki her terör hareketini kanlı çatışmalar izledi, birçok insan hayatından oldu. 
Fakat Osmanlı hükümeti, düzeni yeniden sağlamak ve terörün önüne geçmek için herhangi bir girişimde bulununca, Avrupa’da ‘polis zorbalığı’, 
‘katliam’ sesleri yükselir, bütün suç Müslümanlara yıkılır, Hıristiyanlar ise her halükarda masum gösterilirdi. Gerilimlerin asıl sebebi görmezlikten gelinir, Müslümanlara uygulanan soykırım dikkate alınmazdı; Hıristiyan azınlığın uğradığı kayıplar abartılır, Türkler ise her bir şey için sorumlu ilan edilirdi.” (Weltgeschichte...1990: 136)* 

Bu alıntı, Ermenilerin önceden beri süregelen yöntemleri hakkında bilgi sunarken, bize 1909 tarihli olayları anlamamız için de önemli ipuçları  vermektedir. 

Sözü tekrar Adana olaylarına getirmek için, Veron Dumehjian’ın öncelikle 1915 tehciri kapsamındaki anılarına dönelim. Tehcir edilen Ermenilerin oluşturduğu konvoy Adana’ya girmeden önce, geçtiği köylerde ‘hain köpekler’ hakaretine uğrar. ‘Hainlik, kahpelik’ suçlaması kitapta önemli bir yer tutar (bkz. ayrıca Kherdian 1986: 139). Bununla ilgili arka plan bilgilere de yer verilir. Veron’un babası, Ermenilerin herhangi bir sebeple değil de, özellikle siyasi açıdan istenmedikleri için yok edilmek istendiğini anlatır; çünkü 1914 yılının Kasım’ında Osmanlı İmparatorluğu, İttifak devletleriyle birlikte 1. Dünya Savaşı’na girmiş, bu da Ermenilerin ittifak ettikleriyle düşman olduğu anlamına gelmektedir. Ermeni müttefiki devletler, bir yandan İngiltere ve Fransa, diğer yandan Ruslardır. Babanın sözleri şöyle devam eder: 

“Bizim düşmana sempati duyduğumuzu Türk anladı, aynı şekilde aramızdaki gizli ihtilalcı komiteleri de biliyor. 
Bununla ilgili 1909 Adana katliamı üzerine bazı bilgiler aldım. (...) bir kahvede kanımı beynime sıçratan bir şey gördüm: 
Kartpostal büyüklüğünde bir Klikya haritası. Harita karalanmış ve üzerine çaprazlama kabaca ‘Hangi Ermenistan ulan, hain köpek?’ 
diye yazılmıştı. Kartın arkasını çevirip okudum. Ermenice ‘Müstakbel Klikya Ermenistan Krallığı’ yazıyordu.” (Kherdian 1986: 61) 

Baba, olayların nedenini öğrenmek için kahvede molla diye isimlendirdiği biriyle dostluk kurar, birlikte kahve içerler. Molla, söz konusu haritayı çizenlerin Türklerden öfkelenenler olduğunu belirtir ve olayları kendi perspektifinden, ‘ama Ermenileri yine de masum gösterebilecek biçimde’ anlatır: 

“Bu harita 1909 çatışmalardan kaldı. (...) Sultan Hamid 1905’te [gerçekte Abdülhamit 1909’da tahttan indirilmiştir] Jön Türklerce tahttan indirilince, hükümet, bildiğiniz gibi, Ermeni ve diğer azınlık gruplara belli özgürlükler söz verdi. Ermeniler her açıdan yanlış olan o sevinç gösterileri esnasında, dernek ve toplantılarında büyük laflar etmekten ve övünecekleri özgürlükle hava 
basmaktan başka yapacak bir şey bilemediler. 

O günlerde posta ile bu talihsiz haritaları gönderip, caddelerde ‘Küçük Ermenistan’ pankartları taşıdılar. Hatta dağlarda hazır bekleyen bir krallık 
ordusundan söz etmeye başladılar; bu blöften başka bir şey değildi. Bunun yerli halk arasında öfkeyi nasıl körüklediğini tahmin edebilirsiniz.” 
(Kherdian 1986: 61 vd.) 

Bu alıntıda, olayların her iki tarafın da yararına olmadığını, Batı basınının yaklaşımını, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’nun zor döneminde 
dostane olmayan tutumunu nesnel olarak bulabiliriz. Molla, iki tarafı da anlayabilecek bir olgunlukla Veron Dumehjian’ın babasına durumu açıklar: 

“Tehcir olayı çok üzücü, Hıristiyanlarla Müslümanlar, her zaman dost değilseler de, hep komşu oldular. 
Türklerin, Ermenileri dinî nedenlerle kovuşturdukları iddiası, Batı basınının bir uydurmasıdır. Şimdiye kadar hiçbir Ermeni Kilisesi kapatılmamıştır, fakat şimdi ne diyebiliriz ki efendi, bu yüz kızartıcı bir durum. (...) Ben problemi analiz ettim. 

Ermeniler Batıyla birlikte hareket etmeye başladılar  ülkemiz İttifak devletleriyle aynı safta savaşa girince, Ermeniler günah keçisi oldular. Ama sadece Ermeniler değil, bizler de hükümetin güttüğü siyasetin kurbanı olduk.” (Kherdian 1986: 62) 

Gerçekten de Öztuna’nın satırlarından da anlaşılacağı gibi, Adana olayları örneğinde, hükümetin uygulamalarından Türkler de zarar görmüş, bu da ağıtlara yansımıştır. Veron Dumehjian’ın anılarında da Adana olaylarında malum 
nedenlerle daha çok Türkleri cezalandıran Cemal Paşa’yı övücü sözler buluyoruz.. İstanbul’daki paşalar güya Ermenilerin yok olmasını planlamışken, “... Suriye’nin Türk kumandanı ve valisi Cemal Paşa, İstanbul’dakiler gibi gaddar değil” (Kherdian 1986: 70) imiş. 

5. SONUÇ 

Bizim, bu yazıda üç yeni varyant nedeniyle tekrar gündeme getirdiğimiz ağıt metinlerinde, tıpkı tarihi anı ve bilgilerde olduğu gibi, öncelikle valinin acımasızca (Gavurumuş gavur vali) kendi hemcinslerini astırması ve Ermenilere bu bağlamda taviz vermesi ve dolayısıyla sevinç bahşetmesi eleştirilmektedir (Kör olasıca hükümet/ Gavur keyfi yetirdiler). 

Artık vali de düşman olarak nitelenmektedir (Gavur muydun gavur düşman/ Birin astın birin asma). Burada olaylar esnasında valilik yapan değil, 
daha sonra idam cezalarını uygulatan vali (Cemal Paşa) söz konusudur. 

İsmail Görkem’in yayımladığı metinde, hem Sultan Abdül Hamid’e övgü, hem ondan sonra gelenlerin hesabi siyasetine eleştiri ve hem de bu siyasetten çıkar umanlara kargış açıkça dile gelmektedir: “Osmanlılar iki dinli (...) Bir günceğiz gördük idi/ O da Hamid’in gününden (...) Biri Yusuf biri Müftü/ Böyle Osmanlı’nın ahdı/ Yusuf’umu öldürenin/ Yıkılsın sarayı tahtı”. Ağıt metinlerinde yansıyan derin üzüntünün kaynağı, herhalde Ermenilerin kalkışmalarının farkında olduğu halde, kendi insanını gözden çıkaran ve idam hükmü veren hükümetin tutumudur. İlginçtir, idamlar Ermeni kalkışmasıyla ilgili olduğu halde, gerek eski gerekse yeni metinlerde “öteki” olması gereken Ermeni değil, “vali ve hükümet” hedef olarak belirmektedir. 
Türk insanını adeta Pir Sultan Abdal’ın diliyle “düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralamakta”dır. Komşu oldukları Ermenilerin yaptıkları ile hükümetin tutumu, sanılabileceği gibi, paralellikten ziyade biri birine karşıtlık (kontrast) oluşturmaktadır: Ermeninin (ötekinin) yaptığı anlaşılabilir ama kendi vali ve hükümetimin (özün) yaptığı asla kabul edilemezdir. Türk halkının iki “ihanet” arasında tercih yapmak zorunluluğu varsa, kendi yönetiminin vefasızlığına tolerans göstermesi bu anlamda beklenemez. 

Ermenilere gelince, gerek Veron Dumehjian’ın satır aralarında belirttiklerine, gerekse yukarıda andığımız Alman kaynağına göre onların tutumu 
elbette yadırganmıştır. Batılılara göre, Jön Türklerin, azınlıkların özgürlük isteklerini, imparatorluk içinde eşitlik ilkesiyle tatmin edememeleri ile 
Birinci Dünya Savaşı olayları, özellikle Arap ve Ermeni azınlıkların ve Balkan yarımadasındaki milletlerin ihaneti Türklerde milli duyguları körüklemiştir. Özellikle ihanete uğramış olmak gerçeğinin muazzam pekiştirici ve kimliği tayin edici bir rol oynadığını göz ardı etmiyorlar. Türklerin karakterini ortaya koymaya çalışan araştırıcılar bu hususun altını çiziyorlar: 

“Dostluğuna çok sadık olan Türk, kendisine ihanet edenlere ya da aldatanlara karşı saplantı ölçüsünde değişmez duygular edinir. 
Yunanlılara ya da Ermenilere karşı olan düşmanca duyguları bu bir özür olmasa bile- ancak böyle açıklanabilir. Çok uzun süre saltanatın işbirliği içindeki ve sadık kulları olan Ermeniler, imparatorluğun son saati çalarken düşmanla anlaşmışlardı. Bu noktada, iyiden iyiye köşeye sıkışan Türk askeri ve önderi, acımasız olmuştur (...) Ülkesini bağnazca seven, Tanrıya bütün kalbiyle inanan, kökleri ve geçmişiyle büyük bir gurur duyan Türk insanının, azınlıklara, özellikle de Hıristiyanlara büyük bir hoşgörüyle yaklaşmış olması...” (Cagnat ve Jan 1992: 373) bilinen bir şeydir. 

NOTLAR 

* Not: David Kherdian’dan ve Fischer Weltgeschichte’den alınan pasajlar, Almanca baskılarından tarafımızdan Türkçeleştirilmiştir. 

** Derleyici Bahar Savaş, bu ağıtların Kıbrıs çıkarmasının yapıldığı 1974 yılında Petrolcü Nadim Uğurlu’nun annesinden duyup kaydettiğini belirtmektedir. 

*** Konumuzla ilgili olarak Mustafa Onar’ın Saimbeyli (Ekin Yayıncılık, 1990: 210-214) ve Mehmet Asaf’ın 1909 Adana Ermeni Olayları ve Anılarım (Türk Tarih Kurumu, 1986) adlı kitaplarına bakılmalıdır. 

KAYNAKLAR 

(Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Kumandanı) Cemal Paşa: Hatırat, Yay. Haz. Metin Martı, Arma Yayınları: 17, Tarih-Anı: 6, 5. Baskı, İstanbul 1996. 

Başgöz, İlhan: “Tek taraflı bakan yanılır”, Radikal Gazetesi, 22 Mayıs 2005. 

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=153497 

(20.12.2008) 

Belgelerle Ermeni Sorunu, T.C. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Askeri Tarih Yayınları, Ankara 1983. 

Bozdoğan, Mehmet: “Müftüye Ağıt”. Türk Folklor Araştırmaları, Sayı: 100, Kasım 1957, s. 1600. 

Cagnat, Rene ve Michel Jan: İmparatorluklar Beşiği. SSCB, Çin ve İslam’ın Arasında Orta Asya’nın Yazgısı. Çev.: Erden Akbulut ve T. Ahmet Şensılay. Alan Yayıncılık, İstanbul 1992. 

Esen, Ahmet Şükrü: Anadolu Ağıtları (Yay. Haz.: Pertev Naili Boratav ve Remy Dor), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1982. 

Fischer Weltgeschichte. Der Islam II: Die islamischen Reiche nach dem Fall von Konstantinopel, Bd. 15, hrsg. von Gustave Edmund von Grunebaum, Frankfurt a.M. 1990. 

Görkem, İsmail: “Yukarıova “Çukurova” Ağıtları Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma” (İnceleme-Metinler), Yayınlanmamış Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ 1990. 

Kherdian, David: Der Schatten des Halbmonds [Hilalin Gölgesi], dtv pocket, Nr. 7856, München 1986. 

Kocaman, Ahmet: “Çukurova’da Hikayeler ve Hikayeli Ağıtlar”, Mezuniyet Tezi, Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, Erzurum 1977, s. 21-22. (Görkem 1990’dan) 

Öztuna, Yılmaz: Büyük Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 7, Ötüken Yayınevi, İstanbul 1978, s. 226-227. 

Ünal, Fatma: “Çukurova Aşiretlerinden Derlemeler”, Mezuniyet Tezi, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Ankara 1973, s. 140


141. (Görkem 1990’dan) Yıldız, Ali: “Çerçili Köyü “Islahiye-Gaziantep” Halk Edebiyatı Ürünleri”, Mezuniyet Tezi, Fırat 
Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Elazığ 1979. (Görkem 1990’dan) 

http://www.millifolklor.com