30 Ekim 2014 Perşembe

BAĞIMSIZLIK SONRASI ERMENİSTAN-RUSYA İLİŞKİLERİ I - II



BAĞIMSIZLIK SONRASI ERMENİSTAN-RUSYA İLİŞKİLERİ I - II


Hatem CABBARLI*

I. Giriş


21 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, yaklaşık 50 yıl devam eden Soğuk Savaş’ın bitmesi, Avrasya coğrafyasında büyük jeopolitik, askeri ve siyasi değişimlerin başlangıcı olmuştur. İki kutuplu sistemin çökmesi sonucunda Sovyetler Birliği coğrafyasında yeni bağımsız cumhuriyetler kurulmuş, dünyanın siyasi haritasında önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişiklikler sadece coğrafi alanla sınırlı kalmamış, eski Sovyetler Birliği mekanında etnik ve siyasal sorunların ortaya çıkmasına ve etnik zeminde silahlı çatışmaların başlamasına neden olmuştur. Bu sorunların en yoğun yaşandığı bölgelerden biri de Güney Kafkasya’dır. 1980’li yılların sonlarından itibaren bağımsızlık mücadelesine başlayan Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan 1990’da egemenliklerini, 1991’de ise bağımsızlıklarını ilan etmiştir.

Bu çalışmada bağımsızlık sonrası (23 Eylül 1991) Ermenistan-Rusya arasındaki ekonomik, siyasi ve askeri ilişkiler değerlendirilmiştir. Ermenistan’da 1980’li yılların sonlarından itibaren başlayan bağımsızlık mücadelesinde Ermeni milliyetçiliği, 1990’lı yılların başlarına kadar komünist ideoloji ve Rusya karşıtı görüşleri benimsemişse de, bu tarihten itibaren yeniden Rusya ile işbirliğine önem verilmiş ve Ermenistan, Rusya’nın Kafkasya’daki varlığını koruyan tek ülke haline gelmiştir. Ermenistan’ın bağımsızlığının ilanından günümüze kadar, bütün komşu devletlere karşı toprak iddiasında (Türkiye’nin doğu vilayetleri, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi, Gürcistan’ın Cevaheti bölgesi, İran’ın kuzeyi ve Rusya’nın güneyi-Krasnodar bölgesi ‘Büyük Ermenistan’ olarak telakki edilmektedir) bulunması ve yayılmacı politikası Rusya’nın bölgedeki siyasi, ekonomik ve askeri etkinliğinin devamına neden olmuştur. Zira, yayılmacı politika izlemeyi hedefleyen Ermenistan, sadece Rusya’nın desteği ile bu politikasını yürütebilirdi. Nitekim 1990’lı yılların başlarından itibaren gelişen olaylar bu iddiayı doğrular niteliktedir.

Bağımsızlığın ilanından sonra ciddi ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarla karşılaşan Ermenistan, Rusya ile olan ilişkilerini daha da geliştirmeye çalışmıştır. Rusya Federasyonu da Kafkasya’da çıkarlarını savunan Ermenistan’ı ekonomik, siyasi ve askeri olarak desteklemiştir.

Azerbaycan ve Gürcistan, Rusya’nın askeri ve siyasi etki alanından kurtulmak için mücadeleye devam ederek, uluslararası siyasi ve ekonomik sisteme entegre olmaya çalışırken, Ermenistan tam karşıt bir politika izleyerek, bölgede Rusya’nın çıkarlarını savunmuştur.

