30 Ekim 2014 Perşembe

BAĞIMSIZLIK SONRASI ERMENİSTAN-RUSYA İLİŞKİLERİ V - VI



V. Bağımsızlık Sürecinde (1988-1991) Ermenistan-SSCB İlişkileri



Mihail Gorbaçov’un 1985’te SSCB Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri  seçilmesinden sonra, merkezi planlamaya dayalı Sovyet ekonomisinde serbest pazar ekonomisinin ilk temelleri atılmıştır. 1980’li yılların sonlarına gelindiğinde ise Sovyetler Birliği’nde yaşanan ekonomik ve siyasi sorunlar daha da belirginleşmeye başlamış ve SSCB’ye üye devletler arasında etnik zeminde ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu sorunlardan ilki Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanmıştır.

18 Kasım 1987’de Gorbaçov’un ekonomik danışmanı Abel Aganbekyan Fransa’nın L’Humanite gazetesine verdiği demeçte Karabağ’ın ekonomik ve siyasi ‘sorunları’ hakkında bilgi vererek, Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[30] Aganbekyan’nın bu konuşmasını Avrupa ve Amerika’daki Ermeni gazeteleri manşetten vermesine rağmen, Moskova, Aganbekyan’ın verdiği demeçle ilgili açıklama yapmaktan kaçınmıştır. 20 Şubat 1988’de Azerbaycan’ın özerk bölgesi olan Dağlık Karabağ Halk Delegeleri Yüksek Sovyeti Ermenistan-Azerbaycan sınırlarının değiştirilerek Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi yönünde Moskova’ya bir teklif sunmuştur. Bu teklif Ermenistan’da ciddi bir şekilde destek görmüş, Dağlık Karabağ Ermenilerinin talebini destekleyen miting ve toplantılar yapılmıştır.[31]

1988’de on binlerce Ermeni sokaklara çıkarak Sovyet bayrağını yakmış ve Ermenilerin bölücü faaliyetlerini eleştirdiği için Pravda (Gerçek) gazetesinin yayınlanması engellenmiştir.

Bağımsızlık sürecinde Ermeni kamuoyunda Rusya karşıtı görüşler şekillenmeye başlamıştır. Ermeni aydınları miting ve toplantılarda yaptıkları konuşmalarda 1918-1920 yılları arasındaki Birinci Ermenistan Cumhuriyeti’nin devrilmesinde Bolşevik Rusya’yı suçlamıştır.

Ermenistan bağımsızlık mücadelesini başlatan Ermeni Milli Hareketi (EMH) (Hayoç Hamazgayin Şarjum) Rusya’yı Ermenistan’ın bağımsızlığı karşısındaki en büyük engel olarak görmüştür. Bu süreçte Ermenistan’da yaşayan Ruslara baskı uygulanmış, Rus ordusuna karşı saldırılar düzenlenmiştir. 1990’da Ermenistan’da ‘David Sasunçi’, ‘Vretaruner’ (İntikam), ‘Hay Dat’ (Ermeni Davası), ‘Bağımsız Müfreze’, ‘Nart’ ve ‘Muş’ adı altında ortaya çıkan silahlı gruplar, ülkede konuşlanan Rus askeri üslerine düzenledikleri saldırılarda elde ettikleri silahlarla Azerbaycan’a saldırmaya başlamıştır. Sadece 17 Mayıs 1990 tarihinde Ermenistan’daki Rus askeri üslerine 16 saldırı düzenlenmiştir.[32] Ayrıca Aralık 1988 depreminden sonra Ermenistan’a gönderilen finans kaynakları depremzedelerin ihtiyacı için değil, silah alımı için kullanılmıştır. Ermenistan’da konuşlanan 7. Rus Muhafız Ordusu subayları Den (Gün) gazetesine gönderdikleri bir haberde Ordu Komutanı General Meşryakov’un Ermenilere  40 BMP, 6 BRDM, 4 BTR-70 ve 4 adet Grad tipli roketatar aracı sattığını bildirmiştir.[33] SSCB KP MK Genel Sekreteri Gorbaçov 25 Temmuz 1990’da yasadışı yollarla silah elde eden silajlı grupların silahsızlandırılması hakkında kararname imzalasa da bu konuda yapılan çalışmalar başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Etnik zeminde gelişen olaylar zamanla siyasileşmeye başlamıştır. Özellikle 1990 yılı başlarında Ermenistan’da yaşayan yaklaşık 230 bin Azerbaycan Türkü[34] zorla göç ettirildikten ve Dağlık Karabağ’da olaylar Ermenilerin lehine geliştikten sonra Ermeni kamuoyunda özgüven duygusu şekillenmeye başlamıştır. 1989’da yapılan Ermenistan Yüksek Sovyeti seçimlerini komünistlerin kazanmasına rağmen, 20 Mayıs 1990’da Ermenistan Yüksek Sovyeti seçimleri yapılmış ve Levon Ter-Petrosyan Yüksek Sovyet Başkanlığı’na getirilmiştir.[35]  EMH iktidara geldikten sonra Moskova’ya mesafeli davranmaya başlamıştır. 1990 yılı sonlarında Ermenistan resmen bağımsızlığını ilan etmese de iç işleri ve ekonomik konularda serbest hareket etmiştir. Rusya da artık birlik cumhuriyetlerini bir arada tutmanın imkansız olduğunu anladığı için bu cumhuriyetlere fazla baskı uygulayamamıştır. Ancak Ermenistan’da Eylül 1991’de yapılan referandumda Ermeniler oylarını bağımsızlık için kullanmış ve Ermenistan’ın bağımsızlığı ilan edilmiştir. Bu tarihten itibaren Moskova’nın Ermenistan’a karşı tutumunda bazı değişiklikler olmuş, Karabağ’da bulunan güvenlik güçleri Ermenilerin Azerbaycanlılara karşı düzenledikleri silahlı saldırıları önlemiş ve Ermenilerin yaşadığı köyler boşaltılmıştır.[36]

 Bu arada Azerbaycan’da Rusya yanlısı Ayaz Mutallibov’un iktidarda olması ve ittifak içinde kalma çabaları da Rusya’nın Ermenistan’a yönelik politikasının değişmesinde etkili olmuştur.

Ancak 1990’dan sonra Ermenistan’da iktidarda bulunan EMH liderleri Rusya’nın siyasi, ekonomik ve askeri desteği olmadan Dağlık Karabağ ve ekonomi sorununu halledemeyeceklerini anladıktan sonra Rusya ile ilişkilerine önem vermeye başlamıştır. 1988-1991 yılları arasında Ermenistan-Rusya ilişkilerinin kısa bir değerlendirilmesi yapılırsa, 1991 yılına kadar EMH’nin Rusya karşıtı politika izlediğini, ancak bu tarihten sonra Rusya ile iyi ilişkiler kurma çabası içinde olduğu ifade edilebilir.

VI.  Levon Ter-Petrosyan Döneminde Ermenistan-Rusya İlişkileri

Ermenistan bağımsızlık mücadelesinin temelini 1987 yılı sonbaharında Yeşiller grubunun çevre kirliliğinin karşısının alınması için düzenledikleri miting ve gösteriler oluşturmuştur. Yeşillerin düzenledikleri miting ve gösterilere hükümetin müdahale etmemesi, 1988 yılı başlarında Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi ve bağımsızlık mücadelesinin başlaması için emsal oluşturmuş ve gösteriler düzenlemek artık başvurulması mümkün olan  yöntem haline gelmiş ve Ermeni kamuoyu önemli gördüğü sorunları dile getirmek için, merkezi devlet ve tek parti yapısı dışında bir yol bulmuştur. Daha sonraki gelişmeler cevre sorunlarını ikinci plana itmiş, siyasi ve ekonomik sorunlar öne çıkmıştır. Ermeni Milli Hareketi çevre sorunları ile ilgili düzenlenen miting ve gösterilerin yönünü bağımsızlık mücadelesi ve Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi konularına doğru değiştirebilmiştir. 1988’de başlayan Ermenistan’ın bağımsızlık mücadelesi EMH tarafından verilmiştir. Bu bağımsızlık mücadelesi Azerbaycan’a bağlı Dağlık Karabağ Özerk Vilayetinde yaşayan Ermenilerin bölgenin Ermenistan’a birleştirilmesi için bölücü faaliyetleri ile eşzamanlı olarak yürütülmüştür.

Petrosyan’ın Yüksek Sovyet Presidyumu Başkanlığına getirilmesi Ermenistan’ın bağımsızlık mücadelesinin anayasal çerçeveye taşınmasına neden olmuştur. Artık, sadece muhalefet değil, hükümet de Ermenistan’ın bağımsızlığını talep etmiştir. Ermenistan Yüksek Sovyeti 23 Ağustos 1990’da yapılan ilk toplantısında ‘Ermenistan’ın Bağımsızlığı Deklârasyonu’nu kabul etmiştir. 21 Eylül 1991’de yapılan referandumda ise % 94’lük bir oy oranıyla Ermenistan’ın bağımsızlığı ilan edilmiştir.[37]  Rusya Ermenistan’ın bağımsızlığını 18 Aralık 1991’de tanımış, 3 Nisan 1992’de ise diplomatik ilişki kurmuştur.[38]

Petrosyan, Ermenistan Yüksek Sovyeti Başkanı seçildiğinde Yüksek Sovyet yasama gücünü elinde tutarken, yürütme gücü başbakan ve kabinesi ile Yüksek Sovyet Başkanlık Divanı tarafından paylaşılmaktaydı. 1991’de kabul edilen bir kanunla yasama ve yürütme erkleri kesin çizgilerle ayrıldı ve yürütme yetkilerine sahip bir devlet başkanlığı makamı oluşturuldu.

Ermenistan’da yeni devlet yönetim organları kurulmaya başladıktan hemen sonra özellikle de dış politika alanında ciddi sorunların olduğu belli olmuştur. Her ne kadar Sovyetler Birliği döneminde üye devletlerin formalite olarak Dışişleri Bakanlığı olsa da, hiçbir faaliyette bulunmuyordu ve sembolik bir anlamı vardı. Bu dönemde, bütün eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde olduğu gibi Ermenistan hükümeti de bağımsızlığının uluslararası topluluk tarafından tanınması için mücadele vermiştir.

Bağımsızlığının ilk yıllarından itibaren, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Özerk Vilayetinin Ermenistan’a birleştirilmesini talep eden Ermenistan, dış politikasını bu sorun üzerine kurmuştur. Tarihi olarak Kafkasya’da Ermenistan’ı destekleyen Rusya, bu konuda da Ermenistan’ın çıkarlarını korumuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Kafkasya’da yaşanan etnik sorunlar ve silahlı çatışmaları kendisinin bölgede kalması için fırsat olarak değerlendiren Rusya, bölgedeki ayrılıkçı hareketleri siyasi açıdan desteklemiş, askeri ve teknik açıdan yardımda bulunmuştur.

Bu dönemde Ermenistan’ın Rusya politikası, Dağlık Karabağ sorununa göre şekillenmiştir. 1990’da Ermenistan’ın egemenliğini ilan etmesinden sonra Rusya, Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycan’ı destekleyerek Ermenistan’a baskı uygulamıştır. Ancak 1991’den sonra Azerbaycan’da yaşanan siyasi gelişmeler ve 1992’de iktidara gelen Azerbaycan Halk Cephesi’nin Rusya karşıtı politika izlemesi üzerine Rusya, Ermenistan ile siyasi ve askeri işbirliğini yeniden gözden geçirmiş ve Ermenistan’ı desteklemeye başlamıştır.

