Kara Haç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kara Haç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ocak 2016 Cuma

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 4





ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA  BÖLÜM 4




   İngiltere, Rusya'nın kendi çıkarlarını tehdit edecek sekilde gelismesine mani olmak için Osmanlı Devleti'ni Rusya'ya karsı desteklemesi, 1783 yılından 1877-1878 Osmanlı-Rus Savasına kadar sürmüstür. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Pasa'nın isyanına karsı 1838’de imzalanan ve siyasi/ekonomik açıdan handikapları olan " İngiliz Ticaret Antlasması" ile ngiliz açık pazarı haline gelen Osmanlı Devleti, Rumlarla Ermenilerin bu fırsattan istifade ederek güçlenmelerine ortam hazırlamıstır. 21 

1870'li yıllarda degisen Avrupa'nın siyasi yapısı, ngiltere'yi de degistirmiş ve İngilizler 1877-1878 Osmanlı-Rus Savası sonunda imzalanan Ayastefanos ve Berlin antlasmalarından sonra, Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlügünü savunmaktan vazgeçerek, onu parçalama ve bu topraklar üzerinde kendisine baglı devletler kurma politikasını benimsemistir.22 

İngiltere'nin Osmanlılarla ilgili siyasetinin degismesindeki önemli diger bir neden de, Ermeni meselesinin Avrupa'da, 1880 yılından baslamak üzere, 
ön plana çıkmaya baslamasıdır. Rusya'nın, Osmanlı Devleti'ne karsı tecavüzkar hareketlerine tek basına direnemeyecegini ve kendi çıkarlarını gözetemeyecegini gören İngiltere, Ermeni meselesini fiilen kabul etmis, bu yolda ilk adımı da hemen atmış ve Osmanlı hükümetini tehdit ederek, Rusya'ya karsı üs olarak 
kullanmak üzere Kıbrıs'ı almıstır. Bunun yanında, Dogu Anadolu'daki eyaletlerde yasayan Hıristiyanların lehine ıslahat yapılması konusunda Osmanlı Devleti'nden taviz de koparan ngiltere, böylece Ermeni meselesini adeta İngiliz meselesi haline dönüstürmüstür. 

21 Nazım Pasa, Ermeni ... s. XVI-XVII 
22 Nazif Öztürk, Azınlık Vakıfları, Ankara, Altınküre Yayınları, 2003, s.107 


Ermenilerin Osmanlı Devleti'nden ayrılmak ve bagımsız bir devlet kurmak gibi bir niyetleri Osmanlı-Rus Savası'ndan önce bulunmadıgı halde, Ruslar, Ayastefanos Antlasması'na Ermeni meselesini de dahil etmislerdir. 

İngiltere'de, Ermenilere sormaya gerek görmeden Kıbrıs Antlasması'na Ermeni meselesini ilave etmis, ngiltere, bagımsız bir Ermenistan'ı, bunun Rusya'yı zor durumda bırakacagını ve Osmanlı Devleti'nin de ilerlemesine mani olacagını düsünerek desteklemistir.23 

Ayrıca, “1915-1916 yıllarında Osmanlı mparatorlugu'nda Ermenilerin Durumu" ile ilgili bir kitap (Mavi Kitap; yazarı Lord Bryce, derleyicisi Arnold Toynbee), 1916 yılında ngiliz Hükümeti tarafından yayınlanmıstır. Bu kitapta Osmanlı topraklarında yasayan 1.800.000 Ermeni’nin üçte birinin göç esnasında öldügü belirtilmektedir. Asılsız temeller üzerine kurulan kitabın içerigi ve dayanak noktalarıyla ilgili halen tartısmalar devam etmektedir.24 

İngiltere parlamentosunun da onayına sahip bu kitabın savaş propagandası için yayınlandıgı Toynbee tarafından daha sonra itiraf edilmistir. Prof. Dr. Hikmet Özdemir, "Arnold Toynbee'nin Ermeni Sorununa Bakısı" adlı kitabında, Toynbee'nin 23 Haziran 1916'da Oxford Üniversitesi'nden Prof. Margloioth'a yazdıgı mektubu yayımlayarak; Mavi Kitap'ın "Daha dogarken ne kadar çürük oldugunun bizzat yazarı tarafından itirafı" oldugunu dile getirmistir Toynbee'nin yazdıgı mektup söyledir: Sayın Profesör Margoliouth; 1915'te Ermenilerin gördügü muameleyle ilgili belgelerden olusan kapsamlı bir derleme için yazdıgım giriş yazısını ilisikte gönderiyorum. Vakit ayırıp göz atarsanız ve gerçekler hakkında göze batan hatalı bir ifade veya yanlıs, noktalar varsa afise etmenizi rica ediyorum. Benim konu hakkındaki bilgimin büyük bölümü pek saglam 
degil ve ikinci agızdan edinilmiş bilgilerden olusuyor. Bu ricayla sizi rahatsız etmekte tereddüt ettim, ancak belgeler 'Devlet Mavi Kitap'ı olarak 
yayınlanacak, onun için de yayınlanırken tarihsel dogruluk tasındıgından emin olmamız çok önemli.25 

23 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Ankara, Devlet Arsivleri Genel Müd., 1995 
24 Bilal N. Simsir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Ankara, Bilgi Yayınevi, 2006. 
25 Hikmet Özdemir, Arnold Toynbee'nin Ermeni Sorununa Bakısı, Türkiye Bilimler Akademisi, 27 Ocak 2005, s.59. 



2.3.5.3. Fransa'nın Politikası 


Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa'ya 1535’te tanıdıgı kapitülasyon ayrıcalıgı ile baslayan ticari ve siyasi münasebetler, 1740 kapitülasyonları ile genisletilerek devam etmistir. Öte yandan, Fransa, 1683 kinci Viyana Kusatması sırasında, Avusturya'ya yardım ederek, pozisyonunu açıkça ortaya koymustur. Daha sonra Napoleon Bonapart'ın ilk maglubiyetini aldıgı Mısır Seferi, bunun devamı olmustur. Ancak, Rusya ile savasları sırasında Osmanlı Devleti'yle dost görünmeye çalısan Fransa, 1807 tarihinde Rusya ile anlasınca, yeniden dostluga yakısmayan bir tavır içine girmistir.26 

Osmanlı Devleti'ndeki Katoliklerin koruyuculugunu da üzerine almış olan Fransa, Kırım Savası'na sebep olan Kutsal Yerler Meselesi'nde önemli bir rol oynamıstır. 

Almanya'ya karsı maglubiyetini hazmedemeyen Fransa, 1878 Berlin Kongresi'nde Almanya ile ihtilafa düsen Rusya ile yakınlasmaya baslamıs, 

İngiltere ile de görüş ayrılıklarını çözümledikten sonra bu üç devlet, Osmanlı Devleti'nin parçalanmasına yönelik ortak gayret sarf etmeye baslamıslardır. 
Bu bölme ve parçalama planlarında Fransa'nın rolü bir hayli aktif olmustur. 1830'dan 1921 yılına kadar, Orta Dogu ve Akdeniz'deki dengeyi, Ermeni meselesinde oldugu gibi, sun'i bir sekilde ortaya atarak muhafazaya çalısan Fransa, bu arada Anadolu'nun isgaliyle, bu topraklarda kendi siyasi 
nüfuzunu da artırmaya çalısmıstır.27 

2.3.5.4. ABD’nin Politikası 

ABD'nin Ermenilere ilgi duyması, karakteristik olarak dagınık bir halde yasayan Ermeniler için yeni bir ufuk açmış ve Ermenilerin Yeni Dünya’yla daha sıkı irtibata geçmesini saglamıstır. Amerikan-Ermeni yakınlasmasının tabii bir sonucu olarak da, 19. yüzyıldan itibaren Anadolu'dan ABD'ye toplu Ermeni göçleri baslamıstır. 

26 Nazım Pasa, Ermeni ... s. XVIII-XIX 
27 Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız liskileri III (1920-1922). Ankara, T.C. Basbakanlık Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü,Osmanlı Arsivi Daire Baskanlıgı, Yayın No:66, 2004. 


Bu göçler, 19. ve 20. yüzyıl boyunca devam  etmiş böylece ABD'de özellikle Türk-Amerikan iliskilerinde ortaya çıkan siyasi bunalımlara sebep olan hatırı sayılır bir Emeni toplulugu olusmustur. 28 


ABD, ekonomik çıkarlarını ön planda tutarak Ermeni sorununa yaklasmıstır. 1780'lerden itibaren Anadolu ve Ortadogu topraklarının kaynak zenginligi ve pazar niteligi, ABD’ye cazip gelmistir. Birlesik Devletlerde çok uluslu bir yapı oldugundan, birlestirici unsur olarak " Hıristiyanlık " olgusu düsünülmüstür. 

1820'den itibaren ABD, misyonerleriyle girdigi Osmanlı ülkesine, önceleri ngiliz Büyükelçiliklerinin vasıtasıyla daha sonra 1830'da Osmanlı Devletiyle yapmış 
oldugu antlasmayla ticari faaliyetleriyle girmistir. 

Washington ile stanbul arasında yapılan 7 Mayıs 1830 ‘da yapılan antlasmayla, kapitülasyon hakları ABD'ye de verilmistir. Antlasmanın 3. maddesiyle belirlenen husus ile Amerikan tüccarları Türkiye'de simsarlar kullanma hakkına sahip olmuş ve bu simsarların her milletten olması kosulu ile de ABD tarafından Türkiye Ermenileri isin içerisine dahil edilmistir. Kendi ticari planı olarak ABD, Anadolu'da kıyı kesimlerde Rumlardan, iç kesimlerde de Ermenilerden faydalanmıstır. 

Bunun tabii sonucu olarak da, Anadolu'da zengin bir Ermeni burjuvazisi ortaya çıkmıstır. Bu grubu, yine Amerikalı misyonerlerin yapmış oldukları etkin çalısmalar neticesinde egitimli bir Ermeni kitlesi eklenince, söz konusu yapılanma artık hasta adam olarak 19. yüzyılda çesitli siyasi bunalımlar yasayan Osmanlı İmparatorlugu için önemli sorunları da beraberinde getirmistir. 

Amerikalı misyonerler, 1840'larda sadece Suriye'de yıllık 6.000.000 sayfanın üzerinde kutsal kitap basımı ve dagıtımı gerçeklestirmistir. 

1893 yılına kadar Türkiye'de 624 okul, 436 ibadethane açmıslardır. Bu tarihte 
Türkiye'de 1317 misyoner görev yapmaktaydı. 1893 yılına kadar Türkiye'de 3 milyon İncil, Yaklasık 4 milyon da degisik kitap dagıtılmıstı 

28 Senol Kantarcı, Sedat Laçiner ve digerleri, Ermeni Sorunu El Kitabı. Ankara, Ankara Ün. Basımevi, 2003, s.13-16. 


2.3.6. Ermeni Tehciri 

Osmanlı Devleti’ni aralarında paylasmayı düsünen Rusya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin kıskırtmalarıyla Ermeniler harekete geçmis, komiteler ve dernekler kurarak bagımsız bir Ermenistan olusturma çabasıyla, savunmasız masum birçok Türk’ü öldürmüslerdir. 29  Öyle ki, Kars, Van, İzmit, Erzurum, Bitlis ve diger Osmanlı vilayetlerinde akıl almaz gaddarlıkla gerçeklestirilen katliamlar,30,31 isgalci Rus komutanları bile tiksindiren boyutlara erismistir. 
I. Dünya Savası sebebiyle Kafkas cephesinde bulunan Osmanlı ordularına Ermeniler ihanet etmis, Van, Kars ve Erzurum gibi Osmanlı sehirlerinin Rusların eline geçmesine yardımcı olmuslardır. Osmanlı Devleti bir tedbir olarak, savaş boyunca, önce savaş sahasına yakın yerlerdeki Ermenilerden baslayarak mecburi iskan uygulamıstır. 
Daha sonra, Ermeni çetelerinin katliamlara devam etmeleri ve Osmanlı Devleti aleyhine yabancı devletlere bilgi aktarmaları sebebiyle, Katolik ve Protestan 
mezhebinde olanlar ile yetimler, kimsesiz kadınlar ve hastalar hariç olmak üzere, bu nakil diger bütün Ermenileri kapsayacak sekilde genisletilmistir.32 

29 Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri I (1914-1919). Ankara, Arsivleri Genel Müdürlügü,Osmanlı Arsivi Daire Baskanlıgı, Yayın No:49, 2001, s. 254. 

30 Daha Fazla Bilgi çin Bkz: S. Kemal Ermetin, Bitmeyen Soykırım, stanbul, Töre Yayın Grubu, 2003. 

31 Daha Fazla Bilgi çin Bkz: Muhittin Özdirim, Ermeni Meselesi, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı 384, Nisan 2005. 

32 Yusuf Halaçoglu, Ermeni Tehciri, stanbul, Babıali Kültür Yayıncılık, 2007, s.111-113. 


27 Mayıs 1915 tarihli yer degistirme kanunu33 ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan emirler çerçevesinde; Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul'un güney kısmı, Zor ve Urfa sancagına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye'nin dogu kısmı ile Halep'in dogu ve güneydogusuna nakledilmislerdir.34 

Tehcir sırasında, agır iklim sartları, salgın hastalıklar,35 araç/gıda/ilaç yetersizlikleri ve asayisin saglanamaması gibi nedenlerden36 dolayı Ermeniler 
kayıplar vermislerdir. 

Dönemin belgelerine göre tehcire tabi tutulan Ermenilerin sayısı yaklasık 500 bin civarında olup, bunlardan bir kısmı 1918’dan sonra eski yerlerine geri dönmüs, ayrıca önemli sayıda Ermeni nüfusu da Osmanlı toprakları dısındaki diger ülkelere göç etmistir. Bu bilgiler ve Osmanlı topraklarında yasayan Ermenilerin sayısının 1914 sayımına göre 1.294.831 oldugu göz önüne alındıgında tehcir sırasında 1.5-2 milyon civarında Ermeni’nin öldügü iddiaları geçersiz kalmaktadır. 37 

Zorunlu nedenlerden dolayı Ermenilere yönelik olarak gerçeklestirilen bu tehcir olayında Ermenilerin verdigi kayıplar, Osmanlı’nın planlı bir soykırımı olarak nitelendirilmis, hatta Yahudi soykırımı ile esdeger tutulmuş ve Türkiye aleyhinde sürekli kullanılan bir argüman haline dönüstürülmüstür. 

Ermeni meselesi tehcirden daha önce ortaya çıkmış bir problem olmasına ragmen, bu mesele tehcirle birebir ilişkilendirilmek istenilmektedir. 

33 Osmanlı'nın Son Dönemlerinde Ermeniler. Ankara, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Yayın No:94, Editör: Türkkaya Ataöv, 2002, s.111. 

34 http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/tehcir/index.html 

35 Hikmet Özdemir, Salgın Hastalıklardan Ölümler. 1914-1918, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 2005, s.244. 

36 Ömer Lütem, Ermeni Meselesi, 2001, 
http://genelkultur.ansiklopedisi.net/Ermenimeselesi/8403/

37 Hikmet Özdemir ve digerleri, Sürgün ve Göç, Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, XVI. Dizisi-Sayı:101, 2005, s.181 ve 11. 


2.4. Ermeni Terör Hareketlerinin Gelisimi 

Bu kısımda, Osmanlı ile birlikte huzur içinde yasamakta olan Ermenilerin, Osmanlı’ya ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik baslattıgı terör olaylarının gelisimiyle ilgili olarak bilgilendirme yapılacaktır. 

2.4.1. Ermeni Cemiyetleri ve Örgütleri 

Ermeni hareketi, baslangıcından bu yana yöntem olarak siddeti benimsemistir. II. Abdülhamid'e yapılan saldırı Ermeni terörünün bir baslangıcı sayılabilir. 

Bunu, Ermenilerin I. Dünya Savası'nda Osmanlı ordularını arkadan vurmaları ve savunmasız halka katliam uygulamaları takip etmistir. Ermeni zulmünün tanıkları ve belgeleri açık bir sekilde arsivlerde mevcuttur. 

Ermeni milli hareketlerinin olusması ve sistematik hale dönüsmesi 1860 yılına kadar uzanmaktadır. 1860 yılında Kilikya'da "Hayırseverler Cemiyeti", 
"Fedakarlar Cemiyeti", 1870-80 arasında Van'da " Araratlı, Kara Haç , İttihat ve Halas Cemiyetleri", Mus'ta " Mektep Sevenler, Sarklı ve Kilikya " adlı 4 cemiyet kurulmustur.38 Etnik yapıda görünmemesine ve daha çok yardım amaçlı cemiyetler olarak kurulmalarına ragmen bu cemiyetler Ermeniler arasında etnik bilincin uyanmasına zemin hazırlamıslardır. Van'daki “Kara Haç” cemiyetinin kurucusu Mıgırdıç Portakalyan isimli bir Ermeni ögretmendir. 39 Portakalyan, Van'da açtıgı okulunda birçok militan yetistirmis, olaylara karıstıgı Osmanlı hükümeti tarafından belirlenince Van'dan uzaklastırılmıstır. Portakalyan daha sonra, Fransa'ya yerleserek burada ' Armenia' gazetesini çıkarmıstır. “ Kan dökmeden hürriyetin elde edilemeyecegi ” Propagandasını gazetesinde yapmaya baslamıs, bunun üzerine adı geçen gazetenin yurda sokulması yasaklanmıstır. 

38 Parlak, Ermeniler....s.33. 
39 Senol Kantarcı ve digerleri, Ermeni Arastırmaları 1. Türkiye Arastırmaları Bildirileri, II. Cilt, Ankara, ASAM-EREN Yayınları, 2003, s.102. 


1880 Yılında 4 büyük cemiyet "Ermenilerin Mütthetit (Birlesik) Cemiyeti" adı altında birlesmislerdir. Bu yıllarda Erzurum'da "Silahlılar Cemiyeti" ve "Milliyetçi Kadınlar Cemiyeti" kurulmustur. Bu derneklerin amacı; çesitli yerlerde ayaklanmalar çıkarmak, gençleri silahlandırmak, Ermeniler lehine Osmanlı idaresinde degisikler yapmaktı. 

Osmanlı İmparatorlugu, emperyalist devletlerin gözünde yıkılması gereken bir devlet idi. Bu büyük imparatorlugun mirasından her devlet kendisine daha fazla pay alabilmek için çesitli yöntemlere basvuruyorlardı. Bu sebeple, Ermeni milliyetçiliginin uyanmasında kiliseye büyük yardımlar saglamıslar ve çesitli nedenlerle Ermenileri desteklemislerdir. 

Ermeniler 1880'li yıllarda gizli örgütlenmelerini tamamlamıs, 1890'lı yıllarda ise bu örgütlerin arkasındaki devletler tarafından Ermeni isyanları birbiri ardına çıkmaya baslamıstır. Sason Bölgesi'nde (Mus-Diyarbakır yöreleri) çıkarılan olaylarla Müslüman ahaliye karsı yapılan katliamlar bunlara örnek gösterilebilir. Bunlar dısında 1895'te stanbul'da Ermenilerce karısıklıklar çıkarılmış ve 1896 yılında Osmanlı Bankası baskınıyla "Ermeni Terörü" kendini göstermistir. Bu dönemdeki olaylara daha yakından bakılacak olursa asagıdaki gelismelerle karsılasıldıgı görülecektir. 

Tasnak ve Hınçak örgütleri bu yeni terör döneminde aktif bir rol üstlenmis, terör tim ve grupları olusturmuş ve yeni örgütlenme çabalarına psikolojik destek vermislerdir. 
1877 yılında sviçre'de Hınçak Teskilatı kurulmus, bunu 1890 yılında Tiflis'te Tasnaksutyun Örgütünün kurulması izlemistir.40 

Hınçak Örgütü, Rusya'dan Avrupa üniversitelerine okumaya giden zengin ailelere mensup yedi Ermeni genci tarafından kurulmustur. Marksist ideolojiye sahip bu 
örgütün amacı Dogu Anadolu'yu Ermeni yurdu yapmak, daha sonra ran'dan Azerbaycan ve Rus illerine kadar uzanan Kafkas topraklarını ele geçirerek büyük bir Ermenistan Devleti kurmaktı. 

40 Erdal İlter, Türkiye’de Sosyalist Ermenilerin Silahlanma Faaliyetleri ve Milli Mücadelede Ermeniler (1890-1923), Ankara,Turhan Yayınevi, 2005, s.12-13. 

5 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK



..

5 Aralık 2014 Cuma

ERMENİ KATLİAMLARI HAKKINDA GENEL BİR DEĞERLENDİRME



  ERMENİ KATLİAMLARI HAKKINDA GENEL BİR DEĞERLENDİRME



29 Ağustos 1914 tarihinde Ermeni çeteleri tarafından Siverek-Urfa Yüksekyol ve Karacadağ civarında türbe ziyareti sırasında esir edilip canlı hedef yapılarak şehit edilen müslüman Türkler.
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.
Ermenilere sırasıyla, Anadolu'da; "Kara Haç", "Armenakan" ve "Vatan Koruyucuları", Cenevre'de; "Hınçak", Tiflis'te; "Taşnak" komiteleri kurdurulmuştur. Bu komitelere hedef olarak Doğu Anadolu toprakları, amaç olarak ise Osmanlı Ermenileri'nin birliği gösterilmiştir.
Balta ile Katliam:
İzmit'in Kollar köyünden Ermeniler tarafından balta ile katledilen müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen fotoğrafı;

1- Boşnak Malik
2- Abdulmecid oğlu Ali
3- Ali oğlu Seyid (14 yaşında)
4- Ömer oğlu Abdulgani
5- Abdulgani oğlu Mecid
6- Abdullah oğlu Hüseyin
7- Bekir oğlu Yusuf
8- Osman oğlu İsmail

Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.


Bu amaçla kışkırtılan Ermeni komiteleri, ilk olarak 1890 Erzurum isyanını gerçekleştirmiş, ardından da Kumkapı gösterisi, Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, Sasun isyanı, Bab-ı Ali gösterisi, Zeytun ve Van isyanı, Osmanlı Bankası'nın işgali, Sultan Abdülhamit'e suikast teşebbüsü ve 1909 Adana isyan isyanlarını çıkartmışlardır.
Erzincan'da Ermeniler tarafından katledilen Türk çocukları.
Kaynak:Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.
Bu isyanlar sırasında, 1914'de Zeytun'da 100, 1915 Van olaylarında 3000 ve 1914-Erzincan'da Ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını.1915 Muş olaylarında 20.000 Türk, Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir. Ermeni isyan ve katliamları sırasında katledilen Türklerin sayısı belgelere göre 517.955'dir. Olay tarihi ve yeri belli olup da sayı tespiti yapılamayanlarla birlikte bu rakam 2 milyona ulaşmaktadır.
Erzincan'da Ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını.
Kaynak:Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.
Ermeniler, Türk halkına en büyük zararı, Birinci Dünya  10 Şubat 1918'de, Ermeniler tarafından vücutlarının bazı bölümleri baltalarla kesilerek su kuyularına atılmış Türklerin ölü bedenleri.Savaşı sırasında giriştikleri katliamlarla vermiştir. Bu dönemde Ermeniler, Ruslar hesabına casusluk yapmış, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın askerden kaçmış, askere gelip silah altına alınanlar ise silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, "vatana ihanet" suçunu topluca işlemişlerdir.
10 Şubat 1918'de, Ermeniler tarafından vücutlarının bazı bölümleri baltalarla kesilerek su kuyularına atılmış Türklerin ölü bedenleri.
Kaynak:Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.
Erzincan'da Ermeniler tarafından katledilen Türk çocukları.Daha seferberliğin başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, 25 Nisan 1918'de, Subatan'da Ermeniler tarafından öldürülen Türk çocuklar, kadınlar ve karınları deşilerek bebekleri çıkarılan anneler. Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zarar vermişlerdir. Örneğin Van'ın Zeve köyünün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür.


..

31 Ekim 2014 Cuma

TÜRKLER ERMENİLERİ 1890'LARDAN İTİBAREN KATLETMEYE Mİ GİRİŞMİŞLERDİR?





TÜRKLER ERMENİLERİ 1890'LARDAN İTİBAREN KATLETMEYE Mİ GİRİŞMİŞLERDİR?



XIX. yüzyılın ikinci yarısında bir "Ermeni Sorunu”ndan söz edilmeye başlandığını görmekteyiz.

"Ermeni Sorunu" için bir başlangıç noktası aramak gerekirse, bunun 1856 İslahat Fermanı ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve bunun izleyen Ayastefanos Anlaşması ve Berlin Konferansında bulmak mümkündür. Ancak biz, biraz daha gerilere, 1820'lere kadar gitmenin meselenin anlaşılması bakımından daha yararlı olacağı kanısındayız.

Çarlık Rusyası bu dönemde dünya güç dengesinde giderek daha önemli bir devlet olarak ortaya çıkmaktadır. Bu emperyalist güç komşu olduğu Osmanlı Devleti topraklarını bir tür doğal gelişme alanı olarak kabul etmekte olup Osmanlıların sırtından güneye ve güneybatıya yayılmak peşindedir . Nitekim, Yunanistan'ın Osmanlılardan ayrılarak bağımsız olması büyük ölçüde Rusya'nın bu politikası sonucudur. Bu politikanın başta gelen unsurlarından biri de, Rusya'ya göre, Osmanlı hıristiyanlarının hamisi olmaktır. Bu ise, Rusları ortodoks Rumların yanı sıra Gregoryen Ermenilerle de ilgilenmeye sevk etmektedir.

Rusya, Batı'da Balkanlara nüfuz etmeye çalışırken, Doğu'da da Kafkasya'ya inmektedir. Bu gelişme Katkasya'daki Eçmiyazin Ermeni kilisesini Rus tesiri altına sokmaya başlamıştır. Eçmiyazin ise Gregoryen Ermenilerin büyük çoğunluğunun bağlı oldukları dinsel merkezdir.

Eçmiyazin Kilisesi kısa sürede Rus nüfuzuna girmiş, hatta Katolikos Nerses Aratarakes 60 bin kişilik bir Ermeni kuvvetinin başında 1827-28 Rus-İran Savaşına Ruslar safında katılmıştır.

Rusların Osmanlı Ermenilerine sızmaya çalışması da Eçmiyazin Kilisesi aracılığıyla olmuş ve 1844'den itibaren İstanbul Ermeni Patrikhanesindeki ayinlerde Eçmiyazin Katolikosunun adı anılmaya başlamıştır.

Osmanlı hıristiyanlarının hamisi olmaya niyetlenen yalnız Rusya değildir. İngiltere ve Fransa da Osmanlı Ermenilerini protestanlık ve katolikliğe kazanmak amacındadırlar. Bunda başarılı olmaları üzerine 1830'da İstanbulda Etmeni Katolik Kilisesi, 1847de de Protestan Kilisesi kurulmuştur. Ancak ne bu gelişmeler olup biterken, ne de 1856'da İslahat Fermanı ilân edilirken bir "Ermeni Sorunu" söz konusu değildir.

Toplumsal düzenin Batı modelinde yeniden örgütlenmesi anlamına gelen İslahat Fermanı müslümanlarla gayrîmüslimleri aynı statüye getiriyor ve gayrimüslimlere tanınmış bulunan ayrıcalık ve ruhani muafiyetlere de bu nedenle son veriyordu. Bu Ferman üzerine Ermeni Patrikhanesince hazırlanan Etmeni Milleti Nizamnamesi Osmanlı Hükümetine sunulmuş ve 29 Mart 1862'de onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Nizamname ile Ermeni toplumunun içişlerini görüşmek üzere 140 üyelik bir meclis kurulmuş, bunun 20 üyesinin İstanbul kilisesi mensuplarından, 80 üyesinin İstanbul'daki kilise cemaatlerinden ve 40 üyesinin taşradan seçilmesi öngörülmüştü.

İslahat Fermanı Rusya'nın yanı sıra, İngiltere ve Fransa'ya da Ermenilerle daha çok ilgilenmeye sevk etmiş, bu ise Rusya'yı Ermenilerle ilgisini yoğunlaştırmaya yöneltmiştir.

Bu ilginin altında bu devletlerin Ermenilere duydukları sempati değil, kendi emperyalist çıkarları yatmaktadır.

Bunun neden böyle olduğunu görmek için dünyada o dönemde mevcut güç ilişkilerine ve nüfuz mücadelesine bakmak lâzımdır.

Bu nüfuz ve çıkar mücadelesinin önemli alanlarından biri de Osmanlı Devletidir. İzlenen yeni politikanın temel taşlarından biri ise Osmanlı Devletindeki hıristiyan unsurları ve özellikle Ermenileri Osmanlılara karşı kullanmak olmuş ve Ermenilere, gerçekleşmeyeceği kendilerince de bilinmesine rağmen, Doğu Anadolu'da hayalî bir Ermenistan vaadedilmiştir.

"Ermeni Sorunu"nun 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ve Osmanlıların bu savaşı kaybetmeleri sonucu meydana gelen gelişmeler üzerine çıkması bunun belirgin kanıtıdır.

Savaş sona ererken İstanbul Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan Eçmiyazin

Katolikosluğu aracılığıyla Rus Çarı'ndan Rusya'nın Doğu Anadolu'da işgal ettiği toprakları Osmanlılara geri vermemesini istemiş, bununla da yetinmeyerek savaş sonunda Ayastefanos'daki Rus karargâhına gidip Grandük Nikola ile görüşmüş ve Doğu Anadolu'nun Ruslar tarafından ilhâkını bu olmazsa bölgeye Bulgaristan'a olduğu gibi özerklik verilmesini, bu da mümkün değilse bölgede Ermeniler lehine islahat yapılmasını ve bu ıslahat tamamlanana kadar Rus ordusunun geri çekilmesinini talep etmiştir. Patriğin son talebi Ruslarca kabul edilmiş ve Ayastefanos Anlaşmasına 16. Madde olarak girmiştir(7). Patrik Varjabedyan'ın Osmanlı vatandaşı olduğunu hatırlatmaya sanırız gerek yoktur.

Doğu Anadolu'daki Rus işgali Rusya'ya Osmanlı Ermenileri üzerindeki etkisini arttırma olanağı sağlamış ve Rus ordusundaki Ermeni subaylar Osmanlı Ermenilerini devlet aleyhine kışkırtmaya çalışmış ve Ermenilere "Balkanlardaki hristiyanlar gibi

"Osmanlılardan ayrılarak kendi muhtar devletleri kurabileceklerini" telkin etmişlerdir.

Rusların niyetini sezen İngiltere Ayastefanos Anlaşmasına karşı çıkmıştır. Zira, Doğu Anadolu'da Rusya himayesinde kurulacak bir Ermenistan İngiltere'nin Basra Körfezi ve Hindistan yolunun güvenliğini tehlikeye düşürecektir. Bunun üzerine İngiltere, Osmanlılardan Kıbrıs'ı kopararak bunun karşılığında Ayastefanos Anlaşmasının değiştirilmesini sağlamış ve Berlin Konferansında Rusya'nın Kars, Ardahan ve Batum dışında işgal ettiği topraklardan hemen geri çekilmesi ve Ermeni islahatının bunun ardından yapılması kararlaştırılmış, üstelik islahatın 5 büyük devletin denetiminde uygulanması öngörülmüştür. Bu tarihten itibaren İngiltere "Ermeni islahatı" nı kendi meselesi olarak görecektir.

Berlin Konferansına İstanbul Ermeni Patrikhanesinden de bir heyet katılmış ve isteklerini kabul ettiremeyen bu heyet İstanbul’a "mücadele ve ayaklanmaya girişilmedikçe hiç bir şey elde edilemeveceği" yargısıyla dönmüştür.(8)

Ayastefanos Anlaşması ile eline geçirdiği büyük fırsatı Berlin Konferansı ile kaybeden, ayrıca Batı’ da Yunanistan ve Bulgaristan'ı İngiliz nüfuzuna terk etmek zorunda kalan Rusya Doğu Anadolu'yu doğrudan ilhak etmeyi amaçlayan bir politika izlemeye başlamış, bu politikasında yine Ermenileri kullanmayı denemiştir.

İngiltere ve Rusya'nın Ermeniler üzerindeki mücadelesi, Türk düşmanlığıyla ünlü Fransız yazar Rene Pinon'un şu sözleriyle açıkça görülmektedir:

"Rus ve İngiliz nüfuzu Ermenilerin sırtında çarpışmıştır. Ermenistan İngiltere'nin elinde Rus yayılmacılığına karşı ileri bir karakol olmuştur."

1880'de İngiltere'de Gladstone Hükûmetinin iktidara gelmesi bu mücadeleyi daha da yoğunlaştırmıştır. İngiltere artık Rusya'ya karşı Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü korumak politikasını terk etmiş ve Osmanlı İmparatorluğunu parçalayıp kendisine dost küçük devletler kurmayı ve bunları Rusya'ya karşı tampon olarak kullanmayı öngören bir politikayı benimsemiştir. İngiltere'ye göre bu tampon devletçiklerden biri de Ermenistan olacaktır.

Bu yeni politikanın ilk sonuçları İngiliz basınında Doğu Anadolu'dan Ermenistan diye söz edilmesi, Doğu Anadolu'nun en ücra köşelerinde bile İngiliz Konsoloslukları açılması, bölgedeki Protestan misyonerlerin sayısının hızla artması ve Londra'da bir İngiliz-Ermeni Komitesinin kurulmasıyla görülmüştür.

Rusya ve İngiltere'nin Ermenileri kendi emellerine nasıl alet ettikleri çok sayıda Ermeni ve yabancı kaynak tarafından da belgelenmiştir.

Ermeni Patriği Horen Aşıkyan "Ermeni Tarihi" adlı eserinde şunları yazmıştır: "Türkiye'nin çeşitli yerlerine dağılmış çok sayıda Protestan misyoner İngiltere lehine propaganda yapmakta, Ermenilerin İngiltere sayesinde muhtariyete kavuşacaklarını ileri sürmektedirler. Kurdukları okullar gizli tasarıların yuvasıdır."

Ermeni din adamı Hrant Vartabed'e göre de "Osmanlı ülkesinde Protestan topluluklar kurulması ve bunların İngiltere ve ABD tarafından himaye edilmesi uygarlık iddiasındaki Batılı güçlerin en kutsal duygu olan din duygusunu bile sömürmekten kaçılmadıklarını göstermektedir." Vartabed, Eçmiyazin Katolikos'u V. Kevork'u da Çarlık Rusya’sına alet olmak ve Anadolu Ermenilerine ihanet etmekle suçlamıştır.(9)

Bir başka teşhis İstanbul’daki Fransız Büyükelçisi Paul Cambon'a aittir. Cambon 1894'de Paris'e gönderdiği bir raporda şöyle demektedir.

"Gladstone gayri memnun Ermenileri örgütlemiş, disiplin altına almış, onlara destek vaadinde bulunmuştur. Bundan sonra propaganda komitesi ilhamını aldığı Londra'ya yerleşmiştir."

Jean-Paul Ganier şunları söylemektedir:

"Millet-i Sadıka diye adlandırılan Ermeniler, Ruslar ve protestan misyonerlerce tahrik edilmiş ve Berlin Konferansına sanki zulüm görmüş bir halkmış gibi başvurmuşlardır."

Edgar Granville. "Rus tahrikinden önce Osmanlı ülkesinde hiç bir Ermeni hareketi olmadığı; Çar himayesinde bir Ermenistan gibi hayaller yüzünden masum insanların acı çektiklerini" kaydetmiş ve "asıl büyük canilerin Çarlar olduklarını", "Ermeni hareketlerinin Doğu Anadolu'nun Rusya’ya ilhakını amaçladığını" vurgulamıştır.

Ermeni yazar Kaprielian Ermeni Krizi ve Yeniden Doğuş adlı kitabında "ihtilâl vaad ve telkinlerini Ruslara borçlu olduklarını" iftiharla belirtmiştir.

Taşnak yayın organı Hairenik ?8 Haziran 1918 tarihli sayısında şu itirafta bulunmaktadır;

"Türkiye'deki Ermeniler arasında ihtilâlci ruhun uyanması Rus kışkırtmaları sonucudur. Rusya ...... sınır halklarında her türlü merkezkaç eğilimi teşvik etmiştir."

Bu gerçekler karşısında, Ermeni sorunun ardında emperyalizmin Osmanlı İmparatorluğunu parçalama ve paylaşma politikalarının yattığını söylemek güç olmayacaktır.

Bu politika çerçevesinde 1880'den itibaren Doğu Anadolu'da bazı Ermeni komiteleri kurulmaya başlamış, Van'da "Kara Haç" ve "Armenakar", Erzurum'da "Vatan Koruyucuları" adlı komiteler teşkil edilmiştir. Bu komiteler yerel düzeyde kalmış ve Osmanlı yönetiminden bir şikâyeti olmayan ve refah ve barış içinde yaşamaya devam eden Ermeni halkının büyük çoğunluğunun bu faaliyete rağbet etmemesi nedeniyle etkili olamamış ve zamanla varlıkları da sona ermiştir.

Osmanlı Ermenilerini içeride kurulan komiteler yoluyla devlete karşı harekete geçirmek mümkün olamayınca, bu kez bir başka yol denenmiş ve Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurtulmuştur. Böylece 1887'de Cenevre'de

Hınçak, 1890'da Tiflis'de Taşnak Komiteleri onaya çıkmıştır. Bu komitelere hedef olarak Anadolu toprakları ve amaç olarak Osmanlı Ermenilerini "kurtarmak" gösterilmiştir.

Ermeni propagandasının bugünkü öncülerinden Louise Nalbandian Hınçak Komitesi için şöyle demektedir:

"(Ermeni) Halkın(ın) duygularını harekete geçirmek için tahrik ve teröre ihtiyaç vardır. Halk, düşmanlarına karşı kışkırtılacak ve aynı düşmanın misilleme faaliyetlerinden yararlanılacaktı. Terör, halkı korumak ve Hınçak programına güven duymasını sağlamak için bir yöntem olarak kullanılacaktı. Parti (komite), Osmanlı Hükümetini terörize etmeyi amaçlamıştı. Bu suretle rejimin prestiji azaltılacak ve tam anlamıyla dağılması için çaba harcanacaktı. Terörist taktiklerin tek odak noktası hükümet olmayacaktı. Hınçaklar, o sırada hükümet hesabına çalışan en tehlikeli Ermeni ve Türkleri öldürmek istiyor ve bütün casus ve muhbirleri yok etmeye çalışıyorlardı. Parti (komite), bütün bu terörist faaliyetlerde bulunabilmek üzere kendisine özgü bir kuruluş meydana getirecekti."(10)

K.S. Papazian ise Taşnak Komitesi hakkında şunları yazmaktadır:

"Komitenin programı isyan yoluyla Türkiye Ermenistan’ına siyasî ve ekonomik özgürlük sağlamaktı... Komitenin 1892 yılında yapılan Genel Kurulunda kararlaştırılan programın 8. metodu Hükümet yöneticilerini ve hainleri terörize etmek, Il. metodu ise Hükümet kuruluşlarını tahrip etmek ve yağmalamaktı. "( 11)

Taşnak kurucularından ve ideologlarından Dr. Jean Loris-Melikoff, "Komitenin çıkarlarının Ermeni toplumunun çıkarlarından önde geldiğini ve amaçlarının gerçekleşmesi uğruna zengin Ermenilerden terör yoluyla para toplandığını" kabul etmektedir (12).

Yine Taşnak ideologlarından Varandian, "Histoy of the Dahnagizoutune" (Paris,1932) adlı kitabında aynı itiraflarda bulunmaktadır.

Ermeni yazarların da açıkça kaydettikleri gibi amaç Anadolu'da isyanlar çıkarmak, yöntem ise terördür. Ermeni komiteleri bu programlarını uygulamaya koymak için zaman kaybetmemişler ve çeşitli ayaklarıma girişimlerinde bulunmuşlardır.

Ayaklanma teşebbüsleri önce Hınçaklardan gelmiş, daha sonra Taşnaklar da bu yolu izlemişlerdir. Bütün ayaklanma girişimlerinin ortak özelliği bunların Osmanlı ülkesine dışarıdan gelen komitecilerle planlanmış ve gerçekleştirilmiş olmasıdır.

İlk isyan 1890'daki Erzurum isyanıdır. Bunu yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93'de Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894'de Sasun isyanı, 1895'de Babıâli gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankasının işgali, 1903'de 2. Sasun isyanı, 1905'de Padişah Abdülhamid'e suikast teşebbüsü. 1909'da Adana isyanı takip etmiştir.

Bütün bu isyan ve olaylar Ermeni Komitelerince Ermenilerin "Türklerce katledilmesi" olarak tanıtılmış ve Batı ülkelerine, Hıristiyan kamuoylarına bu şekilde yansıtılarak büyük bir gürültü koparılmıştır. Bu amaçla hiçbir yalandan kaçınılmamış, olaylar tahrif edilmiştir. Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar dağılmış Hıristiyan misyonerler ile büyük devletlerin Konsoloslukları ve İstanbul'daki Büyükelçilikler bu propagandanın batı kamuoylarına iletilmesinde ve benimsetilmesinde büyük bir rol oynamışlardır. Buna Batı basının bu yoldaki yayınlan da eklenince, Hıristiyan kamuoyları Ermenilerin gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmayan mesajlarını benimsemeye başlamışlardır. Esasen, kendi devletlerinin politikaları da bu mesajların benimsenmesini gerektirmekteydi. Üstelik, Batı'ya göre bu "Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki bir çatışmaydı ve vahşi Müslümanlar masum Hıristiyanları katletmekteydi." Öyle ise, yapılacak iş Müslümanlara karşı Hıristiyan Ermenileri desteklemek ve himaye etmekti. Gerçekten de böyle yapılmıştır.

Ancak meselenin aslının hiç de böyle olmadığı ve Ermeni komitelerinin bu propagandasının altında büyük devletleri Osmanlılara karşı silâhlı müdahaleye zorlamak amacının yattığı belgelerle sabittir.

İstanbul'daki Ermeni Patriği daha 6 Aralık 1876'da İngiliz Büyükelçisi Elliot'a "eğer Avrupa’nın bu işe müdahalesi dikkatinin çekilmesi için ihtilâl isyan çıkarmak lâzımsa, bunu yapmanın hiç de zor olmadığını” söylemiştir.(13)

İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi Currie 28 Mart 1394'de İngiliz Dışişlerine şu raporu göndermiştir:

"Erzurum'daki ihtilâlcilerin hedefi karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık vermesini temin etmek ve böylece yabancı ülkelerin duruma müdahale etmesini sağlamaktır."(14)

Erzurum’daki İngiliz Konsolosu Graves 28 Ocak 1895'de İstanbul'daki İngiliz Büyükelçiliğine yolladığı mesajda, "Komitelerin amaçlarının genel bir memnuniyetsizlik yaratarak Türk Hükümeti ve halkının hayali acılarına, dolayısıyla durumu düzeltme gereğine çekmek" olduğunu bildirmiştir.(15)

Yine Graves New York Herald Muhabiri Sydney Whitman’ın "eğer bu memlekete hiç bir Ermeni komitecisi gelmemiş olsaydı ve Ermenileri isyana kışkırtmasaydılar, bu çarpışmalar olur muydu?" şeklindeki sorusuna şu yanıtı vermiştir:

"Tabîî ki hayır; sanmam ki bir tek Ermeni öldürülmüş olsun. "(16)

Van’daki İngiliz Muavin Konsolosu Williams 4 Mart 1896 tarihli yazısında "Taşnak ve Hınçakların kendi vatandaşlarını terorize ettiklerini, aşırılık ve çılgınlıklarıyla Müslüman halkı kışkırttıklarını,reformların uygulanması için girişilen tüm çabaları felce uğrattıklarını ve bütün Anadolu'da olup bitenlerden Ermeni komitelerinin cinayetlerinin sorumlu olduğunu" belirtmiştir.(17)

Adana'daki İngiliz Başkonsolosu Doughty Wily 1909'daki bir raporunda "Ermenilerin yabancı müdahaleyi sağlamaya çalıştıklarını" yazmıştır.(18)

Bitlis ve Van’da Rus Başkonsolosluğu yapan General Mayewski 1912 tarihli bir raporunda şunları kaydetmiştir:

"1895 ve 1896 yıllarında Ermeni komiteleri Ermenilerle yerel halk arasında öyle bir kuşku yaydılar ki, bu bölgelerde herhangi bir reformun yürütülmesi imkansız hale gelmişti. Ermeni din adamları hemen hemen hiçbir dini eğitim gayreti içinde değillerdi. Buna karşılık, milliyetçilik fikirlerini yaymak için çok çalıştılar. Bu tür düşünceler esrarengiz manastırların duvarları içinde gelişti ve dini görevlerin yerini Hıristiyanların Müslümanlara olan düşmanlığı aldı. 1895 ve1896 yıllarında Asya Türkiye’sinin pek çok vilâyetinde çıkan ayaklanmaların sebebi ne Ermeni köylülerin büyük sefaleti, ne de maruz bulundukları baskı idi. Zira bu köylüler komşularından çok daha zengin ve müreffehtiler:Ermenilerin ayaklanması şu üç sebepten ileri geliyordu:

1. Bunların siyasi konularda bilinen tekâmülleri,

2. Ermeni kamuoyunda milliyetçilik, kurtuluş ve bağımsızlık fikirlerinin gelişmesi,

3. Bu fikirlerin Batı hükümetlerince desteklenmesi ve Ermeni din adamlarının telkin ve çabalarıyla yayınlanması."(19)

Mayewski, Aralık 1912 tarihli bir başka raporunda, "Taşnak komitesinin Ermenilerle müslümanları birbirine düşürerek durumu karıştırmaya ve Rus müdahalesine zemin hazırlamaya çalıştığını" vurgulamıştır.(20)

Nihayet, Taşnak ideologu Varandian "Avrupa'nın müdahalesini sağlamak istediklerini" itiraf etmiş(21), Papazian'da "isyanların amacının Avrupa devletlerinin Osmanlı Devletinin içişlerine karışmalarını sağlamak olduğunu' yazmıştır.(22)

Ermeni komiteleri her isyanı, bu isyandan hemen sonra Avrupalıların müdahalede bulunacakları propagandasıyla çıkarmışlardır. Bu propagandaya komitecilerden bazıları da inanmış, Osmanlı Bankasının işgali olayında saatlerce İngiliz donanmasının gelişini gözleyen komiteci Armen Aknomi kaderine küserek intihar etmiştir.

Gerek Ermeni yazar ve komitecilerin, gerek Ermenileri destekleyen İngiliz ve Rus diplomatlarının ifadelerinden de açıkça görüldüğü üzere, Ermeni ayaklanmasının nedeni ne sefalet, ne islahat, ne de baskıya tâbi tutuldukları iddiasıdır. Ayaklanmanın nedeni Batılılar ile Rusya'nın Ermeni komiteleri ve kilisesi ile işbirliği halinde Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak istemeleridir.

Osmanlılar ise bu isyanlar karşısında, her devletin yapacağını yapmışlar ve isyanları bastırmak için asilerin üzerine kuvvet göndermişlerdir. İsyanlar, Ermeni halkının çoğunluğunun komitelerin faaliyetini benimsememesi nedeniyle kısa sürede bastırılabilmiştir. ancak, yukarıda da değinildiği gibi. her isyanın bastırılması yeni bir "katliam” olarak sunulmuştur.

Yakalanan komiteci teroristler yine büyük devletlerin yardımıyla serbest bırakılmışlardır. Zeytun isyanının, Osmanlı Bankası işgalinin ve padişah Abdülhamid'e yapılan suikast girişiminin ele başları büyük devletlerin müdahaleleriyle ellerini kollarını sallayarak Osmanlı topraklarını terk edebilmişler, üstelik düzenlenen sahte pasaportlarla yeni cinayetler işlemek üzere tekrar geri dönebilmişlerdir.

Ancak, gerek Ermeni komitelerinin, gerek büyük devletlerin gözden uzak tuttukları temel bir unsur vardır: Ermeniler adına talep edilen topraklarda yaşayan Ermeniler küçük bir azınlıktır.

Ermenilerin üzerinde özerk bir Ermenistan kurulmasını istedikleri 6 doğu vilâyeti Erzurum, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır ve Sivas'tır. Ermeni toprak istekleri zamanla gelişecek ve Adana, Halep ve Trabzon’u kapsayacaktır. Şimdi, Batı kaynakları içinde doğu illerinde Ermeni nüfusunu en yüksek gösteren Fransız sarı Kitabını esas alarak bu vilayetlerin nüfus yapılan ile Ermeni nüfusunun toplam nüfusa oranlarını görelim.



Toplam Nüfus

Gregoryan Ermeni Nüfusu

Ermeni Oranı(%)

Erzurum 645,702  134, 967  20,90

Bitlis     398,625,       131,390        32,96

Van      430,000        80,798          18,79

Elaziz   578,814        69,718          12,04

Diyarbakır 471,462   79,129          16,78

Sivas  1,086,015    170,433          15,68

Adana   403,539      97,450          24,14

Halep  995,758       37,999            3,81

Trabzon 1,047,700  47,200           4,50

Buradan, hayalî bir Ermenistan vaadiyle Ermenileri Osmanlı Devletine karşı kışkırtan Rusya'nın kendi ülkesinde Ermenilere nasıl muamele ettiğini ve asıl niyetlerinin ne olduğunu kısaca belirtmekte yarar görüyoruz.

Rusya Katkaslara indiğinde Kafkas Ermenilerini Ruslaştırmayı ve Ortodokslaştırmayı öngören bir politika izlemeye başlamıştır. Bu amaçla 1836'da Polijenia kanunu çıkarılmış,

Eçmiyazin Katolikosluğunun yetkileri kısıtlanmış, Katolikos tayini Çarın görev alanına girmiştir. 1882'de Ermeni gazeteleri ile okulları kapatılmış, 1903'de ise bu kez Ermeni kilisesi, kurum ve okullarının mal varlığına el konulmuştur. Özetle, Rus Dışişleri Bakanı Lebonof Rostowski'nin ünlü deyimiyle "Ermenisiz bir Ermenistan" hedef alınmıştır. Bu deyimin, son yıllarda, bazı Ermeni yazarlarca Osmanlı Yönetimine atfedilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu husus da Ermeni propagandasının karakteri hakkında belirgin bir fikir verebilmektedir.

Rusya'nın Ermenilere yaptığı baskı ve zulüm gerek Ermeni, gerek yabancı yazarlarca ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Biz şu iki örneği vermekle yetiniyoruz:

Ermeni tarihçi Vartanyan Ermeni Harekâtının Tarihi adlı kitabında şunları yazmaktadır:

"Osmanlı Ermenisi Çarlık Rusyası Ermenisine göre gelenek, din, edebiyat ve dil itibariyle tamamen serbestti."

Edgar Granville de "Rus mezalimine karşı Ermenilerin fek sığınağının Osmanlı Devleti olduğunu" kaydetmektedir.

Rusya'nın asıl niyeti Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devleti kurulmasını sağlamak değil, bu toprakları ilhak etmektir. I. Dünya Savaşı içinde yapılan Osmanlı lmparatorluğunun paylaşılması anlaşmalarında Ermenilerin üzerinde muhtar bir devlet kurmayı hayal ettikleri topraklar Rusya ve Fransa arasında taksim edilmiştir. Rus Çan de Eçmiyazin Katolikosuna "Rusya'da bir Ermeni meselesi olmadığını' söyleyerek Rus niyetini açıkça dile getirmiştir.

Ermeni yazar Boryan bu hususu şu sözleriyle isabetle teşhis etmiştir:

"Çarlık Rusyası hiçbir zaman Ermeni muhtariyetini sağlamak istememiştir. Bu nedenle Ermeni muhtariyeti için çalışan Ermeniler aslında Rusya'nın Doğu Anadolu'yu ele geçirmesi için Çarlık ajanı olarak faaliyet göstermişlerdir."

Öyle ise, Ruslar Ermenileri yıllarca aldatmışlar ve Ermeniler boş bir hayal peşinde koşmuşlardır.


 Dipnotlar:

(7) URAS, Esat: a.g.e , sayfa 212- 215
(8) URAS, Esat : a.g.e , sayfa 250 - 251
(9) SCHEMSİ, Kara; a.g.e. pp. 20 – 21
(10) NALBANDIAN, Luase;Armenian Revolutionary Movement University of California Press, 1963, sayfa 110 – 111
(11) PAPAZIAN K.S., Patriotism Perverted, Boston, Baikar Press1934 ; sayfa 14 – 15
(12) Loris-Melikoff, Dr. Jean; La Revolution Russe et les Nouvelles Repobliques Transcaucasiennes, Paris 1920 sayfa. 81
(13) İngiliz Dışişleri Arşivi, F.O. 424/46, sayfa 205-206, No.336
(14) İngiliz Mavi Kitabı,No.6(1894);sayfa 57.
(15) İngiliz Mavi Kitabı,No.6(1894),sayfa.222-223
(16) URAS,Esat;a.g.e.,sayfa 426
(17) İngiliz Mavi Kitabı,No.8(1896),sayfa 108.
(18) SCHEMSI,Kara;a.g.e.,sayfa 11.
(19) General MAYEWSKI:Statistigue des Provinces de Van et de Bitlis.sayfa 11-13
(20) SCHEMSİ.Kara :a.g.e.sayfa11
(21) VARANDIAN Mikayel. History of the Dashnagtzoutune, Paris, 1932 sayfa 302 Papazian, K.S. age. Sayfa 19
(22) PAPAZIAN, K,S,; a.g.e., sayfa 19.

.