Bu çalışmada 1990’lı yıllar sonrası Ermenistan-Rusya ilişkilerini değerlendirmeden önce, tarihi süreçte Ermeni-Rus ilişkisi hakkında bilgi verilmiş, Ermenistan jeopolitiğinde Rusya’nın yeri ve önemi ele alınmış, özellikle Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra Güney Kafkasya’da etnik sorunlar ve bölgesel güvenliğin sağlanması için yapılan girişimler incelenmiştir. Rusların Kafkasya’yı işgali zamanı Ermenileri kullanması ve işbirliği yapması ve Rusya’nın Kafkasya politikasında Ermenilere verilen önem değerlendirilmiş, 19. yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın başlarında bölgede yaşanan siyasi gelişmeler incelenmiştir.
Bağımsızlık sürecinde Ermenistan-Rusya ilişkilerine değinildikten sonra, 1991-2003 yıllarında iktidarda bulunan devlet başkanları Levon Ter-Petrosyan (1991-1998) ve Robert Koçaryan[1] (1998) dönemi olarak ikiye ayrılmış, bu dönemlerde Ermenistan ve Rusya arasındaki siyasi, ekonomik ve askeri işbirliğine açıklık getirilmiştir. Rusya’nın 1993’ten itibaren uygulamaya koyduğu ‘yakın çevre’ politikasında Ermenistan’ın Rusya için arz ettiği önem vurgulanmıştır. Son olarak iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri incelenmiş, 1990’lşı yılların başlarından itibaren Ermeni diasporasının örgütlenme sürecine açıklık getirilmiş, Rusya’nın sosyal-siyasi hayatında ki rolü araştırılmış ve Karabağ Savaşı’nda Rusya’nın Ermenistan’a verdiği siyasi, askeri ve ekonomik destek değerlendirilmiştir.

II. Tarihi Süreçte Ermeni-Rus İlişkileri


Ermenilerin Rusya ile ilişkilerini inceleyen Ermeni araştırmacılar, 10-11. yüzyıllardan başlayarak Ermenilerin Kiev Rusya’sına göç ettiklerini, özellikle 11. yüzyılın sonlarından itibaren Kiev Rusya’sı ve güney devletler arasında ticari ilişkilerin kurulmasında Ermeni tüccarların önemini vurgulamaktadırlar. Güneyde-İran ve Kafkasya’da yaşayan Ermeniler 13. yüzyılın başlarından itibaren Rusya’nın güney bölgeleri ile ticaret ilişkilerini kurmuş ve bu bölgeye yerleşmeye başlamışlardır. 13. yüzyılın ortalarından başlayarak güney bölgelerde özellikle, Lvov’da Ermeni mahalleleri kurulmaya başlamıştır. 13. yüzyılda Kırım’da yaşayan Ermenilerin birçoğu Rusya’nın güneyinde bulunan Yazloviç kasabasına yerleşmiştir. Ermeniler burada Aziz Bogorodiçı kilisesini, daha sonra Balagoveşenya Saat Kulesini ve Aziz Grigor Manastırını inşa etmiştir. Yazloveç Ermenilerine tanınan haklara göre, onlara toprak sahibi olmalarına, ev inşa etmelerine, zanaatkarlıkla uğraşmalarına izin verilmiştir. Onların yerel mahkemelerden bağımsız kendi mahkemeleri de olmuştur.

14. yüzyılda Kiev Ermeni cemaati Ukrayna’yı yöneten Letonya Prensliği’nden ayrıcalık almış ve aynı yüzyılda Ermeniler Moskova’ya yerleşmeye başlamıştır. Ermeniler 14. yüzyılın ortalarında, Lvov’da kilise inşa etmek için izin almıştır. Rusya’da yaşayan Katoliklere böyle bir imkânın tanınmamasına rağmen, Ermeniler bu hakkı alabilmiştir. Askeri yükümlülük taşımayan Ermeniler ticarete olan yakınlıkları[2] nedeniyle yaşadıkları bölgelerin ticareti hayatında birtakım başarılar elde etmiştir. 14. yüzyıldan itibaren Moskova’nın siyasi açıdan önem kazanması ve merkezi Rus devletinin kurulması, Moskova’nın güneydeki devletlerle yaptığı ticaretin gelişmesine imkân sağlamıştır. Ermeni tüccarlar Volga nehri boyunca Moskova’ya kadar giderek ticaret ilişkilerini devam etmiştir.