Bu tarihten itibaren Ermenistan da  Rusya’nın bölgedeki etkinliğini göz önünde bulundurarak, ikili ilişkileri geliştirmek için çaba harcamıştır. Özellikle Dağlık Karabağ konusunda Rusya’nın siyasi, askeri ve ekonomik desteğine ihtiyaç duyan Ermenistan, Rusya’nın ileri sürdüğü şartları kabul etmiştir.

Petrosyan, ekonomik alanda bazı reformlar yapsa da, karşılaştığı sorunların hepsini çözmeyi başaramamıştır. Zira, ekonomi tamamen çökmüştü ve bağımsızlık sonrası Sovyet mevzuatı ile ülke ekonomisinin kalkınması mümkün değildi. Pazar ekonomisi, küçük devlet mülkiyetinin özelleştirilmesi ve toprak reformu için yeni kanunlar kabul edilmesine rağmen, istenilen sonuçlara ulaşılamadı. Azerbaycan ile barış anlaşmasının imzalanmaması da ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiştir.

14 Mayıs 1994’te Ateşkes imzalanmasından sonra Petrosyan, Haydar Aliyev ile görüşmelere başlamış ve 1997’de AGİT Minsk Grubu’nun ileri sürdüğü barış anlaşmasını prensip itibarıyla kabul etmiştir. Taraflar arasında barış görüşmeleri bu anlaşma taslağı üzerinde yapılırken, Ermenistan muhalefeti ve Petrosyan grubunda kilit konumda olan bir çok kişi görüşmelerin bu çerçevede devam etmesine karşı çıkmıştır. 1990’li yılların başlarında Rusya’nın askeri, siyasi ve ekonomik açıdan Ermenistan’da kalmasına uğraşan Petrosyan, 1996 yılından itibaren Rusya’ya yönelik politikasında bazı değişiklikler yapmaya karar vermiştir. 1988-1996 yılları arasında Ermeni devleti ve kamuoyu tamamen Dağlık Karabağ sorununa angaje olmuş, bölgedeki jeoekonomik ve jeopolitik gelişmelerin dışında kalmıştır. Bölge devletlerinden Azerbaycan ve Gürcistan uluslararası ekonomik ve siyasi ortama entegre olmaya çalışmış, ciddi ekonomik gelişmeler elde etmiş, Azerbaycan ‘Asrın Anlaşması’ olarak bilinen petrol anlaşmasını imzalamıştır. Azerbaycan yabancı petrol şirketleri ile görüşmelere devam ederken Gürcistan, kendi açısından çok etkili bir genel durum değerlendirmesi yaparak Hazar havzasındaki petrolü dünya pazarlarına taşıyacak petrol boru hatlarının kendi topraklarından geçmesi için Azerbaycan hükümeti ve konsorsiyum ile görüşmelere başlamıştır. Bu dönemde ise Ermenistan, Azerbaycan topraklarının işgaline devam ederek kendisini bu sürecin dışında bırakmayı tercih etmiştir.

Kafkasya’da uygulanan enerji ve ulaştırma projelerinden kenarda kaldığını düşünen Petrosyan hükümeti 1997 yılı sonlarından itibaren Hazar enerji kaynakları ile ilgilenmeye başlamıştır. Azerbaycan imzaladığı petrol anlaşmalarını hayata geçirip petrolü Bakü Novorossisk ve Bakü-Supsa boru hattıyla dünya pazarlarına taşımaya başladıktan sonra Ermenistan’ın  bu ilgisi, Azerbaycan tarafından ve konsorsiyum tarafından fazla rağbet görmemiştir. Ermenistan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattının kendi topraklarından  geçmesi için ABD’de lobi faaliyetlerinde bulunmuş ancak başarısız olmuştur. Çünkü, bu konuda Azerbaycan hükümeti Türkiye ve Gürcistan ile yaptığı görüşmelerde projenin büyük bir bölümü üzerinde anlaşma sağlanmış ve ABD bu projeyi desteklemeyi tercih etmişti.[39]

Rusya özellikle Dağlık Karabağ Savaşı’nda Ermenistan’ı desteklemiş, Türkiye ve Türk düşmanlığı propagandası yaparak Ermenistan’ı kontrol etmeye çalışmıştır. Ermeniler de köklü bir geçmişe dayanan Türk düşmanlığı duyguları ile Rusların politikasının etkisinde kalmıştır. Yaklaşık 300 yıldır Kafkasya’da varlığına devam eden Rusya, Türkleri Ermenilere ‘büyük düşman’ olarak tanıtmış ve Ermenilerin koruyuculuğunu üstlenmiştir. Bir başka deyişle Rusya’nın Kafkasya’daki siyasi ve askeri varlığı Ermenilerin Türkiye düşmanlığı üzerinde kurulmuştur. Ruslar Türkiye’yi Ermenistan’ın varlığı için ciddi bir tehdit kaynağı olarak göstermiş ve Ermenileri, büyük bir devlet tarafından savunması gerektiğine inandırmışlar.

Petrosyan, Ermenistan’ın Rusya’nın uydusunda kaldığı sürece, ne Karabağ sorununun çözüleceğine ne de ekonomik kalkınmanın mümkün olmayacağını anlamış ve Rusya ile olan ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi gereğine inanmış, istifa etmeden kısa bir süre önce Ermeni halkına ‘Savaş mı, Barış mı?’ adlı bir mektup yazarak sesini duyurmaya çalışmıştır. Bu mektupta Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden itibaren yaşanan siyasi, askeri ve ekonomik gelişmeler değerlendirilmiş, Ermenistan’ın kendisini bölgedeki ekonomik ve siyasi gelişmelerden  izole etmesinin ciddi bir hata olduğunu, bölgesel güvenlik ve istikrarın sağlanması için bölge devletlerinin kendi aralarında anlaşması gerektiğini, özellikle Dağlık Karabağ Savaşı’nda nihai barış anlaşmasının imzalanmasının şart olduğunu vurgulamıştır. Mektupta özellikle Rusya’nın bölgedeki varlığı sorgulanmış, Karabağ Savaşında Rusya’nın Ermenistan’a verdiği desteğin sonsuza kadar devam etmeyeceğini ve Rusya’nın Karabağ’ın bağımsızlığını tanımayacağını, uzun vadede Ermenistan’ın daha ciddi ekonomik ve siyasi sorunlarla karşı karşıya kalmaması için barış anlaşması imzalanması gerektiğini kanıtlamaya çalışmıştır.[40] Petrosyan mektubunda sadece Ermenistan’ın iç ve dış politikasında yaşanan sorunlara değil, bölgesel ve uluslararası sorunlara da değinmiş, başta ABD olmakla Batlı petrol şirketlerinin Azerbaycan ile anlaşma imzaladıktan sonra Ermenistan’a yapılan baskıların arttığını ve Ermenistan’ın ciddi sıkıntılar içinde olduğu bir dönemde bu baskılara karşı fazla dayanamayacağını ifade ederek bu konuda Ermeni halkının desteğinin gerekli olduğunu savunmuştur.

Petrosyan’ın mektubu Ermeni halkı üzerinde ciddi bir etki yapmadı. Muhalefetin, özellikle de kendi grubunda bulunanların, Petrosyan’ın izlediği ekonomik, siyasî ve Karabağ politikasına karşı çıkmaları sonucunda Petrosyan, Şubat 1998’de istifa etmek zorunda kaldı.  Petrosyan iktidarında Ermenistan Dışişleri Bakanı Birinci Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı Danışmanı görevinde bulunan  Libaridyan, Petrosyan’ın istifa etmesinin nedenini geleneksel rakipleri olan Ermenistan Komünist Partisi (EKP), Ermenistan Demokratik Partisi (EDP), Ulusal Demokratik Birlik (UDB), Ulusun Kendi Kaderini Tayin Birliği (UKKTB) ve Ermeni Devrimci Federasyonu’nu (EDF) baskıları sonucunda değil, on yıl birlikte çalıştığı kişilerin ona karşı çıkmalarında görmektedir.[41]


DEVAM EDECEK

..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder