2 Kasım 2014 Pazar

ASALA

 MAKALELER

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTLERİ



ASALA - «Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu»

Ermeni terörünün 1973 - 1985 yeni döneminde kendisinden en çok söz ettiren, Ermeni terör örgütü ASALA'dır. Kuruluşu, örgüt yapısı ve çalışmaları hakkında kesin bilgiler henüz yayınlanma-mıştır. Çeşitli Ermeni kaynakları ve yayınlar ASALA hakkında, bazı şahıslarla ilgili bilgiler vermekte, çoğu kez bu örgütün veya terör grubunun yayınlarından elde edilen sonuçları açıklamakta-dırlar. Bunlar ise bu terör grubunun yaymak istediği veya açıklan-masında sakınca görmediği bilgilerdir. ASALA'nın kuruluşunu, Lübnan olaylarına bağlayan, Lübnan'daki Filistin Kurtuluşu ör-gütlerinin faaliyetleri içerisinde gören, onlardan esinlenerek orta-ya çıktığını savunan görüşler olduğu gibi birkaç Ermeni'nin bir araya gelerek kurdukları yeni bir terör örgütü kurduklarını ve bu örgütün kısa zamanda dönemin en çarpıcı, en etkin terör olaylarını meydana getirdiğini yazan yayınlar da vardır. Bütün bunlar, ASALA'nın kuruluşunu tam olarak açıklamaktan uzaktırlar. ASALA'nın bir örgüt olarak ortaya çıkması şartları bilinmeden ve doldurmuş olduğu boşluk yeterince açıklığa kavuşturulmadan mevcut tereddütler daha uzun zaman devam edecektir.

Her şeyden önce Ermeni terörünün yeni döneminde ilk hare-ketlerin Taşnak Ermeni terör örgütünün politikaları ve hedefleri gereği olduğu bilinmelidir. Taşnakların tarihi süreç içerisinde ve açıklanan dönemde tamamen batı yanlısı, Türk hedeflerini esas alan, terörü kısıtlı uygulayan bir poIitika izlediği ve Batı devletlerinden destek ve yardım gördüğü, hatta bunlarla işbirliğinde bulunduğu da çeşitli kanıtlarla açıklığa kavuşmuştur. Esasta bun-dan başka bir tutum ve davranışta bulunmalarına da yapıları, ta-rihi gelişimleri uygun değildir. Bu ortamda boş bulunan bir alan vardır. Marksis - İhtilâlci - Yeni nesilleri yakından ilgilendiren ve özellikle Fransa'daki tabiriyle «Yeni Ermeni direniş örgütleri» gi-bi cazibeli gelecek, Sovyetler ve Doğu ülkeleriyle ilgili adan boş sa-nılmaktadır. Gerçekte, bu alan Hınçaklar tarafından çok eski ta-rihlerden beri doldurulmuş bulunmaktadır. Ve 1960 tan itibaren Hınçak'larda çeşitli görüşlerle yeni terör- dönemini hazırlamakta-dırlar. Ancak, ortadan Hınçaklar görülmemekte ve ASALA şek-linde, her şeyi ile yeni sayılmayı isteyen bir terör örgütü çıkmak-tadır. Yeni Ermeni terörünün hazırlayıcı etkenleri dikkate alın-dığında ve özellikle Hınçakların terör örgütü olarak, amaçları, po-litikaları, hedefleri incelendiğinde ASALA'nın Hınçakların bir te-rör grubu olduğu kanısına varılabilir. Ancak, Lübnan şartları, ye-ni gelişmeler, bu grubu dünya kamuoyu önüne yeni bir Ermeni terör örgütü gibi çıkarmış, bu örgüt üstlendiği terör olaylarıyla tanınmıştır. Gerçekte ise değişen önemli bir durum yoktur. Tarihi süreci içerisinde iki Ermeni terör örgütü gene sahnededir. Birisi, daha belirgindir, kurduğu terör grupları ve timleriyle hareketlidir. Diğeri ise görünmemekte bütün manevi, psikolojik desteğin yanında, her türlü insan gücünü, deneyimini de tahsis ettiği bir Erıneni terör grubu örtüsü altında kalmakta, bu grup daha alt gruplar ve timlerle terörü gerçekleştirmektedir.

1. Kuruluşu ve örgüt yapısı

ASALA, 1975 yılında kuruldu. 6 - 7 üyeden oluşan kurucuları içerisinde, terör örgütünün en hareketli iki üyesinden biri olan Agop Agopyan, örgütün bilinen lideriydi. İkincisi ise cinayet eylemlerfni bizzat gerçekleştiren, terör olaylarının faili bulunan ve Agop Agopyan'ın yokluğunda örgütün ayakta kalmasını sağlayan Agop Tarakçıyan'dı. İkincisi 1981 de öldü. Birincisi ise çeşitli yaralanma, tedavi gibi sürelerin dışında örgütün lideri olarak kaldı. Filistin Kurtuluş Örgütlerinin elemanı olarak tanındı. Mücahit ismini taşıdı.

Örgütün yapısı ,geleneksel Erxneni terör örgütleri modeline uygundu.

Lûbnan Merkez Komitesi, örgütün üst yönetimini üstlenmiş-ti. Özellikle, 1980 yılında bu komite, Lübnan'da önemli bir şekil aldı. Ve «Büron niteliğine büründü.

Merkez Komitesine bağlı, Siyasi Komite - Mali Komite - Pro-paganda ve Yayın Komitesi - İstihbarat Komitesi - Askeri Komite gibi alt kuruluş ve organlar görevlendirildi. Askeri komite, eylem timlerinin de bağlı olduğu bir organ niteliğindeydi.

2. Amaç ve hedefleri

ASALA, 1981 yılı sonunda açıkladığı «siyasi programıyla» amaçlarını ve hedeflerini dünya kamuoyuna yayınladı. Buna göre ASALA'nın amacı: «Demokratik, sosyalist ve devrimci bir hükü-metin önderliğinde birleşmiş bir Ermenistan'ın kurulmasıydı.» Bu tanımlanan hükümetin neresi olduğu da açıkça anlaşılıyordu. Sovyetler Birliği ve sosyalist devletlerden her türlü yardım isten-mekte ve «Sovyet Ermenistan'ı halkın uzun savaşı için bir üs ola-rak» kabul edilmekteydi.

Siyasi programda düşmanlar, iki grupta toplanıyordu. BunIardan birincisine «yerel gericiler» deniyordu ki, ASALA karşısın-da yer alan veya yanında bulunmayan Ermenilerdi, Taşnak Ermeni terörü örgütüydü. İkincisi ise «Uluslararası Emperyalizmin des-teklediği Türk emperyalizmi» olarak gösterilmekteydi.

ASALA, «Ermeni topraklarının (?) kurtarılması için temel yo-lun, devrimci şiddet eylemlerinden geçtiğinin kabul ediyor ve ilan ediyordu. Programına göre; ASALA, üstün sınıfların hegemonya-sını reddedenleri destekleyecek ve uluslararası devrimci hareket içinde koalisyonlar kurulup güçlenmesine çalışılacaktı. Bunun için şiddet ve terör asıldı.

ASALA'da amaçların gerçekleştirilmesi için terör eylemlerinin özellikle Türklere veya Türk dostlarına uygulanması, resmi veya özel şahısların seçilmesi önemli değildi. «Terör bir olaydın ve önem-li olan olayın boyutuydu. Hedefler ikinci planda kalabilirdi. Bu nedenle katliamlar, büyük yankı uyandıracak öldürmeler, bom-balamalar ön plana geçiyor, çocuk, kadın, Türk veya başka bir milletten olma önemli sayılmıyordu. Ancak, her defasında önce-lik Türklere ve Türkiye'ye uygulanacak terör eylemlerinde idi. Ankara - Paris Havaalanlarının, İstanbul, Kapalıçarşı'da girişilen saIdırı ve katliamların Orly saldırısının sebepleri tamamen «ola-yın» çapı doğuracağı etki ve yankıydı.

3. Stratejileri, tutum ve davranışları

ASALA'da temel strateji, dünyadaki ilerici Ermeni hareketle-rini bir noktada «Lübnan'da» toplamak, bir merkezden yönlen-dirmekti Kısaca, ilerici Ermeniler ASALA çatısı altında birleşe-cek ve «ASALA Halk Hareketi»ni başlatacaktı. Bu suretle, Ermenilerin ilerici güçleri, birbirleriyle resmi işbirliğine girebilecekler ve güçlerini birleştireceklerdi:

ASALA stratejisinin bu bölümünü 1981 yazında, dünyadaki tüm ilerici Ermenileri Lübnan'da toplantıya çağırınakla uygulamaya çalıştı. «İlerici» değimi «Sosyalist - Marksist» anlamına geliyordu.

Stratejinin ikinci bir aşaması da, bu güç birliğinin sosyalist hükümetlerinde yardımıyla terörü yayarak, savaş dönemini baş-latmasıydı. Ermeni terörü, Ortadoğu'daki kurtuluş mücadeleleri-nin bir parçasıydı ve Türkiye'nin bütünlüğüne yönelmiş her hare-ketle bütünleşebilirdi. Bu stratejinin sonucu olarak ASALA _ PKK işbirliği meydana geldi.

ASALA'da tutum ve davranışlar ise tam bir terörü yansıtmak-taydı. Yönetimin bütün kademelerinde, terör ve uygulamada te-rör bu örgütün simgesi sayılıyordu. Liderler, birbirlerini öldürü-yor, beğenmediklerini tasfiye ediyorlar, öldürtüyorlardı. Bunun dışında, her terör timi sanki yeni bir Ermeni örgütü gibi dünya kamuoyuna tanıtılmak isteniyor, bu yolda her türlü propaganda yapılıyordu. Cinayetleri çeşitli, ismi yeni duyulan örgütler üstle-niyordu. Çalışmanın sonuna 1981 -1982 yılında ASALA'ya bağlı ölüm - cinayet - bombalama - baskın timlerinin nasıl birer örgüt gi-bi ve çeşitli adlarla gösterilmeye gayret edildiğine ilişkin bir lis-te eklenmiştir. Okuyucu, bu listeye bakarak, bu kadar çok Ermeni örgütünün neler yapabileceğini dikkatle izleyebilecektir. Ancak, bunlar birer tim ve grup özelliklerinden öteye gitmemişler, ASALA'ya bağlı ve o'nun tarafından yönlendirilen cinayet maki-neleri olarak kalmışlardır.

4. Politik gelişmeler

1975 yılında kurulduğu kabul edilen ASALA'nın politik geliş-meleri iki safhada etkin bir durum aldı. 1979 yılında Paris Ermeni Konferansı sırasında sağladığı yeni güçlerle kuvvetlendi. 1981 yı-lında güçlendi. 1983 yılında ikiye bölündü.

1975 yılında kuruluna bu terör örgütünün ilk eylemini kuru-culardan Agop Tarakçıyan 16.2.1976 tarihinde Beyrut Türk Bü-yükelçiliği Başkâtibi Oktay Cerit'i öldürmekle gerçekleştirdi. 1979 yılına kadar, Filistinlilerin kendi aralarındaki çatışmalara karış-tı, lider Agopyan yaralandı. 1979 yılında Paris'te toplanan Ermeni Konferansı sırasında, Fransa'daki Ermeni teröristlerle irtibat ku-ruldu. Ve örgüte yeni elemanlar; yeni kan geldi. Bunların içeri-sinde en ünlüleri Alex Yenikomşiyan ve Monte Melkiyan'dı. 1981 yılında birçok terör olaylarını bu yeni gruplar gerçekleştirdi. ASALA:, bir taraftan İsviçre'yi, diğer taraftan Fransa'yı tehdit et-meye, başladı. Fransa'daki «Yeni Ermeni Direniş Örgütünün» -Kanada'daki «Azad Hay» ve İngiltere'deki «Gaitzer» gruplarının ASALA'ya katıldıklarını ilan ediyordu. Terörün büyük bir etkin-lik ve yaygınlıkla devam ettiği bu yıllar içinde merkez kadrosun-da ihtilâflâr başladı. Özellikle ASALA'nın masum insanlara da yö-nelmiş terör eylemleri, çeşitli kamuoylarında durumlarını sarstı. İsrail'in Lübnan'ı işgaliyle ASALA yöneticileri, Filistinlilerle bir-likte Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldı. Temmuz 1983 tarihinde de ikiye bölündü.

Agop Agopyan Grubu - Yunanistan ve Ortadoğu'ya yerleşti. Türk ve yabancı, masum kadın ve çocuk ayırımı yapmadan teröre devam etti. Orly katliam ve sakhrılarını sürdürdü.

Batı Avrupa'da ise, «ASALA devrimci hareketi» ismini aldı. Daha ılımlı ve yalnız Türk hedeflerini terörde esas alan bir tutum izledi. Bu hareketin liderlerinden biri, Monte Melkoyan diğeri Ara Toranyan'dı. Toranyan Merkezi, Paris'te olan «Ermeni Ulusal Hareketi» adlı grubun liderliğini yapıyordu. Bu grup, Orly saldırısını tamamen «Faşist bir saldırı» olarak niteledi.

Melkonyan ise Ermeni mücadelesinin siyasi zeminini oluştur-mayı amaçladığmı açrklıyordu. Buna göre harekâtın iki yönü var-dı. (1) Ermenileri harekete geçirmek (2) Türkiye'ye karşı hareke-te geçmiş diğer güçlerle işbirliğinde bulunmak. İran doğumlu Mel-koyan, ikinci aşamada «ittifaklar» kurma stratejisini ileri sürü-yordu. Agopyan da faaliyetlerini devam ettiriyordu.

5. Destek ve ilişkileri

ASALA'nın amaçları, izlediği politikalar gereği üç yönlü bir destek sağlamaktadır. Bunlar (1) Sovyetler - Doğu Bloku ve Sos-yalist ülkeler desteği (2) Türkiye'yi dış ve iç tehdit ve terörle yıp-ratmayı jeopolitik beklentileri bakımından politikalarının esası sa-yan ülkelerin desteği Yunanistan - Suriye... (3) komünist parti-lerden, dolaylı olarak Hınçak Ermeni terör örgütünden ve sempa-tizanlarından, karşı görüşlere sahip bulunsalar da Ermeni kiliselerinden sağlanan desteklerdir:

ASALA'nın ilişkileri ise, uyguladıkları stratejiye paralel ola-rak Türkiye için tehdit ve terörü doğrudan veya dolaylı şekilde uygulamaya çalışan Ermeniler dışı terör örgütlerine öncelik veril-mek üzere düzenlenmiştir. Bunlar 1975 -1980 evresi içinde Filistin Kurtuluş Örgütü, Komünist partileri eylem grupları ve bazı dev-letlerin gizli örgütleridir. 1980 yılında Nisan ayında Sidon/Lüb-nan'da yapılan PKK ile ortak eylem anlaşmasıyla ASALA ilişkile-rini genişletmiştir. Bu yolla ASALA - PRK arasında görüş ve ey-lem birliği kurulmuştur. Gerçekte ise her iki örgüt aynı amaçla-rı paylaşmakta, benzer yapı ve görüşlerdedir. 1983 yılından sonra başlayan evrede ise ASALA ilişkileri Monte Melkoyan'ın stratejine uygun şekilde gelişmiş, Türkiye içinde terörün uygulanmasına ağırlık verilerek, bu stratejiyi doğrudan veya dolaylı şekilde ey-lemleştirecek imkân ve kabiliyette bulunan her örgütle ilişkiler kurulması esas alınmıştır. Bunların başında gene PKK ve benzeri kuruluşlar ile TKP ve diğer komünist örgütler gelmektedir.

6. Yayınları ve haberleşme araçları

ASALA'nın en önemli ve resmi yayın organı «HAYASTAN» dır.
Ayrıca, «Hay-Baykar» - «Armenia» - Londra'da yayın-lanan «Kaytzer» adlı dergilerde yayın organlarının başında gel-mektedir.
ASALA ilk radyo yayınlarını 1981 de Beyrut'ta başlamış, «Lübnanlı Ermenilerin Sesi» adı altında günde bir saatlik yayınlar yapmıştır. Bunların dışında ilişkili olduğu ülkelerin haberleş-me araçları ve kamu iletişim sistemleri de ASALA'ya yayın yönünden destek sağlamaktadırlar.

..

Taşnak Ermeni Terör Örgütü



ERMENİ TERÖR ÖRGÜTLERİ

MAKALELER



Taşnak Ermeni Terör Örgütü

«Ermeni Devrimci Federasyonu» veya Taşnak - Taşnaklar -Ermeni terör örgütü - Taşnak Partisi olarak da anıldı. Komünist-lerin «Ermeni Cumhuriyetini» ele geçirmelerinden sonra A.B.D., Lübnan, İran, Fransa ve Yunanistan da «sürgündeki parti» şek-linde örgütü devam ettirmeye çalıştı. Günümüze kadar çeşitli faa-liyetleriyle devam etti, yeni terör döneminin hazırlayıcısı ve özen-diricisi oldu. Terör tim ve grupları oluşturdu.

1. Örgüt yapısı

a. «Büro» - Örgütün en üst organıdır? Örgüt yönetimi «Bü-ro»nun kararları doğrultusunda gerçekleşir. Büro, görünüşte kollektif liderlik şeklindedir. Kaliforniya'dan, Fransa'dan, İran'dan birer, Lübnan'dan beş üyeden oluşur. Üyeler kendi aralarından bi-rini başkan seçerler. Lübnan iç savaşına kadar Büro, Lübnan'day-dı. İç savaş sonunda sırasıyla A.B.D.lerine, Yunanistan'a, Fransa' ya taşındı. Bugün tekrar A.B.D.lerinde olduğu sanılmaktadır. «Bü-ro» üyeleri, yönetim esasları, kararları gizlidir. 1985 yılına kadar, İran doğumlu, Yunanistan'da yaşayan, Hrair Marukiyan'ın Büro-nun başkanı olduğu bildirilmektedir.

b. «Merkez Komitesi» - Örgütün üst yönetim organıdır. «Büron ile yerel gruplar ve örgütler arasındaki bağı teşkil eder. Ermenilerin nüfus bakımından önemli oldukları yerlerde kurulur. Lübnan ve Fransa'da birer «Merkez Komitesi» olmasına karşılık, A.B.D.lerinde «Batı Kesimi Merkez Komitesi» - «Doğu Kesimi Merkez Komitesi» adı altında iki komite vardır. Pramide benze-yen bu yapının altında yerel örgütler, organlar yer alır. Bunlar, çeşitli «Ermeni temalarını» taşıyan isimlerle anılırlar. Başlıcala-rı, «Ermeni Gençlik Federasyonu» --. «Gençlik Örgütü» - «Er-kek ve Kız Öğrenciler İzci Örgütü» - «Spor ve Kültür Örgütleri» gibi adlarla kurulmuşlardır.

c. «Merkez Komitesi»ne veya «Merkez Komitelerine» ayrı-ca propaganda ve yayın; Hukuk; Mall; Askeri; Eğitim ve «Ermeni göçünü denetleme komitesi» adı altında çeşitli hizmet bölüm-leri bağlıdır. Bunlar daha çok bilgi ve teknik hizmet birimleridir:

«Ermeni Devrimci - İhtilâlci - Federasyonu» adı, propaganda etkinlik sağlamak ve özellikle Batı kamuoyunda tepki yaratma-mak amacıyla değiştirilmek istenmiş ve Taşnakların siyasi kolu şeklinde -«Ermeni Ulusal Komitesi»- adını almıştır. Çeşitli pro-paganda uygulamalarında sanki farklı kuruluşlarmış gibi iki isim-de kullanılmaya çalışılmaktadır.

2. Amacı ve hedefleri

Taşnak Ermeni terör, örgütü «Ermeni davasını» (Hay Taht) Sevr anlaşmasında (?) gösterilen, komünist olmayan Ermenistan'ın kurulmasının ve Türkiye'nin Ermenilere karşı işlendiği iddia edilen suçlara karşı tazminat ödemesinin sağlanması anlamında anlamaktadır. Taşnak yayın organlarında bu amaç şu şekilde ele alınmaktadır. «Sevr anlaşması üzerinde durmaya devam edeceğiz. Bu anlaşma davamızın kilometre taşlarından biridir... » Bir başka yazıda da Taşnak amaçları «Ermenilerin kendi vatanlarında yaşa-ma ve , kendilerini yönetme hakkına sahip olmaları»dır, şeklinde özetlenmektedir. Bir başka ve yaygın hale gelmiş amaç ise üç nok-tada toplanmaktadır. Bunlar, (a) Soy kırımın tanınması (b) Tür-kiye'nin tazminat ödemesi (c) Ermeni topraklarına geri dönüşün gerçekleşmesi şeklinde özetlenmektedir.

3. Stratejileri, tutum ve davranışları

Taşnak Ermeni terör örgütü, görüntüde stratejisini «barışçı yollarla amaçlarının gerçekleştirmesi» şeklinde ortaya koymuş-tur. Ancak ne süreç içerisindeki tutum ve davranışları ne de yeni Ermeni terör dönemindeki faaliyetleri bu görüntüleri ve davranış-ları kanıtlamaktadır. Aksine, tam bir terör örgütü olan ve uzun deneyimlerle elde edilen propaganda gücünü tam olarak kullan-ma eğiliminde bulunan bu örgüt, kamuoylarını yanıltmak için çe-şitli «barışçı» görüntüler sergilemektedir.

«Ermeni Soy Kırımı Adalet Komandoları» terör grubunu Taşnak örgütü kurdu, da,ha sonra bunun adını «Ermeni Devrimci Ordusun şekline çevirdiler. Bu grubun bütün cinayetleri ve bom-balama olayları Taşnak terör örgütünce planlandı ve kararlaştırıldı. Açıklanan tutum ve davranışlar hiçbir zaman Taşnak'ların terör örgütü niteliğini yitirmediğini gösterdi. Ancak, bu terör ör-gütünün ASALA'dan farklı bir yanı ortaya çıktı. ASALA için Türk veya başka ülkelerin vatandaşları terör uygulamalarında veya kat-liamlarda fark etmiyordu. Hedeflerde ayırım yapılmıyordu. Buna karşılık Taşnak Ermeni terör örgütü ve ona bağlı terör grupları hedef olarak yalnız Türkleri, Türk vatandaşlarını, Türk temsilci-lerini seçiyorlardı.

1982 yılında Los Angeles'teki Türk Başkonsolosunu öldürdük-ten sonra Adalet Komandolarının yaptıkları açıklamada «Tek amacımız Türk diplomatları ve Türk kurumlarıdır» deniyordu. «Ermeni Devrimci Ordusu»nun 1983 yılında Lizbon'daki Türkiye Büyükelçiliğine yaptığı saldırıda da aynı durum tekrarlanıyordu. Kısaca, Taşnak Ermeni terör örgütü ile ASALA arasındaki farkı, birinin yalnız Türk hedeflerine yönelmesi, diğerinin ise Türk veya diğer milletler vatandaşlarını terör uygulamasında ayırt etmeme-sidir. Gerçekte ,ise bu tarihi süreç içerisinde de görülen bir du-rumu yansıtıyordu. XIX uncu ve XX inci yüzyılın ilk yirmi yılı içinde, Taşnaklar daha çok Batı yanlısı davranarak Batı ülkele-rindeki kamuoyunu etkilemeye çalışırlarken, Hınçaklar Rusya'ya yöneliyorlardı. Terörün, iki yanı da 1973 -1985 yılları arasında kul-lanılmaya başladı.

Taşnak Ermeni örgütü açıklanan elçilik baskınından sonra genel stratejisini açıklama fırsatı buldu. Bu stratejiye göre: «Bir kurtuluş hareketinin nihai amacına erişmesi için iki aşama var-dır...n deniyordu. Bu aşamaları da şu şekilde formüle etmektey-di. «Birincisi destek üsleri sağlamaktır. Buna «İç propaganda» de-nilir. İkinci aşama ise, dışarıda tanınma yani dünyanın beğenisi-ni kazanmadır. En azından dünya kamuoyunun davaya eğilmesi sağlanmalıdır. Bu ise, bir başka değimle gösteri eylemleri döne-midir...» İşte Taşnaklar için, Ermeni terörü açıklanan stratejinin «gösteri» eylemlerini yansıtıyordu. Cinayetler, bombalamalar, bas-kınlar ve bu arada ölen yaralanan, ezilen insanlar tamamen bir gösteriden ibarettir, sayılıyordu.

Taşnak Ermeni terör örgütünün niteliklerini ve özelliklerini, Taşnak Partisi tarihçisi Varanciyan şu şekilde açıklamaktadır: «Belki de hiçbir ihtilâlci parti, hatta Rusların Nazodovoletz ve İtalyanların Çarbonarileri bile -ki bunlar terörist eylemlerde zen-gin deneyimlere sahiptirler ve hiçbir şeyden çekinmezlerdi- Taşnak partisi kadar çılgın türde terörist yetiştirememiştir. Yüzlerce silahşör, bomba ve hançerle intikam için yola çıkmış kişi yarat-mıştır...» incelenen dönemde de aynı çılgın teröristler, Türklere ve Türk kurumlarına karşı yönelmişlerdi.

4. Viyana ve Münih Kongreleri

a. 27 Aralık 1981 tarihinde Viyana'da yapılan 22 inci Taşnak Kongresinde aşağıda özetleri verilen kararlar alındı.

Partinin amacı, birleşik ve özgür bir Ermenistan'ın kurulmasıdır.
Diğer Ermeni kuruluşları, siyasi komite aracılığıyla baskı yapılarak Taşnak saflarına çekilmelidir.
Batılı ülkelerle tam bir yakınlık kurulmalıdır.
Sovyet Ermenistan'ı ile yakın ilişkilere girilmeli ve Ermeni göçü durdurulmalıdır.
b. 1984 yılı sonunda 15 ülkeden gelen parti temsilcileriyle Münih'te yapılan kongrede ise şu kararlar alınmıştır.

Ermeni davasının tanıtılması için yeni kampanyalar baş-latılmalıdır.
Ermeni davasına siyasi çözüm sağlayacak, çeşitli barışçı ve yasal yallar denenmelidir. Örnek olarak (A.B.D.Ieri kongresinde ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunda girişimlerde bu-lunularak) Ermeni soy kırımınının tanınması sağlanmalıdır.
Bu toplantı sonunda yayınlanan açıklamada ise, «Ermeni halklarının meşru haklarını, Türkiye'nin soy kırımını tanımasıy-la sağlanmalı, insani ekonomik ve kültürel kayıpların tazmini ve binlerce yıllık Ermeni vatanının yeniden kurulmasını savunmaya devam edeceğiz...»

Her iki kongre kararları da Taşnak Ermeni terör örgütünün, propaganda araçları olarak kullanılacak temaları belirlemesi ba-kımından ilginçtir.

5. Destek ve ilişkileri 

Taşnak Ermeni terör örgütü, desteğini daha ziyade A.B.D.Ie-rinden ve Avrupa devletlerinden almaktadır, ilişkileri ise mümkün olduğu kadar diğer terör örgütleriyle temas etmemek şeklinde bir esasa bağlanmıştır. Adı geçen devletlerin çeşitli teşkilâtlarıyla iliş-kileri vardır. Kilise ve Kiliseler Birliği ile «Ermeni lobileri», «Araş-tırma merkezleri» başlıca destek kaynaklarını teşkil etmektedir.

6. Politik gelişmeleri

1. 1970 'lere kadar, Taşnak Ermeni terör örgütünde belirle-nen ve uygulanan politikalarda esas «Sovyet Ermenistan'ının kur-tuluşu ve bağımsızlığı» idi. Bu sebeple, Sovyetler Birliği'ne karşı olan düşmanlıklar öncelik kazanıyor, Sovyet Ermenistan'ını tu-tan veya Sovyet Ermenistan'ını destekleyenlere karşı acımasız bir mücadele veriliyordu. New York, Holy Cross Ermeni Kilisesi'nin Başpiskoposunun Noel âyini sırasında bir Taşnak fedaisi tarafın-dan öldürülmesinin nedeni, adı geçenin Sovyet Ermenistan'daki durumu onaylamasıydı.

2. 1970 'lerden sonra, Ermeni Cumhuriyeti lider ve kadrola-rının ölüm ve diğer sebeplerle ortadan kalkması ve dağılması, Üçüncü Dünya kurtuluş hareketlerine Taşnak terör hareketleri-nin benzetilmesi gibi sebeplerle politikalarda önemli değişiklikler yapıldı. Artık, düşmanlık Türkiye'ye - Türklere yöneldi. «Faşist Türkiye» asıl düşman oldu, O'nun müttefiki Amerika da düşman ülkeler içerisine katıldı. 1972 de Taşnakların kurduğu ve teşkilât-landırdıkları «Ermeni Soy Kırımı Adaleti Komandoları» terör gru-bu da açıklanan politikalar sonucu olarak harekete geçirildi. Taş-nak ve özellikle bu terör grubunun propaganda organı Aztag Şapatoryag, «Günümüzde kurtuluş mücadelelerinin de son umut ve çıkış yolu olarak terörizmdir» şeklinde «Terörün ilan ediyordu.

3. Lizbon harekâtı, Taşnak Ermeni terör örgütünün bütün propaganda ve çabalarına rağmen tam bir başarısızlık olarak gö-rüldü. Lizbon Türk Elçiliğinin baskınını, terörde bir dönüm nok-tası şeklinde gösteren davranışlarda itibar kazanamadı. Bu olay-dan sonra, «Ermeni soy kırımı adaleti komandoları» terör grubu-nun ismi «Ermeni Devrimci Ordusu» olarak değiştirilmek zorun-da kalındıysa da gene Taşnaklara yeterli etkinlik sağlayamadı, özellikle 1984 tarihinde Taşnak canilerinden Sasunyan'ın tutuk-lanıp, mahkûm edilmesi Taşnak politikasına önemli bir darbe vur-du. Amerika'da doğan Ermenilerin desteğini yitirdi. «Armenian Reporter» gazetesi, Taşnak partisinin Lübnanlı, dışardan gelen Ermenilerin eline geçtiğini, terörizmi desteklemeyen büyük çoğunluk karşısında âciz kaldığını yazıyordu. Terörist kolun zayıflama-sı, Taşnaklar arasında ve özellikle «Büro» ve «Merkez Komiteleri» üst yönetimleri arasındaki çatışmaları artırdı. Ve örgütün üst yö-netimi ikiye ayrıldı. «Bürn»nun güçlü adamları, Lübnan Merkez Komitesinin temsilcileri, önde gelen yöneticileri Lübnan'da, Bey-rut'ta öldürüldüler veya kayboldular. 1985 yılının sonlarına doğ-ru artık bir Taşnak bütünlüğünden söz edilemez oldu. Taşnak terör örgütünün, bu duruma gelmesinde dışardan iki büyük etken rol oynadı bunlardan birincisi Taşnak yöneticilerinin bazı devlet-lerin gizli servisleriyle ilişkilerinin açıklanması ve bu servislerin Ermeni kiliselerin bir elde toplama çabalarının ortaya çıkmasıydı. İkincisi ise ASALA - Taşnak mücadelesiydi. ASALA, Taşnak yöne-ticileri için «Ermenilerin kanını emen ve kurutan parazitler» di-yordu. Taşnak Ermeni terör örgütündeki gelişmeler gerçekte yeni değildir. Her defasında bu çatışmalar, bölünmeler olmuş bir süre sonra yeniden ortaya çıkmışlardır. «Dünya Ermeni Kongrelerin-de» Taşnakların ağırlığı her zaman görülmüştür, görülecektir. Po-litika gelişmeleri ise geçici lider çatışmaları şeklinde yorumlanabilir.

7. Yayın Organları

Ermeni terör örgütleri içerisinde propaganda konusunda bü-yük deneyimleri ve o nispette destekleri bulunan Taşnak Ermeni terör örgütü, çeşitli süreli, süresiz yayınlar, satın alınan radyo programları, özel radyolar TV ve video filmleri gibi haberleşme ve yayın araçlarıyla sürekli olarak amaçlarını, hareketlerini, po-litikalarını dünya kamuoyuna duyurmak imkânını elde etmişler-dir. Birçok devlet bu bakımdan Taşnaklara özel destekler sağla-mışlar ve ilgi göstermişlerdir. Taşnak yayın organları içerisinde en önemlileri A.B.D.lerinde Ermenice yayınlanan «Hayrenik» ve «Asbarez» ile İngilizce yayınlanan «Armenian Weeky»dir.

Bu örgütün, katılanların kısıtlı sayılarına rağmen, Paris, Bükreş, Erivan, Mûnih gibi yerlerde 22 dünya konferansı düzenleme-si önemli bir propaganda, yayma ve yayılma olayıdır.

..

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTLERİ

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTLERİ


Bu bölüm ESAT URAS'ın " TARİHTE ERMENİLER ve ERMENİ MESELESİ" adlı kitabından alınmıştır.(sayfa 189-204)

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTLERİ

Ermeni Terör Örgütlerinin Ortak Özellikleri

1. Tarihi süreci içerisinde ve 1973 -1985 yeni Ermeni terörü döneminde, Ermeni örgütlerinin amaçlarının ve bu amaçlan ger-çekleştirmek için izledikleri yol ve yöntemlerin incelenmesinde ta-mamının birer ihtilâl, isyan ve terör örgütleri olduğu görülür. 1890 'larda, «Çeteler teşkil etmek, hedef kitleler olan Osmanlı top-lumunun maneviyatını bozmak, Türkleri eldeki bütün imkânları kullanarak öldürmek, yok etmek, egemenlik haklarından mahrum kılmak, Ermeni azınlık topluluklarını silahlandırmak, ihtilâl, is-yan ve terör için hazırlamak, ihtilâl komiteleri, katliam grupları, katliam birlikleri kurmak, hükümet kuruluşlarını tahrip edip, yağ-malamak gibi doğrudan teröre ve terörün yaygınlaşmasına çalışan, kuruluş düzenleri bu esaslara dayanan, izledikleri yol ve yöntemlerde açıklanan doğrultuda hareket eden Taşnakların, Bol-şevik ihtilâlinden sonra 1918 -1920 yıllan arasında bugünkü «Sov-yet Ermenistan Cumhuriyeti» bölgesinde iktidarı ele geçirerek «Ermeni Cumhuriyetini» kurmaları, çeşitli siyasi girişimlerde bulunmaları bunların terör niteliklerini ortadan kaldırmamış, yıllar sonra 1972 yılında «Ermeni Soy Kırımı Adalet Komandoların» adlı grubunu kurmalarına engel olmamıştır. Bu grubun neler yaptıkları ise bütün insanlık âlemince, terörle tarihte ve günümüze hiç-bir ilgileri olmayan ancak terör örgütlerinin baskılan altında bu-lunan Ermenilerce bilinmektedir. Bunun gibi Marksis Hınçak Ör-gütü de 1973 -1985 yeni Ermeni terör döneminin başlıca terör uy-gulayıcısı olan ve varlığı ancak teröre dayanan ASALA'nın kuru-luşunun fikri ve manevi kaynağı olmakla kalmamış, bu grubu ve-ya örgütü özendirmiş, desteklemiştir.

Ermeni sorunu - Ermeni konusu veya Ermeni davası hangi anlamda ele alınırsa alınsın, hangi görüşlerle açıklanmaya çalı-şılırsa çalışılsın, Ermeni örgütlerinde bu kavramlar terörle eşdeğerli olmuş, amaç ve beklentiler sürekli şekilde Türk ve Türkiye düşmanlığı, kan ve kin üzerine bina edilmiştir.

2. Ermeni terör örgütlerinin kuruluşları dar bir kadro ile ger-çekleştirilmekte, merkezi yönetim gene1likle bu kadronun deneti-minde bulunmaktadır. Merkez yönetiminin ön gördüğü eylemler içerisinde belirli sayıda ve belirli görevleri yüklenmiş özel timler tarafından uygulamaya konmaktadır. Bu timler sırasında çok değişik örgüt isimleriyle kamuoylarına yansıtılmakta bu suretle Er-meni örgüt sayısının çok olduğu görüntüsünün yayılması arzu edilmektedir.

3. Bu örgütlerde, merkezi yönetimler ve bunlara bağlı çeşitli organların belirli bir fiziki alanda veya aynı coğrafyada olması gerekmemektedir. Çeşitli ülkelerde olabileceği gibi, bir ülkenin çe-şitli yerlerinde de bulunabilirler. Bu durum, Ermeni örgütleri hakkında «Merkezi»lik özelliğini daha demokratik, daha yaygın bir şekle sokmayı sağlamakta ise de gerçekte bütün Ermeni terör ör-gütlerinde çok sıkı ve disiplinli bir merkez egemenliği esas kabul edilmektedir.

4. Örgütlerin gerek açıklanan yapıları ,gerekse lider (?) kişiler arasındaki rekabetler ve çatışmalar sık ve çeşitli bölünmeleri ortak bir özellik haline getirmiştir. Bu durumdan da yararlanıl-makta, bir örgüt, birden fazla kişinin liderliğinde ayrılınca sanki ayrı terör örgütleri görüntüsü verilmektedir.

5. Örgütlerde genelde bütün terör örgütlerinde ve faaliyetlerinde esas olan gizlilik başka bir ortak özelliği teşkil etmekte-dir. Ancak, sırasında merkezin örtüsünün devamı, korunması veya eylemin daha yaygın ve etkin propaganda aracı olarak kullanılması için özellikle alt grup veya özel tim eylemlerinde açıklığa gidilmekte, eylemler ilân edilmekte, gerçekleştikten sonra da üstlenilmektedir. Bütün bunlar propaganda amaçlarıyla, hudutlu ve bu amaçlara paraleldir.

6. Bütün Ermeni terör örgütlerinde, terör psikolojik harekâtın bir parçası, hatta bir aşamasıdır. Propaganda amacıyla terör uygulanabildiği gibi yalnız terör yaratmak, korku ve sindirme sağ-lamak. için de terör eylemlerine başvurulmaktadır. İkinciler, daha çok Ermenilere ve örgüte karşı gelenlere veya örgütün emirlerine uymayanlara uygulanmaktadır.

7. Bu örgütler, halkla ilişkiler, haberleşme ve bunları gerçekleştiren araçlar hakkında geniş bilgi ve deneyimlere sahiptir-ler: Ayrıca; bu faaliyetleri yerine getiren kişi, kurum: ve kuruluşlarla yakın temas ve ilişkiler içerisinde bulunmaktadırlar. Bu et-kinlikleri, örgütlere yeterli yaşama ve yayılma zamanını hazırlamaktadır.

8. Ermeni terör örgütleri daima bir veya birden fazla devle-tin açık veya kapalı desteğine sahiptirler. Bu devletler örgütleri birer araç şeklinde kullandıkları gibi, kendi gizli örgütlerini ve psikolojik harekât kuruluşlarını örtmek için de kullanmaktadırlar.

9. Bütün Ermeni örgütleri için Türk ve Türkiye düşmanlı-ğı, kuruluşlarının ve devamlarının manevi unsuru halindedir. Ayrıca, bu düşmanlık üzerine haklar ve çıkarları bina etmektedirler. Türkiye ile ilişkisi, teması ve bağlantıları olan ülkelerle görüntü-de olan düşmanlıklar gelip geçicidir. Terörün bu ülkelere sıçraması veya bir ve birden fazla olayın bu ülkelere karşı veya bu ülke vatandaşlarını da hedef olarak almak suretiyle uygulanması tamamen «tehdit» niteliği taşır, düşmanlık unsurunu kapsamaz.

10. Tarihi süreci içerisinde Ermeni terörü üç aşama gösterir. Birincisi, terörle Ermenileri, Ermeni topluluklarını kazanmak veya kendilerine çekmek bu suretle Ermeniliği sağlamaktır. İkin-cisi, Ermeni olmayan kamuoylarına. «gücü» ve «boyutlarını» ka-bul ettirmek, ilgiyi sağlamaktır. Üçüncüsü ise, siyasi gelişmelere ve uluslararası çıkar çatışmalarına Türkiye ve Türklük hakkında kullanılabilecek «düşmanlık kaynakları» hazırlamaktır. XIX un-cu yüzyılın sonlarında «hürriyetsizliğe - yoksulluğa - haklardan eksikliğe uğratılmış azınlık» teması - XX inci yüzyılın sonlarına doğru «soykırımına - katliamlara uğramış halk - millet» teması ta-mamen uluslararası ilişkilerde kaynak sağIama amacına, yönelik-tir. Ve ilk fırsatta, bu kaynaklar hiç tereddütsüz Türkiye'ye rakip devletler tarafından hatta uluslararası teşkilâtlar tarafından kul-lanılacaktır. Bütün terör örgütlerinin gizli kalan amaçlan ve he-defleri uluslararası çatışmalardan doğacak fırsatların değerlendi-rilmesidir. Bu ise tarihi sürecine uygun olarak kendileri dışında gerçekleşmesini bekledikleri bir hedef hatta emeldir.

1973 -1985.

Yeni Ermeni terör döneminde, terörü özendiren, geliştiren, ha-zırlayan, daha geniş alanlara yayılmasını, hedeflerinin çeşitlen-mesini sağlayan; terör tim ve grupları oluşturan, yeni örgütlen-me çabalarına insan gücü manevi ve psikolojik destekler, temas-lar ve ilişkiler ortamı hazırlayıp veren; geleneksel Taşnak ve Hınçak terör örgütleridir. Bunların yanında açıklanan dönemde is-minden en çok söz ettiren ve Ermeni terörü ile eş anlamda kulla-nılan «Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu» örgüt adının kısaltılmış şekli olan ASALA'dır.

Geleneksel terör örgütleri içlerinden çıkardıkları terör tim ve gruplarıyla, ASALA ise, bağımsız görünümü altında, terörün en acımasız ve insanlık dışı uygulamalarıyla yeni dönemin terör ya-ratıcıları olmuşlardır. ASALA'da manevi ve psikolojik desteği, te-mas ve ilişkiler ortamını Hınça'k'lardan almıştır. Bu yaklaşımla denebilir ki, gerçekte geleneksel terör bütünü ile devam etmiş, 1960 'larda hazırlanan ortamdan yararlanmış, fırsatları değerlen-direrek bir süre daha Türk ve insanlık avına çıkmıştır.

Yeni Ermeni terörizminin ana nedenlerinden birini «Armenian National Liberation» başlıklı etüdünde, Michael M. GUNTER şu şekilde açıklamaktadır: «Şurası açıktır ki, günümüzde Ermeni terörizminin ana nedenlerinden biri, birçok devlet ve kişinin açıkça bu mücadeleyi desteklemesi ve teröristleri bu eyleme sürükle-yen nedenlerin kabul edilmesi gerektiğini öne sürmesidir...» şek-linde açıklamaktadır.

Amerika'nın Massachusetts Eyaletindeki Cambirigge kentin-de bulunan «Zoryan Çağdaş Ermeni Araştırmaları Enstitüsü yö-neticisi ve «Armenian Review» gazetesinin yazı işleri müdürü Gerard J. Libaridyan ise bu dönemi; «Türk devletinin ve dünyanın büyük devletlerinin altmış yıl süren barış çabalardan sonra bile, Ermenilerin duygularını kabul etme yönündeki isteksizliği yeni bir terörizm döneminin açılmasıyla sonuçlanmıştır» şeklinde anlatıyor ve meşrulaştırmaya çalışıyor.

ASALA lideri Agop Agopyan ise «...geleneksel Ermeni partile-rinin sürdürdüğü politikanın başarısızlıklarının anlaşılmasından sonra» Ermeni şiddet olaylarının ortaya çıktığını iddia ediyor.

Görüldüğü gibi bütün bu görüşler, tarihi süreci içerisinde Ermeni terörünü bir yana iterek, «hakların savunulmasında barışın veya savaşın» seçimine Ermeni konusunu getirmek istiyorlar. Ancak, başlangıcından itibaren, ihtilâllerle, isyanlarla, savaşla, yok etmek istedikleri Türklerin ve Türkiye'nin karşısına hangi hak-larla çıktıklarını, bu hakları kimden ve nereden aldıklarını açıklamıyorlar. Ermeni terörü için bir hak ortada görülüyor, «kin -intikam - katliam - terör hakkı» bunu ise, hiç çekinmeden kullan-maya çalışıyorlar. Ermeni örgütlerinin başlangıcından itibaren bir terör örgütleri olduğu gerçeğini de görmemezlikten geliyorlar. Yeni terör dönemi ise birden fazla devletin ve birçok kişinin Türkiye üzerindeki beklentilerinden, 1960'lardan başlayarak yapılan pro-paganda ve gösterilerin hazırladığı ortamdan, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu çeşitli sorunları istismar eden rakiplerinin tutum ve davranışlarından yararlanılarak eski bir terör döneminin yeniden ihyası anlamını taşıyor. O dönemin sonuçları ne olmuşsa, yeni Ermeni terör döneminin de aynı sonuçları paylaşacağını başlangıcından itibaren belli ediyor. Ancak, bu kez bütün bir Ermeni camiası, insanlık dünyası karşısında terörist damgasıyla çıkmanın ezikliğini, üzüntüsünü çekerek sonuçlan endişeyle izliyor. Bu gerçeği ise Ermeni terör örgütleri görmek istemiyorlar veya onları bu yöne itenler göstermek istemiyorlar. Yaygın propagan-da ve psikolojik harekât uygulamaları devam ediyor.



..

ERMENİ KONGRELERİ

ERMENİ KONGRELERİ



Bu bölüm ESAT URAS'ın " TARİHTE ERMENİLER ve ERMENİ MESELESİ" adlı kitabından alınmıştır.(sayfa 205-211)


ERMENİ KONGRELERİ

Ermeni Sorununun - Ermeni Konusunun tarihi süreci içe-risinde, Ermeni terör örgütlerinin, kiliselerin ve bazı devletlerin dolaylı şekilde özendirmeleri, talepleri veya davetleriyle çeşitli Er-meni kongrelerinin toplandığı bilinmektedir. Bunların büyük bir kısmı Taşnak veya Hınçak Ermeni terör örgütlerinin gerçekleştirdiği kongrelerdir. Belirli bir zamana bağlı kalmadan, gerek kendi üyelerini, gerekse konuyla ilgili Ermenileri, kilise temsilcilerini bir araya getiren bu toplantılarda o günün şartları, durumları ve örgütlerin imkânları, faaliyetleri üzerinde bir forum niteliği taşıyan görüşmeler yapılır, çoğu kez uygulanmayan ve hemen bölün-melere, çatışmalara sebep olan kararlar alınırdı.

1973 - 1985 yılları arasında Yeni Ermeni terörü döneminde de «Dünya Ermeni Kongreleri» veya «Dünya Ermeni Örgütleri Kongreleri» adı altında, 1979 / Parls - 1983/Lozan - 1985/Sevr kentlerinde toplantılar yapıldı. Ve dünya kamuoyuna, Ermeni top-luluklarına, Ermeni terör örgütleri mensuplarına çeşitli mesajlar iletilmeye çalışıldı. Rahip James Karnuziyan'ın başkanlığındaki I985 yılında yapılan kongrede de «Ermeni Anayasası» başlığını taşıyan bir metin kabul edildi. Açıklanan dönemde yapılan kongrelerin temel amaçları «Ermeniler arasında birlik ve beraberliğin sağlanması» - «Siyasi istek ve taleplerin bir merkez tarafından yapılmasın - «Ermeni terör güçlerinin bir çatı altında toplanması ve güç birliğin şeklinde ortaya konuldu. Büyük bir propaganda ve psikolojik harekât uygulamasına yönelik bu faaliyetlerin dün-ya kamuoyuna yansıtılması ön plana çıkarıldı. Ermenilerin de yapılan faaliyetlerden etkilenmeleri ve terörle veya diğer uygulama-larla bağlarının kurulması sağlanmaya çalışıldı. Bu kongrelerde izlenen diğer bir amaç da, ayrı ayrı, olsalar da Ermeni terör örgütlerinin stratejilerinde uyumun ve gelişmenin gerçekleşmesiydi. Bu suretle bütün terör ve uygulamalar dünya Ermeni camiasının ortak istekleri şekline sokulabilecek, güç ve gereğinde cephe birliği sağlanacaktı.

Bu kongrelerdeki ortak özellikler şunlardır:

Bütün kongrelerde silahlı mücadele tartışmaları ön plana geçmiştir. Bu mücadeleyi uygun bulanlarla - bulmayanlar arasındaki tartışmalar zamanla Ermeni terör örgütlerinin bölünmelerine sebep olmuştur. ASALA, 1979 tarihli Paris Kongresinden sonra diğerlerine katılmamış veya sokulmamıştır.
Bütün kongrelerde alınan kararların uluslararası kuruluşlara gönderilmesi ve bu kararların çeşitli düzeylerde uluslararası forumlarda ele alınıp tartışılması kararlaştırılmış ve bu imkânlar aranmıştır.
Ermenilerin bir çatı altında toplanması ve temsili önemli konulardan biri olmuş, ancak bunun nasıl gerçekleşeceği hususunda ortak bir görüşe varılamamış, Anayasa denilen metinde bir hazırlık dönemini ön görmüştür.
Kongrelerde üye sayıları giderek azalmıştır.
Kongrelerde görüş ayrılıkları açıkça gözlenmiş, ancak bunu giderecek somut önlemler alınamamıştır.
1979 Paris Kongresi

«1nci Dünya Ermeni Örgütleri Kongresi» Paris'te 3 - 6 Eylül. 1979 tarihinde toplanmıştır. Bu kongreye ASALA önemli bir güç-le katılmış ve kongrede etkin rol oynamıştır. Kongre, Fransa'daki Ermeni ihtilâlci (herici) güçler üzerinde etkili olmuş, özellikle te-rör örgütlerine katılma sağlanmıştır. Bu kongrenin amacı; Dün-yadaki Ermenilerin bir fikir etrafında., bir bayrak altında toplan-ması ve örgütlenmesiyle, siyasi ortamın değerlendirilip toprak ta-leplerine yönelinmesi şeklinde özetlenebilir.

Kongrede önemli öneriler şunlardı:

Parti ve mezhep çekişmelerine son verilmeli bir «Merkez Komite» kurulmalıdır.
Daspora Ermenilerinin asimilasyonuna son verecek önlem-ler alınmalıdır.
Eylem ve uygulamalarda ihtiyaç duyulan askeri teoris-yenlere ve stratejistler sağlanmalıdır.
Bu kongrede alınan kararlar:

Pan Ermenizm hareketi hızlandırılacak, Ermenilik kavra-mı Daspora çerçevesinde politize edilecek ve dünyada bir «Erme-ni gücü» yaratılacaktır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ndeki Ermenilerin, Ermeni sorunlarına yardımcı olmaları imkânları araştırılacak ve gerekli katkıların sağlanmasına çalışılacaktır.
Toprak istek ve talepleri doğrudan Türkiye'den yapılacaktır.
Ermeni kilisesi milli karaktere kavuşturulacaktır.
Bir Ermeni Bankası kurulması çalışmaları başlamalıdır.
Merkez Büroları kurulmalı, yayın ve haberleşme imkânları geliştirilmelidir.
Paris Kongresi sonunda, şiddet eylemleri ve terör olayları art-tı. ASALA yeni kanlar sağlayarak güçlendi. Bütünleşme çabala-rında etkinlik görüldü. Silahlı eğitim faaliyetleri çeşitli merkez ve yerlerde artırıldı.

1983 Lozan Kongresi

Lozan Kongresi önemli gelişmeler sonucunda toplandı. Terör büyük boyutlara vardırılmış, dünya kamuoyu giderek Ermenileri ve teröristleri kınama durumuna gelmişti. Özellikle toplu katliam şekline varan eylemler başta Ermeniler olmak üzere bütün dost, tarafsız hatta müttefik güçleri bile tedirgin etmekteydi. Bu du-rumlar karşısında «Ermeni siyasi görüşlerini birleştirmek ve tek doğrultuda hareket etmelerini sağlamak» amacıyla Lozan Kongresi toplandı. ASALA bu kongreye katılmadı. Şiddet yanlıları ise azınlıkta kaldı. Kongre sonunda Taşnaklarda ve ASALA'da bölün-meler görüldü. Alt terör tim ve grupları zaman zaman başı boş ye-ni örgütler şeklinde harekete giriştiler. Ve büyük bir kısmı tasfiye edildi. Tutuklandı, mahkflm edildi.

Kongrede önemli konu ve öneriler şunlardı:

Bir kurucu heyet oluşturulmalı, temel politikalar saptan-malı, toprak taleplerinin esasına ilişkin görüşler belirlenmeli, bu istek bir esasa bağlanmalı.
«Milliyetçi, demokratik düşüncede bir ulusal kurtuluş ha-reketi oluşturulmalı.»
Bu kongreler, Dünya Yahudi Kongrelerine benzer ve O'nun gücünde, demokratik parlamenter bir niteliğe ulaştırılmalıdır.
Bu kongrede alınan kararlar:

Kongrelerin demokratik, parlamenter bir niteliğe ulaştı-rılması için gereken hazırlıklar yapılacak ve bir «Anayasa» hazırlanacaktır.
Kurucu heyet, hem Anayasa hazırlıklarını yapacak, hem de çeşitli siyasi görüşlerin sentezini oluşturacak çalışmalarını bu metne katacaktır.
Kongre çalışmaları, bir bildiri ile dünya kamuoyuna açıklanacaktır.
Bu kongre çeşitli tartışmalarla kapandı. Büyük bir keşmekeşlik görüldü. Ilımlılar kongreye hâkim oldular. Ancak önemli gelişmeler sağlayamadılar. Kongreden sonra çatışmalar devam etti, yukarıda açıklanan bölünmeler başladı.

1985 Sevr Kongresi ve «Ermeni Anayasası»

7 -13 Temmuz 1985 tarihinde Sevr'de toplanan ve adına «III üncü Dünya Ermeni Örgütleri Kongresi» denilen, kongrede temel amaç, hazırlanan «Ermeni Anayasasının» kabulü idi. Bu suretle, Ermenileri dünya çapında temsil edecek bir «Birliğin» oluşturulmasına çalışılacaktı.

Bu kongreye Ermeni terör örgütleri resmen katılmadı. Taş-nakların temsil niteliği uzun tartışmalara sebep oldu. ASALA bu kongrede de temsil edilmedi. Şiddetli tenkitlere maruz kaldı. 

Kongrede öneriler şunlardı:

«Tek Ermenilik, tek amaç, tek mücadele, tek ses» bir slo-gan halinde önerildi ve kabul edildi.
Sevr'in geçerli, Lozan'ın geçersiz olduğu ileri sürüldü.
ASALA desteklenmemeli önerisi kabul edildi.
Türkiye'ye karşı sürekli savaşın devam edeceği önerildi, kabul edildi.
Türkiye'nin yayılımcı politikasına karşı Yunanistan'ın ve Kıbrıs Rumları'nın sürdürdükleri savaşın desteklenmesi önerildi, kabul edildi.
Kongrenin, «Sürgündeki Filistin Ulusal Konseyine» ben-zer bir nitelik taşıması önerisi, gerekli gelişmelerin izlenmesi su-retiyle kabul edildi.
Kongre kararları

Kongre, hazırlanan ve bir. Anayasa niteliği verilen «Erme-ni Anayasası» metnini kabul etti.
Kongre, amaçlara erişebilmek için. çok yönlü bir strateji-nin uygulamaya konulmasını da kabul etti. Buna göre:
«Türk sömürgeciliği ile mücadele için, Ermeni ve diğer halklar arasında olduğu kadar, Ermeni ulusal kurtuluş hare-ketiyle Türkiye'deki ilerici -devrimci- hareketler arasında da ittifaklar kurulması» ve «Ermeni halkının mücadelesinin kaçınılmaz olarak baskı altındaki öteki halkların davasıyla bağımlı olduğu» nun bilinmesine karar verildi.
«Dünya Ermeni kongresi, kendisinin herhangi bir devlet ya da güçle ilişkisinin bulunmadığım ilan ederken, Ermeni halkının mücadelesine saygı duyan ve destekleyenlerin yardımlarını kabul edeceğini» de kararlaştırdı.
Kongre, Lozan Andlaşmasında imzası bulunan devletlere, Birleşmiş Milletler'e, Sovyetler Birliği'ne, Sovyet Ermenistan'ı Cumhuriyetine, A.B.D.lerine, Avrupa Konseyine, Bloksuzlar hare-ketine başvurarak, «Ermeni halkının sömürgeciliğin kaldırılmasından yararlanmayan tek halk olduğunun» bildirilmesine karar verdi. Ve bu karar uygulandı.
Kongre, Türkiye'nin 1915 soy kırımını kabul etmesi için zorlanmasına ve böyle bir kabul halinde topraklarının kurtarılması yolunun açılacağına inanarak, bu niyetini kullanmaya ka-rar verdi, gerekli yerlere bildiriler dağıtıldı, başvurular yapıldı.
Kongre, Sovyet Ermenistan'ında Ermeni kültürünün ko-runmasına yardımcı olduğu için Sovyetler Birliği'ne teşekkür eden bir kararı kabul etti.
Bu kararda, Sovyetlerin soy kırımını kabul etmiş olması ve Zrtisan 1985 tarihli Pravda'da bu hususta bir makale yayınlanmış bulunması övgü ile anılırken, soy kırım tasarısının kongreden geç-mesini sağlayamadığı için Amerika yönetimi eleştirildi.

Ermeni Anayasası

«Üçüncü Dünya Ermeni Kongresinde» kabul edilen, Ermeni Anayasası'nın takdim konuşmasında kongre başkam Rahip James Karnuziyan «Ermenilerin bölünmelerinden büyük sıkıntı çekildi-ğinin açıklayarak, bu sıkıntıların giderilmesini ve birliğin sağlan-masını gerçekleştirmek için «birleşik bir grup olmaktan başka ça-re bulunmadığının Anayasa denilen metin bu amaca yönelik bü-tün görüşleri kapsamı içerisine aldığını belirtiyordu.

Tarafsız gözlemciler, Anayasanın uygulanması halinde, «Ermeni davası için mücadele veren her türlü kuruluşun ve örgütlerin, Ermeni Kongresinin şemsiyesi altında toplanacağını» açıklıyorlardı.

Genel olarak Anayasada «Ermeni Kongresinin» amaçları şunlardır:

Dağınık halde bulunan Ermenileri birleştirmek ve bir yapı oluşturmak.
Kongreyi, dünyanın tanımasını sağlamak.
Türk işgali altındaki Ermeni topraklarını (?) kurtarmak için tüm siyasi ve diplomatik yolları kullanmak.
Ermenilerin vatanlarına dönüşlerini örgütlemek ve bunun için hazırlıklar yapmak.
Bu amaçların gerçekleştirilmesi için kongre, hiçbir şekilde özerkliklere gölge düşürmeyecek biçimde öteki örgütlerin katılımlarını sağlama yollarını arayacaktır. Aslında, üyeleri Ermeni asıllı olup ve yirmiden fazla üyeye sahip her grup, demokratik ilkelerle kongrede temsil hakkına sahip bulunuyorlar ve bu surette geniş taban ilkesi kabul ediliyordu.

Anayasada kongre merkezi - İsviçre'de olacaktır.

«Ermeni Ulusal Konseyi» gibi geleneksel kurumlar, Genel Ku-rul - Yönetim Konseyi... gibi kuruluşlar yaratılacaktır.

SONUÇLAR

1973 - 1985 yılları arasında yeniden başlatılan Ermeni terörünün «Ermeni sorunu - Ermeni konusu» bakımından ortaya koy-duğu gerçekler nelerdir?..

Ermeni terör örgütlerinin geçmiş dönemleri aratmayacak şe-kilde acımasızca uyguladıkları terörden alınacak dersleri nelerdir?. Bu dönemin bıraktığı izlenimlerin, gelecekteki gelişmeler ba-kımından aydınlık noktaları var mıdır?..

Tamamına yakını yayınlanmış Ermeni kaynaklarına, Ermeni sempatizanlarının eserlerindeki görüşlere dayanılarak hazırlanmış bu genel incelemede «Sonuçlar» başlığı altında, açıklanan husus-lara cevap vermek mümkündür.

1. Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu içerisinde bulunan Er-meni azınlıklarını, çeşitli çıkarları, emelleri ve beklentileri bakı-mından, hedef alıp bu toplulukları Osmanlı devletinde bir sorun -bir konu haline getiren düşünceler; bugün, Sovyet Sosyalist Cum-huriyetler Birliği'ne dahi Ermeni Cumhuriyetine sahip Ermenile-re ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Ermeni topluluklarına bir «ERMENİ DAVASI» sunmuş bulunmaktadırlar. Artık söz ko-nusu olan «Ermeni sorunu - Ermeni konusu» değil, dünya ka-muoyuna, uluslararası örgütlere, bazı devletlerin parlamentoları-na ve senatolarına kabul ettirilmek istenen «Ermeni davasıdır». 1973 - 1985 yeni Ermeni terörü dönemi, bu davanın silahlarla, ci-nayetlerle, katliamlarla, baskınlarla tanıtılması, kabul ettirilmesi için propaganda niteliği taşır. Daha açık bir anlatımla katliamla-rın, cinayetlerin, baskınların ve diğer terör uygulamalarının bir tek amacı vardır, «Ermeni davası»nı tanıtmak, bu davanın boyut-larını açıklamak, nerelere varabileceği hakkında korkunun ve vah-şetin yaratacağı ilgiden yararlanmaktır.

2. 1973 -1985 yeni Ermeni teröründen insanlığın, olaylarla hiçbir ilgileri olmadıkları halde dünya kamuoyu önünde adları teröriste çıkan Ermenilerin alacakları birçok dersler vardır. An-cak, terörün propaganda ve psikolojik harekât vasıtası olarak kul-lanılması bütün devletleri ilgilendirmesi gereken bir konudur, 1973 -1985 dönemi bu açıdan değerlendirilmelidir. Hukuki düzen-ler ve meşru zeminler üzerinde kalması gereken devletlerin, hiçbir kural tanımayan, her vasıtayı meşru kılan teröre karşı harekât alanları hem kısıtlı kalmıştır, hem de etkisiz bulunmuştur. Daha önemlisi, bazı devletler jeopolitik beklentileri açısından terörü özendirmişlerdir, desteklemişlerdir. Bir gün aynı silahın kendile-rine döneceğini hesap etmemişlerdir. Denebilir ki, açıklanan yeni Ermeni terörü bu bakımdan önemli derslerle doludur.

Bir başka açıdan ise Ermeni terör örgütlerinin görünümdeki farklılıkları, aralarındaki çatışmalar, 'bölünmeler', esas ve hedef bakımından tamamen yapaydır. «Ermeni Davasının tanıtılmasını ön gören bir terör propaganda uygulaması, şekli, genişliği ve yaygınlığı ne olursa olsun birbirini bütünleyerek cereyan etmiştir. Ve birçok psikolojik harekât uzmanının önüne, psikolojik harekâtın çeşitli aşamalarından birinin de terör olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.

3. Gelecekteki gelişmeler, uluslararası teşkilâtların, devletlerin parlamentolarının, senatolarının başta olmak üzere uluslararası ilişkilerde jeopolitik beklentilerini «Ermeni Davasının kabulünde veya reddinde gören devletlerin tutumuna göre şekil alacaktır. Boyut kazanacaktır.

«Ermeni davası»nı, sunulduğu şekilde kabul eden görüşler, peşinen katliamlarla, cinayetlerle, baskınlarla yetinmeyen ve kanIı savaşları özleyen bir düzeni de arzu eder duruma geleceklerdir.

«Ermeni davasının, Ermeniliğin dil, din, mezhep ve kültür birliği şeklinde gelişmesi ise terörü daima red edecek, Ermeni camiasını da zaten huzursuz olan durumundan belki kurtarabile-cektir... Aksi halde, bu camia da, giderek artan huzursuzlukların, çeşitli kötü niyetli bakışların altında ezilip gidecektir...

Dr. Cengiz KÜRŞAD

..

TÜRKLER BUGÜN DE TÜRKİYE'DEKİ ERMENİLERİ BASKI ALTINDA MI TUTMAKTADIRLAR?

TÜRKLER BUGÜN DE TÜRKİYE'DEKİ ERMENİLERİ BASKI ALTINDA MI TUTMAKTADIRLAR?



Türkiye'deki Ermenilerin bugün de baskı altında tutuldukları iddiası zaman zaman gündeme gelmektedir.

Ermeni propaganda çevreleri bu iddiayı şu amaçlarla ileri sürmektedirler:

a) "Ermeniye zulmeden Türk imajını" tarih içinde kesintisiz olarak sürdürerek bugüne kadar getirmek,

b) Genç Ermeni kitlelerine uğruna mücadele edilecek bir hedef göstermek,

c) Propagandaya güncel bir nitelik kazandırmak,

d) Yabancı ülkelere Türkiye'nin içişlerine müdahale imkânı sağlayabilmek. Bu iddia da, diğerleri gibi, hiçbir esasa dayanmamaktadır.

Türkiye'deki 40-50 bin Ermeni vatandaşımız bugün hiçbir ayırıma tâbi tutulmadan, Türk vatandaşlarının sahip oldukları tüm hak ve özgürlüklerden eşit şekilde yararlanarak güven, huzur ve refah içinde yaşamaktadırlar.

Kendi kiliselerinde özgürce ibadet etmekte, kendi okullarında kendi dilleriyle öğrenim görmekte, yine kendi dilleriyle yayın organları çıkarmakta, kendi derneklerinde sosyal ve kültürel faaliyetlerini sürdürmektedirler. Türkiye'deki Ermeni toplumu 30 okula, 17 hayır ve kültür demeğine, Jamanak ve Marmara adlı 2 günlük gazeteye ve ayrıca bazı dergilere, Şişli ve Taksim adlı iki spor kulübüne, çeşitli vakıflara ve sağlık kuruluşlarına sahip bulunmaktadır.

Türkiye Ermenilerinin büyük çoğunluğu gregoryendir. Dini liderleri Türkiye Ermenileri Patriği unvanını taşımaktadır. Bu gregoryen çoğunluğun yanında Katolik ve Protestan Ermeniler de vardır, bunlar da kendi kiliselerine sahiptir.

Ermeni vatandaşlarımızın çok büyük ekseriyeti İstanbul'da oturmaktadır. Bu nedenle kurumlarının büyük çoğunluğu da İstanbul'da bulunmaktadır.

Hiçbir baskıya maruz kalmadıklarını, Türkiye'de yaşamaktan büyük bir memnunluk duyduklarını ve Türk vatandaşı olmakla iftihar ettiklerini her vesile ile dile getiren Ermeni vatandaşlarımız, yurtdışındaki Türk diplomatlarını hedef olan Ermeni terör örgütlerinin saldırılarını başta Patrik olmak üzere, her fırsatta şiddetle kınamışlar, bu terörün yol açtığı acıları diğer Türklerle birlikte aynı ortak duygularla paylaşarak Ermeni propaganda ve terör odaklarına en etkili yanıtı bizzat vermişlerdir.

1 Kasım 1981 günü İstanbul’daki Ermeni Patrikhanesinde şehit Türk diplomatlarının anısına düzenlenen ve Patrik tarafından yönetilen dinî ayin Türkiye Ermenilerinin Ermeni terörü karşısındaki kararlı tutumlarının açık bir örneğini teşkil etmiştir.

Avrupa Konseyinin Türkiye'deki azınlıklara baskı yapıldığı yolundaki kararı üzerine 1982 Şubatında Ermeni Patrikliğince yapılan açıklamada, "Türkiye Ermenilerinin birer Türk vatandaşı olarak Türkiye’de huzur içinde yaşadıkları ve her türlü inanç hürriyetinden yararlanarak ayinlerini serbestçe yaptıkları" vurgulanmış, Los Angales Başkonsolosumuz Kemal Arıkan'ın 28 Ocak 1982 günü Ermeni teröristlerce şehit edilmesi üzerine Patrik verdiği demeçte "Türk Ermenilerinin bu cinayeti her Türk vatandaşı gibi büyük bir üzüntüyle karşıladıkları,” ifade ile, "dışarıdaki Ermenileri bütün yasa dışı eylem ve cinayetlere karşı çıkmaya” çağırmıştır.

Böylece, Ermeni propagandasının bu iddiası hak ettiği cevabı Türkiye Ermenilerinden almış olmaktadır.




HAYATLARINI KAYBEDEN ERMENİLERİN SAYISI 1,5 MİLYON MUDUR?

HAYATLARINI KAYBEDEN ERMENİLERİN SAYISI 1,5 MİLYON MUDUR?



Ermeni propagandası bugün, soykırım diye tamamladığı olaylarda 1,5 milyon Ermeni’nin hayatını kaybettiğini iddia etmektedir.
Ermeniler bu olaylarda önce 600 bin, sonra 800 bin Ermeni’nin öldüğünü ileri sürmüşler, bu sayı daha sonra sürekli olarak artırılmış ve 1,5 milyona varılmıştır. Bu açık artırmanın devam etmesine ve Ermeni çevrelerinin yarın, öbür gün ölü sayını 2, hatta 3 milyona çıkarmalarına da şaşmamak gerekecektir.
Bu açık arttırmaya ne yazık ki ciddiyetleriyle tanınan bazı yayın organları da katılmaktadır. Örneğin Encyclopedia Britannica'nın 1918 baskısında ölen Ermenilerin sayısı 600 bin olarak kayıtlı iken, bu sayı 1968 baskısında 1,5 milyon olarak belirtilmiştir.
Gerçek Ermeni kaybı nedir? Bunu kesin olarak tespit etmeye elbette imkân yoktur. Ancak, ortada esas olarak alınabilecek temel bir veri vardır, bu da Osmanlı Devletinde o dönemdeki Ermeni nüfusudur.
Osmanlı Devletindeki Ermeni nüfusu hakkında çeşitli rakamlar verilmektedir. Tahmin edilebileceği gibi, Ermeni kaynaklarınca açıklanan ya da bu kaynaklara dayanılarak ileri sürülen rakamlar daha yüksektir.
Osmanlı Ermeni nüfusu hakkında bilgileri şöyle bir tablo halinde göstermek mümkündür:


1. Ermeni Patrikhanesinin rakamlarını esas alan Ermeni asıllı Marcel Leart'a göre
2,560,000
2. Ermeni tarihçi Basmacıyan'a göre2,380,000
3. Paris Barış Konferansına katılan Ermeni heyetine göre
2,250,000
4. Ermeni tarihçi Kevork Aslan göre1,800,000
5. Fransız Sarı Kitabına göre1,555,000
6. Encyclopedia Britannica'ya göre1,500,000
7. Ludovic de Constenson'a göre1,400,000
8. H.F.B. Lynch'e göre1,345,000
9. Revue de Paris'e göre1,300,000
10. Osmanlı istatistiklerine göre1,295,000
11. İngiliz Yıllığına göre1,056,000


Ermeni kaynaklı ve mübalağalı olduğu aşikar rakamları bir kenara bırakırsak, Batı kaynaklı rakamların 1.056.000 ile 1.555.000 arasında değiştiğini ve bunun ortalaması olan 1.300.000'in fiilî nüfus sayımına dayalı Osmanlı istatistikleriyle hemen,hemen aynı olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle Osmanlı Ermeni nüfusunun 1.300.000 olduğunu söyleyebiliriz.
Bu tablodan çıkarılacak ilk sonuç toplam Ermeni nüfusu 1.300.000 olduğuna göre, 1,5 milyon Ermeni’nin ölmüş olamayacağıdır. Demek ki, Ermeni propagandasının bu iddiasının da gerçekle bir ilgisi yoktur.
Öyle ise gerçek Ermeni kaybı yaklaşık ne kadardır?
Talât Paşa İttihat ve Terakki Partisinin son toplantısında Ermeni kaybının 300 bin olarak tahmin edildiğini söylemiştir
.Fransız din adamı Monseigneur Touchet 1916 Şubatında Oeuvre d'Orient kurumunda verdiği bir konferansta 500 bin Ermeni’nin öldüğünün sanıldığını, ancak bunun abartılmış olabileceğini ifade etmiştir.
Toynbee Ermeni kaybını 600 bin olarak göstermektedir. Encyclopedia Britanica'nın 1918 baskısında da aynı rakam vardır. Ermeniler de önce bu rakamı ileri sürmüşlerdir.
Paris Barış Konferansına katılan Ermeni Heyeti Başkanı Bogos Nubar o sırada Türkiye'de hâlâ 280 bin Ermeni bulunduğunu, 700 bin Ermeni’nin ise başka ülkelere göç ettiğini söylemiştir. Bogos Nubar'ın bu hesabı doğru ise, toplam Ermeni nüfusu 1.300.000 olduğuna göre, Ermeni kaybı yine 300 bin dolaylarındadır. Tehcire tâbi tutulmayan, savaş öncesi ve sırasında göç eden ve tehcirde menzillerine ulaşan Ermenilerin sayısı dikkate alındığında kayıp konusunda tekrar aynı sonuca varılmaktadır.
Ayrıca unutmamak gerekir ki, bu kayıp rakamına çete harekâtında veya düşman safında yer alarak ölenler de dahildir.
Bu bahsi kapatırken, gerek Ermeni propagandasının, gerek . Batı' da ki bazı çevrelerin dikkate almayı ve değinmeyi düşünmedikleri bir konuyu, Türk kayıplarını hatırlatmak gerekir.
Türk kayıpları Ermeni kayıplarından her halükârda çok daha yüksektir. Bogos Nubar'a inanmak gerekirse, Doğu Anadolu'daki nüfus açığı 1.400.000'dir.
Görüldüğü gibi, ne sistemli bir soykırım, ne de 1,5 milyon Ermeni’nin ölmesi söz konusu değildir. Bunu iddia etmek tarihî gerçekleri saptırmaktan ve ölü istismarı yapmaktan başka bir anlam taşımamaktadır.

..

TÜRKLER ERMENİLERİ 1915'DE PLANLI VE SİSTEMLİ BİR SOYKIRIMA TÂBİ TUTMUŞLAR MIDIR?



TÜRKLER ERMENİLERİ 1915'DE PLANLI VE SİSTEMLİ BİR SOYKIRIMA TÂBİ TUTMUŞLAR MIDIR?



I. Dünya Savaşının başlaması ve Osmanlı Devletinin 1 Kasım 1914'de İtilâf Devletlerine karşı Almanların yanında savaşa girmesi Ermenilerce büyük bir fırsat olarak görülmüştür. Louse Nalbandian'ın belirttiği gibi. "Ermeni komiteleri için ivedi hedeflerini gerçekleştirecek topyekûn ayaklanmayı başlatmanın en uygun zamanı Osmanlıların savaş halinde olduğu zamandır."(24)

Komitelerin I. Dünya Savaşında faaliyete geçmesinden kuşkulanan Osmanlı Hükümeti. savaş öncesinde, 1914 Ağustosunda Erzurum'da Taşnak yöneticileriyle bir toplantı yapmıştır. Taşnaklar bu toplantıda Osmanlıların savaşa girmesi halinde sadık vatandaşlar olarak Osmanlı orduları safında görevlerini yerine getirecekleri vaadinde bulunmuşlardır. Bu vaatlerini tutmamışlardır, zira bu toplantıdan önce Haziran ayında yine Erzurum da düzenlenen Taşnak Kongresinde Osmanlı Devletine karşı mücadelenin sürdürülmesi kararlaştırılmıştır.(25)

Rusya Ermenileri de Rus ordusuyla birlikte Osmanlı Devletine saldırma hazırlıklarına başlamışlar, Eçmiyazin Katolikosu ile Kafkas Genel Valisi Vranzof-Daşkof arasında "Rusya'nın Osmanlılara Ermeniler için yapılacak islâhatı uygulattırması karşılığında, Rusya Ermenilerinin kayıtsız şartsız Rusya'yı desteklemeleri" yolunda mutabakata varılmış(26). Katolikos daha sonra Tiflis'de Çar tarafından kabul edilmiş ve Çar'a "Anadolu'daki Ermenilerin kurtuluşunun ancak Türk egemenliğinden ayrılarak özerk bir Ermenistan teşkil etmeleri ve bu Ermenistan'ın Rusya'nın himayesiyle mümkün olabileceğini" bildirmiştir(27). Rusya'nın niyeti ise Ermenileri kullanarak Doğu Anadolu’yu ilhak etmektir.

Rusya'nın Osmanlılara savaş ilân etmesi üzerine Taşnak Komitesi, yayın organı Horizon'da şu bildiriyi yayınlamıştır:

"Ermeniler en küçük bir tereddüt göstermeden İtilâf Devletlerinin yanında yer almışlar, bütün güçlerini Rusya'nın emrine vermişler; ayrıca gönüllü alayları teşkil etmişlerdir."(28)

Taşnak Komitesi örgütüne de şu talimat vermiştir:

"Ruslar sınırı geçtiklerinde ve Osmanlı orduları geri çekilmeye başladıklarında her yerde isyanlar çıkarılmalı, Osmanlı orduları bu suretle iki ateş arasına alınmalıdır. Osmanlı ordularının ilerlemesi halinde ise Ermeni askerler silâhlarıyla birlikte kıtalarını terk edecek ve çeteler teşkil edip Ruslarla birleşeceklerdir."(29)

Hınçak Komitesi de örgütüne gönderdiği talimatta, "komitenin bütün gücüyle mücadeleye katılarak İtilâf Devletlerinin ve özellikle Rusya'nın müttefiki sıfatıyla Ermenistan, Kilikya. Kafkasya ve Azerbaycan'da zaferi temin için her türlü vasıta ile İtilâf Devletlerine yardım edeceğini" bildirmiştir.(30)

Osmanlı Meclisinde Van mebusluğu yapan Papazyan ise bir bildiri yayınlayarak, "Kafkasya’da gönüllü Ermeni alaylarının hazır bulundurulmasını, bunların Rus ordularının öncüleri olarak Ermenilerin yaşadıkları bölgelerdeki kilit noktaları ele geçirmelerini ve Anadolu topraklarında ilerleyecek Ermeni alayları ile hemen birleşilmesini" istemiştir.(31)

Bütün bu emirler fazlasıyla yerine getirilmiş, Rus kuvvetlerinin Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş gönüllü alayları öncülüğünde Doğu'dan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordularındaki Ermeniler (burada II. Meşrutiyet döneminde çıkarılan bir yasa ile Ermenilerin askere alınmalarının kabul edildiğini hatırlatalım) silahlarıyla firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlar ya da çeteler kurmuşlar, yıllardır Ermeni ve misyoner okul ve kiliselerinde saklanan silâhlar ortaya çıkarılmış, askerlik şubeleri basılarak yeni silahlar sağlanmıştır. Silâhlanan bu çeteler komitelerin “kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür" talimatı üzerine erkekler cephelerde olduğu için savunmasız kalan Türk şehir, kasaba ve köylerine saldırarak katliama girişmişler, Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurmuşlar, Osmanlı birliklerinin harekâtını engellemişler, ikmâl yollarını kesmişler, yaralı konvoylarını pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha etmişler, şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır.

Rus kuvvetleri saflarındaki Ermeni gönüllü alaylarının yaptıkları zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevketmek zorunluluğunu hissetmiştir. O dönemde Rus ordusunda görev yapan bazı subayların hatıratı bu zulme bütün açıklığıyla tanıklık etmektedir.(32)

Ermeni katliamı yalnızca Türkleri hedef almamış, Trabzon dolaylarındaki Rumlar ve Hakkari dolaylarındaki Musevîler de Ermeni çetelerince katledilmişlerdir(33). Ermeni komitelerinin amacı bu topraklar üzerinde yaşayan Ermeniler dışındaki bütün unsurları yok etmek ya da göçe zorlamak ve böylece kurulması hayal edilen Ermeni Devletinde Ermenilerin çoğunlukta olmalarını sağlamaktır.

Rus kuvvetleriyle birlikte sının ilk geçen Ermeni birliklerinin başında Armen Garo lâkabıyla tanınan eski Osmanlı mebusu Karekin Pasurmacıyan bulunmaktadır. Yine eski mebuslardan Murad lâkabıyla bilinen Hamparsum Boyacıyan Ermeni çetelerinin başında cephe gerisinde Türk kasaba ve köylerine saldırmakta ve "Ermeni milleti için tehlike teşkil ettiklerinden Türk çocuklarının dahi öldürülmesini" emretmektedir. Bir diğer eski mebus Papazyan çeteleriyle Van, Bitlis ve Muş dolaylarını kasıp kavurmaktadır.

Rus kuvvetlerinin 1915 Man ayında bu kez Van yönünde harekâta geçmeleri üzerine 21 Nisanda Van'da geniş çapta bir Ermeni isyanı başlamış, bu isyan sonucu Van Rusların eline düşmüştür. Rus Çan II. Nikola Van'daki Ermeni komitesine 21 Nisan 1915'de bir telgraf göndererek, "Rusya’ya yaptığı hizmetler nedeniyle teşekkür etmiştir." ABD'de yayınlanan Ermeni gazetesi Goçnak 24 Mayıs 1915 tarihli sayısında "Van'da yalnızca 1.500 Türk'ün kaldığını" iftiharla bildirmiştir.

Taşnak temsilcisinin 1915 Şubatında Tiflis'de toplanan Ermeni Milli Kongresinde yaptığı konuşmada, "Rusya'nın Osmanlı Ermenilerini silahlandırmak, hazırlamak ve isyanlar çıkarmalarını sağlamak için savaştan önce 142.900 ruble verdiğini" söylemesi(34), Rus Ermeni ittifakı ve Ermeni komitelerinin savaş öncesinde nasıl bir hazırlık içinde olduklarını bütün açıklığıyla gösterecek niteliktedir.

Ermeniler, bu ayaklanmaları ve faaliyeti, Osmanlıların tehcir karan üzerine girişilen bir meşru müdafaa olarak takdim etmek alışkanlığındadırlar. Oysa ortada henüz alınmış bir tehcir kararı yoktur ve isyanlar tehcirin değil, tehcir isyanların sonucudur.

Bütün bunlar olup biterken İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazını zorlamakta, Osmanlı orduları Galiçya'dan Doğu Anadolu ve Irak'a kadar çeşitli cephelerde düşman kuvvetleriyle çarpışmaktadırlar.

Osmanlı Hükümeti bu durum karşısında, önce Ermeni Patriği, mebusları ve öndegelenlerini çağırarak Ermenilerin müslümanları katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını bildirmekle yetinmiş, bu sonuç vermeyince 24 Nisan 1915'de Ermeni komitelerini kapatmış ve yöneticilerinden 235 kişiyi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklamıştır.

Dışarıdaki Ermeni toplantılarının her yıl "katliam" yıldönümü diye andıkları 24 Nisan işte bu 235 kişinin tutuklandığı tarihtir.

Osmanlı Hükûmeti maruz kaldığı bu büyük iç ve dış tehlikeler nedeniyle benzer tehlikelerle karşılaşan tüm ülkelerin almakta tereddüt göstermeyeceği bir önleme başvurarak, savaş bölgeleri yakınlarındaki Ermenileri daha güneydeki Osmanlı topraklarına, Suriye'ye tehcir etmiştir. Muvakkat Kanunun tarihi 27 Mayıs 1915'tir.

Ermeni tarihçi Leo'nun da belirttiği gibi, Osmanlı Hükûmeti "Rus kışkırtmalarına kapılarak ve Rus silâhlarına güvenerek karışıklık ve isyanlar çıkaran Ermeni komiteleri karşısında kendi varlığını korumak hakkını kullanmıştır."

Üstelik tehcir bir cezaî işlem değil, güvenlik nedenleriyle belirli bir grubun belirli bir yerde ikamete mecbur edilmesidir. Bir savaş halinde düşman ile işbirliği yaptığı sabit olmuş ve üstelik, bu işbirliğini bir iftihar vesilesi olarak gören topluluklarının, zararlı faaliyetlerinin önlenmesi bakımından belirli bölgelerde mecburî ikamete tâbi tutulmaları itiraz edilecek bir husus da olmasa gerektir. Bu tedbir II. Dünya Savaşında bile bütün devletlerce uygulanmıştır.

Kaldı ki, Osmanlı Hükûmeti Ermenilerin tehcir sırasında zarar görmelerini önlemek için somut bir gayret de göstermiştir. Bu amaçla yayınlanan emirler bunun belirgin kanıtıdır:

"Bahsi geçen kasaba ve köylerde yerleşik ve nakli gereken Ermenilerin yeni yerleşme bölgelerine hareket ettirilmeleri ve yolculukları sırasında rahatları sağlanmalı, canları ve malları korunmalıdır; varışlarından yeni yurtlarına tamamiyle yerleşmelerine kadar iaşeleri mülteci tahsisatlardan karşılanmalıdır: bunlara daha önceki mali durumları ve hali hazır ihtiyaçlarına göre mal ve toprak dağıtılmalıdır; ihtiyaç sahipleri için Hükümet evler yapmalı, çiftçi sahibi zanaatkârlara tohum, alet, teçhizat temin etmelidir."(35)

"Bu emrin tamamiyle Ermeni isyancı komitelerinin genişlemesine karşı bir önlem olması nedeniyle, Müslüman ve Ermeni gruplarının karşılıklı katliama girişimlerine yol açacak şekilde yerine getirilmesinden kaçınılmalıdır."

"Yeniden yerleştirilen Ermeni gruplarına refakat etmek üzere özel görevliler temini için düzenlemeler yapılacak, bunların yiyecek ve diğer ihtiyaçları sağlanacak, bu amaçla gerekecek harcamalar göçmenlere ayrılan hükümet tahsisatından karşılanacaktır"(36)

"Göçmenlerin yolculukları sırasında varış yerlerine kadar gerekli iaşeleri sağlanmalıdır. Yoksul göçmenlere yerleşebilmeleri için kredi verilmelidir. Yolculuk halindeki kişiler için kurulan kamplar muntazaman denetlenmelidir; bu kişilerin refahı için gerekli önlemler alınmalı, ayrıca asayiş ve güvenlikleri sağlanmalıdır. Yoksul göçmenlere yeterli yiyecek verilmeli ve sağlık durumları her gün doktor tarafından denetlenmelidir... Hasta, kadın ve çocuklar trenle, diğerleri ise dayanıklılıklarına göre katırla, araba içinde veya yaya olarak gönderilmelidir. Her konvoya bir müfreze muhafız refakat etmeli, her konvoyun yiyecek malzemeleri varış yerine kadar korunmalıdır... Kamplarda veya yolculuk sırasında göçmenlere karşı bir saldırı vuku bulursa, bu saldırılar derhal püskürtülmelidir."(37)

Ermenilerin Doğu Anadolu'daki çarpışmalar ve tehcir sırasında kayıplar verdikleri doğrudur, esasen bunu kimse inkâr etmemektedir. Bir dünya savaşı, bir ayaklanma ve isyan ve bunun sonucu bir tehcir söz konusudur. Savaştan kaynaklanan genel asayişsizlik ortamı ve şahsi kin ve intikam duygulan tehcir edilen kafilelerin birtakım saldırılara uğramasına neden olmuştur. Hükûmet bu durumu elinden geldiğince önlemeye çalışmış ve sorumlu gördüğü kimseleri de cezalandırmıştır. Öte yandan, savaş günlerinin güç koşulların, araç, yakıt, gıda, ilaç ve diğer imkânların yetersizliğini, ağır iklim şartlarını ve tifüs gibi salgın hastalıkların yol açtığı tahribatı da göz önünde tutmak gerekir. 90 bin kişilik bir Osmanlı kolordusunun Doğu cephesinde soğuk ve hastalıktan kırıldığı unutulmamalıdır. Cephelere uzak bölgelerde, hatta başkent İstanbul'da bile feci sıkıntılar çekilmiştir. Bu koşullar ve sıkıntılar yalnız Ermeniler için değil, bütün Osmanlılar için eşit şekilde geçerlidir ve uğranılan acılar herkes için ortak acılar olmuştur.

Ermeni propaganda ve terör odaklarının bugün "XX yüzyılın ilk soykırımı" diye ilân ettikleri olayın aslı işte bundan ibarettir.

Dipnotlar:

(24) NALBANDIAN, Louise; a.g.e., sayfa 111.
(25) Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, İstanbul, 1917, sayfa 144-146.
(26) TCHALKOUCHIAN, Gr.; Le Livre Rouge, Paris, 1919, sayfa 12.
(27) TCHALKOUCHIAN, Gr.;a.g.e.
(28) URAS,Esat; a.g.e., sayfa 594.
(29) HOCAOĞLU, Mehmet; Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976. Sayfa 570-571.
(30) Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, sayfa 151-153
(31) URAS, Esat; a.g.e., sayfa 596-600
(32) Örneğin “Journal de Guerre du Deuxieme Regiment d’Artillerie de Forteresse Russe d’Erzoroum, 1919”.
(33)SCHEMSI, Kara; a.g.e., sayfa 41-49
(34) URAS, Esat; a.g.e., sayfa 604.
(35) 1915 Mayıs Tarihli Bakanlar Kurulu Talimatı, Başbakanlık Arşivi, İstanbul Meclis-i Vükelâ Mazbataları, Cilt 198. Karar No. 1331/163.
(36) İngiliz Dışişleri Arşivi, 371/9158/E 5523.
(37) İngiliz Dışişleri Arşivi, 371/9158/E 5523.

http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler/makale10.html

..

"SOYKIRIM" TERİMİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?


"SOYKIRIM" TERİMİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?



Bu terim belli tanımı olan bir suça ilişkindir ve o tanım İkinci Dünya Savaşından sonra hazırlanarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 9 Aralık 1948 günlü kararıyla onaylanıp l 1 Ocak 1951'de yürürlüğe giren "Soykırımın Önlenmesine ve Cezalandırılmasına ilişkin Sözleşme" adlı uluslararası bir sözleşmeyle yapılmıştır. Türkiye bu sözleşmeyi imzalayıp onaylamıştır.

Anılan sözleşmede soykırımı suçunun tanımlanması üç unsur içermektedir. Her şeyden önce ulusal, etnik, ırki veya dini bir grup bulunmalıdır. Sonra bu grup, sözleşmede sayılan "grup mensuplarının öldürülmesi" eyleminden "bir grubun çocuklarının başka bir gruba zorla nakledilmesi" ne kadar uzanan ve "grubun fizik varlığını sona erdirecek ya;ama koşullarına tabi tutulması" eylemini de içeren bazı muamelelere tabi tutulmalıdır. Fakat bu suçun üçüncü unsuru daha önemlidir. Söz konusu grubu "kısmen veya tamamen yok etme kastı"nın mevcut olması gerekir.

Bu kilit ibare savaşlara, isyanlara vs. ilişkin başka amaçların sonuçlan olan diğer "adam öldürme"lerden, soykırımı ayırt eder. Adam öldürme fiili ulusal, etnik ırki veya dini bir grubun üyelerini sırf bu grubun üyeleri oldukları için açık veya örtülü bir şekilde yok etmeyi hedef aldığı zaman soykırımına dönüşür. Sayılarının büyüklüğü, ancak gruba yönelik böyle bir kastın belirtisi olarak ele alınabilirse anlam kazanır. Bu nedenledir ki, Vietnam savaşına ilişkin Russel Mahkemesi vesilesiyle soykırımından söz eden Sartre'ın dediği gibi, böyle bir kastın örtülü bile olsa varlığını kanıtlamak için objektif olayları incelemek gerekir.(23)

Dipnot:
(23) Soysal Mümtaz, Orly Saldırısı Davası 19 Şubat-2 Mart 1985, Şahit ve Avukat Beyanları, Ankara Üniversitesi. Siyasal Bilgiler Fakültesi, 1985, sayfa 8.


..