5 Şubat 2016 Cuma

KABARDA BALKARLAR'IN SÜRGÜNÜ



KABARDA  BALKARLAR'IN  SÜRGÜNÜ


     SSCB'nin askeri olarak en güçlü olduğu, milyonlarca nüfusun yaşadığı, yüz binlerce kilometrekarelik Batı Rusya'yı (Ukrayna ve Beyaz Rusya dahil) üç dört ay gibi kısa bir sürede geçip Moskova önlerine dayanan Nazi orduları için 1939 yılında 349 bin nüfusa ve 12.500 km2  toprağa sahip Kabardey-Balkar topraklarını işgal etmek daha kolay olmuştur. Fakat Nazilerin bu topraklardaki saltanatı SSCB'nin işgal altındaki diğer bölgeleri kadar uzun sürmemiştir. 12 Ağustos 1942'de Kabardey-Balkar topraklarını kontrol altına alan Naziler, 11 Nisan 1943'de yani 5 ay sonra bu topraklardan koyulmuşlardır.

Beş ay gibi kısa bir süre de olsa işgalci Alman orduları, her işgal ettikleri bölgede uyguladıkları işbirlikçi bulma politikalarını burada da uygulamaya çalışmışlardır. Kuzey Kafkasya'da işgal ettikleri diğer bölgelerde, o bölgelerin eski yerlilerinden (bunlar Çarlık yanlısı ve iç savaş sırasında Beyazlardan yana tavır alan, 1917'den sonra Avrupa'ya ve Türkiye'ye kaçan büyük toprak sahipleri ve soylulardan oluşuyordu) kukla hükümetler kuran Naziler, Kabardey-Balkar topraklarında da aynı politikayı izlemiştir. "29 Ekim 1942’de başkent Nalçik'i kontrolüne alan Alman Naziler, yönetimi eski sığınmacı prenslere devretmişlerdir." Prens Z. Kelemet, Çekman ve A. Uzden, ayrıca Prens Devletgeri Tavkeç, Mahdi, Hocciç ve Prizenko gibi şahsiyetler kukla yönetimde aktif roller almışlardır.

Moskova'nın kolhoz, sovhoz ve yasakçı din politikalarından dolayı halkıyla barışık olmadığını bilen Naziler, işgal ettikleri bölgelerde insanların kendilerinden yana desteğini almak için özellikle bu konularda vaatlerde bulunmuşlar ve bu vaatlerin bir kısmını da yerine getirmişlerdir. Ağustos 1942'de Kabardey-Balkar'ı işgal eden Naziler "6 Aralık 1942'de kolhoz ve sovhoz örgütlenmelerini dağıtmışlardır." Bu tarihten yaklaşık on yıl önce atı, eşeği, koyunu, keçisi, ineği ve hatta tavukları dahi elinden zorla alınarak devlet çiftliği sovhozlara doldurulan halk bu mallarını geri almak için kukla hükümetin ve işgalcilerin bu politikalarına sempati duymuştur. Fakat Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nde bu politikaya sempati gösterenler sadece Balkarlar olmamıştır. Cumhuriyette yaşayan 127 bin Rus da mallarını geri alabilmek umuduyla ve kiliselerinin ibadete açılması nedeniyle sempati göstermişlerdir. Ayrıca Naziler Müslüman Kabardey ve Balkar halklarına, Moskova'nın daha önce yasakladığı "dini bayramlarını kutlama izni de vermişlerdir." (Bu satırlardan Nazi rejiminin Sovyet rejiminden daha demokrat, insancıl ve özgürlükçü olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Naziler bu politikayı işgalin devamı için ve demagojik düzeyde izlemişlerdir.) Bu izinden sonra Balkarlar son on yıl içinde ilk defa kurban bayramını kutlama şansına kavuşmuşlardır. "Balkarlar ve Kabardeyler 18 Aralık 1942'de başkent Nalçik'de büyük şenliklerle bayramı kutlamışlardır."

Kabardeylerle birlikte Balkarların yoğun şekilde katıldığı bu kurban bayramı kutlamaları savaş sonunda, daha önce Nazi SS subaylarının Führer Hitler'e bölgeden gönderdikleri hediye beyaz at gibi "işbirliği" gerekçesi olarak gösterilmiştir.

Fakat nedense Balkarlara "işbirlikçi" damgası vurulup toplu halde sürgün katarına bindirilirken, işgal sırasında Balkarlarla aynı süreci yaşayan Kabardeyler ve Ruslar bu kervanın dışında tutulmuşlardır.

1939 yılında askerlik çağrısı gereği Balkarlar da ülkede yaşayan Ruslar ve Kabardeyler gibi nüfusları oranında Kızılordu'ya asker göndermişlerdir. İşgal sırasında Balkarlar da Nazilerden zulüm görmüşlerdir. Beş aylık işgal sırasında "Almanlar bölgede 2 bin 53 savaş esiri, 2 bin 188 sivil katletmişlerdir."

Aynı dönemde Balkar topraklarının sadece bir bölgesinde "işgalci Alman subaylar Balkar halkından 150'si çocuk 500 kişiyi katletmişlerdir.' ''Diğer bir bölgede ise  125 evden 52'sini yakışlar, 512 bölge sakini vahşi işkenceden geçirilmiş ve 63 kişi katledilmiştir."

Savaşın başlarında Balkarlar da Nazilere karşı çeşitli cephelerde savaşmışlardır. "İlk başlarda beş bin Balkar Kızılordu saflarında kendi topraklarının ve SSCB'nin savunmasına katılmıştır.", "Sadece Baksan bölgesinin Gündelen köyü 600 insanını savaşın çeşitli cephelerinde kaybetmiştir."  "Ayrıca cephe gerisinde kalan halkın çoğu da partizan gruplarına katılmıştır."

Nazilerin Balkar topraklarındaki işgal süresi 5 ay gibi kısa bir dönem olsa da, halkın bir kısmı Almanların demagojik vaatleri karşısında pasifize olmuşlardır. Bu pasiflik kimilerince işbirliği olarak değerlendirilse de, Ruslardan ve Kazaklardan oluşan üç yüz bin kişilik Vlasov ordusunun askerleri gibi Balkarlar hiçbir zaman elde silah Nazilerin safında Kızılordu'ya karşı savaşmamıştır.

Prenslerden oluşan kukla hükümet yetkililerinin Nazilerle işbirliği olmuştur. Hatta bu işgal sırasında Türkiyeli Pan-türkçüler de bu işbirliğine katılmışlardır. Pantürkçüler Nazi işgali sırasında Balkar topraklarını Karaçaylarla birleştirme girişiminde bulunmuşlardır. Gerçekten bu konuda Balkarların hepsi kukla hükümet ve Pantürkçü heyet gibi mi düşünüyordu? Bu konuda bütün olarak Balkar halkının tutumu pek bilinmiyor.

NALÇİK'İN KURTULUŞU VE BALKARLARIN SÜRGÜNÜ

İşgalden beş ay sonra Kabardey-Balkar Cumhuriyetinin başkenti Nalçik, Kızılordu subayı Binbaşı Okman'ın birliği tarafından 4 Ocak 1943 günü kurtarılmıştır. Bölgedeki son Nazi birliği ise ülkeyi 11 Ocak'ta terk etmiştir, Beş aylık da olsa işgal sırasında ekonomisi Naziler tarafından yağmalanan Balkarlar, ekonomilerini tekrar ayağa kaldırmak için "canla başla çalışmışlardır." Haklarında Moskova'da toplu sürgün cezasının tartışıldığından habersiz olan "Balkarlar, Nazi işgalinden kurtuluşun yıldönümünü (4 Ocak 1944) görkemli bir şekilde kutlamışlardır."

Şubat 1944'de Kafkasya'nın en asileri sayıian Çeçenleri ve İnguşları oldu bittiyle bir araya toplayarak sürgünü gerçekleştiren Beriya ve adamları için Balkar sürgünü çocuk oyuncağı gibi olmuştur. Kurtuluş kutlamalarının üzerinden iki ay geçtikten sonra, 8 Mart 1944'de tüm Balkar köyleri NKVD polisleri ve Kızılordu askerleri tarafından çembere alınmıştır. Çeşitli cephelerde savaşan ve işgal sırasında oğlunu, eşini kaybedenler, Kızılordu'nun açtığı ekonomik yardım kampanyasına katılanlar dahil, işbirliği yapan yapmayan ayırt edilmeden herkes sürgüne tabi tutulmuştur. Yaşlı, kadın ve çocuk farkı dahi gözetilmeden tüm Balkar halkı önce askeri araçlara doldurarak en yakın tren garlarına taşınmış, daha sonra ise yük vagonlarına doldurarak Kazakistan'ın çıplak bozkırlarına ve Kırgızistan'ın çalışma kamplarına sürülmüştür.

Balkarların toplu sürgünü konusunda tek satır yazmayan ''Sosyalist Kabardey-Balkar" gazetesi, sürgünden iki gün sonra, 10 Mart 1944 tarihli sayısında ekonomik yardım kampanyası sırasında Kızılordu'nun Balkar ülkesinden topladığı "15 milyon 300 bin ruble için Stalin'in bölgedeki Kızılordu mensuplarına teşekkür telgrafını" manşetten yayınlamıştır.

Sonuçta Balkarlar Kafkasya'da  ilerleyen Nazi  ordularına rehberlik etmek, işgal sırasında Kurban bayramlarını kutlamak ve Balkar topraklarından Hitler'e "hediye" olarak gönderildiği iddia edilen beyaz attan dolayı çoluk çocuk, kadın erkek ve yaşlılara varıncaya  kadar hepsi işbirliği yaptıkları gerekçesiyle "5 katarı Özbekistan'a, 9 katarı  ise Kazakistan  ve Kırgızistan'a olmak üzere toplam 14 tren katarıyla" gönderilmişlerdir. Bu rakamdan anlaşıldığına göre, her katara 2 bin 500 kişi doldurulmuştur.

 Balkarların   Orta   Asya   sürgünü   de   diğer   sürgünler  gibi yaklaşık on beş yıl sürmüştür. Stalin'in ölümünün ardından N. Kruşçev'in iktidara gelmesiyle bu halkjann anavatanlarına dönme talepleri daha da yoğunlaşmıştır. N. Kruşçev bu talep karşısında sürgün halkların geri dönüşünü kapsayan kısmi bir af çıkartmak zorunda kalmıştır. Kruşçev bu afta Karaçaylarrı, Çeçenlerin, İnguşların, Kalmukların ve Balkarların topraklarına geri dönmelerine izin vermiştir. Ama aynı Kruşçev Kürtlerin eski Özerk Kızıl Kürdistan topraklarına, Mesketlerin eski Özerk Mesket (Ahıska) bölgesine, Almanların Volga toprağına ve Tatarların Kırım'ı Ukrayna'dan tekrar alacakları korkusuyla geri dönüşlerine izin vermemiştir.

Buna karşılık Kruşçev iktidarı bu halklara kendi toprakları dışında, SSCB dahilinde istedikleri her hangi bir bölgeye yerleşme izni vermiştir.    

İŞBİRLİĞİNİN NEDENLERİ VE İŞBİRLİKÇİLER

Balkarların toplu sürgün gerekçesi de, oldukça gülünç olmasına karşın sürgün edilen diğer halkların gerekçelerine çok benziyor. Kremlin iktidarı, Nazilerin SSCB'ye saldırmasıyla birlikte Volga Almanlarına "yataklık" suçlamasıyla sürmüştür. Çeçen, İnguş ve Karaçay halkını ise Kafkasya'da ilerleyen Nazilere bir bütün olarak "rehberlik" ettikleri gerekçesiyle cezalandırmıştır. Yine isbirlikçilik yine beyaz at burada da geçerliydi.

İşgalci Nazi ordusu, işgalci olduğu kadar, ister batı cephesinde olsun ister doğu, her girdiği bölgede yağmacı da olmuştur. SS subayları "Führer"lerine yaranmak için işgal ettikleri Batı Avrupa ülkelerinden vagonlar dolusu tarihi eşya (tablo, halı, kilim vd.) hediye etmişlerdir. Bu hediye seferberliğini işgal ettikleri SSCB'nin her bölgesinde de yapmışlardır. Leningrad'da, Minsk'te, Kiev'de Kırım'da boşaltmadık müze bırakmamışlardır. Yağmaladıkları müze ve hazinelerden elde ettikleri en değerli eşyaları yine "Führer"e hediye olarak göndermişlerdir.

Fakat Kremlin iktidarı, savaş sonrası nedense Slav başkentleri sakinlerini bu nedenlerden dolayı toplu halde Nazilerle "işbirliği" yapmakla suçlamamıştır.


http://www.akintarih.com/turktarihi/soykirim/kabardabalkar.htm

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder