MASUM TÜRKER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MASUM TÜRKER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2015 Pazartesi

Bana Milli Mutabakatın Fotoğrafını Çekebilir misin?




Bana Milli Mutabakatın Fotoğrafını Çekebilir misin?


Kıvanç Koçak




 

İşte özlenen fotoğraf! İşte yolsuzluktu tape’lerdi, bakara makaraydı, yatak odası kasetiydi iktidardı, muhalefetti her şeyi geride bıraktıran fotoğraf! İşte memleketimizin ihtiyaç duyduğu -Ahmet İnsel’in yerinde adlandırmasıyla- “milli mutabakat”!Üstelik fotoğraftakiler sadece buz dağının görünen kısmı. Zira yine haberlerden, fotoğraflardan öğreniyoruz, salonun dışında 500 kadar Türk, 50 kadar Ermeni’ye karşı Türk bayrağını dalgalandırırken Süheyl Batum’dan Yaşar Okuyan’a, Masum Türker’den Zekeriya Beyaz’a, Nasuh Mahruki’den Mustafa Mutlu’ya, Canan Arıtman’a kadar birçok ünlü Türk büyüğü(!) de oradaymış.

***
19 Ocak’ta internet sitelerine, gazetelerin sitelerine bir haber düştü; dikkat çekmeyecek gibi değildi ama, memleket gündemi malum, şöyle bir konuşulup geçildi. Çok değil on gün kadar sonra, 28 Ocak’ta internet sitelerine, gazetelerin sitelerine başka bir haberle birlikte muhtelif fotoğraflar düştü; özellikle fotoğraflar dikkat çekmeyecek gibi değildi, nispeten biraz daha fazla konuşuldu üzerine. Hak ediyordu; hakkını vermeyi deneyelim.

19 Ocak tarihli haberle başlayalım: Ergenekon davası nedeniyle hakkında yurt dışına çıkış yasağı bulunan Doğu Perinçek’in yasağın kaldırılması için yaptığı başvuruyu inceleyen mahkemenin, hem de oybirliğiyle, Perinçek’i haklı bularak yasağı kaldırdığıydı haber. Böylece Doğu Bey, 28 Ocak’ta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) görülecek duruşmasında bizzat yer alabilecekti. Mahkemenin gerekçesi de zaten Strazburg’da görülecek bu davaydı: “Sanığın AİHM'deki duruşmaya katılması şahsi bir durumdan ziyade, Türkiye Cumhuriyeti'nin Ermeni olayı hakkındaki tez ve savunmalarını da yakından ilgilendiren bir husustur...”

Peki bu dava neydi? Perinçek, 2005 yılında İsviçre’de çıkarılan "Ermeni soykırımının inkâr edilmesini yasaklayan" yasanın yürürlüğe girmesinin ardından bu ülkeye gitmiş, verdiği muhtelif konferanslarda, yaptığı konuşmalarda Ermeni iddialarını reddeden konuşmalar yapmıştı. Bunun üzerine hakkında dava açılmış, yargılanarak İsviçre tarafından 90 gün hapse mahkûm edilmişti. Perinçek konuyu AİHM’ye taşıdı; AİHM’de bu sefer İsviçre’ye mahkûmiyet kararı çıktı. Bu karara karşı İsviçre boş durmadı tabii, temyiz başvurusunda bulundu. Temyiz başvurusunu kabul eden mahkeme, davanın Büyük Daire tarafından görülmesini kararlaştırdı. 28 Ocak’taki, "Perinçek’in şahsi durumundan ziyade Türkiye’yi yakından ilgilendiren duruşma", bu duruşmaydı.

28 Ocak’ın haberi işte buydu ama fotoğrafı şüphesiz Egemen Bağış, Deniz Baykal ve başka milletvekillerinin de bulunduğu Türkiye’den bir heyetin topluca aynı karede gözüktüğü, gülümsedikleri fotoğraf...

Egemen Bagis- Deniz Baykal


İşte özlenen fotoğraf! İşte yolsuzluktu tape’lerdi, bakara makaraydı, yatak odası kasetiydi iktidardı, muhalefetti her şeyi geride bıraktıran fotoğraf! İşte memleketimizin ihtiyaç duyduğu -Ahmet İnsel’in yerinde adlandırmasıyla- “milli mutabakat”!

Üstelik fotoğraftakiler sadece buz dağının görünen kısmı. Zira yine haberlerden, fotoğraflardan öğreniyoruz, salonun dışında 500 kadar Türk, 50 kadar Ermeni’ye karşı Türk bayrağını dalgalandırırken Süheyl Batum’dan Yaşar Okuyan’a, Masum Türker’den Zekeriya Beyaz’a, Nasuh Mahruki’den Mustafa Mutlu’ya, Canan Arıtman’a kadar birçok ünlü Türk büyüğü(!) de oradaymış.

Facebook’ta gazeteci Mustafa Mutlu’nun okurları tarafından açılan, kendisinin de "izleyip okurlarıyla buluştuğu" bir grupta, Mutlu’nun Strazburg notları var. Diyor ki, "Egemen Bağış’ın Baykal’ın sağından ayrılmaması, ikilinin zaman, zaman içtenlikle sohbet etmesi de ilginç görüntüler arasındaydı". Hatta yine Mutlu’nun yazdığına göre AKP heyetinden Bağış, CHP heyetinden Haluk Koç’la duruşmaya verilen arada sohbet ederken, "Doğu Perinçek, burada Charlie Hebdo" demiş! (link)

Milletvekillerinin, heyetlerin, bayrakçı Türklerin Strazburg’da bulunma sebebi ağırlıkla "100 yıllık yalanı bitirmek için" olarak tarif edildiğine göre buradaki esas meselenin Perinçek’in ifade özgürlüğü hakkını savunmak olmadığı, en azından bunun ikinci planda kaldığı ortada. Nitekim Yeni Akit, Perinçek’in genel başkanı olduğu İşçi Partisi’nin genel başkan yardımcısının görüşlerini tam da bu bağlamda yayımlıyor (Şaşırmayın! Evet, Yeni Akit! "Milli mutabakat" dedik ya):

"‘Soykırım Yalanı Fransa’da Tarih Oldu’ - … Mustafa Güleç, ‘Sayın Doğu Perinçek ve avukatlarının güçlü delilleri ve savunmaları karşısında emperyalist bloğun söyleyeceği bir şey kalmadı. Dolayısıyla 100 yıllık Ermeni soykırımı yalanı Fransa’da ayaklar altına alındı, çiğnendi, tarihe karıştı’ diye konuştu. Güleç, ülkenin bağımsızlığından yana olan tüm milli güçlerin bu milli davada tek vücut olduğunu ifade etti." (link)

Fotoğrafın üzerine uzun uzun bir şeyler yazmak gereksiz değil mi? Perinçek’in ifade özgürlüğünü savunmak, inkâr yasalarına karşı olmak "tek vücut" olmakla o kadar iç içe geçiyor ki, insan en hafif tabiriyle nerede duracağını şaşırıyor. Bir ulusa devlet gücüyle yaşatılan acılar, tehcir, insanların yerinden yurdundan olması, katledilmesi "milli dava" karşısında o kadar görünmez oluyor ki, insan en hafif tabiriyle üzülüyor. "Solcuyum" diyeninden "sağcıyım" diyenine öyle bir "mutabakat" sağlanıyor ki, en hafif tabiriyle "Bu kadar da olmasın" diyorsun, "kafalar bu kadar da karışık olmasın."

Şaşırıyorsun, üzülüyorsun, "bu kadar olmasın diyorsun" da sonra çok değil yine 10-15 gün öncesini hatırlıyorsun. Misal, CHP, Agos gazetesinin bulunduğu Ergenekon Caddesi’nin adının Hrant Dink Caddesi olarak değiştirilmesi yönünde kanun teklifi veriyor (link). "Ne güzel" demeye kalmadan, CHP Beyoğlu İlçe Başkan Yardımcısı, CHP’li milletvekillerinin Hrant Dink anmasına “Yüzleşin Hrant’la, Soykırımla!” pankartının arkasında katılmasına tepki göstererek disipline gönderilmeleri için dilekçe veriyor (link). "Haydaaa" derken, CHP İlçe Başkanı, "O başvuru bireyseldir, biz kendisiyle aynı görüşleri paylaşmıyoruz" diyor (link)... Sağı zaten bir yana koyalım, sadece CHP’de değil, sol olduğu iddiasındaki başka bir sürü insanda da, partide de, harekette de, başka bir sürü konuda da bu tahterevalli böyle inip inip kalkıyor. Çünkü hadi sağ neyse de, aslında bir türlü "yeter yahu" denilip, silkelenip atılamayan bir "zihniyete", bir "bakış açısına" kilitli kalmış durumda sol olduğu iddiasını taşıyanlar da. 
Fotoğrafın üzerine uzun uzun bir şeyler yazmak gereksiz. O kare bir devletin zihniyetidir, anlayışıdır! Yüce devlet geleneğimizi, şanlı ecdadımızı sergilemek üzere merdivene dizilen 16 eski Türk devletinin askerleri yerine o karedekileri de dizebilirsiniz mesela, sırıtır mı? Zira sol da olsa, sağ da olsa üzerinde "milli mutabakata" varılan; bir türlü yüzleşilemeyen, belki de yüzleşilmek istenmeyen; oysa çok bile değil biraz silkelense epeyce ferahlayacağımız, Türkiye toplumunun yakasına yapışıp kalmış, inatçı izlerin resmidir o kare. Ne yazık ki... Türkiye’de oyuncu George Clooney üzerinden konuşulan, çeşit çeşit "galeriler" açılan avukat Amal Clooney’nin fotoğraflarından çok daha önemlidir. Ne yazık ki...

http://www.birikimdergisi.com/


http://www.birikimdergisi.com/haftalik/bana-milli-mutabakatin-fotografini-cekebilir-misin


..

22 Nisan 2015 Çarşamba

NETİCESİ ALINMAYAN SİYASİ GİRİŞİMLER..




NETİCESİ ALINMAYAN SİYASİ GİRİŞİMLER..




AİHM Büyük Daire'deki Perinçek davasının ilk duruşması görüldü




AİHM Büyük Daire, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” sözleri üzerine davalık olduğu İsviçre’nin temyiz başvurusunu bugün Strasbourg'da görüştü. Perinçek, duruşmadaki savunmasına "Mahkemeye güveniyorum" diyerek başladı ve AB'yi eleştirdi. Davaya müdahil olan Ermenistan’ın hukuk ekibinde yer alan Amal Alamuddin Clooney ise "1920’de Osmanlı, Sevr Anlaşması'nda katliamların sorumlularını yargı karşısına çıkarma sözü vermişti" dedi. Büyük Daire, kararını ileri bir tarihte vermek üzere duruşmayı erteledi. Duruşmanın ardından konuşan Perinçek, "Bundan sonra kimse bizi asılsız sözde soykırım iddialarıyla suçlayamaz" dedi.

İŞÇİ Partisi (İP) Genel Başkanı Perinçek’in İsviçre’de 2005 yılında verdiği konferanslarda, “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” demesi üzerine bu ülke yargısınca ‘ırkçı ayrımcılık’ gerekçesiyle cezaya çarptırılmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise ‘ifade özgürlüğü’ vurgusu yaparak İsviçre’yi haksız bulmuştu. Perinçek-İsviçre davasının temyiz duruşması bugün yapıldı. 




İstanbul milletvekili ve eski AB bakanı Egemen Bağış ile CHP eski Genel Başkanı ve Antalya milletvekili Deniz Baykal, duruşmayı yan yana takip etti. Duruşmayı CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç ve bir grup parlamanter de izledi.

AİHM Büyük Daire'de görülen davanın temyiz duruşması için Perinçek ve beraberindeki yaklaşık 200 partili Fransa’nın Strasbourg kentine geldi. Avrupa’nın çeşitli kentlerinden de çok sayıda Türk, Perinçek'e destek için Strasbourg’da.



SAVUNMASINDA AB’Yİ ELEŞTİRDİ

Ergenekon davası kapsamında yurt dışına çıkış yasağı bulunan ancak Büyük Daire oturumunda kendini savunmak için itiraz etmesi üzerine İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yasağı kaldırılan Perinçek de duruşmada savunma yaptı. Perinçek, duruşmadaki savunmasına "Mahkemeye güveniyorum" diyerek başladı.
CİHAN’ın haberine göre, Avrupa insanının özgürlüğü için burada olduğunu söyleyen Perinçek, "Avrupa bilinci 1915 yasaklarıyla karartılmamalıdır." dedi. İsviçre'deki mahkemeye 90 kilogram ağırlığında Rus ve Ermeni kaynaklı belge gönderdiğini belirten Perinçek, 'soykırım' ifadesinin hukuki bir tanım olduğunu söyledi.
Osmanlı Devleti'nin Ermenileri toptan yok etmek amacıyla hareket etmediğini belirten Perinçek, "Birinci Dünya Savaşı'nda karşılıklı olarak ölümler ve zorla göç olmuştur. Ermenilerin acılarını her zaman paylaştım. Ermenilerin kültürümüze katkılarını vurguladım. Ermeni probleminde büyük devletleri sorumlu tutuyorum" ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği'nin Ermeni meselesini tabulaştırdığını da söyleyen Perinçek, "Bu problem Türkleri aşağılamak için kullanılıyor. Türkler AB'nin kara derilileridir" dedi.

PERİNÇEK'İN SAVUNMASINDAN DİĞER AYRINTILAR


 

"BU DAVANIN KONUSU DEĞİL"

Oturumda söz alan ve Perinçek adına konuşan avukat Mehmet Cengiz, davanın özünün düşünce ve ifade özgürlüğü olduğunu söyledi.
Cengiz, "Perinçek hakkında ırkçılık ve nefret suçu açısından açılmış bir dava yoktur. Irkçı söylem ve nefret suçu bu davanın konusu değildir" diye konuştu.
Avukat Cengiz, Perinçek'in trajik 1915 olaylarındaki katliamları ve sürgünleri reddetmediğine dikkati çekerek, müvekkilinin olayların hukuki bakımdan soykırım olarak kabul edilemeyeceğini savunduğunu ve kaynağının tamamen hukuki olduğunu belirtti.
Perinçek'in cezalandırılmasının Avrupa standartlarına uymadığının altını çizen Cengiz, Perinçek'in Almanya ve Fransa'da da aynı konuşmaları yapmasına karşın bu ülkelerde herhangi bir yaptırımla karşılaşmadığını hatırlattı.

 

Duruşmada Türkiye adına konuşan avukat Stefan Talmon da 1915 olaylarının sadece Türkiye'de değil uluslararası arenada da tartışılmaya devam ettiğini belirtti. Demokratik bir toplumda bu iddiaların tartışılabileceğinin altını çizen Talmon, Perinçek'in söz konusu konuşmasında, Ermeni halkına yönelik ırkçı ifadeler kullanmadığını hatırlattı. Katliamların varlığını inkar etmediğini ama bunun soykırım olarak kabul edilmesine tepki gösterdiğine dikkat çeken Talmon, Lozan Mahkemesi'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) ifade özgürlüğünü düzenleyen 10'uncu maddesini ihlal ettiğini söyledi.

"TARİHİ ÖNEME SAHİP"

AA Editör Masası'na konuk olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, davayla ilgili, "Bugün Büyük Daire'de görüşülecek husus, tarihi bir husus. Hem Türkiye, hem de Avrupa Birliği değerleri bakımından tarihi öneme haizdir" dedi.
Duruşmayı yerinde takip eden Çalışma eski Bakanı Yaşar Okuyan, mahkemenin önünde yaptığı açıklamada, “Bakın burada yüzlerce Avrupa'nın çeşitli yerlerinden gelmiş insanlar, burada bir Türk dayanışması oldu. Burada her partiden insan var. Strasbourg'da böyle bir birleşmeyi ortaya koymak önemli. Burada parti bayrakları yok. Türk bayrağının altında her şey var” dedi.
17 Aralık 2013’te Perinçek lehine sonuçlanan davaya ilişkin temyiz duruşmasını AİHM’nin temyiz organı olarak görev yapan, 17 yargıçtan oluşan Büyük Daire görüyor.

AMAL, PERİNÇEK'E KARŞI

Davaya müdahil olan Ermenistan’ın hukuk ekibinde ünlü aktör George Clooney'nin avukat eşi Amal Alamuddin Clooney de yer aldı.
Daha önce Ukrayna eski Başbakanı Yuliya Timoşenko ve Wikileaks'in kurucusu Julian Assange gibi isimleri savunmasıyla dikkat çeken Lübnan asıllı İngiltere vatandaşı Amal Alamuddin Clooney'ye tecrübeli avukat Geoffrey Robertson eşlik etti.



Ermenistan'ı temsil eden iki avukat: Avustralyalı Geoffrey Robertson ve Amal Alamuddin Clooney



Duruşmayı takip eden uluslararası basın, Amal Alamuddin Clooney'ye büyük ilgi gösterdi.



Amal Alamuddin Clooney ve aktör eşi George Clooney

"OSMANLI SÖZ VERMİŞTİ"

CİHAN'ın haberine göre, Amal Alamuddin Clooney, duruşmada yaptığı konuşmada, AİHM’nin 2’nci Dairesi'nin belgelere gerek duymadığını ya da şahit dinleme zahmetinde bulunmadığını söyledi. 1920’de Osmanlı’nın Sevr Anlaşması'nda katliamların sorumlularını yargı karşısına çıkarma sözü verdiğini söyleyen Clooney, Ermenistan'ın ifade özgürlüğünü sınırlandırmak için değil, aksine ifade özgürlüğünü de savunmak için davaya müdahil olduğunu dile getirdi.
Duruşmada tüm tarafları dinleyen Büyük Daire, konuya ilişkin kararını ileri bir tarihte verecek. Büyük Daire’den çıkan karar ne olursa olsun, 1915 olaylarının 100’üncü yılı olmasının da etkisiyle uluslararası çapta bir tartışma yaratmasına kesin gözüyle bakılıyor.



'TALAT PAŞA' İDDİASI

AA'nın haberine göre, Amal Alamuddin Clooney, ilk hak ihlali kararını veren AİHM 2'inci Dairesi'nin 1915 olaylarıyla ilgili belgeleri dikkate almadığını belirterek, dönemin New York Times gazetesinde yer alan bir haberde Talat Paşa'nın Hıristiyanları Anadolu'dan kovma kararı aldığı bilgisinin yer aldığını öne sürdü.
Bunun üzerine söz alan Perinçek, Talat Paşa'nın mahkum edildiği herhangi bir dava bulunmadığını söyledi. Perinçek, "Talat Paşa hiçbir şekilde Türkiye'deki mahkemeler tarafından Ermeni kırımı nedeniyle mahkum edilmemiştir. İngiliz devletinin soruşturması sonucu Ermeni meselesiyle ilgili hiçbir delil bulunamadığı için dava kapanmıştır" dedi.
Talat Paşa'nın bir hürriyet kahramanı olduğunu vurgulayan Perinçek, Talat Paşa'nın 1908 devrimi sırasında Ermeni örgütleriyle hareket ettiğine dikkati çekti.

"YASA DEĞİŞMEYECEK"

İsviçre adına konuşan Frank Schürmann ise AİHM'in, İsviçre'nin AİHS'nin 10'uncu maddesini ihlal ettiği yönündeki kararını kabul etmediklerini söyledi. 2'nci Daire'nin kararını yeterli çoğunlukla almadığını belirten Schürmann, İsviçre'nin Ermeni soykırımı iddialarını suç sayan yasa ile ilgili değişiklik yapacağı yönündeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığını söyledi. Bu noktada yapılan 16 yasa değişikliği başvurusunun 15’nin reddedildiğini aktaran Schürmann, soykırımı inkârın da soykırım gibi insanlığa karşı suç olduğunu savundu.

“BUNDAN SONRA KİMSE…”

Perinçek, yaklaşık 2,5 saat süren duruşmanın ardından şöyle konuştu:

"Avrupa'nın ifade özgürlüğü, batı demokrasi geleneği tekrar AİHM'de tartışıldı. Hiç kimse mahzunları susturamaz. AİHM Ermeni olaylarını, Yahudi soykırımıyla karşılaştırılmasının yanlışlığını tekrar, önceden olduğu gibi yineledi. Mahkeme Yahudi soykırımıyla Ermeni sorunlarının aynı olmadığını, eşitleştirilmesinin yanlışlığına dikkat çekti. İsviçre hükümetinin kararı, diğer batılı ülkelerin vermiş olduğu kararı bozuyor. Çünkü bundan sonra kimse Türkler soykırım yapmıştır diyemez. Bu dava bir örnektir. İfade özgürlüğü yeniden AİHM'de tartışmaya açılmıştır. Avrupalılar, Türkler, Müslümanlar önyargı, kin, nefret her türlü dolduruşa karşı olmalıdır. Herkes kardeşçe, vakur bir şekilde yaşamalıdır. Türk ve Müslümanlara özgürlük eşittir, Avrupa'da hoşgörü. Türkleri aşağılayan soykırım iddiaları artık çürümüştür. Bundan sonra kimse bizi asılsız sözde soykırım iddialarıyla suçlayamaz.”

 

DAVANIN BÜYÜK DAİRE'YE TAŞINMA SÜRECİ

Perinçek, İsviçre'de yaptığı 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını reddeden konuşmaları nedeniyle bu ülkede 2007 yılında çeşitli mahkumiyet cezalarına çarptırılmış ve bunun ardından 2008 yılında AİHM'e başvurmuştu.
AİHM'e yaptığı başvuruda Perinçek, "İsviçre'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğü ile ilgili 10. maddesini ihlal ettiğini" savunmuştu. AİHM başvuruya ilişkin 17 Aralık 2013'te aldığı kararla, İsviçre'nin insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetmişti. Mahkeme karar sonrası İsviçre'nin yaptığı temyiz başvurusunun Büyük Daire tarafından değerlendirilmesini kararlaştırmıştı.

2’YE KARŞI 5 OY

AİHM’nin temyiz organı olarak görev yapan 17 yargıçtan oluşan Büyük Daire’de görülecek duruşma ‘Soykırım var mı yok mu’ sorusuna cevap aranacak bir kapsama sahip olmasa da, dava ifade özgürlüğü davası olma boyutunu da aşmış durumda. Normal şartlarda geçen yılın son aylarında yapılması öngörülen ancak aynı zamanda ‘Ermeni soykırımı’ iddialarının 100’üncü yılı olan 2015’e bırakılan duruşmaya Perinçek ve İsviçre’nin yanı sıra Türkiye, Ermenistan ve çoğu Ermeni diasporasına dahil 11 sivil toplum kuruluşu müdahil oldu. AİHM Büyük Dairesi genelde bir önceki daire kararını izleyen bir yaklaşım benimsiyor. 17 Aralık 2013’te Perinçek lehine sonuçlanan davada, kararın oybirliği yerine 2’ye karşı 5 oyla alınmasının yanı sıra konunun siyasi ve uluslararası boyutu, bu yaklaşımın yüzde 100 izleneceği yönünde öngörüde bulunmayı engelliyor. AİHM, 2013 kararında, “Kanıtlanması zor ve dar kapsamlı hukuksal bir kavram” olarak tanımladığı “Ermeni soykırımı” tartışmasına girmekten özellikle kaçınsa da Ermeni soykırımı iddiaları ve Yahudi soykırımının birbiriyle karşılaştırılamayacağı vurgusu yapmıştı. 

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/28066185.asp

..