Ermeni Soykırımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ermeni Soykırımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Haziran 2019 Pazartesi

Büyük Ermenistan Ve Aldatılmış Kürtler

Büyük Ermenistan Ve Aldatılmış Kürtler


1914-1921 yılları, savaş ve siyasi tarih söz konusu olduğunda dünya tarihinde bugün önemli bir dönem oluşturur. Bu dönemin fotoğrafları ile birkaç politikacı ve devlet adamı tarafından yapılan açıklamaların yanı sıra sivillerin ve askeri güçlerin açıklamaları ve kıyafetleri de inceleniyor. Bu tarihsel materyaller daha sonra hep birlikte raflanır, çünkü görsel ve entelektüel hafızamızı tatmin etmek için yeterlidirler.
Ancak, bu bölgenin tarihi ile ilgili birçok belge / fotoğraf olmasına rağmen, aynı zamanda Küçük Asya tarihi için aynı şeyi yapamazsınız. Bu, İngiliz ve Fransız ya da ABD ve Rusların arşiv belgeleri ile neredeyse hiç bulamayacağınız az sayıdaki Ermeni arşivi arasındaki tutarsızlıkların doğrudan bir sonucudur. Osmanlı arşivlerine gelince, burada 1918'den beri İngiliz hegemonyası nedeniyle kesilen bu arşivler nedeniyle başka bir zorlukla karşılaşıyorsunuz. Arşivlere yapılan kesimleri vurgularım çünkü propaganda ofislerinin Mavi Kitap yazmasına neden olan İngiliz Hükümeti ve aynı zamanda Birlik Komitesinin lider kadrosundan 145 kişiyi alan İngiliz yönetimidir. 1919'da, Sevr Antlaşması ile yasallaştırılan “savaş suçlarının cezalandırılmasına” dayanan ilerleme tutuklandı. Ancak bu insanların 1921'de “kanıt yetersizliği” nedeniyle serbest bırakılması gerekiyordu.
İngiliz Büyükelçisi Washington Craigie'nin Lord Curzon'a gönderdiği mektup: 13 Temmuz 1921 
'' Malta'da yargılanan Türklere karşı delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey bulunmadığını söylediğim için üzgünüm '' 
Dışişleri Bakanlığı Arşivleri FO 371 / 6504 / e. 8519
Malta’daki İngiliz Avukatlık Genel Müdürlüğü’nün İngiliz Dışişleri Ofisine gönderdiği yazı: 29 Temmuz 1921 
“ Türk kovuşturmasına karşı delil bulunmadı ”. 
Dış Ofis Arşivleri FO 371/6504 / E. 8745

Bütün bu saçmalık, kimsenin 'tarihsel' ve 'yasal' gerçeklerle ilgili olarak umursamadığı bir “siyasi çöplük” endeksi olarak 'Ermeni Soykırımı' iddiasına işaret ediyor. Bu yazıyı yazmamın nedeni, 'Avrupa Aydınlanması' ile tam bir benzerliğin olmadığı bu ironiyi işaret etmemek. 

Hayır. Burada odaklandığım nokta, 'soykırım propagandasının' siyasi bir eylem ve ifade olarak yaratmaya çalıştığı 'Kürt Milliyetçiliği' şablonu ve '1915'te kandırılan Kürtler' şablonu. 

Bu şablonun hedefi belli ki Batı kamuoyu veya Türk kamuoyu değil. Hedef kişisel olarak Türkiye'deki Kürt kamuoyudur. Bu nedenle, bu şablon konuyu incelemeye başlayan herkes için oldukça trajik görünüyor.

Musa Bey'in deneme döneminde özellikle Barbar Kürtlerin vizyonunun, bunu Batı medyasına taşıyan yabancı büyükelçiler tarafından gözlemlediği, 120 yıl sonra aksi kanıtlanmış birkaç belgenin bulunduğu “Aldatılmış Kürtler” e dönüştüğü bir merak. Ayrıca, Muş'tan bir Ermeni papazın kızının (Gülizar) tecavüzüne ilişkin olarak Kürt Musa Bey aleyhindeki suçlamalar düştü, ancak yine de sürgüne gönderildi.

Ermenilerin “Kürt Barbarlığı” ile ilgili suçlamalarının sayısı, sonraki yıllarda artan şekilde artmıştır. Bu yıllar boyunca, Fransızlar ve İngiliz medyası “Kürtlere ve Türklere karşı isyan eden Masum ve Savunmasız Ermeniler” konusundaki propagandayı üstlenirken, siyasi olarak hala nesnel bir yönetim olan ABD medyasının olaylarla ilgili tam tersi bilgilere sahip olan hikayeleri anlatıyordu. Doğu.

"Türklere veya Kürtlere Saldırmak ve Öldürmek İçin Oluşturulan Ermeni Grupları" NY Times 18 Jan 1894 

"Sassoun Katliamı: Ermeni Devrimcilerin Buna Sebep Olduğu İddiası" NewYorkTimes 23 Ağustos 1895 Ermeni İsyancı Grupları Erzeroum civarında Kürtlere Saldırdı, 23 Ağustos 
1899

Tüm bunlar arasında en anlamlı örtü , 1895'te Diyarbakır'daki NY Ermeni'de yayınlanan Ermeni İsyancı'yla ilgiliydi Kapağın başlığı 'Washington'a sunulan Ermeni Raporları Asılsızdı' idi. Büyükelçiliğe soruşturma yapan elçilik makamları, Diyarbakır'da 'Ermenilere karşı vahşilik' iddialarının temelsiz olduğuna ve bazı işbirlikçi Kürtlerle birlikte bazı fahri Ermenilerin kışkırtıldığına ve kötüye kullanıldığına dikkat çekti. 

Bugünün Avrupa - Amerikan medyasında ya da herhangi bir bilimsel araştırmada yayınlanan gibi herhangi bir yazı gördünüz mü?

Alman Büyükelçisi Wangenheim tarafından, kentin Ruslar ve Ermeniler tarafından işgal edilmeden hemen önce 1. Dünya Savaşı sırasında Van şehir merkezinde Ermeniler tarafından binlerce Kürt katledildiği bildirildi.

'' Van kentinde Ermeniler isyan etmeye başladı ve Müslüman köylere ve kaleye saldırmaya başladı. Kale içindeki Türk karargahı 300 askerini kaybetti ve günlerce süren sokak çatışmaları sonucu isyancılar şehri ele geçirdi. Rusya, 17 Mayıs 1915'te şehri işgal etti. Ermeniler daha sonra Rusya’ya yöneldi ve Müslümanları katletmeye başladı. Bitlis çevresinde yaklaşık 80.000 Müslüman kaçmaya başladı. '' [Wangenheim, Deutschisches und Armenien 1914-1918, Postdam 1919 s.65]

Müslümanların Ermenileri tarafından yapılan etnik temizlik, 1915 tarihli Genel Bolhovitinov raporunda, Çarlık Rusyası döneminde resmi olarak belgelenmiştir.

'' Bir etnik nefretin motive rmenian Gönüllü Alayı vicously Osmanlı Müslümanların katletti '' 
1915 - Czarish Rus Tuğgeneral Leonid Bolhovitinov'dan Raporu 

Rus Askeri Tarih Arşivleri 
RGVIA düşkün 2100, list1, folder557, sayfa 303-307

Benzer tespitler 1920'lerde ve 30'larda Komünist Ermeniler tarafından da yapıldı. 
Dashnaks'ın takip ettiği siyaset; batı yardımı 
ile komşu ulusları işgal 
etmek ve bu 
toprakları 
havadan saf Ermeni milleti oluşturmak için Türkler ve Kürtlerden temizlemek
 " 
Bagrat Artemovitch Boryan 
Ermenistan - Uluslararası Diplomasi ve Sovyetler Birliği 
Devlet Yayınevi 
Moskva - Leningrad 1928

Öte yandan, Ermeniler, İtilaf Devletlerinin desteği ve vaadi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da (Diyarbakır, Erzurum, Van, Elazığ, Bitlis, Sivas) 6 şehri Osmanlı Devleti'nden ayırırken neden Türkleri ve Kürtleri öldürmek için uğraşacaklar? Bu romantik sorunun cevabını nüfus istatistiklerinde buluyoruz. 19. yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermenilerin nüfusu, İngiliz tarihçi HFB Lynch ve Fransız tarihçi Cuinet'e göre toplam Türk ve Kürt nüfusunun neredeyse 1 / 3'ünden azdı. Ne yazık ki, Büyük Ermeni Devleti'nin bu nüfus yapısıyla birlikte ümit ettiklerini bulmak mümkün değildi.

Doğu Anadolu’daki Müslüman nüfusun 1915’te kaçtıkları, bugün Transkafkasya’da bulunan Azeri nüfusunun araştırılmasıyla daha iyi anlaşılıyor (1828’deki Türkmençay Antlaşması’nın ardından). Lynch'in sağladığı nüfus istatistiklerine göre, 20. yüzyılın başlarında Ermenistan nüfusunun yarısı Azeriler tarafından oluşturuldu ve sonrasında bugün bilinmeyen bir şey.

Tam burada, 'Aldatılmış Kürtler' ifadesinin politik olarak ne anlama geldiğini ve makalenin başında bahsettiğim Avrupa Aydınlanma trajik durumunun ne anlama geldiğini anlıyoruz.
Kürtler Hakkında Kirli Propaganda

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki misyonerlerin hiçbiri değil, her şeyden önce Van’dakiler, Türkler ve Kürtler’deki katliamlardan bahsetti. Bunlardan bahseden biri olsa bile, yüzeye çıkmasına asla izin verilmedi. Tabii ki Avrupa ve Amerikan Hristiyan Misyonerlerini, Avrupa Aydınlanma Felsefesine göre inandıkları ve inanmadıkları “en kutsal” varoluş felsefesine göre değerlendirmeliyiz. 
Emperyalist gündem için 'Hristiyan Fanatizmini' meşrulaştıran, bunu değerlendirmek için varsa bunu vicdanlarına bırakıyorum (sanırım hayalperest biriyim çünkü aslında bir özdeyiş kazancı bekliyorum). 


Türk:
1914-1921 tarihinde dünya tarihi bugün bugün artık savaş ve politika tarihinin sayfalarında yer alan bir olgudur. Fotoğraflarına bakılır, politikacı ve devlet adamlarının açıklamaları okunur, o anda yaşayan sivil ve askerlerin ifade ve kıyafetleri izlenir. Sonra tekrar bütün bu tarihi materyalleri rafınıza geri koyarsınız. Zihinsel ve görsel hafızanız doğrulandı.


Bir rafa kaldıramazsınız. Çünkü İngiliz Belgeleri Fransızların ki ile, Amerikalıların ki Ruslarla uyuşmaz. Ermeni tanımı ise hiç kimseninkiyle uyuşmaz. Osmanlı'nın ise 1918 den sonra İngiliz Hegemonyası'nda ciddi bir kesiye uğradığı için bu belgede bir yere koyamazsınız. 1919 da İttihat Ve Terakki partisinin lider kadrosundan 145 kişilik, Sevr Antlaşması'nda da '1968' in savaş suçlarının cezalandırılması '' maddesine istinaden tutukladı ve daha sonra da 1921 '' delileciliği ' 'salıvermiştir.
Bütün bu saçmalıklar '' Ermeni Soykırımı '' iddiasını '' Tarihsel '' ve '' Hukuksal '' olarak kimsenin umursamadığı '' politik zırvalar '' dizini olarak bize sırıtıyor. Hayır. Avrupa Aydınlanması ile taban tabana zıt olan bu '' sırıttır '' ironisi değil. 
Hayır. Çünkü odaklandığım nokta '' soykırım propagandası''nın politik bir söylem ve eylem haline getirildi. '' Kürt Milliyetçiliği '' ve '' 1915'te kandırılmış Kürtler '' şablonu. 


Bu şablonun hedefi tabi ki Batı kamuoyu ya da Türk Kamuoyu değil. Bizzat Türkiye'de ki Kürt kamuoyuna yönelik. Zaten bu şablonu biraz kitap karıştıran herkes için trajıkomik hale getiren de bu.
Çünkü yabancı elçilik görevlilerin gözetiminde yuvarlaklaştır Musa Bey'in yargılamasıyla batı limanında taşıyacak '' Barbar Kürtler '' vizyonu bunca belge Musa Bey'in kaldı ki Kürt, Muş'lu Ermeni Papazın kızı Gülizar'a tecavüz etmekle suçlanıyor davadan beraat etmekte ve ardından sürgüne gönderilmekten de kurtulamamıştır. 
Ermenilerin '' Kürt barbarlığı '' hakkında daha ileri sürdükleri iddialar devam ediyor, kat kat sanat vardı.Devam Edenlerde '' Kürt ve Türklere karşı isyan eden Masum ve Savunmasız Ermeniler '' propagandası daki olaylar ile ilgili tam tersi bilgiler yer almakta idi
Bu gazete haberlerinin için en anlamlısı NY Times 'da 1895'te Diyarbakır'da ki' 'Ermeni İsyanı' 'ile ilgili olanıdır. Haberin başlığı '' Washington'a Deklare Edilen Ermeni Raporları Asılsız '' olarak başlayıp, Amerikan sefaret üyelerinin incelemesi ... ... Diyarbakır'da açıklanan '' Ermenilere '' yönündeki mezalimin asılsız orada, devrimci ve provakeğiyle bildiriliyor. 


Bugünün Avrupa-Amerika Birleşik Devletleri'nde bu konuda bilimsel araştırmalarda bu tip haberlerin yayınlandığını görüyor musunuz? 
Bütün bu olaylar 1. Dünya Savaşı’nın devam etmekte olan vanasındaki Ruslar Ruslar ve Ermeniler’in hemen yanındaki Van’daki Ermenilerin şehir merkezindeki şehirdeki Kürtçe katlettiği Alman Büyükelçisi Wangenheim tarafından bildirilir. 
Çarlık Rusyası'nda Genel Bolhovitinov'un 1915 tarihi raporunda ise Ermenilerin Müslamanlara karşı etnik temizlik hareketi resmi olarak belgelenmiştir. 
Aynı saptamaları 1920 ve 30'lu yıllarda Komunist Ermenilerde yapmışlardır. 
Halbuki Ermenilerin doğusu Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun 6 vilayetinde (Diyarbakır, Erzurum, Van, Elazığ, Bitlis, Sivas) illerinde
Osmanlı Devleti'nden ayrıcalıklar ve teminatlar almalarına rağmen neden Kürtleri ve Türkleri öldüreceklerdi ki? Bu romantik kültür cevabını nüfus istatistiklerinde görüyoruz. 19yy. HFB Lynch ve Fransız Cuinet'e göre Osmanlıların içinde ki Ermenilerin sayısı Kürt ve Türklere oranla 1/3 daha azdı. Peki uzun yıllardan beri kurmak istedikleriniz Büyük Ermenistan Devleti bu nüfus yapısıyla nasıl kurulacaktı? 1828 deki Türkmençay Antlaşmasından sonra Transcaucasia'da ki Azeri nüfusun bugünki sırada bakıldığında 1915 te Doğu Anadolu'da ki Müslüman halkın nasıl bir yıkımdan kurtulmuş çok daha iyi anlaşılır. Ermenistan'ın nüfusunun yarısı Azeri'ydi. Ve akibetleri mümkün insanlık dışı bir süreçtir.
İşte tam da burada '' Kandırılmış Kürtler '' söyleminin politikasını ne alacağınızı bilmiyorsunuz.Ama yazımın sonunda Avrupa aydınlanmasının trajik durumu işte burada sırıtır. En doğusu Van şehri olmakta olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki binlerce misyonerden hiçbiri Türk ve Kürtlere yapılan katliamlardan bahsetmez. Eğer bahseden biri varsa bile saf bu asla günyüzüne çıkmadı. Tabidir ki Avrupa ve Amerikan Hristiyan Misyonerlerini Avrupa Aydınlanma Felsefesi ile değilde '' İnandıkları En Kutsal '' tasarımı felsefesi ile değerlendirmek gerekir. 


Bunu değerlendirmeyi de varsa yine de emperyalist çıkarlar için '' Hıristiyan Fanatizmini '' mübah görünümlü vicdanlarına bırakıyorum. (sanırım ben bir hayalperestim ki ontolojik bir hesaplaşma bekliyorum)

 https://angelsof1915.blogspot.com/2011/05/greater-armenia-and-deceived-kurds.html

***

2 Aralık 2016 Cuma

1 FOTOĞRAF 1000 KELİMEYE BEDELDİR







1 FOTOĞRAF 1000 KELİMEYE BEDELDİR DERLER.. AMA BUNLAR DÜNYA'YA BEDEL..




AĞLAMAMAK ELDE DEĞİL,ONLARIN ARASINDA KİMİMİZİN AKRABALARI VAR, KİMİMİZİN DOSTLARI...ONLAR DA BU VATANIN EVLATLARIYDILAR..
VATANINI SEVEN HERKESE İLETİN...
Amerika'lı ünlü tarihçi Prof. J. Macharty : "Ermeni katliamı yoktur; Ermeniler Türkleri katletmiştir"
Ünlü Türk Romancısı Orhan Pamuk : "1 milyon Ermeniyi katlettik"
Hangisi gerçek... İşte bir kaç belge.
Bilinçlenme zamanı... Özellikle de bu konuda belgesiz ve bilgisizce konuşan art niyetlilere karşı...
Bu maili tanıdığınız herkese Forwardlayınız... 

Balta ile Katliam: İzmit'in Kollar köyünden Ermeniler tarafından balta ile katledilen müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen fotoğrafı; 1- Boşnak Malik 2- Abdulmecid oğlu Ali 3- Ali oğlu Seyid (14 yaşında) 4- Ömer oğlu Abdulgani 5- Abdulgani oğlu Mecid 6- Abdullah oğlu Hüseyin 7- Bekir oğlu Yusuf 8- Osman oğlu İsmail 

Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

Erzincan'da Ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını.

Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

25 Nisan 1918'de, Subatan'da Ermeniler tarafından öldürülen Türk çocuklar, kadınlar ve karınları deşilerek bebekleri çıkarılan anneler. 

Kaynak:Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

Erzincan'ın Odabaşı bölgesinde, Ermeniler tarafından oyularak katledilen bir Türk.

Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

Sivas'ta Ermeni çeteleri tarafından yapılan katliamda boğazı kesilerek öldürülen jandarma Mustafa. 

Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

Ordudan hava değişikliği için terhis edilen ve 23 Temmuz 1915 de Diyarbakır'ın Lice kazasına bağlı Kum ve Çom köyleri civarında elleri ayakları bağlanarak Ermeni komitecileri tarafından “şehid edilen askerler. 

Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

Diyarbakır'ın Şark nahiyesine bağlı Hızır İlyas köyü Mersani deresi (23 Temmuz 1915). Hono ismindeki ermeninin başında bulunduğu çete tarafından hançer ve kurşunla şehit edilen erkek, kadın ve çocuklar.

Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

29 Ağustos 1914 tarihinde Ermeni çeteleri tarafından Siverek-Urfa Yüksekyol ve Karacadağ civarında türbe ziyareti sırasında esir edilip canlı hedef yapılarak şehit edilen müslüman Türkler.

Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

Silvan civarında, Beşnik ermeni köyüne Van ve Tolorya'dan gelip, Doryan Dano ve kardeşlerinin başında bulunduğu Ermeni çeteleri tarafından 11 Haziran 1915 tarihinde Şeytankaya mevkiinde şehit edilen milis subayı Hamid Efendi komutasında bulunan erzak kafilesi, jandarması ve subayları. 

Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

Erzincan Odabaşı bölgesinde, birbirlerine bağlanmış halde öldürülmüş kadın ve çocukların cansız bedenleri.

Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 

16 Şubat 1918'de, Erzincan'ın Vagarir köyünde, Ermeniler tarafından şehit edilen ve bir evin arkasında bulunan şehit edilmiş Türkler.


Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 

Hasankale'de, Ermeniler tarafından şehit edilen kadın ve çocuklar.

Kaynak:Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.


23 Kasım 2015 Pazartesi

Kürt Aydınları ve Ermeni Soykırımı



Kürt Aydınları ve Ermeni Soykırımı



 21/11/2015

Toros Sarian: 

Ermenilere karşı işlenen soykırım üzerine açık ve derinlemesine tartışmalar Türkiye’de eskiden olduğu gibi engellenmemekte artık. Geçtiğimiz birkaç yılda konuyla ilgili sayısız makale ve kitap yayınlandı; bunların arasında Türk resmi tarihyazımında egemen görüş açısını yansıtmayan bırcok eser vardır. Nisan 2011’de, Prof. Halil Berktay soykırımın yıldönümü vesilesiyle Hamburg’da bir konuşma yaptı ve önde gelen Türk bilim insanlarının Ermenilere karşı işlenen suçu Birleşmiş Milletler Sözleşmesine göre soykırım saydıklarını belirtti laf arasında. Ama, pek çoğu, galiba aşırı milliyetçilerin tepkilerinden korktukları ya da sadece devletin eğitim kurumlarındaki işlerini kaybedebilecekleri kaygısıyla  henüz açıkça dile getiremiyor. Çoğu bilim insanı ve aydının soykırım gerçeğinin artık inkar edilemeyeceği şeklindeki görüşü giderek itibar kazanmış da olsa, Türkiye halkı açısından durum oldukça farklı. Devletin inkar politikası egemenliğini ve kamuoyunu biçimlendirmeyi hâlâ sürdürüyor. Dolayısıyla kimse gerçekten açık ve kısıtlamasız bir tartışmadan söz edemez henüz.
Türkiye halkının tersine, Kürtler soykırım konusuyla hesaplaşmaya hazır görünüyorlar. Onlar arasında resmi tarih tezleri oldukça yaygın biçimde reddedilmekte. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürtlerin temel ulusal ve kültürel hakları inkar edilmekteydi ve 1937-38’de Dersim’de bir başka soykırımın kurbanı olmuşlardı. Geçtiğimiz otuz yıl içinde binlerce Kürt köyü yakılmış, milyonlarca Kürt yurtlarından zorla göçürtülmüşlerdir. Türk askeri ve devlet kontrolündeki paramiliter birliklerce öldürülmüş sivil Kürtlerin sayısı muhtemelen hiç bir zaman belirlenemeyecektir. Köyü yakıldığından dolayı bir batı Anadolu kentinin yoksul bir mahallesinde yaşayan ya da halkının ulusal ve kültürel hakları için mücadele ettiğinden dolayı yıllarını cezaevinde geçiren bir Kürt, Türk milliyetçiliğinden yeterince çektiği için soykırım yıllarında Ermenilerin başlarına ne geldiğini çok daha kolaylıkla anlayabilir.

Kürtler ve Ermeni Soykırımının Kabulü

Eğer Türkiye’nin inkar politikası ve soykırım etrafında ördüğü sessizlik duvarı giderek yıkılmaya başladıysa, bu, sadece uluslararası düzeyde tanıma çabalarının ya da Diaspora Ermenilerinin kampanyaları sayesinde olmamıştır.  Ne de, ne yazık ki hâlâ çok zayıf olan Türk sivil toplumundan dolayıdır. Türkiye’de soykırım konusunda bir tartışmanın ortaya çıkması daha çok Kürt ulusal hareketinin direnciyle bağlantılıdır. Soykırım konusuyla, Kürt sorunuyla ve diğer tabu temalarla yüzleşme ihtiyacı artık kaçınılmaz olmuştur. Nisan 1997’de, sürgündeki Kürt parlamentosu Ermenilere ve Süryani/Asurilere karşı işlenen soykırımı tanımış ve aynı zamanda, Hamidiye alaylarında yer alan Kürtlerin o suçta Türk hükümetinin işbirlikçileri olduklarını beyan etmişti.[1]
PKK (Kürdistan İşçi Partisi)’nin cezaevindeki lideri Abdullah Öcalan, 10 Nisan 1998’de Ermenistan başkanlık seçimindeki zaferinden dolayı Robert Kocharian’a bir kutlama mesajı çekmiş ve soykırım konusunu dile getirmişti. Belçika Senatosunun Türk Hükümetini Ermeni soykırımını tanımaya çağırma kararını da alkışlamıştı. Ayrıca, suçun arkaplanının kapsamlı bir biçimde ele alınıp tahlil edilmesine de ihtiyaç olduğunu vurgulamıştı.
1982’nin başlarında PKK Parti Gazetesi Ermeni soykırımını anmış ve bundan Jön Türk rejimini sorumlu tutmuştu: “Halkların imparatorluktan kopmaya çaliştiği bir dönemde ortaya çıkan bujuva milliyetci hareketin programmının temelini, imparatorluğun ‘Birlik ve Bölünmezlik’ korumak oluşturur. Imparatorluğun ‘birlik ve bütünlüğü’ korumak demek, baskı altında tutulan halkların en demokratik hakkı olan ‘Kendi Kaderlerini Tayin Hakkına’ karşi olmak demektir. Hıristiyan ve müslüman çeşitli halkların, kendi kaderlerini özgürce tayin etmek için harakete geçtikleri, ayaklandıkları, direndikleri bir dönemde, halkların bu direnmesini kendilerinin iktidar olmasi için bir basamak olarak kullanan Jön Türkler, iktidara geçtikten hemen sonra halklar üzerinde eskisinden katbe kat daha fazla bir baskı rejimi kurmuşlar, her tarafa ordular göndererek halkların bu en dogal hakları olan direnme mücadelelerini zorla bastirmaya çalışmişlar, hatta Ermeni tehcirinde görüldüğü gibi en vahşi soykırımları uygulamaktan çekinmemişlerdir.”[2] Birinci Dünya Savaşı sırasında, Jön Türk rejimi “yüzbinlerce Kürd’ü ‚mecburi iskana’ tabi tutarken – bunlarin çoğu Toroslar’da öldü – bir milyonu aşkın Ermeni’yi katlederek soykırıma uğrattilar” diye yazmıştı parti yayın organı.[3]
Soykırımı başka Kürt örgütleri de tanımıştır. “Kongremiz 1915 Büyük Ermeni soykırımını insanlık tarihinin kara lekelerinden biri olarak mahkum eder. ‹şbirlikçi Kürt Feodallerinin de Osmanlı-Türk sömürgeciliğine suç ortaklığı yaptığı bu kanlı eylemin, Ermeni halkına karşı işlenmiş tarihsel bir haksızlık olduğunu kabul eder.” diye yazıyordu PRK/Rizgari (Kürdistan Özgürlük Partisi) parti konferansının bir kararında. Ayrıca, soykırımdan sağ kurtulanların torunları eski yerleşim yurtlarına dönme hakkına sahip oldukları da dile getiriliyordu aynı kararda.[4] “Ermeni ulusunun uğradığı tarihsel haksızlığı da telafi etmek üzere Kürdistan’da bir dizi önlem geliştirilecektir, a) Kürdistan’da yaşayan Ermeni halkı için Ermenice eğitim ve öğretim yapan okullar, yayın olanaklar ve Ermeni kilisesinin örgütlenmesi de dahil Kültürel Özerklik hakları, b) 1915 sürgünü ve soykırımı sırasında göçettirelen Ermeni ailelerinin ülkelerine dönebilmelerine hakkı ve olanakları sağlanarak, yerleşim alanları verilecektir.”
Kürt yayınları yıldönümlerinde soykırımı konu edinmiştir düzenli olarak. Kürtçe “Zel Yayınları” 1994 yılında İstanbul’da M. Kalman’ın “Batı Ermenistan, Kürt İlişkileri ve Soykırım” başlıklı eserini yayınladı. Bir Kürt yazarın, alışılageldiği gibi Kuzey Kürdistan’dan değil de Batı Ermenistan’dan söz etmesi dikkate değerdir. Bir başka dikkate değer eser de, Recep Maraşlı tarafından 2008 yılında “Ermeni Ulusal Demokratik Hareketi ve 1915 Soykırımı” adıyla yayınlanan kitabıdır.[5]

Cinayetler Yüksek Makamlardan Gelen Emirlerle mi İşlendi?

Kürtler Kürt-Ermeni ilişkilerini ve Ermeni Soykırımını ele almaya hazır görünüyorlar; ancak konu Kürtlerin soykırım sürecinde oynadıkları role dayanınca, Kürt aydınları arasındaki görüş farklılıkları açığa çıkıyor. Sol-liberal “Taraf” gazetesi yazarı, Mardinli Orhan Miroğlu, soykırımın 2011 yıldönümünde “1915, İnkar ve Kürtler” başlıklı bir makale yazdı.[6] Makalede, Hamidiye Alaylarının kuruluş nedenlerini ele aldı ve bu alayların 1894-1896 Ermeni katliamlarına dahlinden söz etti. Miroğlu burada Kürtlerin rolünün yanı sıra Ermenilere ve Süryani/Asurilere yönelik soykırımdan söz ediyor: “1915’te Kürtler Ermeni ve Süryani katliamında önemli rol oynadılar. Bu rolün öyle sıradan bir tetikçilik rolü olmadığı açıktır. Hele Süryani’lerin Turabdin bölgesinde yok olmaları tamamen yerel otoritelerle, Kürt ve Arap aşiretleri arasındaki işbirliği sonucunda gerçekleşti. İttihatçıların, Süryaniler için özel bir planları bile yoktu.” Miroğlu, Kürtlerin işbirlikçiliklerini inkar ettiklerinden dolayı Kürt aydınlarının konumlarını eleştiriyor: “Suça ortaklığı kabullenmek söz konusu olduğunda, Kürt aydınlarının iyi bir sınav verdiği söylenemez. Aydınlarımız, aşiretlerin katliamlarda oynadıkları rolü tamamen İttihatçıların kışkırtıcılığına bağladılar.” Buna itiraz ediyor Miroğlu: “Kürtlerin eliyle gerçekleşen katliamlar, emirlere uymak gibi basit bir gerekçeyle açıklanamaz. Onlar İttihatçıların propagandalarına gerçekten inandılar veya inanmak işlerine geldi.” Miroğlu, Kürtlerin uzun bir süredir soykırım konusunu geçiştirmelerini eleştiriyor: “Dolayısıyla Kürt aydını, ve siyasetçisi, yakın zamana kadar, 1915 söz konusu olduğunda, Kürdistan’da yaşayan Ermenilerin ve Süryanilerin kitleler halinde yok edilmeleri gerçeğiyle yüzleşmek yerine, ‘Kurtarılan Ermenilere ve Süryanilere’ dair hikayelere sığınmayı tercih etti.”
Sürgünde yaşayan Kürt gazeteci ve yazar Ahmet Kahraman, Avrupa’da yayınlanan “Yeni Özgür Politika” gazetesinde adını vermeden Miroğlu’nun eleştirisine cevap verdi: “Oysa Soykırım, TC kurucularının da yer aldığı İttihat ve Terakki iktidarının projesiydi. Bu projede Ermeni katli “vacip”, malı, mülkü ganimetti. Kararda Kürtlerin bir ilgisi, dahli yok ama, uygulamada, “koruculuk” sisteminin başka şekli olan Hamidiye Alaylarının[7] doğrudur.”
Miroğlu, makalesinde o zamanın Kürtlerinin ve Kürt aşiret reislerinin soykırımdan sorumlu olduklarını ileri sürmemiş olsa da, Ahmet Kahraman, Miroğlu’nu bu demekle suçluyor ve Kürtleri suçlamasından dolayı onu kınıyor. “Kürtleri sorumlu tutmak, entrikacı akla uygun, ama gerçeğe ters, Kürtlere iftiradır. İftira ile katillerin paklanması mümkün değildir.”[8] Türk ceza yasasında meşum 301. madde yer almakta: ‘Ermenilere karşı soykırım işlendiğinden söz edenler “Türklüğü aşağılamak”la suçlanırlar.’ Bu nedenle Orhan Pamuk ya da Elif Şafak gibi Türk aydınları sanık sandalyesine oturtulmuşlar ve Hrant Dink de aynı nedenle Ocak 2007’de öldürülmüştü. Eğer Orhan Miroğlu Kürtlere leke çalmaktan suçlanacaksa, bu durum resmi Türk tarihini eleştirenlere karşı Türk devletinin başvurduğu yöntemi hatırlatmaktadır.
Ermeni Soykırımı geçen yıllar boyunca tarihçilerin ciddi ilgisini çekmiş bir konudur ve devlet arşivlerindeki pek çok belge yayınlanmıştır. Ermeni bilimcileri ya da aydınları 1894-96 katliamlarından ya da 1915 soykırımından Kürtlerin sorumlu olduklarını iddia etmemişlerdir. Prof. Vahakn N. Dadrian genel anlamda en tanınmış Ermeni tarihçisi olarak bilinir. Kendisi son 50 yıldır soykırım tarihini araştırmaktadır. 1995 yılında yayınlanan “The History of the Armenian Genocide”[9] adlı kitabı konuya ilişkin önemli bir eserdir. Onda da Kürtlerin rolüne dair ne bir bölüm ne de altbölüm yer almaktadır. Kürtler tüm kitapta sadece 14 kez geçiyorlar.
Soykırımla ilgili tartışmalarda, hiç kimse – hatta Türk resmi tarihçileri bile – Ermeni ve Süryani/Asuri soykırımlarından dolayı Kürtlere sorumluluk yüklemiyor. Kürt Hamidiye Alaylarının 1894-96 katliamlarındaki rolü bilinen bir şeydir. Kürtlerin, İttihatçı rejim tarafından planlanıp uygulanan suçta rol almış olmaları da bilinmekte ve yadsınmamaktadır.

Aydınlar

Aydınlar ve araştırmacılar tarihin incelenmesi ve değerlendirilmesinde önemli bir rol oynarlar. Resmi tarihe yönelik eleştiriler, soykırıma yol açan gerçek siyasî, sosyal ve ekonomik şartların da açıklanmasını beraberinde getirmelidir. Ancak “değerlendirmeye değer” Kürt yazarlarının Ermeniler ve soykırım hakkında yazdıkları devletin “Türk Tarih Kurumu”nun bakış açısına kısmen de olsa benzemektedir. Birkaç istisna dışında, yazdıkları, özellikle Ermenilerin ve Süryani/Asurilerin tarihleri açısından yüzeyselliği ve bilgi eksikliğini yansıtmaktadır. Çoğu yazar, literatürü, özellikle de günümüzün önemli belgelerini bilmiyor görünmekte. Yine, Kürtlerin 1915-1916 soykırımında oynadıkları rolün eleştirel bir değerlendirmesini yapmaya soyunanların kendi halkını aşağılamakla suçlandıkları da görülüyor. Bu şekilde, gerçekten eleştirel ve derinlemesine bir tartışmaya sınırlar getirilmeye çalışılıyor.

Ermeniler Revandüz’de 5000 Kürt’ü öldürdüler mi?

Özellikle Türkiye’nin doğrusunda yaşayan Aleviler arasında, tarihsel ve kültürel anlamda ilişkili oldukları Ermeniler ve soykırımın tarihçesine artan bir ilgi göze çarpmaktadır. “Kızılbaş” dergisinin pek çok sayısında Ermeni Soykırımı üzerine makaleler yer almıştır. Onlardan biri de Naci Kutlay’ın soykırım ve Ermeni-Kürt ilişkileri konularına özel bir önem atfeden yazısıdır.
Kutlay şöyle yazıyor: “Yer yer, cezaevlerindeki Kürtleri, Ermenileri öldürsünler diye serbest bıraktılar. Ne var ki, Rusya ordularının Kürdistan’ı işgali sırasında, Ermeni fedayileri ve örgütleri de aynı tür katliamlarla yanıt verdiler. Mayıs 1916’da Revandüz’de[10] bazı kaynaklara göre beş bin Kürt öldürüldü. Bu açıkça bir öç almaydı.” Kutlay, bunu, bu çok ciddi bir suçlamaya kaynak olarak göstermenin gereği olmadığını düşünüyor.
Herhangi bir bilimsel araştırmaya atıfta bulunulmamasına rağmen Kutlay, tanınmış tarihçi Dr. Kemal Mazhar Ahmed’in[11] Bağdat’taki Kürt Akademisi tarafından 1975’de yayınlanan bir yazısından yararlanmış görülüyor. “1916 Mayıs’i başlarında General Çiornezbev’in komutasında Rus kuvvetleri, Revanduz’a girerken dört Ermeni fedayi grubu da beraberlindeydi. 13 Mayıs günü sehri aldilar. Ermeni fedayileri intikam almak istiyorlardu ve bu nedenle cok kan akıttılar. Bircok kaynağa göre bu katliam sonunda, kadın, erkek, çocuk yaklaşık 5000 Kürt öldürüldü. Çoğu kurşunla değil, Revandüz vadisine fırlatılarak öldürüldü” diye yazılı Ahmed’in yazısında. Bir dipnottaysa, zamanın İngiliz subayı K. Mason’ın bir kitabına yer veriyor. Kitap, Türk-Irak sınır sorunu ve Milletler Ligi’nin rolünü ele alıyordu. Dipnotunda bizzat K. M. Ahmed’in Revandüz’de 5000 Kürt’ün öldürülmüş olduğuna kuşkulu yaklaştığını vurgulaması önemlidir: “Bu rakam abartılımışa benziyor. Ne M. H. Zeki – ki savaşın yolaçtığı zarar ve ziyandan bahseder – ne de Hüseyin H. Mukriyani – ki kendisi I Savaş’tan sonra Revandüz’da yaşamiş ve bu konuda yazmış – böyle bir rakam vermiştir. Halk arasında, çok sayıda Kürt kadınının, namusunu kurtarmak amaciyla kendilerini vadiye fırtattıkları anlatılır.” Dolayısıyla, sadece 5000 Kürt’ün öldürülmesi değil, Revandüz’de kitlesel bir cinayetin yaşanıp yaşanmadığı da sorgulanabilir bir konudur. Naci Kutlay, ya K. M. Ahmed’in düştüğü bu önemli notu okumamış ya da kasten söz etmemiş görünüyor. Okuyucunun aklında kalan şeyse, Revandüz’de 5000 Kürt’ün Ermeni fedayilerinin öç eylemin kurbanı olduğudur.
Açıkçası şu ki, kimse suçun ağırlığını önemsememeye cesaret edemez ya da sessiz kalamaz. Ancak, araştırmacılar ya da aydınlar hiçbir sağlam kanıt göstermeden 5000 Kürt’ün katli gibi son derece ciddi suçlamalar yaptıklarında, bilerek ya da bilmeyerek halklar arasında kini, nefreti ve güvensizliği körüklemiş oluyorlar. 1916’dan itibaren Rus denetimi altındaki bölgelerde bulunan Ermenilerin öç aldıkları inkar edilemez. Batı Ermenistan’dan pek çok Ermeni fedayisi geldi. “1908 Jön Türk Devrimi” öncesinde hükümet güçlerine ve Hamidiye Alaylarına karşı savaş verdiler. Dolayısıyla, katliamlara katılmış olan hükümet yanlısı Kürt aşiretleri Ermenilerce bilinmektedir. Bu nedenle onlar öçlerini bu Kürtlere yöneltmişlerdi. Güneyde kalan ve Ermeni yerleşim alanlarının dışında olan Revandüz’de, kayda değer bir Ermeni nüfusu yoktu. Kürdistan’ın bu bölgesindeki Kürt aşiretleri, ne Abdülhamit döneminde ne de sonradan, Ermeni katliamlarında rol almamıştı. Kısacası, Ermeni fedayilerinin ora halkı Kürtlere karşı öç eylemlerine girişmiş olmalarına pek ihtimal verilemez.

Tazminatsız Özür Olur mu?

Naci Kutlay’ın “Kızılbaş”taki makalesi Ermeniler açısından kayda değer niteliktedir, çünkü soykırım sorununun nasıl çözülebileceği konusuna el atıyor: “Ölenlerin geri gelmesi olanaksız. Maddî ve manevî zararları gidermek ve yaraları onarmak imkansız, ama, etkisini bir ölçüde hafifletmek mümkün. Almanya’daki Yahudi soykırımından sonra, sosyal demokrat hükümetin lideri Willy Brand, Yahudilerden özür diledi. Hitler’in yaptığı yanlışın yükünü neden Alman toplumu ve Willy Brand çeksin?”[12] Yani Kutlay soykırım konusunun çözümünü sağ kalanların torunlarından özür dilenmesinde görüyor.
Katledilen Ermenilerin mezarlarından kalkmayacakları açık. Fakat Naci Kutlay maddî ve manevî zararları gidermenin imkansız olduğuna nereden inanıyor? Bunun gerekli ve mümkün  olduğunu bizzat Almanya örneği bize gösteriyor: 1951 yılında Konrad Adenauer’in Hıristiyan-Demokrat hükümeti Alman halkının Nazi suçlarından suçlu ve sorumlu olduğunun yanı sıra İsrail ve Yahudi halkına karşı ilkesel bir görevi olduğunu da Bundestag’da onaylamıştı. Alman federal hükümeti ve Yahudi örgütleri temsilcileri 1952 yılında toplu tazminat olarak 3.45 milyar DM’lık bir ödeme öngören bir anlaşma yapmışlardı.
Kutlay, Almanya’nın maddî ve manevî sorumluluklarını yerine getirdiğini görmezlikten gelmekle kalmıyor, Türkiye’nin Alman öncülünü izleyerek tazminat vermesinin neden “imkansız” olduğunu açıklamakta da çaresiz kalıyor. Kürt halkına karşı savaşan askerinin harcamaları hakkında  hiçbir sıkıntı duymayan ve kendi halklarını terörize etmek için on binlerce Kürt “köy korucusu” için olağanüstü paralar harcayan Türk hükümetinin kenarda köşede parası yok mu? Kutlay, ya Ermenilerin sözde “haksız tazminat talepleri” konusunda Türk devletiyle dayanışma içinde olmak zorunda hissediyor kendini ya da bundan Kürtlerin de etkilenebileceklerinden korkuyor.
Ingilizceden çeviren: Attila Tuygan
[1] Asbarez Online 29.04.1997
[2] Serxwebun, Sayı 2, Şubat 1982, Sayfa 10
[3] Serxwebun, Sayı 4, Nisan 1982, Sayfa 11
[4] PRK/Rizgari (Kürdistan Özgürlük Partisi) Birinci Parti Kongresi Nihai Beyannamesi, 1999
[5] Recep Maraşlı, Ermeni Ulusal Demokratik Hareketi ve 1915 Soykırımı, İstanbul 2008, Peri Yayınları
[6] Taraf, 25.04.2011
[7] Hamidiye Alayları 1890 yılında Ermeni cemaatlerini baskı altında tutmak, ezmek ve gözünü korkutmak üzere doğu ve güneydoğu Anadolu’da Sultan Abdülhamid tarafından bölge Kürtleri arasında oluşturulan askerî birliklerdir. Soykırım sırasında hem Ermenilerin hem de Süryanilerin imhasında çok önemli rol oynamışlardır.
[8] Yeni Özgür Politika, 28.04.2011
[9] Vahakn N. Dadrian, Ermeni Soykırımı Tarihi, İstanbul 2008, Belge Yayınevi
[10] Revandüz, Irak Kürdistan’ı Erbil Yönetimine bağlı Soran’ın bir ilçesidir.
[11] Dr. Kemal Mazhar Ahmed, Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Kürdistan ve Ermeni Soykırımı (Kurdistan during the WW I and the Armenian Genocide), Stockholm 1986 (Türkçe çeviri). K.M. Ahmed, Sovyetler Birliği’nde eğitim görmüş bir tarihçidir.
[12] Kızılbaş, Sayı 3, Nisan 2011
https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7403975790903408862#editor/src=sidebar
..
Not;   Bu  web  sitesi haberlerini okudukça  kürt & ermeni işbirliğinin hangi boyutlarda oldugu açıkça  görülmektedir..