BEYRUT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BEYRUT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ocak 2016 Cuma

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 7



ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ: ASALA BÖLÜM 7




3.4.1. ASALA'ya Baglı Hücreler 

Asagıda isimleri sıralanan hücreler 1980-1981 döneminde Avrupa'nın degisik ülkelerinde Türk Dısisleri ve Türk kurulusları gibi (THY vb.) yerlere 
yapılan eylemlerin sorumluluklarını üstlenmislerdir.10 

a) Sehit Refti Balian Komando Grubu, 
b) Kara 24 Nisan Komando Timi, 
c) Geourgen Yanikian Komando Grubu, 
d) Yanikian ve Sasunian Komandoları, 
e) Avrupa 21. Komando Grubu, 
f) Ermeni Adalet Komitesi, 
g) Antranig Pasa Komandoları, 
h) Aleks Yenikomeshian Komando Grubu, 
i) Shahan Natali ntihar Komando Timi, 
j) Sehit Agop Darakcian Komando Timi, 
k) Yeghid Kesisian ntihar Komando Timi, 
l) 24 Eylül ntihar Komando Timi. 


9 Bal, Dünden....s.655. 
10 Bal, Dünden....s.656. 


3.4.2. ASALA'ya Baglı Paravan Örgütler 


ASALA, Ermeni davası ile ilgili olarak ne kadar ciddi olduklarını, dünya kamuoyu nezdinde sahip olunan destegin boyutlarını mübalaga etmek ve 
terör olaylarını inceleyen güvenlik güçlerinin yanıltmak amacıyla degisik adlarla "paravan" terör örgütleri kurmuslardır. 

ASALA'nın kurdugu paravan örgütlerin en çok bilinenleri:11 

a) 3 Ekim, 

b) 9 Haziran, 

c) Orly, 

d) Ermenistan Gizli Ordusu, 

e) Yeni Ermeni Direnisi, 

f) Fransa Eylül Örgütü, 

g) 15 sviçre Grubu, 

h) Kızıl Ermeni Ordusu, 

i) Dünya Cezalandırma Teskilatı, 

j) 28 Mayıs, 

k) Ermeni Milli Komitesi, 

l) Ermeni Halk htilal Harekatı, 

m) Kıbrıs Ermenilerini Mücadeleye Çagırıyor, 

n) Kıbrıs Ermeni Rum Teskilatı 


Bu örgütler ASALA eylemcilerini sıkıstıran ülkelere gözdagı vermek görevini de üstlemislerdi. Örnegin, Orly ve Fransa Eylül örgütleri sadece 
Fransa'ya, 9 Haziran örgütü ise sviçre'ye yönelik eylemler yapmıslardır. 

11 Senol Kantarcı, Sedat Laçiner ve digerleri, Ermeni Sorunu El Kitabı, Ankara, Ankara Ün. Basımevi, 2003, s.111. 


9 Haziran Örgütü’nün de ASALA'nın paravan kollarından biri oldugu, 12 Ekim 1980'de Londra'da kesin olarak ortaya çıkmıstır. ngiliz polis teskilatı 
Scotland Yard, Türk turizm ofisini bombalayan ve ASALA Antranig Pasa grubunun üstlendigi eylemde kullanılan bombalarla, 10 dakika sonra sviçre 
Leicester Square turizm ofisine yapılan ve 3 Ekim örgütünün üstlendigi eylemdeki bombaların aynı kisi ya da kisilerce yapıldıgını ortaya çıkarmıstır.12 


3.5. ASALA’nın Özellikleri 


ASALA'nın tutum ve davranıslarına genel olarak bakıldıgında tam bir terörü yansıtmaktadır. Yönetimin bütün kademelerinde, terör ve uygulamada 
terör bu örgütün simgesi sayılmaktaydı. Liderler, birbirlerini öldürüyor, begenmediklerini tasfiye ediyorlar, öldürtüyorlardı. Bunun dısında, her terör 
timi sanki yeni bir Ermeni örgütü gibi dünya kamuoyuna tanıtılmak isteniyor, bu yolda her türlü propaganda yapılıyordu. Cinayetleri çesitli, ismi yeni 
duyulan örgütler üstleniyordu. 13 

1975 yılında kurulan ASALA'nın politik gelismeleri iki safhada etkin bir durum almıstır. 1979 yılında Paris Ermeni Konferansı sırasında sagladıgı 
yeni güçlerle kuvvetlenmiş ve 1983 yılında ikiye bölünmüstür. 

ASALA kurucularından Agop Tarakçıyan, bu terör örgütünün ilk eylemini 16.2.1976 tarihinde Beyrut Türk Büyükelçiligi Baskatibi Oktay Cerit'i 
öldürmekle gerçeklestirmistir. 1979 yılına kadar, Filistinlilerin kendi aralarındaki çatısmalara karısan lider Agopyan yaralanmıstır. 

1979 yılında Paris'te toplanan Ermeni Konferansı sırasında, Fransa'daki Ermeni teröristlerle irtibat kurulmuş  ve örgüte yeni elemanlar  katılmıstır.

12 Bal, Dünden....s.656. 
13 Bal, Dünden...s.692-693. 


Bunların içerisinde en ünlüleri Alex Yenikomsiyan ve Monte Melkiyan'dır. 1981 yılında birçok terör olaylarını bu yeni gruplar gerçeklestirmistir. ASALA, bir taraftan 
İsviçre'yi, diger taraftan Fransa'yı tehdit etmeye baslamıs, Fransa'daki “ Yeni Ermeni Direniş Örgütünün ” Kanada'daki “ Azad Hay ” ve İngiltere'deki 
“  Gaitzer ” gruplarının ASALA'ya katıldıklarını ilan etmistir. 

Terörün büyük bir etkinlik ve yaygınlıkla devam ettigi bu yıllar içinde merkez kadrosunda ihtilaflar baslamış ve özellikle ASALA'nın masum insanlara da yönelmiş 
terör eylemleri, çesitli kamuoylarında tepkiler nedeniyle durumlarını sarsmıstır. srail'in Lübnan'ı isgaliyle ASALA yöneticileri, Filistinlilerle birlikte Lübnan'ı terk etmek 
zorunda kalmış ve örgüt Temmuz 1983 tarihinde ise ikiye bölünmüstür. 

Agop Agopyan Grubu: Yunanistan ve Ortadogu'ya yerlesmistir. Türk ve yabancı, masum kadın ve çocuk ayırımı yapmadan teröre devam etmis, 
Orly katliamı gerçeklestirmiş ve saldırılarını sürdürmüstür. 

Bölünmeden sonra, 2. grup Batı Avrupa'da, “ASALA Devrimci Hareketi” ismini almıstır. Daha ılımlı ve terörde sadece Türk hedefleri esas 
alan bir tutum izlemistir. Bu hareketin liderlerinden biri, Monte Melkonyan digeri Ara Toranyan' dır. Toranyan, Paris merkezli Ermeni Ulusal Hareketi adlı 
grubun liderligini yapıyordu. Bu grup, Orly saldırısını tamamen “Fasist bir saldırı” olarak nitelemistir. 

Melkonyan ise Ermeni mücadelesinin siyasi zeminini olusturmayı amaçladıgını ve mücadelelerinin “(1) Ermenileri harekete geçirmek 

(2) Türkiye'ye karsı harekete geçmiş diger güçlerle isbirliginde bulunmak” seklinde 2 yönü bulundugunu ifade etmekteydi. ran dogumlu Melkoyan, 
ikinci asamada “ İttifaklar ” kurma stratejisini ileri sürmüs, diger taraftan Agopyan da faaliyetlerini devam ettirmistir. 

İzledigi politikalar geregi ASALA'nın amaçları, üç yönlü bir destek saglamakta dır: 

(1) Sovyetler -Dogu Blogu ve Sosyalist ülkeler destegi, 
(2) Jeopolitik beklentileri bakımından, Türkiye'yi dış ve iç tehdit ve terörle yıpratmayı politikalarının esası sayan Yunanistan, Suriye gibi ülkelerin destegi, 
(3) Komünist partilerden, dolaylı olarak Hınçak Ermeni terör örgütünden ve sempatizanlarından, karsı görüslere sahip bulunsalar da Ermeni kiliselerinden saglanan 
desteklerdir. 


ASALA'nın iliskileri ise, uyguladıkları stratejiye paralel olarak Türkiye için tehdit ve terörü dogrudan veya dolaylı sekilde uygulamaya çalısan Ermeniler dısı terör 
örgütlerine öncelik verilmek üzere düzenlenmistir. 
Bunlar 1975 -1980 dönemi içinde Filistin Kurtuluş Örgütü, Komünist partileri eylem grupları ve bazı devletlerin gizli örgütleridir. 

1980 yılında Nisan ayında Sidon/Lübnan'da yapılan PKK ile ortak eylem anlasmasıyla, ASALA iliskilerini genisletmistir.14 Bu yolla, aynı 
amaçları ve benzer yapı/görüsleri paylasan ASALA ve PKK arasında görüş ve eylem birligi kurulmustur. 1983 yılından sonra baslayan evrede ise ASALA 
iliskileri Monte Melkonyan'ın stratejisine uygun sekilde gelismis, Türkiye içinde terörün uygulanmasına agırlık verilerek, bu stratejiyi dogrudan veya 
dolaylı sekilde eylemlestirecek imkan ve kabiliyette bulunan her örgütle iliskiler kurulması esas alınmıstır. Bunların basında yine PKK ve benzeri 
kuruluslar ile TKP ve diger komünist örgütler gelmektedir. 

ASALA’nın en önemli ve resmi yayın organı “HAYASTAN” dır. Ayrıca, “Hay-Baykar” -“Armenia” -Londra'da yayınlanan “Kaytzer” adlı dergiler de 
yayın organlarının basında gelmektedir. ASALA ilk radyo yayınına 1981’de 

14 İsmail Özçelik, Ermeni Sorunu ve Gerçekler, Ankara, Gündüz Egitim ve Yayıncılık, 2005, s.347. 


Beyrut'ta baslamıs, “Lübnanlı Ermenilerin Sesi” adı altında günde bir saatlik yayınlar yapmıstır. Bunların dısında iliskili oldugu ülkelerin haberlesme 
araçları ve kamu iletisim sistemleri de ASALA’ya yayın yönünden destek saglamıstır.15 

ASALA'nın temel stratejisi, dünyadaki ilerici Ermeni hareketlerini bir noktada (Lübnan'da) toplamak ve bir merkezden yönlendirmektir. Kısaca, 
ilerici Ermeniler ASALA çatısı altında birlesecek ve "ASALA Halk Hareketi"ni baslatacak tır. Bu suretle, Ermenilerin ilerici güçleri, birbirleriyle resmi 
isbirligine girebilecek ler ve güçlerini birlestirebilecekler dir.16 

ASALA stratejisinin bu bölümünü 1981 yazında, dünyadaki tüm ilerici Ermenileri Lübnan'da toplantıya çagırmakla uygulamaya çalısmıstır. 
Stratejinin ikinci bir asaması da, bu güç birliginin sosyalist hükümetlerinde yardımıyla terörü yayarak, savaş dönemini baslatmasıdır. Ermeni terörü,  
Ortadogu'daki kurtuluş mücadelelerinin bir parçasıdır ve Türkiye'nin bütünlügüne yönelmiş her hareketle bütünlesebilir. Bu stratejinin sonucu 
olarak yukarıda da belirtildigi üzere ASALA-PKK isbirligi meydana gelmistir.17 

16 Bal, Dünden....s.692. 
17 Bal, Dünden....s.693. 


3.6. ASALA’nın Faaliyetleri 

ASALA aldıgı destek ve isbirligi ile yurtiçi ve yurtdısında birçok kanlı eylem gerçeklestirmistir. Her ne kadar verilen rakamlar kaynaklara göre degisik ise de yetkililere göre 
1973-1984 arası Ermeni teröristleri 34 Türk diplomatını ve yakınını katletmiş ve ateş hatları içinde olmaktan baska hiçbir suçu olmayan 300 kisiyi yaralamıstır. 

ASALA tarafından yurtiçinde gerçeklestirilen eylemlerden bazıları asagıda sunulmustur: 

29 Mayıs 1977’de İstanbul Yesilköy Havaalanı'na ve Sirkeci garına patlayıcı madde atılması (4 ölü ve 31 kisi yaralı, saldırıları " Asırı Ermeni Hareketleri Örgütü" üstlenmistir). 

7 Agustos 1982’de 3 Ermeni teröristin, Ankara Esenboga Havaalanına silahlı, bombalı saldırı düzenlemesi ve katliam yapması (Otomatik silahlarla ve bombalarla orada 
bulunanlara saldıran teröristler, 3'ü Emniyet görevlisi olan toplam 9 kisiyi öldürdüler ve 72 kisiyi yaraladılar. Levon Ekmekçiyan isimli terörist yakalanmıstır) 

16 Haziran 1983'de Kapalı Çarsı'daki bombalama eylemleri ( 2 ölü, 21 yaralı), 3 Eylül 1984'de Topkapı Sarayı yakınlarında bir araca yerlestirilmek istenilen bombanın erken 
patlaması sonucu, eylem yapmak için İstanbul'a gelen ASALA militanı iki Lübnanlı Ermeni’nin ölümü. 

Bu eylemlerden18 bir kısmı ve teröre verilen kayıplar19 asagıdaki tablolarda sunulmustur (Detaylı bilgiler EK-3 ve EK-4’te verilmistir). 

18 Bal, Dünden...s.695. 



Tablo 3.6.1. ASALA Tarafından Gerçeklestirilen Eylemler 

Tarih Eylem              Yeri 

22 Ekim 1975           Viyana 
24 Ekim 1975           Paris 
16 Subat 1975         Beyrut 
29 Mayıs 1977         İstanbul 
9 Haziran 1977        Roma 
2 Haziran 1978        Madrid 
12 Ekim 1979          Lahey 
22 Aralık 1979        Paris 
31 Temmuz 1980    Atina 
17 Aralık 1980        Sidney 
4 Mart 1981            Paris 
9 Haziran 1981       Cenevre 
24 Eylül 1981         Paris 
28 Ocak 1982         Los Angeles 
8 Nisan 1982         Ottowa 
4 Mayıs 1982         Boston 
7 Haziran 1982      Lizbon 
7 Agustos 1982     Ankara Esenboga Havaalanı 
27 Agustos 1982   Ottowa 
9 Eylül 1982           Burgaz 
9 Mart 1983           Belgrat 
16 Haziran 1983    İstanbul 
14 Temmuz 1983   Brüksel 
15 Temmuz 1983   Paris 
27 Temmuz 1983   Lizbon 
30 Nisan 1984       Tahran 
21 Haziran 1984    Viyana 


Tablo 3.6.2. Ermeni Terörüne Verilen Kayıplarımız 

Sehir   /            Görev 
Santa Barbara/Baskonsolos 
Konsolos 
Viyana/            Büyükelçi 
Paris /             Büyükelçi  - 
Soför 
Beyrut /           Baskatip 
Vatikan/          Büyükelçi 
Madrid /          Büyükelçi  -
Emekli Büyükelçi 
Lahey /           Büyükelçi Oglu 
Paris /            Turizm Müsaviri 
Atina /           İdari Atase 
Atina /             İdari Atase Kızı 
Sydney /         Baskonsolos  
Güvenlik Atasesi 
Paris /             Çalısma Atasesi  - 
Din Görevlisi 
Cenevre/         Sözlesmeli Sekreter 
Paris/              Güvenlik Atasesi 
Los Angeles /   Baskonsolos 
Ottava /          Ticaret Müsaviri 
Boston /          Fahri Baskonsolos 
Lizbon /         İdari Atase 
Ottowa /         Askeri Atase - Albay 
Burgaz /         İdari Atase 
Lizbon /          İ dari Atase Esi 
Belgrat /         Büyükelçi 
Brüksel /       İdari Atase 
Lizbon /         Müstesar Elçi 
Tahran /        Sözles.Sek. Elçi 
Viyana /        Çalısma Atasesi 
Viyana /        Uluslararası Memur 
Atina /          Basın Atasesi 
Bagdat /      İdari Atase 
Atina /          Müstesar 


ASALA agırlıklı Ermeni terörizminin 1973 ile Mart 1984 dönemi arasında takip ettigi seyir söyledir. Cografi olarak terörist eylemler 4 degisik 
kıtada olusmustur: Kuzey Amerika, Asya, Avustralya ve büyük bir çogunlugu Batı Avrupa. Toplam sayısı 182 olan eylemlerin ülkelere göre 
dagılımı asagıdaki tabloda verilmistir. Ancak diger raporlar göz önüne alındıgında bu sayı çok düsük kalmaktadır. 

Tablo 3.6.3. Eylem Sayılarının Ülkelere Göre Dagılımı 

Ülke               Eylem Sayısı 

Fransa                 37 
Kanada                  4 
İsviçre                 25  
Yunanistan             4 
İtalya                  20 
Batı Almanya          4 
Lübnan                 17 
Hollanda                2 
ABD                     15 
Portekiz                  2 
Türkiye                 13 
Avusturya               1 
spanya                11 
Avustralya              1 
İran                       7 
Irak                       1 
Belçika                   6 
SSCB                      1 
İngiltere                 5 
Bulgaristan             1 
Danimarka              4 
Yugoslavya             1 

Yeni Ermeni terörizminin ana nedenlerinden birini ‘Armenian National Liberation’ baslıklı etüdünde, Michael M. Gunter su sekilde 
açıklamaktadır: Surası açıktır ki, günümüzde Ermeni terörizminin ana nedenlerinden biri, birçok devlet ve kisinin açıkça bu 
mücadeleyi desteklemesi ve teröristleri bu eyleme sürükleyen nedenlerin kabul edilmesi gerektigini öne sürmesidir. Amerika'nın 
Massachusetts eyaletindeki Cambridge kentinde bulunan Zoryan Çagdaş Ermeni Arastırmaları Enstitüsü yöneticisi ve Armenian 
Review gazetesinin Yazı sleri Müdürü Gerard J. Libaridyan ise bu dönemi Türk devletinin ve dünyanın büyük devletlerinin 60 yıl süren barış 
çabalarından sonra bile, Ermenilerin duygularını kabul etme yönündeki isteksizligi yeni bir terörizm döneminin açılmasıyla 
sonuçlanmıstır" seklinde anlatmakta ve mesrulastırmaya çalısmaktadır. ASALA lideri Agop Agopyan ise geleneksel Ermeni 
partilerinin sürdürdügü politikanın basarısızlıklarının anlasılmasından sonra Ermeni siddet olaylarının ortaya çıktıgını iddia etmektedir.20 



3.7. ASALA'nın İliskileri ve İsbirlikleri 

ASALA’nın ortaya çıkısı, kurulusu ve eylemleri göz önüne alındıgında birçok ülke ve örgütle iliskisinin ve isbirliginin oldugu görülmektedir. 
Bu iliskiler asagıda ayrı ayrı incelenmektedir. 

3.7.1 ASALA-Rusya İliskisi 

1945 Haziran'ında Sovyetler Birligi, Türklerin Mihver devletlerine savaş açmasından sonra, 1925 tarihli "Dostluk ve Saldırmazlık” Antlasmasını 
bitirerek Türkiye'den toprak talebinde bulunmuş ve Türkiye ile yeni bir anlasma imzalamak için iki sart öne sürmüstür: 21 

1) Kars ve Ardahan'ın kendilerine verilmesi, 

2) Bogazlar'da Sovyetler Birligi'ne üs saglanması. 

Bu isteklerin hemen ardından da Türkiye'ye karsı büyük bir propaganda ve tahrik kampanyasına girismislerdir. 

Sovyetler Birligi'ndeki Ermeniler için Kars ve Ardahan'ın ilhakının milli bir dava oldugu görüsünü yayan Sovyet ajanları, dünyanın her tarafında 
"Ermeni Komiteleri" kurmaya baslamıslardır. Türkiye'nin Dısisleri Bakanı olan Feridun Cemal Erkin'e göre Sovyetler, stanbul Baskonsoloslugu vasıtasıyla, 
Sovyetler Birligi'nin Ermeni kökenli tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaslarını kabul etmeye hazır oldugunu bildirmis, fakat Türkiye'nin manevrasıyla bu çabalar bosa çıkmıstır. 

Sovyetler Birligi Türkiye'yi NATO'dan ayırmak için hassas bir politika izlemeyi tercih etmisti. Sovyetlerin bu amacına ulasmak için ASALA'yı vekil / aracı olarak kullandıgı 
birçok Türk tarafından sezilmisti. 21  
Prof. Yalçın Bal, Dünden....s.659. söyle demektedir: "Aynı toprak talepleri bu sefer Sovyetler'ce desteklenen teröristler tarafından tekrarlanmaktadır... 
yani bunu açıkça belirten Ermeni teröristleri, ASALA'yı kastediyorum. 22 

Paul Henze, ABD'de yayınlanan "The Fletcher Forum" adlı derginin Yaz 1985 sayısındaki "Terörizmle Mücadele" adlı makalesinin Ermeni terörizmi bölümünde söyle demektedir: 

Modern Ermeni terörizmini destekleyenlerin asgari amacı; 

1) Türkleri dünya kamuoyunun siddetli kınamalarına yol açacak sekilde, Türkiye' de barış içinde yasayan küçük Ermeni 
toplulugundan öç almaya ve baska yerlerde yasayan Ermenilere karsı, akılcı olmayan eylemlerde bulunmaya tahrik etmektir. 

2) Türkiye'nin müttefikleriyle (NATO) olan iliskilerini gerginlestirmektir. ASALA'nın en belirgin amacı ise; NATO'nun topraklarından bir parça koparıp Sovyetler Birligi'ne 
katmaktır.23 

Sovyetler Birligi'nin özellikle yumusama (“detant”) dönemi diye bilinen 1970'lerde büyük terörist eylemlere girisen ajanları vasıtasıyla bölgede ve 
Türkiye'de karısıklık yaratmak için her türlü fırsatı kullandıgını söylemek de mümkündür. 

Sovyetlerin, Türk terörist örgütlerine sagladıgı destek yanında, Ermeni terörist örgütlerine de yardım etmesi, Türkiye'ye zor anlar yasatmıstır. Ermeni 
örgütlerinin terörist faaliyetleri, Ermenistan'ın kurtulması için verilen mücadelenin bir parçası olarak tanıtılmıstır. Ermenilerin Türkiye'ye bir terör 
kampanyası baslatmak için 60 yıl beklemelerinin sebebi de belki budur. 

22 Bal, Dünden....s.659. 
23 Bal, Dünden....s.660. 


Sovyet Rusya'nın bu konu ile iliskisi gayet açıktır. ASALA'nın yaptıgı taleplere dikkat edildiginde; KLM, Lufthansa ve Türk Hava Yolları'na karsı 
giristigi üçlü saldırıdan sonra yayınladıgı bildiride ASALA söyle demektedir: "Emperyalizm ve dünyadaki tüm usakları ve kurumları kahramanlarımızın 
hedefleri olup, yok edileceklerini bilmelidirler. Öldürmeye ve yok etmeye devam edecegiz, çünkü emperyalizmin anladıgı tek dil budur." 24 Bu ise 
ASALA'nın Marksist-Leninist terörist bir örgüt oldugunu ve Rusya ile iliskisinin bulundugunu göstermektedir. 

Yukarıda nakledilen görüslere ve bazı bilgilere dayanılarak Sovyetler Birligi’nin ASALA'yı destekledigini rahatlıkla iddia etmek mümkündür. Ancak 
bu hususta kesin delil elde edilmesi mümkün degildir. Zaten gizli, totaliter bir hükümet tarafından düzenlenip, yalnızca KGB ve üst Sovyet hiyerarsisi 
tarafından bilinen, hiçbir iz bırakmayacak sekilde programlanmış bir iliskinin bundan daha iyi belgelenebilmesi de mümkün degildir. 

Bu konuda Paul Henze, 

Çogunlugu Lübnanlı Ermenilerin olusturdugu genç grup, Türkiye'den bir parça toprak koparıp Sovyetlere katmak gibi büyük bir stratejik gayeyi, 
Sovyetlerin veya müttefiklerinin tesviki olmadan üstlenebilir mi? Bu Ermeniler öldürücü profesyonel yeteneklerini tecrübeli profesyoneller tarafından 
egitilmeden gelistirmiş olabilirler mi? Böyle bir egitim KGB'nin dısında gönüllü olarak nereden gelebilir? Gerekli para nereden gelebilir? 25 demektedir. 

24 Bal, Dünden....s.660. 
25 Bal, Dünden....s.661. 



..

1 Mayıs 2015 Cuma

ASALA NASIL ORTAYA ÇIKTI?




ASALA NASIL ORTAYA ÇIKTI?




Mustafa Kemal'in 1922 Eylül'ündeki zaferle bir anda İzmir, Çanakkale ve İstanbul'a varmasına karşılık, Selanik'e kadar ilerlemesi itmelerine direnerek, dünyaca onaylanacak bir barışla durumu çözme kararlılığıyla ordularını frenlemesi, Osmanlı'dan doğan sorunları tamamen sona erdirme arzusunun ürünüydü.

Türkiye Cumhuriyeti'nin bir daha bu sorunlarla uğraşması istenmiyordu. 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesi ve kesin olarak 'Misakı Milli' sınırlarının dışına taşmama kararlılığı nedeniyle, Ankara Hükümeti, Ermeni sorunlarına eğilmeyi düşünmemiştir.

Bu nedenle II. Dünya Savaşı sonrasında konu yeniden gündeme getirildiğinde, hemen herkes 'Ankara'nın hazırlıksız yakalandığını' söylemiştir.

Gerçekten çoğu kez, tarihe gömülmüş konuları tartışırken Türk temsilcilerinin, 'Böyle bir sorun mu vardı?' şeklindeki tepkileri ve 'Türkiye Cumhuriyeti'ni ilgilendirmez' yanıtları, karşı tarafın istediği gibi at koşturmasına zemin hazırlamıştır.

SAVAŞ SONRASI

II. Dünya Savaşı ertesinde sömürgeciliğin tasfiyesi ve bütün ulusların bağımsızlığını kazanması rüzgarları esmeğe başladığında, bundan Ermeniler de etkilendiler.

1965'te Erivan sokaklarında, 'Topraklarımız, topraklarımız' feryatları arasında yapılan gösterilere ve soykırım anıtı dikilmesine, Sovyet rejimi de karşı çıkmadı. Bolşeviklerin suçlu ilan edilmemesi ve sadece Türklerin 'günahkar' gösterilmesi koşuluyla, Batı'da başlayan akımın NATO'nun ortağı Türkiye'yi hedef alması işlerine geliyordu. 'Düşman cephesini' parçalamış oluyorlardı.

İKİ KUTUPLU DÜNYADA ERMENİ SORUNU

ASALA terörizmine varacak bu başlangıç dönemi konusunda, 1970 yılında Beyrut'ta Basın Ateşesi iken tanığı olduğum olaylar konusunda o zaman yazdığım bir yazıyı, geçerliliğini hâlâ kaybetmediği için, aynen aktarmayı yararlı buluyorum:

"Lübnan'da yayımlanan bir Ermeni dergisinin kapağındaki 'Ünlü Ermeniler' kompozisyonu dikkatimi çekti. Mikoyan ile Gülbenkyan'ı en öne ve yan yana koymuşlardı. Birincisi en eski Bolşeviklerdendi ve Sovyetler Birliği'nin cumhurbaşkanlığını bile yapmıştı. İkincisi ise İngilizlerle işbirliği içinde petrol oyunlarına dalmış ve dünyanın en zenginlerinden biri olmuştu.

Dünyanın iki cepheye bölündüğü bu aşamada, Ermenilere, her ikisiyle de övünmekten başka çıkar yol kalmamıştı. Çünkü anavatanlarındaki göstermelik cumhuriyet, tamamen Moskova'nın güdümündeydi, diyasporadakiler ise Fransız, İngiliz, Amerikan vatandaşı olmuşlardı. Bağımsızlık iddiasıyla ayaklandırılmalarının sonucu, asıl kimliklerini kaybetmeleri ve bölük pörçük bütün dünyaya yayılmaları olmuştu. Bir bakıma kendilerini Yahudilere benzetiyorlardı.
    Bu dağınıklığın etkisi, partilerinin ilişkilerinde de fark ediliyor. Taşnak Partisi ABD ile birlikte hareket ediyor; Hınçak'ın arkasında ise Sovyetler var. İkisinin dışında kalanlar herkesle -Türkiye dahil- dost geçinme adına Ramgavar Partisi'ni kurmuşlar. Çok sıkıştılar mı, Ermeni milliyetçiliği adına birleşiyorlar. İdeolojik ayrılıklarını unutuyorlar.

BEYRUT-ERİVAN HATTI

Sovyetler'e casusluk yapan İngiliz ajanı Philby, Beyrut'tan Erivan'a kısmen Türkiye, kısmen İran üzerinden geçen bağlantı yolu üzerinden, sadece haber değil, iki taraf arasında insan ve altın kaçakçılığının varlığını belirtir. Aslında bundan İngiliz ve Amerikalılar kadar, Ruslar da şikayetçi değildi, zira iki taraf da yararlanıyordu. Tıpkı Hong Kong'dan hem kapitalistlerin hem de Komünist Çin'in yararlanması gibi.

1880-1920 arasında destek vermiş görünenlerin kendilerini ne hale sokmuş olduklarından edindikleri deneyimle, Ermeniler şimdi herkesi idare etmeyi yeğliyorlar. Bu onlara güç de kazandırıyor. Zira örneğin Sovyetler, Erivan'dakileri, Marsilya ya da Los Angeles'takilerden koparamayacaklarını bildiklerinden ve belki de bir gün onları da komünist yapmaya yardımcı olacaklarını düşündüklerinden, konu üzerinde fazla tutucu olamıyorlar.

Ancak hem Rusya'nın hem de Batı dünyasının, olaylardaki kendi sorumluluklarını unutturmak için bir 'Tete de Turc'e yani her suçun üzerine atılacağı ve durmadan kafasına kakılacağı bir günah keçisine ihtiyaçları vardı.

Biliyorsunuz 'Tete de Turc' panayırlarda yumrukla kuvvet denemesi yapmak için kullanılan sarıklı bir kafadır; yumruğun şiddetine göre, altındaki ibre gücün derecesini gösterir.

Dolayısıyla, neden bu hale geldiklerini sorgulayan ve geçmişin olaylarını bilmeyen genç Ermeni kuşaklarına, 'Hepsi katil Türklerin suçudur' mesajını vermek Batılıları rahatlatıyordu

ASALA SAHNEDE

İşte 1970'te Lübnan'da durum böyleydi. Ben Beyrut'tan ayrıldığımda ise Arap-Yahudi çatışması öne geçmiş ve daha sonra da Lübnan'da tam bir iç savaşa dönüşecek çatışmalar başlamıştı.

1973'te Türkiye'nin Los Angeles konsolosu ve yardımcısının öldürülmesiyle ASALA terör örgütü ortaya çıktı ve olaylar bambaşka bir ivme kazandı. Batı tarafından uzun süre hoşgörüyle karşılanan bu örgüt, Türk diplomat ve temsilciliklerini hedef alıyordu. Üç düzine cinayet, sayısız yaralama ve sakat bırakma eylemlerine yol açan bu kanlı saldırılar, yıllara göre şöyle bir yoğunluk gösterdi:

 
1975 Viyana
 
1976 Beyrut
 
l977 Vatikan
 
1978 Madrid
 
1979 Haag, Paris
 
1980 Bern, Vatikan, Atina, Paris, Sidney
 
1981 Paris (3 kez), Kopenhag, Cenevre, Iran, Roma, Napoli
 
1982 Los Angeles, Ottawa (2 kez), Boston, Lizbon, Rotterdam, Bulgaristan
 
1983 Belgrat, Brüksel, Lizbon
 
1984 Tahran, Viyana (2 kez)
 
1991 Budapeşte.

Türkiye'nin diplomatik temsilcilikleri gibi, Türk Hava Yolları bürolarına da yöneltilen bu saldırılar, Batılılar tarafından haklıymış gibi sunuldukça, teröristler işi azıttılar; 1982'de Ankara Esenboğa havaalanını basıp bombaladılar ve 10 kişinin ölmesiyle 72 kişinin yaralanmasına neden oldular.

Avrupa'da ASALA hâlâ da önemsenmiyordu; ama 1983'te Paris'in Orly havaalanındaki THY bürosu önünde bomba patlatılıp 5 kişinin öldürülmesine, 63 kişinin de yaralanmasına yol açıldığında, olay ilk kez ciddiye alındı!

Fransa ASALA'ya resmen, 'eylemlerini dışarda yapma' uyarısında bulundu.

ASALA'DAN PKK'YA

ASALA olaylarının Kıbrıs geriliminin doruğa ulaştığı bir aşamada tırmanma gösterdiği dikkatlerden kaçmaz.

Yunanlılar Kıbrıs'tan Türkleri kaçırmak için terörist eylemleri artırırken Ermeni terörü de hızlanır. 1974'teki Kıbrıs çıkartmasının arkasından gelen ambargo, daha sonra 1980'lerden itibaren Sosyalist Blok ile NATO arasındaki yumuşama, Türkiye'nin Batı için önemini azaltmıştır.

Bu ortam hem Yunanistan'a Ege krizini Kıbrıs'a eklemeye hem de ASALA'ya cesaret vermişti. Ancak doğrudan eylemlerin tepki görmeye başlaması, yeni taktiklere yönelmelerine de zemin hazırladı. Bu, Batılı devletlerin de işine geliyordu. Fazla güçlenen ve haklar arayan bir Türkiye hoşlarına gitmiyordu. Başta Dev-Solcular olmak üzere, özellikle Almanya'da, Türk temsilciliklerine saldırılar bu dönemde arttı. 1983'ten itibaren de bu tür eylemlerin PKK terörüne dönüşmesi de rastlantı değildir.

ASALA'nın PKK'ya destek vererek daha da kapsamlı bir sorun yaratmaya yardımcı olduğu biliniyor. Yunanistan ise kamplar kurdurarak, silah vererek ve savaş için eğiterek birinci planda rol oynadı.

KENDİ TARİHLERİNDEN KORKTULAR

Batılıların ASALA terörü gibi PKK terörüne de bir süre göz yumduktan hatta onu besledikten sonra, kendileri de hedef olmaya başlayınca -ya da PKK olayında olduğu gibi artık işe yaramaz hale gelince liderini teslim ederek- geri çekilmelerinin kökeninde, kendi ırkçı ünlerinin gündemde tutulmasını önleme çabaları başrolü oynamaktadır. Soykırımlarını hazırlayan ırkçılık tutkusunun 19. yüzyıl Avrupa düşüncesinin ürünü olduğunu, İngiliz ve Fransızların üstünlük mantığıyla başlayıp Almanlara doğru eriştiğini bilmeyen yok.

İkinci Dünya Savaşı sırasında yalnızca Almanların değil, bütün Avrupalıların Yahudi Soykırımı'na katkıda bulundukları artık kanıtlanmış durumda. Fransızlar 100 bin Yahudi'yi gaz odalarına gönderilmek üzere Nazilere teslim etmişlerdir.

Daha da ilginci, Fransa'nın 1960'larda öldürdüğü bir milyonu aşkın Cezayirli konusunun ele alınmasını istememesidir. Başbakan Jospin, "Bunun yargısını tarihçilere bırakalım" derken, Ermeni konusunun tarihçilere bırakılmasına ise karşı çıkılmaktadır.

Dünya çapındaki Amerikalı tarihçi Bernard Lewis, soykırım iddiasını çürüten bir makale yazdığı için, Fransız mahkemelerince mahkum edilmiştir. Soykırıma gerekçe yapılan belgelerin gerçekliklerini sorguladıkları için, iki bilim adamı, Davison ve Giles Veinstein de tehditlere uğratıp görevlerinden uzaklaştırılmak olasılığıyla karşı karşıya bırakılmışlardır.

KIŞKIRTMALARI ÖRTMEK İÇİN

19. yüzyılda insanlığa ırkçılığı aşılamakla kalmayıp 20. yüzyılda da tarihin en büyük kıyımlarını ve en kanlı toplu savaşlarını yaşatanların, kendi kışkırtmalarını örtmek için başkalarını hedef göstermeleri, savundukları 'Aydınlanma' felsefesine ihanet olmuyor mu?

Bu soruyu ortaya atarken, '1880'lerden beri Türkler Ermenilere hiçbir şey yapmadılar' noktasına varacak değiliz.

Bugün ne Ermenilerin ne de Batılıların hiç sözünü etmedikleri -hatta camilere doldurulup yakılmış- Türk ve Kürt kurbanların sayısı kadar, tehcir (zorunlu göç) sırasında yaşamını yitirmiş Ermeni vardır.

Şimdi Kürtlerin bile dışlanıp sadece Türklerin suçlu ilan edilmesi çabası karşısında, eskiden beri açıkladığım şu görüşümü tekrarlayacağım: Suçlu kürsüsüne Türkler (Kürtlerle birlikte), Ermeniler ve kışkırtıcı Batılılar el ele tutuşup çıkmalı ve sorumluluğu her bir taraf, üçte bir oranında paylaşmalıdır.


____________________________________________________________________
Kaynak : Orhan Koloğlu, Popüler Tarih, Nisan 2001, Sayfa 68-72

http://www.angelfire.com/dc/arastirma/tw033-21.htm

..