21 Ocak 2017 Cumartesi

ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 4





ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 4



Avrupa’da ASALA-PKK İşbirliği

DFhLaV

PKK-ASALA işbirliğinin başlangıç tarihi açıklanandan bile çok öncelere Gitmekle birlikte, Ermeni ve Kürt gençler, örgüt sempatizanları arasında Gerekli yakınlaşmanın başlaması ve güçlenmesi için bir süre bu ilişkiler gizli Tutulmuştur. Bundan, geçmişteki benzer işbirliklerinin, özellikle Nubaryan- Şerif Pasa antlaşmasının, fiyasko ile bitmesinden gerekli dersin alındığı, Olaylara daha profesyonel bir şekilde yaklaşıldığı anlaşılmaktadır. PKK ve ASALA sempatizanı gençler arasında kurulan dostluk köprüsünde ilk adımı ASALA yanlıları atmıştır . 1970’li yılların sonunda, Paris’teki Türk Konsolosluğunu basan Ermeni Teröristlerin serbest bırakılması için bir bildiri yayınlayan, ASALA’nın yan Kuruluşlarından Ermeni Siyasi Tutukluları Koruma Komitesi, Türkiye’den de Beş Türk, beş Kürt siyasi mahkumun serbest bırakılmasını ister. Bu bir süredir Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde Ermeni, Kürt ve Kıbrıslı Rumların kol kola Düzenledikleri gösterilerde başlayan dayanışmanın, bildirilerle açıklanan Bir işbirliğine doğru yol aldığını göstermektedir. Ermeni militanların bu jestine Kürdistan Dayanışma Komitesi ve Kürt Öğrencileri Derneği (AKSA) Londra Şubesinden cevap gelir. Dernek Türkiye Kürdistan’dan Ellerini Çek başlıklı Bildirisinde, Diyarbakır’da görülmekte olan PKK’lıların davalarından söz edilirken Ermenilerin soykırımına uğratıldıkları ve Ermenilerle Kürtlerin aynı Kaderi paylaştıklarından söz edilir. 27 Kasım 1981’de ise Avrupa’daki Ermeni Öğrenciler Birliği ile Kürt Öğrenci Derneği Londra Şubesi ilk kez Ortak bir bildiri yayınlar. Ermeni ve Kürt öğrenciler adına girişi ile başlayan Bildiride, Ermeni ve Kürt halkının ortak düşmanlarına (Türkiye ve dostlarına) karşı güç birliği yapmaları gerektiği vurgulanır:
Ermeniler ve Kürtler beş yüz yıl süre ile Osmanlı yönetimi altında Benzer sosyoekonomik ve kısıtlayıcı kültürel şartlar altında Yasamışlar, iki halk arasındaki bütünleşmeden korkan feodal ve
Militarist Osmanlılar böl ve yönet taktiği izlemişlerdir. Şu anda Türkiye ve NATO orduları için, Sovyet Ermenistan’ında yasayan Ermeni ve Kürtleri hedef alan radar istasyonu ve nükleer tesislerin
yer aldığı Askeri bir üs konumunda olan Batı Ermenistan ve Doğu Kürdistan bu silahlardan arındırılmalı ve halklarımız son altmış yıldır Sovyet Ermenistan’ın da olduğu gibi omuz omuza bir arada yasayacakları yerlere sahip olmalıdırlar. Yasasın Ermeni ve Kürt Kurtuluş Hareketleri!.. (Bal ve Çufalı,2006: 671) Bildiride sözü edilen Batı Ermenistan ve Doğu Kürdistan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dur. Bildirinin altında UASE (Ermeni Öğrenci Birliği) ve AKSA (Kürt Öğrenci Derneği) kaseleri olmakla birlikte, Sovyet Dışişleri Bakanlığı’nca yapılan bir açıklama
gibi görmek hiç de yanlış değildir. Ortak bildiri, sokak gösterisi ve eylemlerle ortaya çıkan, Türk düşmanı faaliyetlere ASALA da katılır. “Ermenistan Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu” (ASALA) kasesini kullanarak, politik programını açıklar: “…Türk emperyalizminin işgali altındaki Ermeni topraklarını kurtarmak için, gereğinde silah kullanmayı da seçen siyasi bir organizasyon”
olduğunu belirten ASALA, programının 5. maddesinde PKK’ya çiçek uzatır: “…kuruluşumuz, uluslararası devrimci hareketlerin bir parçasıdır ve biz bu hareketlerle olan işbirliğimizi yaygınlaştırarak güçlendirmek amacındayız…”
Avrupa’da ASALA-Bölücü Marksist Örgütlerin İşbirliği
ASALA’nın belirtilen işbirliği çağrısına sadece PKK değil, Avrupa’daki birçok Marksist örgüt olumlu cevap vermiştir. Bölücü DDKD ve Roje Welat gibi örgütlerin yanı sıra Rusya’nın güdümündeki Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve bu partinin Londra kanadının oluşturduğu Türkiye Demokratik Haklar Savunma Komitesi (CDDRT) ile Kürt Milli Kurtuluş Örgütü (KNLO) ortak bir platform oluşturarak Kürdistan News and Comment adlı bir yayın organı çıkararak, sürekli Türkiye aleyhtarı bildiriler yayınlamışlar ve bu bildirilerin çoğu ASALA’nın yayın organı Kaytzer dergisinde de yer almıştır .
ASALA’nın Finansal Kaynakları
Günümüzde terör örgütlerin var olması için güçlü mali kaynaklara ihtiyaçları bulunmaktadır. Terör örgütleri illegal yapılanmalar olduğundan gelir kaynakları da illegal olmakta, uyuşturucu madde ticareti bu tür kaynaklara örnek teşkil etmektedir. Uyuşturucu maddelerin üretim Bölgelerinden kullanma alanına yaklaştıkça ve ticaret yolu uzadıkça değerleri, olağanüstü mertebede artmaktadır. Buna bir örnek olarak;
1 kg. eroinin İran’daki fiyatının $ 2.200
1 kg. eroinin Almanya’daki fiyatının $ 13.500
1 kg. eroinin ABD’deki fiyatının $ 158.500 olduğu gösterilebilir .
Genellikle, terör örgütleri her ülkenin şartlarına göre doğmuş ve etkinlik alanları bir veya birkaç ülkeyi içine almışken, Ermeni terör örgütlerinin de uluslararası tedhiş ve terör örgütü haline geldiği ve dünyanın Birçok ülkesinde terör eylemlerini gerçekleştirirken aynı zamanda uyuşturucu madde kaçakçılığının yoğun olduğu ülkelerde eylemlerini arttırdıkları müşahede edilmektedir.
Bütün terör odakları gibi, uluslararası terörizmin bir parçası olan ASALA örgütünü de bu gelişmelerin dışında tutulması mümkün değildir. ASALA’nın, uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ilişkisi olduğu hususunda gerek basın organlarında çıkan haberlere karşı, gerekse 1980 itibariyle çeşitli Ülkelerde uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle yakalanan kişilerle ilgili hiçbir yalanlamaya başvurmaması, bütün şüphelerin anılan örgüt üzerinde toplanmasına sebep olmaktadır. Ermenilerin yoğun olarak yasadığı Fransa’nın Marsilya kenti uyuşturucu madde
trafiğinin ile bağlantılı olması, Ermeni terör örgütleri ile uyuşturucu madde trafiği arasındaki bağlantıya bir işarettir.
ASALA’nın Diğer Terör Örgütlerine Üstünlükleri
ASALA, dünyadaki diğer terör örgütleriyle karşılaştırıldığında aşağıda sıralanan birçok üstünlüğe sahip bulunmaktadır:
1) ASALA, milliyetçi, siyasi ve şehir gerillası açılarından olsun, uygulamada olsun maalesef fevkalade bir şekilde hedefine ulaşmış bir terör örgütüdür. Bir Türk diplomatının diliyle ASALA, çok iyi fizik ve Teorik eğitim verilmiş, hedef seçim ve eylem planlan titizlikle hazırlanmış, lojistik destek ve güvenli yerleri ustaca sağlanmış, İstihbarat ve eylem açılarından kesinlikle profesyonel destek ve önderliğe sahip bir örgüttür. Aşağıdaki maddelerde sıralananlar da göz önüne alındığında bu fikre katılmamak mümkün değildir.
2) ASALA eylemlerinin büyük bir bölümü, elçilik, konsolosluk baskını gibi Genel, hedef ayırt etmeksizin tarzda değil, seçilmiş kişilerin vurularak öldürülmesi seklinde olmuştur.
3) Yugoslavya’daki eylem istisna olmak üzere, bu öldürme olayları sonrasında olay mahalinde veya sonrasında yakalanan hiçbir ASALA militanı olmamıştır. Bu ASALA’nın üst düzeyde profesyonel çalıştığının bir delili olarak görülebilir.
4) Bir kısmı istihbarat görevlerinde çalışan öldürülen Türk Diplomatlarından bir kısmının istihbarat görevlerinde çalıştığını Türk meslektaşları tarafından bilinmiyorken bu durumun ASALA’ca öğrenilmesi daha doğrusu bir başka istihbarat örgütünce ASALA’ya bilgi aktarılıp, gereğinin yerine getirilmesinin istenmesi ve eylem yapılması dikkat çekicidir ve ASALA’nın ne kadar teşkilatlı çalıştığının bir göstergesidir.
5) ASALA’nın en dikkate değer yönlerinden birisi de, Amerika’dan Avustralya’ya, Kanada’dan Portekiz’e kadar dünyanın (özellikle de Avrupa’nın) hemen her ülkesinde çok kısa aralıklarla, hatta aynı zamanda eylem yapma imkan ve kabiliyetine sahip olmasıdır. Bu da örgüt yapısının ne kadar geniş, düzenli ve disiplinli olduğunu göstermektedir.
6) Gerçekleştirdiği eylem sayısı açısından ASALA dünyada İRA’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır.
7) Bu kadar geniş bir alanda arka arkaya eylemler yapabilen bir örgütün, profesyoneller yerine heyecanlı amatör gençlerin oluşturduğunu iddia etmek mümkün değildir. ABD Ulusal Güvenlik danışmanlarından Paul B. Henze, 1985’de yayınlanan terörizmle ilgili kitabında ASALA ile alakalı olarak: Ermeniler deneyimli uzmanların nezareti olmadan bu vurucu kabiliyetlerini bu kadar geliştirebilirler mi? Bunun için KGB’den başka yer var mı? Bunun Filistin Kurtuluş Örgütü veya diğer yardımcı örgütleri tarafından verilmesi bir şey değiştirmez diyerek dikkatleri açıkça, ASALA’yı organize eden devlet ve örgüte çekmiştir .
Yukarıdan bahsedilen hususlar, Türkiye tarafından bilinmez bir durum değildi, aslında, Türk istihbarat kaynaklarına göre, Viyana, Paris ve Vatikan Büyükelçilerinin katledilmesinde, KGB yalnız ASALA’ya destek vermekle kalmamış aynı zamanda eyleme bizzat katılmıştı.
ASALA’nın Etkisini Kaybetmesi
1029076_5748391ebfec7f818b0f14237729752c
Ermeni terörü 1980’lerin ortalarında sona ermiş, daha doğrusu etkisi azalmıştır. Bazı görüşlere göre bu durum Türkiye’nin başarısıdır. Bununla birlikte, Ermeni terörünün yavaşlaması ve gerilemesinde iç ve dış olmak üzere çok sayıda faktörün rol oynadığı söylenebilir . ASALA’nın sivil hedeflere yönelttiği acımasız terör eylemleri, özellikle 15 Temmuz 1983’de Paris’te THY’nin Orly Havaalanındaki saldırı ile 28’i Türk 60 kişinin yaralanması ve 8 kişinin hayatını kaybetmesi (ikisi Türk, dördü Fransız, biri Amerikalı, biri de İsveçli) üzerine batı dünyası (özellikle Fransa) ve kamuoyunda eleştirilmesine neden olmuştur .
Orly katliamı duruşmasından (Creteil Ağır Ceza Mahkemesi) bir gün önce (18 Şubat 1985) Atina’da yayınlanan Elefterotipia gazetesinde ASALA’nın bir bildirisi yayınlanmıştır. Bildiride özetle, ABD ve Fransa hükümetleri, Ermeni örgütlerinin anti emperyalist ve devrimci karakterini bozmak için faaliyette bulunuyorlar. Özellikle, Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın bu alandaki tutumunu dikkatle ve esefle izliyoruz… Ermenilerin vatan olarak bildikleri toprakların yakınında ve Orta Doğu bölgesinde yasayan Ermeniler bulundukları topraklan terk etmemeleri gerekir. Çünkü Dünya Kiliseler Birliği ve CIA başta olmak üzere çeşitli batılı kuruluşlar Orta Doğu ve çevresinde yasayan Ermenileri bölgeden uzaklaştırmak için yoğun faaliyette bulunmaktadır. Ulusal kurtuluş mücadelesinde eylemciler Sovyet Ermenistan’ını bir üs olarak kabul ederler (Bal ve Çufalı,2006: 672) denilmektedir. Bildiri sonrasında ASALA’da ve dünyadaki Ermeni cemaatleri içinde hoşnutsuzluk artmış, ASALA’nın yeni stratejisi Sosyalist ülkelerle olan bağlantısını güçlendirme ve işbirliğini arttırma, ezilmekte olan ulusların gerçek temsilcileriyle ortak eylem birliği içine girme, sadece Türk hedeflere değil, Türklere hizmet eden ve onlarla işbirliği yapan herkese eylem yapma ve Mitterand gibi Ermenileri hep korumuş bir liderin eleştirilmesi örgütte bölünmelere yol açmıştır. ASALA, sahip olduğu desteği, yapılan eleştirinin dozu arttıkça kaybetmeye başlamıştır. Örgütler arası rekabet ve önderlik yarısı sonucunda vurucu militanların bir bölümü yok olunca, Ermeni terör örgütleri eski güçlerini yitirmeye başlamışlardır. ASALA’yı örgütleyip, eğiten ve sahneye süren güçler bu tehlikeleri görerek, örgütteki denetimlerinin azaldığının farkına varmışlardır. ASALA’nın çöküşünde Türkiye’nin de rolü de bulunmaktadır. Olaylar söyle cereyan etmiştir:
” 1983 yılı, ASALA örgütü açısından ciddi bir bölünme yaşandığı bir yıl olmuştur. Monte Melkonyan ve Ara Toraryan, ASALA lideri Agopyan ile ters düşerek ASALA İhtilalci Hareketi (ASALA-MR) adlı yeni bir örgüt kurmuşlardır. Bölünmenin nedeni, sadece Türkiye’yi hedef alan bir politika izlemek yerine Agopyan’ın ‘Biz Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardımda bulunan tüm diğer ülkeleri de düşmanımız addederiz’ cümlesinde ortaya koyduğu politikadan kaynaklanmaktadır. Melkonyan bu yeni stratejiyi söyle açıklar: Bize göre iki operasyon biçimi vardır. Birincisi dünyanın her
tarafındaki Ermenilerin seferberliği, ikincisi ise diğer bağımsızlık savaşı veren gruplarla özellikle Türkiye’deki Kürtlerle ittifak kurmak bizim ilk amacımız Türkiye’ye saldırı düzenlemektir. Ancak kuvvetli Ermeni cemaatlerin bulunduğu ülkeleri göz ardı edemeyiz. ASALA-MR (Revolutionary Movement), Agopyan tarafından küçümsenerek alay konusu bile yapılmıştır. İki fraksiyon arasında kanlı çatışmalar yaşanır ve Melkonyan’ın emri ile ASALA-MR militanları 15 Temmuz 1983’te ASALA’nın iki önemli lideri Vikan Ayvazyan ve Haçik Hovaryan’ı Lübnan’da Beka Vadisi’nde
öldürürler. Agopyan’ın buna cevabı, failleri yakalayarak 16 Ağustos 1983’te asmak seklinde olmuştur. Bu arada, ASALA-MR liderlerinden Ara Toranyan, Paris’te arabasına bomba konarak öldürülmek istenir. Melkonyan bu saldırıdan, Agopyan’ı sorumlu tutar. Ancak Toronyan’nın arabasını uçurma eyleminin Agopyan yanlılarınca yapılmadığı bilinmektedir. Bir ara Agopyan’ın İsrail’in Beyrut’a yaptığı bir hava saldırısında öldürüldüğü haberi başında yer alır. Ancak Türk istihbarat birimleri bu haberin yayıldığı günlerde, Agopyan’ın Sam’da Habbas’ın koruması altında
bulunduğunu bilmektedirler. Aradan uzun bir süre geçecek, bu kez Agopyan’ın Yunanistan’da öldürüldüğü haberi gelecektir. Bu ciddi haberden sonra bile, onu bir efsane kahramanı gibi göstermek isteyen ASALA üyeleri, onun Ermenistan’da yasadığını, hatta zaman zaman Kuzey Irak’a giderek PKK ile ortak eylemlere bile katıldığını iddia etmişlerdir . ”
ASALA’nın sonunun gelmesinde önemli olan etkenlerden birisini de Türkiye’nin ASALA’ya yönelik gizli eylemler yaptığı iddiaları oluşturmaktadır. Özellikle Orly katliamı sonrasında Avrupa’daki desteğini kaybeden ve Türkiye’nin sabrını iyice taşıran ASALA’lı teröristler T.C. Devleti’nin aldığı bir karar sonrasında bir plan çerçevesinde ortadan kaldırıldığı iddia edilmektedir. Bu konuyla ilgili detaylar ilerideki bölümlerde sunulmaktadır.
Sonuç itibarıyla ASALA, günümüzde hem resmi olarak hem de fiilen mevcut olmayan bir terör örgütüdür. ASALA 1985 itibariyle etkisini çok net olmayan nedenlerden dolayı yitirmiştir. ASALA’nın ortadan kalkması ile ilgili iki farklı görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, ASALA’nın eylemlerindeki hedefleri Türklerin dışına genişleterek diğer ülke vatandaşlarını da katletmesi örgüte olan dış desteğin azalmasına, hatta tepkilere neden olmuş, ayrıca örgüt içerisindeki görüş ayrılıkları örgütte bölünmelere yol açmış ve böylelikle ASALA terörünün sonu gelmiştir.
Diğer bir görüş ise Türkiye’nin izlediği politika ile ilgili olabilecek Türkiye’nin ASALA’ya yönelik olarak gizli eylemler (Vatandaş, 2005: 207) gerçekleştirdiği iddialarıdır. Bu iddiaların resmi olarak dillendirilmesi ve delillendirilmesi mümkün olmadığından, burada somut ifadeler kullanılması olanaklar dahilinde değildir. 1982 itibariyle yurtdışında Ermeni teröristlere yönelik birçok sıralı eylemin gerçekleştirilmesi ve faillerinin tespit edilememesi bu görüşü destekler nitelikte görülmektedir. Ayrıca, yukarıda bahsedilen her iki etkenin birlikte işlemesi ve birinin diğerini
tetiklemesi sonucu ASALA’nın sonunun geldiğini de düşünmek çok yanıltıcı olmayacaktır. Uluslararası destekten yoksun kalan ASALA’ya yönelik olarak gerçekleştirilen eylemlerin daha sonuç verici olduğu düşünülmektedir.


****

ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 3




ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 3


ASALA-Filistin İlişkisi
ASALA uzun bir süre boyunca Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile birlikte çalışmış, ASALA’yı kuran Ermeniler 1975’te El-Fetih kamplarında eğitilmişlerdir. ASALA, ilerleyen zamanlarda oldukça ılımlı olan El-Fetih kanadından, daha radikal ve Marksist-Leninist eğilimli olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlığı (FHKC-GK) kanadına kaymıştır. ASALA’nın lideri olduğu öne sürülen Agop Agopyan, 1980 yılında bir röportaj sırasında örgütünün FKÖ ile olan ilişkisine dair bir soruya; “Bizim dünyadaki tüm ihtilalci örgütlerle ilişkimiz vardır”  cevabını vermiştir. İsrail, Lübnan’daki terkedilmiş Filistin kamplarında ASALA üyelerinin FKÖ tarafından eğitildiğine dair emareler elde etmiştir.
Lübnan’ın İsrail tarafından 1982’de işgal edilmesi üzerine, ASALA ve FKÖ gibi, Lübnan’ı terk etmek zorunda kalmış ve örgüt üyeleri, muhtemelen Suriye, İran, Yunanistan, Libya ve Kıbrıs’a gitmişlerdir. Fakat işgalin oluşturduğu bu karışıklık bile örgütü etkileyememiştir. FKÖ’nün İsrail ve ASALA’nın Türk hedeflerine karşı düzenledikleri saldırılarda paralel terörist operasyonları öngören bir anlaşma imzalanmıştır. Ancak diğer raporlar bunun aksini göstermektedir. Suriye’deki ASALA hücresinin Kara Haziran örgütü ile birleştiği ve 1982 yılında FKÖ ile ASALA arasında görülen soğukluğun da bundan kaynaklandığı söylenmektedir. FKÖ’nün ASALA’ya zarar vermek üzere girişimde bulunduğu iddiası vardır. Arafat’ın en yakın adamlarından-biri olan Ebu-Iyad’ın (Salah Khalaf) Fransız polisine ASALA üyelerinin fotoğraflarıyla birlikte haklarında geniş bilgi verdiği söylenmiştir .
ASALA tarihinde ilk kez 7 Ağustos 1982’de Filistin terör örgütlerinin destek ve yardımı ile eylem yaparak Ankara Esenboğa hava limanına baskın düzenlemiştir. Bekleme salonundaki yolcuların üzerine bomba atmışlar ve otomatik silahlarla taramışlardır. Bilanço maalesef ağırdır: 9 ölü 72 yaralı . 1982 sonrasında ASALA ile FKÖ ilişkisi kopmuş, ancak Ebu Nidal ve George Habbas’ın radikal grupları ile Şam’ın gölgesinde eylemler sürdürülmüştür.
ASALA-İran İlişkisi
Güney Lübnan İsrail tarafından 1982 yılında işgal edildikten sonra, Ermeni teröristler 200-250 bin civarında Ermeni’nin yasadığı İran’ın başkenti Tahran’a gitmişlerdir. Londra’da yayınlanan Middle East dergisi; “ASALA militanları Bekaa’da Suriye hesabına, Irak’ın dağlık kesimlerinde ise İran hesabına çarpıştıklarını” ileri sürmektedir. Ayrıca İran-Irak savaşı sırasında da ASALA’nın İran’a önemli miktarda maddi kaynak sağladığı da iddia edilmektedir. Başbakan Turgut Özal’ın İran’ı ziyaret öncesi Ermeni teröristler Türk diplomatlarına üç ayrı saldırı (28 Mart 1984) düzenlemiş ve saldırılar ASALA tarafından üstlenmiştir. Bu ziyaret öncesi katledilen Büyükelçilik görevlisi Işık Yönder’in katilleri Nisan’da İran’da yakalanmış, hemen idam edilecekleri beklenirken resmi bir açıklama yapılmamıştır. Ne İran basını ne İran televizyonunda Ermeni saldırısı yer almazken İran televizyonu; İran ve Türkiye arasındaki ilişkilerin
ABD tarafından baltalanmak istendiğini belirtmiştir . İran’ın dini lideri ve devlet başkanı Humeyni’nin Ermeni terör gruplarına söylediği; “Gasp edilmiş hakların alınabilmesi için İran’ın yapacağı yardım Müslümanlarla sınırlı değildir. Müslüman olmayan mazlumlara da İran’ın yardım eli uzatılacaktır”  sözü doğrultusunda ASALA’ya eğitim kampı, büro, para ve silah yardımı gibi her türlü desteği vermiştir. ASALA Batı Azerbaycan’da iki kampı ve Urumiye’de bürolar açmıştır. İran’da yaşayan yaklaşık üçyüz bin kişilik Ermeni azınlığa tanınan kendi dillerindeki eğitim, yayın, dini ve kültürel özgürlüğü kullanma hakları maalesef sayıları İran’da 27–28 milyonu varan Türk toplumuna tanımamaktadır.
ASALA-Suriye İlişkisi
Londra’da yayınlanan Ekonomist Dergisi’nin bir yan kuruluşu olan ve yalnız abonelerine dağıtılan Foreing Report’da, 19 Ağustos 1982’de yayınlanan bir yazıda; ASALA, Ruslar, FKÖ’nün aşırı uçları ve büyük ihtimalle Suriye arasında çok yakın ilişkiler olduğu yolunda pek çok kanıt su yüzüne çıkmaktadır . denilmektedir. Bu bilgilerin şaşırtıcı bir yönünün olmadığı, Suriye’nin, Sam yakınlarındaki Hamoriah Kampını ve Lübnan’da, kendi kontrolündeki Bekaa vadisini ASALA’ya lojistik destek ve eğitim kampı olarak vermesinden de anlaşılmaktadır.
ASALA-Fransa İlişkisi
ASALA’nın FKÖ ile ilişkileri kopmasına rağmen Ebu Nidal ve George Habbas’ın grupları ile Sam’ın gölgesinde eylemlerine devam etmiştir. Sabah Khalaf’ın, Orly Başkınından çok önce Fransa’ya verdiği ASALA militanlarının resimlerini içeren çok değerli bilgiler, Fransa tarafından gereği gibi değerlendirmemiştir. Örneğin, Nisan 1983’de ASALA’nın altyapısını yeniden düzenlemek için Fransa’ya gelen ASALA lideri Agop Agopyan’ı tutuklamak yerine, fotoğrafından tanımalarına rağmen, Fransız polisi Agopyan’ı tutuklamayı değil, izlemeyi tercih etmiştir. Agopyan’ı izleyerek
ASALA’nın Fransa’daki varlığı konusunda daha fazla bilgi toplamayı hedeflediği ve bu amacına Orly baskınından hemen sonra 50 ASALA militanını tutuklayarak ulaştığı anlaşılan Fransız polisi, Agopyan’ın izini bir süre sonra kaybetmiş veya kaybetmiş gibi gözükmüştür .
Fransa’nın Ermeni terörüne verdiği destek Orly katliamı duruşması sırasında ilk kez ve resmen kamuoyuna yansımıştır. Mahkeme başkanı Saurel’in “Eski İçişleri Bakanı Deferre ve Françeski’nin duruşmada tanık olarak dinlenmesine Bakanlar Kurulunun gerek görmediğini açıklaması üzerine sanık avukatlarından Jacges Verges’in Mitterand hükümetinin ASALA ile işbirliği yaptığını
duruşmanın ikinci gününde tekrarlaması ve su anda söz konusu eski bakanların burada bulunması gerekirken ilgili yasanın ardına niye gizleniyorlar?” (Bal ve Çufalı,2006: 663) diye sorması önemlidir. Bu gerçeklerin Fransız adaletinin ve yönetiminin direkt kendi ağızlarından böylesine çeliksilerle ortaya dökülmesi; terörün (ASALA’nın) Fransa tarafından desteklendiğinin açık kanıtını oluşturmaktadır. Sonuç olarak Orly katliamına kadar Ermeni terör örgütlerine Fransa’nın (özellikle de Mitterrand’ın) resmen büyük destek verdiği ortaya çıkmaktadır.
ASALA-ABD ve Avrupa Ülkeleri İlişkisi
bernard-lewis
Amerika ve Avrupa’da birçok ülke ASALA’nın terörist eylemlerinden rahatsız olmakla birlikte, sözde Ermeni katliamı kampanyaları açmışlar ve ASALA’nın eylemlerinin neredeyse bir hak savunması olduğu fikrini uyandıracak bir tavır sergilemişlerdir. Bugün, ABD, Beyrut, Ermenistan, Paris, Sam, İskenderiye, Sao, Filibe, Venedik ve Marsilya’da gibi birçok yerde birçok Ermeni kin ve intikam anıtı dikilmiş, Ermeni soykırımı iddiaları tekrar tekrar gündeme getirilmiştir. Osmanlı ve Modern Türkiye üzerine yaptıkları ciddi araştırmaları ile tanınan iki ünlü tarihçi, Prof. Stanford Shaw ve Prof. Bernard Lewis, Amerika ve Fransa’da, hükümet destekli karalama kampanyaları ile karalanmaya çalışılmıştır. İzlenildiği kadarıyla Türk basınında, “ABD-Ermeni Terörü” ilişkisi veya “ABD ağzıyla Ermeni istekleri” konusunda gazetedeki kösesinde 1999’un ilk yazısını yazan Atilla İlhan olmuştur. İlhan yazısında özetle; “Hak hukuk bahane sorun Kıbrıs ve petrol… ABD insan haklan ihlalleri ile ilgili soru karşısında Türkiye’yi suçladıktan sonra; kendinizi yönetmekten acizsiniz. Bir de Türkiye’deki azınlıkları yönetmeye kalkıyorsunuz. Bu kötü yönetimi
azınlıklar hak etmiyor… ABD Büyükelçiliği 1999 yılını kutlamak üzere verdiği resepsiyonda Türk gazetecilere, Ermenilere yaptığınız hareketleri kabul edin. Tazminat verin. Onların insan haklarını iade edin vb. laflar etmişlerdir… 1699 Karlofça’dan sonra Türkler ilk defa huruç yaptılar ve Kıbrıs’tan toprak aldılar (Uluslar arası hukuka uygun olarak). Herkes biliyor ki Şeyh Sait İsyanı Musul’a, Dersim İsyanı Hatay’a, ASALA (o başarısız olunca da PKK) Kıbrıs’a karşı Türkiye’nin karşısına çıkarılmış hareketlerdir.. Birileri ABD’nin karşısına çıkıp, Kızılderili katliamlarının ve yaptığınız insan hakları ihlallerinin hesabını verin demelidir… demiştir .
ASALA-Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi İlişkisi
Rumlar, 20 Temmuz 1974 sonrası Kıbrıs’ta kaybettikleri prestijlerini yenidenkazanma umudu ile ASALA ve benzer terör örgütlerine, kuruluşundan itibaren sahip çıkarak maddi-manevi katkılar da bulunmuştur. Rumlar Kıbrıs çıkarması ile dünyanın Türkiye’ye tepki göstermesi ve ambargo uygulamasından istifade ederek Türkiye’yi daha da zor duruma düşürmeyi amaçlamışlardır.
1979’da Almanya’nın Münih şehrinde ASALA ile George Habbas’ın FHKC örgütü arasında yapılan ve Alman karşı istihbarat birimlerinin yakın takibe aldığı toplantıya, Yunan Gizli Servis elemanları da katılmıştır. 31 Temmuz 1980 günü Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen’in öldürülmesi sonrasında ASALA yaptığı açıklamada, “…Bizim düşmanlarımız Türkiye’deki Faşist rejim, onun milletlerarası ilişkileri ve NATO’dur” açıklaması yapmış, bu dönemde de 1977 yılında iktidardaki Kıbrıs Rum Demokratik Partisi yayınladığı bir bildiride “Kıbrıs Elenizmi, Ermeni Mücadelesini hudutsuz biçimde destekleyecektir” derken, Ermeni Patriği Kohen, yönetim Başkanı Kipriyanu’yu “Ermeni davasına hizmetten” dolayı Klikya Haçı Nişanı ile ödüllendirmiştir . 1982’de İsrail’in, ASALA ve Filistinli örgütleri sıkıştırılması ile ASALA yönünü Atina’ya çevirmiştir. Örgütün Lübnan’da yayınladığı Armenia dergisi (1982, Sayı: 3) “Önce Filistin Kurtuluş Örgütü’ne tam bir diplomatik hak ve ayrıcalık tanıdığı için Papandreu başkanlığındaki Yunan hükümetini ve Türkiye’den kaçan siyasi suçlulara kucak açtığı için Yunan halkını över ve kutsar; gerçek çıkarlarının nereden geldiğini gördükleri için tebrik eder. Ayrıca, kendisine yönelik gerçek tehdidin sosyalist bloktan değil, Türkiye’den geldiğini söyleyen Yunanistan’ın bu açıklamalarını son derece olumlu ve yüreklendirici bulur.”
İsrail’in 1982 Haziran’ında Lübnan’ı işgalinden bir hafta önce durumu öğrenen ASALA’nın aralarında üst düzey yöneticilerin de bulunduğu 950 militanı Beyrut ve Sidon’u terkederek, Atina, Şam ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne yerleşmişlerdi. Örgütü yok olmaktan kurtaran işgal haberini kimin verdiği bilinmemekle birlikte, artık ASALA liderinin en güvenli mekanı Atina olmuştu. Artık örgüt ve liderinin Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne tam olarak yerleştiği, batıda istihbaratla ilgili dergilerde de kesin bir dille ortaya konmaktadır: Nitekim batılı istihbarat örgütlerine yakınlığı ile bilinen, yalnız abonelerine gönderilen ve Almanya Frankfurt’ta yayınlanan EIR, Alert Report, 3 Mayıs 1983’te yayınlanan Alert Report 83/4 Atmenian Terrorists başlıklı acil duyurusunda, “Beyrut’u 1982 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü’nün örtüsü altında terk ettikten sonra, ASALA militanlan, Yunanistan ve Kıbrıs’a sığındılar” diyerek, örgütün Fransa’da girişebileceği terörist saldırılara dikkati çekerken Ağustos 1983’te, “Sıcak Sonbahar” başlıklı araştırmasında “ASALA’nın lideri Agopyan’ın ve örgüt merkezinin, Lefkoşe’deki Kıbns Rumları’nın egemen olduğu bölge olduğunu” yazıyordu.
Yunanistan’a gelir gelmez birçok paravan örgüt oluşturan ASALA’ya onların adı ile, ya da doğrudan kendi adını kullanarak Türkiye’yi tehdit etmiştir. Eylül 1982’de, Atina’da bir açıklama yapan Pan-Helen Ermeni Cemiyeti, mücadelemizin hedefi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Türkiye’den alarak, Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Ermenistan’a ilhaktır diyordu. Sık sık Yunanistan’da Türkiye aleyhtarı gösteriler yapan örgüt Atina duvarlarına Türkiye’den hesap sorulacak, 1915 katliamı unutulmayacak sloganları yazılı ve ASALA imzalı afisler asmaktan çekinmemekteydi .
ASALA’nın Atina’ya gelmesinden sonra, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta sayıca yüksek Ermeni Örgütleri ile karşılaşılmaktaydı: Bunlar ASALA, Ermeni Halk Hareketi, Ermeni Davasını Savunma Komitesi, Ermeni Gençlik Örgütü, Ermeni Yeni Nesil Gençlik Örgütü, AGBU, Ermeni Katliam Gösterileri Komitesi, Ermeni İhtilalci Federasyonu, Ermeni Liberal Halk Partisi, Ermeni Milli Komitesi, Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları, Ermeni Siyasi Tutukluları Savunma Komitesi, Ermeni Atletler Birliği, Ermeni Kültür Derneği vb. isimleri taşımaktadır . Bu örgütlerden Taşnak’ın uzantısı olan Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları (JCAG)’ nın da Yunanistan’da ve Kıbrıs Rumları arasında çok büyük bir ilgi ve desteğe sahip olduğu bilinmekteydi. Makarios döneminde Kıbrıs Rum Kesimi’ne yerleşen Taşnakların, ASALA’ya alternatif terör örgütü JCAG’ın birçok militanları Kıbrıs Melkonyan Enstitüsü’nde yetişmişti. 24 Nisan 1988’de örgüt, Atina ve Kıbrıs’ta her yıl geleneksel hale getirdiği sözde Ermeni Soykırımını Anma toplantısı yapmış; Selanik Hürriyet Meydanı’nda, Atina ve Pire’de yapılan toplantılara sadece Ermeniler değil, Yunan siyasi partileri yanında, gençlik örgütleri de büyük bir ilgi göstermiştir .
Bu iki terör örgütünün destek verdiği Ermenistan ise, Karabağ olaylarından sonra Yunanistan ile ilişkilerine daha fazla önem vermeye başlamış, Atina’da yayınlanan Elefterotopia gazetesinde üniformalarıyla birlikte boy gösteren Yunanlı general G.S. kendi ifadesi ile Türkler’e karşı savaşarak milli görevini yerine getirmek” için Ermenistan üzerinden Karabağ’a giderek, Ermeni çetelerinin başında Türkler’e karşı savaşmaya başlamıştı .
ASALA-PKK İşbirliği
PKK-ASALA terör örgütü işbirliğinde ortak amaç olarak, Marksist- Leninist ideoloji doğrultusunda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde devlet kurulması yatmaktadır. İki örgütün hedef aldığı bölgeler göz önüne alındığında, hedeflerinin örtüştüğü görülmektedir. Bu durumda iki örgütten birinin diğerine taşeronluk yaptığı fikri güçlenmektedir .
ASALA-PKK İşbirliğinin Başlaması
ASALA ve PKK, birlikte siyasi ve askeri eğitim gördükleri Bekaa ve Zeli kamplarında ilişkilerinin temeli ASALA’yı eğiten George Habbas sayesinde atılmıştır. İlk ortak toplantı, 1979’da Lübnan’ın Sayda kentinde yapılmıştır. Nisan 1980’de Sidon/Lübnan’da bir araya gelen bu 2 örgüt, Türkiye ve Türklere karşı ortak eylem kararı aldıklarını açıklamışlardır . Bu bildirinin hemen arkasından, Uluslararası Af Örgütü, Kürt Dayanışma Komitesi, Ermeni Öğrenci Organizasyonu, Avrupa Ermeni Öğrenci Birliği, Avrupa Kürt Öğrenci Birliği, Ermeni Basın ve Haber
Örgütü, İngiliz Komünist Partisi gibi Marksist örgütler ortak bir cephe oluşturarak İngiltere’de, Türkiye’de Kürtlerin azınlık olduğu ve Türk Hükümetinin onlara baskı yaptığı iddialarıyla Türkiye aleyhtarı bir kampanya başlatmışlardır . 1975’lerde FKÖ’nün mücadelesini, bağımsızlık yolunda örnek olarak kullanan ASALA, 1980’lerde PKK ile Ermeni-Kürt Federe Devleti üzerinde anlaşmış ve bunu ortak bir deklarasyonla açıklamıştır . Terör örgütü PKK, 21–28 Nisan 1980 tarihini Kızıl Hafta olarak ilan etmiş ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anarak toplantılar yapmaya başlamıştır. Bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği tarafından Büyük Ermenistan hayali fikrine olan katkılarından dolayı onur üyeliğine seçilmiştir. 8 Nisan 1980’de Lübnan’ın Sayda (Sidan) kentinde, George Habas’ın lideri olduğu FHKC’nin gözetimi ve koruması altında bir kez daha bir araya gelen, ASALA ve PKK temsilcileri yeni bir deklarasyonla, Türkiye’ye karşı ortak eylem kararlarını” bir kez daha teyit etmişler ve toplantıda söz alan ASALA temsilcisi şu açıklamayı yapmıştır:
asala_369906
Savaşçılarımız, çok yakın bir gelecekte, Kürt Savaşçılar ile yan yana geleceklerdir. Bu faşist Türk rejimine karşı, en büyük silahımız olacaktır. Biz Türkiye dışında iken Türk Ermenistan’ını kurtarmamız mümkün değildir. Biz Ermenistan’ı Kürt Savaşçı kardeşlerimizle birlikte kurtaracağız. Çok yakında varlığımızı, işgal edilmiş, Ermenistan’ın en iç noktalarında göstererek kanıtlayacağız. Bu ASALA’nın atacağı gelecek adımıdır. Daha sonra konuşan PKK temsilcisi, örgütlerinin 1975’te kurulduğunu, 1978’den başlayarak bugünkü adlan -PKK adı- ile eylem yaptıklarını, ilk ciddi eylemlerini 30 Mart 1980’de Mardin’de 30 Türk askerini öldürerek gerçekleştirdiklerini -ki bu eylemin gerçek olmadığı, PKK’yı güçlü göstermeye yönelik bir yalan olduğu açıktı- ve Kürdistan Demokratik Partisi ile aralarında “hiçbir benzerlik olmadığını ve amaçlarının Türkiye Kürdistan’ının bağımsızlığı olduğunu açıklar. PKK ve ASALA’nın Sayda’da imzalayıp, açıkladıkları deklarasyonun en çarpıcı yanı, bu iki terör örgütü; “Türkiye’nin işgali altında olduğunu söyledikleri Doğu Anadolu’da kuracakları devletin adı, yapısı ve sınırları üzerinde mutabakata vardıklarını” açıklamalarıydı .
Bu arada ASALA yöneticilerinin bir başka çabası da Yunan Gizli Servisi (KYP) aracılığı ile Atina’da PKK’dan daha güçlü bir konumda görünen Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) temsilcisi Kendal Nizam ile görüşmesiydi. Ancak, büyük bir ihtimalle, Türkiye’nin tepkisini çekmek istemeyen KDP bu işbirliğine yanaşmamıştı. Nitekim Nizam, Atina’da Türk gazetecilerine şu açıklamayı yapmıştır: “Ermenilerle işbirliğini asla düşünmüyoruz. Elçi öldürüp, cinayet islemekle hak kazanılmaz. Bizi cinayetlerine ortak etmelerine izin veremeyiz. Ermenilerle bazı Kürtlerin, Kürtlük adı altında iliksi kurduklarını haber aldık. Bunlar daima karanlık güçlerin adamıydı. Yunanistan bizi de kullanmak istedi, kabul etmedik, reddettik” . Akis dergisine göre KDP’nin bu iddiaları doğruydu ve ASALA-PKK iliksisini Yunanistan ve Suriye sağlamıştı. 8 Nisan 1980 Sayda toplantısında Kürtlerle Ermeniler arasında fizyonomik benzerlik’ olduğunu belirterek, Kürtleri kan kardeşi ilan eden ASALA, 10 Kasım 1980’de Strasburg Türk Konsolosluğuna, 11 Kasım 1980’de Roma THY bürosuna yapılan saldırılan üstlenirken, PKK’ya bir jest yaparak saldırıları birlikte gerçekleştirdiklerini açıklamıştı. 24 Eylül 1981’de ise Kürt ve Türk Halklarına Başvuru’ adlı bir bildiri yayınlayan ASALA, “PKK’ya her konuda destek vereceğini, aynı etnik
kökene sahip (!) Kürtler ve Ermenilerin, aynı ulustan (Türklerden) gördükleri baskılara ortak eylemlerle cevap vereceklerini” ifade etmiştir. 24 Eylül 1981 tarihinde ASALA, Kürt ve Türk Halklarına Başvuru adıyla bir bildiri yayınlayarak PKK’ya olan desteğini bir kez daha deklare etmiştir (Akçora, 1994: 19). 1987 yılında bölücü terör örgütü PKK ile Ermeniler arasında bir anlaşma
yapılmıştır. Söz konusu anlaşmanın hükümleri şunlardır:
1. Ermeniler PKK terör örgütü içinde eğitim faaliyetlerinde bulunacaklardır,
2. PKK terör örgütüne her yıl için adam başına 5.000 ABD doları ödenecektir,
3. Ermeniler küçük çaplı eylemlere katılacaklardır .
Yapılan bu anlaşmanın akabinde örgüt içerisinde Ermenilerin sivrilmeleri üzerine, PKK-ASALA ilişkilerinden sorumlu Hermez Somurouyan adlı şahısla birlikte 18 Nisan 1990 tarihinde yapılan toplantıda şu kararlar alınmıştır:
1. PKK ve ASALA terör örgütleri artık ortak yönetilecektir,
2. Türk güvenlik kuvvetlerine yönelik eylemlerde istihbaratı Ermeniler yapacaktır,
3. Muhtemel devrimden sonra elde edilen topraklar eşit olarak bölüşülecektir,
4. Kamp masraflarının % 75’ini Ermeniler karşılayacaktır,
5. Türkiye’deki metropol şehirlerde eylemler yapılacaktır,
1992 Ekim ayından itibaren Kuzey Irak’a üslenen terör örgütü PKK’ya karşı gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarda örgütün büyük darbeler alması ve barınma imkanlarını kaybetmesi üzerine bir kısım örgüt mensuplarının İran ve Ermenistan’a geçmeleri ile PKK terör örgütünün Ermenistan’daki aktif faaliyetleri başlamıştır (Özoğlu, 2005: 358).
Hem ASALA hem de PKK, Türkiye’yi bölme ve zayıflatma politikasının masaları olarak belirli bir dönemde çıkar birliği yapmak suretiyle ortak hareket etmişler, Türkiye’ye daha fazla zarar vermek ve amaçlarına daha hızlı erişmek için birbirlerine destek vermişlerdir.
ASALA’nın PKK ile Ortak Kamplarından Türkiye’ye İlk Saldırılar 1982’li yıllarda merkezini Atina’ya taşıyan ASALA, PKK ile birlikte Kuzey Irak’ta ve Suriye’de eylemlere katılmaktaydı. PKK’nın 1984’de Şemdinli ve Eruh’ta gerçekleştirdiği ilk kanlı saldırıdan çok önce, Türkiye-Suriye sınırında PKK tarafından saldırıya yönelik kamplar kurulduğu ve bu kamplarda ASALA militanlarının da
bulunduğu Türk istihbaratı tarafından bilinmekteydi (Bal ve Çufalı,2006: 669). Merkezi Washington’da bulunan Ermeni Halk Hareketi örgütünün yayın organı Armenian Struggle (Ermeni Direnişi) dergisi, 31 Mayıs 1983’te Dünya kamuoyu ve her yerdeki Ermeni Halkına başlıklı bildiride, Türkiye’nin o günlerde düzenlediği bir sınır ötesi harekat kınandıktan sonra, ASALA’nın PKK ile Türk askerlerine karşı omuz omuza çarpıştıkları şu cümlelerle itiraf etmiştir:
Faşist Türk saldırısının Kuzey Irak’a başladığı andan şimdiye değin, aralarında üst düzey bir militanımızın da bulunduğu 22 devrimciyi yitirdik. Kuvvetlerimizin diğer bölümü Kürt devrimcilerle
omuz omuza yaptıkları direnişe devam ederek, Türk kuvvetlerine kayda değer kayıplar verdirmiş ve güvenilir bölgelere çekilmişlerdir. Direnişimiz artarak sürdürülecektir. Yasasın Ermeni, Kürt ve Arap Halkları arasındaki devrimci dayanışma… İmza: ASALA Ermenistan’ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu .
ASALA’nın bu fiili yardımı, belirli bir dönemde bir çizgide sürekli devam etmiş, ASALA militanları, Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak, Türkiye-Ermenistan sınırlarında, hatta Doğu Anadolu’daki PKK eylemlerinde önemli rol oynamış, hatta lider kadroda yer aldıkları için kanlı katliamlara imza atarak, Güneydoğu’da masum Kürt ailelerini acımasızca katletmiş, bu da PKK içinde tartışmalara sebep olmuştur. Başta bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan olmak üzere, PKK’lılar bu ilişkileri ya çok küçük ya da yok göstermek istemişlerdir. Bunun temel nedeni Kürt halkının tepkilerinden korkmalarıdır. Nitekim daha 5 Aralık 1981’de Londra Imperial College’da bir kapalı salon toplantısı yapan Kürt Öğrenci Derneği (AKSA) ile Ermeni Öğrenciler Birliği (UASE)’nin toplantısında “Ermeni-Kürt Federe Devleti” tartışılırken, UASE üyesi Ermeni konuşmacı, Kürtlerin soruna gösterecekleri tepkiyi söyle özetlemiştir:
Biz Van Gölü ve Ağrı Dağı içinde olmayan bir Ermenistan düşünemeyiz. Aynı şekilde Kürt kardeşlerimiz de içinde Ağrı Dağı ve Van Gölü olmayan bir Kürdistan düşünemezler. Ancak bir kez ortak
amaçlar altında ve ortak mücadele için birleştiğiniz zaman bunlar fazla önemli sorunlar olmaktan çıkar. Başarıya ulaştıktan sonra her türlü Gelişme mümkündür. Herhangi bir sınır çizilebilir, hatta zaferden sonra ortak bir Armeno-Kürdistan dahi doğabilir. Ancak bu gibi spekülasyonları geleceğe bırakalım . Bu fikirler yıllar sonra bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan’ın Türk gazetecilere söylediğinin aynısıdır ve bundan da anlaşılmaktadır ki, Amerikalı Gazeteci Claire Sterling’in Sayda Konferansı’na dayanarak belirttiği Doğu Anadolu’da Ermeni, Güneydoğu Anadolu’da Kürt bölgelerinden oluşacak federe devlet düşüncesi PKK tarafından hep saklanmaktadır. Ancak hiçbir zaman inkar da edilmemektedir. 1988’de bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan, Gazeteci Mehmet Ali Birand’a; ASALA ile birkaç görüşme oldu. Sivillere yönelik eylemlerinin zararlı olduğunu gördük, dolayısıyla da 1982’lerde olmaz dedik, bıraktık. Öyle fazla bir beraberlik yok. Bir-iki acele toplantı dışında bir ilişki yoktur. İlişki geliştirebileceğimiz bir örgütlenme değildir, aslında ASALA olayı da çok abartıldı Türkiye’de” dedikten sonra “Kendisinin karış-karış toprak değil, devrim meselesi ile uğraştığını, burasının Ermenistan mı, Kürdistan mı, Türkiye mi olduğunu tartışmanın gerçekçi olmadığını” ileri sürerek, “kendilerinin halkların eşitlik temelinde özgürce yasadıkları, dilini, kültürünü ve ekonomisini geliştirebilecekleri mücadeleye isterlerse Ermenilerin de katılabileceklerini” söylüyordu 4 Mayıs 1991’de görüştüğü Gazeteci Rafet Ballı’ya da benzer şeyler söyleyen Öcalan; “Ermeni sınırları veya Ermeni ülkesi neresidir? Kürdistan neresidir? Derseniz, bu tarihi bir sorundur. Tarihi bir soruna da, çok politik bir cevap vermek biraz oportünizme düşmek olur. Benim de öyle bir niyetim yok. Fakat Ermeni halkını severiz. Ermeni halkı gelirse, ziyaret ederlerse, hatta kalmak isterlerse, onlara elimizden gelen misafirperverliği de sonuna kadar gösteririz .. diyerek, Ermeni sorunu ile ilgili düşüncelerini açıklamıştır. ABD’li Prof. Dr. Michael Gunter ABD’de yapılan bir seminerde Kürt- Ermeni dayanışması konusunda; “… Aynı topraklar üzerinde hak iddia etmelerine ve Kürtlerin sözde Ermeni soykırımının gerçek faili oldukları iddialarından kaynaklanan tarihi düşmanlıklarına rağmen, PKK ile ASALA’nın Türkiye sınırları içinde terör işbirliğinde bulunması çok ilgi çekicidir” dedikten sonra, “….o yıllarda, her nedense bunlar birçok Türk aydınının gözünden kaçmıştı” demiştir .


***

ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 2





ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 2



ASALA’nın Özellikleri
ASALA’nın tutum ve davranışlarına genel olarak bakıldığında tam bir terörü yansıtmaktadır. Yönetimin bütün kademelerinde, terör ve uygulamada terör bu örgütün simgesi sayılmaktaydı. Liderler, birbirlerini öldürüyor, beğenmediklerini tasfiye ediyorlar, öldürtüyorlardı. Bunun dışında, her terör timi sanki yeni bir Ermeni örgütü gibi dünya kamuoyuna tanıtılmak isteniyor, bu yolda her türlü propaganda yapılıyordu. Cinayetleri çeşitli, ismi yeni duyulan örgütler üstleniyordu .
1975 yılında kurulan ASALA’nın politik gelişmeleri iki safhada etkin bir durum almıştır. 1979 yılında Paris Ermeni Konferansı sırasında sağladığı yeni güçlerle kuvvetlenmiş ve 1983 yılında ikiye bölünmüştür. ASALA kurucularından Agop Tarakçıyan, bu terör örgütünün ilk eylemini 16.2.1976 tarihinde Beyrut Türk Büyükelçiliği Başkatibi Oktay Cerit’i öldürmekle gerçekleştirmiştir. 1979 yılına kadar, Filistinlilerin kendi aralarındaki çatışmalara karısan lider Agopyan yaralanmıştır. 1979 yılında Paris’te toplanan Ermeni Konferansı sırasında, Fransa’daki Ermeni teröristlerle
irtibat kurulmuş ve örgüte yeni elemanlar katılmıştır. Bunların içerisinde en ünlüleri Alex Yenikomsiyan ve Monte Melkiyan’dır. 1981 yılında birçok terör olaylarını bu yeni gruplar gerçekleştirmiştir. ASALA, bir taraftan İsviçre’yi, diğer taraftan Fransa’yı tehdit etmeye başlamış, Fransa’daki Yeni Ermeni Direniş Örgütünün Kanada’daki Azad Hayve İngiltere’deki Gaitzer gruplarının ASALA’ya katıldıklarını ilan etmiştir. Terörün büyük bir etkinlik ve yaygınlıkla devam ettiği bu yıllar içinde merkez kadrosunda ihtilaflar başlamış ve özellikle ASALA’nın masum insanlara da yönelmiş terör eylemleri, çeşitli kamuoylarında tepkiler nedeniyle durumlarını sarsmıştır. İsrail’in Lübnan’ı işgaliyle ASALA yöneticileri, Filistinlilerle birlikte Lübnan’ı terk etmek zorunda kalmış ve örgüt Temmuz 1983 tarihinde ise ikiye bölünmüştür. Agop Agopyan Grubu: Yunanistan ve Ortadoğu’ya yerleşmiştir. Türk ve yabancı, masum kadın ve çocuk ayırımı yapmadan teröre devam etmiş, Orly katliamı gerçekleştirmiş ve saldırılarını sürdürmüştür. Bölünmeden sonra, 2. grup Batı Avrupa’da, ASALA Devrimci Hareketi ismini almıştır. Daha ılımlı ve terörde sadece Türk hedefleri esas alan bir tutum izlemiştir. Bu hareketin liderlerinden biri, Monte Melkonyan diğeri Ara Toranyan’dır. Toranyan, Paris merkezli Ermeni Ulusal Hareketi adlı grubun liderliğini yapıyordu. Bu grup, Orly saldırısını tamamen Faşist bir saldırı olarak nitelemiştir.
LeRRMLpFT90
Melkonyan ise Ermeni mücadelesinin siyasi zeminini oluşturmayı amaçladığını ve mücadelelerinin Ermenileri harekete geçirmek, Türkiye’ye karşı harekete geçmiş diğer güçlerle işbirliğinde bulunmak seklinde iki yönü bulunduğunu ifade etmekteydi. İran doğumlu Melkoyan, ikinci aşamada ittifaklar kurma stratejisini ileri sürmüş, diğer taraftan Agopyan da faaliyetlerini devam ettirmiştir. İzlediği politikalar gereği ASALA’nın amaçları, üç yönlü bir destek sağlamaktadır:
1) Sovyetler – Doğu Bloğu ve Sosyalist ülkeler desteği,
2) Jeopolitik beklentileri bakımından, Türkiye’yi dış ve iç tehdit ve terörle yıpratmayı politikalarının esası sayan Yunanistan, Suriye gibi ülkelerin desteği,
3) Komünist partilerden, dolaylı olarak Hınçak Ermeni terör örgütünden ve sempatizanlarından, karşı görüşlere sahip bulunsalar da Ermeni kiliselerinden sağlanan desteklerdir.
ASALA’nın ilişkileri ise, uyguladıkları stratejiye paralel olarak Türkiye için tehdit ve terörü doğrudan veya dolaylı şekilde uygulamaya çalışan Ermeniler dışı terör örgütlerine öncelik verilmek üzere düzenlenmiştir. Bunlar 1975 -1980 dönemi içinde Filistin Kurtuluş Örgütü, Komünist partileri eylem grupları ve bazı devletlerin gizli örgütleridir. 1980 yılında Nisan ayında Sidon/Lübnan’da yapılan PKK ile ortak eylem anlaşmasıyla, ASALA ilişkilerini genişletmiştir . Bu yolla, aynı amaçları ve benzer yapı/görüşleri paylaşan ASALA ve PKK arasında görüş ve eylem birliği kurulmuştur. 1983 yılından sonra başlayan evrede ise ASALA ilişkileri Monte Melkonyan’ın stratejisine uygun şekilde gelişmiş, Türkiye içinde terörün uygulanmasına ağırlık verilerek, bu stratejiyi doğrudan veya dolaylı şekilde eylemleştirecek imkan ve kabiliyette bulunan her örgütle ilişkiler kurulması esas alınmıştır. Bunların başında yine PKK ve benzeri kuruluşlar ile TKP ve diğer komünist örgütler gelmektedir. ASALA’nın en önemli ve resmi yayın organı Hayastan’dır. Ayrıca, Hay-Baykar – Armenia – Londra’da yayınlanan Kaytzer adlı dergiler de yayın organlarının başında gelmektedir. ASALA ilk radyo yayınına 1981’de Beyrut’ta başlamış, Lübnanlı Ermenilerin Sesi adı altında günde bir saatlik yayınlar yapmıştır. Bunların dışında ilişkili olduğu ülkelerin haberleşme araçları ve kamu iletişim sistemleri de ASALA’ya yayın yönünden destek sağlamıştır .
ASALA’nın temel stratejisi, dünyadaki ilerici Ermeni hareketlerini bir noktada (Lübnan’da) toplamak ve bir merkezden yönlendirmektir. Kısaca, ilerici Ermeniler ASALA çatısı altında birleşecek ve ASALA Halk Hareketini başlatacaktır. Bu suretle, Ermenilerin ilerici güçleri, birbirleriyle resmi işbirliğine girebilecekler ve güçlerini birleştirebileceklerdir .
ASALA stratejisinin bu bölümünü 1981 yazında, dünyadaki tüm ilerici Ermenileri Lübnan’da toplantıya çağırmakla uygulamaya çalışmıştır. Stratejinin ikinci bir aşaması da, bu güç birliğinin sosyalist hükümetlerinde yardımıyla terörü yayarak, savaş dönemini başlatmasıdır. Ermeni terörü, Ortadoğu’daki kurtuluş mücadelelerinin bir parçasıdır ve Türkiye’nin bütünlüğüne yönelmiş her hareketle bütünleşebilir. Bu stratejinin sonucu olarak yukarıda da belirtildiği üzere ASALA-PKK işbirliği meydana gelmiştir .
ASALA’nın Faaliyetleri
ASALA aldığı destek ve işbirliği ile yurtiçi ve yurtdışında birçok kanlı eylem gerçekleştirmiştir. Her ne kadar verilen rakamlar kaynaklara göre değişik ise de yetkililere göre 1973-1984 arası Ermeni teröristleri 34 Türk diplomatını ve yakınını katletmiş ve ateş hatları içinde olmaktan başka hiçbir suçu olmayan 300 kişiyi yaralamıştır. ASALA tarafından yurtiçinde gerçekleştirilen eylemlerden bazıları aşağıda sunulmuştur:
29 Mayıs 1977’de İstanbul Yeşilköy Havaalanı’na ve Sirkeci garına patlayıcı madde atılması (4 ölü ve 31 kişi yaralı, saldırıları Aşırı Ermeni Hareketleri Örgütü üstlenmiştir).7 Ağustos 1982’de 3 Ermeni teröristin, Ankara Esenboğa Havaalanına silahlı, bombalı saldırı düzenlemesi ve katliam yapması (Otomatik silahlarla ve bombalarla orada bulunanlara saldıran teröristler, 3’ü emniyet görevlisi olan toplam 9 kişiyi öldürdüler ve 72 kişiyi yaraladılar. Levon Ekmekçiyan isimli terörist yakalanmıştır)16 Haziran 1983’de Kapalı Çarşı’daki bombalama eylemleri (2 ölü, 21 yaralı), 3 Eylül 1984’de Topkapı Sarayı yakınlarında bir araca yerleştirilmek istenilen bombanın erken patlaması sonucu, eylem yapmak için İstanbul’a gelen ASALA militanı iki Lübnanlı Ermeni’nin ölümü . Bu eylemlerden bir kısmı ve aşağıdaki tabloda sunulmuştur.
Eylem Tarihi                      Eylem Yeri
22 Ekim 1975                       Viyana
24 Ekim 1975                       Paris
16 Şubat 1975                     Beyrut
29 Mayıs 1977                  İstanbul
9 Haziran 1977                  Roma
2 Haziran 1978                  Madrid
12 Ekim 1979                      Lahey
22 Aralık 1979                      Paris
31 Temmuz 1980               Atina
17 Aralık 1980                   Sidney
4 Mart 1981                        Paris
9 Haziran 1981               Cenevre
24 Eylül 1981                    Paris
28 Ocak 1982            Los Angeles
8 Nisan 1982                   Ottowa
4 Mayıs 1982                  Boston
7 Haziran 1982              Lizbon
7 Ağustos 1982 Esenboğa Havaalanı
27 Ağustos 1982         Ottowa
9 Eylül 1982                Burgaz
9 Mart 1983                Belgrat
16 Haziran 1983        İstanbul
14 Temmuz 1983      Brüksel
15 Temmuz 1983        Paris
27 Temmuz 1983       Lizbon
30 Nisan 1984           Tahran
21 Haziran 1984        Viyana
ASALA ağırlıklı Ermeni terörizminin 1973 ile Mart 1984 dönemi arasında takip ettiği seyir şöyledir. Coğrafi olarak terörist eylemler 4 değişik kıtada oluşmuştur: Kuzey Amerika, Asya, Avustralya ve büyük bir çoğunluğu Batı Avrupa. Toplam sayısı 182 olan eylemlerin ülkelere göre dağılımı aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Ülke                   Eylem Sayısı                       Ülke              Eylem Sayısı
Fransa                       37                              Kanada                      4
İsviçre                       25                            Yunanistan                    4
İtalya                        20                              Batı Almanya                4
Lübnan                    17                               Hollanda                      2
ABD                         15                                Portekiz                      2
Türkiye                   13                            Avusturya                      1
İspanya                  11                            Avustralya                      1
Irak                         1                                  İran                           7
SSCB                      1                                Belçika                         6
İngiltere                5                           Bulgaristan                       1
Danimarka          4                           Yugoslavya                        1

ASALA’nın İlişkileri ve İşbirlikleri
ASALA’nın ortaya çıkısı, kuruluşu ve eylemleri göz önüne alındığında birçok ülke ve örgütle ilişkisinin ve işbirliğinin olduğu görülmektedir. Bu ilişkiler aşağıda ayrı ayrı incelenmektedir.
ASALA – Rusya İlişkisi
monte-melkonian-48
1945 Haziran’ında Sovyetler Birliği, Türklerin Mihver devletlerine savaş açmasından sonra, 1925 tarihli Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşmasını bitirerek Türkiye’den toprak talebinde bulunmuş ve Türkiye ile yeni bir anlaşma imzalamak için iki şart öne sürmüştür:
1) Kars ve Ardahan’ın kendilerine verilmesi,
2) Boğazlar’da Sovyetler Birliği’ne üs sağlanması . Bu isteklerin hemen ardından da Türkiye’ye karşı büyük bir propaganda ve tahrik kampanyasına girişmişlerdir.
Sovyetler Birliği’ndeki Ermeniler için Kars ve Ardahan’ın ilhakının milli bir dava olduğu görüşünü yayan Sovyet ajanları, dünyanın her tarafında Ermeni Komiteleri kurmaya başlamışlardır. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı olan Feridun Cemal Erkin’e göre Sovyetler, İstanbul Başkonsolosluğu vasıtasıyla, Sovyetler Birliği’nin Ermeni kökenli tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kabul etmeye hazır olduğunu bildirmiş, fakat Türkiye’nin manevrasıyla bu çabalar boşa çıkmıştır. Sovyetler Birliği Türkiye’yi NATO’dan ayırmak için hassas bir politika izlemeyi tercih etmişti. Sovyetlerin bu amacına ulaşmak için ASALA’yı aracı olarak kullandığı birçok Türk tarafından sezilmişti. Prof. Yalçın söyle demektedir: “Aynı toprak talepleri bu sefer Sovyetlerce desteklenen teröristler tarafından tekrarlanmaktadır… yani bunu açıkça belirten Ermeni teröristleri, ASALA’yı kastediyorum.
Paul Henze, ABD’de yayınlanan The Fletcher Forum adlı derginin Yaz 1985 sayısındaki Terörizmle Mücadele adlı makalesinin Ermeni terörizmi bölümünde söyle demektedir:
Modern Ermeni terörizmini destekleyenlerin asgari amacı;
1) Türkleri dünya kamuoyunun şiddetli kınamalarına yol açacak şekilde, Türkiye’de barış içinde yasayan küçük Ermeni topluluğundan öç almaya ve başka yerlerde yaşayan Ermenilere karşı, akılcı olmayan eylemlerde bulunmaya tahrik etmektir.
2) Türkiye’nin müttefikleriyle (NATO) olan ilişkilerini gerginleştirmektir. ASALA’nın en belirgin amacı ise; NATO’nun topraklarından bir parça koparıp Sovyetler Birliği’ne katmaktır .
Sovyetler Birliği’nin özellikle yumuşama dönemi diye bilinen 1970’lerde büyük terörist eylemlere girişen ajanları vasıtasıyla bölgede ve Türkiye’de karışıklık yaratmak için her türlü fırsatı kullandığını söylemek de mümkündür. Sovyetlerin, Türk terörist örgütlerine sağladığı destek yanında, Ermeni terörist örgütlerine de yardım etmesi, Türkiye’ye zor anlar yaşatmıştır. Ermeni örgütlerinin terörist faaliyetleri, Ermenistan’ın kurtulması için verilen mücadelenin bir parçası olarak tanıtılmıştır. Ermenilerin Türkiye’ye bir terör kampanyası başlatmak için 60 yıl beklemelerinin sebebi de belki budur. Sovyet Rusya’nın bu konu ile ilişkisi gayet açıktır. ASALA’nın yaptığı taleplere dikkat edildiğinde; KLM, Lufthansa ve Türk Hava Yolları’na karşı giriştiği üçlü saldırıdan sonra yayınladığı bildiride ASALA şöyle demektedir:
“Emperyalizm ve dünyadaki tüm uşakları ve kurumları kahramanlarımızın hedefleri olup, yok edileceklerini bilmelidirler. Öldürmeye ve yok etmeye devam edeceğiz, çünkü emperyalizmin
anladığı tek dil budur.”
Bu ise ASALA’nın Marksist-Leninist terörist bir örgüt olduğunu ve Rusya ile ilişkisinin bulunduğunu göstermektedir. Yukarıda nakledilen görüşlere ve bazı bilgilere dayanılarak Sovyetler Birliği’nin ASALA’yı desteklediğini rahatlıkla iddia etmek mümkündür. Ancak bu hususta kesin delil elde edilmesi mümkün değildir. Zaten gizli, totaliter bir hükümet tarafından düzenlenip, yalnızca KGB ve üst Sovyet hiyerarşisi tarafından bilinen, hiçbir iz bırakmayacak şekilde programlanmış bir iliksinin bundan daha iyi belgelenebilmesi de mümkün değildir. Bu konuda Paul Hemze, Çoğunluğu Lübnanlı Ermenilerin oluşturduğu genç grup, Türkiye’den bir parça toprak koparıp Sovyetlere katmak gibi büyük bir stratejik gayeyi, Sovyetlerin veya müttefiklerinin teşviki olmadan üstlenebilir mi? Bu Ermeniler öldürücü profesyonel yeteneklerini tecrübeli profesyoneller tarafından eğitilmeden geliştirmiş olabilirler mi? Böyle bir eğitim KGB’nin dışında gönüllü olarak nereden gelebilir? Gerekli para nereden gelebilir? demektedir .


****

ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler BÖLÜM 1



ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 1




11 ARALIK 2015



ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler

Ermeni terör örgütlerinin amaçlarının ve bu amaçları gerçekleştirmek için izledikleri yol ve yöntemlerin tarih süreci içerisinde ve 1973–1985 yeni Ermeni terörü döneminde incelenmesi sonucunda, tamamının birer isyan ve terör örgütü olduğu görülmektedir. Bu örgütlerden en önemlisi, Türkiye’ye karşı birçok kanlı eylemi gerçekleştiren ve Ermeni meselesinin diri tutulmasında ve Ermeni milliyetçiliğinin hararetlendirilmesin de kilit bir role sahip olan ASALA’dır. Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu ASALA (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia, Ermenice: Hayastani Azatagrut’yan Hay Gaghtni Banak ), Uluslararası Terör Hareketi’nin bir parçası olduklarını kabul eden, bu mücadelenin de ancak silahlı olarak gerçekleşeceğini ilan etmiş olan bir kuruluştur. ASALA, 20 Ocak 1975’te, Lübnan’da, muhtemelen Bekaa’da kurulmuştur . ASALA terör örgütü amaçlarını, işgal altında olduğunu iddia ettikleri Ermeni topraklarını kurtarmak; birleşik demokratik ve sosyalist bir Ermenistan kurmak; topraklarına döndüklerinde, Ermeni halkına en azından kendi kararını belirleme hakkının tanımasını sağlamak ve sözde katliamın tarihi bir gerçek olarak Türkiye tarafından kabulünü temin ettirerek, Türkiye’yi bu sebeple tazminat ödemeye mahkum etmek olarak bildirilerinde açıklamıştır.
ASALA sol görüşlü bir örgüttü ve Ermeni sorununa Marksist bir bakış açısından yaklaşmaktaydı. ASALA’nın kuruluşunu, Lübnan olaylarına bağlayan, Lübnan’daki Filistin Kurtuluşu örgütlerinin faaliyetleri içerisinde gören, onlardan esinlenerek ortaya çıktığını savunan görüşler olduğu gibi, birkaç Ermeni’nin bir araya gelerek kurduklarıyeni bir terör örgütü olduğu ve bu örgütün kısa zamanda dönemin en çarpıcı, en etkin terör olaylarını meydana getirdiğini iddia edenler de bulunmaktadır. Bütün bunlar,ASALA’nın kuruluşunu tam olarak açıklamaktan uzaktırlar. ASALA’nın bir örgüt olarak ortaya çıkması şartları bilinmeden ve doldurmuş olduğu boşluk yeterince açıklığa kavuşturulmadan mevcut tereddütler daha uzun zaman devam edecektir. ASALA kurulduğu dönemde George Habbas’ın FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, 1967’de kurulmuş Marksist nitelikli bir örgüt)’si ve FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü)’den geniş ölçüde lojistik destek ve eğitim almıştır. Lübnan’daki otorite boşluğu, ASALA’nın yaşama geçmesi açısından önemlidir. Habbas’a bağlı Filistinli gerillaların, El-Fetih ve Suriye istihbarat denetimindeki El-Saika gerillalarıyla birlikte 1970’li yıllarda Kırım’daki Simferepol Rus Askeri Akademisi’nde eğitildikleri, teorik eğitimlerinin ise KGB ve Sovyet askeri istihbarat örgütü GRU tarafından FKÖ Moskova temsilcisi Hikmet Abu Zaid gözetiminde verildiği hatırlanıldığında, ASALA’ya kuruluş aşamasında Moskova – Sam üzerinden Habbas aracılığıyla verilen desteğin önemi daha iyi anlaşılacaktır .
Ermenilere göre, organize Ermeni terörist kampanyası ilk olarak 1975 yılında başlatılmıştır. Arapça çıkan Al-Majallah gazetesinde yer alan bir röportajda ASALA temsilcilerinden biri, örgütünün giriştiği ilk eylemin, 1975 yılında Dünya Kiliseler Birliği’nin Ermenileri Amerika’ya göç etmeye teşvik eden Beyrut’taki bir bürosuna yapıldığını söylemiştir. 1980’de Beyrut’ta yayınlanan bildiride ASALA’nın Ermenistan’ı kurtarmak uğruna giriştiği devrimci hareketin 5. yılını kutladığı belirtilmektedir. Bu örgütün ilk terörist kampanyası 22 Ekim 1975’te Viyana’da Türkiye’nin Avusturya Büyükelçisi Danis Tunalıgil’in öldürülmesi ile başlamaktadır. 24 Ekim 1975’te Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve makam şoförü Talip Şener öldürülür. Saldırıyı ASALA üstlenir.
Asala’nın Amaçları ve Hedefleri
Ermeni örgütlerinin genelinde mevcut olan 1915’te meydana gelen Zorunlu iskan olayının soykırım olarak algılanması ve bunun intikamının alınması fikri ASALA’da da bulunmaktadır. Ayrıca, bu sözde soykırım iddiasının uluslararası kamuoyunda kabul görmesi için şiddet ve terör eylemleri ile konuyu sürekli gündemde tutmayı amaçlamışlardır . ASALA, 1981 yılı sonunda açıkladığı siyasi programıyla amaçlarını ve hedeflerini dünya kamuoyuna yayınlamıştır. Buna göre, ASALA’nın amacı: Demokratik, sosyalist ve devrimci bir hükümetin önderliğinde birleşmiş bir Ermenistan’ın kurulmasıdır. Burada tanımlanan hükümetin neresi olduğu da açıkça anlaşılmaktadır. Sovyetler Birliği ve sosyalist devletlerden her türlü yardım istenilmekte ve Sovyet Ermenistan’ı halkın uzun savaşı için bir üs olarak kabul edilmektedir. Siyasi programda düşmanlar, iki grupta toplanmaktadır. Bunlardan birincisine “yerel gericiler” denilmektedir ki, bunlar ASALA karşısında yer alan veya yanında bulunmayan Ermenilerdir. Taşnak da bu grupta yer almaktadır. İkinci düşman grup ise, uluslar arası emperyalizmin desteklediği Türk emperyalizmi olarak gösterilmektedir. ASALA, Ermeni topraklarının(!) kurtarılması için temel yolun, devrimci şiddet eylemlerinden geçtiğini kabul ve ilan etmektedir. Programına göre; ASALA, üstün sınıfların hegemonyasını reddedenleri destekleyecek ve uluslararası devrimci hareket içinde koalisyonlar kurup güçlenmesine çalışılacaktır.
Bunun için şiddet ve terör vazgeçilmez yöntemdir .

ASALA’nın Örgüt Yapısı

2000px-ASALA_logo.svg
Gizlilik ilkesine çok önem veren terör örgütlerinden biri olan ASALA’nın kurucu ve lideri, Agop Agopyan olarak tanınmasına rağmen, gerçek adını örgütün üst düzey yöneticilerinin bile tam bilmediği, Vahram Vahramian, Mihran Mihrian, İran İrmian gibi takma adlar kullanan; yandaşlarınca Mücahit olarak da çağrılan (yardımcısı Mellonian tarafından bile gerçek adı bilinmeyen) muhtemelen Lübnan Ermenilerinden olan bir teröristtir. Örgütün yapısı, geleneksel Ermeni terör örgütleri modeline uygundur. Lübnan Merkez Komitesi, örgütün üst yönetimini üstlenmiştir . 
Örgüt, merkez komiteye bağlı komuta grupları biçiminde örgütlenmekte dir. Komuta merkezleri ise siyasi ve askeri merkezler olmak üzere iki ana bölüme ayrılmakta, siyasi merkezlerde çalışanlar ülke ve bölge sorumluları olarak görevlendirilmektedirler. Bölgeler komuta bölümlerine ayrılmakta, her bölümün önderi bölge sorumlusuna, bölge sorumlusu da piramidin en üst noktasında bulunan ülke sorumlusuna, ülke sorumlusu ise doğrudan merkez komiteye bağlı çalışmaktadır. Siyasi merkezlerde çalışanların, ASALA’nın örgütsel yapılanması içinde askeri; merkez ve askeri kanatla doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır. Askeri merkezler de yine komuta gruplarına bölünmüşler ve doğrudan merkez komiteye bağlı hücreler biçiminde örgütlenmişlerdir. Hücreler genellikle iki veya dört kişiden oluşmaktadır. Hücreler, merkez komitenin bilgi ve isteği doğrultusunda bir ülkeye sızmakta; siyasi merkezlerle, merkez komitenin bilgi ve isteği doğrultusunda ilişki kurabilmektedirler. Bazen, aynı ülkeye birbirinden habersiz ve aynı eylem yapmak üzere birden fazla hücre de sevk edilebilmekte; ancak siyasi merkez eylemler konusunda önceden bilgilendirilmemektedir . Siyasi merkezler, propaganda çalışmalarında açık ve kapalı olmak üzere iki ayrı yol izlemekte; açık uygulamalarda siyasi merkez, kanuni sınırları içinde ve genellikle öğrencileri kullanarak, dergi, broşür, gazeteler yayınlamakta, toplantı, konferans, seminer ve yürüyüşler düzenlemektedirler. Ayrıca siyasi merkezler, kendi bulundukları ülkelerde, ideolojik yakınlığı olan örgütlerle açık veya kapalı ortak bir platform oluşturma; bulundukları ülkede kamuoyu oluşturmada yararlı olabilecek kişilerle (gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, tarihçiler, öğretim üyeleri, milletvekilleri), meslek kuruluşu temsilcileri, sendikacılar vb. ile birlik çalışması yapmaktadırlar. Siyasi merkezin bir başka görevi ise önemli eylem ve çalışmaları yapabilmek için mali finans kaynakları bulmaktır.
Askeri cenah, merkez komitenin belirlediği eylemleri gerçekleştirmek için, ya eylemden hemen önce eylemin yapılacağı ülkeye gitmekte ya da yeterli ve güvenli saklanma ve barınma yerleri varsa, daha önceden o ülkede eyleme hazır beklemektedirler. Fransa ve Yunanistan bu tür güvenilir ülkelerin başında gelmektedir. Buralarda örgüte ait daimi hücre evleri bulunmaktadır. Buralarda yapılacak eylemlerde, eylemin önderleri genellikle örgüt merkezinden gelmektedir. Barınma ve saklanma imkanı olmayan ülkelerde ise, vurucu timler, eylemi yaparak hemen geri dönmektedirler .
Asala’ya Bağlı Hücreler
Aşağıda isimleri sıralanan hücreler 1980–1981 döneminde Avrupa’nın değişik ülkelerinde Türk Dışişleri ve Türk kuruluşları gibi (THY vb.) yerlere yapılan eylemlerin
sorumluluklarını üstlenmişlerdir.
1) Şehit Refti Balian Komando Grubu,
2) Kara 24 Nisan Komando Timi,
3) Geourgen Yanikian Komando Grubu,
4) Yanikian ve Sasunian Komandoları,
5) Avrupa 21. Komando Grubu,
6) Ermeni Adalet Komitesi,
7) Antranig Pasa Komandoları,
8) Aleks Yenikomeshian Komando Grubu,
9) Shahan Natali İntihar Komando Timi,
10) Şehit Agop Darakcian Komando Timi,
11) Yeghid Kesisian İntihar Komando Timi,
12) 24 Eylül İntihar Komando Timi
ASALA’ya Bağlı Paravan Örgütler
ASALA, Ermeni davası ile ilgili olarak ne kadar ciddi olduklarını, dünya kamuoyu nezdinde sahip olunan desteğin boyutlarını mübalağa etmek ve terör olaylarını inceleyen güvenlik güçlerinin yanıltmak amacıyla değişik adlarla paravan terör örgütleri kurmuşlardır. ASALA’nın kurduğu paravan örgütlerin en çok bilinenleri:
1) 3 Ekim,
2) 9 Haziran,
3) Orly,
4) Ermenistan Gizli Ordusu,
5) Yeni Ermeni Direnişi,
6) Fransa Eylül Örgütü,
7) 15 İsviçre Grubu,
8) Kızıl Ermeni Ordusu,
9) Dünya Cezalandırma Teşkilatı,
10) 28 Mayıs,
11) Ermeni Milli Komitesi,
12) Ermeni Halk İhtilal Harekatı,
13) Kıbrıs Ermenilerini Mücadeleye Çağırıyor,
14) Kıbrıs Ermeni Rum Teşkilatı
Bu örgütler ASALA eylemcilerini sıkıştıran ülkelere gözdağı vermek görevini de üst lemislerdi. Örneğin, Orly ve Fransa Eylül örgütleri sadece Fransa’ya, 9 Haziran örgütü ise İsviçre’ye yönelik eylemler yapmışlardır.
9 Haziran Örgütü’nün de ASALA’nın paravan kollarından biri olduğu, 12 Ekim 1980’de Londra’da kesin olarak ortaya çıkmıştır. İngiliz polis teşkilatı Scotland Yard, Türk turizm ofisini bombalayan ve ASALA Antranik Paşa grubunun üstlendiği eylemde kullanılan bombalarla, 10 dakika sonra İsviçre Leicester Square turizm ofisine yapılan ve 3 Ekim örgütünün üstlendiği eylemdeki bombaların aynı kişi ya da kişilerce yapıldığını ortaya çıkarmıştır .

****

8 Ocak 2017 Pazar

Ermeni Başsavcı’nın talebi!


Ermeni Başsavcı’nın talebi!


 Arslan TEKİN
12.07.2013 


Ermeni Başsavcı’nın talebi! - 
Arslan TEKİN 
arslantekin53@yahoo.com

Hüseyin Çelik’in  “Görenlerin Gözü ile Van’da Ermeni Mezâlimi”  kitabı elimdeydi. Gözüme bir haber ilişti. Ermenistan Başsavcısı Türkiye’den “kaybedilmiş”  
topraklarını istiyormuş.Başsavacı Agvan Ovsepyan, diyesiymiş ki: “Türkiye’de kalan kilise ve araziler Ermenistan Kilisesi’ne iade edilmeli. 
Ermenistan Cumhuriyeti ise kaybedilen toprakları geri almalı. Bu talepler yasal zeminde olmalı.” Sadece Türkiye’den değil Azerbaycan’dan da toprak istiyor 
Ermenistan Başsavcısı: “Ermenistan’ın hem Türkiye hem de Azerbaycan’la (Nahçivan bölgesi) arazi problemi var. Bunun halli için bütün hukukî delillerle birlikte bir dava dilekçesi hazırlamalı, Birleşmiş Milletler’e ve uluslar arası mahkemelere sunulmalı.” Başka ne istemiş Agvan Ovsepyan:  “Soykırım kurbanları”nın torunlarına kesinlikle maddî tazminat verilmelidir! “Soykırım”  ve Türk-Ermeni ilişkileriyle ilgili kanunî düzenlemeler için Ermeni hukukçular harekete geçmelidir!Toprak talebini zaten Taşnak Partisi, başka yetkililer de sık sık dile getiriyorlar. Türkiye’de  “Hepimiz Ermeni’yiz”  grubu vardır biliyorsunuz... 

Neo-İslâmcı kanattan da büyük destek alırlar. Kendilerine  “ Nefret Söylemcileri ” adını vermiş kanun dışı kuruluş” “ Hepimiz Ermeni’yiz ” grubunun tetikçisidir; önüne gelene saldırır. “ Soykırım olmamıştır.” deseniz, hemen sizi “Ermeni’den nefret eden ırkçı!” diye yaftalarlar ve dünya âleme duyururlar. (Asıl “ ırkçı ” kendileridir. )

Her şeyi tek taraflı düşünürler ve bir “ırk” için size, akla hayale gelmedik ithamlarda bulunurlar. O kadar şımarıklar ki, kimse onlara söz söyleyemez, “Yahu sizin bu kuruluşunuz kanunî midir; nasıl insanları yaftalarsınız?!” diye soramaz. Soranlar kendilerin mahkemede bulurlar. Benim başıma geldi. Birincisi savcıdan döndü. 

Çok inatlar... Savcının mütalaası, “ Söz hakkının katmedilemeyeceği ”ni ortaya koyduğu hâlde, hemen itiraz ettiler ve mahkemeye koştular. 

“ Türk” ten nefret etmeyenler onların nazarında “ düşman ” dır.Şunun için yazıyorum, Ermenistan Başsavcısı’nın, kanıksadığımız talepleri, bizdeki “Hepimiz Ermeni’yiz” grubunu cesaretlendirecektir ve yeni atışlar başlatacaktır.

Ermenistan Başsavcısının, bu konuşması “ Soykırım ” dedikleri 1915 yılının 100. yıldönümü hazırlıkları için yapılan toplantıda söylediğini hatırlatayım.
Hüseyin Çelik’in “ Görenlerin Gözü ile Van’da Ermeni Mezâlimi”ni “ Nefretçiler ” okusunlar!Hüseyin Çelik, bildiğiniz isim. Ak Parti’nin genel başkan yardımcısı. 
Asistanlığında, doğduğu yerde Taşnak çetelerinin katliamına şahit olanları dinlemiş ve bir belge kitap ortaya koymuş. 

Daha ön sözde “ Ermeni meselesi 19. asrın 2. yarısından itibaren önceleri ‘Şark Meselesi’, daha sonra da doğrudan Ermeni meselesi olarak gündemimize girmiş veya getirilmiştir.” der. Fazla söze gerek yok.  AKP’nin politikasına ne derece uyar bilmiyorum, Hüseyin Bey, kitabını Ermenistan Başsavcısına göndermeli! 

(Cedit Neşriyat, 0312 426 66 16).  
Kaynak: Ermeni Başsavcı’nın talebi! 
Arslan TEKİN 



http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ermeni-bassavcinin-talebi-27440yy.htm

****