21 Ocak 2017 Cumartesi

ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 3




ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 3


ASALA-Filistin İlişkisi
ASALA uzun bir süre boyunca Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile birlikte çalışmış, ASALA’yı kuran Ermeniler 1975’te El-Fetih kamplarında eğitilmişlerdir. ASALA, ilerleyen zamanlarda oldukça ılımlı olan El-Fetih kanadından, daha radikal ve Marksist-Leninist eğilimli olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlığı (FHKC-GK) kanadına kaymıştır. ASALA’nın lideri olduğu öne sürülen Agop Agopyan, 1980 yılında bir röportaj sırasında örgütünün FKÖ ile olan ilişkisine dair bir soruya; “Bizim dünyadaki tüm ihtilalci örgütlerle ilişkimiz vardır”  cevabını vermiştir. İsrail, Lübnan’daki terkedilmiş Filistin kamplarında ASALA üyelerinin FKÖ tarafından eğitildiğine dair emareler elde etmiştir.
Lübnan’ın İsrail tarafından 1982’de işgal edilmesi üzerine, ASALA ve FKÖ gibi, Lübnan’ı terk etmek zorunda kalmış ve örgüt üyeleri, muhtemelen Suriye, İran, Yunanistan, Libya ve Kıbrıs’a gitmişlerdir. Fakat işgalin oluşturduğu bu karışıklık bile örgütü etkileyememiştir. FKÖ’nün İsrail ve ASALA’nın Türk hedeflerine karşı düzenledikleri saldırılarda paralel terörist operasyonları öngören bir anlaşma imzalanmıştır. Ancak diğer raporlar bunun aksini göstermektedir. Suriye’deki ASALA hücresinin Kara Haziran örgütü ile birleştiği ve 1982 yılında FKÖ ile ASALA arasında görülen soğukluğun da bundan kaynaklandığı söylenmektedir. FKÖ’nün ASALA’ya zarar vermek üzere girişimde bulunduğu iddiası vardır. Arafat’ın en yakın adamlarından-biri olan Ebu-Iyad’ın (Salah Khalaf) Fransız polisine ASALA üyelerinin fotoğraflarıyla birlikte haklarında geniş bilgi verdiği söylenmiştir .
ASALA tarihinde ilk kez 7 Ağustos 1982’de Filistin terör örgütlerinin destek ve yardımı ile eylem yaparak Ankara Esenboğa hava limanına baskın düzenlemiştir. Bekleme salonundaki yolcuların üzerine bomba atmışlar ve otomatik silahlarla taramışlardır. Bilanço maalesef ağırdır: 9 ölü 72 yaralı . 1982 sonrasında ASALA ile FKÖ ilişkisi kopmuş, ancak Ebu Nidal ve George Habbas’ın radikal grupları ile Şam’ın gölgesinde eylemler sürdürülmüştür.
ASALA-İran İlişkisi
Güney Lübnan İsrail tarafından 1982 yılında işgal edildikten sonra, Ermeni teröristler 200-250 bin civarında Ermeni’nin yasadığı İran’ın başkenti Tahran’a gitmişlerdir. Londra’da yayınlanan Middle East dergisi; “ASALA militanları Bekaa’da Suriye hesabına, Irak’ın dağlık kesimlerinde ise İran hesabına çarpıştıklarını” ileri sürmektedir. Ayrıca İran-Irak savaşı sırasında da ASALA’nın İran’a önemli miktarda maddi kaynak sağladığı da iddia edilmektedir. Başbakan Turgut Özal’ın İran’ı ziyaret öncesi Ermeni teröristler Türk diplomatlarına üç ayrı saldırı (28 Mart 1984) düzenlemiş ve saldırılar ASALA tarafından üstlenmiştir. Bu ziyaret öncesi katledilen Büyükelçilik görevlisi Işık Yönder’in katilleri Nisan’da İran’da yakalanmış, hemen idam edilecekleri beklenirken resmi bir açıklama yapılmamıştır. Ne İran basını ne İran televizyonunda Ermeni saldırısı yer almazken İran televizyonu; İran ve Türkiye arasındaki ilişkilerin
ABD tarafından baltalanmak istendiğini belirtmiştir . İran’ın dini lideri ve devlet başkanı Humeyni’nin Ermeni terör gruplarına söylediği; “Gasp edilmiş hakların alınabilmesi için İran’ın yapacağı yardım Müslümanlarla sınırlı değildir. Müslüman olmayan mazlumlara da İran’ın yardım eli uzatılacaktır”  sözü doğrultusunda ASALA’ya eğitim kampı, büro, para ve silah yardımı gibi her türlü desteği vermiştir. ASALA Batı Azerbaycan’da iki kampı ve Urumiye’de bürolar açmıştır. İran’da yaşayan yaklaşık üçyüz bin kişilik Ermeni azınlığa tanınan kendi dillerindeki eğitim, yayın, dini ve kültürel özgürlüğü kullanma hakları maalesef sayıları İran’da 27–28 milyonu varan Türk toplumuna tanımamaktadır.
ASALA-Suriye İlişkisi
Londra’da yayınlanan Ekonomist Dergisi’nin bir yan kuruluşu olan ve yalnız abonelerine dağıtılan Foreing Report’da, 19 Ağustos 1982’de yayınlanan bir yazıda; ASALA, Ruslar, FKÖ’nün aşırı uçları ve büyük ihtimalle Suriye arasında çok yakın ilişkiler olduğu yolunda pek çok kanıt su yüzüne çıkmaktadır . denilmektedir. Bu bilgilerin şaşırtıcı bir yönünün olmadığı, Suriye’nin, Sam yakınlarındaki Hamoriah Kampını ve Lübnan’da, kendi kontrolündeki Bekaa vadisini ASALA’ya lojistik destek ve eğitim kampı olarak vermesinden de anlaşılmaktadır.
ASALA-Fransa İlişkisi
ASALA’nın FKÖ ile ilişkileri kopmasına rağmen Ebu Nidal ve George Habbas’ın grupları ile Sam’ın gölgesinde eylemlerine devam etmiştir. Sabah Khalaf’ın, Orly Başkınından çok önce Fransa’ya verdiği ASALA militanlarının resimlerini içeren çok değerli bilgiler, Fransa tarafından gereği gibi değerlendirmemiştir. Örneğin, Nisan 1983’de ASALA’nın altyapısını yeniden düzenlemek için Fransa’ya gelen ASALA lideri Agop Agopyan’ı tutuklamak yerine, fotoğrafından tanımalarına rağmen, Fransız polisi Agopyan’ı tutuklamayı değil, izlemeyi tercih etmiştir. Agopyan’ı izleyerek
ASALA’nın Fransa’daki varlığı konusunda daha fazla bilgi toplamayı hedeflediği ve bu amacına Orly baskınından hemen sonra 50 ASALA militanını tutuklayarak ulaştığı anlaşılan Fransız polisi, Agopyan’ın izini bir süre sonra kaybetmiş veya kaybetmiş gibi gözükmüştür .
Fransa’nın Ermeni terörüne verdiği destek Orly katliamı duruşması sırasında ilk kez ve resmen kamuoyuna yansımıştır. Mahkeme başkanı Saurel’in “Eski İçişleri Bakanı Deferre ve Françeski’nin duruşmada tanık olarak dinlenmesine Bakanlar Kurulunun gerek görmediğini açıklaması üzerine sanık avukatlarından Jacges Verges’in Mitterand hükümetinin ASALA ile işbirliği yaptığını
duruşmanın ikinci gününde tekrarlaması ve su anda söz konusu eski bakanların burada bulunması gerekirken ilgili yasanın ardına niye gizleniyorlar?” (Bal ve Çufalı,2006: 663) diye sorması önemlidir. Bu gerçeklerin Fransız adaletinin ve yönetiminin direkt kendi ağızlarından böylesine çeliksilerle ortaya dökülmesi; terörün (ASALA’nın) Fransa tarafından desteklendiğinin açık kanıtını oluşturmaktadır. Sonuç olarak Orly katliamına kadar Ermeni terör örgütlerine Fransa’nın (özellikle de Mitterrand’ın) resmen büyük destek verdiği ortaya çıkmaktadır.
ASALA-ABD ve Avrupa Ülkeleri İlişkisi
bernard-lewis
Amerika ve Avrupa’da birçok ülke ASALA’nın terörist eylemlerinden rahatsız olmakla birlikte, sözde Ermeni katliamı kampanyaları açmışlar ve ASALA’nın eylemlerinin neredeyse bir hak savunması olduğu fikrini uyandıracak bir tavır sergilemişlerdir. Bugün, ABD, Beyrut, Ermenistan, Paris, Sam, İskenderiye, Sao, Filibe, Venedik ve Marsilya’da gibi birçok yerde birçok Ermeni kin ve intikam anıtı dikilmiş, Ermeni soykırımı iddiaları tekrar tekrar gündeme getirilmiştir. Osmanlı ve Modern Türkiye üzerine yaptıkları ciddi araştırmaları ile tanınan iki ünlü tarihçi, Prof. Stanford Shaw ve Prof. Bernard Lewis, Amerika ve Fransa’da, hükümet destekli karalama kampanyaları ile karalanmaya çalışılmıştır. İzlenildiği kadarıyla Türk basınında, “ABD-Ermeni Terörü” ilişkisi veya “ABD ağzıyla Ermeni istekleri” konusunda gazetedeki kösesinde 1999’un ilk yazısını yazan Atilla İlhan olmuştur. İlhan yazısında özetle; “Hak hukuk bahane sorun Kıbrıs ve petrol… ABD insan haklan ihlalleri ile ilgili soru karşısında Türkiye’yi suçladıktan sonra; kendinizi yönetmekten acizsiniz. Bir de Türkiye’deki azınlıkları yönetmeye kalkıyorsunuz. Bu kötü yönetimi
azınlıklar hak etmiyor… ABD Büyükelçiliği 1999 yılını kutlamak üzere verdiği resepsiyonda Türk gazetecilere, Ermenilere yaptığınız hareketleri kabul edin. Tazminat verin. Onların insan haklarını iade edin vb. laflar etmişlerdir… 1699 Karlofça’dan sonra Türkler ilk defa huruç yaptılar ve Kıbrıs’tan toprak aldılar (Uluslar arası hukuka uygun olarak). Herkes biliyor ki Şeyh Sait İsyanı Musul’a, Dersim İsyanı Hatay’a, ASALA (o başarısız olunca da PKK) Kıbrıs’a karşı Türkiye’nin karşısına çıkarılmış hareketlerdir.. Birileri ABD’nin karşısına çıkıp, Kızılderili katliamlarının ve yaptığınız insan hakları ihlallerinin hesabını verin demelidir… demiştir .
ASALA-Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi İlişkisi
Rumlar, 20 Temmuz 1974 sonrası Kıbrıs’ta kaybettikleri prestijlerini yenidenkazanma umudu ile ASALA ve benzer terör örgütlerine, kuruluşundan itibaren sahip çıkarak maddi-manevi katkılar da bulunmuştur. Rumlar Kıbrıs çıkarması ile dünyanın Türkiye’ye tepki göstermesi ve ambargo uygulamasından istifade ederek Türkiye’yi daha da zor duruma düşürmeyi amaçlamışlardır.
1979’da Almanya’nın Münih şehrinde ASALA ile George Habbas’ın FHKC örgütü arasında yapılan ve Alman karşı istihbarat birimlerinin yakın takibe aldığı toplantıya, Yunan Gizli Servis elemanları da katılmıştır. 31 Temmuz 1980 günü Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen’in öldürülmesi sonrasında ASALA yaptığı açıklamada, “…Bizim düşmanlarımız Türkiye’deki Faşist rejim, onun milletlerarası ilişkileri ve NATO’dur” açıklaması yapmış, bu dönemde de 1977 yılında iktidardaki Kıbrıs Rum Demokratik Partisi yayınladığı bir bildiride “Kıbrıs Elenizmi, Ermeni Mücadelesini hudutsuz biçimde destekleyecektir” derken, Ermeni Patriği Kohen, yönetim Başkanı Kipriyanu’yu “Ermeni davasına hizmetten” dolayı Klikya Haçı Nişanı ile ödüllendirmiştir . 1982’de İsrail’in, ASALA ve Filistinli örgütleri sıkıştırılması ile ASALA yönünü Atina’ya çevirmiştir. Örgütün Lübnan’da yayınladığı Armenia dergisi (1982, Sayı: 3) “Önce Filistin Kurtuluş Örgütü’ne tam bir diplomatik hak ve ayrıcalık tanıdığı için Papandreu başkanlığındaki Yunan hükümetini ve Türkiye’den kaçan siyasi suçlulara kucak açtığı için Yunan halkını över ve kutsar; gerçek çıkarlarının nereden geldiğini gördükleri için tebrik eder. Ayrıca, kendisine yönelik gerçek tehdidin sosyalist bloktan değil, Türkiye’den geldiğini söyleyen Yunanistan’ın bu açıklamalarını son derece olumlu ve yüreklendirici bulur.”
İsrail’in 1982 Haziran’ında Lübnan’ı işgalinden bir hafta önce durumu öğrenen ASALA’nın aralarında üst düzey yöneticilerin de bulunduğu 950 militanı Beyrut ve Sidon’u terkederek, Atina, Şam ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne yerleşmişlerdi. Örgütü yok olmaktan kurtaran işgal haberini kimin verdiği bilinmemekle birlikte, artık ASALA liderinin en güvenli mekanı Atina olmuştu. Artık örgüt ve liderinin Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne tam olarak yerleştiği, batıda istihbaratla ilgili dergilerde de kesin bir dille ortaya konmaktadır: Nitekim batılı istihbarat örgütlerine yakınlığı ile bilinen, yalnız abonelerine gönderilen ve Almanya Frankfurt’ta yayınlanan EIR, Alert Report, 3 Mayıs 1983’te yayınlanan Alert Report 83/4 Atmenian Terrorists başlıklı acil duyurusunda, “Beyrut’u 1982 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü’nün örtüsü altında terk ettikten sonra, ASALA militanlan, Yunanistan ve Kıbrıs’a sığındılar” diyerek, örgütün Fransa’da girişebileceği terörist saldırılara dikkati çekerken Ağustos 1983’te, “Sıcak Sonbahar” başlıklı araştırmasında “ASALA’nın lideri Agopyan’ın ve örgüt merkezinin, Lefkoşe’deki Kıbns Rumları’nın egemen olduğu bölge olduğunu” yazıyordu.
Yunanistan’a gelir gelmez birçok paravan örgüt oluşturan ASALA’ya onların adı ile, ya da doğrudan kendi adını kullanarak Türkiye’yi tehdit etmiştir. Eylül 1982’de, Atina’da bir açıklama yapan Pan-Helen Ermeni Cemiyeti, mücadelemizin hedefi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Türkiye’den alarak, Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Ermenistan’a ilhaktır diyordu. Sık sık Yunanistan’da Türkiye aleyhtarı gösteriler yapan örgüt Atina duvarlarına Türkiye’den hesap sorulacak, 1915 katliamı unutulmayacak sloganları yazılı ve ASALA imzalı afisler asmaktan çekinmemekteydi .
ASALA’nın Atina’ya gelmesinden sonra, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta sayıca yüksek Ermeni Örgütleri ile karşılaşılmaktaydı: Bunlar ASALA, Ermeni Halk Hareketi, Ermeni Davasını Savunma Komitesi, Ermeni Gençlik Örgütü, Ermeni Yeni Nesil Gençlik Örgütü, AGBU, Ermeni Katliam Gösterileri Komitesi, Ermeni İhtilalci Federasyonu, Ermeni Liberal Halk Partisi, Ermeni Milli Komitesi, Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları, Ermeni Siyasi Tutukluları Savunma Komitesi, Ermeni Atletler Birliği, Ermeni Kültür Derneği vb. isimleri taşımaktadır . Bu örgütlerden Taşnak’ın uzantısı olan Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları (JCAG)’ nın da Yunanistan’da ve Kıbrıs Rumları arasında çok büyük bir ilgi ve desteğe sahip olduğu bilinmekteydi. Makarios döneminde Kıbrıs Rum Kesimi’ne yerleşen Taşnakların, ASALA’ya alternatif terör örgütü JCAG’ın birçok militanları Kıbrıs Melkonyan Enstitüsü’nde yetişmişti. 24 Nisan 1988’de örgüt, Atina ve Kıbrıs’ta her yıl geleneksel hale getirdiği sözde Ermeni Soykırımını Anma toplantısı yapmış; Selanik Hürriyet Meydanı’nda, Atina ve Pire’de yapılan toplantılara sadece Ermeniler değil, Yunan siyasi partileri yanında, gençlik örgütleri de büyük bir ilgi göstermiştir .