Moskova ticaretinde, sadece Kırım’dan gelen tüccarlar değil, aynı zamanda Kafı’dan (Feodosiya) gelen tüccarlar da etkili olmuştur. Bu tüccarlar arasında Kırım, Povoljye, ve Kafkasyalı Ermeniler de olmuş ve onlar zamanla Moskova’ya yerleşmeye başlamıştır. 14. yüzyılın ortalarından başlayarak Moskova panayırlarında Ermeni tüccarların ‘ticaret evleri’ kurulmuştur.[3]

15. yüzyılın ortalarında Letonya Prensi 4. Kazimir’in Ermenilere tanıdığı ayrıcalık şartlarına göre kendi evlerinin olmasına, zanaat ve ticaretle uğraşmalarına imkan sağlanmıştır. Ermeni cemaatine iç yönetim hakkı tanınmış ve Ermenilerin kendi piskoposu ve mühürleri olmasına izin verilmiştir.[4]  

16. yüzyılın ortalarında Volga nehri havzasının Rusların eline geçmesi, Rusların Hazar sahilleri ve Kafkasya’ya açılmaları, Hazar havzası, Orta Asya ve İran’la doğrudan temasta bulunmaları, bölgedeki siyasi güç dağılımını değiştirmiştir. Bunun bir sonucu olarak Rusya’nın güney ülkeleri ile ticaretinde büyük bir gelişme yaşanmıştır. 17. yüzyıl sonlarında kapitalist ekonominin geliştiği bir dönemde Rusya’da Ermenilerin ekonomik alanda ağırlıkları hissedilmeye başlanmıştır.

İran’ın dış ticaretini kontrol altında tutan Nor Cugi şehri Ermeni tüccarları, özellikle ipek ticaretini tekellerine almış, Asya ve Avrupa’da büyük bir pazara sahip olmuştur. Ancak Avrupa ekonomisinin, özellikle de İngiliz ekonomisinin gelişmesi üzerine Ermeni tüccarların Avrupa pazarlarındaki rekabet güçlerinin zayıf kalması onları Rusya’ya yöneltmiştir.

Ermeni tüccarlar Rusya’nın ekonomik hayatında yer edindikten sonra kendilerine bazı ayrıcalıklar almaya çalışmıştır. Cugi tüccarı Hoca Zakhar Sagradyan 1659’da elmas ve başka değerli hediyelerle Rusya’ya giderek Ermenilere sağlanacak kolaylıkların şartlarını görüşmüş ve 1667’de bu konuda bir anlaşma imzalanmıştır. Rusya’nın Ermenilere sağladığı kolaylık sonucunda Ermeni tüccarlara sadece beş kuruş vergi yükümlülüğü getirilmiştir.[5]

Rusya’nın Ermeni tüccarlara tanıdığı bu kolaylık, Kafkasya ve İran’da ticaretle uğraşan Ermenilerin Astrahan’a toplanmalarına ve ticaretin gelişmesine de yardımcı olmuştur.

Rusya’nın Kafkasya politikasındaki başlıca amacı, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Avrupa’dan müttefikler aramak, bu müttefiklerin arasına İran’ı da alabilmek ve Kafkasya’da Hıristiyan halklar üzerinde daha etkili olarak onları kazanmak olmuştur. 1695’te 1. Petro, Safevi  Şahına mektup yazarak ipek ticaretini kontrol eden Ermeni tüccarlara kolaylık sağlanmasını istemiştir. 22 Mart 1711 tarihli kararname ile Ermenilerin Rusya ile ticaret yapmalarına daha geniş imkânlar sağlamıştır. Ermeniler sınırda değil, Moskova’ya vardıkları zaman vergi ödüyorlardı. Bu imtiyazla ilk defa olarak sadece Ermenilere vergi ödemeden ülkeden mücevher çıkarma müsaadesi verilmiştir.[6]

Rusya, Ermenileri sadece ekonomik açıdan desteklemiyordu. Onlara her zaman bağımsızlıklarını elde etmelerinde ve devlet kurmalarında yardım edebileceklerini bildirmiştir. Ermeni meselesini Çar’la görüşen İsrael Ori’nin planına göre, Ermeni halkının bağımsızlığını kazanmasında Rusya’dan destek alınacak, Ermeni silahlı birlikleri oluşturulacaktı. Ori, 1. Petro’dan Astrahan’da bir Ermeni alayı kurmak için izin istemiştir. Petro, bu planı desteklediğini bildirse de Hazar havzasına ve Kafkasya’da yerleşemedikleri için Ermenilere vaat ettikleri projeleri hayata geçirememiştir.

17 Eylül 1746 tarihli bir başka kararname ile Astrahan’da yaşayan ve ticaretle uğraşan Ermeniler bazı vergilerden muaf tutulmuştur. Onlardan sadece askeri vergi alınmıştır. Kararname gereğince yabancılara kendi mahkemelerini kurma yetkisi de verilmiştir. Bu ise yabancılara sadece kendi mahkemelerini oluşturmak değil, aynı zamanda iç yönetim hakkını veriyordu. Böylece, Astrahan’da milli Ermeni kolonisi oluşumu süreci tamamlanmış, Rusya’daki Ermeni cemaatinin milli Ermeni kolonisi olma sıfatlarının hepsine sahip olmuştur.[7]

Ermeni tüccarların yoğun olduğu Kizlyar Kalesi, özellikle İran, Türkiye, Astrahan ve Kafkasya’dan gelen Ermenilerin toplandığı bir merkez olmuştur. Burada yaşayan Ermeniler genellikle dokumacılık, boyacılık, kuyumculuk ve meyvecilikle uğraşmıştır. Şarap ve konyak üretimi de Ermenilerin kontrolünde olmuştur. 1746 tarihli kararnamede verilen ayrıcalıklardan Kizlyar Ermenileri de yararlanmıştır. Ancak kendi mahkemelerini kuramamış ve Astrahan Ermeni mahkemesi tarafından yargılanmışlardır. Bu durum 18. yüzyılın sonlarına kadar böyle devam etmiştir.

Bazı Ermeni kaynaklarında 1708’den itibaren Ermenilerin Petersburg’a geldikleri bildirilmiştir.[8] Petersburg Ermenileri genellikle ticaret ve boyacılıkla meşgul olmuştur. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Petersburg Ermenileri kendi aralarında örgütlenmeye başlamıştır.

Rusya’da yaşayan Ermeniler artık sadece ticaretle uğraşmıyor, üniversitelerde tahsil yapıyor ve öğretim elemanı olarak çalışıyordu. 1842’de Kazan üniversitesinde, 1849’da ise Petersburg üniversitesinde Ermeni dili ve edebiyatı fakültesi açılmıştır. Ermeniler kendilerini daha iyi tanıtmak, burada yaşayan Ermenilerin birliği ve beraberliğini korumak amacıyla kendi kitap ve dergilerini yayınlamaya başlamıştır. 1863’te Yusis  (Kuzey), edebiyat ve sanat dergisi Araks, 1903-1904’te Banber Grakanutyun yev Arvest (Edebiyat ve Sanat Haberleri), Arçunker (Göz yaşı) ve Sapriç (Kuaför) mizah gazeteleri yayınlanmıştır.

Kafkasya’yı işgal etmeye çalışan Rusları kendilerinin kurtarıcısı olarak karşılayan Ermeniler, gönüllülerden oluşan silahlı birlikler kurarak Rus ordusu ile birlikte İran ve Osmanlıya karşı savaşmıştır.[9] Kafkasya’nın işgal edilmesinden sonra, Çarlık Rusya’nın güney sınırlarının güvenliğini sağlamak için Kafkasya Ordusu Baş Kumandanı General Paskeeviç, Aras sahili boyu, Pembek-Şoragel’e ve Gökçe gölü sahiline Rusları yerleştirmek için 5 Ocak 1829’da Çar’a mektup yazarak izin istemiştir.[10] Ancak daha sonra bu plan hayata geçirilmemiş,  Erivan Hanlığı işgal edildikten sonra burada Ermeni nüfusunu artırmak ve Rusya’nın güney sınırlarında Ermenilerden oluşan bir tampon bölge oluşturmak amacıyla, Osmanlı topraklarından ve İran’da yaşayan Ermeniler Erivan Hanlığı ve komşu bölgelere zorla göç ettirmiştir.[11]

20. yüzyılın başlarına kadar Kafkasya, Çarlık Rusya’sı tarafından yönetilmiştir. Ancak özellikle 1905’ten itibaren Rusya’da Bolşevik hareketinin güçlenmesi, Ekim 1917 Bolşevik İhtilali ve Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra  Rusya Kafkasya’dan geri çekilmeye başlamıştır. 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Anlaşması imzalanana kadar  Rusya’nın Kafkasya’daki varlığı devam etmiş ve daha sonra anlaşma şartları gereğince Rusya, Birinci Dünya Savaşı’ndan çekilmiş ve  Kafkasya’daki ordusunu da geri çağırmıştır.



DEVAM EDECEK....


...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder