25 Mayıs 2019 Cumartesi

KEMALİZM UZUN ÖMÜRLÜ OLMAYACAK



KEMALİZM UZUN ÖMÜRLÜ OLMAYACAK


‘Sovyet tarihçiler Kemalizm’in uzun ömürlü olmayacağını düşünüyordu’



Sovyet Temsilciler 1922 yılında Türkiye'de Batı Cephesi'ni ziyaret ediyor. 

‘Sovyet tarihçiler Kemalizm’in uzun ömürlü olmayacağını düşünüyordu’

10.12.2018 
DOSYA

American University of Armenia’da Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı olan tarihçi Vahram Ter-Matevosyan aynı zamanda 
Ermenistan Ulusal Bilimler Akademisi’nde Türkiye Çalışmaları Bölümü’nün eski başkanı. Ter-Matevosyan son olarak ‘Turkey, Kemalism and the 
Soviet Union: Problems of Modernization, Ideology and Interpretation’ (Türkiye, Kemalizm ve Sovyetler Birliği: Modernizasyon, İdeoloji ve Yorumlama Meseleleri) Başlıklı bir kitap kalemle aldı. Çalışma önümüzdeki ay Londra’da Palgrave Macmillan Yayınevi’nden çıkacak. 
Ter-Matevosyan geçtiğimiz günlerde Türkiye’deydi. Yeni kitabı vesilesiyle kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdik.

VARDUHİ BALYAN-YETVART DANZİKYAN

YD: Yeni kitabınız Kemalizm ve Sovyet hükümetinin Kemalizm’e bakışı üzerine. Alanda nasıl bir eksiklikten yola çıkarak böyle bir kitaba çalışmaya karar verdiniz?

Türkiye’nin Cumhuriyet tarihine merak duyan herkes için Kemalizm’i, onun dönüşümlerini anlamadan Türkiye’nin tarihinin anlaşılamayacağı aşikâr. 
Türkiye’nin tarihini, siyasi gelişmelerini, devrim ve darbelerini hepsini anlamak lazım. Türkiye’ye ilk merak duymaya başladığım zamanlar yani postmodern 
darbe olduğu 1997’den beri, Kemalizm ve diğer siyasi ideolojiler arasındaki çekişmelerin Türkiye’deki siyasal süreçlerin temelini oluşturacağını anladım. 
Sonraki 10-15 yıl içerisinde Kemalizm’i, siyasal İslam’ı araştırmaya başladım. Kemalizm’e dış gözle bakan araştırmaların eksik olduğunu fark ettim. 

Kemalizm’i konu alan, onu ilham kaynağı, İslam dünyası için iyi bir örnek olarak gören, övgü şeklinde Batı kaynaklarda eksiklik yoktu. 
Enteresan bir şekilde dünyanın geri kalanının, yani Arap dünyasının, Sovyetler Birliği’nin görüşleri kaynaklarda pek yoktu. 

1920’lerde Rus, Ermeni basınını araştırmaya başladığımda bu kaynakların Kemalizm tarihini araştıran çalışmaların dışında kaldığını gördüm. 
Başta belki de kaynaklar çok fazla değildir diye düşündüm. 1920-30’ların Türkiye tarihi genel olarak Batı paradigması üzerine kurulu. 

Sovyet izi devre dışı kalmış. Araştırdıkça karşılaştığım kaynakların Türkiye tarihi araştırmasına katkı sunacağını gördüm. Zira Sovyetler Birliği o dönemde Türkiye’yle bağlantısı olan ülkeler arasında Türkiye’yi en iyi bilen ülke. Sovyetler Birliği Türkiye’yi hep odak merkezinde tutmuş. 

Sovyetler Birliği’nin en büyük dördüncü elçiliğinin Türkiye’deki elçilik olması şaşırtıcı değil. Onun dışında aralarındaki ilişkiler de durmamış. 
Sovyetler Birliği Türkiye’deki gelişmelerden hep çok iyi haberdar olmuştur. Onlar için Türkiye’nin tamamen İngiliz-Fransızların etkisi altına 
geçmemesi önemliydi. Bütün bu araştırmalar, siyasi çıkarlar, aynı zamanda Kemalizm’i konu alan birçok dikkat çekici çalışmalara neden olmuştur. 

Türkiye resmi tarih anlatımında Kemalizm teriminin ilk 1929’da kullanıldığı biliniyor. Fakat 1920 yılında Sovyet tarih yazımında Kemalizm terimiyle 
karşılaşıyoruz. 
1926 yılına kadar Kemalizm’e çok olumlu, burjuva devrimine karşı bir adım olarak bakılıyor. 1926’da Stalin Kemalizm’in resmi tanımını veriyor. 

Ve bu kabul görmüş tanım haline geliyor, Sovyetler Birliği’nde kimse bu tanım dışına çıkamaz oluyor. Bu olay da çok ilginç: Çinli öğrencilerle görüşen Stalin kendisi bir soru soruyor: “Kemalizm hakkında ben ne düşünüyorum?” Sonrasında da tanımını veriyor. 

Türk tarihinde bu sayfalar pek araştırılmamış. 

Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye, Kemalizm’e yeni yaklaşımını belirleyen olaydır bu. O dönemde araştırmacılar, bilim insanları arasındaki çatışma da hayli ilginç. Bu gerginlik, çatışma, Çar döneminden gelen tarihçiler ve yeni Bolşevik tarihçiler arasındaydı.. Çıkan bu anlaşmazlıkta düşmanlar ortaya çıkıyor ve Kemalizm’in tanımını doğru yapmadığı gerekçesiyle Çarlık döneminden birçok bilim adamı öldürülüyor. Türkiye’de Sovyetler Birliği elçiliğinde bulunmuş birkaç kişi de sonrasında ölüm cezasına çarpıtılıyor. 

Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri 1920-30’lu yıllarda acı sayfalarla dolu.
Bir de Kemalizm’e dışarıdan bakışları merak etmeme son zamanlarda yayınlanan bazı kitaplar vesile oldu. Biri Stefan İhrig’in ‘Naziler ve Atatürk’ kitabıydı. 
Burada Hitler’in ve Nasyonal Sosyalizm’in Kemalizm’den nasıl ilham aldığını ele alıyor. Fransa’da yayınlanan bir başka kitap “Sevilen Diktatör” ise 
Fransa’nın Kemalizm’den ilham almasını anlatıyor. Yani Kemalizm tarihine baktığımızda bir tek Sovyetler Birliği’nin eleştirel baktığını görüyoruz. 

Almanya Türkiye’yi nihayetinde yanına çektiğinde Sovyetler Birliği bu konuda endişe duymaya başladı. 
Sonra 1945 yılına geliyoruz, Sovyetler Birliği Türkiye’den Kars ve Ardahan’ı talep ediyor ve ilişkiler daha geriliyor. Sovyetler’de Kemalizm’i övenler bile bundan sonra ona faşizm olarak bakmaya başlıyor. Burada jeopolitik durumun ideolojiyi nasıl etkilediğini gözlemliyoruz. 

1950’lerde olumsuz yaklaşım hakim olmaya devam ediyor. 

YD: 1950’lerde Stalin’in dünya üzerindeki Ermenileri Sovyet Ermenistanı’na çağırma politikası var. Bu konu burada ‘Stalin Ermenileri toplayıp Kars’a ve 
Ardahan’a baskı kurmaya çalıştı’ diye anlaşılıyor. Siz de öyle mi görüyorsunuz?

Evet, öyle bir şey vardı. 1945-53 yılları arasında Sovyetler Birliği’nin Türkiye’den toprak taleplerini iyice inceledim. 
Bunun Sovyetler Birliği tarafından çok kötü organize edilmiş bir adım olduğunu söyleyebiliriz. 

YD: Sovyetler Birliği tarafından mı sadece Stalin tarafından mı?

Stalin ve bazı kişiler diyebiliriz. Komünist Partisi’nden üst düzey bazı insanların aklına esmiş bir fikirdi. Elçilerin, dışişleri bakanlarının mektuplaşmalarına 
baktığımızda Stalin’in aklına gelen bir fikir üzerine çalışıyorlar, sonrasında zaten ilişkiler daha da kötüye gidiyor, Türkler ise tamamen Amerika yandaşı oluyor. 

1950-1960 yılları arasında Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri çok kötüydü. Birbirlerini eleştiriyorlardı, Türkiye’deki olaylara özellikle milliyetçiliğin 
yükselişine Sovyetler büyük endişe ile bakıyordu. 1960’larda ilişkilerde ilerleme oluyor ve Kemalizm’e karşı görüşlerin de yavaş yavaş olumlu yöne 
kaydığını ve akademik mecraya taşındığını görüyoruz. 1960’lara kadar Kemalizm’e bakış daha çok ideolojikti, bundan sonra akademik olarak da ele 
alınmaya başlar. 

Kemalizm’e dair genel bilimsel bir çalışma olmaması çok ilginç. Bir Azerbaycanlı akademisyen konuyu ele alıyor, onun dışında pek yok. Şimdi kitabın 
amacı Kemalizm’in uluslarötesi tarihini ele almak. Fransa’da yakında ‘Yakın Doğu ve Balkanlar’ın Kemalizm’e Bakışı’nı konu alan yeni bir kitap çıkıyor.

Kitapta sadece Sovyetlerin Kemalizm’e bakışını değil, aynı zamanda Kemalizm’in tarihini vermeye çalıştım. 1920-1970’ler zaman dilimini ele alan 
kitap 8 bölümden ibaret. 5-6 bölümde sadece tarihi değil Kemalizm’in dönüşümünü ele aldım, Kemalizm’in araştırılmasında var olan eksikleri, sorunları 
ortaya çıkarıyorum. Ve bu açıklardan biri de Kemalizm’in 1930’larda ve sonrasında dışarıdan araştırılmaması. Bu yaklaşımla hareket ettim. 


(Vahram Ter Matevosyan, FOTO: Berge Arabian)

VB: Kitap 1920-1970 yıllarını ele alıyor. Bu zaman dilimini seçmenizin nedeni neydi?

Şöyle ki, 1980 darbesi sonrası topluma Kemalizm dayatılması farklı süreçlerle yapılıyordu, vurguları farklıydı ve 1920-30 yıllarında dayatılan Kemalizm’den çok farklıydı. 1980’lerden 1995’e kadar CHP çok yıpranmış vaziyetteydi ve o sıralar Kemalizm belli belirsiz bir şeydi. 

Ve bir diğer nedeni de Sovyetler Birliği tarafından 1970’lerden sonra Kemalizm üzerine çalışmalar, araştırmalar yapılmamış. 1975-76 yıllarda Sovyet tarih yazımında Kemalizm üzerine çalışmalar son buluyor diyebiliriz. Fakat Sovyetler Birliği’nde Kemalizm hep göz önünde. Hatta 1976-1977 yıllarında özel idari kullanım için “Kemalizm” başlıklı bir kitap yayınlanıyor. Bu bir araştırma değildi daha ziyade o zamana kadar Kemalizm üzerine yayınlanan bütün araştırma, kitapların sıralandığı bir kaynakça. 1980-1990 Sovyetler Birliği de yoktu artık o yüzden 1970’lerde bitirmeye karar verdim. 1980’ler çok farklı siyasi, ideolojik, jeopolitik faktörlere bağlıydı, o yüzden onu bu kitapta ele almadım. 

VB: Stalin görüşmelerinden birisinde Kemalizm tanımını vermiş dediniz. Yaklaşık olarak nasıl bir tanım bu?

“Türkiye’de gerçekleşmiş devrimden dolayı çok mutluyuz. Ancak bu henüz tamamlanmamış ve köylü devrimi gerçekleştiğinde ancak tamamlanmış olur” Yani Marksist-Leninist yaklaşım. Bir de Aralık 1920’den sonra Ermenistan’ı terk etmiş Taşnakların Kemalizm’e bakışı çok ilginç. Günümüze ulaşan ilginç mektuplaşmalar var. İki üst düzey Taşnak siyasetçi (biri Birinci Ermenistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı) iki ay boyunca mektuplaşarak Kemalizm’in geleceğini tartışıyorlar. Biri Kemalizm’in yakında sona ereceğini söylerken, diğeri ise Kemalizm’in 50 sene boyunca pişen ideolojik akımların sonucunda ortaya çıkmış olgun ideoloji olduğu ve başarıya ulaşacağını dile getiriyor. Yani Taşnakların Kemalizm’i nasıl gördüğü de kitapta ele alınıyor. Kitapta sadece Sovyetler Birliği veya Rusya’nın bakışı değil, Ermenilerin de olaya nasıl baktığı gün ışığına çıkartılıyor. 

YD: Sovyet Rusya genel olarak Kemalizm’e siyasi açıdan bakıyor ve oradan inceliyor. Bir de Kemalizm’i ideolojik açıdan inceleyen araştırmalar var mı?

1926-27’ye kadar daha bilimsel bir yaklaşım görüyoruz. 1890’lardan beri Çarlık Rusya’da iki bilim merkezi vardı St. Petersburg’da ve Moskova’da. Sovyetler Birliği kurulduğunda birçok bilim insanı Doğu’yu araştırmaya devam ediyor ve bilimsel yaklaşım kalıyor. 1926’dan sonra ise yaklaşım değişiyor. O yıla kadar Kemalizm’i ideoloji olarak araştırıyorlar. Bulgulara dayalı, Marksizm-Leninizm’den uzak bir yaklaşım sergileniyor. Ondan sonra antiemperyalist terminoloji yer almaya başlıyor. Sovyet tarihçilerinin Kemalizm’e sınıfsal çekişme olarak, elit bir ideoloji olarak baktığını, bunun da uzun sürmeyeceğini düşündüklerini görüyoruz. Köyler modernleşmediği, her şey şehir merkezli olduğu için bu ideolojinin ömrünün uzun olmayacağını iddia ediyorlar. Aslında haksız olmadıklarını gördük, zira artık 1950’lerde Türkiye’de muhafazakarlığın tavan yaptığına şahit olduk. Demokrat Parti, ardından Adalet Partisi, Milli Görüş’ün yükselişi ile bu durumun devamlılığı da sağlanıyor. Batı imrenerek yaklaşsa da Kemalizm’in burjuvaziye, emperyalizme dayalı olması gözardı edilmiş. Ve sınıfsal yaklaşım Sovyet tarihçilerine bu ideolojiyi iyice anlamaya yardımcı olmuş. 

1920’lerin ortasında çok ilginç bir şekilde Sovyetler Birliği Kemalizm modelini Çin’de uygulamaya çalışıyor. Burada fikir ayrılığı yaşanıyor: Troçki ve Troçkistler Kemalizm’in model olarak başka ülkelerde, aynı zamanda Çin’de uygulanması gerektiğini savunurken Stalin buna katılmıyor, Kemalizm’in burjuva devrimi olduğunu, eğer gelecekte başarı ile sonuçlanırsa ancak, o modelin başka ülkelerde uygulanması gerektiği görüşünde. Kemalizm iyice araştırılmış bir konu fakat Sovyet yaklaşımını ele alan bir çalışma henüz yapılmadı. 

Kitap için belli bir sınırlama koymak zorundaydım ve birçok konuyu derinlemesine ele alamadım. Ama örneğin Çin tarih yazımında Kemalizm yaklaşımını incelemek önemli, umarım tarihçiler buna çalışır. Benim kitabım yeni araştırmalar, konular için kapı açıyor. Hindistan’daki Müslümanların Kemalizm’e yaklaşımına yer verdim kitapta, ancak derinlemesine değil. İslam dünyasında Kemalizm’i çok olumlu bir şey, ilham kaynağı olarak görülmüş. Sadece Sovyetler Birliği tarafından eleştirel bakış görüyoruz, o da ideolojik ayrılığından kaynaklanıyor. 



VB: Günümüzde Türkiye toplumunun karşılaştığı sorunların köklerini ideolojik altyapılarda aramamız gerektiğinden bahsediyorsunuz. Kemalizm bu sorunların nedeni mi ve nasıl?

Kemalizm’in altı ilkesine gelelim. Bunlar ilkeden çok fazla. Türk ideal toplumu bunun üzerine inşa edildi. Ve ilk önce bu Türkçülük ilkesine dayandı. Diğer ilkelerde cumhuriyetçilik, laiklik, devletçilik, milliyetçilik, inkılapçılık da vardı. Bunlar Türk toplumunun hamuruydu. Şimdi ise toplumsal değişikliklere baktığımızda muhafazakarlığın, İslamcılığın siyaseti dikte ettiğini görüyoruz. Ve 1920-30 yıllarında Kemal’in modernleşme politikasının kısmen başarılı olduğu aşikâr. Yani dayatılan modernleşmenin topluma yabancı kaldığı doğru. Sovyet tarih yazımında yer aldığı gibi elit kaldı, köylere ulaşamadı ve Türkiye hiçbir zaman eşit bir şekilde gelişemedi. Yani günümüz Türkiyesi’nin sorunlarını anlamak için Kemalizm’den de değil 1870-80’lerden, Abdülhamid döneminden okuma yapmamız gerek, nasıl bir Türk toplumu modeli oluşturmaya çabaladıklarını anlamaya çalışmalıyız. Günümüzde Türkiye farklı başkalaşım, değişiklik ve deneylerin sonucunda oluşan Türk modelidir. Erdoğan’ın siyasetinin, ideolojisinin temeli geçmişin devamı. Yeni bir şey yapmıyor, sadece Menderes, Demirel ve Milli Görüş dönemlerinde atılan temellerin devamını başarı ile sağlıyor. Yani Kemalizm gerçeklikte enteresan bir deneydi. Ulusal azınlıklar, toplumun büyük kısmı için acı bir sayfaydı, fakat bunun sayesinde Kemalistler ulus inşaatı sürecine protein aktarabildi. Bu yüzden de Kemalizm’in iyice araştırılması Türkiye’deki birçok sorunun cevabını verir. 

VB: Şimdiki siyasi durumda Kemalizm’i nasıl görüyorsunuz? Ve Kemalizm’in geleceği nedir?

Kemalizm’i altı ilkeleri kapsamında değerlendirecek olursak birçok şeyin değiştiğini göz önünde bulundurmalıyız. Örneğin laiklik ilkesinden neredeyse bir şey kalmadı. Günümüzde cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkeleri devam etmekte. Kemalizm hala okullarda çok yaygın. Erdoğan bunu biraz değiştirmeyi başarmış olsa da hala Türkiye vatandaşı Türk olarak görülmekte. Birçok sorunun nedeni Kemalizm döneminde öne sürülen ideoloji. Bir de bir detay var, Kemalizm’den bahsederken 1920-30’ların faşist Avrupasından nasıl etkilendiğini göz ardı ediyoruz. Faşizme çoğu zaman Alman ideolojisi olarak yaklaşıyoruz, fakat daha global bir ideolojiydi ve her ülkede farklılık göstermekteydi. Faşizmin ve Kemalizm’in kombinasyonu ciddi bir araştırma konusudur. Kitapta buna da değiyorum. Milliyetçiliğin Türkiye’de kalıcı olacağını ve Kürt meselesi, Ermeni soykırımı gibi konularda Türk milli görüşünün inkârcı olacağını söyleyebiliriz. Bu meseleleri Türk toplumunun gerçekliğinin bir parçası olarak görmeyecekler ve Türklere yakışmadığı için inkâr edilmesi gereken bir durum olarak bakacaklar. Bu yaklaşımlara karşı Türkiye toplumunun bilinçli kısmı, sivil toplum mücadele etmeli. Bu modelin yeniden şekillendirilmesi gerek.

‘Sosyal Demokrat İdeoloji yükselişte’

YD:Ermenistan’da iktidar değişikliği oldu. Paşinyan iktidara geldi fakat bu bir devrim mi? Seçimler için Paşinyan favori. (Not: söyleşi seçimlerden önce yapıldı) Ondan sonra büyük değişiklikler bekliyor musunuz? 

Çok zor ve katmanlı soru. Ermenistan’da gelecekte ne olacaklarına dair tartışmalar pek yok, herkes günümüzü anlamanın peşinde. Daha önce Agos’a verdiğim röportajda da dediğim gibi bu bir devrim değildi. Devrim açıklamalarla olmuyor, işle devrim olur. Eğer devrimi yapanlara inanırsak 20. yy’da 40 devrim gerçekleşmiş olduğuna inanırız. Fakat bunlardan kaçını hatırlıyoruz? Bolşevik devrimi, İran devrimi ve Çin devrimi. Ama baktığınızda ‘Mustafa Kemal’in yaptığı bile devrim olarak görülmüyor. Sonuçlarına baktığımızda çok az şey kalmış zira. Devrimlerin bir başlangıcı var ama sonu yok. Paşinyan olanlara devrim demeyi çok seviyor ama bunu daha kanıtlaması lazım. Devrim insanların fikirlerinde, davranışlarında sergilenmeli, açıklamalarda değil. Devrim aynı zamanda siyasetçiler için kolay bir referans noktası. Olan sivil itaatsizlikle gerçekleşmiş iktidar değişikliğidir. Ben böyle açıklardım. 

Geçtiğimiz aylarda birçok değişiklik gerçekleşti elbet. Fakat toplumda bu değişiklikleri gözlemlemek güç. Toplumda temel ve olumlu değişiklikler olacağına dair ümit var. Toplumun şikayetçi olduğu şeyler, yolsuzluk vs artık yok. Bunu yapan insanlar da yok. Bu alan Nikol’a ve ona inananlara verilmiş durumda. Ve bu insanların kamu yönetimi alanında deneyimi yok. “Benim Adımım” koalisyonunun seçim listesine baktığımızda işsizlerden oluşan büyük bir grup görüyoruz. Yani bu insanların ilk iş deneyimi meclis olacak. Son yıllarda Ermenistan’ın siyasi alanı boştu, Cumhuriyetçi Parti bütün siyasi alanı eline geçirmişti. Bunun sonucunda yeni siyasi partiler, güçler ve fikirler doğmuyordu. Piyasada varlığını sürdürebilen tek parti Müreffeh Ermenistan Partisi oldu, Taşnak Partisi hep vardı ama maddi kaynaklardan dolayı oldukça zayıftı. Nikol’un kurduğu ise bir parti değildi, sivil bir hareketti. Bu sivil toplum hareketler koalisyonuydu. İki, beş sene sonra nasıl bir Ermenistan’la karşı karşıya olacağımız sorusunun cevabını Nikol Paşinyan vermiyor, bu endişe verici. Kendisi ve ekibi bu mesele üzerine kafa yormak istemiyor. Benim gibi birisi de bunları dert edinir. 

Yoksulluğu bitireceğiz diyor mesela, çok iyi. Bunun gibi vaatler duymak istiyoruz. Nasıl bir ideolojiye sahip olacak ülke?

Seçimlere katılacak 11 partiye bakıldığında ilk kez sosyal demokrat ideolojinin yükselişini görüyoruz. İki parti hariç geri kalanı net sosyal demokrat yaklaşım sergiliyor. Bütün partiler sosyal adaleti, toplumda adaletin onarılması gerektiği görüşünde. Fakat bütün dikkati adalete verince yoldan sapmış oluyorsun. Başka yöntemler uygulayarak ülkenin eşit bir şekilde gelişmesini sağlamalıyız. Bu seçimler siyasi alanımızın boşluğunu çıplaklığını gösterdi. Seçimlere doğru düzgün hazırlanacak zamanları olmadı. Partiler hep seçime hazır olmalı elbet, ama dediğim gibi Ermenistan’da partiler oluşmuyor. Baktığımızda geçmişte bir tek bir parti liderini değiştirmiş, geri kalanında parti liderleri hep aynı kalmıştır. Halk bu tipten yorulmuş artık. Bir ülkenin demokrasisi için partiler kaçınılmaz fakat parti kültürü yok. Bu yüzden de bu seçimler Ermenistan için önemli. 

Nikol Paşinyan’ın otoriter açıklamalarından endişe ediyorum. Demokrat olarak tanıtıyor kendisini, halkın başbakanıyım diyor fakat tehlikeli otoriter davranışlar sergiliyor. Kızdığında tehlikeli birisine dönüşüyor ve kontrolü kaybediyor.
Yeni hükümetin dışişlerinde net olması gerekir. Son zamanlarda sarsılmalar oldu. Küçük ülkeler kapasitelerini iyi değerlendirmeli ve ona göre hareket etmeli. Biraz istikrar getirilmeli. 

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/21679/sovyet-tarihciler-kemalizmin-uzun-omurlu-olmayacagini-dusunuyordu

***

Atatürk "Ermeni Soykırımı" iddialarına ilişkin soruya ne yanıt vermişti

Devlet yetkililerinin ve tarihçilerin çeşitli açıklamalar yaptığı 1915 olaylarına ilişkin Mustafa Kemal Atatürk’ün görüşleri merak konusu oldu.


30.04.2015 14:13 


Ermeni Soykırımı” iddiaları yüzüncü yıl nedeniyle son zamanlarda gündemde oldukça geniş yer tuttu. Devlet yetkililerinin ve tarihçilerin çeşitli açıklamalar 
yaptığı 1915 olaylarına ilişkin Mustafa Kemal Atatürk’ün görüşleri merak konusu oldu.

Atatürk, 26 Şubat 1921’de Amerikalı gazeteci Streit ile yaptığı mülakat sırasında 1915 olaylarına ilişkin açıklamalarda bulunmuştu.

Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Atatürk’ün Bütün Eserleri” çalışmasının 11. cildinin 60, 61 ve 62 sayfalarında yer alan bu röportajda, 
Atatürk “Dünya kamuoyu, Ermeni ahalisinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz” demişti.

‘ERMENİ AHALİSİNİN TEHCİRİ HUSUSUNDA…’

Mustafa Kemal, gazeteci Streit’in “Harbi Umumi esnasında yapıldığı mütemadiyen ağızlarda dolaşan Ermeni katliam ve tehciri hakkında hükümetinizin resmi görüşü nedir?” sorusuna şöyle yanıt vermişti:

“Rus ordusu 1915’te bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Ermeni Komitesi, askeri birliklerimizin 
gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima 
iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu.

Bu cinayetleri işleyen ve saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini bazı büyük devletlerin daha barış zamanından beri kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklar dan istifade ederek ve bu maksada yönelik olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinden yapıyorlardı.

İngiltere’nin barış zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda’ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya kamuoyu, 
Ermeni ahalisinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz. Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, 
tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan çoğu, şayet İtilaf devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi, evlerine dönmüş olurlardı.”

‘AMERİKALI GENERAL HARBORD ŞAHİDİMİZDİR’

Gazeteci Streit’in “Ermeniler ve Rumlar tarafından Türklere karşı vukuu rivayet edilen katliam hakkında ne gibi malumat verebilirsiniz?” sorusuna ise 
Atatürk şu yanıtı vermişti:

 “Gerek Umumi harp sırasında gerek Mütareke’den sonra Ermeniler ve Rumlar tarafından Müslüman ahaliye yapılan zulümler üzerinde durmak uzun bir 
hikaye olur. Brest-Litovsk Antlaşması’nın yapılmasını müteakip Rusların Doğu vilayetlerimizi tahliyeye başladıkları sırada Ermeni çetelerinin yapmış oldukları 
katliam ve tahribat kafi derecede herkesin malumudur. Sivas’ta benimle görüşmüş olan, daha sonra bu bölgeleri ziyaret etmiş eden ve buralarda 
Ermeni çetelerinin davranışları hususunda tafsilatlı gözlemlerde bulunarak daha sonra kendisine bu konuda anlatmış olduğum şeylerin doğru olduğunu 
Amerikalı General Harbord, Amerikan kamuoyunun kendisinden faydalı malumat temin edebileceği bir şahidimizdir. Taşnaklar daha sonra da 
Kars ve Oltu bölgelerinde Alexandropol Antlaşması’nın yapılmasına kadar cinayetlerine devam etmişlerdir” diyerek yanıtlamıştı.

‘WİLSON PROJESİ SADECE GÜLÜNÇTÜR’

Atatürk, “Wilson Ermenistan sınırları hakkındaki fikriniz nedir?” şeklindeki soruyu da şöyle yanıtlamıştı:  

“Ermenistan birkaç günden beri tekrar Taşnakların eline düşmüştür. Alexandropol Antlaşması’nı samimiyetle tatbik mevkiine koyacak her 
Ermeni hükümeti dostluğumuza güvenebilir. Milyonlarca Türk’ü binlerce Ermeni’nin hakimiyetine terk etmeye kalkışan Wilson projesi sadece gülünçtür” 
diye cevap vermişti.

Odatv.com

https://odatv.com/iste-kendi-agzindan-o-sozler-3004151200.html


***


19 Mart 2019 Salı

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 15

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 15




EKLER 

Ek-1: TSK Genel Kurmay Başkanlığı arşivinde bulunan belgelerde Vilayet ve sancaklara göre 1914 Müslüman, Ermeni ve Rum nüfus sayıları 



Ek-2: 9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihine kadar Anadolu'nun muhtelif bölgelerinden iskân sahalarına nakledilen ve yerlerinde bırakılan Ermeni sayısı 



Ek-3: ABD enformasyon kaynaklarına göre Anadolu'dan muhtelif iskân sahalarına gönderilen Ermeni sayısı (İaşe ihtiyaçlarının belirlenmesi amacıyla) 









Ek-4: 1906-1922 Yılları Arasında Anadolu'da Ve Kafkaslar'da Ermeniler Tarafından Katledilen Türklere Ait Tablo 
Kaynak: DEVLET ARŞİVLERİ 



Ek-5: Sayı Tespiti Yapılamayan Olaylar Tablosu 













Ek-6: Önemli Tarihi Olaylar ile İsyancı Ermenilerin Başkaldırı ve Terör Eylemleri 




Ek-7: Atatürk Ve Recep Çavuş 


KAYNAKLAR 

. 1915 Mayıs Tarihli Bakanlar Kurulu Talimatı, Başbakanlık 
Arşivi, İstanbul Meclis-i Vükelâ Mazbataları, Cilt 198. Karar 
No. 1331/163. 
. AKÇORA, Ergünöz. 2007. Van ve çevresinde Ermeni isyanları, 
1896-1916. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. 
. AKÇURA, Yusuf. 1985. Osmanlı İmparatorluğunun Dağılma 
Devri, Ankara. 
. AKYOL, Ahmet. 2014. ERMENİ SOYKIRIM TİCARETİ: 
http://www.ahmetakyol.net/ermeni-soykirim-ticareti/ 
. ANDONIAN, Aram. 1920. Documents officels concernants les 
Massacres Armeniens, Paris. 
. Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni 
Mezalimi (I., II., III. VE IV. Ciltler). 1995. 1995. 1997. 1998. T. 
C. Başbakanlık Devlet Arşivleri, Yayın No: 23, 24, 34, 35. 
. ASLAN, Kevork. 1914. Ermenistan ve Ermeniler, İstanbul. 
. ASLAN, Doç. Dr. Yasin. 1997. Ermenistan Tarihi Yol 
Ayrımında, Ankara. 
. ASLAN, Yavuz. 2001. “Rus İstilasından Sovyet Ermenistan’ına 
Erivan (Revan) Vilayetinin Demografik Yapısı (1827–1922), 
Yeni Türkiye, S: 38 
. ATA, Feridun. Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemelerinde Ermeni 
Tehciri Yargılamalarına İstatistiksel Bir Bakış (1919-). 
http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-62/divan-i-harb-i-orfi-
mahkemelerinde-ermeni-tehciri-yargilamalarina-istatistiksel-
bir-bakis-1919-1921 
. ATAÖV, Türkkaya. 2006. Mavi Kitaba Yanıt. İleri Yayınları. 
İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2006. Ermeni Belge Düzmeciliği. İleri 
Yayınları. İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2007. Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu. İleri 
Yayınları, No: 129. İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2012. Ermeni Soykırımı Yalanı ve 
Gerçekler: http://www.guncelmeydan.com/pano/ermeni-
soykirimi-yalani-ve-gercekler-prof-dr-turkkaya-ataov-
t32902.html 
. AYDEMİR, Şevket Süreyya. 1985. Makedonya'dan Orta 
Asya'ya Enver Paşa, C. 3: 1914-1922, Remzi Kitabevi, 
İstanbul. 
. AYMALI, Ömer. Van isyanı, 24 Nisan 1915 ve Ermeni tehciri: 
http://www.dunyabulteni.net/haber/296379/van-isyani-24-
nisan-1915-ve-ermeni-tehciri 
. AYTEKİN, Halil. 2000. Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni 
Lejyonu Kampı. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. 
Türk Tarih Kurumu Yayınları. VII. Dizi – Sayı 193. Ankara. 
. Başbakanlık Osmanlı Arşivi HR. MİJ. 43/ 17. 
. BEYDİLLİ, Kemal. 1988. “1828–29 Osmanlı-Rus Savaşında 
Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen Ermeniler”, Belgeler, 
Türk Tarih Belgeleri Dergisi, XIII/17 (1988). 
. CARRIERE, Auguste. 1896. Moise de Khoren et la Généalogie 
Patriarcale, Paris. 
. CARTHY, Justın Mc. 1989. Otoman Archives Yıldız Collection 
The Armenian Question, İstanbul. 
. DELİORMANLI, Altan. 1975. Türklere Karşı Ermeni 
Komitecileri, İstanbul. 
. DUYGULU, Abdüllatif. Ermeni Mezalimi. 
http://www.cilehane.com/yazilar/ch1303.html 
. Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, İstanbul 
1917. 
. Ermeni Sorunu İddialar Gerçekler: 
http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/index.html 
. GRİBODAYEV. 1972. Rusya Anıları, s. 73, Tahran, 1901- 
Tahran 
. GİYASİ, Prof. Dr. Cafer A. 2000. Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi, 
Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 
. GÖKÇE, Yard. Doç. Dr. Mustafa. Karabağ ve Ermeni Sorunu 
Aksaray Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü 
Öğretim. http://farukarslan.com/dosyalar/658-2/ 
. GÜRKAK, Uluç. 2014. Malta Yargılaması Özgün İngiliz 
Belgeleriyle. Kaynak Yayınları. 
. GÜRÜN, Kamuran. 1983 Ermeni Dosyası, TTK Basımevi, 
Ankara. 
. HALAÇOĞLU, Prof. Dr. Yusuf. 2001. Ermeni Tehciri ve 
Gerçekler (1915). TTK Yayını. Ankara 
. HALAÇOĞLU, Prof. Dr. Yusuf. 2013. Ermeni Tehciri. İstanbul: 
Babıali Kültür Yayıncılığı. 
. HOCAOĞLU, Mehmet. 1976. Tarihte Ermeni Mezalimi ve 
Ermeniler, İstanbul 1976 
. İNAL, Halil İbrahim. 2011. Osmanlı Tarihi. Üçüncü Baskı. 
Nokta Kitap. İstanbul. 
. İslam Ahalinin Duçar oldukları Mezalim Hakkında Vesaika 
Müstenid Malumat, İstanbul, 1918. 
. KARPAT, Kemal H. 1985. Ottoman Population 1830-1914 
Demographic and Social Charsetistic, The University Of 
Winsconcin Press, London 
. KIRZİOĞLU, Prof. Dr. M. Fahrettin. 1999. Kars İli ve 
Çevresinde Ermeni Mezalimi (1918-1920), KÖKSAV Yayınları, 
Ankara. 
. KOÇAŞ, Sadi. 1967. Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk - Ermeni 
İlişkileri. Ankara. 
. KORKODYAN. 1937. Ermenistan’ın Nüfusu: 1831-1931, 
Erivan. 
. LAÇİNER, Sedat. 2005. Türkler ve Ermeniler: Bir Uluslararası 
İlişkiler Çalışması. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu 
Derneği (USAK). 
. LORIS-MELIKOFF, Dr. Jean. 1920 La Revolution Russe et les 
Nouvelles Repobliques Transcaucasiennes, Paris. 
. LOWRY, Heath H. 1990. The Story Behind Ambassador 
Morgenthou’s Story. Isis Press. Istanbul. 
. MALET, Albert. 1909. "L'epoque Contemporaine", Hachette, 
Paris 
. MAZICI, Nurşen. 1987. Belgelerle Uluslar arası Rekabette 
Ermeni Sorunu, İstanbul. 
. MEHMETZADE, Mirza Bala. 1991. Milli Azerbaycan Hareketi, 
yay. Hzl. Ahmet Karaca, Ankara 
. Memalik-i Osmaniye'nin 1330 [1914] Senesi Nüfus İstatistiki, 
Dâhiliye Nezareti Sicil İdare-i Umumiyesi, Hilal Mat. 1336 
[1920]. 
. METİN, Halil. 1997. Türkiye'nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve 
Ermeni Olayları, M. Eğitim Yayını, İstanbul. 
. NALBANDIAN, Luase. 1963. Armenian Revolutionary 
Movement University of California Press. 
. NALBANDYAN, V. S. 1976. Ermenistan Literatürü, s. 23, 
Erivan 
. OKTAY, Doç. Dr. Hasan-
; www.ermenisorunu.gen.tr/makaleler 
. OREL, Şinasi; Yuca SÜREYYA. 1983. Ermenilerce Talat Paşa'ya 
Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü, TTK Yayını, Ankara. 
. Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920). 1995. 
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları 
. Osmanlıdan Günümüze Ermeni Sorunu, Yeni Türkiye 
Yayınları, Ankara 2000. 
. ÖZTUNA, Yılmaz. 1978. Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken 
Yayınevi c. 7. 
. PAPAZIAN K.S. 1934. Patriotism Perverted, Boston, Baikar. 
. PAŞA, Hüseyin Nazım. 1994. Ermeni Olayları Tarihi, 
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları. 
. REFİK, Ahmet. 1992. Kafkas yollarında, Öncü Kitap, Ankara 
1992 
. SAKARYA, Em. Tümg. İhsan. 1984. Belgelerle Ermeni Sorunu, 
Genelkurmay ATASE Yayınları, Genelkurmay Basımevi, 
Ankara, 2. Baskı 
. SCHEMSI, Kara. 1919. Turcs et Armeniens devant l'Histoire, 
Genere. Imprimeric Nationale. 
. SOYSAL, Mümtaz. 1985. Orly Saldırısı Davası 19 Şubat-2 Mart 
1985, Şahit ve Avukat Beyanları, Ankara Üniversitesi Siyasal 
Bilgiler Fakültesi. 
. ŞAHHATUYAN, Hovhannes. 1921. Ecmiadzin Vilayetinin ve 
Ararat Baş Kazasının Tarihi, c. 2, s. 765/766, Erivan. 
. ŞİMŞİR, Bilal, Şehit Diplomatlarımız, Bilgi Yayınevi, Ankara 
2000, 2 Cilt. 
. ŞİRACİYAN, Arşavir. 1997. Bir Ermeni Teröristin İtirafları. 
Kastaş Yayınları. 
. Tarih boyunca Ermeni Meselesi. 1979. Genelkurmay 
yayınları, Ankara. 
. TOSUN, Kadir. 2013. İrandan Turana. İletişim: 
kadirtosunn@hotmail.com, Ankara. 
. TOKSOY, Ahmet. 2014. XIX. Yüzyılda Rusya’nın Kafkas 
Politikası ve Ermeniler: 
http://ekoavrasya.net/duyuru.aspx?did=136&Lang=TR 
. TOKSOY, Nurcan. 2007. Revan’da Son Günler, Türk 
yönetiminden Ermeni Yönetimine, Ankara. 
. URAS, Ahmet Esat. 1987. Tarihte Ermeniler ve Ermeni 
Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul. 
. URAS, Ahmet Esat. 1987. The Armenians in History and the 
Armenian Question, Belge Yayınları, İstanbul. 
. VARANDIAN, Mikayel. 1932. History of the 
Dashnagtzoutune, Paris 
. YILDIRIM, Dr. Hüsamettin 2000. Ermeni İddiaları ve 
Gerçekler, Ankara: 
http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/index.html 


Emperyalizmin Sevr Haritası 



C:\Users\samsung\Pictures\Yeni klasör\Yeni Resim (1).png
C:\Users\samsung\Documents\Platform\E_Meselesi\Resimler\AzerbaycanİşgalAltındakiTopraklar.png 

“Emperyalistler gelir, çıkarlarını düşünür, bizi birbirimize düşürür, sonra da çekip giderler. Olan burada kalan bizlere olur. Gelin bir arada yaşamı savunalım”. Hrant DİNK 

Ermenilerle beraberliğimiz 1064’de başlamış. Osmanlı onlara sâdık tebaa demiştir. Sekiz asrı aşan uyum ve barışı, “size Doğu Anadolu’da devlet kurduracağız” vaadiyle onları aldatan Rus, İngiliz ve Fransızlar bozdu. 

Birinci Dünya Harbi ve sonrasında (1914-1922), Ermeniler üzerinden yaşatılan acıların gerçeği böyledir. Bu faciaların yarattığı hastalıklı Ermeni kimliği hükmünü, zamanımızda da sürdürmektedir. 

Bunu; ASALA terör örgütünün, 1974-85 yılları arasında Batı ülkelerinin büyük şehirlerinde katlettiği masum Türk diplomatları ve kardeş Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin işgali ve Hocalı soykırımında gördük. 

Bu gün Ermeni kimliği neredeyse Türk’e duyulan “nefret ve kin’den ibaret hale getirilmiştir. Türk düşmanlığını çekip çıkarırsanız; Diaspora’dan da, Ermenistan Ermeni kimliğinden de geriye pek az bir şey kalır. 

Elinizdeki “Aldatılan Kimlik” kitabı bu gerçekleri kamuoyunun dikkatine sunmaktadır.  

İşgal Altında Azerbaycan Toprakları 






 ***

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 14

1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ - TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU VE KAFKASLARDA ERMENİ KATLİAMLARI. BÖLÜM 14



NE YAPMALIYIZ 

1915 yılının yüzüncü yılı yaklaşırken Türkiye üzerinde hesabı olanlar her gün yeni bir senaryoyu gündeme taşımakta ve Türkiye’nin kendi isteğiyle soykırımı kabul etmesi konusunda baskılarını giderek arttırmaktalar. Türkiye Cumhuriyeti yönetim kadrolarının ve halkımızın; 

. Tehcir kararı ve uygulamalarının dayandığı sebepler ile Ermeni tehcir olayının gerçek yüzünü ve 
. Ermenistan, Kürdistan kurma hedeflerinin örtüşen yönlerini bilmesi önem kazanmaktadır. Bu konulardaki bilinçlendirme, milletimizin ulusal menfaatler etrafında tek vücut olmasına, tehlikeyi görecek vicdanların oluşturacağı kamuoyu baskısı ile yöneticilerin riskli kararlar almasının engellenmesine vesile olacaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti tarafından Ülke ve Dünya kamuoyunu doğru bilgilerle aydınlatmak, Ülkemiz hakkında düşmanca davranışları olanları caydırmak için alınması gereken tedbirlere ilişkin öneriler aşağıda sunulmuştur: 

Devlet ve Kamu Kuruluşlarının Yapması Gerekenler 

1. Ermeni tehcirine neden olan olaylar detaylı olarak incelenmeli ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan olayların içyüzü tarihi vesikalara dayanılarak Türk ve dünya kamuoyuna açıklanmalıdır. 

Bu çerçevede: 

. Ermeni tehcirinin uygulanışı sırasında Osmanlı devletinin aldığı insancıl tedbirler tarihi vesikalara dayanılarak Türk ve dünya kamuoyuna açıklanmalı ve tehcir olayının Ermenilerin iddia ettiği gibi bir katliam olmadığı ispatlanmalıdır. 
. Devlet arşivlerinde bulunan ve Ermeni tehcirini vesikalara dayanarak anlatan Osmanlıca ve Türkçe kitapların yabancı dillere çevrilmesi ve yurt dışındaki kültür ataşeliklerimiz kanalıyla bütün dünya ülkelerine dağıtılması sağlanmalıdır. 

. Ermenistan, Rusya Federasyonu, ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya gibi yabancı ülkelerin devlet arşivlerinde bulunan Ermeni sorunu ile ilgili tarihi belgeler ortaya çıkarılarak diğer dillere tercüme ettirilmeli ve yabancı ülkelerin basınında yayınlanmaları sağlanmalıdır. 
. Üniversitelerarası kültür iletişiminden istifade ile diğer ülke üniversitelerinde düzenlenecek konferans ve sempozyumlarda yabancı ülke öğretim üyelerine ve halkına Ermeni olaylarının gerçek yüzü anlatılmalıdır. 
. Ermeni meselesinde gerçekleri ortaya çıkarmak için çaba harcayan Sivil Toplum Kuruluşları ve internet sitelerine devlet tarafından mali ve teknik yardım ile doküman desteği sağlanmalıdır. 
. Özellikle sözleşme hukuku, uluslar arası ceza hukuku ve uluslararası insancıl hukuk konularında ihtisaslaşmak üzere ihtiyaç duyulan bilim adamlarının yetiştirilmesi için akademik personelin uluslar arası hukuk alanında yabancı 
ülkelerde master ve doktora çalışmaları yapmaları üniversitelerimiz ve devlet tarafından desteklenmelidir. 

. Ermeni sorununun gerçek yüzünü bilen ve Türkiye'nin haklılığını kabul eden yabancı bilim adamlarının çalışmaları devlet tarafından desteklenmeli ve Türk tezinin yabancı bilim adamları tarafından kendi halklarına anlatılması sağlanmalıdır. 
. Ermenilerin katliam yaptıkları Türk şehirlerinde ve ilçelerinde ortaya çıkarılan toplu mezarların hemen yakınında Ermenilerin o bölgede yaptıkları katliama ait belgeler ve katledilen Türklere ait eşyaların bölge halkına tanıtılması için soykırım müzeleri açılmalı ve Ermenilerin yaptığı katliam Türk halkına ve bölgeyi ziyaret eden yabancılara anlatılmalıdır. 
. Ermenilerin Türk topraklarında uyguladıkları katliamın canlı tanıklarından halen hayatta bulunanların yaşadıkları olaylar filme alınmalı ve gerek kurulacak müzelerde ve soykırım anıtlarında müze ve anıtı gezenler tarafından, 
gerekse Türk ve yabancı televizyon kanallarında halk tarafından izlenmesi sağlanmalıdır. 
. Ermeni olaylarının ve tehcirin gerçek nedenleri ile Türkiye'nin buna karşı neler yapması gerektiği ilkokul çağlarından itibaren okullarda ders olarak okutulmalı ve yetişen her Türk gencinin Ermeni meselesi hakkında yeterli bilgiye sahip olması sağlanmalıdır. 
. Dışişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve üniversitelerimizin ortak çalışmaları sonucu Ermeni meselesinin iç yüzünü anlatan ve Ermeni terörünün hangi ülkelerin amacına hizmet ettiğini açıklayan kitap, dergi ve broşürlerin 
basılması ve yabancı ülkelerde ücretsiz olarak dağıtılması ve okunması, yabancı dillerde hazırlanacak makalelerin verilecek ücret mukabilinde yabancı basında yayımlanması sağlanmalıdır. 
2. Ermeni tehcirini katliam olarak kabul eden, bu konuda meclis kararı alan, ülkesinde soykırım anıtı açan, Ermeni ve bölücü araştırma merkezleri kuran devletlere misilleme yapılmalı. 

Bu Devletlerin;

. Kendi tarihlerindeki soykırım ve katliam olayları ortaya çıkarılarak TBMM’nde karşı kararlar alınması sağlanmalı, 
. İşledikleri soykırım ve katliamlar konusunda çalışan akademisyen ve araştırmacılarının kitapları Türkçeye tercüme edilmeli ve bunlar Türkiye’ye davet edilerek düzenlenecek konferanslar ve televizyon programlarıyla bu gerçekleri Türk halkına ve Dünya kamuoyuna anlatmaları sağlanmalı; 
. Kendi ülkelerindeki etnik ve mezhepsel sorunlarını araştırmak üzere Türkiye’de araştırma merkezleri kurulmalı ve bu konularda master ve doktora çalışmaları yapılması üniversitelerimiz ve devlet tarafından desteklenmeli; 
. Diplomatik temsil seviyesi aşağı düzeye çekilmeli ve Türkiye’deki diplomatik temsil seviyelerinin de aşağı çekilmesi talep edilmeli; 
. Türkiye’deki okullarına, kültür merkezlerine ve kurslarına kısıtlama getirilmeli, izleyecekleri tutuma paralel olarak gerekirse bunlar kapatılmalı; 
. Türkiye’de toprak alımları kısıtlanmalı ve mütekabiliyet esasına bağlanmalı; 
. mallarına karşı Türk halkının boykot uygulaması teşvik edilmeli, bu ülkelerden yapılan ithalata kısıtlama getirilmeli ve bunlara ekonomik yaptırımlar 
uygulanmalıdır. 

3. Türkiye’nin Ermenistan’a tek taraflı tavizler vermesi sadece Ermenistan’ın cüretkarlığını artıracağından Ermenistan’ın düşmanca tavırlarını caydıracak karşılıklar verilmelidir. Bu kapsamda: 
. Ermenistan, çeşitli dönemlerde ortaya attığı, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı belirleyen “1920 Gümrü ve 1921 Kars Antlaşmaları’nın yürürlükte olmadığı” iddiasını halâ savunmaktadır. Türkiye’nin Ermenistan’a tek taraflı 
tavizler vermesi sadece Ermenistan’ın cüretkarlığını artıracağından bundan sonraki süreçte Türkiye; önce “protokollerdeki imzasını geri çektiğini” resmen açıklamalı ve Ermenistan; “Gümrü ve Kars Antlaşmalarını tanıdığını” 
resmen bildirmeden, Anayasasından “Ağrı Dağı’nın devlet arması” olduğuna ilişkin maddeyi çıkartmadan, Bağımsızlık Bildirgesi’nden “Batı Ermenistan” sözcüğünü çıkartmadan, Türkiye üzerindeki “soykırım iddialarından vazgeçtiğini” açıklamadan ve “işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından geri çekilme den” bu ülke ile ilişkiler kesilmeli, Türk yetkilileri Ermenistan ile görüşme masasına oturmamalıdır. 

. Ermenistan’la sınırların açılması; o bu ülkenin -Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerinde izlediği uzlaşmaz tutuma rağmen- Türkiye’ye geri adım 
attırması anlamı taşıyacak, o Ermenistan’dan onbinlerce işsizin Türkiye’ye akın etmesi sonucu esasen büyük bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya bulunan Türkiye’deki işsizliğin daha da artmasına neden olacaktır. 

Yukarıda belirtilen nedenlerle Ermenilerin Karabağ’ı ve Azerbaycan’a ait yedi bölgeyi işgalinden sonra kapatılan Türkiye-Ermenistan hudut kapısı “Ermenistan, Azerbaycan topraklarından çekilinceye ve Türkiye’ye karşı izlediği hasmane tutumdan vazgeçinceye” kadar kapalı tutulmalıdır. 

. Hocalı katliamının soykırım olarak tanınması için Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile ortak çalışma başlatılmalıdır. 

Bu katliama karışan Ermenistan Cumhuriyeti yetkililerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) yargılanması için UCM nezdinde ve BM Güvenlik Konseyi nezdinde girişimde bulunulmalıdır.

. Ermenilerin Osmanlı devletine karşı isyan kararı aldıkları, isyan ve katliamlar sırasında harp karargâhı, mühimmat ve silah deposu ve kaçırdıkları Türk kadınlarına tecavüz ve işkence mekânı olarak kullandıkları “Akdamar adasındaki 
kilise soykırım müzesi” haline getirilmelidir. 
. Ermenilerin Atom Egoyan’a yaptırdığı ve gerçekleri saptıran “Ararat filmi” nin ve benzerlerinin etkilerini kırabilmek için Ermeni tehcirinde ve devam eden süreçte yaşananları gerçek yönüyle ele alan film, dizi gibi yapımlar Türk ve yabancı senaristlere gerekirse maddi ve belgesel destek de sağlanarak hazırlatılmalı ve bunların hem Türkiye’de, hem de yabancı ülkelerde izlenmesi sağlanmalıdır. 

. Türk Hükümetince Türkiye-Ermenistan sınırına 16 km mesafedeki “Metsamor Nükleer Santrali”ne komşu bölgelerdeki kanser ve ölüm olayları ile sakat doğumlar belgelenerek rapor haline getirilmeli ve santralin kapatılması 
için hukuk yollarına başvurulmalıdır. En azından Metsamor Nükleer Santrali’nde nükleer bir sızıntı olup olmadığı ve insan ve çevre sağlığı açısından zararlı etkilerinin bulunup bulunmadığı hususunun IAEA kanalıyla denetlenmesi için 
anılan kurum nezdinde girişimde bulunulması ve denetleme sonucunda ortaya çıkacak duruma uygun tedbirlerin IAEA vasıtasıyla uygulatılması sağlanmalıdır. 

4. Türkiye'de kaçak olarak çalışmalarına göz yumulan Ermenistan uyruklulardan 
. Ülkelerinde Türk düşmanlığı yapılan eylemlere destek verdikleri belirlenenlerin Türkiye’de evlilik yoluyla vatandaşlık hakkı elde etmelerine ve toprak satın almalarına izin verilmemeli, bunların sınır dışı edilmeleri sağlanmalı; 
. Mevcut faşist ve Türklük düşmanı Ermenistan yönetiminden muzdarip olanlara Türkiye’de kolaylık sağlanmalı, bunların Ülkelerindeki dikta yönetime karşı verecekleri demokrasi ve insan hakları mücadelelerine destek verilmelidir. 

5. Ermeni vatandaşlarımızın . birinci sınıf, tüm demokratik haklara sahip, birlik ve beraberlik isteyen, ortak vatan ve gelecek şuuruna sahip yurttaşlar olarak tam bir refah ve özgürlük ortamı içinde yaşadıklarının; 

. Ermeni örgütlerinin eylemlerini kınadıklarının 
. Türk basını yanında, yabancı basında ve dış ülkelerde yayınlanması sağlanmalı; 
. Ermeni örgütlerinin Türkiye aleyhtarı faaliyetlerinin Türk Ermenileri tarafından benimsenmediği dünya kamuoyuna açıklanmalıdır. 

6. Türk kökenli iş adamlarının bulundukları ülkelerde bir baskı grubuna dönüşmesi dış temsilciliklerimiz tarafından desteklenmelidir. 

7. Türklüğe hakaret suçuna yeniden caydırıcılık ve cezai yaptırımlar getirilmelidir. 

8. Yurtdışından para ve menfaat sağlayanların talimatlarına uyarak Türk devletini Ermeni soykırımı yapmakla suçlayan ve halen TC nüfus cüzdanı taşıyan Türk vatandaşlarını yargıla yolu açılmalı. 

Sivil Toplum Kuruluşlarının Yapması Gerekenler 

Ulusal meselelerde duyarlı tüm sivil toplum kuruluşlarımız birlik-beraberlik içinde, organize olarak ve iyi hazırlanmış plan dâhilinde, 1914-2014 döneminde meydana gelen, emperyalistlerin güdümündeki Ermenilerin saldırılarına karşı Vatan Savunması yapmak için aşağıdaki önerileri hayata geçirmelidir: 

1. 1915 yılında; 1914-1920, 1973-84 ve 1992-2014 yıllarında, emperyalist destekli Ermeni çetelerinin Anadolu ve Karabağ’da yaptıkları Türk ve Müslüman katliam ve soykırımlarını dünyaya anlatmak için taarruz stratejisi ile hareket edilmelidir. 

2. Strazburg İnsan Hakları Mahkemesinin -Doğu Perinçek’in, ‘Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır’ konusunda- daha önce aldığı kararın temyiz duruşmasında; bütün dünyadan toplanacak insanlarımız Mahkeme önünde olmalı, haklı davamızın arkasında olduğumuz bütün dünyaya gösterilmeli. arkasında olduğumuzu bütün dünyaya göstermeliyiz. 

3. Konuya ilişkin olarak 1914-2014 yılları arasında Anadolu ve dışarıda yapılan işkence, katliam ve soykırımları ele alıp birlikte anmak için bir gün belirlenmeli ve “TÜRKLERE SOYKIRIM” günü olarak ilân edilmelidir. Bu gün, Talat Paşa’nın şehit edildiği 15 Mart olabilir. 

4. Emperyalist kışkırtma ve desteklerle Ermeni örgütleri tarafından yapılan işkence, katliam ve soykırımlarla ilgili olanlar tespit edilmeli ve haklarında tazminat ve ceza davalar açılmalıdır. Birçok mağdur ve yakını bu konuda bilgisizlik ve ilgisizlikten dolayı haklarını arayamamaktadır. Bu konunun kapanmadığını, belgelerle ortaya koyarak gerekli hukuk mücadelesi yapılmalıdır. Böylece büyük bir insanlık faciası hakkında dünya kamuoyunu da; yayınlar, konferanslar, toplantı, gösteri ve sergiler düzenlemek suretiyle bilgilendirilmiş olacaktır. 

5. Ermeni terör örgütleri tarafından şehit edilen diplomat ve devlet adamlarımız, şehit edildikleri yerlerde ve günde anılmalı ve şehit edildikleri yerlere anıtlar dikilmeli; Şehitlerimizin mezarları ziyaret edilmeli, İbadethanelerimizde şehitlere mevlit okutulmalıdır. 

6. Taarruz stratejisi gereği, 25-26 Şubat’ta Karabağ ve Hocalı katliam ve soykırımı ile ilgili Ermenistan Büyükelçilikleri ve diğer misyonları önünde protesto gösterileri düzenlenmeli ve siyah çelenkler konulmalıdır. Azerbaycan Büyükelçiliklerine ve diplomatik misyonlarına kitlesel taziye ziyaretleri yapılmalıdır. 

7. Eylem yılı dolayısıyla Türk devlet büyükleri ve diplomatlarının vurulduğu yerlere 1 Mart’ta çelenkler ve karanfiller bırakmalı ve bu konuda kitlesellik sağlanmalıdır. 

8. 15 Martta Talat Paşa, Dr. Bahattin Şakir ve Azmi Beylerin Berlin’de şehit edildikleri yerden başlayan, Avrupa çapında Berlin Merkezinde bir miting yapılmalı. Türk Şehitliğindeki mezarları kitlesel olarak ziyaret edilmeli. Tehcirin insani bir tedbir olduğu anlatılmalı ve Vatanın haklı davasına sahip çıktığımız yaygın medya aracılığıyla dünyaya ilan edilmelidir. 

9. 24 ve 25 Nisan günleri, Ermeni örgütlerinin eylem yapacağı Türk Büyük elçilikleri ve diplomatik misyonları önünde kitleler halinde nöbet tutulmalı 
ve dünyaya biz buradayız ve Anavatanımızı savunuyoruz denilmelidir. 

10. Eylemler, Türk Devletleri, Rusya, Avrupa, Asya, Amerika, Afrika ve Avustralya’daki Türk dernekleri tarafından birlikte yapılmalıdır. 

11. Diğer milletlerden STK’lar, medya kuruluşları, belediye meclisleri ve milli meclisler ziyaret edilmeli ve bu insanî mesele sözlü ve yazılı olarak ilgililere anlatılmalıdır. 

12. 1914-1915, 1918-1920 döneminde yaşanan facialar, 1992 Karabağ-Hocalı soykırımı, konularında 20’şer kişilik gruplara eğitim verilmeli ve bilgiye dayanan kalıcı potansiyel yaratılmalıdır. Bu sayede kitlelerimiz de hızla bilinçlendirilmiş olacaktır. 

13. Avrupa’da, hem bulunduğumuz bölgelerde, hem de diğer ülkelerde ortak anlık hareketleri sağlamak ve etkili olabilmek için merkezi bir sekretarya oluşturulmalıdır. Bunun için, merkezi olması ve Türk nüfusunun yoğunluğu sebebiyle Almanya çok uygundur. 

Teklifler böyle. Bu plan kendiliğinden işleyemeyeceğine göre, bu konuda zaten çalışmakta olan Sivil Toplum Kuruluşları bir araya gelmeli; medya, siyasi partiler ve kamu kuruluşlarını da (Belediyeler gibi) devreye sokarak, mümkün olan işbirliğini sağlayıp, en kısa zamanda çalışmaları başlatmalıdır. 



15. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***