Bu iki terör örgütünün destek verdiği Ermenistan ise, Karabağ olaylarından sonra Yunanistan ile ilişkilerine daha fazla önem vermeye başlamış, Atina’da yayınlanan Elefterotopia gazetesinde üniformalarıyla birlikte boy gösteren Yunanlı general G.S. kendi ifadesi ile Türkler’e karşı savaşarak milli görevini yerine getirmek” için Ermenistan üzerinden Karabağ’a giderek, Ermeni çetelerinin başında Türkler’e karşı savaşmaya başlamıştı .
ASALA-PKK İşbirliği
PKK-ASALA terör örgütü işbirliğinde ortak amaç olarak, Marksist- Leninist ideoloji doğrultusunda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde devlet kurulması yatmaktadır. İki örgütün hedef aldığı bölgeler göz önüne alındığında, hedeflerinin örtüştüğü görülmektedir. Bu durumda iki örgütten birinin diğerine taşeronluk yaptığı fikri güçlenmektedir .
ASALA-PKK İşbirliğinin Başlaması
ASALA ve PKK, birlikte siyasi ve askeri eğitim gördükleri Bekaa ve Zeli kamplarında ilişkilerinin temeli ASALA’yı eğiten George Habbas sayesinde atılmıştır. İlk ortak toplantı, 1979’da Lübnan’ın Sayda kentinde yapılmıştır. Nisan 1980’de Sidon/Lübnan’da bir araya gelen bu 2 örgüt, Türkiye ve Türklere karşı ortak eylem kararı aldıklarını açıklamışlardır . Bu bildirinin hemen arkasından, Uluslararası Af Örgütü, Kürt Dayanışma Komitesi, Ermeni Öğrenci Organizasyonu, Avrupa Ermeni Öğrenci Birliği, Avrupa Kürt Öğrenci Birliği, Ermeni Basın ve Haber
Örgütü, İngiliz Komünist Partisi gibi Marksist örgütler ortak bir cephe oluşturarak İngiltere’de, Türkiye’de Kürtlerin azınlık olduğu ve Türk Hükümetinin onlara baskı yaptığı iddialarıyla Türkiye aleyhtarı bir kampanya başlatmışlardır . 1975’lerde FKÖ’nün mücadelesini, bağımsızlık yolunda örnek olarak kullanan ASALA, 1980’lerde PKK ile Ermeni-Kürt Federe Devleti üzerinde anlaşmış ve bunu ortak bir deklarasyonla açıklamıştır . Terör örgütü PKK, 21–28 Nisan 1980 tarihini Kızıl Hafta olarak ilan etmiş ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anarak toplantılar yapmaya başlamıştır. Bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği tarafından Büyük Ermenistan hayali fikrine olan katkılarından dolayı onur üyeliğine seçilmiştir. 8 Nisan 1980’de Lübnan’ın Sayda (Sidan) kentinde, George Habas’ın lideri olduğu FHKC’nin gözetimi ve koruması altında bir kez daha bir araya gelen, ASALA ve PKK temsilcileri yeni bir deklarasyonla, Türkiye’ye karşı ortak eylem kararlarını” bir kez daha teyit etmişler ve toplantıda söz alan ASALA temsilcisi şu açıklamayı yapmıştır:
asala_369906
Savaşçılarımız, çok yakın bir gelecekte, Kürt Savaşçılar ile yan yana geleceklerdir. Bu faşist Türk rejimine karşı, en büyük silahımız olacaktır. Biz Türkiye dışında iken Türk Ermenistan’ını kurtarmamız mümkün değildir. Biz Ermenistan’ı Kürt Savaşçı kardeşlerimizle birlikte kurtaracağız. Çok yakında varlığımızı, işgal edilmiş, Ermenistan’ın en iç noktalarında göstererek kanıtlayacağız. Bu ASALA’nın atacağı gelecek adımıdır. Daha sonra konuşan PKK temsilcisi, örgütlerinin 1975’te kurulduğunu, 1978’den başlayarak bugünkü adlan -PKK adı- ile eylem yaptıklarını, ilk ciddi eylemlerini 30 Mart 1980’de Mardin’de 30 Türk askerini öldürerek gerçekleştirdiklerini -ki bu eylemin gerçek olmadığı, PKK’yı güçlü göstermeye yönelik bir yalan olduğu açıktı- ve Kürdistan Demokratik Partisi ile aralarında “hiçbir benzerlik olmadığını ve amaçlarının Türkiye Kürdistan’ının bağımsızlığı olduğunu açıklar. PKK ve ASALA’nın Sayda’da imzalayıp, açıkladıkları deklarasyonun en çarpıcı yanı, bu iki terör örgütü; “Türkiye’nin işgali altında olduğunu söyledikleri Doğu Anadolu’da kuracakları devletin adı, yapısı ve sınırları üzerinde mutabakata vardıklarını” açıklamalarıydı .
Bu arada ASALA yöneticilerinin bir başka çabası da Yunan Gizli Servisi (KYP) aracılığı ile Atina’da PKK’dan daha güçlü bir konumda görünen Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) temsilcisi Kendal Nizam ile görüşmesiydi. Ancak, büyük bir ihtimalle, Türkiye’nin tepkisini çekmek istemeyen KDP bu işbirliğine yanaşmamıştı. Nitekim Nizam, Atina’da Türk gazetecilerine şu açıklamayı yapmıştır: “Ermenilerle işbirliğini asla düşünmüyoruz. Elçi öldürüp, cinayet islemekle hak kazanılmaz. Bizi cinayetlerine ortak etmelerine izin veremeyiz. Ermenilerle bazı Kürtlerin, Kürtlük adı altında iliksi kurduklarını haber aldık. Bunlar daima karanlık güçlerin adamıydı. Yunanistan bizi de kullanmak istedi, kabul etmedik, reddettik” . Akis dergisine göre KDP’nin bu iddiaları doğruydu ve ASALA-PKK iliksisini Yunanistan ve Suriye sağlamıştı. 8 Nisan 1980 Sayda toplantısında Kürtlerle Ermeniler arasında fizyonomik benzerlik’ olduğunu belirterek, Kürtleri kan kardeşi ilan eden ASALA, 10 Kasım 1980’de Strasburg Türk Konsolosluğuna, 11 Kasım 1980’de Roma THY bürosuna yapılan saldırılan üstlenirken, PKK’ya bir jest yaparak saldırıları birlikte gerçekleştirdiklerini açıklamıştı. 24 Eylül 1981’de ise Kürt ve Türk Halklarına Başvuru’ adlı bir bildiri yayınlayan ASALA, “PKK’ya her konuda destek vereceğini, aynı etnik
kökene sahip (!) Kürtler ve Ermenilerin, aynı ulustan (Türklerden) gördükleri baskılara ortak eylemlerle cevap vereceklerini” ifade etmiştir. 24 Eylül 1981 tarihinde ASALA, Kürt ve Türk Halklarına Başvuru adıyla bir bildiri yayınlayarak PKK’ya olan desteğini bir kez daha deklare etmiştir (Akçora, 1994: 19). 1987 yılında bölücü terör örgütü PKK ile Ermeniler arasında bir anlaşma
yapılmıştır. Söz konusu anlaşmanın hükümleri şunlardır:
1. Ermeniler PKK terör örgütü içinde eğitim faaliyetlerinde bulunacaklardır,
2. PKK terör örgütüne her yıl için adam başına 5.000 ABD doları ödenecektir,
3. Ermeniler küçük çaplı eylemlere katılacaklardır .
Yapılan bu anlaşmanın akabinde örgüt içerisinde Ermenilerin sivrilmeleri üzerine, PKK-ASALA ilişkilerinden sorumlu Hermez Somurouyan adlı şahısla birlikte 18 Nisan 1990 tarihinde yapılan toplantıda şu kararlar alınmıştır:
1. PKK ve ASALA terör örgütleri artık ortak yönetilecektir,
2. Türk güvenlik kuvvetlerine yönelik eylemlerde istihbaratı Ermeniler yapacaktır,
3. Muhtemel devrimden sonra elde edilen topraklar eşit olarak bölüşülecektir,
4. Kamp masraflarının % 75’ini Ermeniler karşılayacaktır,
5. Türkiye’deki metropol şehirlerde eylemler yapılacaktır,
1992 Ekim ayından itibaren Kuzey Irak’a üslenen terör örgütü PKK’ya karşı gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarda örgütün büyük darbeler alması ve barınma imkanlarını kaybetmesi üzerine bir kısım örgüt mensuplarının İran ve Ermenistan’a geçmeleri ile PKK terör örgütünün Ermenistan’daki aktif faaliyetleri başlamıştır (Özoğlu, 2005: 358).
Hem ASALA hem de PKK, Türkiye’yi bölme ve zayıflatma politikasının masaları olarak belirli bir dönemde çıkar birliği yapmak suretiyle ortak hareket etmişler, Türkiye’ye daha fazla zarar vermek ve amaçlarına daha hızlı erişmek için birbirlerine destek vermişlerdir.
ASALA’nın PKK ile Ortak Kamplarından Türkiye’ye İlk Saldırılar 1982’li yıllarda merkezini Atina’ya taşıyan ASALA, PKK ile birlikte Kuzey Irak’ta ve Suriye’de eylemlere katılmaktaydı. PKK’nın 1984’de Şemdinli ve Eruh’ta gerçekleştirdiği ilk kanlı saldırıdan çok önce, Türkiye-Suriye sınırında PKK tarafından saldırıya yönelik kamplar kurulduğu ve bu kamplarda ASALA militanlarının da
bulunduğu Türk istihbaratı tarafından bilinmekteydi (Bal ve Çufalı,2006: 669). Merkezi Washington’da bulunan Ermeni Halk Hareketi örgütünün yayın organı Armenian Struggle (Ermeni Direnişi) dergisi, 31 Mayıs 1983’te Dünya kamuoyu ve her yerdeki Ermeni Halkına başlıklı bildiride, Türkiye’nin o günlerde düzenlediği bir sınır ötesi harekat kınandıktan sonra, ASALA’nın PKK ile Türk askerlerine karşı omuz omuza çarpıştıkları şu cümlelerle itiraf etmiştir:
Faşist Türk saldırısının Kuzey Irak’a başladığı andan şimdiye değin, aralarında üst düzey bir militanımızın da bulunduğu 22 devrimciyi yitirdik. Kuvvetlerimizin diğer bölümü Kürt devrimcilerle
omuz omuza yaptıkları direnişe devam ederek, Türk kuvvetlerine kayda değer kayıplar verdirmiş ve güvenilir bölgelere çekilmişlerdir. Direnişimiz artarak sürdürülecektir. Yasasın Ermeni, Kürt ve Arap Halkları arasındaki devrimci dayanışma… İmza: ASALA Ermenistan’ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu .
ASALA’nın bu fiili yardımı, belirli bir dönemde bir çizgide sürekli devam etmiş, ASALA militanları, Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak, Türkiye-Ermenistan sınırlarında, hatta Doğu Anadolu’daki PKK eylemlerinde önemli rol oynamış, hatta lider kadroda yer aldıkları için kanlı katliamlara imza atarak, Güneydoğu’da masum Kürt ailelerini acımasızca katletmiş, bu da PKK içinde tartışmalara sebep olmuştur. Başta bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan olmak üzere, PKK’lılar bu ilişkileri ya çok küçük ya da yok göstermek istemişlerdir. Bunun temel nedeni Kürt halkının tepkilerinden korkmalarıdır. Nitekim daha 5 Aralık 1981’de Londra Imperial College’da bir kapalı salon toplantısı yapan Kürt Öğrenci Derneği (AKSA) ile Ermeni Öğrenciler Birliği (UASE)’nin toplantısında “Ermeni-Kürt Federe Devleti” tartışılırken, UASE üyesi Ermeni konuşmacı, Kürtlerin soruna gösterecekleri tepkiyi söyle özetlemiştir:
Biz Van Gölü ve Ağrı Dağı içinde olmayan bir Ermenistan düşünemeyiz. Aynı şekilde Kürt kardeşlerimiz de içinde Ağrı Dağı ve Van Gölü olmayan bir Kürdistan düşünemezler. Ancak bir kez ortak
amaçlar altında ve ortak mücadele için birleştiğiniz zaman bunlar fazla önemli sorunlar olmaktan çıkar. Başarıya ulaştıktan sonra her türlü Gelişme mümkündür. Herhangi bir sınır çizilebilir, hatta zaferden sonra ortak bir Armeno-Kürdistan dahi doğabilir. Ancak bu gibi spekülasyonları geleceğe bırakalım . Bu fikirler yıllar sonra bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan’ın Türk gazetecilere söylediğinin aynısıdır ve bundan da anlaşılmaktadır ki, Amerikalı Gazeteci Claire Sterling’in Sayda Konferansı’na dayanarak belirttiği Doğu Anadolu’da Ermeni, Güneydoğu Anadolu’da Kürt bölgelerinden oluşacak federe devlet düşüncesi PKK tarafından hep saklanmaktadır. Ancak hiçbir zaman inkar da edilmemektedir. 1988’de bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan, Gazeteci Mehmet Ali Birand’a; ASALA ile birkaç görüşme oldu. Sivillere yönelik eylemlerinin zararlı olduğunu gördük, dolayısıyla da 1982’lerde olmaz dedik, bıraktık. Öyle fazla bir beraberlik yok. Bir-iki acele toplantı dışında bir ilişki yoktur. İlişki geliştirebileceğimiz bir örgütlenme değildir, aslında ASALA olayı da çok abartıldı Türkiye’de” dedikten sonra “Kendisinin karış-karış toprak değil, devrim meselesi ile uğraştığını, burasının Ermenistan mı, Kürdistan mı, Türkiye mi olduğunu tartışmanın gerçekçi olmadığını” ileri sürerek, “kendilerinin halkların eşitlik temelinde özgürce yasadıkları, dilini, kültürünü ve ekonomisini geliştirebilecekleri mücadeleye isterlerse Ermenilerin de katılabileceklerini” söylüyordu 4 Mayıs 1991’de görüştüğü Gazeteci Rafet Ballı’ya da benzer şeyler söyleyen Öcalan; “Ermeni sınırları veya Ermeni ülkesi neresidir? Kürdistan neresidir? Derseniz, bu tarihi bir sorundur. Tarihi bir soruna da, çok politik bir cevap vermek biraz oportünizme düşmek olur. Benim de öyle bir niyetim yok. Fakat Ermeni halkını severiz. Ermeni halkı gelirse, ziyaret ederlerse, hatta kalmak isterlerse, onlara elimizden gelen misafirperverliği de sonuna kadar gösteririz .. diyerek, Ermeni sorunu ile ilgili düşüncelerini açıklamıştır. ABD’li Prof. Dr. Michael Gunter ABD’de yapılan bir seminerde Kürt- Ermeni dayanışması konusunda; “… Aynı topraklar üzerinde hak iddia etmelerine ve Kürtlerin sözde Ermeni soykırımının gerçek faili oldukları iddialarından kaynaklanan tarihi düşmanlıklarına rağmen, PKK ile ASALA’nın Türkiye sınırları içinde terör işbirliğinde bulunması çok ilgi çekicidir” dedikten sonra, “….o yıllarda, her nedense bunlar birçok Türk aydınının gözünden kaçmıştı” demiştir .


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder