SADI SOMUNCUOĞLU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SADI SOMUNCUOĞLU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Aralık 2015 Çarşamba

Ermenistan’ın yüz Karası: Hocalı Soykırımı




  ( Ermenistan’ın yüz Karası: Hocalı Soykırımı )




MİLLİ DÜŞÜNCE MERKEZİ 



Tarih: 17 Şubat 2012 

Bilgi ve vicdan sahibi hiç kimse inkar edemez ki, Hocalı soykırımı bir geçektir. Bu gerçeği hiçbir insan, hiçbir Müslüman, hiçbir Türk asla unutamaz. Unutmayacağız.

Çünkü: 1992 yılının 25 Şubatını 26’ya bağlayan gece yarısı Azerbaycan’ın 7 bin nüfuslu Hocalı kenti basıldı; çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden masum siviller, sadece Türk oldukları için topluca katledildi. Resmi bilgilere göre, bir gecede 613 sivil, hunharca katledildi. 487 kişi ağır yaralandı, 1275 kişi rehin alındı ve bir o kadarı da kayboldu. Diğerleri kanlı saldırılar ve ağır kış şartlarında, yaralı olarak canını kurtarabildi.
Bölgede yapılan tespitlere göre, (AGİT Minsk Grubu raporları dahil) 613 sivil insanın; gözleri oyularak, kafatasları parçalanarak, organları kesilerek, derileri yüzülerek, hamile kadınların karınları deşilerek, bazıları diri-diri toprağa gömülerek, yakılarak öldürüldüğü görüldü. 
Masum insanlara bu vahşeti uygulayanlar, Ermenistan ve Rusya silahlı kuvvetleriydi. Ermeni birliklerini Robert Koçaryan (sonra Cumhurbaşkanı oldu) ve Milli Savunma Bakanı Serj Sarkisyan (şimdiki Cumhurbaşkanı) yönetiyordu.
Kardeş Azerbaycan topraklarının %20’si işgal edildi. İşgalden kaçanların sayısı ise bir milyonun üzerindeydi. Aradan geçen 20 yılda, sürgünde yersiz-yurtsuz kalan bu insanların bir çoğu hayatını kaybetti. Bu da bir soykırımdı. Halen de devam ediyor.
Bugün Ermenistan bu soykırımı yapan eli kanlı canilerin yönettiği bir ülkedir.
Bütün bunları söylerken elbette, BM Soykırım Sözleşmesi’ni esas alıyoruz. Bu sözleşme ne diyor bakalım:
“Madde 2. Bu Sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden her hangi biri, soykırım suçunu oluşturur.

a) Gruba mensup olanların öldürülmesi;
b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi;
c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek;
d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;
e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.


Hocalı’da yaşanan katliam, bu maddede anlatılan fiiller değil mi? Buna soykırım demeyecek, vicdan sahibi bir Allah’ın kulu çıkabilir mi? Tabii insan haklarının, demokrasinin, özgürlüklerin ve hukukun havariliğini yapan haçlılar hariç. Zira bunlar mazlum Azerbaycan’ı değil, soykırımcı Ermenistan’ı destekliyor? Utanç verici bu manzara, insanlığın da temel sorunu değil mi?
Sözleşmeyi okumaya devam edelim.

“Madde 3. Aşağıdaki eylemler cezalandırılır:

a) Soykırımda bulunmak;
b) Soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak;
e) Soykırıma iştirak etmek.
Evet buna göre, soykırım yapanlar belli, devlet yönetiyor. 
İşbirlikçiler de, iştirakçiler de belli, Minsk Grubu’nun eş başkanı olmuşlar, ihtilafı çözeceklermiş (!) 

Ne yaman utanmazlık değil mi?

Bitmedi. Soykırımcının sırtını sıvazlıyorlar. Halkını açlığa mahkum eden, insanlık suçu işleyenlerin yönettiği Ermenistan, dört komşusundan, İran hariç, üçünün topraklarına göz dikmiş, düşmanlık siyaseti güdüyor.

Hak susmuş, güç konuşuyor diyenlere de sözümüz var. Evet bugün için böyle, ama yarın asla. Yeter ki bunun farkında olunsun. 
Bakınız Soykırım Sözleşmesi’nin 6. Maddesi ne diyor? “Soykırım fiilini veya Üçüncü maddede belirtilen fiillerden birini işlediğine dair hakkında suç isnadı bulunan kimseler, suçun işlendiği ülkedeki Devletin yetkili bir mahkemesi, veya…. uluslararası bir ceza mahkemesi tarafından yargılanır.” 
Evet Azerbaycan’da dava açılabilir. Soykırımcılar rahatlıkla mahkum edilebilir. Savaşa gerek yok. Karar tanınmaz mı dediniz? Siz kararı alın, “yüz karası”nı tescil edin de, sonunu onlar düşünsün. 
Yine mağdurlar AİHM’de dava açmalı. 20 yıldır Ermeni işgali altındaki evimize, mülkümüze gidemiyoruz. Ağır zarar görmekteyiz demeli, tazminat talep etmeli. Bakın Rumlar, Türkler Kıbrıs’ı işgal ettiği için malımıza gidemiyoruz diyerek AİHM’de dava açıp, Türkiye’yi ağır tazminatlara mahkum ediyorlar. Bu da mı yapılamaz? Lütfen cevap verin.
Neden çekiniliyor? Neyi bekliyorsunuz? Biri bunu açıklasın. 
Irkçı haçlıların merhametini mi? Bunların tarihleri soykırım, soygun ve sömürü değil mi?
Büyük Akif ne demişti?  “ Medeniyet’! dediğin, tek dişi kalmış canavar.” Unuttun mu? 
O halde mücadele şart.


.

SOYKIRIMCI ERMENİ SALDIRISI ve TUZAĞA DÜŞMEK



SOYKIRIMCI  ERMENİ  SALDIRISI ve TUZAĞA  DÜŞMEK




Tarih: 16 Mayıs 2011 
Yazar: Sadi Somuncuoğlu 

16.05.2011  

Yeniçağ Gazetesinin 15 Mayıs günlü haberine göre; “Sözde Ermeni soykırımı sırasında mallarını kaybeden Ermenilerin torunları” oldukları iddiasıyla Türk Hükümeti, Merkez Bankası ve Ziraat Bankası hakkında açılan davaya bakan ABD mahkemesi, savunma için “ Sanıklar ”a  21 gün süre verdi. Davacıların avukatı… İncirlik Hava Üssü arazisini de içeren gayrı menkuller için 64 milyon doları aşkın bir tutar talep ettiklerini anlattı.”

ABD Federal Temyiz Mahkemesi’nin Aralık /2010’da verdiği, 1915 olaylarında hayatını yitiren Ermenilerin yakınlarının tazminat davaları açmalarına imkan tanıyan kararın hemen ardından bu dava açılmıştı.

Şimdi ne olacak? Evet, bu soru çok önemlidir. Zira ciddiyetten uzak ve sorumsuzca yürütülen siyasetin bizi sürüklediği yer burasıdır.

Günü kurtarma, kendi milletini oyalama, saldırganlara bir şeyler yapacağız ama zamana ihtiyacımız var ümidini verme, sıkışınca bazı tavizlere yönelme ve Ermenistan’a koyduğumuz ambargoyu kendi elimizle delik deşik etme siyasetinin kaçınılmaz sonucu burasıdır.

Önce bu savsaklama siyasetini bırakıp tam bir kararlılıkla, yüzde yüz haklı olduğumuz Ermeni mezalimi davasında kararlılığımızı dosta düşmana göstermeliyiz. Topraklarımıza göz koyan ve bu hedefe göre siyasetini ayarlayan komşularla “sıfır risk” gibi, gülünç ve  ucube safsataları bir kenara atıp, “taşa taş gibi” sarılıp gereğini yapmalıyız.

Siyasetimizi böylece kesinleştirdikten sonra dışa, ilgili ülkelere dönerek, hem sorumlulara hem de kamuoyuna meselenin esasını, çok yönlü ve çok araçla anlatmaktan bir an bile geri durmamalıyız.

Böyle olunca da, ABD mahkemesinin baktığı davanın bir mal-mülk davası olamayacağı açıktır. Emperyalistlerin kışkırtmalarıyla, vatanımız üzerinde bir devlet kurmak amacıyla, silahlı Taşnak ve Hınçak terör örgütlerinin Türk Milletine vaki silahlı saldırıları ve ihanetinin bir çok uzantısından sadece biri olduğunun üstü örtülemez. Meselenin özü budur ve siyasidir. Buna siyasi bir çözüm getirilmeden, parçalarıyla hiçbir davaya bakılamaz.

Asıl soykırımcı olan, Birinci Dünya Harbinde, Türk Milletine katliam uygulayan, emperyalistlerin güdümündeki Ermeni teröristlerdir. Onlar için Türk ve Müslüman olmak öldürülmeleri için yeterliydi. Tarihte bunun adına “Ermeni Mezalimi” denilmiştir. 

Bu tarihi gerçek görülemez de, ABD mahkemesine, sanki normal bir dava varmış gibi savunma verilirse, bu tuzağa düşmek olur.  Herkesi uyarıyoruz.

Meselenin özünü teşkil eden katliamcı Ermeni teröristlerin;

– Birinci Dünya Harbi (1914) öncesinden başlayıp 1918’de Harp bittiği halde, tehcir bölgelerinden gelerek, masum sivilleri katlettikleri ve 523 bin insanımızın öldürdükleri,

-Harp sırasında askeri depoları yakıp yağmaladıkları, kışlaları bastıkları, cepheye erzak ve mühimmat götüren ikmal kollarını kestikleri,

– Osmanlı Ordusuna karşı yedi cephe savaşan Rus, Fransız ve İngiliz ordularına 200 bine varan üniformalı ve silahlı askerle destek verdikleri, 

– 70 yıldan beri Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da açılan mezarlardan, hep hunharca öldürülen Müslüman Türklerin toplu cesetlerinin çıktığı, buna karşılık hiçbir Ermeni toplu mezarına rastlanmadığı, bizleri suçlayan Ermeni tarihçileri davet ederek, “ Gelin, nereyi İsterseniz Kazalım. Bir tane toplu Ermeni mezarı çıkacak mı görelim” dediğimiz halde bundan kaçındıkları,

-850 yıllık eşi görülmemiş birliğimize ve kardeşlik hukukumuza ihanet ettikleri,

Aşikar olmuştur. Aynen güneşin her gün doğması gibi.

Aslında bütün bu gerçekleri, Ermeniciler ve kışkırtıcısı, başta ABD olmak üzere bütün ülkeler biliyor. Dedik ya mesele siyasidir. PKK terör örgütünü de bunlar kışkırtmıyor mu?

O halde siyaset devreye girmeli ve saldırılara; “sıfır risk” gevezeliği ile değil, ne pahasına olursa olsun siyasi kararlılığı ile karşı koymalıyız. Bunun için yurt içinde, birbirimizle çatışma ve  kavga siyasetini hemen terk edip, uzlaşma, birlik ve bütünleşmeyi sağlamalıyız. Elden derman gelmez.

İlgililere sesleniyoruz: Barzani’si, PKK’sı, Ermenicisi, AİHM’si, Patriği, Rum’u vs, hepsi birden; zayıf bünyelere mikropların üşüştüğü gibi birlikte saldırıya geçti?

Bunların topuna gücümüz yeter de artar bile… Yeter ki gözümüzü açalım…

    http://millidusunce.org/soykirimci-ermen-saldirisi-ve-tuzaa-duemek/  

..