Mahir Kaynak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mahir Kaynak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2016 Pazar

ASALA'nın Ardındaki Sır,





ASALA'nın Ardındaki Sır,




  ''  Türkiye bir ağaçtır. Gürlediği zaman budanacak, Ölmeye yüz tuttuğu
zaman da sulanacak. Eğer Amerika, Avrupa, Eski Sovyetler, şimdiki Rusya, Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçerlerse Türkiye'deki terör bıçakla
pastayı kesmiş gibi biter. '' Eğer emellerinden vazgeçmezlerse,
ASALA biter, PKK başlar, PKK biter, ASALA başlar... "

Takvim 27 Ocak 1973'ü gösterirken bütün dünya bir suikast haberiyle çalkalandı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Los Angeles kentinin 100 km kuzeyindeki Santa Barbara'nın, ünlü Biltmore Oteli'nde, Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile yardımcısı Bahadır Demir, Anadolu'da doğmuş, büyümüş Mıgırdıç Yanıkyan isimli bir Ermeni tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştü.

İki Türk konsolosunu, Sultan 2. Abdülhamid'in sarayından çalınmış bir tabloyu Türkler'e iade edeceğini söyleyerek yemeğe davet eden katil, cinayeti işlediği gün Newpress gazetesine gönderdiği mektubunda şöyle diyordu: "Yıllardan beri düşünüp taşındım, herşeyi uzun zamandan beri gece gündüz planladım. Suçu açıkça işleyecek ve sonra teslim olacağım. Böylece dünyanın dikkati Ermeni kavminin üstüne ve Türkler'in katliamlarına çevrilmiş olacak. Bu, yeni biçimde bir savaşın başlangıcıdır. Artık bütün köprüleri yı kıyorum. Benim için dönüş yok. Uğrunda yaşayacağım birşey kalmam Şimdi yazıyı kesip ilk adımı atmak i~ eyleme geçiyorum."

1973 yılında görünürde bireysel ob rak başlayan Ermeni terörü 1975 yılına sistemli, organize bir şekilde çıkıyordi karşımıza. 1975 yılından 1985 yılına dcl çoğunluğunu ASALA'nın üstlendif 205 eylem düzenlenmişti. Bunlan 27'si öldürme, 14'ü öldürmeye teşebbüs, 164'ü bombalama şeklinde gerçe~ leşti. Bazıları da aynı zamanda işga~ rehin özelliği taşıyordu.

Yıllara göre dökümü yapıldığında Türkiye'nin en hassas olduğu 1980 yı lında eylemlerin grafiği en üst noktaya ulaşırken, 1980' den sonra ise giderel azalan sayılarla düş!üğü görülüyor. Eylemlerin Lübnan, Iran, Amerika, Ka nada ve Avustralya hariç tutulursa daha çok Avrupa ülkelerinde yoğunlaştığı dikkat çekiyor. Doğu Bloku ülkelerindeki eylemler, farklı özellikler taşıyoL Örneğin Yugoslavya ve Bulgaristan'd! iki önemli olay gerçekleşmişti. Birincİ. si 9 Eylül 1982'de Bora Süelkan'ıı saat 14.30 civarında evinin önünde Uğradığı silahlı saldırıda şehit edilmesiydi. Ikincisi de 9 Mart 1983'te Belgrat Büyükelçisi Galip Balkar'ın saat 11.00 civarında iki Ermeni teröristin saldm sına uğrayarak şehit edilmesiydi. Heri. ki süikast da ASALA tarafından değil Amerikan yanlısı ESAK tarafından üstlenilmişti. İşin daha da garip tarafı, Galip BALKAR'ın Dış işleri Bakanlı. ğı'nda NATO uzmanı olarak bilinme. siydi. Galip Balkar, 1961'de NATO Daimi Delegeliği, III. Katiplik, II. Katiplik ve Başkatiplik, 1965 ve 1969 yıllarında NATO Dairesi Başkatipliği 1977-78 yıllarında NATO Daimi Temsilciliği ve Müsteşarlığı yapmıştı. 1976 yılında NATO Savunma Koleji mensuplarının Türkiye'yi ziyaretİ dolayısıyla bir de takdirname almıştı. Bu bahsettiğimiz olayların haricinde Doğu Bloku ülkelerinde Ermeni terörü gözükmüyordu.

Tüm bu eylemlerin sonucunda 42 Türk, 18 yabancı hayatını kaybetti, çok sayıda yaralanan oldu. Bu arada 25 Ermeni terörist öldürüldü.

ilk kez 21 Ocak 1975 tarihinde Lübnan-Beyrut'taki Dünya Kiliseler Birliği binasına yönelik bombalama eylemiyle adını duyuran ASALA, kuruluş nedenlerini şöyle açıklıyordu:

- Türkiye'ye, 1915 yılında Ermeniler'e soykınm yaptığını kabul ettirmek ve tazminat ödettirmek.

- Ermeniler'in anayurtları olduğunu iddia ettikleri Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki Türk(!) işgalini sona erdirmek.

- Büyük Ermenistan'ın kurulması için bütün engelleri ortadan kaldırmak.

Aslında Ermeni terörü 1975 yılında birdenbire çıkmadı. 1965 yılından itibaren binlerce kitap basılmış, yazılar yazılmış, zemin hazırlanmaya başlamıştı. ilk eylem 21 Ocak 1975 tarihinUe gerçekleştirildi. 9 ay sonra 22 Ekim 1975 günü Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil'in öldürülmesi eylemini üstlenerek Avrupa'daki faaliyetlerini başlatan Marksist-Leninist bir örgüt gürünümündeki ASALA, olaydan iki gün sonra Paris'te gerçekleştirilen öl dürme eylemini de üstlendi. Örgüt böylece Avrupa'daki varlığını kamtIama amacım güdüyordu.

ASALA'YI KGB EGiTTl

ASALA uzun yıllar Türkiye'nin başını ağrıttı. Kendisi tükenince de yerine PKK'yı bırakıp git- ti. Ancak PKK'mn bitmek üzere olmasından sonra geçtiğimiz' günlerde yeniden eylemlerine başlayacağım açıkladı. Herkesin şimdi şu soru var: PKK bitince ASAL yine mi hortlatılacak?

Uzun yıllar ASALA ile ilgili araştırma ve haberler yapan Gazeteci Tokay Gözütok, terör konusunda şunları söylüyor: "Türkiye bir ağaçıtır. Gürlediği zaman budanacak, ölmeye yüz tuttuğu zaman da sulanacak. Eğer Amerika, Avru pa, eski Sovyetler, şimdiki Rusya Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçerlerse Türkiye'deki terör bıçakla pastayı kesmiş gibi biter. Eğer emellerinden vazgeçmezlerse, ASALA biter, PKK başlar, PKK biter, ASALA başlar. "

Burada ASALA'nın terör eylemlerinden kimlerin nasıl yararlandığı sorusu akla geliyor. Bu soruya kar§ılık pekçok ülke ismi sayılabilse de terörün Ermeniler'in i§ine yaramadığı kesin.

Tokay Gözütok, ASALA terörünün geçmi§te bazı devletler için çok büyük bir koz haline geldiğini belirterek §unları da belirtiyor: "Eğer Avrupa, Türkiye'den taviz koparırsa kendi yönlendirdiği terörü azaltıyor, Amerika senden taviz koparırsa kendi yönlendirdiği terörü azaltıyor, Sovyetler senden taviz koparırsa kendi yönlendirdiği terörü azaltıyordu. Biz ASALA teröründe Sovyetler Birliği'ni, Avrupa'nın bazı ülkelerini, çok enteresandır fakat bazan da CIA yı görüyorduk. İnanmayacaksınız ama CIA ile KGB'nin bazan beraber hareket ettiklerini görüyorduk. "

ASALA bittikten sonra PKK'nın ba§laması §üphesiz ki tesadüf değildi. Türkiye'ye yönelik terör amaçlı faaliyetlerin uzantısı olarak biri diğerinin yerine geçti. Ermeni mili tanıarın, KGB'nin Ortadoğu masasında görevli Sovyet terör uzmanı Nurseviç Brutens tarafından eğitildiğinin, Interpol tarafından tesbit edildiğini hatırlatan Gözütok, sadece ASALA teröründe değil Türkiye'ye yönelik bütün terör haı ketlerinde KGB'nin parmağı bulunduğunu, Sovyetler'in dağılmasıyla da bu dü§manlığın bitmeyeceğini savunuyor.

Eski MİT'çi Mahir Kaynak da AS! LA'nın arkasında büyük devletlerin aranması gerektiğini, küçük devletlen bu tür konularda sadece kullanıldığn belirterek ASALA terörüyle ABD i Rusya'nın Türkiye'yi kıskaca almak istediğini belirtiyor. Mahir Kaynak'ın bu sözlerini, Dı§i§leri Bakanlığı Azen Dairesi Genel Müdürlüğü'nce 8 Nisaı 1967 tarihinde hazırlanan ra porufilı kullanılan ifadeler destekliyor. Söz konusu raporda §öyle deniliyor: "İlerid Ermenistan sorununun ABD ile SSCI arasında bir rekabet konusu olması SSCB'nin gerekirse Sovyet Ermenis~ nı'nı Türkiye üzerinde bir baskı unsn ru olarak kullanması mümkündür. Gerçekten de Sovyetler ASALA'yı he zaman bir koz olarak kullandı. Bu kona daki inisiyatifi SSCB'ye bırakmamab çin Amerikan yanlısı bir Ermeni teröı örgütü kurulmu§, kısa bir süre sonra dı bazı bombalama ve suikast olaylarını üstlenmi§ti. Bu örgüt Bora Suelkan ve Galip Balkar'ın ölümlerini üstlenen E. SAK'tı..

ASALA' nın avukatı Deveciyan da 198~kendisiyle yapılan röportajda i ..kendilerini desteklediğini açıkça ifade ediyordu. Deveciyan §unları söylüyordu: "Totaliter bir ülke olan ve insan haklarını çiğneyen Sovyetler, kendi stratejık ve politik çıkarı sözkonusu olunca, b.~'de insan haklarının uygulanması için verilen sava§a desteğini sağlamaktadır." Deveciyan, Ermeni terörizminin ba§ka güçler tarafından kullanılıp kullanılmadığı konusunda da şunları sölüyordu: "Bu olanak dahilinde. Her şey kullanılabilir!."

ASALA lideri Hagop Hagopyan da PKK ile beraber düzenlediği ortak basın doplantısında Sovyetler Birliği hakında şunları söylüyordu: "İlk amacımız Türkiye'nin elindeki toprakların bağımsızlığına kavuşturulmasıdır. Sovyetler Birliği'ne gelince bu bir cumhuriyettir ve Sovyetler Birliği sayesinde orada bir Ermenistan var."

Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Hasan Köni, Ermeni diasporasında varolan duyguların Yunanistan tarafından sömürüldüğünü, Sovyetler'in de sarsma/bölme politikasına girdiğini, Amerika'daki politik ortamın verdiği yapı içinde herşeyi serbest zanneden Ermeni lobilerinin de devreye girdiğini söylüyor ve şunları ekliyor: "ASALA biterken, 1984'te, önceden kurulmuş olan fakat hiçbir fonksiyonu olmayan PKK yükselmeye başladı. 1900'lüyılların başlarında İngilizler, kendi askerlerini kullanmıyorlardı. Daha çok azınlıkları kullanıyorlardı. Büyük devletler gözükmüyordu. Osmanlı döneminde de Cumhuriyet döneminde de bir dış sorunumuz olduğu zaman bunlar kullanılıyordu. Bunlar, komplo teorisi değildir. Bütün dünyanın yaptığı budur. Kendi adamını kullanmak yerine, içerdeki birtakım unsurları kullanır."

Sovyetler Birliği'nin dış ülkelerdeki Ermeniler'le ilişkileri geliştirmek amacıyla bazı kurumlarını harekete geçirdiği öteden beri biliniyordu. Dış ülkelerdeki Ermeniler'in de üye oldukları Committe For Cultural Relations With Ermenian Abroad adlı bir komitenin kurulması, diasporada yaşayan müzisyenler için Komitas adıyla ödül koyması, oldukça dikkat çekmişti. Bunun yanısıra Sovyet Devrimi'nin yıldönümü gibi çeşitli vesilelerle Sovyet büyükelçilerinin dağıttıkları enformasyon bültenlerinde Ermenistan'ın tanıtılmasına ağırlık verdiği görülüyordu.

Bütün bu ipuçlarına rağmen Gazi Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Melih Aktaş, ASALA teröründe Sovyet faktörünü birinci faktör olarak görmüyor. Aktaş şunları söylüyor: "1968-72 yılları arasında KGB'nin bir yetkilisi Moskova'nın Türk Büyükelçisi'ne ve Büyükelçilik Müsteşarı'na aynen şunları söyledi: 'Nasyonalist Ermeniler sizlere karşı bir harekete girecekler. Gelin işbirliği yapalım.' Fakat bizimkiler Amerikalılar'a hemen yetiştirdiler olayı. Amerikalılar'ın cevabı şu oldu: 'Yalan, KGB size yanaşmak istiyor.' Dolayısıyla Sovyetler'i ben birincil faktör olarak görmüyorum. Çekoslovakya, Bulgaristan bunlara eğitimleri konusunda yardım etmiş olabilir. ASALA'nın kullandığı silahlara bakın. Hiçbiri Rus yapımı değiL. Bunlar Batı yapımı silahlardır." 

BELİRLİ HEDEFLERE SUİKAST

Yıllar sonra olaya bakıldığında eldeki bütün veriler ASALA'nın hedeflerini tesadüfi seçmediğini gösteriyor. Prof. Dr. Hasan Köni, öldürülen Türk Dışişleri mensuplarının büyük bir bölümünün Ermeni konusunda çalışan insanlar olabileceğini belirtirken Doç. Dr. Melih Aktaş öldürülen dışişleri mensuplarının yüzde 60'ının MİT ile bağlantısı bulunduğu söylüyor. ASALA terörünün yoğun olduğu yıllarda Dışişleri Bakanlığı'nda bazı görevlerde bulunmuş olan Aktaş'ın bu sözleri bu terör örgütünün kurbanlarını tesadüfen seçmediğini, bilinçli olarak ve elindeki bazı bulgulara göre hareket ettiği görüşünü destekliyor. Prof. Köni de öldürülen dışişleri mensuplarının MİT'le bağlantılı olmasının gayet doğalolduğunu belirterek "Devletin bütün kurumlarının birbiriyle ilişkisi vardır" diyor.

Peki ASALA kimin ne olduğunu ve ne üzerine çalıştığını nereden biliyordu. ASALA'nın istihbaratı bu denli iyi miydi? CIA'deki Ames isimli KGB ajanını örnek veren Hasan Köni onun yüzünden bir sürü Amerikalı ajanın öldürüldüğünü hatırlatıyor.

Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz, isminin açıklanmasını istemeyen eski bir MİT yetkilisi, bütün istihbarat servislerine sızmaların mümkün olduğunu, KGB'nin sızma konusunda son derece başarılı olduğunu, hemen hemen bütün gizli servislere sızmayı başardığını belirterek, bir dönem CIA'nin en kilit noktalarında KGB ajanlarının belirlendiğini söylüyor.

Melih Aktaş da öldürülen dışişleri mensuplarının bir kısmının Beyrut'ta görev yaptığını ve burada fişlenmiş olabilt!ceğini ifade ederek 1980'den sonra devletin uyandığını ve harekete geçtiğini söylüyor. Gerçekten de MİT'in 1980 yılından sonra ASALA teröründe daha başarılı olması, Aktaş'ın bu iddiasının isbatı olarak değerlendirilebilir.

Öldürülen dışişleri mensuplarının Batı'ya yakın insanlar olduğunu söyleyen Mahir Kaynak da ASALA'nın arkasında, KGB'nin olabileceği ihtimalini güçlü görüyor. Kaynak'ın çok ilginçbir iddası daha var. Kaynak'a göre ASALA terörüyle Dışişleri Bakanlığı'nda çok önemli bir ekip tasviye edildi. Aynı zamanda terör vasıtasıyla diplo matlarımızın etkinliği engellenmek istendi. Yine bu konuda uzun zamandır araştırma yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir gazeteci de öldürülen dış temsilcilerimizin Sovyet uzmanı olduğunu savunarak bunun altında Türkiye'nin Rusya konusunnda bir politika belirlemesini engellemek yatıyordu. Bugün Rusya ile Orta Asya'da çıkarlarımız çatışıyor. Bu nedenle Rusya ASALA'yı tekrar hortlatabilir" diyor.

Orta Asya'daki çıkarlarım engellemek için Rusya, ASALA kozunu veya: bir başka kozu kullanmışsa ve  vasıtasıyla ASALA'yı bilgilendirimi buysa burada MİT'e kuşkusuz çok iş düşüyor. Hem KGB ve ASALA'ya karşı istihbaratla planlarını boşa çıkarmak, hem de Orta Asya'daki çıkarlarımız doğrultusunda aktif rol üstlenerek oradaki çıkarlarımızı koruyarak dış tasalluttan ülke ve millet gururunu muhafaza etmek.

Marmara Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Haluk Dursun da ASALA'nın Ermeni devleti kurmak gibi bir hedefi bulunmadığını, demografik vaziyetin buna müsait olmadığını belirterek " Çünkü bölge Ermeniler için bir " İrredenta " sayılmakla bebarer, tarihi şartlar oluşmamıştı. Asıl hedefin Türkiye'nin dış politikasını belirleme çabasının yanında milli harekete sahip insanların tasfiyesiydi" şeklinde kunuşuyor.

HİRAM ABAS ASALA'YA KARSI

Hiram Abas, MİTte çok öne .;'1revlerde bulunmuş, çok önemli operasyonlara imza atmış, MİTteki birçok karşı casusluk faaliyetini ortaya çıkar mıştı. 1980 yılında da MİT'in yapılanmasıyla ilgili bazı problemleri gerekçe göstererek istifa etmişti. O günlerde MOSSAD, MİT'e Lübnan'da bazı kampları basacağını, bu kampların arasında ASALA'nın da bulunduğunu, isterse operasyonlara katılabileceğini belirtmişti. Köşk MOSSAD'ın bu teklifini kabul ederek MOSSAD'la birlikte yürütülecek olan bu operasyonda MİTin bir dönem en önemli ismi olan Hiram Abas'ı görevlendirmişti. Hiram Abas seçilmişti çünkü, zamanında Ermeni terörüne karşı ajan şebekesini o kurmuştu. Hiram Abas bu ortak operasyondan sonra MOSSAD'la yakın ilişkiler kurmakla suçlanacaktı. Yapılan operasyonlar oldukça başarılı geçmişti MOSSAD'ın ele geçirdiği bilgiler arasında ASALA'nın para kaynakları Türk diplomatlarının listesi ve bazı çok önemli bilgi kaynaklarının ismi bulunuyordu. Fakat MOSSAD bu bilgileri vermedi.

MOSSAD neyi gizlemişti? MOSSAD'ın gizlediği bu bilginin Hiram Abas'ın, ASALA lideri Agop Agop yan'ın ve Monte Melkonyan'ın esr; rengiz ölümlerinde oynamış olduğu ıı neydi? Yoksa MOSSAD, Pa pa suikastla ilgili birşeyler mi öğrenmişti?

25 EKiM 1981: ASALA'DAN PAPA'YA

Daha sonra politikaya atılarak DYP; çerisinde önemli görevler alacak 0131 Türkiye Büyükelçiliği 2. Katibi Gökben Ergenekon saat 16.30'a doğru arabasın dan inerken bir teröristin saldırısına uğ radı. Kolundan yaralanan Ergenekon ~ rabasından inip teröristi takip ederek. teş açmış ancak terörist, yaralanmasırn rağmen kaçmayı başarmıştı. Hastane~ kaldırılan Ergenekon aynı gün hastane den çıktı. O zamana kadar kamuoyundi ismi duyulmayan Gökberk Ergenekoı kimdi? ASALA bu kez neden Ergene. kon'u seçmişti. Daha önce nerelerde ça lışmıştı? Daha da önemlisi Roma'da~ asıl görevi neydi?

ASALA'nın giriştiği en ilginç sui. kastlerden biri Gökberk Ergenekon'ı yapılan olanıydı. Uluslararası Ekonomi ve Sosyal İşler Müdürlüğü'nde ada~ meslek memurluğu ve ikinci katiplikten sonra 1977 ve 1978 yıllarında uluslarara. sı 2. katiplik ve ardından Roma Büyükel. çiliği'nde 2. katip olarak çalışmaya ba~. ladı. Gökberk Ergenekon'un Roma'da. ki görevi yıllar sonra ortaya çıkacakt!. Ergenekon bu görevinden sonra Ortado. ğu Dairesi'nde 2. katiplik ve başkatiplik yaptıktan sonra istifa etmişti. Ergenekon Roma Büyükelçiliği'ne Papa süikasti ile ASALA ilişkisini araştırmakla görevlen. dirilmişti ve aylar öncesinden İtalyan hükümetini olası bir Papa süikastine karşı uyarmıştı. Konu ile ilgili Aksi. yon'a konuşan Ergenekon; Mehmet Ali Ağca'nın henüz hapishanedeyken Pa. pa 'yı vuracağına dair bazı ifadelerde bulunduğunu buna binaen İtalyan hükmetini uyardıklarını söylüyordu. Gök. berk Ergenekon yıllar sonra bazı yetkililerden kendisine ASALA'nın bir başka süikast girişiminde ulunduğunu öğre niyordu. ASALA, Ergenekon'un Papa süikastiyle ASALA arasındaki ilişkiyi araştırdığını öğrenmiş ve onu kara listesine almıştı. ASALA Ergenekon'un bu konuyu araştırdığını nasıl öğrenmişti?

ERGENEKON'A TETİĞİ KİM ÇEKTİ

Ergenekon, saldırı sırasında ASALA militanını yakından görmüş, eşgalini tespit etmişti. Araştırma genişletilince tetiği çekenin kim olduğu ortaya çıktı: Monte Melkonyan...

Melkonyan, Bekaa'da yetişmiş, İNTERPOL'de sicil kaydı olan, dünyanın her yerinde aranan bir uyuşturucu kaçakçısıydı. Teşhis edilmesiyle ASALA'nın Pa pa süikastiyle ilişkisi ortaya çıktı. ASALA Melkonyan'ın bu başarısızlığını hiçbir zaman unutmadı. Mel-Konyan'ın örgütteki yeri iyice sarsılmıştı. Orly katliamından sonra AGOPY AN'ı faşistlikle suçlayarak örgütten ayrılan Melkonyan, ardından ASALA.DH'yi kurarak sonunu hazırlamışoluyordu. Nitekim 1986 Aralığında Fransız istihbaratınca yakalandı. 1993 yılında da Ermeniler tarafından esrarengiz bir şekilde öldürüldü.

Ergenekon şunları söylüyordu: "ASALA, Papa suikastıyla Türkiye'nin imajını sarsmak istemiş olabilir. İkinci olarak da Pa pa suikastının en çok kimin işine yaradığına bakmak gerek. Bu elbette Sovyetler Birliği'dir." Çünkü Papa tam o sırada Polonya'ya gitmeye hazırlanmaktadır. Bu bir şekilde engellenmeliydi!

BU IŞ MOSKAVA'DA DÜĞÜMLENİYOR...

- 1988 yılıydı. ASALA lideri Agop Agopyan'ın sabaha karşı bir markette çifteyle öldürüldüğü haberi gazetelerin birinci sayfalarına bomba gibi düştü. Herkes gözlerini MİT' e çevirmiş bir açıklama yapmasını bekliyordu. MİT sessizliği ni bozmadı. MİTin Atina'da böyle bir eylem yapabilme gücü var mıydı?

Agop Agopyan, Ebu Nidal'ın adamlarıyla buluşmak üzere Belgrat'a giderken Atina'da öldürüldü. Bir iddiaya göre Fransa Ebu Nidal'le 1986-1988 yıllarında anlaşmıştı. Ebu Nidal'in vasıtasıyla Fransız gizli servisi, Agopyan'a muhalif bir Ermeni örgütüne sızmış, Agopyan'ın öldürülmesini sağlamıştı. Fransa Agopyan'ı ancak bir sebepten ötürü ödürmüş olabilirdi: O da Agopyan'nın Fransa'da bakan seviyesinde ilişkileri olması idi. Çok şey biliyor olabilirdi. Örneğin Orly katliamı Fransız istihbaratı tarafından önceden bilinmesine rağmen engellenmemişti. Ve bu katliam dan sonra Agopyan haricinde hemen hemen herkes yakalanmasına rağmen Agopyan adeta yok olmuştu. Bir başka iddia ise Agopyan'ı MOSSAD'ın öldürdüğü idi. MOSSAD, ASALA'nın FKÖile anlaşmasından son derece rahatsız olmuş, Agopyan'ı Atina'da öldürtmüştü. Agopyan Belgrat'a Ebu Nidal'ın adamlarıyla görüşmeye gidiyordu... Bu iddia daha geçerli bir iddia idi çünküMOSSAD'ın EBU NİDAL'i kullandığı biliniyordu. Tabii bunu MİT de yapmış veya yaptırmış olabilirdi. ÇünküMİT özellikle 1980 yılından sonra ASALA'ya karşı daha etkin bir mücadele içine girmişti. Türkiye'nin başını çok ağrıtan Agop Agopyan'ın ortadan kalkmasında bir şekilde etkili olması büyük ihtimaldi, öyle olması da gerekirdi.

YOKSA KGB Mi?

9 yılını Fransız istihbarat servisinden biri olan DST'nin antiterör bölümünde geçirmiş olan Daniel Burdan, yıllar sonra kendisiyle (Güneş gazetesinde) yapılan bir röportajda George Habaş'ın sonra da Naddi Haddal'ın yanında militanlık hayatına başlayan Agop Agopyan'ın eğitim gördüğü Güney Yemen'de KGB tarafından, Sovyet ataşesi vasıtasıyla ASALA örgütünü kurmak için seçildiğini. söylüyordu. Ancak Agopyan ASALA liderliği ni gittikçe ciddiye almış, 1982 yılında Fransa Ermeni cemaatinin kafasına soktuğu Ermeniler'in serbest çıkış hakkı ile ilgili teklifi Sovyetler' e sunarak kendi sonunu hazırlamıştı. Sovyetler Birliği, Agop Agopyan'ı artık kendisi için de tehlikeli görüyordu. Üstelik Papa su ikastinden tutun da uluslararası uyuşturucu ticaretine karışmış birçok üstdüzey bürokratla ilgili birçok şey biliyordu. Atina'da bütün bildikleriyle birlikte, sabaha karşı, esrarengiz bir şekilde bir çifteyle öldürülmüştü. Aslında öldürülmesi herkesin işine geliyordu. En son şöyle diyordu Daniel Burdan yine de: "Ben bu işin Moskova'da düğümlendiğine inanıyorum!"

Ortaya çıkan sonuç şuydu: ASALA eldeki bütün verilerle birlikte bakıldığı zaman bir dava örgütü değildi. Ermeni devleti kurmak gibi bir amacı da yoktu. AmaçTürkiye'ye baskı yapabilmekti. Türkiye'nin izleyeceği politikada belirleyici olabilmek için birçok devlet Ermeni terörünü koz olarak kullanmıştI. Marksist kökenli örgüt, "glasnost ve peresteroika" politikalarıyla Lübnan'daki bazı gelişmelerden olumsuz yönde etkilenerek eski gücünü yitirmişti. Ortaya çıkan bir başka önemli sonuç ise ASALA'nın hedeflerini tesadüfen seçmediği, birilerinin isteği doğrultusunda - Mahir Kaynak'ın da dediği gibi- dışişleri nde ki bir ekibi tasfiye etmeye yönelikti.

Komünizmin Rusya'da dirilmeye başlamasıyla, özellikle de Türkiye'nin çıkarlarıyla Rusya'nın çıkarlarının Orta Asya, Balkanlar'da, Kafkaslar'da çatışmasıyla birlikte son günlerde eylemlerine yeniden başlayacağını duyuran ASALA, Ermeni sorununun bazı Batılı gazetelerde yeniden ele alındığı, PKK'nın gerilediği şu günlerde, terör bayrağını bir kez daha eline mi alacak? Tarih bazen tekeriÜrden, bazan de tereddütten ibarettir...

Aydoğan Kılıç

http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-1329-26-asalanin-ardindaki-sir.html

VEYA

http://suikastler.blogcu.com/asala-nin-ardindaki-sir/2727954

...